Rusya Savunma Bakanı Şoygu: Rus ordusu Suriye'de 320'den fazla silah test etti

26 Haziran'da Suriye'nin batısındaki Hmeimim Üssü’nden havalanmaya hazırlanan Kinzhal füzeleri taşıyabilen modern MiG-31K avcı uçağının yanında duran Rus askerleri (Russia Today)
26 Haziran'da Suriye'nin batısındaki Hmeimim Üssü’nden havalanmaya hazırlanan Kinzhal füzeleri taşıyabilen modern MiG-31K avcı uçağının yanında duran Rus askerleri (Russia Today)
TT

Rusya Savunma Bakanı Şoygu: Rus ordusu Suriye'de 320'den fazla silah test etti

26 Haziran'da Suriye'nin batısındaki Hmeimim Üssü’nden havalanmaya hazırlanan Kinzhal füzeleri taşıyabilen modern MiG-31K avcı uçağının yanında duran Rus askerleri (Russia Today)
26 Haziran'da Suriye'nin batısındaki Hmeimim Üssü’nden havalanmaya hazırlanan Kinzhal füzeleri taşıyabilen modern MiG-31K avcı uçağının yanında duran Rus askerleri (Russia Today)

Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun, dün Rus ordusunun Suriye'deki askeri operasyonlar sırasında 320'den fazla silah modelini test ettiğini açıkladı. Bunun üzerine, Suriye savaşı sırasında Rus askeri silahlarının test edilmesi dosyası bir kez daha gündeme geldi. Moskova birkaç ay öncesine kadar Suriye topraklarında 231 gelişmiş silahı test ettiğini açıklamıştı. Bu durum, bir yıldan uzun bir süre önce ülkede operasyonların sona erdiğinin duyurulmasına rağmen, bu testlerin hala devam ettiğini gösteriyor.
Rus helikopter üreticisi Rostvertol şirketinin uzmanları ve tasarımcılarıyla görüşen Şoygu, Suriye’deki operasyonlar sırasında askerlerin Rostvertol’ün ürettiği helikopterler de dahil 320’den fazla silah çeşidini test ettiğini ifade etti. Rus bakan ayrıca Suriye'deki harekat sonucunda helikopterlerin silah sistemlerinin önemli bir gelişme kaydettiğini de ifade etti.
Özellikle teçhizatı ve helikopterleri güvence altına almak için hava savunma sistemlerinden veya MANPAD’lardan (Taşınabilir hava savunma sistemi) daha uzun menzile sahip silahlara ihtiyaç duyulduğunu dile getiren Şoygu, Rostvertol şirketi yöneticilerine hitaben: “Rusya, bugün bu tür silahlara sahip. Bu, Suriye'deki operasyon ve sizin çalışmalarınız sayesinde gerçekleşti” dedi.
Rusya'nın Suriye'deki Rus silah denemeleri hakkındaki açıklaması yeni değil. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin daha önce Suriye’deki operasyonları, Rus Ordusu’nun savaş kabiliyetini geliştirmek ve yeni silahları denemek için “paha biçilemez bir fırsat” olarak nitelendirmişti. Şoygu'nun dün yaptığı konuşmada dikkat çekici olan, Rusya'nın operasyonların durdurulduğuna dair resmi açıklamada bulunmasının üzerinden uzun bir süre geçmesine ve bir yılı aşkın bir süre önce ateşkes ilan edilmesine rağmen Suriye topraklarında silah testlerinin devam ettiğini ifade etmesiydi. Bakan Şoygu’nun, son aylarda test edilen silah ve teknolojilerin sayısının geçen Mart ayı verilerine göre 231'den 320'ye çıktığına dair açıklaması da bir başka dikkat çeken açıklama oldu. Bu, yaklaşık yüz yeni silah modelinin, operasyonların durdurulduğu koşullarda doğrudan sahada test edildiği anlamına gelir.
Rus medyası, geçen Mart ayında Rus askeri web sitesi Military Files tarafından yayınlanan bir rapora atıfta bulunarak, Moskova'nın Suriye'de 2015'ten bu yana en gelişmiş silahları test ettiğini ve bunların sayısının 200'ü aştığını bildirdi. Rapor, Sukhoi savaş uçaklarının çoklu saldırı ve bombardıman modellerinin ve Tu-95 ve Tu-160 stratejik bombardıman uçaklarının test edildiğini kaydetti. Yılın başında Sukhoi firması tarafından üretilen Rusya'nın en gelişmiş uçağı Su-57'nin Suriye'ye gönderildiği açıklanmıştı. Orlan-10 insansız hava araçlarının yanı sıra “Mil Mi-28" ve "Ka-52" saldırı helikopterleri de Suriye’deki operasyonlara aktif olarak katıldı.
Söz konusu rapor füze teknolojileri alanında, Hmeimim ve Tartus hava üsleri başta olmak üzere hayati tesislerin korunmasında önemli olan S-300, S-400, Pantsir S1 ve BUK hava savunma sistemlerinin o dönemde Suriye’deki operasyonlarda test edildiğini bildiriyor. Denizaltıları ve savaş gemileri üzerinden yoğun seyir füzelerinin ateşlenmesi konusunda da deneyler yapıldı. Suriye'deki Rus kuvvetleri, en son taşınabilir radar ve elektronik harp sistemlerini geniş çapta kullandı.
Raporda, toplamda 231 yeni ve modern silah modelinin Rus ordusu tarafından Suriye'deki askeri operasyonlarda test edildiği ve kazanılan deneyime dayanarak Rus mühendislerin silah endüstrisinde ilerleme sağlamak için arızaları düzelttiği ortaya çıktı.
Suriye savaşı sayesinde düzinelerce silah modeli ve askeri teknoloji geliştirmedeki “başarıların” aksine, askeri operasyonların seyri bir dizi başka modelde büyük kusurların olduğunu ortaya koydu. Bu kusurların ortaya çıktığı modellerde üretim döngüsü kalıcı olarak askıya alındı.
Yayınlanan verilere göre, askeri üretimden kalıcı olarak çıkarılan askeri teknolojilerin sayısı 12'ye ulaştı.
Birkaç ay önce yayınlanan bir raporda ayrıca “sanayileşme alanında uzman Rus bilim adamlarının bakış açısına göre en önemli Rus silahlarından Uran 9 olarak bilinen robot tankının Suriye'deki savaş sırasında başarısız olduğu belirtildi. Uran 9 olarak bilinen robot tankının Suriye kıyılarındaki dağlar gibi yoğun ormanlık alanlarda savaşmakta başarısız olduğu kanıtlandı. Ayrıca Rusya'nın Suriye'ye test edilmek üzere gönderdiği ve en iyi uzaktan kumandalı mayın tarama tanklarından biri olarak kabul edilen “Uran” zırhlı aracı, Suriye'de test edilmesi sırasında kumandasının çalışmasında ciddi kusurlar gösterdi. Diğer yandan Lazer güdümlü füze teknolojisi, akıllı silahlarda kullanılan en son askeri teknolojilerden biri haline geldi. Küresel askeri pazar, bu silahların satın alınması için daha dakik, uzay güdümlü veya lazer ışınlarını bu teknolojinin varlığı için bir şart olarak koştu.
Bu durum, Rusya'nın "bilimkurgu dışında bir benzeri yok" diyerek övündüğü Rus lazer güdümlü silah modellerine uygulandı. Bu modeller daha sonra üretimden çekilerek başka modeller ile değiştirildi.
Medya kuruluşları muhalefetteki Suriyeli askeri uzmanlardan aktardığına göre, birtakım silahların Suriye'de test edildikten sonra üretimi ve geliştirilmesi durduruldu.
Uzmanlara göre, bu silahlar “televizyon, lazer veya uzay tarafından kontrol edilmeyen, ancak fırlatıldıktan sonra özel bir yönlendirme mekanizması olmadan fırlatılan” silahlardır.
Suriye'de askeri teknolojiler üzerinde devam eden deneylerin en son pratik göstergesi olarak, Rusya Savunma Bakanlığı üç hafta önce, Suriye'deki Hmeimim hava üssüne Kinzhal füzeleri taşıyabilen modern MiG-31K avcı uçaklarının gönderildiğini duyurdu.
Kinzhal füzesi, gelişimi resmi olarak iki yıldan daha kısa bir süre önce duyurulan en son Rus modelidir. Ses hızının 10 katına eşdeğer bir hıza sahip hipersonik bir füzedir ve füzeleri yakalamak için belirlenen ağlara nüfuz etmesine izin veren sarmal bir yol izler. Kinzhal füzesinin, Hmeimim Üssü’ne gönderildiğinin ve Akdeniz'deki tatbikatlara katıldığının duyurulması, Rusya'nın en modern silah denemelerinde kaydedilen bir gelişme olarak kabul edildi.



Musk, DOGE’dan pişman: “Bir daha uğraşmam”

Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)
Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)
TT

Musk, DOGE’dan pişman: “Bir daha uğraşmam”

Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)
Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)

Elon Musk, Hükümet Verimliliği Bakanlığı'nda (DOGE) geçirdiği süreyi değerlendirdi.

Musk, 2017-2019'ta İç Güvenlik Bakanlığı'nda basın sözcüsü yardımcısı olarak görev yapan Katie Miller'ın podcast'ine katıldı.

Teknoloji milyarderi, ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray Özel Kalem Müdür Yardımcısı Stephen Miller'ın eşiyle yaptığı söyleşide, DOGE'un tartışmalı federal bütçe kesintilerine dair şunları söyledi:

Biraz başarılı olduk. Bir dereceye kadar başarılı olduk. Hiç mantıklı olmayan, tamamen israfa yol açan birçok fonlamayı durdurduk.

Trump'ın seçim kampanyasına yaptığı desteklerle gündeme gelen Musk, ABD Başkanı tarafından DOGE'un başına getirilmişti.

Yönetimin ilk 5 ayında federal kurumlarda gerçekleştirdiği kesintilerle tartışma yaratan Tesla CEO'su, nisanda yaptığı açıklamada elektrikli otomobil şirketiyle ilgilenmek için DOGE'da geçirdiği süreyi azaltacağını duyurmuş, mayısta da görevden ayrılmıştı.

DOGE'un kesintileri nedeniyle binlerce federal çalışanın işine son verilmesi ABD'de tepki çekmişti. ABD'nin yanı sıra bazı Avrupa şehirlerinde de Tesla'ların kundaklandığı bildirilmişti.

Salı günü yayımlanan podcast'te Musk, bir daha DOGE gibi bir projenin başına geçmek istemediğini belirtti:

DOGE'la uğraşmak yerine, esasen şirketlerim üzerinde çalışmalıydım. Böylece ürettiğimiz arabaları kundaklamazlardı.

Space X CEO'su, DOGE'un başına geçtikten sonra katıldığı bir konferansta Nazi selamı verdiği iddiasıyla da yoğun eleştirilerin hedefi olmuştu.

Analistlere göre Tesla'nın net kârının bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 71 oranında düşmesinde, Musk'ın DOGE’a odaklanması büyük rol oynamıştı.

Teknoloji milyarderiyle ABD Başkanı'nın arası, Trump'ın tartışmalı vergi indirimi tasarısı nedeniyle bozulmuştu. Sosyal medya üzerinden atışmaların ardından ikili daha sonra "dostluk mesajları" paylaşmıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Axios


‘Tek bir tık bir ülkeyi yıkmaya yeter’... İsrailli bir yetkiliden ‘nadir’ uyarı

Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
TT

‘Tek bir tık bir ülkeyi yıkmaya yeter’... İsrailli bir yetkiliden ‘nadir’ uyarı

Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)

İsrail Ulusal Siber Güvenlik Müdürlüğü Başkanı Yossi Karadi, nadir görülen bir uyarıda bulunarak, siber tehditlerin ülkeleri anında çökme noktasına getirebileceğini söyledi. Şarku’l Avsat’ın Yediot Ahronot’tan aktardığına göre Karadi, elektrik, su, trafik ışıkları ve hastane ağlarına yapılan siber saldırıların artık savaş aracı haline geldiğini ve bu saldırıların çoğunlukla saldırganın kimliğini gizlemek için vekil gruplar üzerinden gerçekleştirildiğini belirtti. Karadi dün Tel Aviv Üniversitesi’nde düzenlenen Siber Güvenlik Haftası konferansında yaptığı konuşmada, son altı ayda İsrail’in yürüttüğü savunma faaliyetlerinden bir kısmını paylaştı ve ‘ilk siber savaş’ olarak nitelendirdiği durumun endişe verici bir tablosunu çizdi.

Karadi, “Giderek savaşların dijital alanda başlayıp biteceği bir çağa doğru ilerliyoruz” dedi ve ‘dijital kuşatma’ terimini tanıttı. Karadi, bu senaryoda enerji santrallerinin duracağı, trafik ışıklarının çalışmayacağı, iletişim sistemlerinin çökeceği ve su kaynaklarının kirlenebileceğini vurgulayarak, “Bu hayali bir gelecek senaryosu değil, oldukça gerçekçi bir eğilim” ifadesini kullandı.

Karadi, dijital kuşatma kavramının sadece çekici bir ifade olmadığını, 15 yıl süren bir gelişimin sonucu olduğunu belirtti. Geçmişte devletler arasındaki siber savaşların çoğunlukla sessiz casusluk veya yalnızca askeri tesisleri hedef alan operasyonlar olduğunu söyleyen Karadi, son yıllarda durumun değiştiğini ve yeni düşmanın yalnızca sır çalmayı değil, sivil yaşamı kesintiye uğratmayı amaçladığını ifade etti.

Yediot Ahronot’a göre, siber savaşların başlangıç noktası olarak kabul edilen olay, 2010 yılında Stuxnet virüsünün ortaya çıkmasıydı. Yabancı raporlara göre virüs, İran’ın Natanz Nükleer Tesisi’ndeki santrifüjleri hedef almak için İsrail ve ABD tarafından kullanılmıştı ve yalnızca belirli endüstriyel kontrol birimlerini etkileyerek sivil bilgisayarlar veya alakasız altyapıya zarar vermekten kaçınıyordu.

Karadi, dönüm noktasının ise geçen on yılın ortalarında Doğu Avrupa’da yaşandığını belirtti. Rus hacker grubu Sandworm, teorik olarak mümkün görülmeyen bir adım atarak Ukrayna elektrik şebekesini hackledi ve yüz binlerce evi dondurucu soğukta karanlığa gömdü. Bu olaydan sonra siber operasyonlar, yalnızca askeri hedeflere yönelik silahlar olmaktan çıkarak, sivil nüfusu hem psikolojik hem fiziksel olarak etkileme aracına dönüştü. Ayrıca, 2017’de Kuzey Kore’ye atfedilen WannaCry fidye yazılımı saldırısının, siber silahların nasıl kontrolden çıkabileceğini gösterdiği ve dünya genelinde hastaneler ile acil servisleri rastgele etkileyerek felce uğrattığı ifade edildi.

Bir Amerikan siber güvenlik şirketi, Sandworm siber hack grubunun faaliyetlerini tespit etti. (Reuters)Bir Amerikan siber güvenlik şirketi, Sandworm siber hack grubunun faaliyetlerini tespit etti. (Reuters)

Tehlikeli bir artış

Karadi, İran’ın siber terör doktrinini benimsemiş olmasının tehlikeli bir örneğini paylaştı: 2020 yılında İsrail su şebekesindeki klor seviyesini değiştirmeye yönelik girişim, başarılı olsaydı kitlesel zehirlenmeye yol açabilirdi.

Karadi, o tarihten bu yana İran’ın siber saldırılarının İsrail’de sivil altyapıyı hedef aldığını, hastaneler, alarm sistemleri ve elektrik şebekesine yönelik tekrar eden girişimlerin bu kapsamda olduğunu belirtti.

Hastanelere yönelik saldırıların yeni bir boyut kazandığını vurgulayan Karadi, yakın zamanda Shamir Tıp Merkezi’ne yapılan siber saldırıyı örnek gösterdi. Saldırının arkasında, sıradan bir suç örgütü gibi görünen ‘Qilin’ adlı bir grup bulunuyordu. Karadi, bu durumun devletlerin, sorumluluğu gizlemek için vekil siber gruplar aracılığıyla saldırılar düzenlemesi trendini gösterdiğini ve bunun yalnızca İsrail’e özgü olmadığını aktardı. ABD ve Avrupa istihbarat raporları da benzer eğilimleri doğruluyor.

Çin’de de ‘Volt Typhoon’ gibi grupların, kâr amacı gütmeden ABD’nin kritik altyapısına sızmalar yaparak olası bir gelecekteki saldırıya hazırlık yaptıkları tespit edilmiş durumda.

Karadi, İran saldırılarında karma bir taktik gözlendiğini söyledi: Weizmann Enstitüsü’ne bir füze atılırken, aynı zamanda güvenlik kameralarına sızılarak çarpma anı gerçek zamanlı olarak kaydedildi ve psikolojik etkisi artırıldı. Aynı zamanda çalışanlara tehdit mesajları ve sızdırılmış kişisel bilgiler gönderildi.

Bu yöntem, Ukrayna savaşında görülen siber saldırılarla benzerlik taşıyor; Rus hackerlar, internet servis sağlayıcılarını hedef alarak bilgi akışını engelliyor ve korku yayıyordu.

Konuşmasını yapay zekâ çağının getirdiği fırsatlar ve risklerle tamamlayan Karadi, “Dijital sistemlere tamamen bağımlılık ve yapay zekâdaki hızlı gelişim, büyük fırsatlar sunuyor, ancak saldırganlara da sınırsız hareket alanı sağlıyor” uyarısında bulundu.

Yediot Ahronot gazetesi, Karadi’nin mesajını özetleyerek, “Gelecek savaşta klavye, roketten daha az öldürücü olmayacak” ifadeleriyle duyurdu.


İran'ın başkentinde aylardır ilk kez yağmur yağdı

Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
TT

İran'ın başkentinde aylardır ilk kez yağmur yağdı

Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)
Bugün Tahran'daki Valiasr Meydanı'nda İran bayrağı şeklinde dev bir reklam panosunun önünden geçen bir kadın (EPA)

İran'ın başkentinde aylardır ilk kez bugün yağmur yağdı ve bu durum, yüzyılı aşkın süredir en kurak sonbaharını yaşayan ülke için rahatlama getirdi.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardı habere göre kuraklık, Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın, başkent çevresindeki barajları dolduracak kadar şiddetli yağmur yağmazsa, İran'ın aralık ayı sonuna kadar hükümetini Tahran dışına taşıması gerekebileceği uyarısında bulunmasına yol açmıştı.

Meteorologlar bu sonbaharı ülke genelinde 50 yıldan fazla süredir yaşanan en kurak sonbahar olarak tanımladı; bu durum, 1979 İslam Devrimi'nden bile öncesine denk geliyor ve tarım için büyük miktarda suyu verimsiz bir şekilde tüketen sistemi daha da zorluyor. Ajans, su krizinin ülkede siyasi bir mesele haline geldiğini, özellikle de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, iki ülke arasında geçen haziran ayında 12 gün süren bir savaş yaşanmasına rağmen, İran'a bu konuda defalarca yardım teklifinde bulunmasının ardından bu durumun daha da belirginleştiğini belirtti.

20 Mayıs 2025'te Tahran dışındaki Lar Barajı'nın uydu görüntüsü (Planet Labs - AP)20 Mayıs 2025'te Tahran dışındaki Lar Barajı'nın uydu görüntüsü (Planet Labs - AP)

Netanyahu, 2018'de yayınlanan bir tanıtım videosunda İran halkına şahsen seslenerek, "milyonlarca insanın hayatını tehdit eden ciddi su kıtlığı" sorununu ele almak üzere Farsça bir internet sitesinin açılışını duyurdu. İranlıların su ihtiyaçlarına yardımcı olmayı amaçlayan yeni bir İsrail girişimi olan "İran Halkı İçin Yaşam"ı şahsen desteklemeye hazır olduğunu belirtti. Batı Kudüs'teki ofisinde çekilen video, Netanyahu'nun bir tuz arıtma tesisinden geldiğini iddia ettiği kaptan kendine bir bardak su doldurmasıyla başlıyor. Ardından İranlıların karşı karşıya olduğu vahim su krizinden bahsediyor.

Netanyahu, 12 günlük savaşın ardından geçen ağustos ayında İranlılara mesajını yineleyerek şunları söyledi: “Liderleriniz 12 günlük savaşı bize zorla dayattılar ve ezici bir yenilgiye uğradılar. Her zaman yalan söylüyorlar.” Sözlerine şöyle devam etti: “İran'da her şey çöküyor. Bu kavurucu yazda, çocuklarınız için temiz, soğuk su bile yok. Bu, İran halkına karşı gösterilen en büyük ikiyüzlülük ve saygısızlıktır. Bu durumu hak etmiyorsunuz.”