Irak’ı seçimlerden sonra bekleyen yönetim sorunu

Şiiler başbakanlık pozisyonunu tekeline alırken Sünniler ve Kürtler rolleri değişmeyi planlıyorlar.

Irak’ı seçimlerden sonra bekleyen yönetim sorunu
TT

Irak’ı seçimlerden sonra bekleyen yönetim sorunu

Irak’ı seçimlerden sonra bekleyen yönetim sorunu

Irak’ta Sadr Hareketi’nin lideri Mukteda es-Sadr'ın desteklediği parlamentodaki en büyük bloğun (54 sandalyeli Sairun) ve geniş kitlesinin seçimlerden çekilmesi, orta ve güney illerdeki Şii güçleri ve partileri endişelendirmeye devam ediyor. Kerh (yarı Sünni) ve Rusafe (yarı Şii) bölgelerinde Şii ve Sünni olarak farklı oranlarda mezhepsel olarak ikiye ayrılmış olan başkent Bağdat’ta, en büyük Şii topluluklarının yaşadığı es-Sadr, eş-Şule ve el-Hurriyye semtleri söz konusu konjonktürde ön plana çıkan bölgeler arasında.
Güney, batı ve kuzeybatı Bağdat kuşağı bölgelerinin yaklaşımlarının yanı sıra El-Mansur, el-Camia, el-Amiriyye, el-Hadra (yeşil) mahallesi (Karada Maryem'deki Yeşil Bölge dışında) ve ed-Dura gibi neredeyse kapalı olan Sünni mahalleleri de içeren el-Kerh’te, el-Kazımiyye, eş-Şule ve el-Hurriyye gibi büyük Şii semtleri bulunuyor. Es-Sadr, Doğu Kanalı ve bu gibi en büyük Şii semtlerini ve mahallelerini içine alan Rusafe, Ziyuna, Filistin Caddesi ve el-Veziriyye’nin bir kısmının yanı sıra el-Azamiye de en büyük Sünni topluluğu barındırıyor. Marid son 18 yılda büyük nüfusa sahip söz konusu toplulukları (Bağdat şehrinin nüfusu yaklaşık 12 milyon) uyandırdı. Endişelerin başında mezhebe dayalı bir iç savaşın patlak vermesi vardı. Böylece Sünni kimlikli şahıslar Şii mahallelerinde oturanları öldürürken Şii kimlikli olanlar da Sünni mahallelerindekileri öldürdüler. İkincisi ise geçiş dönemi için yapılan Ulusal Meclis seçimleri (2004 yılında) hariç, 2005 yılından başlayarak son dört dönemde gerçekleşen seçimlerdi. Seçimlerde mezhepsel sınıflandırma adayın kimliğine (şii veya sünni) göre parlamentodaki temsiliyeti esas alınarak yapılıyor. Bu da herkesin başarısızlık olarak nitelediği yönetimin reçetesini oluşturan bir durum. Bu, üst düzey egemenlik mevkilerinden (cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve parlamento) başlayıp diğer mevkilere inen ve belki de oradan dairelerdeki ve kurumlardaki bölüm başkanlarına varıncaya dek ülkedeki tüm siyasi oluşumların doğduğu siyasi mezhepçiliği üreten 2003 yılı sonrasının bir reçetesi olarak niteleniyor.
Şiiler başbakanlık pozisyonunu tekellerine alırken Sünni Araplar ve Kürtler, Kürtlere cumhurbaşkanlığının, Sünnilere ise parlamento başkanlığının verildiği dört seçim döneminden sonra şimdi rollerini değiştirmeyi planlıyorlar. Dikkat çekici bir açıklama yapan Parlamento Başkanı Muhammed- El-Halbusi “Irak Arap'tır. Bu yüzden cumhuriyet mevkisi Sünni Arapların olmalı” ifadelerini kullanarak Sünni Arapları, Sünni mezhebine mensup Kürtlerden ayırdı.
Bu açıklama Kürtleri kızdırdı. Kürtler siyasi sahnedeki nüfuzlu güçler arasında cumhurbaşkanlığı mevkisi hakkında büyük bir anlaşmazlık yaşıyor. Kürdistan'ın iki ana partisi Mesud Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) arasındaki bölünmeye göre Barzani’nin partisi bölge başkanlığını devralırken cumhurbaşkanlığı mevkisi KYB’nin payına düşüyor. Nitekim Süleymaniye Kürtlerinden KYB’ye mensup üç isim, 2003'ten sonra Irak'ta cumhurbaşkanlığını devralmıştı. Bunlar: Celal Talabani 2005-2014, Fuad Masum 2014-2018 ve Berhem Salih 2018. Şu an Kürdistan'daki iki ana parti arasındaki görüş ayrılıkları şiddetlenirken cumhurbaşkanlığına aday olma meselesi Cumhurbaşkanı Berhem Salih’in partisi KYB saflarında bile çözüme kavuşmuş değil. Bununla birlikte KYB Eş başkanı bir süre önce gelecek cumhurbaşkanlığı dönemi adayının yine Berhem Salih olacağını duyurdu.
Barzani’nin partisi ise bu adaylık hakkında yorum yapmadı. Çünkü parti yarı özerk bölgeyi terk ederek cumhurbaşkanlığını düşünüp düşünmeyeceği veya pozisyonu rakibi KYB'ye vermeye devam edip etmeyeceği konusunda net bir tavır göstermedi. KYB şu an Celal Talabani'nin ailesi içindeki liderliği ile ilişkili anlaşmazlık nedeniyle büyük sorunlarla boğuşuyor.
Başbakanlık pozisyonu Şiilerin ellerinde bulunsa da şu an bu pozisyonu kimin alacağı ve seçimlere gitmeden önceki siyasi haritanın nasıl çizileceği hakkında gittikçe büyüyen bir anlaşmazlık var. Şiiler, nüfusun ve parlamentonun çoğunluğunu oluşturmalarına rağmen, şimdi karanlıkta tasarlanan, kendilerinden başbakanlık görevini alabilecek bir komplodan korkuyorlar. Nitekim anayasada başbakanlık pozisyonunun herhangi bir kesime (ne Şiilere ne Sünnilere ne de Kürtlere) ait olduğunu gösteren bir metin yok. Ülkedeki siyasi haritada adeta karışıklığına neden olan değişken, 2003 yılındaki değişiklikten bu yana ilk kez gerçekleşen Kürt-Sadr ittifakının özellikleri. Nitekim Sadr'ın seçimlerden geri çekilmesinden kısa bir süre önce Sadr Hareketi’nin siyasi kanadından bir heyet Erbil'i ziyaret ederek KDP yönetimi ve lideri Mesud Barzani ile bir görüştü. Bu sırada en büyük Şii bloğunun lideri olarak Sadr ile en büyük birleşik Kürt partisinin lideri olarak Barzani arasında yakın bir ittifak olduğu düşüncesi yayıldı. Böyle bir ittifakın, yüksek egemenlik mevkilerinin yeniden dağıtılması da dahil olmak üzere siyasi haritada büyük bir değişikliğe yol açması bekleniyor. Ancak Sadr’ın aniden geri çekilmesi siyasi sahneyi tamamen karıştırdı. Belki de KDP’yi gelecekteki ittifaklar konusunda yeniden hesap yapmaya itti. Sadr ile Barzani arasında ittifak olursa, başkanlık pozisyonlarının dağılımının haritası değişir. Sadr’ın payına her zamanki gibi başbakanlık pozisyonu düşer. KYB yerine Barzani’nin payı da cumhurbaşkanlığı olur. Parlamento başkanlığı ise Sünni Araplarda kalır. Bu anlaşmanın özellikleri Sadr’ın seçim sahnesinden tamamen çekilmesi nedeniyle sınırlı olsa da şu an iki Sünni lider arasındaki (Parlamento Başkanı Muhammed el-Halbusi ve Hamis el-Hancer) kavgaya karışan Sünniler parlamento başkanlığı pozisyonu hakkında konuşmaya geri döndüler.
Irak’taki geleneksel siyasi haritanın yapısına göre Sadr ve Barzani arasındaki hızlı ittifak, daha önce Kürtler ve Şiiler arasındaki tarihi olarak adlandırılan ittifakı yeniden gün yüzüne çıkarmış olabilir. Tarihi ittifakın kanatları Nuri el-Maliki hükümetinin ikinci döneminde kırılmıştı. Daha sonra, özellikle 2017'deki Kürt referandumu ve bunun akabinde merkez ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ve ardından Şiiler ile Kürtler arasında çıkan krizlerden sonra Haydar el-İbadi hükümetinin döneminde tamamen çökmüştü.
Irak’ta herkes Mukteda es-Sadr'ın ikamet ettiği Necef'teki El-Hanana mahallesinden Sadr Hareketi’nin seçimlere katılması için izin çıkıp çıkmayacağını merak ediyor. Iraklı bağımsız siyasetçi İzzet eş-Şabandar’ın ifadesine göre Sünniler ve Kürtler, büyük Şii stadyumundaki seyirci koltuklarına dönerek birçok kesimin hayalini kurduğu başbakanlık pozisyonuna ilişkin kararı bekliyor.



BM uyardı: Gazze Şeridi beka tehdidiyle karşı karşıya

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan bir kare (Reuters)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan bir kare (Reuters)
TT

BM uyardı: Gazze Şeridi beka tehdidiyle karşı karşıya

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan bir kare (Reuters)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan bir kare (Reuters)

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından bugün yapılan açıklamada, İsrail'in Gazze Şeridi’nde yürüttüğü savaşın bölgenin ekonomisini mahvettiğini ve Filistin topraklarının ‘bekasını’ tehdit ettiğini belirterek, uluslararası ‘acil’ müdahale çağrısında bulundu.

BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) tarafından yayınlanan yeni bir raporda, Gazze'nin yeniden inşasının maliyetinin 70 milyar doları aşacağı ve onlarca yıl sürebileceğini belirtildi. Raporda, savaş ve ablukanın ‘Filistin ekonomisinde eşi benzeri görülmemiş bir çöküşe’ neden olduğu uyarısında bulunuldu.

Askeri operasyonların hayatta kalmanın her temel unsurunu önemli ölçüde zayıflattığı ifade edilen raporda, “Gazze Şeridi, gıdadan barınmaya ve sağlık hizmetlerine kadar insan eliyle yaratılmış bir uçuruma itildi” denildi.

Sistematik bir şekilde devam eden yıkımın, Gazze'nin kendini yaşayabilir bir alan ve toplum olarak yeniden inşa etme yeteneğini zedelediği belirtilen raporda, 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas ve diğer Filistinli silahlı grupların İsrail'in güneyine düzenlediği saldırıda çoğu sivil olmak üzere bin 221 kişi ölürken İsrail, Gazze Şeridi’ne  iki yıl süren yıkıcı bir savaş başlattı.

cdvfgthy
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’na geri dönen yerinden edilmiş Filistinlilerin görüldüğü havadan çekilmiş bir fotoğraf (AFP)

BM’nin güvenilir kabul ettiği Gazze Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre İsrail, Hamas'ın saldırısına misilleme olarak Gazze Şeridi’ne düzenlediği hava ve kara saldırılarında çoğu kadın ve çocuk olmak üzere en az 69 bin 756 Filistinliyi öldürdü.

Savaş, Gazze Şeridi'nde büyük yıkıma ve BM’nin bazı bölgelerde kıtlık ilan etmesine neden olan bir insani krize yol açtı.

UNCTAD raporuna göre Gazze Şeridi'ndeki yıkımın boyutu, ard arda ekonomik, insani, çevresel ve sosyal krizleri tetikleyerek, bölgenin gelişme düzeyindeki düşüşü tam bir yıkıma dönüştürdü.

Raporda, çift haneli büyüme ve önemli dış yardım desteğine rağmen, Gazze'nin 7 Ekim 2023 öncesi refah düzeyine geri dönmesinin onlarca yıl sürebileceği vurgulandı.

UNCTAD, koordineli uluslararası yardım, havale işlemlerinin yeniden başlatılması ve ticaret, hareket ve yatırım kısıtlamalarını hafifletmeye yönelik önlemleri bir araya getiren kapsamlı bir kurtarma planı çağrısında bulundu.

Gazze halkı ‘ciddi ve çok boyutlu bir yoksullukla’ karşı karşıya kalırken, UNCTAD, Gazze'deki her bireye yenilenebilir ve koşulsuz aylık nakit transferi sağlayan kapsamlı bir acil temel gelir programının başlatılmasını istedi.

Raporda, Gazze ekonomisinin 2023-2024 döneminde yüzde 87 oranında küçüldüğü ve kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) 161 dolar gibi cüzi bir rakama gerilediği, bu rakamın da küresel olarak en düşük oranlardan biri olduğu belirtildi.

Öte yandan Batı Şeria'da durum o kadar vahim olmasa da raporda ‘şiddet, Yahudi yerleşim birimlerinin inşasındaki hız ve işçi hareketliliğine getirilen kısıtlamaların’ buranın ekonomisini vurduğu ve UNCTAD'ın verileri kaydetmeye başladığı 1972 yılından bu yana en kötü ekonomik gerilemeye yol açtığı ifade edildi.


Gazze Şeridi'nin güneyinde çadırlar sular altında kaldı: İnsani kriz derinleşiyor

Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici kampta zor şartlarda yaşıyorlar (AFP)
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici kampta zor şartlarda yaşıyorlar (AFP)
TT

Gazze Şeridi'nin güneyinde çadırlar sular altında kaldı: İnsani kriz derinleşiyor

Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici kampta zor şartlarda yaşıyorlar (AFP)
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici kampta zor şartlarda yaşıyorlar (AFP)

Gazze Şeridi’nin güneyinde yer alan Han Yunus kentinin Mevasi bölgesinde, bugün (Salı) sabah saatlerinde etkili olan yoğun yağışlar sonucu çok sayıda sığınmacı çadırı sular altında kaldı.

d
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah'ta yerinden edilmiş kişiler için kurulan geçici kampta, Filistinli çocuklar yağmurdan korunmaya çalışıyor (AFP)

Filistin Haber Ajansı WAFA bölgede çok sayıda çadırın yağmur suları nedeniyle zarar gördüğünü ve kullanılamaz hale geldiğini bildirdi. Kurtarma ekipleri su baskınından etkilenen çadır alanlarına müdahalelerini çeşitli noktalarda sürdürüyor.

csdfrg
Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el-Belah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan geçici kampta, yağmur sonrası eşyalarını düzenleyen Filistinli bir aile (AFP)

Gazze Şeridi genelinde şiddetli sağanak yağış ve fırtınalarla birlikte sığınmacı kamplarında ek olumsuzluklara yol açmaktadır.

Öte yandan, 15 Kasım’da meydana gelen yağışlar sırasında da binlerce çadırın su baskını nedeniyle zarar görmüştü.

sd
Filistinliler, sular altında kalan sokaklardan, eşek arabalarıyla geçiyor (DPA)

 


Trablus, sınırların güvenliğini sağlama ve eğitim konusunda Türkiye’nin uzmanlığından yararlanmayı düşünüyor

UBH İçişleri Bakanı İmad et-Trabelsi, pazartesi günü Libya'nın başkenti Trablus’ta Türk mevkidaşı Ali Yerlikaya'yı ağırlarken (İçişleri Bakanlığı)
UBH İçişleri Bakanı İmad et-Trabelsi, pazartesi günü Libya'nın başkenti Trablus’ta Türk mevkidaşı Ali Yerlikaya'yı ağırlarken (İçişleri Bakanlığı)
TT

Trablus, sınırların güvenliğini sağlama ve eğitim konusunda Türkiye’nin uzmanlığından yararlanmayı düşünüyor

UBH İçişleri Bakanı İmad et-Trabelsi, pazartesi günü Libya'nın başkenti Trablus’ta Türk mevkidaşı Ali Yerlikaya'yı ağırlarken (İçişleri Bakanlığı)
UBH İçişleri Bakanı İmad et-Trabelsi, pazartesi günü Libya'nın başkenti Trablus’ta Türk mevkidaşı Ali Yerlikaya'yı ağırlarken (İçişleri Bakanlığı)

Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) İçişleri Bakanı İmad et-Trabelsi, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile iki ülke arasındaki güvenlik iş birliğini güçlendirmenin yollarını görüştü.

Libya İçişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, başkent Trablus'ta düzenlenen ve çok sayıda güvenlik yetkilisinin katıldığı toplantıda ‘karşılıklı çıkar alanlarında ortak koordinasyonun yönlerinin’ ele alındığını belirtildi. Açıklamada ayrıca toplantı sırasında ‘hedefli eğitim ve yeterlilik programları ile Libya İçişleri Bakanlığı personelinin yeteneklerinin geliştirilmesinin’ yanı sıra ‘düzensiz göçle mücadele, sınırların güvenliği ve Türkiye'nin uzmanlığından yararlanma ile ilgili konulara’ değinildiği belirtildi.

fvg
Dün başkent Trablus'ta Libya ve Türkiye heyetleri arasında yapılan toplantı (İçişleri Bakanlığı)

İçişleri Bakanı Yerlikaya’nın Trablus ziyareti, General Halife Hafter'in oğlu ve Libya Ulusal Ordusu (LUO) Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Saddam Hafter’in geçtiğimiz hafta sonu Türkiye'nin başkenti Ankara'da siyasi ve askeri düzeyde gerçekleştirdiği toplantıların ardından geldi.

Libya İçişleri Bakanı Trablusi, bakanlığının ‘ülkenin son yıllarda karşılaştığı zorluklara ve bunların güvenlik durumuna etkisine rağmen büyük çaba sarf ettiğini’ söyledi.

Gidişatı iyileştirmek için çalışmaların sürdüğünü ve bir dizi olumlu sonucun elde edildiğini vurgulayan Trablusi, bakanlığın, Avrupa Birliği (AB) ve Afrika ülkeleriyle doğrudan iletişim kanalları aracılığıyla yasadışı göç konusuna ‘özel önem’ verdiğini kaydetti.

Trablusi, Libya İçişleri Bakanlığı’nın güvenlik planının, sınırların güvenliğini sağlamaktan başlayarak, ardından çöl ve şehirlerin, son olarak da kıyıların güvenliğini sağlamayı içeren aşamalı bir yaklaşım benimsediğini, ayrıca göçmenler için gönüllü geri dönüş programını uyguladığını ve insan kaçakçılığına karışan organize suç çetelerini takip ettiğini de sözlerine ekledi.

Libya İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada Bakan Yerlikaya’nın Libya İçişleri Bakanlığı’nın çabalarını övdüğünü ve Türkiye’nin düzensiz göçle mücadeledeki deneyimini ve son yıllarda elde ettiği olumlu sonuçları paylaştığını aktardı. İçişleri Bakanlığı, bu toplantının, istikrarı artırmak ve güvenlik alanındaki kurumsal çalışmaların konsolidasyonunu desteklemek amacıyla dost ülkelerle etkili iş birliği olanakları oluşturma yönündeki devam eden çabaları çerçevesinde gerçekleştirildiğini belirtti.

Saddam Hafter, birkaç gün önce Ankara'da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Savunma Bakanı Yaşar Güler ile bir araya geldi.

LUO Genel Komutanlığı tarafından yapılan açıklamada, Ankara’daki görüşmelerde uluslararası sahnedeki son gelişmeler hakkında görüş alışverişinde bulunulduğu belirtilirken, “Savunma Bakanı Güler ile iki ülke arasındaki askeri iş birliğini güçlendirerek bölgedeki güvenlik sorunlarının çözümüne katkıda bulunacak ve güvenlik ve istikrar çabalarını destekleyecek yollar tartışıldı” denildi.

Öte yandan UBH Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe ile İngiltere'nin Libya’daki yeni Büyükelçisi Martin Reynolds arasında yapılan toplantıda düzensiz göç konusu başlıca gündem maddesi oldu.

İngiltere’nin Libya (Trablus) Büyükelçiliği tarafından sosyal medya platformu X üzerinden görüşmeye ilişkin yapılan kısa açıklamada, Büyükelçi Reynolds'un Libya'daki diplomatik görevinde ilk kez görüşmesini Dibeybe ile gerçekleştirdiği ve ‘yapıcı bir toplantı’ olduğu belirtildi. Açıklamada ayrıca toplantıda düzensiz göç, güvenlik ve ekonomik büyüme alanlarında ortak önceliklerin ele alındığı belirtildi.