ABD Kongresi, Afganistan’dan gelenlerin yerleştirilmesi için 1,1 milyar dolar tahsis eden kararı oybirliğiyle onayladı

İran sınırı yakınlarındaki Afgan mülteciler (AP)
İran sınırı yakınlarındaki Afgan mülteciler (AP)
TT

ABD Kongresi, Afganistan’dan gelenlerin yerleştirilmesi için 1,1 milyar dolar tahsis eden kararı oybirliğiyle onayladı

İran sınırı yakınlarındaki Afgan mülteciler (AP)
İran sınırı yakınlarındaki Afgan mülteciler (AP)

ABD Kongresi dün, ABD güçlerine yardım eden Afganların yeniden yerleştirilmesini finanse etmek için 1,1 milyar dolar tahsis eden bir kararı oybirliğiyle onayladı. ABD Başkanı Joe Biden, Taliban’ın olası bir misillemesine karşı binlerce kişiyi tahliye etme operasyonunun ilk adımı olarak, ABD ordusu için çalışan Afganlardan oluşan ilk grubun dün (Cuma) Washington’a geldiğini duyurdu. 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından başlayan Afganistan işgalinde yaklaşık 20.000 Afgan ABD için çalıştı ve Dışişleri Bakanlığı'nın yürüttüğü Özel Göçmen Vize Programı kapsamında tahliye için başvurdu. Müttefik Liman Operasyonu kapsamında tahliye edilecek toplam insan sayısının, aile üyeleri de hesaba katıldığında 100.000'e ulaşacağı tahmin ediliyor. Birçoğu, yabancı güçlerin geri çekilmelerinin ilk aşamasına başlamasından bu yana ülkenin geniş bölgelerini kontrol etmeye başlayan Taliban hareketinin misilleme yapmasından korkuyor.
Dışişleri Bakanlığı'nın Afganistan operasyonlarından sorumlu yetkilisi Tracey Jacobson, Washington’un, Ağustos ayının sonunda Afganistan’dan çekilmesi tamamlansa da bu programa devam etme niyetinde olduğu ve bu transferi "lojistik açıdan mümkün olan en kısa sürede" gerçekleştireceğini ifade etti. Washington'un, programa katılmaya hak kazanamamış ancak belirli tehditlerle karşı karşıya olan kadın liderler, insan hakları aktivistleri ve gazeteciler gibi Afganlara nasıl yardım edileceğini araştırdığını belirtti.
Öte yandan, "National Interest" isimli Amerikan dergisi tarafından yayınlanan bir haberde, ABD'nin çekilmesinin Taliban'ı, çoğu ana sınır geçişleri olan Afganistan'daki 419 bölgeden 120'den fazlasını ele geçirmek için cesaretlendirdiği ve bunun da ülkede ekonomik bir ablukaya yol açtığı ifade edildi. Haberde, sadece 60 günde Taliban'ın bu kadar büyük bir toprak parçasını ele geçirmesinin dünya çapında şok etkisi oluşturduğu ve 2011'de ABD'nin çekilmesinden sonra Irak'ın DEAŞ unsurlarının elinde tanık olduğu korkunç kaosu hatırlattığı belirtildi.
Haber, Taliban'ın bu büyük toprak kazanımını açıklayan taktiksel, operasyonel, stratejik ve politik dört faktör olduğunu belirtiyor.
Birincisi, Afgan askeri gücünün ülke genelinde dengesiz dağılımı ve konsatrasyonu.
İkincisi, savunma bakanlığı pozisyonundaki boşluk ve Afgan cumhurbaşkanının savaş yetkisini üstlenmesi sebebiyle istikrarlı bir komuta ve kontrol eksikliği.
Üçüncüsü, Afgan siyasi liderliği içinde durumun kötüleşmesine önemli ölçüde katkıda bulunan derin bölünmeler sebebiyle ortaya çıkan siyasi çatışmalar ve zayıf liderlik. Dördüncüsü, Taliban'ın kırsal alanları kontrol etme stratejisi karşısında yetersiz hava ve lojistik desteği. Bu stratejisi ile Taliban, taktiksel olarak ele geçirilmesi kolay bölgeleri kontrolü altına almayı, stratejik olarak da Afgan güçlerinin moralinin çökmesine yol açan bir halk paniği durumu yaratmayı hedefliyor.
Haber, Biden ABD güçlerini geri çekmeye karar verdiğinde, birçok kimse gibi yakın yardımcıları ve danışmanlarının da Afganistan'ın bu kadar çabuk bocalayacağını düşünmediğini belirtiyor. Amerika Birleşik Devletleri Afganistan’da 340 bin’den fazla askerin eğitilmesine, donatılmasına ve finanse edilmesine yardımcı oldu. Buna rağmen 2014'teki hileli cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 2019'da tekrarlanmasından ve iki ana rakip, Eşref Gani ve Abdullah Abdullah arasında patlak veren çatışmadan bu yana bocalama devam ediyor.



Gazeteciler, Filistin topraklarında işlenen savaş suçları ve basın özgürlüğünün engellenmesi nedeniyle Paris'te suç duyurusunda bulundu

Gazze Şehri'nin doğusundaki evlerinin enkazı arasında yerlerinden edilen Filistinli aileler için geçici çadırlar (EPA)
Gazze Şehri'nin doğusundaki evlerinin enkazı arasında yerlerinden edilen Filistinli aileler için geçici çadırlar (EPA)
TT

Gazeteciler, Filistin topraklarında işlenen savaş suçları ve basın özgürlüğünün engellenmesi nedeniyle Paris'te suç duyurusunda bulundu

Gazze Şehri'nin doğusundaki evlerinin enkazı arasında yerlerinden edilen Filistinli aileler için geçici çadırlar (EPA)
Gazze Şehri'nin doğusundaki evlerinin enkazı arasında yerlerinden edilen Filistinli aileler için geçici çadırlar (EPA)

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ), Fransa şubesi Ulusal Gazeteciler Birliği (SNJ) ile iş birliği yaparak, 26 Kasım'da Paris'teki Ulusal Terörle Mücadele Savcılığı'na, Filistin topraklarında medya özgürlüğünü engelleme ve savaş suçları işleme suçlamalarıyla şikayette bulundu.

Kimliği belirsiz kişiye karşı açılan dava, Fransız gazetecilerin güvenliklerini ve çalışmalarına devam edebilmelerini sağlamak amacıyla gizlice toplanan çok sayıda tanık ifadesine dayanıyor.

İki kuruluştan yapılan açıklamada, "Temel ilkeler olan basın özgürlüğü ve bilgiye erişim hakkı Gazze ve Batı Şeria'da yeniden tesis edilmelidir"denildi.

"İşgal altındaki Filistin topraklarında gazetecilerin çalışmalarının yaygın olarak engellendiği göz önüne alındığında, sembolik açıklamalar önemini koruyor, ancak yeterli değil. Harekete geçilmeli ve Fransız yargısının bu konuda bir rolü olmalı. Geçen hafta Paris'te yaptığımız şikayetin anlamı da bu."

Şikayette, özellikle 7 Ekim 2023'ten bu yana hiçbir yabancı gazetecinin serbestçe girmesine izin verilmeyen Gazze'ye uygulanan medya karartması ve Hamas saldırıları hedef alınıyor.

İki kuruluş, bu durumu "silahlı çatışmada eşi benzeri görülmemiş bir karartma" olarak nitelendirirken, Filistinli gazetecilere ve medya çalışanlarına yönelik "sert baskı"nın da eşlik ettiğini belirterek, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu'nun 225 cinayeti belgelediğini kaydetti.

Kuruluşlar, İsrail ve Batı Şeria'da gazetecilerin çalışmalarına getirilen kısıtlamaları da kınadı.

Sahada çalışan Fransız muhabirler, günlük hayatta olayları takip etmelerinin engellendiğini, tehdit edildiğini, ekipmana el konulduğunu, fiziksel saldırılara maruz kaldıklarını, silahların savrulduğunu, tutuklamalar, aramalar ve sorgulamalar, gözaltılar ve keyfi sınır dışı edilmeler yaşandığını ve hatta bazen "vurulduklarını" anlattılar.

Şikayette, belirli bir kişiyi hedef almadıklarını belirtilerek, belgelenen ihlallerin işgal altındaki topraklarda, siviller ve yerleşimcilerin yanı sıra askeri, polis, gümrük ve idari birimlere atfedildiği, "olayların doğru ve dengeli bir şekilde aktarılmasını engellemek ve tek taraflı bir anlatım dayatmak" amacı güdüldüğü belirtildi.

Bu bağlamda SNJ Genel Sekreterleri Vanessa Ribush ve Julien Fleury, "Gazeteciler gözlemci olarak görülmekte zorlanıyorlar, çünkü çoğu zaman aktivist, hatta terörist gibi muamele görüyorlar" dedi.

"Onlarca silahlı yerleşimci tarafından takip edildiklerinde, hayatlarına yönelik tehlike mevcut ve bazen somut hale geliyor. Gazetecilerin temel haklarının bu şekilde ihlal edilmesi cezasız kalamaz" diye eklediler.

İki örgüt, işgal altındaki topraklarda yaşanan ihlallerin, İsrail'in "devlet dokunulmazlığı"nı ileri sürmesini engellediğini ve özellikle ihlallerin Fransız vatandaşlarını etkilemesi ve temel özgürlüklerini ihlal etmesi nedeniyle, Fransız yargısının harekete geçmesinin önünü açtığını savundu.

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu Genel Sekreteri Anthony Bellanger ise "Fransız gazetecilerin uluslararası insancıl hukukun tamamen geçerli olduğu alanlarda çalışmalarını engellemelerine, tehdit ve sindirilmelerine veya hedef alınmalarına artık izin vermeyeceğiz" dedi. Bellanger, "Basın özgürlüğü çiğnendiğinde ve savaş suçları işlendiğinde, Fransa vatandaşlarını korumak için harekete geçmelidir. Şikayetimiz, uluslararası hukukun üstünde kimsenin olmadığını ve gerçeğin susturulamayacağını herkese hatırlatmak için gerekli bir adımdır" ifadesini kullandı.

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu ve Ulusal Gazeteciler Birliği'ni temsil eden avukatlar Inès Dafoe ve Louise L. Yafe, bu şikayetin Fransa'da "eşi benzeri görülmemiş" olduğunu doğrulayarak, "Gazetecilerin çalışmalarının sistematik olarak engellenmesi ve onları hedef alan savaş suçları temelinde, çatışma bölgesindeki Fransız muhabirlerini korumak için ulusal bir mahkemeye ilk kez böyle bir dava açıldı" dediler.

"Basın özgürlüğünün korunması, hukukun üstünlüğüyle yönetilen her devlette temel bir ilkedir ve Fransız gazetecilerin görevlerini yerine getirme yetenekleri ihlal edildiğinde, mahkemelere başvurmalarını tamamen haklı çıkarır" vurgusu yapıldı.


Kremlin: Putin-Witkoff görüşmesi, çatışmanın barışçıl çözümü için önemli bir adım

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)
TT

Kremlin: Putin-Witkoff görüşmesi, çatışmanın barışçıl çözümü için önemli bir adım

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in bugün ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile yapacağı görüşmenin Ukrayna ile olan çatışmanın barışçıl bir şekilde çözülmesi için önemli bir adım olduğunu bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın Rus medya kuruluşu RT’den aktardığına göre Peskov, Putin ve Witkoff'un bugün Washington'un son günlerde Kiev ile yaptığı görüşmelerde elde ettiği sonuçları tartışacaklarını söyledi.

Peskov, “Rusya barış görüşmelerine açık, ancak Ukrayna'daki askeri operasyon çerçevesinde belirli hedeflerine ulaşması gerekiyor... Rusya, Ukrayna çatışmasına gelecek nesiller için bir çözüm bulunmasını istiyor” ifadelerini kullandı.

Witkoff, Miami'de Ukrayna heyetiyle yapılan görüşmelerin sonuçlarını Rusya Devlet Başkanı’na aktarmak ve Ukrayna'daki savaşı sona erdirmek için Başkan Donald Trump'ın önerilerini iletmek üzere Putin ile görüşmeye hazırlanıyor.


Uluslararası Ceza Mahkemesi, ABD yaptırımları karşısında bağımsızlığını savunuyor

Uluslararası Ceza Mahkemesi Başkanı Yargıç Tomoko Akane (Mahkeme web sitesi)
Uluslararası Ceza Mahkemesi Başkanı Yargıç Tomoko Akane (Mahkeme web sitesi)
TT

Uluslararası Ceza Mahkemesi, ABD yaptırımları karşısında bağımsızlığını savunuyor

Uluslararası Ceza Mahkemesi Başkanı Yargıç Tomoko Akane (Mahkeme web sitesi)
Uluslararası Ceza Mahkemesi Başkanı Yargıç Tomoko Akane (Mahkeme web sitesi)

Uluslararası Ceza Mahkemesi Başkanı ve birçok Avrupa ülkesi, dün, üst düzey yetkililerinden bazılarını hedef alan ABD yaptırımlarıyla karşı karşıya olan kurumun bağımsızlığını güçlü bir şekilde savundu.

Uluslararası Ceza Mahkemesi Başkanı Tomoko Akane, Lahey merkezli mahkemenin üye devletlerinin temsilcilerinin yıllık toplantısının açılışında, "Açıkça söyleyelim, hiçbir baskıyı kabul etmiyoruz" dedi.

"Bağımsızlığımız ve tarafsızlığımız temel ve dokunulmaz ilkelerimizdir. Bağlılığımız yalnızca Roma Statüsü'ne (mahkemenin kuruluş metni) ve uluslararası hukukadır."

Savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla yargılananları yargılayan Uluslararası Ceza Mahkemesi, 23 yıllık tarihindeki en zor dönemi yaşıyor.

dfr
Uluslararası Ceza Mahkemesi Genel Merkezi, (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hakkında tutuklama emri çıkarılmasına öfkelenerek, mahkemedeki hakim ve savcılara yaptırım uyguladı.

Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Kerim Han, kendisine yöneltilen cinsel saldırı iddialarını reddeden soruşturma tamamlanana kadar görevden uzaklaştırıldı.

Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Kerim Han, kendisine yöneltilen cinsel saldırı iddialarını reddetti ve hakkında açılan soruşturma tamamlanana kadar görevden uzaklaştırıldı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Macaristan da dahil olmak üzere dört üye ülke Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden çekilme niyetlerini açıkladı.

Lahey'deki yıllık toplantıya katılan Fransa Adalet Bakanı Gerald Darmanin, Fransa'nın mahkemeye olan "sarsılmaz bağlılığını" vurguladı.  

Darmanin, "Mahkeme eşi benzeri görülmemiş bir dönemden geçiyor. Aralarında bir Fransız yargıcın da bulunduğu hâkim ve savcıları hedef alan yaptırımlar ve zorlayıcı tedbirlerle karşı karşıya" dedi ve "Bu tedbirler kabul edilemez" ifadesini kullandı.

Avrupa Birliği adına konuşan Danimarka temsilcisi Elisabeth Sondergaard Kroon, bloğun "mahkemeyi kendisine yönelik tehdit ve yaptırımlara karşı güçlü bir şekilde savunduğunu" söyledi.