Suudi petrol türevlerinden üçüncü partı, Aden limanına ulaştı

Önceki iki parti, ticari sektörün elektrik tahsilinde yüzde 80'lik bir artış sağladı

Dün Aden'de Suudi petrol yardımları karşılandı (Şarku’l Avsat)
Dün Aden'de Suudi petrol yardımları karşılandı (Şarku’l Avsat)
TT

Suudi petrol türevlerinden üçüncü partı, Aden limanına ulaştı

Dün Aden'de Suudi petrol yardımları karşılandı (Şarku’l Avsat)
Dün Aden'de Suudi petrol yardımları karşılandı (Şarku’l Avsat)

Yemen'deki elektrik sektörünü desteklemek için Suudi Arabistan’ın Yemen Kalkınma ve Yeniden Yapılandırma Programı aracılığıyla sağlanan Suudi petrol türevleri yardımlarından 75 bin ton metrik değerindeki üçüncü parti, dün Aden Limanı’na ulaştı.
Yemen Kalkınma ve Yeniden Yapılandırma Programı Aden Temsilcisi Muhammed el-Yahya’nın ifade ettiğine göre son parti, Suudi Arabistan'ın Yemen'e sağladığı yaklaşık 4,2 milyar dolar değerindeki önceki hibelerin devamı olarak geliyor. Temsilci Yahya, üçüncü partinin bu yönde maksimum fayda sağlanmasına katkıda bulunacağı, Yemen vatandaşlarını geçimleri ve günlük yaşamını iyileştirme üzerinde olumlu bir etkisi olacağı umudunu dile getiriyor.
Krallık, Yemen Elektrik Bakanlığının sunduğu ihtiyaçlara binaen, yakın zamanda petrol türevleri için 422 milyon dolarlık bir hibeyi onaylamıştı.
Söz konusu yardımları karşılayanlar arasında Yahya’nın yanısıra Aden Vali Yardımcısı Bedir Muavin, Valilik Birinci Vekili Muhammed eş-Şazeli, Elektrik ve Petrol Bakanlığı ile Aden rafinerinden temsilciler de vardı. 
Elektrik kesintilerinin ve nüfusun çektiği acılarını hafifletilmesi yönünde söz konusu yardımların önemini vurgulayan Aden Vali Yardımcısı; Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi ve Başbakan Muin Abdulmelik’in Suudi Krallığının kardeşlik ve insani tutumu kapsamındaki bu yardımlardan yararlanmanın kalkınma, ekonomik, insani gibi çeşitli alan ve sektörlerdeki önemine ilişkin ifadelerine değindi.
Bunlardan maksimum fayda elde ederek sektörün toparlanmasına katkıda bulunmak için tüm resmi, sivil ve toplumsal seviyelerde herkesin çabalarını birleştirme gereğini vurgulayan Aden Vali Yardımcısı, kapsamlı kalkınmanın anahtarlarından biri olan elektrik hizmetinin istikrarını sağlamak için engellerin üstesinden gelmenin, bu yönde sürdürülebilir yöntemler bulup uygulamanın önemine değindi.
Zor şartlar altında gelen bu yardımlardan yararlanmanın önemini vurgulayan Elektrik ve Enerji Bakanlığı Vekili Abdulhekim Fazıl ise bu yöndeki sözleşmenin ve elektrik hizmetlerinin devamlılığını sağlamak ve zorlukları aşmak için tüm tarafların hibe sözleşmesi şartlarına uyması gerektiğini hatırlattı. Aynı zamanda Suudi Arabistan’ın elektrik de dahil olmak üzere çeşitli hayati alanlarda Yemen ve Yemenlilere verdiği desteğin altını çizdi.
Mayıs 2021'den bu yana iki parti yardımın ülkeye gelişiyle, ticari sektörün elektrik tahsilinde yüzde 80'lik bir artış sağlandı. Söz konusu yardımların zamanlaması, Yemen illerindeki elektrik santrallerinin Yemen içinde 80'den fazla istasyonu işletme ihtiyacına göre şekilleniyor.
Mayıs ve Haziran aylarında verilen Suudi petrol türevleri hibesi, elektrik sisteminde üretilen enerji yüzdesinde tüm valiliklerde en az yüzde 25, Aden’de en az yüzde 40 artış kaydedilmesine katkıda bulundu. Çeşitli Yemen valiliklerine ulaşan partiler yoluyla Yemen hükümetinin bütçesi üzerindeki yükü azaltan söz konusu yardımlar, Yemen Merkez Bankası'nın uluslararası piyasalardan petrol türevleri satın almak için sabit para birimi tüketimini sınırladı. Aynı zamanda Yemen riyalinin döviz kurunda ve akaryakıt fiyatlarının dolar karşısında istikrar kazanmasına, iş olanakları sağlanmasına, Yemen vatandaşının üretken gücünün artmasına, hayati sektörlerde hizmetlerin ve yaşam koşullarının iyileştirilmesine yol açtı.
Bu yardımlarla beraber günlük yaşamı etkileyen elektrik kesintileri de azaldı. Bazı illerde elektriğin sağlandığı saatlerde geçtiğimiz Mart ayına göre yüzde 30 oranında artış kaydedildi. Böylece ekonomi, sağlık, eğitim ve hizmet alanları da olumlu yönde etkilenmiş oldu.
Yemen Kalkınma ve Yeniden Yapılandırma Programı, petrol türevleri için entegre yönetişim mekanizmaları geliştirme yönünde Yemen hükümetiyle birlikte çalışıyor. Yemen hükümetinin bu yönde ilgili tüm Yemen bakanlıkları ve yetkililerinden oluşturduğu denetleme, kontrol ve takip komitesi, hibelerin yüksek güvenilirlik, bütünlük ve şeffaflık ile istasyonlara ulaşmasını sağlayan bir yürütme programı ve kontrol mekanizması ile bağlantı içerisinde.
Ortak komite, Yemen hükümetine harcamalarını yönlendirmede yardımcı olmaya, petrol türevlerinin satın alınması için ayrılan meblağların hükümetteki memur maaşlarını desteklemede kullanılmasına katkıda bulunan yardım sevkiyatlarını planlıyor.
Yemen Kalkınma ve Yeniden Yapılandırma Programı kapsamındaki petrol türevleri hibesi; eğitim, sağlık, su, ulaşım, tarım, balıkçılık ve devlet kurumlarının kapasitesini geliştirilmesi olmak üzere yedi temel sektörde Yemenlilere hizmet vermek üzere 198’den fazla projeyi hayata geçirdi.



Ortadoğu'nun çehresini değiştiren Suriye değişimi

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Ortadoğu'nun çehresini değiştiren Suriye değişimi

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kayali

Esed rejiminin çöküşünün birçok nedenden dolayı Ortadoğu'nun tamamında, özellikle de Arap Maşrık (Levant) ülkelerinde büyük etkileri olacaktır. Bu nedenlerin arasında, çirkinlikleri ve zulmüyle o korkunç ve ürkütücü rejimin, 60 yıldır bölgedeki genel siyasi dönüşümlerde olumsuz bir siyasi aktör olması, Suriye'de ve Suriye toplumunda siyasi, ekonomik ve sosyal kalkınma olanaklarını engelleyen devasa bir engel görevi görmesi de var. Buna ilaveten, iddialarıyla, şantajlarıyla ve aşırılıklarıyla, baskıcı bir vesayet yönetimi olarak Lübnanlılar ve Filistinliler üzerinde, hatta Arap siyasi alanlarında büyük bir kontrole veya etkiye sahipti.

Karmaşık olayların ve müdahalelerin yaşandığı bu zor dönemde, Suriye'de yaşanan değişimin niteliğini veya yönelimlerini tahmin etmenin çok erken ve zor olduğu aşikar. Ancak Esed'in “ebedi rejimi”nin sonsuza kadar yıkılması nedeniyle bu değişim yalnızca kaçınılmaz bir olumlu adım olarak görülebilir. Esed rejiminin yıkılması imkansız gibiydi ve onun zulmü altında yaşayan, canavarlıklarına ve onlara yabancılaşmasına tanık olan Suriyelilerin hayal bile edemeyeceği bir şeydi. Uzun bir süredir (Lübnanlılar ve Filistinlilerle birlikte) üzerlerine çökmüş ağır bir taş kalktı ve bu da tüm çekincelere, korkulara, müdahalelere ve meşru zorluklara rağmen Suriye'de kalkınmanın yolunu döşüyor.

Ayrıca Suriye'de yaşanan değişime ilişkin olumlu bakış, ilgili güçlerin askeri çatışmalardan ve kan dökmekten uzak durmasından, sürecin sakin, sorunsuz ve barışçıl bir şekilde gerçekleşmesinden kaynaklanıyor. Şiddetli çatışmaların yaşanmaması rejimin yapısının kırılganlığı ile bünyesine yerleşmiş yozlaşmışlığı ortaya çıkardı. Bu bakış aynı zamanda Suriye'nin tüm bölgelerinde özgürlük özlemiyle yaşayan Suriyelilerin değişimi büyük bir memnuniyet ve sevinçle karşılamalarından da kaynaklanıyor. Suriyeliler rejimin vücutlarına yerleştirdiği ve ötekinden duyulan korku, nefret ve mezhepçi fanatizm ruhunun temsil ettiği çıbanı boşaltmaktan uzak durdular. Suriye şehirleri mezhepçi ve intikam amaçlı saldırılara tanık olmadı. Rejimin yandaşları dahi yaşanan dönüşümü, devlet adamı gibi davranmak yerine sadece şahsı ve yakın ailesi için endişelenen biri gibi davranan firari cumhurbaşkanının ortaya çıkan adiliğini şaşkınlıkla karşıladılar. Sonsuza kadar mirasçı bir cumhuriyet ya da bir aile çiftliği olarak görülen Esed Suriyesi’nde, 24 yıl önce başkan olması amacıyla nasıl kendisine uygun olması için anayasanın birkaç dakika içinde değiştirilmesiyle göreve geldiyse, dakikalar içinde de ülkeyi terk etti.

Esed rejiminin yıkılması, aynı zamanda ABD'nin Irak'ı (2003) işgal etmesiyle birlikte, yani 20 yıl boyunca artan İran nüfuzunu da zayıflattı.

Artık yeni bir Suriye'nin doğuşuyla birlikte, kuruluşuna ilişkin belirsizliklere ve çeşitli iç ve dış müdahalelere rağmen Ortadoğu'nun da değiştiğini belirtmek mümkündür. Suriye'deki değişim, esas olarak İran rejiminin Irak'tan Lübnan'a kadar bölgedeki statüsünün ve rolünün azalmasıyla temsil edilen bölgesel bir değişime yol açtı. Suriye, İran nüfuzunun en önemli unsuruydu ve onun temel bağlantısı olarak hizmet ediyordu.

Bunun anlamı, Esed rejiminin yıkılmasının, ABD'nin Irak'ı (2003) işgaliyle birlikte Arap Maşrık bölgesinde artan İran nüfuzunun da zayıflamasına yol açtığıdır. Maşrık ülkelerinde devlet ve toplum yapılarının yerle bir olmasına yol açan, İran'ın Ortadoğu politikalarına Amerikan (ve İsrail) yatırımı dönemi, bu politikalar kendi kendini tüketip üzerine düşeni yaptıktan sonra sona erdi. Arenalar birliği ve İsrail’in çöküşünün yakın olduğu sloganlarının, saatler veya günler içerisinde İsrail’i yerle bir edebilme gücüne dair iddialarının yanılsamalar olduğu açığa çıktı. Zira İran, İsrail Gazze'yi yok ederken, ardından Lübnan'a karşı yıkıcı bir savaşa girişirken, sonra da Suriye'ye saldırırken, kendisini tüm bunlardan uzak tuttu.

Sonuç olarak, İran'ın Arap Maşrık bölgesindeki nüfuzunu tamamen zayıflatmak veya sınırlandırmak, Lübnan'ın bu nüfuzdan ve Hizbullah’ın devlet ve toplum üzerindeki baskısından kurtulması anlamına geliyor. Bu kurtuluş Irak’ı ve hatta er ya da geç Husilerin olduğu Yemen’i de kapsayabilir.

Şimdi Maşrık’ı kontrol eden iki güçlü bölgesel devletle karşı karşıyayız; bir yanda güncel verilere göre galip görünen İsrail. Diğer yanda ise göz ardı edilemeyecek bir Ortadoğu ülkesi olarak itibarını yeniden kazanmış görünen Türkiye var.

Dolayısıyla Arap Maşrık ülkelerindeki İran nüfuzunun devrilmesi anlamına gelen Suriye rejiminin devrilmesi, Türkiye'nin bölgede nüfuzunun arttığına işaret ediyor ve bu bir ilk. Bölgesel bir güç olarak İsrail 1967-2003 döneminde, Ortadoğu'da bölgesel mimarlığı üstlenirken, İran, ABD ve İsrail’in kendisine izin verdiği veya kendisini kullandığı 2003-2023 arasındaki dönemde, yani Irak’ın altın tepside sunulduğu andan Aksa Tufanı anına (7.10.2023) kadar geçen sürede, buna liderlik etti. Bugünse Türkiye, değişim için acılar çeken, fedakarlıklar yapan ve mücadele eden  Suriye halkıyla birlikte şüphesiz önemli bir katkısının bulunduğu Suriye değişimi yoluyla Ortadoğu'nun şekillenmesinde lider pozisyonunu üstlenmiş görünüyor (el-Mecelle dergisinde yayınlanan “Arap Maşrık bölgesinin yeni mimarı olarak İsrail savaşı” başlıklı makalemi inceleyebilirsiniz - 09.11.2024)

Şimdi Maşrık’ı kontrol eden iki güçlü bölgesel devletle karşı karşıyayız; bir yanda Gazze'deki direnişi çökerttiği, nehirden denize kadar Filistinliler üzerinde doğrudan hegemonyasını dayattığı, ayrıca Lübnan'da Hizbullah'ı zayıflattığı ve İran'ın bölgedeki nüfuzunu parçaladığı için güncel verilere göre galip görünen İsrail var. Diğer yanda, Suriye’deki değişim üzerinden bölgede göz ardı edilemeyecek güçlü ve etkili bir Ortadoğu ülkesi olarak itibarını yeniden kazanmış görünen Türkiye var.

Bütün bu değerlendirmelere göre pek çok şey, Suriye'deki değişimin yönelimlerine bağlı olacak. Bunlar öncelikle Suriye'de özgür ve eşit vatandaşlardan oluşan bir devlet mi kurulacağına yoksa önceki rejimin yeniden üretilmesiyle veya yeni bir Suriye'nin kuruluşunu engelleyen iç ve dış etkileşimlerin varlığıyla bu sürecin sekteye mi uğrayacağına bağlı. İkincisi, ön planda olan iki bölge ülkesi olarak İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkinin şekline bağlı. Bu karmaşık ve birçok senaryoya açık bir ilişki. Üçüncüsü, konu aynı zamanda Arap siyasi sisteminin Suriye'deki dönüşüme nasıl tepki vereceği, bunu nasıl ele alacağı, ayrıca iki bölgesel devlet, yani İsrail ve Türkiye ile ilişkilerini nasıl ele alacağı, esas olarak da Arap sisteminin kendi çıkarları ve öncelikleri konusundaki farkındalığı ile de ilgili olacak. Dördüncüsü, bu arada bölge için İsrail sömürgeci, ırkçı ve yerleşimci bir devlet olarak kalacak ve kendisi de bu durumda Batılı ülkeler tarafından desteklenen zorba bir devlet olarak Ortadoğu'da gerilim ve istikrarsızlık kaynağı olmaya devam edecek. Bu da pek çok şeyin İsrail’in Filistin halkının meşru haklarını ne kadar kabul edip etmeyeceğine bağlı olacağı anlamına geliyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.