Otomotiv endüstrisi ağustosta 2,4 milyar dolarlık ihracat yaptı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Otomotiv endüstrisi ağustosta 2,4 milyar dolarlık ihracat yaptı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Türkiye'nin ihracatının 15 yıldır sektörel bazda birincisi olan otomotiv endüstrisi, ağustos ayında 2,4 milyar dolarlık ihracata imza attı.
Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliğinden (OİB) yapılan açıklamaya göre, otomotiv endüstrisi, ağustos ayında geçen yılın aynı dönemine kıyasla dış satımını yüzde 57 artırarak 2,4 milyar dolarla toplam ihracattan yüzde 12,8 pay aldı.
Yılın 8 ayında ihracatını, 2020 Ocak-Ağustos'a göre yüzde 29 artıran sektör, 18,8 milyar dolar dış satım gerçekleştirdi.
Ağustos ayında en fazla ihracat yüzde 23 artış ve 311,2 milyon dolarla Almanya'ya yapıldı. Almanya'yı, geçen yıl aralık ayında imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması sonrasında tüm sektörlerin hedef pazarı haline gelen Birleşik Krallık takip etti. Birleşik Krallık'a ihracat, yüzde 211 artışla 297,4 milyon dolar olarak kayıtlara geçti.
Bu ülkeleri, yüzde 76 artış ve 260 milyon dolar ihracatla Fransa, yüzde 174 yükseliş ve 185,6 milyon dolar dış satımla Slovenya, yüzde 53 artış ve 179 milyon dolar ihracatla İtalya takip etti.
Ağustos ayında "tedarik endüstrisi" ihracatı yüzde 31 artarak 956 milyon dolar oldu. "Binek otomobil" ihracatı yüzde 61 artarak 653 milyon dolara, "eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlar" dış satımı yüzde 149 yükselerek 592 milyon dolara, "otobüs-minibüs-midibüs ihracatı da yüzde 47 artarak 117,5 milyon dolara ulaştı.

Avrupa'nın binek otomobil talebi artıyor
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının etkilerinin azalmasıyla toparlanmaya başlayan Avrupa ülkelerinde binek otomobile talep yükseldi.
Binek otomobillerde geçen yılı aynı ayına göre ağustosta Almanya'ya yüzde 89, Fransa'ya yüzde 123, Birleşik Krallık'a yüzde 204, Slovenya'ya yüzde 88, İtalya'ya yüzde 30, İspanya'ya yüzde 35, Polonya'ya yüzde 64 ihracat artışı yaşandı.
Ülke grubu bazında en büyük pazar olan Avrupa Birliği (AB) ülkelerine ihracat ağustosta yüzde 49 artarak 1,52 milyar dolar, AB ülkelerinin toplam otomotiv ihracatındaki payı ise yüzde 62,8 olarak gerçekleşti.
Ağustosta diğer Avrupa ülkelerine yüzde 162, Afrika ülkelerine ise yüzde 47 ihracat artışı görüldü.
Açıklamada görüşlerine yer verilen OİB Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik, tatil dönemlerinin ağustos rakamlarına olumlu yansıdığını belirterek, "Binek otomobile olan dış talebin de artmasıyla tarihimizin en yüksek ağustos ayı ihracatını gerçekleştirmiş olduk. Tüm ürün gruplarında çift haneli ihracat artışı yakaladık" değerlendirmesinde bulundu.



Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

ABD Masters Turnuvası'nda golf izleme, bu oyunu bizzat oynama, masaları gezme ve Mar-a-Lago'da yemek yiyenleri selamlama arasında Donald Trump'ın Bertrand Russell'ı incelemek için çok az zaman bulduğunu tahmin etmek makul olur.

Bu üzücü çünkü Britanyalı filozofun 1922'de yayımlanan Çin Sorunu kitabını özümsemek, sadece bu pasajla bile ona ve Amerika'ya fayda sağlayabilir:

Çin ulusu dünyadaki en sabırlı ulus, yüzyılları diğer ulusların on yılları gördüğü gibi görüyor. Temelde yok edilemez ve beklemeye gücü yeter.

Mandarin dilinde Donald Trump'ın bile dikkatini çekebilecek bir başka kısa ifade de var: Birebir çevrildiğinde "Acı yemek" anlamına gelen "chi ku", şikayet etmeden acı çekmek manasında kullanılıyor.

Russell'ın gözlemlediği gibi, Çin'in kültürünü ve yaklaşımını böyle özdeyişler tanımlar. Bugün Pekin'in, ABD'nin dünyanın en kalabalık ülkesiyle ekonomik rekabetini çarpıcı bir şekilde tırmandırmasına karşı kullandığı stratejinin ardında onlar yatıyor.

ABD Başkanı halihazırda göz kırptı ya da göz kırpıyormuş gibi göründü. Cuma günü Çin, ABD'den ithal edilen mallara uygulanan vergiyi yüzde 84'ten yüzde 125'e çıkararak Trump'ın tarifelerine karşılık verdi. Hafta sonu ABD'nin akıllı telefonları, bilgisayarları ve diğer tüketici elektroniği ürünlerini kendi vergi artışlarından muaf tuttuğu açıklandı. Bu bir geri adım gibi görünüyordu.

ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick ise "Hayır" dedi. Bu ürünler belirli ülkelere uygulananların haricindeki vergilerle yakında karşılaşacaktı. Daha sonra Trump, bir sosyal medya paylaşımında bu ürünlere muafiyet tanınmadığını iddia ederek kararlı bir tavır sergiledi. Büyük harfler ortaya çıktı:

Tarifelere yönelik yürüteceğimiz ulusal güvenlik soruşturmalarında Yarı İletkenlere ve TÜM ELEKTRONİK TEDARİK ZİNCİRİNE bakıyoruz.

Yine de mevcut muafiyet, bir geri adım gibi görünüyordu.

Başkan Şi her zamanki gibi hiçbir şey söylemedi. Gelecek günlerde ve haftalarda daha fazlasını bekleyebiliriz: Bir tarafta kas gösterme ve bağırma, karşı cephede sakin metanet.

Bu, Çin'in sarsılmayacağı anlamına gelmiyor. Trump ve çevresinin hesaplarına göre Çin'in ABD'ye ihtiyacı var. Trump'ın sürekli atıfta bulunduğu bu devasa ticaret dengesizliği olmadan, Çin'in ihracatı için buna denk bir pazar yok. Şi ve çalışma arkadaşlarının, ülkelerinin hızla artan refahı, nüfusunu beslemesi ve aynı zamanda şişen orta sınıfın servetindeki artışı körüklemesi için ABD'ye bel bağladığını düşünüyorlar.

Ticaret söz konusu olduğunda, ABD-Çin mücadelesi yeni bir mesele değil. Hatta Trump ilk döneminde ikisi arasındaki eşitsizliğin üstesinden gelmeye çalıştı. Çin, dış ticareti teşvik etmeyi sürdürürken iç tüketimi ve kendi kendine yetmeyi artırma anlamına gelen "ikili dolaşım" veya "yeni kalkınma modeliyle" yanıt verdi.

Trump ikinci kez şansını deniyor. Ancak daha az odaklanmış bir şekilde, üç hedefi tek bir saldırıya dönüştürüyor: Federal geliri artırmak, Kanada ve Meksika gibi ülkeleri uyuşturucu tedariki gibi finansal olmayan nedenlerle cezalandırmak ve daha eşit bir ticaret dengesi sağlamak. Bu, üç danışman grubunu içeriyordu ve bir karmaşa reçetesi oluşturdu.

Aynı zamanda ekonomiyi siyasetle harmanlamaya çalıştı ve tarifeler söz konusu olduğunda ikisi birbiriyle kaynaşmıyor. Ekonomistlere her zaman tarifelerin kötü bir fikir olduğu, dayatılmaması ve bunlara cevap verilmemesi gerektiği öğretilir. Ancak Trump, Amerika'nın siyasi onayını aldığına ve çoğu Amerikalının kendisini destekleyeceğine inanıyor.

Trump bu hamlenin yaklaştığının sinyalini defalarca verdi. Çinliler hazırlık yapabilmiştir. Trump ilk salvoyu yaptığına göre, Amerika'nın üç hedefi vurmak için bir füze ateşlemeye çalışmasını izleyebilirler.

Trump, Çin'in ticaret fazlasına odaklanırken, ABD yönetiminin kendilerine önemli miktarda borçlu olmasından kaynaklanan kilit bir karta sahip olduklarının bilincindeki Çin, öncesinde Trump'ı ikinci bir devlet ziyaretine davet ederek muhtemelen eldeki tek kartını oynayan Birleşik Krallık'ın aksine, metanetini koruyup güvende kalabilir.

Çin, Amerikan dolarlarını doğrudan elden çıkarmasa da sertliğini başka yollarla ifade edebilir: ABD yatırımlarını yavaşlatarak, daha az yatırım yaparak ve sermayeyi başka yerlere yönlendirerek. Çin'in elindeki bir diğer güvence de üretimdeki küresel hakimiyetinin Amerika'nın finansal hizmetler ve yapay zekadaki hegemonyasıyla eşleşmesi. Dağınık ABD yaklaşımının artırdığı bölünmeden de faydalanabilirler. Avrupa, Pekin'e yaklaşmaya hazırlanma işaretlerini halihazırda gösteriyor.

Her iki süpergücün de canı yanacaktır, bunu yapmayacak kadar birbirlerine bağımlılar. Ancak ABD'nin yüksekten atmasını da bir zafer olasılığı gibi yorumlamak da bir hata olabilir. Bir uzlaşma sağlamak zorundalar. Bunun her iki lidere de itibar kaybettirmeden başarılması kritik önemde.

Trump ne söylerse söylesin ve Şi de ne söylemezse söylemesin, rekabetlerinin nereye varacağı neredeyse kesin.

Independent Türkçe