İsrail’den Fas’a ilk direkt uçuşlar gerçekleştihttps://turkish.aawsat.com/home/article/3097731/i%CC%87srail%E2%80%99den-fas%E2%80%99-ilk-direkt-u%C3%A7u%C5%9Flar-ger%C3%A7ekle%C5%9Fti
İsrail uçağının Tel Aviv’deki Ben Gurion Havaalanı’ndan Fas’ın Marakeş kentine doğru yola çıkmadan önceki fotoğrafı
Tel Aviv/Şarku’l Avsat
TT
TT
İsrail’den Fas’a ilk direkt uçuşlar gerçekleşti
İsrail uçağının Tel Aviv’deki Ben Gurion Havaalanı’ndan Fas’ın Marakeş kentine doğru yola çıkmadan önceki fotoğrafı
İsrail merkezli havayolu şirketleri Israir ve El Al, geçen yıl imzalanan diplomatik ilişkileri normalleştirme anlaşmasının ardından Fas’a ilk direkt ticari uçuşları gerçekleştirdi.
Israir Havayolları Sözcüsü Tali Leibovitz, AFP’ye yaptığı açıklamada, Tel Aviv’den Marakeş'e kalkan uçakta yaklaşık 100 yolcunun bulunduğunu ve aynı rotada haftada iki ila üç sefer planlandığını bildirdi.
Devlete ait havayolu El Al da, Marakeş’e doğrudan uçuşlarının başladığını ve Kazablanka da dahil olmak üzere iki ülke arasında haftada beş sefer gerçekleştirmeyi planladığını açıkladı.
İsrail Turizm Bakanı Yoel Razvozov, başlayan doğrudan seferlerin iki ülke arasında turizm, ticaret ve ekonomi alanında iş birliğini güçlendireceğini dile getirdi.
Dışişleri Bakanı Yair Lapid ise, ilk uçuşun ardından Fas’ı ziyaret etme niyetini açıklamıştı.
Geçen yıl Fas, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Sudan, eski Başbakan Binyamin Netanyahu ve eski ABD Başkanı Donald Trump döneminde İsrail ile ilişkilerin normalleştiğini duyurdu.
Fas, 3 bin kişinin oluşturduğu, Kuzey Afrika’daki en büyük Yahudi topluluğuna ev sahipliği yapıyor. İsrail’de ise yaklaşık 700 bin Fas kökenli Yahudi yaşıyor.
DEAŞ’ın yönetimi Abdulkadir Mumin ile Afrika'ya mı geçiyor?https://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5098822-dea%C5%9F%E2%80%99%C4%B1n-y%C3%B6netimi-abdulkadir-mumin-ile-afrikaya-m%C4%B1-ge%C3%A7iyor
Analistler, terör örgütü DEAŞ'ın Somali’deki lideri Abdulkadir Mumin’in kınayla boyanmış turuncu sakalıyla, resmi olarak bu unvana sahip olmasa da muhtemelen örgütün en güçlü adamı haline geldiğini düşünüyorlar.
DEAŞ, örgütün liderinin Ebu Hafs el-Haşimi el-Kureyşi olduğunu iddia etse de gözlemciler bu takma ismi taşıyan gerçek biri olup olmadığını sorgularken muhtemelen örgütü Somali'den yönetmekle sorumlu olan Abdulkadir Mumin dikkati çekiyor.
Uluslararası Radikalleşme ve Siyasi Şiddet Araştırmaları Merkezi’nden (International Centre for the Study of Radicalisation and Political Violence/ICSR) Tore Hamming, Mumin’in DEAŞ’ın küresel ağındaki en önemli, en güçlü ve en fazla kontrole sahip ismi olduğunu söyledi.
Hamming, liderlerin teker teker öldürüldüğü bu karanlık örgütte Mumin’in şimdiye kadar hayatta kalmayı başaran birkaç üst düzey isimden biri olduğunu ve bunun da ona örgüt içinde bir tür statü kazandırdığını belirtti.
Somali'nin örgüt için önemi
Mumin’in ABD tarafından birkaç ay önce düzenlenen saldırıda öldürüldüğü sanılıyordu, ancak öldüğüne dair herhangi bir kanıt elde edilemediği için hayatta olduğu ve faaliyetlerine devam ettiği düşünülüyor. Somali'nin mali nedenlerden ötürü örgüt için önemli olduğunu belirten Hamming, buradan Kongo, Mozambik, Güney Afrika, Yemen ve Afganistan'a para gönderdiklerini, dolayısıyla iyi bir mali modele sahip olduklarını vurguladı.
Bu mali faaliyetlere ilişkin hiçbir bilgi yok, çünkü bu miktarları tahmin etmek bile imkansız. Paranın bir yerden başka bir yere giderken izlediği güzergahları tam olarak belirlemek de öyle.
Mumin’in DEAŞ liderliğine uzanan yolculuğu
Yarı özerk Puntland bölgesinde doğan Mumin, bir süre İsveç'te yaşadıktan sonra İngiltere'ye yerleşti. 2000'li yılların başında Londra ve Leicester'da camilerde ve internette dolaşan videolarda radikal bir vaiz olarak tanınan Mumin, Somali'ye döndüğünde İngiliz pasaportunu yaktı ve El Kaide ile bağlantılı eş-Şebab örgütü lehine propaganda yapmaya başladı. Ardından 2015 yılında DEAŞ saflarına geçti.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre kimliğinin gizli tutulması şartıyla konuşan Avrupalı bir istihbarat yetkilisi, DEAŞ'ın küçük bir bölgeyi kontrol etmesine karşın geniş bir kitleye hitap ettiğini ve para dağıttığını söyledi. Aynı yetkili, geçtiğimiz mayıs ayında Mozambik'te DEAŞ’ın Faslı ve Afrikalı üyelerinin bir terör saldırısı gerçekleştirdiğini aktardı.
Yetkiliye göre Mumin ayrıca Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde (KDC) faaliyet gösteren DEAŞ bağlantılı Ugandalı örgüt Müttefik Demokratik Güçler’i (ADF) finanse etti. Şu an ADF’nin bin ile bin 500 arasında üyesi olduğunun tahmin edildiğini belirten yetkili, ADF üyelerinin Mumin'in yardımıyla radikalleşme, silah ve finansman arayışını sonlandırıp silahlı saldırılara başladıklarını kaydetti.
İdeolojide değişim
Bazı gözlemcilere göre Mumin, DEAŞ’ın lider kadrosunda halife olarak görülüyor, ancak resmi olarak biat etmesi, kökleri Ortadoğu'ya dayanan, Suriye ve Irak'ta 2014 yılından 2019 yılına kadar süren bir halifelik kuran DEAŞ içinde ideolojik bir değişim anlamına gelecek.
Aşırıcılıkla Mücadele Projesi (The Counter Extremism Project/CEP) adlı düşünce kuruluşunun direktörü Hans-Jakob Schindler, Mumin’in DEAŞ’ın başına geçmesinin DEAŞ destekçileri ve sempatizanları arasında bir kargaşaya neden olacağını değerlendirdi.
Fakat Horasan Vilayeti ve Batı Afrika Vilayeti gibi DEAŞ'a bağlı grupların liderlerinin operasyonel faaliyetleri örgütün liderliğini istemelerine neden olabilir. Somalili olan Mumin, DEAŞ’ın geleneksel liderlik kriterlerini karşılamasa da coğrafi konumu ona bazı avantajlar sağlıyor.
Afrika Boynuzu
ABD’nin West Point Askeri Akademisi’ne bağlı CTC Sentinel - Combating Terrorism Center’a göre Afrika Boynuzu örgüte Arap Maşrık (Levant) bölgesindeki istikrarsızlıktan koruma ve daha fazla hareket özgürlüğü sağlamış olabilir. Merkez, bu liderlik özelliklerinin, mali kaynakları savaşı kazanmanın anahtarı olarak gören terör örgütü El Kaide’nin eski lideri Usame bin Ladin'inkilerle örtüştüğünü vurguladı.
Mumin'in emrindeki militan sayısı az olmasına rağmen liderlik piramidinin tepesine yükselmesi, DEAŞ içindeki değişimleri de yansıtıyor. Hamming’e göre bu değişimlerden ilki halifenin artık DEAŞ'deki en önemli figür olmaması, ikincisinin ise örgütün aslında Afrika'ya doğru kademeli bir stratejik kayma arayışında olması. Kimliğinin gizli tutulmasını isteyen Avrupalı istihbarat kaynağı ise Avrupa'ya ulaşan şiddet görüntülerinin yüzde 90'ının Afrika'dan geldiğini söyledi. Ancak CTC Sentinel'e göre örgütün liderliği Ortadoğu'da kalmaya devam ettiğinden ‘her şey aynı kalıyor’.