Ruhani’den yüzde 90 oranında uranyum zenginleştirme tehdidi

Viyana müzakerelerinde ‘fırsatı hükümetin elinden alanları eleştirdi.

Görevini devredecek olan İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 14 Temmuz’da Tahran’da bakanlar toplantısına başkanlık etti (İran Cumhurbaşkanlığı)
Görevini devredecek olan İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 14 Temmuz’da Tahran’da bakanlar toplantısına başkanlık etti (İran Cumhurbaşkanlığı)
TT

Ruhani’den yüzde 90 oranında uranyum zenginleştirme tehdidi

Görevini devredecek olan İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 14 Temmuz’da Tahran’da bakanlar toplantısına başkanlık etti (İran Cumhurbaşkanlığı)
Görevini devredecek olan İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 14 Temmuz’da Tahran’da bakanlar toplantısına başkanlık etti (İran Cumhurbaşkanlığı)

2015 nükleer anlaşmasının imzalanmasının altıncı yıldönümünde, görev süresi sona eren Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 14 Temmuz’da İran nükleer reaktörlerinin ihtiyaç duyması halinde, uranyumu yüzde 90’a kadar saflığa zenginleştirmekle tehdit etti. Ancak Ruhani, ülkesinin yaptırımların kaldırılması karşılığında nükleer programını sınırlayacak olan, 2015 nükleer anlaşmasını canlandırmaya çalıştığını da sözlerine ekledi. Aynı şekilde ABD Başkanı Joe Biden’ın Beyaz Saray’da göreve geldiği 6 ay boyunca, hükümette anlaşmayı canlandırma çabalarını engelleyenleri de eleştirdi.
Reuters’a göre Ruhani’nin bu yıl nükleer bombalar için uygun olan yüzde 90’a kadar uranyumu zenginleştirme hususundaki ikinci açıklaması, İran’ın nükleer anlaşmayı ihlal etmeye devam etme kararlılığını gösteriyor.
İran devlet medya organlarına göre Hasan Ruhani, hükümet toplantısı sırasında yaptığı açıklamada, “İran Atom Enerjisi Kurumu (İAEK), uranyumu yüzde 20 ve yüzde 60 saflıkta zenginleştirebilecek kapasiteye sahiptir. Eğer bir gün reaktörlerimizde yüzde 90 zenginleştirmeye ihtiyaç duyarsak bu konuda da herhangi bir sorunumuz bulunmuyor” dedi.
5 Ağustos’ta cumhurbaşkanlığını aşırı muhafazakâr İbrahim Reisi’ye devredecek olan Ruhani, İran’ın üst düzey karar vericilerini, hükümetinin görev süresi boyunca nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmaya ‘izin vermediği’ gerekçesiyle üstü kapalı bir şekilde eleştirdi.
Reuters’un resmi IRNA haber ajansından aktardığı haberine göre Ruhani, “Son 6 ayda, bir anlaşmaya varma fırsatını bu hükümetin elinden aldılar. Bu fırsatı boşa harcadığımız için oldukça üzgünüz” ifadelerini kullandı. Aynı şekilde Fransız Haber Ajansı (AFP), Ruhani’nin “On üçüncü hükümetin bu işi bitirebileceğini umuyoruz” yönündeki ifadelerini aktardı.
20 Haziran’da Viyana’da yapılacak olan altıncı nükleer müzakere turu ertelenmiş ve bir sonraki tur için bir tarih belirlenmemişti. Bu bağlamda İranlı ve Batılı yetkililer, hala çözülmesi gereken önemli anlaşmazlıklar olduğunu söylüyor. Öyle ki üst düzey İranlı yetkililer, Reuters’a yaptıkları açıklamada, cumhurbaşkanı seçilen Reisi’nin göreve başladıktan sonra müzakerelerde ‘daha sert bir yaklaşım’ benimsemeyi planladığını belirtti. Yetkililer, görüşmelerin Eylül sonu veya Ekim başında devam edebileceğini de aktardı.
Yetkililerden biri, İran müzakere ekibinin çok sayıda üyesinin yerini, katı yetkililerin alabileceğini söyledi. Ancak baş nükleer müzakereci Abbas Arakçi’nin, ‘en azından bir süre’ görevinde kalacağı ifade edildi.
Bir başka yetkili ise Reisi’nin, ‘uranyumu zenginleştiren bir dizi gelişmiş santrifüjün bakımını yapmak, insan hakları ve terörizmle ilgili ABD yaptırımlarının kaldırılmasında ısrar etmek gibi’ Washington’dan, ‘daha az esneklik göstermeyi ve daha fazla taviz talep etmeyi’ planladığını söyledi.
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, bu hafta başlarında parlamentoya sunduğu son raporunda, İran’ın yaptırımları kaldırmak üzere bir anlayış çerçevesine ulaştığını belirtti. Zarif, üzerinde anlaşılan konular arasında IR-4, IR-5, IR-6 ve IR-8 de dahil olmak üzere tüm gelişmiş santrifüjlerde çalışmaya ve genişlemeye devam etmenin de yer aldığını söyledi. Bakan, santrifüjleri imha etmeden saklamaya izin verildiğine dikkat çekti.
Öte yandan Ruhani, dolaylı olarak İran parlamentosu tarafından Aralık ayı başında kabul edilen ve hükümeti nükleer anlaşmanın ihlali durumunda ikinci bir önlem paketi almakla yükümlü kılan bir yasaya atıfta bulunuyordu.
Eski ABD Başkanı Donald Trump, Mayıs 2018’de anlaşmadan geri çekilmeden önce İran Dini Lideri Ali Hamaney, o dönemde Trump’ın anlaşmayı parçalama sözünü yerine getirmesi halinde anlaşmayı yakma sözü vermişti. Mayıs 2019’da Tahran, ABD’nin anlaşmadan çekilmesine ve Tahran’a yönelik yaptırımların yeniden uygulanmasına yanıt olarak nükleer anlaşmadan ‘kademeli olarak çekilme’ yolunu açıkladı.
İran parlamentosu yasası, Joe Biden’in ABD başkanlık seçimlerini kazandığının onaylanmasından sonra geldi. Nükleer anlaşmaya dönüş, Biden’ın Ortadoğu’daki en önemli dış politika vaatleri arasında yer alıyordu.
Biden’in göreve gelmesiyle İran, daha sonraki bir zamanda yüzde 60’a artırmadan önce uranyumu zenginleştirme oranını yüzde 20’ye yükselterek, ikinci adımı uygulamaya başladı. Bu oran, Trump döneminde nükleer anlaşmada öngörülen yüze 3,67’yi aşmayı kabul ettiği yüzde 4,5 oranından çok daha yüksek.
Tahran ayrıca, gelişmiş altıncı nesil santrifüjleri çalıştırmaya başladı. Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’na bağlı protokolü terk etmeden önce, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ile iş birliği düzeyinden geri çekilerek, ilk kez uranyum metali ürettiğini duyurdu.
Başlangıçta hükümet ve İAEK, parlamento yasasını eleştirdi. Ancak Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, yürürlüğe girmesi halinde yasaya uyacağını açıklarken, hükümet de muhalif tavrından geri adım attı. İktidardaki son sözü söyleyen Dini Lider Ali Hamaney de bu adımı onayladığını açıkladı.



Sudan, İran’ın Kızıldeniz’de deniz üssü kurma talebini reddetti

İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
TT

Sudan, İran’ın Kızıldeniz’de deniz üssü kurma talebini reddetti

İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)

Sudanlı üst düzey istihbarat yetkilisi Ahmed Hasan Muhammed, ülkesinin İran’ın Kızıldeniz kıyısında bir deniz üssü kurma talebini reddettiğini söyledi.

İran’ın bu talebi kabul edilseydi, söz konusu üs, Tahran’ın dünyanın en yoğun nakliye hatlarından birinde deniz trafiğini izlemesine olanak tanıyacaktı.

Şarku’l Avsat’ın Wall Street Journal gazetesinden aktardığına göre Muhammed konuya ilişkin açıklamasında şunları söyledi;

“İran, Sudan ordusuna isyancılara karşı mücadelede kullanılmak üzere silahlı insansız hava araçları (SİHA) sağladı. Tahran, üssü inşa etme izni karşılığında, Sudan’a helikopter taşıyan bir savaş gemisi de dahil olmak üzere gelişmiş silahlar teklif etti. İranlılar üssü istihbarat toplamak için kullanmak istediklerini söyledi. Oraya savaş gemileri de yerleştirmek istediler. Ancak Hartum, İran’ın bu teklifini reddetti.”

Muhammed gazeteye yaptığı açıklamada, “Sudan İran’dan SİHA satın aldı. Çünkü insan kaybını azaltmak ve uluslararası insancıl hukuka saygı göstermek için daha isabetli silahlara ihtiyacımız vardı” diye ekledi.

Kızıldeniz’deki bir deniz üssü, Yemen’deki Husilerin ticari gemilere saldırı başlatmasına yardımcı olurken, Tahran’ın dünyanın en yoğun nakliye hatlarından biri üzerindeki hakimiyetini artırmasına olanak tanıyabilir.

İran destekli Husiler, Kızıldeniz’deki saldırıları Gazze’de savaşan İsrail ve müttefiklerini cezalandırma amacıyla gerçekleştirdiklerini ifade ediyor.

sddeb
Yemen televizyonu tarafından yayınlanan bir görüntüde, Husi saldırısından sonra batan bir İngiliz kargo gemisi görülüyor (EPA)

Sudan’ın, devrilen eski Devlet Başkanı Ömer El Beşir döneminde, İran ve Filistin’deki müttefiki Hamas ile yakın ilişkileri vardı.

Beşir'in 2019 darbesiyle devrilmesinin ardından, ülkenin askeri cuntasının başı olan Orgeneral Abdulfettah el Burhan, uluslararası yaptırımları sona erdirmek amacıyla ABD ile yakınlaşma başlattı.

Ayrıca İsrail ile ilişkileri normalleştirmek için harekete geçti.

İran’ın deniz üssünü inşa etme talebi, bölge ülkelerinin Sudan’da 10 aydır devam eden iç savaştan faydalanarak, Ortadoğu ile Sahra Altı Afrika ülkeleri arasında stratejik bir kavşak noktası olan ülkede yer edinmeye çalıştıklarını gösteriyor.

Burhan liderliğindeki Sudan ordusu, Nisan ortasından bu yana Orgeneral Muhamed Hamdan Daklu (Hamideti) liderliğindeki paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri ile savaşıyor.

Çatışma on binlerce insanın ölümüne, milyonlarca Sudanlının yerinden edilmesine ve dünyanın en kötü insani krizlerinden birine neden oldu.

Çatışmaları takip eden bölge yetkilileri ve analistlere göre, Sudan’ın İran’dan aldığı SİHA’lar, Hızlı Destek Kuvvetleri nedeniyle ordunun uğradığı kayıpların ardından, Burhan’ın bir miktar başarı elde etmesine yardımcı oldu.

Son haftalarda hükümet, Hartum ve Omdurman’daki önemli bölgelerin kontrolünü yeniden ele geçirdi.

ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, hem Sudan ordusunu, hem de Hızlı Destek Kuvvetleri’ni savaş suçu işlemekle suçladı.

Washington ayrıca Hızlı Destek Kuvvetleri’ni, Sudan’ın batısındaki Darfur bölgesinde cinayet, tecavüz ve etnik temizlik de dahil olmak üzere insanlığa karşı suçlar işlemekle itham etti.

Birleşmiş Milletler (BM) yetkilileri, Sudan ordusunu, sivillerin yerleşimleri havadan hedef almak ve Sudanlı sivilleri çaresizce ihtiyaç duydukları insani yardımdan mahrum bırakmakla eleştirdi.

BM kuruluşları ayrıca Hızlı Destek Kuvvetleri’ni, Darfur’da etnik amaçlı saldırılar da dahil olmak üzere zulüm yapmakla suçladı.

Çatışmanın tarafları olan Sudan ordusu ve Hızlı Destek Kuvvetleri, ABD ve BM’nin suçlamalarını reddetti.

ABD Şubat ayında yaptığı açıklamada, İran’ın Sudan ordusuna silah sevkiyatıyla ilgili endişelerini dile getirdi.

ABD’nin Hartum Büyükelçisi John Godfrey, İran’ın Hartum’a yardım ettiğine ilişkin haberlerin ‘son derece rahatsız edici’ olduğunu söyledi.