Rusya-Batı çatışmasında Karadeniz’in stratejik önemi

Sivastopol’daki Rus filosu. (Rusya Savunma Bakanlığı’nın internet sitesi)
Sivastopol’daki Rus filosu. (Rusya Savunma Bakanlığı’nın internet sitesi)
TT

Rusya-Batı çatışmasında Karadeniz’in stratejik önemi

Sivastopol’daki Rus filosu. (Rusya Savunma Bakanlığı’nın internet sitesi)
Sivastopol’daki Rus filosu. (Rusya Savunma Bakanlığı’nın internet sitesi)

İnci Mecdi (Gazeteci)
İngiliz yönetmen Kevin Macdonald’ın 2014 yapımı Kara Deniz adlı filminde Rus ve İngiliz denizciler, Karadeniz’de Soğuk Savaş’tan kalma batık denizaltının taşıdığı altın külçeleri için yarışırken Batı ile Rusya arasında, bu deniz için verilen mücadele de tarih boyunca hiç dinmedi. Rusya açısından Karadeniz, jeopolitik öneme sahip özel bir etki alanı olarak görülürken aynı zamanda Batılı rakiplerinden uzakta bir güvenlik tamponu olarak da nitelendiriliyor.
Karedeniz, Avrupa, Asya ve Ortadoğu arasında önemli bir kavşakta yer alıyor. Güneydoğu Avrupa için stratejik bir konuma sahip. Asya’ya doğru Rusya ve Gürcistan’a kadar uzanıyor ve Türkiye, Bulgaristan, Romanya ve Ukrayna ile de sınıra sahip. Denizin güneybatı köşesi İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Ege Denizi ile Akdeniz üzerinden Atlantik Okyanusu’na bağlanıyor. Aynı şekilde Kerç Boğazı üzerinden Azak Denizi ile de doğu bağlantısına sahip. Deniz tabanı boyunca uzanan petrol ve gaz boru hatlarının ve fiber optik kabloların yanı sıra her gün insan ve mal taşıyan yüzlerce gemi, Karadeniz yüzerinden geçiyor.

Kırım ve askeri gerginlikler
Rusya’nın 2014’ten beri işgal ettiği Kırım Yarımadası açıklarında geçen ay, Rus güçleri ile bir İngiliz destroyeri arasında bir çatışma patlak verdi. Moskova, Kırım açıklarında karasularına giren bir İngiliz destroyerinin yoluna uyarı ateşi açtığını ve bombalar attığını duyurdu. İngiltere ve çok sayıda ülke ise söz konusu karasuların Ukrayna’ya ait olduğunu savunuyor. Olayın ardından İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Kraliyet Donanması’na bağlı ‘HMS Defender’ savaş gemisi tarafından kullanılan deniz yolunu savundu. Johnson, İngiltere’deki medya organlarından gelen sorulara yanıt olarak, “Kırım’ın ilhakını tanımıyoruz. Bu yasa dışıdır. Burası, Ukrayna karasularıdır ve bir noktadan diğerine girmek için bu karasuları kullanmak zararsızdır” dedi.
Söz konusu olay, Karadeniz’de ABD, diğer NATO ülkeleri ve Ukrayna’nın katılımıyla 28 Haziran-10 Temmuz tarihleri arasında ‘Sea Breeze 2021’ askeri tatbikatlarının başlamasından birkaç gün önce gelişti. Tatbikat, Karadeniz ve Rusya’nın güneybatısında paralel manevralar yapan Moskova’nın itirazına ve hoşnutsuzluğuna yol açtı. Tatbikat sırasında savaş uçakları, sahili korumak için bombardıman ve uzun menzilli hava savunma füzelerini konuşlandırma konusunda eğitim aldı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin geçen hafta yaptığı açıklamada, Rusya gemiyi batırmış olsaydı bile İngiliz destroyeri olayının, küresel bir çatışmaya yol açmayacağını dile getirdi. Putin, sözlerinin devamında “Çünkü Batı böyle bir savaşı kazanamayacağını biliyor” dedi. AP’ye göre söz konusu ifadeler, gelecekte benzer bir olayın yaşanması halinde Putin’in riskleri artırma kararlılığını gösteriyor.

Tarihsel mücadele
Dünyanın belli başlı imparatorluklarından bazıları yüzyıllar boyunca Karadeniz’de savaş verdi. Karadeniz tarih boyunca, Avrasya bölgesinde jeopolitik ve ekonomik açıdan en önemli yerlerden biri olduğunu kanıtladı. Gözlemciler, Rusya’nın Karadeniz ile ilgili yaklaşımının, Avrupa’daki büyük güçlerle uzun bir çatışma geçmişine ve Türkiye ile jeopolitik rekabete dayandığı görüşündeler. Rusya’nın hedefi ise Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nden (NATO) Rus topraklarına veya Kırım’daki stratejik kalesine yönelecek her türlü tehdidi ortadan kaldırmak. Aynı şekilde Karadeniz’deki üyeleri arasında bölünmeleri alevlendirmeye ve Ukrayna ile Gürcistan’ın NATO’ya katılmasını engellemeye çalışarak örgüt içindeki uyumu baltalamak istiyor.
Carnegie Uluslararası Barış Vakfı Kıdemli Üyesi Paul Stronski, konuya dair şu değerlendirmelerde bulundu:
“Moskova, Karadeniz bölgesini ‘Rus gücünü ve etkisini Akdeniz’e yansıtmak, büyük Avrupa pazarlarıyla ekonomik ve ticari bağlarını korumak ve Güney Avrupa’yı Rusya’dan gelen petrol ve gaza daha bağımlı kılmak amacıyla jeo- ekonomik stratejisi için’ hayati öneme sahip olarak görüyor. Rusya, Ortadoğu’dan gelen gerginliklerin, özellikle Kuzey ve Güney Kafkasya olmak üzere iç bölgelerine akma olasılığının da gayet farkında. Bu su kütlesini, önemli bir güvenlik tampon bölgesi olarak görmekte ve güneyden kaynaklanabilecek dalgalanmalardan korumaktadır. Moskova, ister yakın çevresi dışındaki askeri operasyonlar açısından isterse de büyük Rus mallarının (hidrokarbonlar) ihracı açısından olsun, Akdeniz’in ve ötesinin ılık sularına erişmek için Karadeniz’e bağımlıdır. Moskova, Akdeniz’in büyük ölçüde NATO tarafından kontrol edildiğine inanıyor. Ancak Suriye’de olduğu gibi kilit bölge ülkeleriyle siyasi, ekonomik ve askeri iş birliği fırsatlarını sağlamayı umuyor. Örneğin Rusya Güney Kıbrıs, Mısır, İsrail, Libya ve Türkiye gibi Akdeniz yönetimleriyle etkisini genişletmek için fırsatlar arıyor.”

Rusya ve NATO ülkeleri
Gözlemciler, ister Avrupa isterse ABD gibi binlerce kilometre uzaktaki olsun NATO ülkeleri açısından Karadeniz’in oldukça önemli bir alan olduğuna inanıyor. Washington’daki Heritage Foundation (Miras Vakfı) kuruluşundan Douglas ve Sarah Allison Dış Politika Merkezi Direktörü Luke Coffey’in konuya ilişkin değerlendirmesi şöyle:
“ABD açısından Karadeniz’in stratejik önemi iki durumdan kaynaklanıyor. İlk olarak, Washington’ın NATO Antlaşması kapsamındaki taahhüdü. Öyle ki Karadeniz’e kıyısı olan altı ülkeden üçü (Türkiye, Bulgaristan ve Romanya) ittifakın birer üyesi. Diğer iki ülke (Ukrayna ve Gürcistan) ise NATO Barış İçin Ortaklık programı kapsamında yer alıyor. Özellikle de Gürcistan, NATO üyeliği için resmi olarak aday statüsünde. İkinci olarak, ABD’nin en büyük jeopolitik rakiplerinden biri olan Rusya, enerji, ticaret, güvenlik ve ekonomi alanlarında Karadeniz bölgesine bağımlıdır. Bu nedenle Karadeniz bölgesi üzerindeki hegemonyası, uzun süredir ulusal bir beka meselesi olarak görülmektedir. Rusya ayrıca çoğu Kırım’da bulunan Karadeniz’deki üslerini, örneğin Suriye’de daha uzaklara askeri operasyonlar başlatmak için kullanıyor.”
Luke Coffey, Karadeniz kıyılarındaki tek Rus işgalinin Kırım olmadığının unutulmaması gerektiğini belirtti:
“Moskova, 2008’de Gürcistan’ı işgalinden bu yana Karadeniz kıyısından yüzlerce mil öteye uzanan Gürcistan’ın Abhazya bölgesinde büyük askeri varlığını (yaklaşık 4 bin asker) sürdürüyor.”
Fakat Moskova, Coffey’in bahsettiği aynı nedenlerle Gürcistan ve Ukrayna ile savaşlarının, ‘(her iki ülke de Batı ittifakına katılmaya çalışırsa) stratejik dengenin NATO lehine kararlı bir şekilde değişmesini önlemek’ ve ‘diğer eski Sovyet devletlerini Batı ile yakın bir ittifak kurmaktan yıldırmak’ için gerekli olduğunu savunuyor. Bu bağlamda Paul Stronski, Rusya’nın Gürcistan ve Ukrayna’ya karşı tutumunun, Moskova’nın başka herhangi bir eski Sovyet ülkesinin (2004’te NATO'ya katılan Baltık ülkeleri dışında) ittifaka resmen katılmasını engellemek için aktif savaş yürütme isteğini gösterdiğini söyledi.

Montrö Sözleşmesi
1936’da imzalanan Montrö Sözleşmesi, Karadeniz’e kıyıdaş olmayan devletlerin varlığını sınırlıyor. Anlaşma, Türkiye’ye İstanbul ve Çanakkale boğazları üzerinde kontrol hakkı veriyor, Karadeniz’e sınır olmayan ülkelerin donanmalarına ait gemilerin sayısı, geçiş süresi ve ağırlığına kısıtlamalar getiriyor. Örneğin, anlaşmaya göre boğazda Karadeniz’e kıyıdaş olmayan ülkelere ait gemilerin ağırlığının 15 bin tonu geçmemesi gerekiyor. Karadeniz’e kıyıdaş olmayan ülkelere ait, toplam tonajı 30 bin ton olan dokuz savaş gemisinden fazlasının geçişine izin vermiyor. Bunların, herhangi bir zamanda ve 21 günü aşmamak kaydıyla Karadeniz’de kalmalarına izin veriliyor. Bu durum ise hem ABD donanması hem de Karadeniz’e kıyıdaş olmayan NATO üyelerinin operasyonlarına kısıtlamalar getiriyor.
Washington’daki Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde misafir öğretim üyesi Boris Tokas, söz konusu duruma dair şu açıklamalarda bulundu:
“Moskova, Sovyetler Birliği ile Türkiye arasında İkinci Dünya Savaşı sonunda gerginlik patlak verdiğinde Ankara’ya Montrö Sözleşmesi’ni yeniden müzakere etmesi ve böylece Sovyetler Birliği’nin İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü Türkiye ile paylaşabilmesi için baskı yaptı. Sovyetler Birliği, Karadeniz'deki askeri varlığını artırdı ve Türkiye hükümetine 1946’da ‘Türk Boğazları Krizi’ olarak bilinen, Türk topraklarında askeri üsler talebini kabul etmesi için baskı yaptı.”
Tokas’a Türkiye tüm bu hamlelere rağmen Sovyet baskısından korunmak için ABD’den yardım istedi ve Washington bölgeye savaş gemileri gönderdi. Sovyetler Birliği sonunda geri çekilmiş olsa da durum NATO üyesi olarak Türkiye ve Yunanistan aracılığıyla, Akdeniz’de büyüyen Sovyet tehdidini kontrol altına almaya çalışan 1947’deki Truman Doktrini için motive edici faktörlerden biri olarak ön plana çıktı. Bölge Soğuk Savaş boyunca Türkiye, NATO, ABD ve Sovyetler Birliği arasında istikrarsız bir dengeye tanık oldu. Ancak 1976’dan bu yana Türkiye, Ukrayna yapımı Sovyet uçak gemilerinin (Kiev sınıfı ve Kuznetsov sınıfı) boğazlardan geçmesine izin verdi.
Karadeniz bölgesi, Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında dağılmasının ardından Batı görüşünde jeo- stratejik açıdan daha az öneme sahipti. Ancak Rusya’nın ‘yakın yurt dışı’ kavramını şekillendirmede etkili olmaya devam etti. Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonraki en önemli stratejik mesele, 1994 Budapeşte Mutabakatı’nda özetlenen, nükleer silahların Ukrayna’dan izole edilmesiydi. Bu tarihte Ukrayna, toprak bütünlüğünü korumak için Fransa ve Çin’in desteğiyle Rusya, ABD ve İngiltere’nin güvenlik garantileri karşılığında nükleer silahlarını kaldırmayı kabul etti. Ancak Kırım, başta Karadeniz operasyonları için gerekli olan Sivastopol’daki üssü olmak üzere eski askeri altyapısını elinde tutan Moskova ve Kiev arasında sürekli bir pazarlık kozu olarak kaldı. Moskova, 1997 Ukrayna- Rusya Dostluk Antlaşması uyarınca Sivastopol’daki üssünü 2010 yılında alınan bir kararla 2042 yılına kadar, 20 yıllığına kiraladı.

Etkili strateji
Gözlemcilere göre Rusya, Karadeniz’de artan ve sertleşen nüfuzu doğrultusunda Türk boğazlarından daha fazla yararlanmak için Ankara ile yakınlaşmaya çalışacak. Boris Tokas onuya dair şunları söyledi:
“Rusya için Karadeniz bölgesinin jeo-stratejik faktörleri 1853’ten bu yana değişmedi. NATO ve ABD, başlıca jeopolitik rakipleri olarak bireysel Avrupa devletlerinin yerini aldı. Daha sonra Kırım askeri bir kaynak, Türkiye ise eksen oldu. Türk boğazları, stratejik üretkenlik olarak kabul edildi. Nihai hedef ise ABD ve NATO’nun doğuya doğru genişlemesine, Ege ve Orta Karadeniz’deki varlıklarına paralel bir güç olarak Doğu Akdeniz’e ve buradaki askeri varlığa ulaşmaktır.”
Bu durum, NATO ülkeleri açısından bir meydan okuma olarak sayılırken ABD’li gözlemciler de NATO’nun Rusya’ya karşı daha sağlam bir strateji geliştirmesini ve bölgesel güvenliği güçlendirmek için Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerle çalışmanın uygun yollarını bulmasını gerekli bir eylem olarak nitelendirdi. Örneğin ABD’nin NATO’yu Baltık Denizi’ndeki ‘başarılı’ hava polisi misyonu doğrultusunda Karadeniz’de bir deniz devriye görevi kurmaya teşvik etmesi gerektiğini savunan Luke Coffey “Bu durum, Karadeniz’e kıyıdaş olup NATO üyesi olmayan müttefikler aracılığıyla, Montrö Sözleşmesi doğrultusunda Karadeniz’de güçlü bir NATO varlığını sürdürmek içindir” değerlendirmesinde bulundu.

*Independent Arabia’da yer alan bu makalenin çevirisi Şarku’l Avsat tarafından yapılmıştır.



Görevden alınan Güney Kore lideri, gençlerin gözdesi oldu

Azil sürecinden bu yana Yoon için birçok destek gösterisi düzenlendi (AP)
Azil sürecinden bu yana Yoon için birçok destek gösterisi düzenlendi (AP)
TT

Görevden alınan Güney Kore lideri, gençlerin gözdesi oldu

Azil sürecinden bu yana Yoon için birçok destek gösterisi düzenlendi (AP)
Azil sürecinden bu yana Yoon için birçok destek gösterisi düzenlendi (AP)

Görevden azledilen eski Güney Kore lideri Yoon Suk-yeol, hükümet karşıtı sağcı gençlik hareketinin sembolüne dönüştü.

BBC'nin aktardığına göre Özgürlük Üniversitesi adlı gençlik hareketinin bu hafta düzenlediği gösteri büyük ilgi gördü.

24 yaşındaki Park Joon-young'un liderliğindeki örgütün Yoon'a destek gösterisine binlerce gencin katıldığı belirtiliyor.

Anayasa Mahkemesi, Yoon'un 3 Aralık 2024'teki sıkıyönetim ilanının yasalara aykırı olduğuna hükmederek görevden azline karar vermişti.

Bu ilandan kaynaklanan davada ayaklanmayla suçlanan Yoon, suçlu bulunursa idamla cezalandırılabilir.

Demokrasinin "devlet karşıtı" unsurlardan korunması için sıkıyönetim ilan ettiğini söyleyen Güney Koreli siyasetçiyse hiçbir zaman askeri yönetime geçmek gibi bir amacı olmadığını savunuyor. 

Özgürlük Üniversitesi'nin lideri Park, Birleşik Krallık'ın kamu yayıncısına açıklamasında, ana muhalefetteki Halkın Gücü Partili (PPP) Yoon'un normalde gençler arasında popüler bir isim olmadığını söylüyor.

Ancak Yoon'un azil sürecinde, Demokratik Parti'yi (DPK) "gücü suiistimal etmek ve gençlik politikalarını yönelik bütçeleri kesmekle" eleştirmesinin, siyasetçinin bu konumunu değiştirdiğini belirtiyor.

DPK'li Devlet Başkanı Lee Jae-myung'un hükümetini "yolsuzlukla" suçlayan Park, Yoon'un tekrar ülkenin başına geçmesini istediklerini ifade ediyor.  

Özgürlük Üniversitesi hareketi, geçen yıl Yoon'un azil sürecine karşı çıkmak için ülke çapındaki kampüslerde örgütlenmişti. Örgüt, sosyal medya kampanyalarıyla mitinglerine binlerce katılımcı çekerek hızla büyüdü.

Hareketin düzenlediği protestolarda "Kore Korelilerindir" ve "Çin Komünist Partisi defol!" gibi pankartlara sıkça rastlanıyor. Özügrlük Üniversitesi, Güney Kore'de resmi bayram olarak kutlanan 3 Ekim Ulusal Kuruluş Günü'nde Çin karşıtı yürüyüş de düzenlemişti.

Gençlik hareketi ayrıca ABD Başkanı Donald Trump'ı destekleyen Amerika'yı Yeniden Harika Yap'ın (Make America Great Again/MAGA) sloganlarını da ödünç alıyor.

BBC'nin aktardığına göre Yoon'a destek mitinginde "Kore'yi Yeniden Harika Yap" yazılı dövizler yer aldı. Bunun yanı sıra "Hepimiz Charlie Kirk'üz" pankartları da dikkat çekti.

Muhafazakar aktivist Charlie Kirk, 10 Eylül'de Utah Valley Üniversitesi'nde katıldığı etkinlikte silahlı saldırıya uğrayarak hayatını kaybetmişti. Gençler arasında çok popüler olan Kirk, muhafazakar fikirleri yaymak amacıyla kurduğu Turning Point USA'le tanınıyordu.

Independent Türkçe, BBC, Chosun


800'ü aşkın kişi Manş Denizi'ni geçerek rekor kırdı

Küçük tekne geçişleri 2025'te artsa da 2022'de kırılan rekorun gerisinde kaldı (Reuters/Arşiv)
Küçük tekne geçişleri 2025'te artsa da 2022'de kırılan rekorun gerisinde kaldı (Reuters/Arşiv)
TT

800'ü aşkın kişi Manş Denizi'ni geçerek rekor kırdı

Küçük tekne geçişleri 2025'te artsa da 2022'de kırılan rekorun gerisinde kaldı (Reuters/Arşiv)
Küçük tekne geçişleri 2025'te artsa da 2022'de kırılan rekorun gerisinde kaldı (Reuters/Arşiv)

800'den fazla kişi küçük teknelerle Manş Denizi'ni geçti ve böylelikle aralık ayı içinde şimdiye dek kaydedilen en yüksek günlük sayıya ulaşılarak rekor kırıldığı düşünülüyor.

Son resmi rakamlar, cumartesi Fransa'nın kuzeyinden gelen 13 bottaki 803 kişinin bu tehlikeli yolculuğu tamamladığını gösterdi. Bununla birlikte 2025'te Manş Denizi'nden geçenlerin toplam sayısı 41 bin 455'e çıktı. 2018'de toplanmaya başlayan veriler arasında ikinci en yüksek rakam yakalanırken ilk sırada 2022'deki 45 bin 774 kişilik rekor var.

1075 kişinin kanaldan geçtiği 8 Ekim'den beri bir günde bu yolculuğu tamamlayan en fazla kişi cumartesi günü kaydedildi.

Bu ay şimdiye kadar 2 bin 163 civarında kişi geldi ve geçen aralıkta bildirilen 3 bin 254 kişilik rekora yaklaşıldı.

Birleşik Krallık (BK) Sınır Gücü'ne ait bir geminin Manş Denizi'nde yaşanan bir olaydan sonra göçmen olduğu düşünülen kişileri cumartesi sabahı Dover'a getirdiği görüldü.

Çok sayıda botun Fransa kıyılarından ayrıldığına tanık olunan yoğun bir gecenin ardından bu olay yaşandı.

Fransız polisi cumartesinin erken saatlerinde küçük bir botla denize açılmaya çalışan kişilerle Calais yakınlarında çatıştı.

Grand-Fort-Philippe kasabasındaki bir nehir kıyısındaki yaklaşık 30 göçmenden oluşan bir kalabalığa jandarmanın gözyaşartıcı gaz yağdırdığı videoya alındı.

Beklenmedik fırlama, BK İçişleri Bakanlığı'nın 15 Kasım ve 12 Aralık arasında hiçbir geçiş kaydetmediği 4 haftalık bir durgunluğun ardından geldi.

Normalde aralık, olumsuz hava koşulları nedeniyle bu girişimlerin en az yaşandığı aylardan biridir.

Ancak son duraklamayla, 2018 'den bu yana hiç kimsenin gelmediği en uzun kesintisiz süre yaşanmıştı.

Daha geniş çapta bakıldığında eğilimler, gelenlerin sayısının bu yılın ilk 10 ayında arttığını ama 2022'de bildirilen rekor seviyelerin altında kaldığını gösteriyor.

İşçi Partisi hükümeti, Avrupa ülkeleriyle işbirliği yaparak gelen küçük teknelerle mücadele çabalarını hızlandırdı.

Fransa, BK'nin aylarca süren baskısının ardından Manş Denizi'ndeki küçük tekneleri durdurmaya başlamayı kabul etti.

Bu politika değişikliğiyle güvenlik güçleri tekneleri denizde durdurabilecek ama yolcu almamaları koşuluyla.

Almanya, BK'ye göçmen getirmeye çalışan insan kaçakçılarının 10 yıla kadar hapis cezalarıyla karşı karşıya kalmasını öngören yeni bir yasayı bu hafta kabul etti.

Yıl bitmeden yürürlüğe girecek yasa değişikliği, kolluk kuvvetlerine ve savcılara daha fazla yetki vermeyi ve BK'yle Almanya arasındaki bilgi paylaşımını artırmayı amaçlıyor.

Independent Türkçe


Trump kendi hükümetinden 1 milyar dolar istiyor

Cuma günü Kuzey Karolina'da konuşan Trump, önceki yönetimin kendisi hakkında federal soruşturmalar başlatmasından sonra, kendi Adalet Bakanlığı'ndan kendisine çok yüklü bir ödeme yapmasını istemesiyle övündü (AFP)
Cuma günü Kuzey Karolina'da konuşan Trump, önceki yönetimin kendisi hakkında federal soruşturmalar başlatmasından sonra, kendi Adalet Bakanlığı'ndan kendisine çok yüklü bir ödeme yapmasını istemesiyle övündü (AFP)
TT

Trump kendi hükümetinden 1 milyar dolar istiyor

Cuma günü Kuzey Karolina'da konuşan Trump, önceki yönetimin kendisi hakkında federal soruşturmalar başlatmasından sonra, kendi Adalet Bakanlığı'ndan kendisine çok yüklü bir ödeme yapmasını istemesiyle övündü (AFP)
Cuma günü Kuzey Karolina'da konuşan Trump, önceki yönetimin kendisi hakkında federal soruşturmalar başlatmasından sonra, kendi Adalet Bakanlığı'ndan kendisine çok yüklü bir ödeme yapmasını istemesiyle övündü (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, hakkındaki federal soruşturmaları gerekçe gösterip Adalet Bakanlığı'na yönelttiği iki şikayet nedeniyle çok yüklü bir ödeme talep etmekle böbürlendi.

Adalet Bakanlığı, Trump'ın 2021'de makamından ayrılmasının ardından onun gizli belgeleri nasıl yönettiğini ve 2020 seçimlerini geçersiz kılma çabalarını inceleyen bir çift soruşturma başlatmıştı. Sonrasında Trump biri 2023'te, diğeriyse 2024'te olmak üzere iki şikayette bulunmuştu. Bu şikayetler, New York Times'ın ekimde bildirdiği üzere Adalet Bakanlığı'nın Trump'a 230 milyon dolar tazminat ödemesini talep eden bir davayla sonuçlanabilecek "bir idari talep süreci" aracılığıyla yapılmıştı.

ABD Başkanı, cuma günü Kuzey Karolina'da yaptığı ve ekonomiye dair açıklamalar olarak lanse edilen geniş kapsamlı konuşmasında, ana konudan saparak bu şikayetlerini dile getirdi ve muhtemel tazminatın tutarını 1 milyar dolara kadar şişirdi.

Kalabalıktan alkış ve tezahüratlar yükselirken gürleyen Trump, "Tüm kanıtlara sahibiz ve bu konuda bir şeyler yapmalıyız" dedi:

Bir dava açtım ve davayı kazanıyorum. Tek bir sorun var. Burada uzlaşma sağlaması gereken kişi benim. Başka bir deyişle, davayı ben açıyorum ve uzlaşmayı da benim sağlamam gerekiyor.

Trump, "Yani, belki kendime 1 milyar dolar veririm ve hepsini hayır kurumlarına bağışlarım" diye öneride bulunup fikrini değiştirdi:

Aslında belki de bunu hayır kurumlarına vermemeliyim. Belki de para bende kalmalı.

Sonrasında bir dizi olayı gazete manşetlerini yüksek sesle okuyormuş gibi anlattı:

Donald Trump, Amerika Birleşik Devletleri'ne dava açıyor. Donald Trump başkan oluyor. Ve şimdi Donald Trump davada uzlaşmayı sağlamak zorunda.

Ardından "Bu sebeple kendime 1 milyar dolar veriyorum" dedi.

Trump bir kez daha muhtemel tazminatla ne yapacağı konusunda tereddüt ediyor gibi görünerek kalabalığa şöyle seslendi:

Aslında belki de bunu hayır kurumlarına vermemeliyim. Belki de para bende kalmalı. Hayır mı? Pek çok kişi 'Bunu yap' der. Bunu yapmak istemiyorum.

"Ama ne olursa olsun, hepsi iyi hayır kurumlarına gidecek. Olur mu? Hepsi iyi hayır kurumlarına gidecek. Ama bu içinde olmak için tuhaf bir durum değil mi? Yapmalıyım, bir anlaşma yapmalıyım. Kendimle müzakere ediyorum" diyerek sözlerini tamamladı.

Bu federal soruşturmalara liderlik etmekle görevli Adalet Bakanlığı Özel Yetkili Savcısı Jack Smith, Trump'ın 2024 seçimlerini kazanmasının ardından yeni başkan aleyhindeki davaları düşürmüştü.

Bu hafta Kongre üyelerine konuşan Smith, soruşturma ekibinin Trump'ın 2020 seçimleri sonuçlarını geçersiz kılmak için suç teşkil edecek şekilde komplo kurduğuna dair "makul bir şüphenin ötesinde kanıtlar edindiğini" ve gizli belgelerin yönetimine ilişkin yasayı ihlaliyle ilgili "güçlü kanıtlar" topladığını söyledi.

Trump cuma yaptığı konuşmanın önceki kısımlarında, Adalet Bakanlığı'nın gizli belgeler davası kapsamında Ağustos 2022'de Mar-a-Lago'ya düzenlenen FBI baskınını eleştirdi. Başkan, eşi Melania Trump'ın "külot" çekmecesine kadar uzandığını iddia ettiği baskını "yasadışı ve iğrenç" diye niteledi.

Trump'ın "tüm kanıtlara" sahip olmakla ne kastettiği henüz belli değil. Öte yandan ABD Senatosu Adalet Komitesi Başkanı Chuck Grassley, Ağustos 2022'deki baskından önceki aylarda FBI ve Adalet Bakanlığı yetkililerinin birbirlerine gönderdiği e-postaları bu hafta yayımlamıştı. Bunlar, Trump'ın mülküne yönelik arama emrini uygulamak için olası bir neden olduğuna büronun inanmadığını, Adalet Bakanlığı'nınsa bunun aksinde ısrar ettiğini gösteriyor.

Independent Türkçe