Fas ve Cezayir arasındaki ipler neden koptu?

Rabat, Cezayir’e “Polisario Cephesi”ni güçlendirmek de dahil olmak üzere bir dizi suçlama yöneltiyor

Fas-Cezayir ilişkileri, anlaşmazlıkların üst üste birikmesinden ötürü uzun süredir devam eden bir çöküşe tanık oluyor (AFP)
Fas-Cezayir ilişkileri, anlaşmazlıkların üst üste birikmesinden ötürü uzun süredir devam eden bir çöküşe tanık oluyor (AFP)
TT

Fas ve Cezayir arasındaki ipler neden koptu?

Fas-Cezayir ilişkileri, anlaşmazlıkların üst üste birikmesinden ötürü uzun süredir devam eden bir çöküşe tanık oluyor (AFP)
Fas-Cezayir ilişkileri, anlaşmazlıkların üst üste birikmesinden ötürü uzun süredir devam eden bir çöküşe tanık oluyor (AFP)

Naoufel Cherkaoui
Fas-Cezayir ilişkileri, sınır ihtilafı sonucu ortaya çıkan ve bugüne kadar devam eden anlaşmazlıkların üst üste birikmesinden ötürü uzun süredir devam eden bir kopuşa tanık oluyor. O zamandan beri, iki ülkenin rejimleri birbirine düşman kesildi. İki rejim de bölgesel ve kıtasal liderlik için adeta bir yarış içerisinde. Ayrıca birbirlerine karşılıklı suçlamalarda bulunuyorlar ve birbirlerinin çıkarlarını baltalayacak şekilde bölgesel, kıtasal ve uluslararası örgütlerde ittifaklar kurmaya çalışıyorlar.
İki ülkenin ilişkilerinin bozulmasındaki son gelişme, Cezayir Dışişleri Bakanı Ramtane Lamamra'nın geçtiğimiz salı günü yaptığı açıklama oldu. Lamamra açıklamasında “Fas’ın Cezayir’e yönelik devam eden düşmanca eylemlerinden ötürü Cezayir’in Fas’la diplomatik ilişkilerini kestiğini” duyurdu. Bakan Rabat'ın Cezayir'de son zamanlarda çıkan yangınlarda parmağı olan iki terör örgütüne destek vermesinden ötürü iki ülke arasındaki ilişkilerin bozulmasından Fas'taki karar mercilerini sorumlu tuttu. Cezayirli Bakan, Fas ile ilişkilerin kesilmesinin iki ülkenin vatandaşlarının zarar göreceği anlamına gelmediğini ve konsoloslukların her zamanki görevlerini yerine getirmeye devam edeceklerini belirtti.
Fas Başbakanı Sadeddin el-Osmani Cezayir’in kararına ilişkin yaptığı ilk açıklamada, Cezayir’in yaklaşımı karşısında şaşırdığını ve bu adımın Fas Kralı 6’ncı Muhammed’in uzlaşmak ve Cezayir’deki kardeşlerle koşulsuz bir şekilde diyaloğa girmek için elini uzattığı üçüncü davetinin ardından gelmesinden ötürü oldukça üzgün olduğunu dile getirdi.
Cezayir Dışişleri Bakanı karardan iki ülke vatandaşlarının çıkarlarının "etkilenmeyeceğini" vurgulasa da, Fas buna karşılık başkent Cezayir'deki büyükelçiliğini, içinde çalışan diplomatik personelin Fas’a geri dönmesi koşuluyla kapatma eğilimi gösteriyor. Ancak Fas diplomatik kaynaklarına göre Cezayir, Oran ve Sidi Bil Abbas’taki Fas konsoloslukları açık kalacak.
Diğer taraftan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Fas ve Cezayir'i aralarındaki anlaşmazlıkları çözmeye çağırdı. BM Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric yaptığı açıklamada “Genel Sekreter iki komşu ülkeyi, bölgede barış ve istikrar arayışı da dahil olmak üzere, ilişkilerini düzeltme yolunda ilerleme kaydedecekleri bir yol bulmaya teşvik ediyor” ifadelerini kullandı.

İlişkilerin tekrar kesilmesi
Cezayir'in Fas ile ilişkilerini kesme kararı, birçok farklılık ve çatışmanın birikmesinden ötürü iki ülkeyi ilişkilerin kopma aşamasına götürüyor. Ancak iki ülkenin böyle bir aşamaya girmesi ilk değil.
Zira Fas, 1976 yılında Cezayir'in "Sahravi Cumhuriyeti"ni (Sahra Arap Demokratik Cumhuriyeti-SADR) tanıdığını ilan etmesini protesto etmek için doğudaki komşusu ile ilişkilerini kesmişti. Bu, merhum Fas Kralı 2’nci Hasan'ın, Fas’ın kendi topraklarındaki İspanya işgali sona erdikten sonra topraklarının bir parçası olarak kabul ettiği Batı Sahra bölgesini geri almak amacıyla 350 bin kişinin katıldığı Yeşil Yürüyüş'ü düzenlemesinden bir yıl sonra yaşanmıştı.
Öte yandan Rabat, Cezayir'in Fas'ın güney topraklarını (Batı Sahra’yı) geri alması karşısındaki içerleyişinden hoşlanmazken, yapılan analizler, Cezayir'in Batı Sahra bölgesindeki potansiyel maden ve petrol zenginliklerinin yanı sıra Atlantik Okyanusu'nda bir çıkış yoluna sahip olmak istediğini gösteriyor. Fas, Cezayir'in kendi topraklarında "Polisario Cephesi"ne müsamaha göstermesinden ve onlara para ve silah yardımında bulunmasından rahatsız oluyor. Rabat, terör örgütü olarak kabul ettiği Polisario Cephesi ile Batı Sahra’nın egemenliği hususunda sürtüşmeler yaşıyor.

Suçlamalar
Cezayir Cumhurbaşkanlığı Yüksek Güvenlik Konseyi, ülkede meydana gelen bir dizi yangından sonra genel durumu değerlendirmek üzere 18 Ağustos'ta yaptığı olağanüstü toplantının ardından bir açıklama yapmıştı. Cumhurbaşkanlığı açıklamasında “İki terörist grubun (El-Kabail (Kabileler) Bağımsızlık Hareketi'nin (MAK) ve Reşad Hareketi) yangınların çıkmasında parmağı olduğunun ve merhum Cemal bin İsmail’in suikastına karştığının” tespit edildiğine işaret etmişti.
Cumhurbaşkanlığı tarafından yayınlanan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Yüksek Güvenlik Konseyi, güvenlik güçlerinin iki suça karışan diğer kişileri ve kamu güvenliğini ve ulusal birliği tehdit eden iki terör hareketinin tüm üyelerini yakalamak üzere yürüttükleri çalışmaların, iki örgütün, özellikle de Fas ve Siyonist oluşum başta olmak üzere yabancı taraflardan destek ve yardım alan MAK’ın kökü kazınana dek yoğunlaştırılmasına karar verdi.”
Ayrıca açıklamanın devamında Fas tarafından Cezayir’e yönelik sürekli tekrarlanan düşmanca faaliyetlerin, iki ülke arasındaki ilişkilerin gözden geçirilmesini ve batı sınırlarındaki güvenlik tedbirlerinin artırılmasını gerektirdiği belirtildi.

Karşıt suçlamalar
Öte yandan Fas da doğudaki komşusuna bazı suçlamalar yöneltti. Kum Savaşı sırasında askeri bir çatışma derecesine varan sınır paylaşımı konusundaki anlaşmazlık yüzünden iki rejim arasında oluşan husumetin ardından Fas, Cezayir’i topraklarından bir kısmını isteyen Polisario Cephesi’ni ciddi bir mali destek vererek güçlendirmeye çalışmakla suçluyor. Ayrıca Rabat, Cezayir istihbaratını, 1994 yılında Marakeş'teki Atlas Asni Oteli’ne yapılan bombalı saldırıya karışmakla da suçluyor. Rabat bu olayın ardından Cezayir vatandaşlarından vize talep etmeye başladı. Cezayir yetkilileri ise buna Fas ile kara sınır kapılarını kapatarak karşılık verdi.
Aynı zamanda Rabat Cezayir istihbaratını, Polisario Cephesi lideri İbrahim Gali’nin sahte bir kimlikle gizlice İspanya’daki bir hastaneye yatırılmasını sağlamak için Madrid'le işbirliği yapmakla suçluyor. Fas, Cezayir'in Batı Sahra'nın kendi kaderini tayin etme ilkesini desteklediği bir dönemde, Fas'ın BM Büyükelçisi'nin Kabiliye bölgesinin bağımsızlığına verdiği desteğe itiraz etmesini de garip karşılıyor.
Cezayir'in İsrail ile ilişkilerini herhangi bir şekilde normalleştirmeyi reddettiği ve İsrail pasaportu sahiplerini ülkeye almayı reddettiği bir zamanda, Fas medya kuruluşları Fransa merkezli Mediapart dergisinin ortaya çıkardığı bir skandalın yayılmasına odaklandı. Dergi 2014 yılında Cezayir generalleri ve İsrail arasında gizli bir anlaşma yapıldığını ortaya çıkararak, Cezayir’in gizli kalması şartıyla Mısır’ın arabuluculuğunda İsrail ile ticari bir anlaşma imzalamayı kabul ettiğine işaret etti.

Yakıt savaşı
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Cezayir'in Medgaz boru hattı aracılığıyla İspanya'ya petrol tedarik edip sözleşmenin sona erdiği ekim ayında Fas topraklarından geçen boru hatlarını devre dışı bırakma niyetinde olduğuna dair haberler geliyor. Geçtiğimiz aylarda Cezayir’in, kendisini İspanya ve Fas’a bağlayan sözleşmenin yenilenmesini istemediğine dair spekülasyonlar çıkmıştı. Ancak Cezayir Enerji Bakanı Muhammed Arkab, geçtiğimiz perşembe günü İspanya'nın Cezayir Büyükelçisi Fernando Moran Calvo-Sotelo ile yaptığı görüşmede, Cezayir'in kendisini doğrudan İspanya'ya bağlayan "Medgaz" boru hattının kapasitesini artırma projesi gibi başlattığı son projelerle İspanya pazarına yapılan doğal gaz tedarikinin güvenliğini sağlamak için gösterdiği çabalardan bahsetti.



Mısır'ın İsrail'e yönelik eleştirilerinin artmasının ardında ne var?

Kuzey Sina vilayetinin doğusunda, Gazze Şeridi sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafında konuşlu Mısır askerleri, 20 Ekim 2023 (AFP)
Kuzey Sina vilayetinin doğusunda, Gazze Şeridi sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafında konuşlu Mısır askerleri, 20 Ekim 2023 (AFP)
TT

Mısır'ın İsrail'e yönelik eleştirilerinin artmasının ardında ne var?

Kuzey Sina vilayetinin doğusunda, Gazze Şeridi sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafında konuşlu Mısır askerleri, 20 Ekim 2023 (AFP)
Kuzey Sina vilayetinin doğusunda, Gazze Şeridi sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafında konuşlu Mısır askerleri, 20 Ekim 2023 (AFP)

Amr İmam

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah el-Sisi, Gazze Şeridi'ndeki savaşı ‘sistematik bir soykırım’ olarak nitelendirdi ve bu sözleri bazılarını şaşırttı. Sisi, 5 Ağustos'ta Kahire'de Vietnamlı mevkidaşı ile düzenlediği basın toplantısında, savaşın artık tek amacının Gazze halkını öldürmek ve Filistin meselesini tamamen ortadan kaldırmak olduğunu vurguladı.

Sisi’nin açıklamaları, Mısır Dışişleri Bakanlığı'nın katılaşan tutumunda kendini gösterdi. Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati 9 Ağustos'ta yaptığı açıklamada aynı ifadeyi kullandı. Mısır'ın Gazze halkının yerinden edilmesini önlemek için her yolu deneyeceğine söz verdi.

Bu katı açıklamalar, Mısır'ın Hamas ile İsrail arasındaki dolaylı ateşkes müzakereleri ve esir takasında baş arabulucu olarak benimsediği ılımlı tavrından açık bir dönüş olduğunu yansıtıyor. Mısır, her zaman sözlerini özenle seçmiş, tarafsızlığını korumuş ve çatışmanın herhangi bir tarafını kızdırmaktan kaçınmıştı. Mısırlı yetkililer, savaşa ve İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki eylemlerine karşı olduklarını defalarca kez dile getirmiş olsalar da Kahire'nin buradaki yıkımı ve can kayıplarını bu kadar sert bir dille tanımlaması ilk kez oluyor.

Mısır'ın tutumundaki gelişmeleri yakından takip edenler için bu dönüşüm pek de şaşırtıcı gelmeyebilir. Ancak zamanlaması özel bir önem taşıyor. Çünkü bu açıklamalar, Mısır'ı karmaşık bir duruma sokan gelişmelerin ardından yapıldı ve Mısır-İsrail ilişkilerinin geleceği hakkında soru işaretleri yaratıyor.

Hayal kırıklığı

Mısır'daki son öfke dalgası, Hamas ve İsrail arasında aşamalı bir anlaşmaya varmak için Mısır ve Katar'ın ortak arabuluculuk çabalarının başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından patlak verdi. Bu anlaşma, Hamas da dahil olmak üzere Gazze'deki silahlı gruplar tarafından alıkonulan İsrailli rehinelerin aşamalı olarak serbest bırakılmasını ve savaşı tamamen sona erdirebilecek bir ateşkesin sağlanmasını garanti edebilirdi.

Mısır’ın ulusal güvenliğine yönelik tehditlerin yanı sıra, bu gelişmeler Gazze’deki insani durumun ciddi şekilde kötüleşmesiyle de aynı zamana denk geliyor. Yardım miktarı hala yetersiz kalıyor.

Kahire ve Doha, geçtiğimiz mart ayından beri bu düzenleme için baskı yapıyordu. İsrail, geçtiğimiz mart ayında iç siyasi manevralar ve iktidar koalisyonunun çıkarları uğruna, Gazze'ye yönelik bombardımanların ardından iki aydan kısa süren itidalli sakinlik dönemini bozarak ilk ateşkes anlaşmasını aniden sona erdirdi.

Mısırlı müzakereciler, çatışmanın devam etmesinin rehineleri tehlikeye atması pahasına olsa bile İsrail'deki iktidar koalisyonunun siyasi çıkarlarına hizmet ettiğine ikna olmuş durumdalar. Bu yüzden ABD'nin Kahire'de Hamas ile İsrail arasındaki görüşmelerin başarısız olduğunu açıklaması şaşırtıcı olmadı. Kahire, İsrail'deki bazı aşırı sağcı liderlerin savaşı, İsrail topraklarını genişletmek ve Filistinlilerin kendi devletlerini kurma arzularını tamamen bastırmak için nadir ve bir daha tekrarlanmayacak fırsat olarak gördüklerine inanıyor.

Öte yandan Beyaz Saray'da bu emellere sempati duyan bir başkan görev yapıyor. Bu Başkan daha önce İsrail'in Ortadoğu haritasında çevresindeki geniş topraklara kıyasla sadece ‘küçük bir nokta’ olduğunu üzülerek ifade etmişti. Gazze'deki savaşın ahlaki gerekçesi, orada dökülen kanın ağırlığı altında neredeyse tamamen ortadan kalkmış olsa da İsrail hükümetinin sağcı bakanları bu gerekçenin henüz tamamen ortadan kalkmadığını düşünüyor. Onlar, ABD Başkanı Donald Trump'ın desteğini ve bu gerekçenin kalıntılarını, bölgesel genişlemeye devam etmek için kullanmaya çalışıyorlar. Bu strateji, son olarak İsrail Güvenlik Kabinesi'nin Gazze'yi tamamen işgal etme kararında açıkça ortaya çıktı.

zscdfg
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Kahire'de Fransız mevkidaşı Emmanuel Macron ile düzenlediği ortak basın toplantısında konuşurken, 25 Ekim 2023 (AP)

İsrail'in işgal altındaki Batı Şeria'da Filistinlilere yönelik saldırılarının artmasıyla birlikte Gazze'nin kontrolünün tamamen ele geçilmesi, Filistin devleti kurma hayalini fiilen sona erdirir. Bu strateji, birçok ülkenin önümüzdeki ay Filistin devletini tanımaya hazırlandığı bir dönemde ortaya çıkıyor. Bu da işgalci İsrail’in, beklenen bu açıklamaları önlemek için proaktif bir adım olarak Gazze Şeridi’ni tamamen işgal etme planını yaptığına işaret ediyor.

Kahire için ise tüm bunlar diplomatik bir rahatsızlıktan öte, Mısır'ın ulusal güvenlik çıkarlarını doğrudan ilgilendiren bir mesele ve öfkenin artmasının temel nedeni de bu.

Baskı artıyor

Bu gelişmelerin Mısır'ın ulusal güvenliğine oluşturduğu tehdidin yanı sıra, ki bunu daha sonra ayrıntılı olarak ele alacağız, bu gelişmelere Gazze'deki insani durumun ciddi şekilde kötüleşmesi eşlik ediyor. Savaşla kavrulmuş topraklara giren yardım miktarı halen yetersiz. ABD'nin desteklediği, Gazze İnsani Yardım Vakfı (GHF) olarak bilinen dağıtım mekanizması, büyük bir başarısızlık olduğunu kanıtladı. Bazı durumlarda bu merkezler, yardım bekleyen çaresiz insanlar için ölüm tuzağına dönüştü. Gazze şu anda kıtlığın eşiğinde, hatta belki de çoktan kıtlığa girmiş durumda.

Mısır'ın Gazze Şeridi’ne insani yardımları gönderme konusundaki ısrarı, Gazze’yi yaşanabilir kılma yönündeki stratejik hedefine dayanıyor. Bu hedef, İsrail'in Gazze'yi yaşanmaz hale getirmeyi amaçlayan açık planına karşı bir meydan okumadır.

Bu koşullar altında, özellikle Hamas, Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) ve şaşırtıcı ve ironik bir şekilde İsrail tarafından organize edilen geniş çaplı bir dezenformasyon kampanyasının ortasında dikkatler Mısır'ın Gazze'ye yardım sağlama rolüne çevrildi. Söz konusu kampanya, İsrail'in Gazze'deki insani felaketten sorumlu olduğunu gizlemek ve suçu Mısır'a atmak amacıyla başlatıldı. Bu kara propaganda, bu ayın başlarında, onlarca siyasal İslamcının Mısır’ın Tel Aviv Büyükelçiliği önünde protesto düzenleyerek Kahire'yi Gazze'ye ‘abluka’ uyguladığı suçlamasıyla zirveye ulaştı.

Bu hareketler Mısır üzerinde baskı yaratmakla kalmadı, aynı zamanda onu savunma pozisyonuna da soktu. Son haftalarda Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi bu iddiaları defalarca kez yalanladı. Hatta 28 Temmuz'da televizyon ekranlarından yaptığı konuşmanın tamamını Mısır'ın yardım ulaştırma çabalarını açıklamaya ayırdı. Kahire için bu mesele sadece imajını değil, ulusal güvenliğini de ilgilendiriyor. Mısır, Gazze ile tek doğrudan kara bağlantısı olan Refah Sınır Kapısı’nı kendi tarafında her zaman açık tutuyor. Ancak Gazze tarafı, 2023 yılının mayıs ayından bu yana İsrail’in işgali altında. İsrail bu adımı Mısır'ın Gazze ile bağlantısını kesmek ve Gazze konusunda stratejik etkisini azaltmak amacıyla attı.

fgr
Gazze Şeridi sınırındaki Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafında zırhlı araç kullanan Mısırlı askerler, 23 Mart 2024 (AFP)

Yardım konvoyları, giriş izni verilmeden önce Mısır'ın Sina yarımadasında günlerce, hatta haftalarca beklemek zorunda kalıyor. Çoğu zaman, kamyonlar Refah Sınır Kapısı’ndan geçtikten sonra tam yükle geri dönmek zorunda kalıyor. İsrail'in kontrolündeki Kerem Şalom Sınır Kapısı’ndan İsrail'e onlarca kilometre yol kat ediyorlar, fakat İsrailli yetkililer yüklerini kabul etmiyor. Al Majalla olarak 2023 yılının kasım ayı sonlarında Refah Sınır Kapısı’na yaptığımız ziyarette, yardım konvoylarının Gazze'ye girmesine izin verilmeden önce Sina Yarımadası’nın kuzeyinde yaşadıkları ciddi gecikmeleri ve karşılaştıkları lojistik engelleri yerinde inceledik.

Mısır'ın Gazze Şeridi’ne insani yardımları gönderme konusundaki ısrarı, Gazze’yi yaşanabilir kılma yönündeki stratejik hedefine dayanıyor. Bu hedef, İsrail'in Gazze'yi yaşanmaz hale getirmeyi amaçlayan açık planına karşı bir meydan okumadır. Kahire, Gazze Şeridi’ndeki insani koşulların dayanılmaz hale gelmesinden korkuyor. Bunun yol açacağı toplu göç, sadece Mısır'da insani bir acil durum yaratmakla kalmayacak, aynı zamanda Gazze'nin İsrail lehine kalıcı olarak terk edilmesinin ve kaybedilmesinin de önünü açacak.

Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, 5 Ağustos'ta yaptığı açıklamada, Mısır'ın Gazze halkının yerinden edilmesi için bir platform olarak kullanılmayacağını vurguladı. Birkaç gün sonra da İsrail'in Gazze’yi tamamen işgal etme planını açıkça reddetti.

Barut fıçısı

İsrail Güvenlik Kabinesi'nin bu ayın başlarında aldığı ve Gazze Şeridi’nde şu an kontrol ettiği yüzde 75'lik alanı genişletme kararı, sonunda tam işgale ve Mısır ile ilişkilerde gerginliğin artmasına yol açarak, gerginliğin patlayıcı bir noktaya dönüşme riskini artırdı. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre plan, Gazze şehrinin kuzeyinde yaşayan yaklaşık bir milyon kişinin, Mısır sınırına birkaç kilometre uzaklıktaki Gazze Şeridi'nin güneyine zorla yerleştirilmesini öngörüyor. Ancak bu, halihazırda kötü olan insani durumu daha da kötüleştirecek.

İsrail ordusu, geriye kalan Hamas üyelerinin peşine düşmek için güneye doğru ilerledikçe, özellikle şu anda gıda ve temel ihtiyaç maddelerine getirilen kısıtlamalar nedeniyle, Gazze'nin güneyindeki durum kaçınılmaz olarak daha da vahim hale gelecek. Bu koşullar, Filistinlilerin Mısır'ın Sina Yarımadası'na toplu göçüne yol açabilir. Ancak böyle bir durum, Kahire'deki karar alıcılar için kabus senaryosu niteliğinde. Kahire'deki karar alıcılar, 7 Ekim 2023'te savaşın patlak vermesinden bu yana bu olasılığa karşı uyarıyorlar.

8ı9
İsrail'in Gazze şehrinin ed-Derec Mahallesi’ne düzenlediği bombardımanda yıkılan binaların enkazından kurtarılabilecekleri arayan Filistinliler, 16 Temmuz 2025 (AFP)

Mısır için bu sadece bir insani kriz değil, 1979 tarihli İsrail-Mısır Barış Antlaşması’nın da doğrudan ihlali anlamına gelecek. Cumhurbaşkanı Sisi, 2023 yılının mart ayında bu konuya değinerek, Filistinlileri Sina Yarımadası’na sürme girişimlerine karşı uyarmıştı. Daha önce İkinci Saha Komutanlığı ve Askeri İstihbarat Başkanlığı görevlerini yürüten Kuzey Sina Valisi'nin açıklamaları Mısır'ın bu konudaki ciddiyetinin bir göstergesiydi. Mısır'ın topraklarına yapılacak herhangi bir saldırıya aşırı güçle karşılık vereceğini vurgulayan bu açıklamaların hafife alınması mümkün değil.

Cumhurbaşkanı Sisi, 5 Ağustos'ta yaptığı açıklamada, Mısır'ın Gazze halkının yerinden edilmesi için bir platform olarak kullanılmayacağını vurguladı. Birkaç gün sonra da İsrail'in Gazze’yi tamamen işgal etme planını açıkça reddetti. Bu kararlı tutum, İsrail'in Gazze'deki hedeflerine ciddi bir engelle karşılaşmadan ilerleyip ilerleyemeyeceği konusunda soru işaretleri yaratırken, iki ülkeyi de bir taraf geri adım atmadıkça olası bir çatışma rotasına sokuyor. Taraflardan hangisinin sonunda taviz vereceği, İsrail'in en azından şimdilik mevcut sınırları içinde kalıp kalmayacağı ya da sınırlarının tüm bölgesel manzarayı yeniden şekillendirecek kalıcı bir değişikliğe uğrayıp uğramayacağı belirleyecek.