İran, Barzani'nin karşılanması esnasında IKBY bayrağını kasti kullanmakla suçlanıyor

Geçtiğimiz perşembe günü Tahran Mehrabad Havaalanı’nda IKBY Başkanı Neçirvan Barzani’nin karşılanma merasimi sırasında kullanılan IKBY bayrağı (Rudaw Sitesi)
Geçtiğimiz perşembe günü Tahran Mehrabad Havaalanı’nda IKBY Başkanı Neçirvan Barzani’nin karşılanma merasimi sırasında kullanılan IKBY bayrağı (Rudaw Sitesi)
TT

İran, Barzani'nin karşılanması esnasında IKBY bayrağını kasti kullanmakla suçlanıyor

Geçtiğimiz perşembe günü Tahran Mehrabad Havaalanı’nda IKBY Başkanı Neçirvan Barzani’nin karşılanma merasimi sırasında kullanılan IKBY bayrağı (Rudaw Sitesi)
Geçtiğimiz perşembe günü Tahran Mehrabad Havaalanı’nda IKBY Başkanı Neçirvan Barzani’nin karşılanma merasimi sırasında kullanılan IKBY bayrağı (Rudaw Sitesi)

İbrahim Reisi'nin yemin törenine katılmak üzere İran’a gelen Neçirvan Barzani'nin karşılama töreninde Tahran “bilerek” Irak bayrağı yerine IKBY bayrağını kullanmakla suçlandı. Çok sayıda Iraklı aktivist, akademisyen ve blog yazarı, İran Cumhurbaşkanı seçilen İbrahim Reisi'nin yemin törenine katılmak üzere geçen perşembe günü Tahran Mehrabad Havaalanı’na gelen Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani'nin karşılanma merasimi esnasında Tahran’ı “bilerek” Irak bayrağı yerine IKBY bayrağını kullanmakla suçladı.
Olayın üstünden üç gün geçmesine ve Tahran’ın bu konuda açıklama yapmasına rağmen Irak’tan gelen yorumlar ve eleştiriler bitmedi. Pek çok kişi Iraklı yetkilileri, ülkenin itibarını korumak ve bazı ülkelerin egemen ülkeler arasında gözetilen siyasi ve diplomatik görgü kuralları ve davranış sınırlarına riayet etmelerini sağlamak için yeterince çaba göstermedikleri konusunda eleştirdiler.
Iraklılar şu ya da bu ülkenin Iraklı yetkililere karşı saygısız bir davranışı olarak gördükleri durumlar karşısında aşırı hassas davranıyorlar. Daha önce de İran’ı ve başka ülkeleri ziyaret eden Iraklı yetkililer, uygunsuz bir diplomatik “tavır ve karşılama” olarak nitelendirilen durumları kabul ettikleri için sert eleştirilere maruz kalmışlardı.
Ancak ironiye bakın ki “protokol hatası” İran'a yakınlığı ile bilinen müttefik bazı grupları, isimleri ve güçleri bile kızdırdı. Asaib Ehli Hak Hareketi’ne bağlı Sadıkun bloğundan milletvekili Naim el-Ubudi konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Tahran’dan olan biteni açıklaması ve “böyle bir şeyin bir daha tekrarlanmayacağı sözünü” vermesini istedi.
Arap asıllı Iraklıların çoğu, Irak Kürt Bölgesi’nin yaklaşık 30 yıldır federal devletten yarı bağımsız bir statüye sahip olduğunu bilse de Irak'a bağlı olduğu, parlamentoda ve federal hükümette temsilcileri ve bakanları bulunduğu ve mali payını Irak devlet bütçesinden aldığı müddetçe, ülke dışında Irak Kürt Bölgesi’ne bağımsız bir bölge ya da devlet olarak muamele edilmesine karşı çıkıyor.
Şarku'l Avsat'a konuşan Irak Dışişleri Bakanlığı'ndan bir kaynağa göre bakanlık, “katılan Irak heyetlerinin bakanlık düzeyinde değil de başkanlık düzeyinde olması” sebebiyle konu hakkında yorum yapmazken, İran Dışişleri Bakanlığı olayın sadece bir “protokol hatası” olduğunu belirtti. Bakanlık dün yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Tahran Mehrabad Havaalanı’nda Perşembe günü IKBY Başkanı Neçirvan Barzani’nin karşılanma töreni esnasında Irak Cumhuriyeti’nin bayrağı yerine IKBY’nin bayrağı kullanılarak bir protokol hatası yapılmıştır. Ancak en önemlisi şu ki, IKBY Başkanı ile İran cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’yi bir araya getiren resmi görüşmede sadece Irak bayrağı konuldu, ki doğru olan da budur. İran, Irak'ın toprak birliğini koruduğunu daima vurgulamıştır. Egemenliğine saygı duymuştur. Bu uğurda çok değerli canlar verilmiştir. Bu konuda hiç kimse İran'ın sadık komşusuna daha fazlasını teklif edemez. Yalancılar ve gürültücüler hayal kırıklığına uğradı.”
Siyasi Düşünce Merkezi Başkanı İhsan eş-Şemri konuyla ilgili Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada “Tahran, belli nedenlerden dolayı Irak bayrağı yerine bilerek IKBY’nin bayrağını koydu. İran'ın bir devleti ve kurumları var. Protokol hatası yapması pek mümkün değil. IKBY Başkanı'nın karşılanması sırasında Irak bayrağını koymayı umursamamasının kasıtlı olduğunu ve arkasında belirli amaçlar olduğunu düşünüyorum” dedi.
Şemri “İran, ABD ile iyi bir ilişkisi olan Kürdistan Demokrat Partisi’ne (KDP) yağ çekmek istedi. Aynı şekilde son zamanlarda Ahvaz bölgesindeki gibi protestoların patlak vermesinden korkarak İranlı Kürtlere yağ çekmek istedi. Bu yeni İran Cumhurbaşkanı’nın başlattığı yeni bir politika çerçevesinde geliyor olabilir. Kasıtlı olarak IKBY bayrağının konulması Bağdat'taki federal hükümet için büyük bir utanç. Bu, Irak'ın egemenliğini ihlal etmek ve saygı duymamaktır” değerlendirmesinde bulundu.
Es-Sabah gazetesinin Eski Genel Yayın Yönetmeni Felah el-Mişal Facebook’ta yaptığı paylaşımlar ile Irak devletine ve yetkililerine ağır eleştirilerde bulundu. İran'da yaşanan olaydan yetkilileri sorumlu tutan ve birçok kişinin yaptığı yorum ve eleştirilere yorum yazan Mişal, “Aklını çalıştır. Gerçekler ilişkilerin ayrıntısında gizli. İran, düşman olmasına rağmen başka bir ülkenin onuruna saygı duyuyor. Başka ülkeler kendisiyle uyum içindedir, kendi konumuna saygı duyarlar ve rollerini küçümsemezler. İran başka ülkelerin varoluş içeriklerine göre iç ritmini tutturur. Eğer zelil bir itaatkarsanız sadece saygınlığınızı kaybetmekle kalmaz ayaklar altında ezilirsiniz. İran’ın tutumuna ve Irak bayrağını görmezden gelmesine bozulan ve bunu eleştiren herkesin anlaması gereken gerçek şu ki, uluslararası ilişkiler, çıkarlar tarafından yönetilir. Burada sözde ilkelere yer yoktur” ifadelerini kullandı.



İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
TT

İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)

Refik Huri

İran'ın tarihi geriye dönük olarak düzeltmenin imkânsız bir iş olduğunu kabul etmesi kolay değil. Coğrafyayla oynaması ve Ürdün Kralı İkinci Abdullah'ın Arap ve Sünni ayından Şii Hilali koparmak olarak adlandırdığı projeyi gerçekleştirmek umuduyla, Hegel'in tarihin kurnazlığı olarak adlandırdığı şeye karşı koymaya devam etmesi bir yanılsamadır. Hiçbir orta güç, bölgesel projesine hizmet etmek için savaşlara, kaosa ve istikrarsızlığa İran kadar bel bağlamamıştır. Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesinden önce bile, Mollaların yönettiği İslam Cumhuriyeti kadar fırtınanın ortasında duran bir bölgesel güç daha yoktur.

İran, onlarca yıl içinde İslami direniş adı altında silahlı mezhepçi örgütler kurarak en tehlikeli siyasi, askeri, güvenlik ve ideolojik yatırımı yaptı. Ardından bu örgütleri kendisini korumaya, İsrail ve en başta ABD olmak üzere Tahran'ın bütün düşmanlarına karşı vekaleten savaşmaya teşvik etti. Direniş ekseni ve arenalar birliği stratejisi aracılığıyla İsrail ile yaşanan çatışmada kendisini askeri bir aktör olarak dayattı. ABD'ye karşı olan ve onu Batı Asya’dan çıkarmak isteyen, ama bir anlaşma şansı varsa Washington’dan yana oynayan bir oyuncu, Arap sahnesinde bölgesel bir siyasi aktör olarak empoze etti. Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile Richard Fontaine ve Andrea Kendall Taylor'ın kargaşa ekseni adını verdiği bir tür örtülü ittifaka da ulaşmış durumda. Kargaşa ekseni, ABD öncülüğündeki uluslararası sisteme karşı duruş ve çok kutuplu sisteme çağrıdır. Çoğulcu bir sistemin yokluğunda, kargaşa ekseninin kaos yaratmak için bir sistem projesine ihtiyacı yoktur.

Ancak İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin İslam Cumhuriyeti'nin gücünün en önemli bileşeni olarak kabul ettiği direniş ekseninin nispeten düşük maliyeti, jeopolitik ve stratejik olarak maliyetli hale geldi. Zira öncelikle Hamas, İsrail'i sarsan Aksa Tufanı operasyonunun Filistin'i özgürleştirme dalgasının başlangıcı olacağını sandı. İkincisi, Hizbullah Güney Lübnan cephesi üzerinden Hamas'a destek savaşı başlatmaya karar verdi. Üçüncüsü, İran Suriye'de yayıldı. İlk önce Gazze’nin yapıları ve halkı bir imha savaşına maruz kaldı. Ardından Hizbullah ağır darbe aldı. Son olarak da Suriye'de Esed rejimi devrildi, böylece İran Suriye köprüsünü, Filistin kalesini, Arap derinliğini ve Lübnan arenasını kaybetti.

Esasında İran'ın bölgesel projesi, Velayet-i Fakih yönetimine giden yolda bir aşama olan Filistin'i kurtarma projesinden daha büyük ve her iki proje de şu anda çıkmaza girmiş durumda. Filistin'i kurtarma projesi sadece İsrail ve kıyamet silahlarına değil, ABD ve Avrupa duvarlarına tosladı ve Rusya ile Çin tarafından da kabul edilebilir bir proje değil. Ayrıca 22 Arap ülkesini temsil eden Arap Zirvesi, 2000'li yılların başındaki Beyrut Zirvesi'nden itibaren barışın stratejik bir tercih olduğunu teyit etti. İran'ın bölgesel projesi, ABD'yi askeri, güvenlik ve hatta ekonomik olarak Ortadoğu'dan çıkarmak gibi zorlu bir meydan okuma ile çatışıyor. Aynı zamanda kendi halkı, liderleri, ittifakları ve önemli stratejik konumu bulunan büyük ve güçlü bir Arap dünyasıyla da çatışıyor.

Filistin’i gerçekten kurtarmak isteği bir yana, kurtarma gücüne sahip olmayan Tahran, İsrail ile anlaşmazlık yoluyla da olsa iki devletli çözüm yoluna taş koymaya katkıda bulunuyor.  Binyamin Netanyahu hükümeti Filistin devletinin kurulmasını reddediyor ve Batı Şeria ile Gazze'yi ilhak etmeyi amaçlıyor. Mollalar rejimi, Batı Şeria ve Gazze'de kurulacak Filistin devleti projesini engellemede İsrail’in ağırlığına ek ağırlık katıyor. Nitekim İsrail, Filistin devletinin kurulmasının Filistin'de bir İran terör üssü kurma projesi olduğunu iddia etmeye başladı. Netanyahu’ya göre sorun, İran'ın Suriye'den çekilmesinden ve İsrail'in Suriye ordusundan kalan stratejik silahları imha eden hava saldırıları düzenlemesinden ve Tahran adına savaşan örgütlerin zayıflatılmasından sonra bile devam ediyor. Hiçbir şey onun bu tutumunu değiştirmiyor. Oysa Irak’ın nükleer reaktörünü yerle bir eden saldırıyı düzenleyen 69. Filo'ya komuta eden pilotun İngiliz dergisi The Economist’e verdiği röportajda da söylediği gibi İsrail için en büyük tehdit İran değil, Filistinlilerle geçinememek ve birlikte yaşayamamaktır. Çünkü İsrail'in karşı karşıya olduğu asıl zorluk, ‘askeri gücünü stratejik kazanımlara ve barışa dönüştürmektir’, aksi takdirde kan daha uzun yıllar akmaya devam edecektir.

Büyük açmaz ikilidir; İran'ın bölgesel projesi, kendi kapasitesinden, Batı ile çatışmasından ve İsrail ile vekiller üzerinden savaşmasından daha büyüktür. Keza İsrail'in bölgesel projesi, Tel Aviv'in ekonomik, askeri ve sosyal olarak taşıyabileceğinden daha büyüktür. Batı ve Doğu'nun İsrail'in aşırılığına ve Filistin devletinin kurulması fırsatının kaçırılmasına yönelik sabrını zorlamaktadır. General Şaron'un dediği gibi, Washington'un hizmetinde olan “yüzen bir uçak gemisi” konumundan çıkıp Amerikan korumasına ihtiyaç duyan İsrail'in yükünü ABD'nin ne kadar süre ve ne ölçüde taşıyacağı da bilinmemektedir. Buradaki ders, herkesin göreceği şekilde duvara asılı olan Amerikalı stratejik analist Anthony Cordesman'ın şu sözüdür: “Savaşlar riskleri ortadan kaldırmakla ilgili değil, riskleri yönetmekle ilgilidir.”

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.