İskenderiye’de antik bir yerleşim yeri ve ticaret bölgesi keşfedildi

Keşfedilen yerlerin tarihi Greko-Romen dönemine kadar uzanıyor.
Keşfedilen yerlerin tarihi Greko-Romen dönemine kadar uzanıyor.
TT

İskenderiye’de antik bir yerleşim yeri ve ticaret bölgesi keşfedildi

Keşfedilen yerlerin tarihi Greko-Romen dönemine kadar uzanıyor.
Keşfedilen yerlerin tarihi Greko-Romen dönemine kadar uzanıyor.

Mısır Eserleri Yüksek Konseyi, İskenderiye’nin Şatibi bölgesinde Yunan ve Roma dönemlerine uzanan ve söz konusu dönemde Mısır’daki yaşamı gösler önüne seren ticaret ve yerleşim alanlarının keşfedildiğini duyurdu.
Mısır Eserleri Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Dr. Mustafa Veziri şu açıklamada bulundu:
“Bu keşif Yunan ve Roma dönemlerinde Mısır başkentinin dışındaki yaşama ışık tutuyor. Keşfedilen alanda, şehre doğudaki bölgelerden ithal edilen mallara konulan vergilerin kontrol edildiği ve belirlendiği, ayrıca şehre seyahat edenlerin ve ziyaretçilerin giriş için gerekli izinleri alması için dinlenebilecekleri yerler mevcut.”

Konsey Başkanı İbrahim Mustafa da şu bilgiler verdi:
“Bu alanda keşfedilen arkeolojik kalıntılar, kente gelen ticaret ve balıkçılık faaliyetleri ile bunlarla ilgili yapılan aletleri gösteriyor. Heykelcilik alanında bulunan keşiflerin çoğu, atölyenin müşterilerinin çoğunun balıkçılar olduğunu ortaya koydu. Efsanevi savaşçıların ve Büyük İskender’in heykellerine ek olarak savaşçıların bakımı için yapılan heykeller de var. Avcılıkla ilgili ibadet heykelleri de bulundu. Bölgede ayrıca genellikle ölen kişilerin gömüldüğü Doğu mezarlığında sunulan adaklar keşfedildi. Adak kaplarının dükkanlarda satıldığı anlaşıldı.”

Dr. İbrahim Mustafa ayrıca kazı çalışmalarının dokuz ay sürdüğünü, 3 boyutlu görüntüleme ve modern topografik yöntemleri ile alanın belgelenmesi için çalışmaların devam ettiğini, bulunan heykel kalıntılarının halen birleştirildiğini söyledi.
Milattan önce 332’de, kentin kuruluşundan hemen sonra bölgedeki en eski arkeolojik mezar inşa edildi. Uzun süre kullanılan bu mezarlar, mezar mimarisinin gelişmesiyle ortaya çıktı. Koridorlardan geçilerek, kayalara oyulan yeraltı odaları var. Hypogeum olarak da bilinen mezar yerlerinin çoğu duvarlara örülmüş dikdörtgen girintilerden oluşuyor. Bazı odalarda büyük lahitler de mevcut.

Mısır Eserleri Çalışmaları Başkanı Dr. Eymen Aşmavi açıklamasında şunları söyledi:
“Şatibi bölgesinde araştırma yapan heyet, kayalara oyulmuş 40’tan fazla su kuyusunun yanı sıra devasa bir kuyu daha keşfetti. Kuyu suyunun depolandığı devasa bir tünel ağına ek olarak kurak mevsimlerde kullanılan yağmur ve sel sularının bu kuyularda kullanıldığı anlaşıldı. Bu kuyuların içinde çok sayıda çanak ve kandilin yanı sıra bazı heykeller bulundu.”

Aşağı Mısır Eserleri Merkez Dairesi Başkanı Dr. Nadia Kader de açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Merkezimiz, iki Athena heykelinin yanı sıra bereketin tanrıçası olan Demeter’e ithaf edebileceğimiz bir kalıntı buldu. Bir odanın kalıntılarına ek olarak kurbanların yakılması ve yemek pişirmek için kullanılan bir de küçük fırın ortaya çıkarıldı.”

Keşfedilen alanda yapılan çalışmalar, alt sokakların dik bir şekilde olduğunu ve tüm sokakların kanalizasyona bağlı bir caddeye bağlandığını gösteriyor. Bölge milattan önce 2’inci ve 4’üncü yüzyıllara tarihleniyor.

İskenderiye Eski Eserler Genel Müdürü Dr. Halid ebu Hamad da keşfe ilişkin şu bilgileri verdi:
“Araştırmalarımız, keşfedilen alanda adak sırasında kullanılan çömleklerin satıldığı ve tanrıların, efsanevi kahramanların, imparatorların ve ünlü kişilerin heykellerin yapıldığı atölyelerin ve dükkanların olduğunu gösteriyor. Bu heykellerin üretimi için kullanılan kalıplar ve bir Roma imparatorunun heykelinin yapıldığı taştan bir büst de bulundu.”

Yapılan açıklamalara göre keşifte birçok amfora, tılsım, metal eşya, 700’e yakın madeni para, tabak, çeşitli şekilde ve boyutta mutfak eşyaları, dokuma tezgahları, balık ağları gibi aletler de bulundu.



Arizona'da tarihi keşif: 200 milyon yıllık uçan sürüngen fosili bulundu

Araştırmacılar, 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti (Smithsonian)
Araştırmacılar, 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti (Smithsonian)
TT

Arizona'da tarihi keşif: 200 milyon yıllık uçan sürüngen fosili bulundu

Araştırmacılar, 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti (Smithsonian)
Araştırmacılar, 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti (Smithsonian)

Araştırmacılar 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti.

Smithsonian Ulusal Doğa Tarihi Müzesi'nden bilim insanları 2011'de, fosilleşmiş çene kemiğini ortaya çıkardıkları bu canlının, artık Kuzey Amerika'da bilinen en eski teruzor türü olduğunu belirledi.

Arizona'daki Taşlaşmış Orman Milli Parkı'ndaki ücra bir kemik yatağında keşfedilen bu canlının çene kemiği 209 milyon yıl önce volkanik kül içinde korunmuş.

Yeni türün, bir insanın omzuna rahatça tüneyebilecek kadar küçük olduğu düşünülüyor.

Bu olağanüstü fosili, müzenin FossiLab bölümünde 18 yıldır gönüllü olarak çalışan Suzanne McIntire keşfetti.

McIntire şöyle diyor:

Bu örneği ortaya çıkarmanın heyecan verici tarafı, dişlerin hâlâ kemiğin içinde olmasıydı, bu yüzden hayvanı tanımlamanın çok daha kolay olacağını biliyordum.

Ekip, diş uçlarının aşınmış olmasından yola çıkarak teruzorun, çoğu zırh benzeri pullarla kaplı balıklarla beslendiği sonucuna vardı.

Ekip yeni teruzor türüne Eotephradactylus mcintireae adını verdi. "Kül kanatlı şafak tanrıçası" anlamına gelen bu isim, fosilin bulunduğu alandaki volkanik küle atıf yapıyor.

Arizona'nın kuzeydoğusundaki bu bölge, 209 milyon yıl önce Pangaea'nın ortasında ve ekvatorun hemen üzerinde yer alıyordu.

Küçük nehir kanallarının kesiştiği bölge muhtemelen mevsimsel sellere maruz kalıyordu; bu seller kanallara tortu ve volkanik kül taşıyarak muhtemelen kemik yatağında muhafaza edilen canlıları gömdü.

Ekip toplamda kemikler, dişler, balık pulları ve koprolitler yani fosilleşmiş dışkılar da dahil 1200'den fazla fosil ortaya çıkardı.

Araştırmacılar ayrıca sivri uçlu zırhı ve ayakkabı kutusuna sığabilecek kabuğuyla, eski bir kaplumbağanın fosillerini de tanımladı. Kara kaplumbağası benzeri bu hayvan, fosilleri daha önce Almanya'da keşfedilen, bilinen en eski kaplumbağayla aynı zamanlarda yaşamıştı.

Kligman, "Bu, kaplumbağaların Pangea genelinde hızla yayıldığını gösteriyor ki bu çok büyük olmayan ve muhtemelen yavaş bir tempoda yürüyen bir hayvan için şaşırtıcı" diyor.

Independent Türkçe