Anlaşmayı ‘havaya uçuran’ Şam’ın gözü yeniden inşada

BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen
BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen
TT

Anlaşmayı ‘havaya uçuran’ Şam’ın gözü yeniden inşada

BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen
BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen

Şam’ın, önümüzdeki birkaç saat içinde Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü Martin Griffiths’i kabul edecek olması, ancak buna karşın BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’in ziyareti için bir tarih belirlemeyi ağırdan alması, Suriye'nin önümüzdeki süreçte bir takım öncelikleri olduğunu yansıtıyor. Bu öncelikler, uluslararası yardımları memnuniyetle karşılama, sınır ötesi ve nüfus alanları arası yardıma ilişkin BM Güvenlik Konseyi (BMGK) kararında yeni bir dilin benimsenmesi için baskı yapma, gözünü yeniden inşa ve yardım fonlarına çevirmenin yanı sıra siyasi bir çözüm ve BM’nin öncülüğünde Cenevre’de yapılan müzakerelerin ertelenmesi karşılığında, Anayasa Komitesi'nin anayasa reformu veya yeni bir anayasa taslağı hazırlamasını sağlayacak bir mekanizma üzerinde anlaşmaya varılması olarak sıralanabilir.
ABD ve Rusya geçtiğimiz ayın başlarında ‘tarihi bir anlaşmaya’ vardı. Washington’ın şartlar ve içerik açısından taviz vermesi ve Moskova’nın ‘erken toparlanma’ ifadesini şart koştuğu için kararda yeni bir dil benimsenmesi taleplerini kabul etmesinin ardından, sınır ötesi yardıma ilişkin uluslararası kararın kapsamı genişletildi. Kararın, insani faaliyetlerin kapsamının, çatışmalardan etkilenenlerin acil ihtiyaçlarını karşılamanın ötesine geçip su, hijyen, sağlık, eğitim ve konut sektörlerinde erken toparlanma projeleri yoluyla temel hizmetlere yönelik desteği de kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiği kabul edildi. Kararda ayrıca, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in raporunun, ‘özellikle erken toparlanma ve sınır ötesi projeler olmak üzere, BM’nin nüfus alanları arası operasyonlarındaki genel eğilimleri’ içermesi gerektiği belirtildi.
Daha önce Şam’daki BM siyasi misyonu bünyesinde görev yapan Griffiths’in, önümüzdeki saatlerde Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad ile yapacağı görüşme, Şam’ın uluslararası karara ilişkin yorumunu ve önceliklerini dile getirmesi için bir platform oluşturacak. Aynı zamanda bu görüşme, BM’nin yeniden yapılanma projelerine katkıda bulunma ve erken toparlanmada yardım önceliklerini artırmaya odaklanması ihtiyacının yanı sıra sınır ötesi yardımla birlikte Suriye içindeki üç nüfuz alanı arasındaki hatlardan yardımların ulaşmasını kolaylaştırmasını ve hızlandırmasını gerektiriyor.
Şam’ın ayrıca Griffiths’e Batı ülkelerinin ‘tek taraflı’ yaptırımlarına ve Ankara’nın Fırat’ın doğusundaki bir su istasyonunda suyu kesme ve nehrin seviyesini düşürme konusundaki tutumuna karşı daha net bir tavır alınması için baskı yapması bekleniyor.
Bu konuda Şam, sınır ötesi yardıma öncelik veren Washington ve Batılı ülkelerin tutumunun aksine Moskova ve Tahran'ın tutumlarına yakın bir tutum sergiliyor ve bunu bir ‘ölüm kalım meselesi’ olarak görüyor. Guterres raporunda, Suriye tarafı, Washington’ın müttefiklerinin kontrolü altındaki Suriye’nin kuzeydoğu bölgelerine ‘yardımların geçişini engellemekle’ suçlanıyor.
Bunun yanı sıra Batılı ülkeler ‘siyasi süreçte geri dönüşü olmayan bir ilerleme olmadan’ altyapı projelerine veya yeniden yapılanmaya herhangi bir katkıda bulunmayı reddediyor ve Esed rejimini ‘Suriyelilerin çektiği acılardan’ sorumlu olmakla suçluyorlar.
Batı ülkeleri arasında, yaptırımlar, tecrit ve yeniden yapılanmaya katkı üçgeninin, Şam’dan bir takım iç ve jeopolitik tavizler elde etme amaçlı baskı araçları olduğu konusunda genel bir görüş hakim. Batı ülkeleri, Esed rejimini ayrıca ‘muhaliflerin kontrolü altındaki bölgeleri kuşatma altına almak ve Dera'nın suyunu kesmekle’ suçluyorlar.
Suriye ve Batı ülkeleri arasında insani yardımlardan sorumlu bir BM yetkilisi huzurunda yaşanan bu çekişme, şuan için siyaset sahnesine taşınmayacak. Öte yandan Şam yönetimi, ziyareti kolaylaştırma sözü veren Rusya’nın müdahalesine ve Anayasa Komitesi'nin çalışma mekanizması üzerinde anlaşmaya varmasına rağmen BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen ağırlamayı henüz kabul etmedi. Şam'ın Pedersen’i iki nedenden ötürü boykot ettiği açık. Bunlardan birincisi, Pedersen’in son dönemde Dera'nın temsilcileriyle görüntülü görüşmelerin yapılmasına katkı sağlaması, Dera’da sahadaki gelişmelerle ilgili açıklama yapması ve ‘kapsamlı ateşkes’ çağrısında bulunması. İkincisi ise Suriye Anayasa Komitesi’nin rejim Eş Başkanı Ahmed Kuzbari ile Anayasa Komitesi’nin çalışma mekanizması ve Pedersen'in bu yılın başlarında sunduğu belge üzerinde anlaşmaya varma konusundaki müzakere yöntemi.
Öte yandan Pedersen, Cenevre'deki altıncı müzakere turu sırasında ortaya çıkan anayasa komitesinin çalışmalarına başlaması için 5 aşamalı bir mekanizmaya ilişkin Nisan ayı ortalarında Kuzbari'ye ve Suriye Anayasa Komitesi'nin muhalif Eş Başkanı Hadi el-Bahra’ya gönderdiği Anayasa Komitesi çalışma mekanizması belgesini müzakere etmek amacıyla Şam'a gitmek istiyor. Bahra, bir takım çekinceleri olsa da belgeyi kabul ederken Kuzbari, Anayasa Komitesi’nin çalışma mekanizmasını tartışmaktan, taslak hazırlama aşamasına geçişin önünde engel teşkil eden bir karşı öneri sundu.
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed 17 Temmuz'da yeni dönemi için yaptığı yemin konuşmasında anayasa taslağının hazırlanması konusundaki tutumunu yenileyerek, “Anayasa ve vatan mücadelesinde birlik olduğunuzu bir kez daha gösterdiniz. Böylece anayasanın tartışma ve pazarlık konusu olmayan bir öncelik olduğunu kanıtladınız” ifadelerini kullandı.
Yeni bir anayasa taslağı hazırlama çabalarının ülkeyi ‘yabancı güçlerin insafına bırakmayı ve Suriye halkını köleler ve binekler topluluğuna dönüştürmeyi’ amaçladığını söyleyen Esed, Suriye Anayasa Komitesi'nin muhalif kanadına atıfta bulunarak bunun da ajanların ya da Türkiye’nin arabuluculuğunun veya bir Türk cephesinin’ katıldığı bir süreç aracılığıyla yapılmaya çalışıldığını öne sürdü.
Moskova ise Şam'ın uluslararası yardım kararıyla ilgili görüşünü Griffiths'e bildireceği için mutlu. Rusya, Batılı muhataplarına ve Pedersen'e cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra Şam'da siyasi reformların yapılacağına söz vermiş ve hatta BM Suriye Özel Temsilcisi’ni Anayasa Komitesi’ni toplaması için acele ettirmişti.
Şimdi Moskova’nın Şam’ı Pedersen’i kabul etmeye ikna etmeye çalışması bekleniyor. Rusya'da Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile görüşen Pedersen ise Suriye Dışişleri Bakanı Mikdad ile önümüzdeki ay sonunda New York’ta yapılması planlanan BM toplantısının oturum aralarında, Suriye'deki cumhurbaşkanlığı seçimleri, ABD ve Rusya arasında uluslararası yardım konusundaki uzlaşı ve ABD'nin Afganistan'dan çekilmesi sonrası BM himayesinde siyasi çözüm çalışmalarına ve Cenevre sürecine geri dönme konusunu görüşebilir.



Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
TT

Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)

Cezayir’de Kabiliye bölgesi, ayrılıkçı “MAK” hareketinin Fransa’da ilan etmeyi planladığı “bağımsız Kabiliye devleti” girişimine karşı dikkat çekici bir toplumsal mobilizasyona sahne oldu. Cezayir yönetiminin, ülkenin toprak bütünlüğünü hedef almakla suçladığı bu girişime karşı bölgede çeşitli protesto ve farkındalık faaliyetleri gerçekleştirildi.

Başkent Cezayir’in yaklaşık 250 kilometre doğusunda bulunan ve Kabiliye’nin en büyük kentlerinden biri olan Becaia (Bejaia) vilayetinde, vatandaşlar ve yerel aktörler ulusal birliğe zarar verecek her türlü projeye karşı olduklarını ortaya koyan çok sayıda inisiyatif gerçekleştirdi. Kent genelinde çok sayıda ev ve iş yerinin cephelerine Cezayir bayraklarının asıldığı gözlemlendi.

Becaia Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından “Cezayir tek ve bölünmezdir” sloganıyla düzenlenen, ulusal bayraklarla süslenmiş araçlardan oluşan bir konvoy, kent merkezinden hareket ederek çeşitli cadde ve köyleri dolaştı. Öte yandan Becaia Üniversitesi öğrencileri yayımladıkları bildiride, ayrılıkçı MAK hareketinin projesini reddettiklerini belirterek, “Cezayir’in birliği ve egemenliğine” olan bağlılıklarını vurguladı.


HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.


Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
TT

Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)

Tunus’ta bir adamın polis kovalamacasının ardından ailesinin ifadesine göre kendisine uygulanan şiddet sonucu hayatını kaybetmişti. Reuters'a konuşan görgü tanıkları, Tunus polisi ile bir kişinin uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybetmesini protesto eden öfkeli gençler arasında dün gece üst üste ikinci kez çatışmaların çıktığını söylediler.

Tunus’taki bu tür şiddetin karıştığı protesto gösterileri, ülkede 2011 yılındaki Arap Baharı ayaklanmalarını tetikleyen devrimin yıl dönümü yaklaşırken yetkililer arasında protestoların diğer bölgelere de sıçrayabileceği endişesini artırıyor.

Tunus, çeşitli alanlarda artan protestolar ve grevlerin yanı sıra Tunus Genel İşçi Sendikası'nın gelecek ay ülke çapında grev çağrısı yapmasıyla birlikte, siyasi ve sosyal gerilimin tırmandığı bir dönemden geçiyor.

Son haftalarda, binlerce protestocu, ülkenin güneydeki Gabes kentinde hava kirliliğinin başlıca kaynağı olduğunu söyledikleri bir kimya fabrikasının kapatılması talebiyle protesto gösterisi düzenledi.

Öte yandan polis şiddeti sonucu öldüğü iddia edilen adamın yakınları, şahsın ehliyetsiz motosiklet sürerken polis tarafından takibe alındığı, dövüldüğü ve hastaneye kaldırıldığını, ancak daha sonra hastaneden kaçtığını, ancak dün kafasındaki bir kanama nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.

Olayla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Yerel kaynaklar ve basın, Kayravan Valisi’nin durumu yatıştırmak amacıyla, dün hayatını kaybeden kişinin ailesini ziyaret ettiğini ve hangi şartlarda öldüğünü belirlemek ve sorumluları tespit etmek için soruşturma açma sözü verdiğini bildirdi.

İnsan hakları örgütleri, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i muhaliflerini bastırmak için yargı ve polisi kullandığını iddia ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Said, hakkındaki bu suçlamaları kategorik olarak reddediyor.