Washington ve Viyana, ABD’li diplomatların yaşadığı ‘Havana Sendromu’na benzer gizemli sağlık sorunlarını araştırıyor

Biden göreve başladığından beri, yaklaşık 20 istihbarat subayı ve diplomat Havana Sendromu’na benzer sorunlar bildirdi (Reuters)
Biden göreve başladığından beri, yaklaşık 20 istihbarat subayı ve diplomat Havana Sendromu’na benzer sorunlar bildirdi (Reuters)
TT

Washington ve Viyana, ABD’li diplomatların yaşadığı ‘Havana Sendromu’na benzer gizemli sağlık sorunlarını araştırıyor

Biden göreve başladığından beri, yaklaşık 20 istihbarat subayı ve diplomat Havana Sendromu’na benzer sorunlar bildirdi (Reuters)
Biden göreve başladığından beri, yaklaşık 20 istihbarat subayı ve diplomat Havana Sendromu’na benzer sorunlar bildirdi (Reuters)

Avusturya ve ABD, Viyana’daki Amerikalı diplomatlar ve diğer yetkililerin birkaç yıl önce Küba’da görülen ‘Havana Sendromu’na benzer yaşadıkları gizemli sağlık sorunlarını araştırdıklarını duyurdu.
Gizemli saldırılar Küba, Çin, Rusya ve diğer ülkelerdeki ABD diplomatları ve istihbarat ajanlarının hastalanmasına ve bazılarında beyin hasarına neden oldu.
Diplomatlarda görülen gizemli rahatsızlık ‘çınlama ve baş dönmesi’ şiddetli ağrılara neden olmuş, bu hastalık kayıtlara Havana Sendromu olarak geçmişti.
Bilim insanları, bu durumun mikrodalga veya radyo dalgalarıyla gerçekleştirilen bir saldırı olduğuna inanıyor.
İlk saldırıların 2016’da Küba ve daha sonra Çin’de bildirilmesinden bu yana, bilim insanları ve doktorlar bu gizemli hastalıkların neden ve sonuçları tartışıyor.
The New Yorker sitesine göre ABD Başkanı Joe Biden bu yıl göreve başladığından beri, Viyana’daki yaklaşık 20 ABD’li istihbarat subayı, diplomat ve diğer hükümet yetkilisi Havana Sendromu’na benzer sorunlar bildirdi.
ABD Dışişleri Bakanlığı, ABD’nin Viyana Büyükelçiliği’nde meydana gelen, henüz açıklanamayan sağlık olaylarının araştırıldığını bildirerek, buna maruz kalan tüm çalışanlara gerekli tetkiklerin yapıldığını belirtti.
Bakanlık ayrıca, ABD’nin diğer adımların yanı sıra, bu sorunları küresel olarak ele almak ve gelecekte bu olaylara karşı daha iyi korunmak için çalışabilecek bir tıp uzmanlarından oluşan bir ekip oluşturduğunu da vurguladı.
Avusturya Dışişleri Bakanlığı ise yaptığı açıklamada, “Ev sahibi ülke olarak rolümüz kapsamında, olası açıklanamayan sağlık olayları konusunda ortak bir soruşturma yürütmek için ABD makamlarıyla birlikte çalışıyoruz. Bu raporları çok ciddiye alıyoruz. Aileleriyle birlikte Avusturya’ya gönderilen diplomatların güvenliği birinci önceliğimiz” ifadelerini kullandı.
Avusturya, Birleşmiş Milletler’in (BM) birçok uluslararası kuruluşunda çalışan çok sayıda yabancı diplomat grubuna ev sahipliği yapıyor.
 



Hamaney düşerse yerine kim geçecek?

Beyrut'taki İran Büyükelçiliği binasında, İsrail ile yaşanan çatışmalarda öldürülen Lübnanlı, Filistinli ve İranlı liderlerin fotoğraflarının önünde Hamaney ve Humeyni'nin portreleri duruyor. (EPA)
Beyrut'taki İran Büyükelçiliği binasında, İsrail ile yaşanan çatışmalarda öldürülen Lübnanlı, Filistinli ve İranlı liderlerin fotoğraflarının önünde Hamaney ve Humeyni'nin portreleri duruyor. (EPA)
TT

Hamaney düşerse yerine kim geçecek?

Beyrut'taki İran Büyükelçiliği binasında, İsrail ile yaşanan çatışmalarda öldürülen Lübnanlı, Filistinli ve İranlı liderlerin fotoğraflarının önünde Hamaney ve Humeyni'nin portreleri duruyor. (EPA)
Beyrut'taki İran Büyükelçiliği binasında, İsrail ile yaşanan çatışmalarda öldürülen Lübnanlı, Filistinli ve İranlı liderlerin fotoğraflarının önünde Hamaney ve Humeyni'nin portreleri duruyor. (EPA)

İsrail, 1979 devriminden bu yana İran'ı yöneten Velayet-i Fakih rejimini devirme arzusunu gizlemiyor. Ancak analistlere göre İran muhalefeti içindeki bölünme ve yeni hükümetin daha az sertlik yanlısı olacağına dair bir garantinin olmaması nedeniyle bu bahis risklerle dolu.

İran Radyo ve Televizyon Kurumu gibi nükleer ya da balistik tesis olmayan yerlerin hedef alınmasının ardından İsrail'in asıl amacının, İran'ın nükleer ve balistik kapasitesini zayıflatmakla sınırlı olmadığı, aynı zamanda Dini Lider Ali Hamaney'in görevden alınmasını da içerdiği yönündeki spekülasyonlar arttı.

Her ne kadar ABD Başkanı Donald Trump, “Hamaney'in nerede saklandığını biliyoruz” demiş olsa da, otuz buçuk yılı aşkın süredir iktidarda olan lideri devirmenin sonuçları risk ve belirsizliklerle dolu.

sd
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump ve İran Dini Lideri Ali Hamaney (AFP)

Avrupalı liderler, ABD'nin 2003'te Irak'ı işgali ve NATO'nun 2011'de Libya'ya askeri müdahalesinin sonuçlarından habersiz değiller.

Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi rejimleri yıkıldı, ancak diktatörlüğün çöküşü her iki ülkede de yıllarca süren kanlı kargaşaya yol açtı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Kanada'daki G7 zirvesinin sonunda yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Bugün en büyük hata İran'da askeri yollarla rejim değişikliği aramaktır, çünkü bu kaosa yol açacaktır. 2003 yılında Irak'ta yaşananların ya da son on yılda Libya'da yaşananların iyi bir fikir olduğunu düşünen var mı? Hayır!”

Devrim Muhafızları Ordusu

Uzmanlar, Hamaney ve çevresindekilerin devrilmesinin, Devrim Muhafızları Ordusu'nun (DMO) ya da silahlı kuvvetlerin sertlik yanlısı üyeleri tarafından doldurulabilecek bir boşluk yaratabileceğine dikkat çekiyor.

Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'ndan Nicole Grajewski, ‘İsrail saldırılarının nükleer silahların ortadan kaldırılmasından ziyade rejim değişikliğine odaklanmış gibi göründüğünü’ söyledi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığı habere göre Grajewski, “İsrail'in balistik füzeler ve askeri yeteneklerle ilgili tesisleri hedef aldığına şüphe yok, ancak aynı zamanda İran Radyo ve Televizyon Kurumu gibi rejimin liderliğini ve sembollerini de hedef alıyor. Rejim düşerse, liberal ve demokratik bir hükümet için umutlar var. Ancak DMO gibi başka güçlü oluşumların ortaya çıkma olasılığı da yüksek” ifadelerini kullandı.

Devrik İran Şahı'nın oğlu Rıza Pehlevi

En önde gelen muhalif isimlerden biri, ABD'de ikamet eden, devrik İran Şahı'nın oğlu Rıza Pehlevi.

Rejimin ‘çöküşün eşiğinde’ olduğunu söyleyen Pehlevi, Hamaney'i ‘paranoyak bir fare gibi yeraltına saklanmakla’ suçladı.

Pehlevi, rejimin Yahudi devletini tanımayı reddetmesine karşı çıkmak için uzun zamandır babasının hükümdarlığı sırasında İsrail ile var olan yakın ilişkinin yeniden tesis edilmesi çağrısında bulunuyor.

Şah rejiminin destekçileri böyle bir yakınlaşmayı, Yahudileri Babil İmparatorluğu'ndan kurtaran en büyük Pers krallarından biri olan Kiros'a atfen ‘Kiros Anlaşmaları’ olarak adlandırıyor.

Ancak Pehlevi İran içinde ya da dışında evrensel bir desteğe sahip değil.

Özellikle İsrail'in İran'a yönelik saldırılarını kınamayı reddetmesinden sonra Pehlevi'nin tutumu ve İsrail'le ilişkileri bir bölünme kaynağı oldu.

Halkın Mücahitleri Örgütü

Halkın Mücahitleri Örgütü lideri Meryem Recavi çarşamba günü Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada, “İran halkı rejimin düşmesini istiyor” dedi.

Halkın Mücahitleri Örgütü diğer muhalif gruplar tarafından sevilmiyor ve İran-Irak savaşında Saddam Hüseyin'i desteklediği için bazı İranlılar tarafından şüpheyle karşılanıyor.

Ottawa Üniversitesi'nde çalışan Prof. Dr. Thomas Juneau, “Alternatif aramanın zorluklarından biri de örgütlü, demokratik bir alternatifin olmaması” dedi.

Rıza Pehlevi'nin ‘İran içinde ve dışında en çok tanınan’ muhalefet lideri olduğunu kabul eden Juneau, ‘tek alternatifin ve ne yazık ki en endişe verici senaryolardan birinin DMO tarafından bir darbe yapılması veya teokrasiden askeri diktatörlüğe geçiş’ olduğunu belirtti.

thyuı8o
Bağdat'ta bir caddede Hamaney'e zarar verilmemesi konusunda bir uyarı levhası (AFP)

Uzmanlar, ülkede istikrarsızlığı arttırabilecek ve genellikle göz ardı edilen bir faktör konusunda uyardı: ‘İran'ın karmaşık etnik yapısı’. Zira İran’da Kürtler, Araplar, Beluciler ve Türklerden oluşan büyük azınlıklar Fars çoğunluk ile bir arada yaşıyor.

Nicole Grajewski, ‘etnik bölünmelerin düşman devletler tarafından istismar edilebileceği’ uyarısında bulundu.

ABD merkezli bir düşünce kuruluşu olan Soufan Center'dan analistler de İran'da Irak'takine benzer bir senaryonun baş gösterdiği ve mevcut rejimin ayakta kalmasının ‘stratejik bir başarısızlık’ olarak görüldüğü uyarısında bulundu.

Analistler, “Rejim değişikliğinden sonra ne olacağını öngörmek halen zor. Ancak değişim, Irak'tan daha büyük ölçekte bölgesel huzursuzluğa yol açabilir ve bunun küresel yansımaları olabilir” değerlendirmesinde bulundu.