Sabah Nahi
ABD ve Irak arasında 26 Temmuz'da düzenlenecek dördüncü ve son stratejik diyalog turu için Washington’u ziyaret edecek olan Iraklı müzakereci Mustafa Kazimi büyük umutlar taşıyor. Bu sırada Washington, Yeşil Bölge’nin merkezinde bulunan dünyadaki en büyük büyükelçiliklerinden birinin İran'a bağlı milisler tarafından defalarca hedef alınmasına öfkeli.
Bu milis gruplar, Demir Kubbe'ye sığınmış büyükelçilik çalışanlarının başlarına Katyuşa füzeleri yağdırmayı, seksenli yılların başında Tahran’da ABD Büyükelçiliği binasına düzenlenen baskın ve çalışanlarının rehin alınması hadisesini hatırlatırcasına büyükelçilik binasının önünde gösteri yapmayı, Yeşil Bölge’yi basıp içeri girme girişiminde bulunmayı alışkanlık haline getirdiler. Bu tür girişimler, dönemin ABD başkanı Jimmy Carter'ın ikinci dönem başkanlığı kaybetmesi gibi, herhangi bir Amerikan başkanının kamuoyu önündeki pozisyonuna ve prestijine bir tehdit oluşturuyorlar.
Irak’ın talepleri
Kazimi Washington'a ulaşmadan önce, eski Irak başbakanı Haydar İbadi liderliğindeki Zafer Koalisyonu, Irak heyetine taleplerini içeren bir bildiri yayınladı. Bildiri, Koalisyonun baskılardan ve mevcut kriz anı olarak adlandırdığı şeyden kurtuluş, diğer tüm çıkarlardan uzakta Irak'ın çıkarlarını gerçekleştiren akıllı ve cesur stratejik pozisyonların benimsenmesi taleplerini de içeriyordu.
Zafer Koalisyonu, Kazimi’ye ulusal çıkarları ve egemenliği koruyan, devletin birliğini ve kurumlarının prestijini pekiştiren, Irak'ı bölgesel ve uluslararası çatışma tehlikelerinden koruyan kapsamlı bir yol haritası olarak İbadi’nin önerdiği 10 eksenli “Irak’ın egemenliği” inisiyatifine bağlı kalınması çağrısı yaptı.
Birçok Iraklı politikacı ve gözlemci, yabancı (muharip) kuvvetlerin Irak ordusunun eğitimi, muharebe yeteneklerinin geliştirilmesi ve danışmanlık görevleriyle ilgili açık ve yasal bir anlaşma ile birlikte Irak'tan çekilmesi için bağlayıcı bir zaman çizelgesi benimsenmesi gerektiğinin altını çiziyor. Ayrıca terörle mücadele için bir istihbarat iş birliğini öngörmesi, iki ülke arasında imzalanan “stratejik anlaşma”nın şartlarının, özellikle ekonomi ve ticaretle ilgili olanların aktifleştirilmesini, tüm alanlarda yeni bir yapıcı iş birliği aşamasının başlatılmasını içermesi gerektiğini de vurguluyorlar.
Geri çekilme tahliye anlamına gelmiyor
Irak Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü Dr. Gazi Faysal el-Sukuti, "Muharip güçlerin geri çekilmesi, danışmanlar ve eğitmenler gibi muharip olmayan güçlerin geri çekilmesi anlamına gelmiyor. Yine ABD’nin Irak’a desteği ve askeri yardımları, başta hava kuvvetleri ve savunması olmak üzere Irak ordusunun çeşitli sınıflarının askeri yeteneklerinin geliştirilmesi için yaptığı yardımı keseceği anlamına da gelmiyor” dedi.
Bunun, Irak’ta muhtemelen ABD kuvvetlerinin yerini alacak NATO kuvvetleri ve Uluslararası Koalisyona katılan ülkeler için de geçerli olduğunu belirtti. Gazi Faysal’a göre onlar da muharip olmayan kuvvetlerini çekmeyecekler, ancak bu, operasyonlarda ve misyonların yerine getirilmesinde Irak kuvvetlerine daha çok güvenileceği anlamına geliyor.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, Gözlemciler, müzakere turlarının terörle mücadele, enerji ve doğalgaz, Irak'taki Amerikan şirketleri, yatırım fırsatlarının geliştirilmesi konularının yanı sıra eski eserlerle ilgili kültürel yönlere, bilimsel ve eğitimsel iş birliğine, ülkenin yeniden inşasına odaklanacağını tahmin ediyorlar.
Irak'tan çekilme Afganistan gibi olmayacak
Gallup Danışmanlık Şirketi’nin Direktörü Munkız Dagir, Independent Arabia’ya, “Bence bu önceki yaklaşımı tamamlamaya dönük bir tur, ancak geri çekilme mutabık kalınan bir şekilde gerçekleşecek ve Amerikan güçlerini içeren NATO güçleri Irak’ta var olmaya devam edecek” diye konuştu. Ayrıca Irak'ın Afganistan olmadığını ve oradaki geri çekilme sahnesinin tekrarlanamayacağını vurguladı.
Pek çok gözlemci, 2003'ten bu yana Irak'taki siyasi sürecin sponsoru olan ABD'nin deneyimlerini sunmasını umuyor. Ülkedeki yaygın yolsuzluğa karşı mücadeleye, Irak'ın kaynaklarını çalma konusunda uluslararası deneyime sahip yozlaşmışların kovuşturulmasına, yurtdışına kaçırılan ve Irak'ın kontrolü dışındaki bankalara yatırılan devlet fonlarının iade edilmesine katkıda bulunmasını bekliyorlar. Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih’in parlamentoya “çalınan fonları iade etme” adında bir yasa tasarısını sunduğunu da hatırlatmadan geçmeyelim. Yasa tasarısı üst düzey görevler üstlenen tüm Iraklı devlet görevlilerinin sorgulanmasını içeriyordu ve o dönemde yasa tasarısının uluslararası talep üzerine hazırlandığı söyleniyordu.
Öte yandan, bulaşıcı hastalıklarla mücadele danışmanı Doktor Hüseyin Casim el-Şimri, mevcut korona dalgasıyla yüzleşmek için Kazimi’ye sağlıkla ilgili bazı fikir ve önerileri gündemine dahil etme çağrısında bulundu.
Doktor Hüseyin, Irak'ta bulunan mutant varyantları tespit edecek bir cihaz sağlaması için Amerikan tarafı ile anlaşmanın gerekliliğine işaret etti ve şunu ekledi, “Kazimi'nin önümüzdeki Ekim ve Kasım aylarındaki şiddetli dalgayla yüzleşmek için Amerikalıları Irak’a milyonlarca doz Pfizer ve Moderna aşısı tedarik etme konusunda ikna etmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum. Keza Iraklı doktorlar için bazı Amerikan kuruluşlarında eğitim kursları ve atölyeleri düzenlenmesi ve doktorların burada elde edecekleri deneyimleri diğer Iraklı meslektaşlarına ve sağlık ekiplerine aktarmaları gerektiğini de.”
Çeşitli bakış açıları ve farklı niyetler
Washington’a giden Irak delegasyonu ortak bir perspektif taşımıyor. Toplum dördüncü tura güvenenler ile kötüleyenler arasında bölünmüş durumda. Sözgelimi kendisini reddedenler arasında yer alan yazar Hüseyin Tahir bu turu sert bir şekilde, “Sınırlı bir algıya sahip, safça hareketlerde bulunan bir başbakan ile söz ve vaatlerini yerine getirme açısından etik sadakatleri şüpheli kişilerden oluşan kabinesinin bir mekik gezisi” olarak niteledi.
Ardından şunu ekledi, “Şimdiki delegasyon bize, imparatorluklara bağlılıklarını beyan etmek için küçük bölgelerden gelen itaat heyetlerini hatırlatıyor ve devleti bizim iyiliğimizi istemeyenlere altın bir tabakta teslim edilebilecek tüm devlet kurumlarını içermesi ile öne çıkıyor”.
Independent Arabia’ın görüşüne başvurduğu yazar Hamad Şahap ise, “Son turda, kalıcı askeri varlıktan danışmanlara kadar terimler üzerinde manipülasyona odaklanılacak. Askeri üsler ise oldukları gibi kalacaklar çünkü İsrail, kendisi için bir tehdit kaynağı bulunduğundan ABD'nin Irak'tan çekilmesini kabul etmeyecek. Bu yeni tehdit kaynağı, İranlı milisler. Ziyaretin ne bir ilerleme ne de gerilemenin kaydedilmeyeceği bir protokol ziyareti olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
2003-2011 yılları arasında Irak'ı işgal eden ve ardından geri dönmemecesine çekilen ABD, bugün iki ülke arasında stratejik ortaklık adını verdiği bir şeyin peşinde. Bu ortaklık kesinlikle eşitsiz ve birçok zorlukla karşı karşıya bulunuyor. Bunların en önemlisi, Iraklıların ülkelerinde yaşanan tam yıkımın bu işgalin ürünü olduğu hissi. Milyonlarca Iraklının bakış açısına göre bu işgal, gerçek olmadığı kanıtlanmış kitle imha silahlarının var olduğu iddiasını temel almıştı.
Stratejik İttifak Anlaşması ile onaylanan iş birliği projesinin, Iraklıların günlük yaşamlarında hiçbir etkisinin görülmemesi ise işleri daha da kötü hale getirdi. Halbuki Başkan Joe Biden pek çok kez, “Irak ile siyasi, ekonomik ve güvenlik konularında ikili iş birliğini güçlendirmeye can attığını” vurguladı. Ancak, Irak Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi üyesi Zafer el-Ani'nin, "Irak'ı ikinci bir Afganistan'a dönüştürecek ve resmen milislerin kontrolüne sokacak" olarak tarif ettiği bir geri çekilmeden, pek çok Iraklı ve özellikle de Sünniler korkuyor.
Zafer Ani’nin açıklamaları, bilhassa içeriği, diyalogun dördüncü turunu özellikle Şii güçler için bir çıkış yolu olarak gören birçok Iraklı gücün çabalarıyla kesiştiği için halen devam eden bir suçlama ve saldırı dizisi başlattı. Söz konusu güçlerin böyle düşünmelerinin nedeni, ABD ile ilişkilerin diplomatik yönlerle sınırlanması, büyükelçiliğin boyutunun küçültülmesi taleplerini Şii güçler için bir çıkış yolu olarak görmeleri. Keza önde gelen ılımlı Şii koalisyonlarından biri olan Zafer Koalisyonu'nun talep ettiği kuralları da. Bu kurallar arasında şunlar bulunuyor; herkesin gerek iç gerekse dış konularda devletin askeri ve güvenlik bağlamlarına bağlı kalması. Irak’ın güvenlik, askeri ve siyasi iç meselelerine hiçbir yabancı müdahalenin kabul edilmemesi. Diplomatik misyonlara yönelik herhangi bir saldırıdan tamamen kaçınılması. Irak egemenliğinin herhangi bir şekilde ihlal edilmesi halinde uluslararası bağlamlara başvurulması.
Ancak Irak kota kuvvetlerinin farklı eğilimleri var. Tek bir parlamento ve kabine içinde yer alsalar da diyalog konusunda onlar için şu ünlü Irak atasözü geçerli “Dost yüzler, ayrı kalpler.”