Lübnan'daki ilaç krizinin ilk kurbanı bir bebek oldu

Lübnan’da Eczaneler greve iki gün ara verdi

Curi es-Seyyid adlı bebeğin fotoğrafı sosyal medyada yayıldı.
Curi es-Seyyid adlı bebeğin fotoğrafı sosyal medyada yayıldı.
TT

Lübnan'daki ilaç krizinin ilk kurbanı bir bebek oldu

Curi es-Seyyid adlı bebeğin fotoğrafı sosyal medyada yayıldı.
Curi es-Seyyid adlı bebeğin fotoğrafı sosyal medyada yayıldı.

Lübnan’da bir bebek, ülkedeki ilaç krizi ve çoğu eczanenin grev yapması nedeniyle ailesinin ihtiyaç duyduğu ilacı sağlayamaması sonucu hayatını kaybetti. 
Lübnanlı bebeğin ölümü sosyal medyada büyük bir öfkeye neden oldu. Çok sayıda vatandaş, yüksek yaşam maliyeti ve Lübnan para biriminin değerinin düşmesinin ardından benzeri görülmemiş seviyelere düşen satın alma gücü nedeniyle otoritenin onları iyi bir yaşamdan mahrum bırakmasının ardından peş peşe gelen krizlerin çocuklarının ölümüne neden olduğunu ifade etti. 
Henüz bir yaşını doldurmamış Curi es-Seyyid isimli kız bebeğin bir akrabası konuya ilişkin yaptığı açıklamada, bebeğin bir süredir ciddi enfeksiyonlardan mustarip olduğunu ve son zamanlarda durumunun hızla kötüleştiğini ve eczanelerde bulunmayan bir ilaca ihtiyaç duyduğunu belirtti. Bebeğin akrabası, bu nedenle ailesinin ona alternatif bir ilaç vermek zorunda kaldığını, bunun sağlık sorunlarının ve ateşinin yükselmesine neden olduğunu belirterek, ardından hemen hastaneye kaldırıldığını bildirdi.
Bebeğin akrabası, basına yaptığı açıklamada, hastanenin yoğun bakıma alınması gereken çocuğu alacak donanıma sahip olmadığını ve anne ve babasının ölmeden önce çocukları için başka bir hastanede yatak bulmayı başaramadığını belirtti.
Lübnan, eczanelerde ve hastanelerde ciddi bir ilaç ve tıbbi malzeme sıkıntısı ile öne çıkan bir sağlık krizi yaşıyor. Ülkedeki hastanelerin çoğu kritik vakaları karşılayamıyor.
Bebeğin ölümünden önce bulunduğu hastane tarafından yapılan açıklamada, Curi es-Seyyid’in geçen Cumartesi akşamı hastanenin acil servisine getirildiğinde kritik bir durumda olduğu ve ciddi oksijen eksikliği yaşadığı ve vücudunda mor lekelerin olduğu belirtildi. Açıklamada gerekli her türlü müdahalenin yapıldığı aktarıldı. 
Hastaneden yapılan açıklamada, çocuğun hastaneden çıkarılması kararının sağlık personelinin kontrolü dışında verildiği, bebeğin tam donanımlı bir araç olmadan hastaneden çıkarılmasının tehlikeli olabileceği uyarısında bulundukları ifade edildi. Açıklamada, sorumluluğun hastanede olmayacağına dair formun imzalanmasının ardından bebeğin özel bir araçla götürüldüğü belirtildi. Dakikalar sonra hastaneye geri getirilen bebeğin kalbinin durduğu ve akciğer yetmezliği yaşadığı, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığı ifade edildi.
Ülkedeki ilaç kıtlığı krizi, Lübnan'daki eczanelerin Cuma ve Cumartesi günleri genel grev ilan etmesine yol açtı. Eczaneler dün (Pazar) yaptıkları açıklamada greve Pazartesi ve Salı günü için ara verdiklerini duyurarak, Sağlık Bakanı Hamad Hasan’ın sözünü yerine getirmesini, sübvansiyonlu ve sübvansiyonsuz ilaçlara ilişkin düzenlemeleri açıklamasını beklediklerini belirttiler.
Lübnan Eczacılar Sendikası’ndan yapılan açıklamada, iki gün boyunca yapılacak satışın acil ve gerekli haller için kullanılan ilaçlar ve yasal reçetesi uzman doktor tarafından kaşeli ve imzalı hastalarla sınırlı olacağı belirtildi. Aynı zamanda, Sağlık Bakanı’nın herhangi bir nedenle sözünü yerine getirmemesi halinde eczanelerin özellikle hastaların ihtiyaçlarını karşılayacak ilaçlar temin edilmezse, önümüzdeki Çarşamba gününden itibaren genel greve yeniden başlamak zorunda kalacağı bildirildi.
Finansal çöküş yeni krizleri doğuruyor
Lübnan'daki ilaç sıkıntısının nedeni, döviz rezervlerindeki düşüş nedeniyle ithalat yapan firmaların ilaç üreticilerine karşı biriken 600 milyon doları aşkın borçları ve geçen Mayıs ayında alınan bir karar uyarınca Lübnan Merkez Bankası’nın bu firmalara yeniden ithalat için önceden onay vermemesi olarak biliniyor.
Merkez Bankası, bir süredir Lübnan hükümetine ithalat faturalarının yüzde 85'ini 1500 Lübnan lirası (lbp) resmi döviz kuru üzerinden sağlayan ilaçlara yönelik sübvansiyonları artışlara uyumlu hale getirme planını onaylaması için çağrıda bulunuyor. Karaborsada ise bugün dolar 19 bin lbp üzerinden işlem görüyor.
İlgili sağlık yetkilileri, bir milyar 200 milyon dolarlık sübvansiyon faturasının yarısını sağlayacak ilaç sübvansiyonlarını rasyonelleştirmeye ilişkin bir plan geliştirdiler. Ancak hükümet planı henüz onaylamadı.
Merkez Bankası’nın, kronik ve tedavisi olmayan hastalıklara yönelik ilaçlar başta olmak üzere ilaçlarla ilgili bankaların kendisine vereceği kredi ve faturaları Sağlık Bakanlığı'nın belirlediği önceliklere göre ödeyeceğini açıklamasının ardından eczaneler greve gitti. Banka ayrıca bu ödemenin diğer ithalatları da kapsayan 400 milyon doları aşmayan bir miktar kapsamında olacağını belirtirken, eczacılar bu durumu bir dizi ilaç üzerindeki sübvansiyonları kaldırma olarak değerlendirdi.
Vatandaşların sübvansiyonun kalkmasıyla yüksek fiyat endişesi nedeniyle ilaç depolaması ve Lübnan lirasının çöküşü nedeniyle ilaç fiyatlarının bölgede en ucuz hale gelmesinden sonra  bazı ilaç tüccarlarının yurt dışına ilaç kaçırması ülkedeki ilaç krizini derinleştirdi. 
Lübnan Eczacılar Sendikası Başkanı Gassan el-Emin, Sağlık Bakanlığı'nın ilaçlara yönelik düzenlemeler çıkarma ve bunları sübvansiyonlu ve desteksiz olarak sınıflandırma sürecinde olduğunu belirterek, kronik ve tedavisi olmayan hastalıklar için ilaçlara desteğin süreceğini vurguladı.



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.