Libyalılar, New York Times’a röportaj verenin Seyfülislam Kaddafi olup olmadığını tartışıyor

New York Times gazetesi tarafından servis edilen Seyfülislam Kaddafi fotoğrafı.
New York Times gazetesi tarafından servis edilen Seyfülislam Kaddafi fotoğrafı.
TT

Libyalılar, New York Times’a röportaj verenin Seyfülislam Kaddafi olup olmadığını tartışıyor

New York Times gazetesi tarafından servis edilen Seyfülislam Kaddafi fotoğrafı.
New York Times gazetesi tarafından servis edilen Seyfülislam Kaddafi fotoğrafı.

Libya’da ülkenin eski lideri Muammer Kaddafi'nin oğlu Seyfülislam Kaddafi’ye atfedilen açıklamaların gerçek olup olmadığı gündemin ilk sırasına yerleşti. Başkent Trablus'ta 2015'te düzenlenen bir mahkemede savaş suçu işlediği gerekçesiyle idama mahkum edilen Seyfülislam, 2017'de çıkan afla serbest bırakılmış, ardından bir daha objektiflere yansımamıştı. Libyalılar bazı fotoğraflarda yüz hatları daha yaşlı görünen Seyfülislam’ın halen hayatta olup olmadığı ya da ona benzer birinin bu rolü üstlenip üstlenmediği konusunda fikir ayrılığına düştüler.
Seyfülislam’ın New York Times'a röportaj vermesi üzerine bazıları rahatsızlıklarını dile getirirken eski rejimin destekçileri ise Seyfülislam'ın aniden ortaya çıkmasını memnuniyetle karşıladıklarını aktardılar. Geçen Ramazan Ayı’nda yapılan ve Libyalılara yönelik eleştiri ve hakaretler barındırdığı ileri sürülen röportajda Kaddafi’nin oğlu "Libya halkından 10 yıldır uzaktayım. Yavaş, çok yavaş bir şekilde geri dönmelisiniz. Biraz akıllarıyla oynamalısınız" ifadelerini kullandı.
Libya Halk Kurtuluş Cephesi liderlerinden Saad es-Senusi el-Berasi, Şarku'l Avsat'a yaptığı değerlendirmede “Bu fotoğraflar Seyfülislam Kaddafi'ye ait. Bu konuda şüphe duyanlar milletin düşmanları ve iktidara sarılanlardır” dedi.
Seyfülsilam Kaddafi’nin fotoğrafta yüzü yaşlı, sakalları uzun ve ağarmış görünüyor. Sağ elinin kesilmiş baş parmağı ve işaret parmağı ise fotoğraf karesinde yer almıyor. Seyfullah röportajda yaldızlı siyah bir pelerin giymiş, başı bir eşarpla düzgünce örtülmüş ve görkemli bir sandalyeye oturmuş vaziyette görülüyor. Gazete ayrıca Seyfülsilam’ın lüks gibi görünen iki katlı bir villada yaşadığını da bildirdi. Libyalı Bazı politikacıların aklında ise şu soru var: Demokratların kanadına bağlı gazete birkaç ay önce yapılan bir röportajı şimdiye kadar neden yayınlamadı?
Seyfülislam Kaddafi röportajında ayaklanmanın patlak vermesinden bugüne kadar geçen zaman ve babasının yönetiminin son anları ile ilgili de açıklamalarda bulundu. Seyfülislam, Libya'nın başına gelen yıkımdan Muammer Kaddafi'nin değil eski ABD Başkanı Barack Obama yönetiminin sorumlu olduğunu savundu.
"Kaddafi'nin oğlu halen hayatta ve Libya'yı yeniden kurmak istiyor" başlığıyla verilen röportajda Seyfülislam, 2011 baharını ve yazını bir dizi gerçeküstü kriz olarak nitelendirdi.
Muhtemeldir ki kendisini babasıyla aralarında arabulucu olarak gördükleri için birçok yabancı liderden telefonlar aldığını söyleyen Seyfülislam, söz konusu liderlerden birinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu öne sürdü. Erdoğan'ın kendisini aradığını belirten Seyfülsilam, “Erdoğan, önce bizim yanımızda durdu ve Batı'nın müdahalesine karşı çıktı. Sonra beni ülkeyi terk etmem için ikna etmeye çalıştı" ifadelerini kullandı.
Seyfülislam, Erdoğan'ın ayaklanmaları "dış güçlerin uzun süredir hazırladığı bir tezgah" olarak nitelendirdiğini iddia etti. Kaddafi'nin oğlu ayaklanmaların artan uluslararası gerginliklerle, dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy de dahil fırsatçı dış aktörlerin bir araya gelmesiyle oluştuğunu düşündüğünü belirtti.
Röportajda 2011'den bu yana Libya'da gerçek bir devlet olmadığını savunan Seyfülislam, iç savaştan beri farklı hükümetlerin iktidara geldiğini fakat bunların takım elbise giyen eli silahlı kişilerden ibaret olduğunu vurguladı.
"Güçlü bir hükümet kurulması işlerine gelmiyor. Bu yüzden seçimlerden korkuyorlar" diyen Seyfülislam, "Bir başbakan bulunması fikrine karşılar. Bir devlet, meşruluğunu halktan alan bir hükümet fikrine de karşılar" ifadelerini kullandı.
Berasi, Şarku'l Avsat'a verdiği demeçte konuya ilişkin şunları söyledi:
 “Doktorun (Seyfülsilam) projesi, bir yönetim projesi değil, anavatanın yaralarını iyileştirmek ve çıkarları doğrultusunda hareket etmek, Libya vatandaşının çektiği acılara yanıt vermektir. "
Seyfülislam, babasının rejimi hakkında şunları söyledi:
“Çoğu Libyalı, rejimin oldukça hoşgörülü olduğuna ve özellikle son on yılda yaptıklarından sonra Ebu Selim Hapishanesi’ndeki tüm mahkumların öldürülmesi gerektiğine inanıyor. Libya'da olanlar bir devrim değildi. Buna iç savaş ya da kıyamet diyebilirsiniz. Güçlü bir hükümete sahip olmamız, seçimleri reddedenlerin ve meşrutiyeti halktan almış bir cumhurbaşkanı, devlet ve hükümet fikrine karşı çıkanların çıkarına değil."
Gazete, Seyfülislam'ın halkı temsil edecek kişi olarak kendini gördüğünü belirtti. Libya Siyasi Diyalog Forumu üyesi Zehra Naki şu değerlendirmelerde bulundu:
“İktidarın mirasına ilişkin bu varsayım, özellikle Muammer Kaddafi'nin devlet fikrini çiğnemekle övündüğü, aşırı kibrin bir işaretidir. Belki de Kaddafi'nin en büyük ve en kalıcı suçu devletin sivil kurumlarını yok etmesiydi. Hükümdarlığı sırasında Libyalılar, onun rastgele kararları nedeniyle canları ve malları için sürekli bir korku içinde yaşadılar. Onun, sıradan insanları korkutan ve onları istedikleri zaman hapse atma gücüne sahip olan devrimci komiteleri bir avuç fanatikten ibaretti.”
Bağımsız Anayasanın ve Monarşinin Dönüşünü Etkinleştirmek için Ulusal Konferans Hazırlık Komitesi' Başkanı Eşref Boudavara da şu açıklamada bulundu:
“Fotoğrafın sahibi Saadi Kaddafi, kardeşi Seyfülislam değil. Şu an bu ropörtajı yapmaktaki amacın ne olduğunu bilmiyorum. Seyfülislam Kaddafi hayattaysa ve iyiyse, hatta hasta veya felçli bile olsa babasının destekçileriyle görüntülü bir konuşma yapsın.”



Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
TT

Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)

Tunus’ta bir adamın polis kovalamacasının ardından ailesinin ifadesine göre kendisine uygulanan şiddet sonucu hayatını kaybetmişti. Reuters'a konuşan görgü tanıkları, Tunus polisi ile bir kişinin uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybetmesini protesto eden öfkeli gençler arasında dün gece üst üste ikinci kez çatışmaların çıktığını söylediler.

Tunus’taki bu tür şiddetin karıştığı protesto gösterileri, ülkede 2011 yılındaki Arap Baharı ayaklanmalarını tetikleyen devrimin yıl dönümü yaklaşırken yetkililer arasında protestoların diğer bölgelere de sıçrayabileceği endişesini artırıyor.

Tunus, çeşitli alanlarda artan protestolar ve grevlerin yanı sıra Tunus Genel İşçi Sendikası'nın gelecek ay ülke çapında grev çağrısı yapmasıyla birlikte, siyasi ve sosyal gerilimin tırmandığı bir dönemden geçiyor.

Son haftalarda, binlerce protestocu, ülkenin güneydeki Gabes kentinde hava kirliliğinin başlıca kaynağı olduğunu söyledikleri bir kimya fabrikasının kapatılması talebiyle protesto gösterisi düzenledi.

Öte yandan polis şiddeti sonucu öldüğü iddia edilen adamın yakınları, şahsın ehliyetsiz motosiklet sürerken polis tarafından takibe alındığı, dövüldüğü ve hastaneye kaldırıldığını, ancak daha sonra hastaneden kaçtığını, ancak dün kafasındaki bir kanama nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.

Olayla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Yerel kaynaklar ve basın, Kayravan Valisi’nin durumu yatıştırmak amacıyla, dün hayatını kaybeden kişinin ailesini ziyaret ettiğini ve hangi şartlarda öldüğünü belirlemek ve sorumluları tespit etmek için soruşturma açma sözü verdiğini bildirdi.

İnsan hakları örgütleri, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i muhaliflerini bastırmak için yargı ve polisi kullandığını iddia ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Said, hakkındaki bu suçlamaları kategorik olarak reddediyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.