Biden yönetimi, Kuzey Kore sorununa ‘pratik çözümler’ bulmakta zorlanıyor

ABD’li araştırmacı Bandow, Pekin'in vizyonu farklı olduğu için Kuzey Kore sorununu çözemeyeceğini düşünüyor

Kuzey Kore lideri Kim, komutanlarla siyasi bir programa katıldı (AFP)
Kuzey Kore lideri Kim, komutanlarla siyasi bir programa katıldı (AFP)
TT

Biden yönetimi, Kuzey Kore sorununa ‘pratik çözümler’ bulmakta zorlanıyor

Kuzey Kore lideri Kim, komutanlarla siyasi bir programa katıldı (AFP)
Kuzey Kore lideri Kim, komutanlarla siyasi bir programa katıldı (AFP)

ABD, Kuzey Kore’nin nükleer silahlardan arındırılması sorununu, Çin'den yardım isteyerek çözmeye çalışsa da Çin, bu dosyaya ABD’den farklı yaklaşıyor. Dolayısıyla ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, bu sorunun çözümüne pratik cevaplar bulmakta zorlanıyor. Pekin’in de çözüme ilişkin hiçbir cevabı olmayabilir. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman, iki taraf arasındaki gerilimi yatıştırma umuduyla Çin Halk Cumhuriyeti'ni ziyaret etti, ancak ziyareti büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmış gibi görünüyor.
ABD’li siyasi analist Doug Bandow, ABD merkezli National Interest dergisi tarafından yayınlanan makalesinde, Çin’in cevabının hayal kırıklığı yaratmasına rağmen, Washington'ın Çin yönetiminin Kuzey Kore'yi nükleer silahlardan arındırma konusunda ABD’ye baskı yapmasına yardım etmeye meyilli olduğu yönündeki kör yanılsamasının sona ermesine yardımcı olmuş olabileceğini söyledi.
Sherman, Washington'a geri dönmeden önce Seul'de gerçekleştirdiği toplantılarda, “Kore Yarımadası’nın nükleer silahlardan tamamen arındırılması konusunu birlikte düşünmenin kesinlikle bir iş birliği alanı olduğunu’ vurguladı. Çin’e gerçekleştireceği ziyareti sabırsızlıkla beklediğini ifade eden Sherman, “Birkaç gün içinde Çin'de gerçekleştireceğim görüşmelerde Kuzey Kore meselesinin ele alınacağından şüphem yok... Bu konuda kesinlikle Çin'in çıkarları ve fikirleri var” ifadelerini kullandı. Fakat bu çıkarlar ve fikirler muhtemelen Sherman'ın ‘Biden yönetimi Çin ile ilişkimizi karmaşık olarak tanımladı. Rekabetçi yönleri var, iş birliği yapabileceğimiz zorlayıcı yönleri de var’ şeklindeki açıklamalarıyla örtüşmüyordu. Ne var ki bugünlerde zorlayıcı yönler baskın görünüyor. Esasında iki ülke arasındaki ilişkilerin rekabetçi olmaktan çok çatışmacı hale geldiği söylenebilir.
Cato Enstitüsü'nün kıdemli bir üyesi ve ABD’nin eski başkanlarından Ronald Reagan'ın özel danışmanlığını da yapan Bandow, Çinli yetkililerin geleneksel olarak iki ülke arasında yakın ilişkilerin olduğunu iddia etmesine rağmen, bu ilişkilerin hiç de samimi olmadığını açıkladı.
Joseph Stalin liderliğindeki Sovyetler Birliği, Kim Il Sung'u Kuzey Kore’de iktidara getirmiş, Güney Kore’yi işgal etme planını desteklemeyi kabul etmişti. Bu da Çin Halk Cumhuriyeti'ni etkin bir şekilde savaşa sürükledi.
ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) güçleri, Kuzey Kore ile Çin sınırını belirleyen Yalu Nehri'ne doğru ilerlerken ve Kim'in yönetimine son vermeye hazırlanırken, Çin lideri Mao Zedong Kuzey Korenin yanında yer alarak doğrudan müdahale etmeye karar verdi. Çin ve özellikle (oğlu Kuzey Kore'de ölen) Mao bu kararın bedelini ağır ödediyse de Kim'den teşekkür alamadı. Pyongyang, iki komünist komşusu (Çin ve Sovyetler Birliği) arasında bir denge kurduğu için iki rejim arasındaki ilişkiler zorluydu ve iyi değildi.
Pekin, özellikle Kim Jong-un’un yönetiminin ilk yıllarında Kuzey Kore’ye karşı soğuk bir tutum sergiliyordu. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Güney Kore Devlet Başkanı Park Geun-hye ile altı kez görüştü. Ayrıca Kuzey Kore'ye karşı uygulanan BM yaptırımlarını destekledi. Ancak eski ABD Başkanı Donald Trump’ın Kuzey Kore lideri Kim ile bir zirve yapmaya karar vermesinin ardından Şi, Kuzey Kore lideriyle ilk görüşmesini ayarladı. Şi, Kim'in daha uzak bir süper güç ve bu nedenle potansiyel olarak daha güvenli gördüğü ABD ile bir anlaşmaya varması halinde Çin'in geri plana düşmesinden korkuyordu.
Doug Bandow, Kuzey Kore'nin uzun süredir Pekin'den bağımsız olma üzerinde çalıştığına ve nükleer silahlara sahip olmanın, Çin'den bağımsız hareket edebilmesi de dahil olmak üzere Kuzey Kore'nin genel olarak bağımsızlığını geliştireceğine inanıyor. Kore Yarımadası’nın nükleer silahlardan arındırılması Çin için bir hedef olsa da  tek hedefi değildir. Aynı derecede, daha önemli değilse de bölgesel istikrar da Çin’in hedeflerinden biridir.
Kuzey Kore'nin çöküşü, milyonlarca mültecinin kuzeye gönderilmesine, iç savaşa ve nükleer silahların serbest dolaşımına neden olması ve Kore'nin yeniden birleşmesi için fırsat haline gelip bu yönde baskı yaratması Çin için bir felaket olacaktır. Bu arada Washington'ın Kuzey Kore’ye karşı silah olarak kullandığı ekonomik yaptırımlar, istikrarsızlaştırma tehdidi yoluyla Kore Yarımadası’nın nükleer silahlardan arındırılmasını sağlamayı hedefliyor.
 Pekin açısından bir başka engel veya bir başka tehdit ise Güney ve Kuzey Kore’nin yeniden birleşmesidir. Eğer bu gerçekleşirse Güney Kore’nin ABD’nin müttefiki olması Amerikan güçlerinin Yalu Nehri kıyılarına konuşlandırılması anlamına gelecektir. Washington ve Pekin arasındaki mevcut ilişkinin durumu da bu konuyu önemli hale getiriyor. Çinli yetkililer, Sherman'a ABD’nin Çin Halk Cumhuriyeti'nin yükselişini durduramayacağını açıkça söylediler.
Bandow, Çinli yetkililerin ABD'nin Çin’i koordineli bir şekilde kuşatma faaliyeti yürüttüğünü düşündüklerini, bu yüzden Washington'a bu doğrultuda yeni askeri üsler eklemesini sağlayacak araçlar vermeyi kesinlikle istemediklerini söyledi. Kuzey Kore’nin, ABD ve Güney Kore arasındaki iş birliğini bozan tartışmalı bir konu olarak aynı derecede önemli olduğunun altını çizen Bandow, bugün Şi Cinping ve ortaklarının ABD’ye yardım etmeyeceklerini düşünüyor.
Bu durum, Sherman ve meslektaşlarını, Çin’in rolünü ve Çin'in bu konuyu nasıl ele alınacağını yeniden düşünmeye sevk etmelidir. İş birliği genellikle her iki taraf da bunu yapmanın kendi çıkarlarına olduğuna inandığında gerçekleşir. Washington, ABD’nin davasını desteklemek için politika değişiklikleri sunarken bunu Çin'e için netleştirmeli.
Mesela, Kuzey Kore ekonomik baskı altında çökerse ABD ve Güney Kore ne yapardı? Belki mültecilerle uğraşmanın ekonomik maliyetini paylaşmayı teklif edebilirler. Yahut Çin'in taraflar arasındaki savaşları durdurmak, kitlesel göçü önlemek, kaçak nükleer silahları toplamak, acil yardım sağlamak veya benzeri amaçlar için geçici askeri müdahalesine karşı çıkmayacaklarını açıkça belirtebilirler. Ya da Pekin ile ortak operasyonlar önerebilirler. Bu arada iki müttefik de Kuzey Kore sonrasının nasıl görünebileceği ile ilgilenmeliler.
Örneğin, ABD, Kore Yarımadası'ndaki askeri varlığını Çin Halk Cumhuriyeti'ne karşı kullanmak üzere genişletmeyeceğine söz verebilir, Güney ve Kuzey Kore’nin birleşmesi halinde Kore Yarımadası’ndaki askerlerini geri çekmeyi de taahhüt edebilir.
Seul, kendi adına, askeri tarafsızlığı sürdürme sözü verebilir. İki ülke (ABD ve Güney Kore), Karşılıklı Savunma Anlaşması’nı feshetmeyi veya revize etmeyi kabul edebilir. Bandow, ilke olarak, Kuzey Kore'nin nükleer silahlardan arındırılması konusunda baskı yapmak için Çin'den yardım ummanın yanlış bir şey olmadığını, yine de Biden yönetiminin, Çin’in Pyongyang'ın hayatta kalmasını sağlamaya odaklanırken yardım sağlayarak ve yaptırımları hafifleterek, müttefiklerin uyguladığı ekonomik baskıya karşı koymaya devam edeceğini de göz önünde bulundurması gerektiğini vurguladı.
Doug Bandow makalesini, bunun iki taraf (Çin ve ABD) arasındaki iş birliği olasılığının düşük olduğu ve Washington'ın Kuzey Kore'nin sadece hayatta kalmakla kalmayıp nükleer cephaneliğini genişlettiği bir gelecek hakkında da düşünmeye başlaması gerektiği anlamına geldiğini söyleyerek bitirdi. En kötüsünü planlarken en iyisini ummanın, ABD’nin Kuzey Kore ile ilişkilerinde uygulayacağı en iyi felsefe olduğunun altını çizen Bandow, “Pratik cevaplar yok - ve belki de Pekin ‘in hiç cevabı yok” ifadelerine yer verdi.

 


İsrail Şifa Hastanesi'nde alıkoyduğu gazetecilerin bir kısmını serbest bıraktı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail Şifa Hastanesi'nde alıkoyduğu gazetecilerin bir kısmını serbest bıraktı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail güçleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Şifa Hastanesi'nde alıkoyduğu bazı gazetecileri 12 saatin ardından serbest bıraktı.

Esirler Enformasyon Ofisi'nin sosyal paylaşım sitesinden yapılan yazılı açıklamada konuya ilişkin bilgi verildi.

Al Jazeera muhabiri İsmail El-Gul'un de aralarında olduğu bazı gazetecilerin Şifa Hastanesi'nde 12 saat alıkonulduktan sonra serbest bırakıldığı aktarıldı.

Açıklamada, serbest bırakılan gazetecilerin sayısına ilişkin net bilgi verilmezken, İsrail ordusundan konuya dair henüz açıklama yapılmadı.

Öte yandan Al Jazeera kanalı ise muhabiri İsmail el-Gul'un ve bazı gazetecilerin İsrail tarafından Şifa Hastanesinde 12 saat alıkonulduktan sonra serbest bırakıldığını ifade etti.

Gul, kanala yaptığı açıklamada, "İşgal güçleri Şifa Tıp Hastanesi'nde bizi kelepçeledi, gözlerimizi bağladı, gazetecileri sorguya çekti ve içerikleri yok etti." dedi.

İsrail askerlerinin Şifa Hastanesi'ne baskını sırasında teslim olmak zorunda kaldıklarını aktaran Gul, İsrail güçlerinin telefon, bilgisayarlar ve çekim ekipmanlarına el koyduğunu, elbiseleri olmadan uzun saatler boyunca kelepçeli ve gözleri bağlı olarak tuttuğunu dile getirdi.

- İsrail ordusu: Şifa Hastanesi'ndeki operasyon bu gece de devam edecek

Öte yandan İsrail ordusu, "Gazze'deki Şifa Hastanesi'ndeki operasyonun bu gece de devam edeceğini" açıkladı.

Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, basın açıklamasında "İç Güvenlik Teşkilatı Şin-Bet (Şabak) ile Askeri İstihbarat Birimi'nden (Aman) alınan istihbarat bilgilerine göre, saha komutanları da dahil olmak üzere Hamas üyelerinin hastanede saklandığı ve burayı terör operasyonları ve çatışmaları yönetecekleri bir operasyonel karargaha dönüştürdüğü" iddia edildi.

Hagari, ordunun "bu gece de hastanedeki çalışmalara devam edeceğini" belirtti.

İsrail ordu güçleri dün sabah hasta, yaralı ve yerinden edilmiş binlerce kişinin bulunduğu Gazze'deki Şifa Hastanesi'ne insansız hava araçları (İHA) ve ağır silahlarla baskın düzenlemiş, saldırıda ölen ve yaralananlar olduğu bildirilmişti.

Kanal 13 televizyonu, İsrail ordusunun Şifa Hastanesi'ne düzenlediği baskında 80 Filistinliyi alıkoyduğunu aktarmıştı.

İsrail güçleri, Gazze'ye yönelik saldırılara başladığı 7 Ekim 2023'ten bu yana Şifa Hastanesine ikinci kez baskın düzenliyor. İsrail, 16 Kasım'da hastaneye baskın düzenlemiş, 8 gün sonra da avluları, elektrik jeneratörünün yanı sıra binalarının bir kısmı ve tıbbi ekipmanı kullanılmayacak hale getirdikten sonra geri çekilmişti.


İsrail mahkemesinden Doğu Kudüs'te Filistinlilere ait 14 dönümlük araziye el koyma kararı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail mahkemesinden Doğu Kudüs'te Filistinlilere ait 14 dönümlük araziye el koyma kararı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

 İsrail Yüksek Mahkemesinin, işgal altındaki Doğu Kudüs'te üzerinde Filistinlilere ait 3 ev bulunan araziye el koyma kararı aldığı bildirildi.

Doğu Kudüs sakinlerinden Semih Derviş, Filistin resmi haber ajansı WAFA'ya yaptığı açıklamada, İsrail Yüksek Mahkemesi'nin, Doğu Kudüs'te yer alan Gilo Yahudi Yerleşim Birimi sınırlarına girdiği gerekçesiyle arazisine ve evlerine el koyma kararı aldığını söyledi.

İsrail mahkemelerinde yaklaşık 20 yıldan beri verdiği mücadelenin sonunda toprağını ve üzerindeki evlerini kaybettiğini vurgulayan Derviş, "İşgal mahkemesi, bizim 14 dönümden fazla olan araziyi ve yaklaşık 30 kişilik ailemle içinde yaşadığımız 400 metrekarelik 3 evimize el koyma kararı aldı." dedi.

İsrail makamlarının el koyduğu arazide yeni Yahudi yerleşim birimlerini inşa etmeyi ve yol açmayı hedeflediğine dikkati çeken Derviş, söz konusu karardan sonra her an evlerinden zorla çıkarılmayı beklediklerine işaret etti.

Aslında 242 dönüm olan arazilerinin 228 dönümüne 30 Ağustos 1970'te İsrail tarafından el konulduğunu söyleyen Derviş, 242 dönümlük alandan 14 dönümün bugüne kadar ellerinde kaldığını ifade etti.

Derviş, İsrail mahkemesinin ayrıca, kararı kabul etmedikleri gerekçesiyle kendisini 20 bin şekel para cezasına mahkum ettiğini dile getirdi.


İsrail basını: Tel Aviv ile Hamas arasında esir takası müzakereleri Katar'da resmen başladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail basını: Tel Aviv ile Hamas arasında esir takası müzakereleri Katar'da resmen başladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail basını, Tel Aviv ile Hamas arasında esir takası anlaşmasına varılmasına yönelik müzakerelerin İsrail heyetinin Katar'a ulaşmasıyla resmen başladığını duyurdu.

Yedioth Ahronoth gazetesinin haberine göre, Mossad Başkanı David Barnea liderliğindeki İsrail heyetinin Doha'ya ulaşmasıyla birlikte Hamas ile Tel Aviv arasında esir takası müzakereleri resmen başladı.

Mossad Başkanı Barnea, bu sabah İsrail'e geri dönecek ve Mossad, Askeri İstihbarat (AMAN) ve İç güvenlik teşkilatı Shin-Bet (Şabak) yetkililerinden oluşan İsrailli üst düzey çalışma ekibi birkaç gün Katar'da kalacak.

Habere göre İsmi açıklanmayan bir İsrailli yetkili, müzakerelerin başladığını ve uzun, zorlu ve karmaşık olacağını, çok fazla sabır gerektiğini dile getirdi.

İsrail'in özel televizyonu Kanal 12'nin haberinde ise müzakerelerin Doha'da özel bir kompleksteki otelde yürütüldüğü duyuruldu.

İsrail temsilcilerinin odasını Hamas temsilcilerinin odasından ayıran bir koridor olduğu ve onların bir araya gelmelerinin beklenmediği belirtilen haberde, görüşmelerde Katarlı ve Mısırlı arabulucuların iki oda arasında hareket edeceği ifade edildi.

Habere göre, adı açıklanmayan İsrailli bir yetkili, müzakerelerin yaklaşık iki hafta sürebileceğini söyledi.

Yetkili, Katar'daki Hamas temsilcilerinin karar vermeyeceğini, kararı verecek kişinin, Hamas'ın Gazze'deki lideri Yahya Sinvar olduğunu ve ilerlemek istenilen her noktanın, Sinvar'ın cevabı gelene kadar 24 ila 36 saat zaman alacağını dile getirdi.

Mossad Başkanı David Barnea liderliğindeki İsrail heyeti, esirlerin serbest bırakılmasına ilişkin müzakerelerin yeni turu için dün Katar'ın başkenti Doha'ya gitmişti.

Haaretz gazetesine göre İsrail heyetinde, İç Güvenlik Teşkilatı Şin-Bet (Şabak) Direktörü Ronen Bar ve İsrail ordusunda kaçırılan ve kayıp kişiler dosyasının sorumlusu Nitzan Alon'un de yer aldığı belirtildi.

Haaretz gazetesi, İsrail'in ateşkes ve esir takasına ilişkin müzakereleri arabulucular olmaksızın doğrudan Hamas'ın Gazze'deki lideri Yahya Sinvar ile yapacağını öne sürmüştü.

Hamas, 14 Mart'ta, İsrail ile ateşkes ve esir değişimi mutabakatına ilişkin teklifi Katar ve Mısır'daki arabuluculara ilettiklerini duyurmuştu.

İsrail Başbakanlık Basın Ofisinden yapılan açıklamada ise Hamas'ın son teklifindeki taleplerinin "akıl dışı" olduğu savunulmuştu.


ABD'nin Teksas sınırında "Hizbullah bombacısı düzensiz bir göçmenin yakalandığı" iddiası

Fotoğraf: AA_Arşiv
Fotoğraf: AA_Arşiv
TT

ABD'nin Teksas sınırında "Hizbullah bombacısı düzensiz bir göçmenin yakalandığı" iddiası

Fotoğraf: AA_Arşiv
Fotoğraf: AA_Arşiv

ABD’nin Teksas eyaletinde, Hizbullah mensubu ve bombacı olduğunu söyleyen Lübnanlı bir kişinin düzensiz göçmen olarak sınırı geçerken yakalandığı ileri sürüldü.

New York Post’un ilk duyurduğu, NBC’nin ABD Gümrük ve Sınır Muhafaza Birimine (CBP) teyit ettirdiğini belirttiği haberde, Hizbullah üyesi bir kişinin gözaltına alındığı belirtildi.

Basel Bassel Ebbadi adlı 22 yaşındaki kişinin 9 Mart’ta Teksas’ın El Paso sınırından geçerken sınır devriyelerince yakalandığı iddia edildi.

Ebbadi’nin ilk ifadesinde, Hizbullah tarafından eğitildiğini, New York’a gitmek ve orada bomba yapmak istediğini söylediği öne sürüldü.

Ebbadi’nin, daha sonra ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) biriminde verdiği ifadede ise Lübnan ve Hizbullah’tan kaçmaya çalıştığını çünkü insanları öldürmek istemediğini söylediği savunuldu.

Lübnan’da faaliyet gösteren Hizbullah, ABD Dışişleri Bakanlığınca yabancı terör örgütü listesinde bulunuyor.


Haiti'de çeteler arasındaki çatışmada 10 kişi öldü

Haiti'de çeteler arasındaki çatışmada 10 kişi öldü
TT

Haiti'de çeteler arasındaki çatışmada 10 kişi öldü

Haiti'de çeteler arasındaki çatışmada 10 kişi öldü

Haiti'de çeteler arasında meydana gelen çatışmada 10 kişi hayatını kaybetti.

Yerel basında çıkan habere göre, başkent Port-au-Prince'in güneyindeki Petionville Mahallesi'nde iki çete arasında çatışma çıktı.

Olayda taraflardan 10 çete üyesi yaşamını yitirdi.

Haiti Polis Sözcülüğü'nden konuya ilişkin yapılan açıklamada, güvenlik güçlerinin olayla bir ilgisinin bulunmadığı bildirildi.

Öte yandan Uluslararası Göç Örgütü (IOM) verilerine göre, çetelerin yol açtığı şiddet nedeniyle 8-14 Mart tarihleri arasında, 16 bin 947 kişi başkentteki evlerini terk etmek zorunda kaldı.

- Ne olmuştu?

Haiti Başbakanı Ariel Henry'nin istifasını talep eden silahlı çeteler, Port-au Prince ile Croix des Bouquets bölgesi yakınlarında bulunan iki cezaevine, 2 ve 3 Mart'ta silahlı saldırı düzenleyerek güvenlik güçleriyle çatışmıştı. Çatışmalar esnasında yaklaşık 4 bin mahkum hapishaneden firar etmiş, 12 kişi yaşamını yitirmişti.

Hükümet, 4 Mart'ta hapishaneden kaçanların yakalanması için 72 saatlik olağanüstü hal ilan edildiğini ve belirli saatlerde sokağa çıkma yasağı uygulanacağını duyurmuştu.

Haiti'de hapishaneden kaçan mahkumların yakalanması için 4 Mart'ta ilan edilen 72 saatlik olağanüstü halin süresi 7 Mart'ta 1 ay uzatılmıştı.

Amerika kıtasının en yoksul ülkelerinden Haiti, çetelerin yol açtığı şiddet sarmalı ve iktidar boşluğu nedeniyle ekonomik çöküşün eşiğinde bulunuyor. Uzun yıllardır siyasi, ekonomik ve güvenlik krizi gibi temel problemlerle boğuşan Haiti, 11 milyonu aşan nüfusuyla kıtlık tehlikesi yaşıyor.


Nijerya'da askerlerin düzenlediği operasyonda 11 kişi öldürüldü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Nijerya'da askerlerin düzenlediği operasyonda 11 kişi öldürüldü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

 Nijerya'nın Delta eyaletinde düzenlenen saldırılarda 16 askerin hayatını kaybetmesinin ardından yapılan operasyonda 11 kişinin öldürüldüğü bildirildi.

Ulusal basında çıkan haberlere göre, ordu, Delta eyaletinin komşusu Bayelsa eyaletine bağlı Güney İjaw bölgesinde askerlerin öldürülmesi olayına karıştığı söylenen bir militan liderinin saklandığı yere operasyon düzenledi.

Operasyonda 11 kişi öldürüldü, çok sayıda yaralı kaçtı.

Nijerya'nın Delta eyaletinde hafta sonu barış koruma görevindeki askerlere yönelik saldırıda aralarında iki binbaşı ve bir yüzbaşının da bulunduğu 16 asker hayatını kaybetmişti.

Devlet Başkanı Bola Ahmed Tinubu, silahlı saldırının faillerinin yakalanması amacıyla talimat vermişti.


Blinken, Gazze’de ateşkes konusunu görüşmek üzere Suudi Arabistan ve Mısır’ı ziyaret edecek

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AFP)
TT

Blinken, Gazze’de ateşkes konusunu görüşmek üzere Suudi Arabistan ve Mısır’ı ziyaret edecek

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AFP)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Gazze’de ateşkes anlaşması sağlama ve insani yardım girişini artırma çabalarını görüşmek üzere bu hafta Suudi Arabistan ve Mısır’ı ziyaret edecek.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, Blinken’in Çarşamba günü Cidde’de Suudi liderlerle görüşeceğini, ertesi gün de Mısırlı yetkililerle görüşmek üzere Kahire’ye gideceğini bildirdi.

Öte yandan Beyaz Saray, ABD Başkanı Joe Biden’ın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya, İsrail’in Refah’ta kara operasyonu düzenleme ihtimaline ilişkin derin endişesini bir kez daha dile getirdiğini bildirdi.

Beyaz Saray tarafından yapılan açıklamaya göre ABD Başkanı, Gazze genelinde, özellikle de kuzeyindeki ihtiyaç sahiplerine yönelik yardım akışının artırılması gerektiğini de vurguladı.


WHO: Gazze Şeridi’nde kıtlık kapıda

İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarından kaçan Filistinliler (AFP)
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarından kaçan Filistinliler (AFP)
TT

WHO: Gazze Şeridi’nde kıtlık kapıda

İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarından kaçan Filistinliler (AFP)
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarından kaçan Filistinliler (AFP)

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Gazze Şeridi’nde kıtlığın kapıda olduğu konusunda uyararak, Gazze’ye daha fazla gıdanın girmesine izin verilmediği sürece bir milyondan fazla insanın felaket düzeyde bir açlıkla karşı karşıya kalmasının beklendiğini bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın Alemu’l Arabi haber ajansından (AWP) aktardığına göre WHO tarafından dün akşam yapılan açıklamada, “Gazze Şeridi’nde insanlar ölüyor ve çok sayıda hasta insan var. Gazze’ye daha fazla gıda girmesine izin verilmediği sürece bir milyondan fazla insanın felaket düzeylerinde açlıkla karşı karşıya kalması bekleniyor” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada ayrıca, “Gıda, su ve diğer temel malzemelerin dağıtımında ciddi ve acil bir artış olmazsa koşullar kötüleşmeye devam edecek. Neredeyse tüm aileler her gün öğün atlıyor ve yetişkinler de çocukların yiyebilmesi için öğünlerini azaltıyor” denildi.

WHO, mevcut durumun Gazze’deki binlerce kişinin yaşamı ve sağlığı üzerinde uzun vadeli etkileri olacağı konusunda uyararak, İsrail’e daha fazla geçiş açması ve Gazze’ye su, gıda ve tıbbi malzeme girişini hızlandırması çağrısında bulundu.

Dünya Gıda Programı (WFP) ise dün yaptığı açıklamada, Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC) raporuna göre Gazze’nin kuzeyinde kıtlığın kapıda olduğu ve Mayıs ayına kadar kıtlığın beklendiği konusunda uyardı.

WFP, söz konusu rapordan alıntı yaparak, Gazze’de 1,1 milyon insanın gıda stoklarını tamamen tükettiğini ve ‘felaket derecesinde açlık’ çektiğini belirtti.

IPC raporuna göre bu, IPC tarafından şimdiye kadar kaydedilen felaket düzeyinde açlıkla karşı karşıya kalan en fazla insan sayısı.


Atama ve görevden alma kararları Resmi Gazete'de

Fotoğraf: AA_Arşiv
Fotoğraf: AA_Arşiv
TT

Atama ve görevden alma kararları Resmi Gazete'de

Fotoğraf: AA_Arşiv
Fotoğraf: AA_Arşiv

Bazı bakanlık ve kurumlara ilişkin atama ve görevden alma kararları, Resmi Gazete'de yayımlandı.

Buna göre, 3 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 2 ve 3'üncü maddeleri gereğince, Devlet Arşivleri Genel Başkanlığında açık bulunan Başkan Yardımcılığına Murat Yıldız, Milli Saraylar İdaresi Başkanlığında açık bulunan Başkan Yardımcılığına ise Abdülhamit Tüfekçioğlu atandı.

Ayrıca aynı sayılı kararnamenin aynı maddeleri kapsamında;

Milli Eğitim Bakanlığı Rize Milli Eğitim Müdürü Engin Emen görevden alınırken, bu suretle boşala Rize Milli Eğitim Müdürlüğüne Yusuf Tüfekçi getirildi.

Sağlık Bakanlığı Sağlık Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğüne Şali Yıldırım, Sağlık Yatırımları Genel Müdürlüğüne ise Rıza Uçan atandı.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin ile telefonda görüştü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin ile telefonda görüştü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, telefonda görüştüğü Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i seçim zaferinden dolayı tebrik etti.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığından yapılan açıklamaya göre Erdoğan, Putin ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

Görüşmede, Putin'i seçim zaferinden dolayı tebrik eden Erdoğan, Türkiye ile Rusya ilişkilerindeki olumlu seyrin yeni dönemde artarak devam edeceğine inandığını belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin Ukrayna'da müzakere masasına dönülmesi konusunda her türlü kolaylaştırıcı rolü oynamaya hazır olduğunu ifade etti.