Gando adlı casusluk dizisi İran’da tartışmalara neden oldu

İran Televizyonu Başkanı Abdülali Ali Askeri (ortada), Devrim Muhafızları tarafından finanse edilen Gando dizisinin oyuncularını onurlandırmak için düzenlenen törende konuşma yaptı. (İran TV)
İran Televizyonu Başkanı Abdülali Ali Askeri (ortada), Devrim Muhafızları tarafından finanse edilen Gando dizisinin oyuncularını onurlandırmak için düzenlenen törende konuşma yaptı. (İran TV)
TT

Gando adlı casusluk dizisi İran’da tartışmalara neden oldu

İran Televizyonu Başkanı Abdülali Ali Askeri (ortada), Devrim Muhafızları tarafından finanse edilen Gando dizisinin oyuncularını onurlandırmak için düzenlenen törende konuşma yaptı. (İran TV)
İran Televizyonu Başkanı Abdülali Ali Askeri (ortada), Devrim Muhafızları tarafından finanse edilen Gando dizisinin oyuncularını onurlandırmak için düzenlenen törende konuşma yaptı. (İran TV)

İran’da önceki hükümeti sert bir biçimde eleştiren ve gerçek olaylarla kurguyu harmanlayan casus dizisi Gando, uzun süren siyasi tartışmaların ardından, aylar sonra tekrar gösterime girdi.
İkinci sezonu birkaç gün önce sona eren dizinin eski bölümleri yeniden yayınlamaya başladı.
Devrim Muhafızları’na övgüde bulunan dizi, 7 hafta boyunca 45’er dakikadan 5 bölüm halinde yayınlandı.
İran Güvenlik Bakanlığı ile Devrim Muhafızları istihbaratı arasındaki çatışmayı ve rekabeti konu alan dizide eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani hükümeti, özellikle de Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ve nükleer anlaşma müzakere ekibi hedef alınarak çeşitli göndermeler yapılıyor.
Tahran yönetimi, Ruhani’nin 2015 yılında İran ile uluslararası güçler arasında imzalanan nükleer anlaşmanın ardından Batı’ya yönelik açılımına hız vermişti. İran Lideri Ali Hamaney’in BM kararlarının öngördüğü ağır yaptırımlar sonrasında ilan ettiği “kahramanca esnekliğin” meyvelerini toplamaya başlamıştı.
Ancak eski ABD başkanı Donald Trump’ın politikaları, İran’daki muhafazakar kanadın ve Devrim Muhafızları’nın bölgesel düzeydeki faaliyetlerini, 2018 itibariyle baltalamaya başladı.
İstihbarat servislerinin rekabetine ışık tutan, Devrim Muhafızları istihbarat servisi ağını ortaya çıkaran ve ABD’li diplomatların bölgedeki faaliyetlerini gözler önüne seren Gando dizisi, yayınlandığı ilk sezondan bu yana hararetli tartışmalara sebep oluyor.
İran Dışişleri Bakanlığı’nın 2016’nın ocak ayında, yani nükleer anlaşmanın uygulanması öncesinde İran asıllı Amerikalı tutukluların serbest bırakılmasındaki rolüne ilişkin şüphelere yer veren dizi ilk sezonun ardından dikkatleri üzerinde topladı.
Dizi, diplomatik telefonlara erişim, bilgisayar sistemlerine giriş ve insansız hava araçları aracılığıyla gözetleme ve dinleme de dahil olmak üzere Batı’nın diplomatik karargahlarında ne gibi yöntemlerle casusluk yapıldığını anlatıyor.
Dizi, ikinci sezon devam ettiği sırada, geçen mart ayında yayınlanan altıncı bölümünün ardından tartışmaları alevlendirdi. Söz konusu bölümde İran’ın nükleer program müzakerelerine katılan ekipte yer alan bir casus ekrana taşındı. Böylece dizi, on üçüncü bölümden sonra herhangi bir gerekçe gösterilmeden ekrandan kaldırıldı.
İran’ın eski Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Devrim Muhafızları tarafından finanse edilen diziye birçok kez tepki gösterdi.

Kahraman istihbarat subayı Muhammed
Gando dizisi adını ülkenin güneydoğusundaki bataklıklarda yaşayan bir timsah türünden alıyor. AFP bu ismin dizide, istihbaratın üst düzey subaylarından olan ve ‘kahraman’ olarak nitelenen Muhammed için kullanıldığını aktardı.
Dizide olaylar, söz konusu türden bir timsahı evinde yetiştiren bir casusun adının bir dosyada yer almasıyla başlıyor.
Muhammed ve meslektaşları dizide, İran topraklarına gelen ve casus olması muhtemel görülen Batılı diplomatları izliyor. Dizide ayrıca İngiliz diplomatlardan bazılarının MI6 servisinden olduğu öne sürülüyor.
Gando, İran’daki önceki hükümetin yozlaşmış bir imajını çiziyor.
Suçlamalar, Zarif ve ekibinin stratejisine destek veren, ABD ve Avrupa’daki İranlı grupların tanınmış isimlerine de yöneltiliyor.
İran yargısı ağustos ayının sonunda, ülkede yayınlanan bazı dizilere ilişkin incelemelerde bulundu. Yolsuzluk ve casusluk suçlamasıyla iki diziye ceza verdi. Yapılan açıklamada “İncelenmekte olan başka dosyalar da var” denildi.
İranlı bir dizi eleştirmenine göre Gando, Ruhani hükümetini istikrarsızlaştırmaya yönelik yürütülen kampanyanın bir parçası.
İran medyası söz konusu dönemde hükümetin, Dini Lider Ali Hamaney’e diziyi kınayan bir mektup gönderdiğini aktardı.
Ardından muhafazakar kanadın sert isimleri, Ruhani hükümetini dizinin askıya alınmasının arkasında olmakla suçladı.
Dizinin 2019’da yayınlanan ilk sezonunda adeta alay konusu olan Cevad Zarif, Gando’yu kendisine hakaret eden, ‘baştan sona yalan’ bir proje olarak nitelendirdi. Dizide yakın arkadaşlarından birine yöneltilen İngiliz casusu suçlamasını da yalanladı.
Kayhan gazetesi ise Gando’da üst düzey yetkililerin yabancı büyükelçiliklerle, özellikle İngiltere Büyükelçiliği ile olan ilişkilerine ışık tuttuğunu vurgulayarak diziyi övdü.
Dizi Devrim Muhafızları tarafından tutuklanan, sürgündeki İranlı muhalif Ruhullah Zem’in Fransa’daki ajanlarca Tahran’a teslim edildiği, 2019’da çölde çekilen bir sahneyle başlıyor. Uzun yıllar Fransa’da yaşayan Zem asılarak idam ediliyor.
AFP’nin aktardığına göre dizide, Tahran’da casus olarak görev yapan İngiliz diplomat Charlotte’un hikâyesine de yer veriliyor.
Devrim Muhafızları’nın karşı istihbarat uzmanları, operasyonlarını son teknoloji ile donatılmış büyük bir salondan yürütüyor.
Devrim Muhafızları’na yakın Fars Haber Ajansı’na göre Charlotte, aslında İsrail adına casusluk yaptığı gerekçesiyle hüküm giyen ve iki yıl gözaltında tutulduktan sonra 2020’de serbest bırakılan İngiliz-Avustralyalı araştırmacı Kylie Moore-Gilbert.
Tasnim Haber Ajansı’nın Savunma ve Güvenlik Muhabiri Hüseyin Deliran ise Twitter hesabından yaptığı paylaşımda İngiliz diplomat Jane Marriott’a ait olduğunu iddia ettiği bir fotoğraf yayınlayarak söz konusu ismin MI6 ajanı olduğunu öne sürdü.

Tabu yıkan sahneler
Dizi, İran’da yaygın olan tabuları yıkmaktan da çekinmiyor. Örneğin İran’da başörtüsü tüm kamusal alanlarda zorunlu olmasına ve aktrislerin de peçe takması gerekmesine rağmen Ermeni- Hıristiyan azınlıktan bir aktrisin canlandırdığı Charlotte bazı iç sahnelerde başı açık olarak görünüyor.

Nükleer müzakereler
Dizinin ikinci sezonunun sonunda, nükleer müzakerelerin konu alındığı bölüm hakkında tartışmalar yaşandı. Dizinin yapımcısı Mücteba Emini, Twitter’dan paylaştığı mesajında “Reform hükümetinde 26 casusun bulunması, dizinin 26 sezon süreceği anlamına geliyor” dedi.
İngiltere’nin yeni Büyükelçisi Simon Shercliff de Twitter hesabından 28 Ağustos’ta paylaştığı Farsça gönderide “Gando’nun ikinci sezonunu gerçekten seviyorum” dedi.
İran Yayın Kurumu’nun başkanı Abdülali Ali Askerî de Twitter’dan pazar yayınladığı mesajla Shercliff’e cevap verdi. “Eğer diziyi takdir ediyorsa BBC’de yayınlanmasını öneriyoruz” ifadesini kullandı.
İranlı bir parlamenter de mecliste yaptığı konuşmada “Gando dizisi ya yalanları ya da doğruları anlatıyor. Eğer yalanları anlatıyorsa yayınlanması engellenmeli, doğruları aktarıyorsa Ruhani yargılanmalı” dedi.

 


İran'da iki halef seçimi krizi: Ilımlılık ve aşırılık oyunu

Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
TT

İran'da iki halef seçimi krizi: Ilımlılık ve aşırılık oyunu

Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)

Refik Huri

Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin helikopter kazasında ölmesi, İran'ı kritik bir dönemde iki halef kriziyle karşı karşıya bıraktı; birincisi zamanından önce gelen cumhurbaşkanının halefi krizi. İkincisi,1979'da İslam Devrimi'nin fitilini ateşleyen İmam Humeyni’den çok daha uzun süre hüküm süren Dini Lider Ali Hamaney'in sağlık durumu sebebiyle zamanı yaklaşan halefini seçme krizi. Hamaney'in halefinin radikal bir din adamı olacağı kesin ve Reisi öne çıkan bir adaydı. Hem Dini Lider hem de Dini Lider’in istediği seçeneğe oy veren Uzmanlar Konseyi çevresinde önemli bir seçenekti. Reisi'nin halefi konusu ise görünürde Reisi, Ahmedinejad ve Hatemi gibi aşırı muhafazakâr veya Rafsancani ve Ruhani gibi reformcu ve ılımlı bir figür olacak din adamı ya da eski Devrim Muhafızları subayı seçeneklerine açık görünüyor.

Sistemin gerçek hesapları arasında hiçbir fark yok. Zira gerçek güç, “ilahi meşruiyete” sahip olan, kayıp ve beklenen “zamanın sahibinin” vekili olan Dini Liderin elinde. Herhangi bir dini rejim gibi, gittikçe daha da aşırılaşma yönünde ilerlemeye mahkûm bir rejimde, Dini Liderin aşırı muhafazakâr olması doğal. Teorik olarak “halk meşruiyetini” temsil eden cumhurbaşkanlığı makamı için muhafazakâr ya da ılımlı adayları seçen de odur. Seçimler, ister iç koşullar isterse dış ilişkilerin görünen yönü olsun, rejimin her aşamadaki ihtiyaçlarına bağlıdır. Dünyada İran’daki “reformcu akımın” başarısı üzerine oynanan bahisler bağlamında yapılan eski ve yeni tartışmalar ise bir nevi kendini kandırmadır. Dini Liderin iradesi olmadan hiçbir reformcu iktidara ulaşamaz. Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, Hasan Ruhani ve onlardan önce İmam Humeyni'nin ölümünden sonra arkadaşı Ali Hamaney'in Dini Lider konumuna gelmesinde önemli rol oynayan Haşimi Rafsancani'de olduğu gibi, iktidara gelip çizilen kırmızı çizgileri aşmaya çalışan herhangi bir reformcu figür izolasyona mahkumdur.

Hamaney, "bugün ülkenin asıl meselesinin ekonomi ve temel zayıf noktasının da ekonomik mesele" olduğunu düşünüyorsa, Reisi'nin halefi ekonomiye odaklanacak, insanları ekonomik durumdan ve uygulanan sosyal kısıtlamaların sertliğinden kaynaklanan toplumsal memnuniyetsizliklerini azaltmaya ikna edecek ılımlı bir şahsiyet olabilir. Ama bunun aksini düşünenler de var. Bunlara göre Reisi'nin Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan, BAE, Katar ve diğerlerine açılma konusunda yaptıkları, ancak ılımlı bir cumhurbaşkanının aksine sorgulanmadan esneklik gösterebilecek katı görüşlü bir cumhurbaşkanı tarafından yapılabilirdi. Pratik olarak Hamaney'in elinde olan anahtar, adayları eleyen ve Reisi'nin aday gösterilmesi sırasında kazanacağı korkusuyla Ali Laricani’nin yarış dışı bırakılmasında olduğu gibi, seçilen adaya tehdit oluşturanların adaylığını önleyen Anayasa Koruma Konseyi'ne ödünç olarak veriliyor. Konsey, eski cumhurbaşkanı Ruhani’nin bile, uzun süredir üyesi olmasına rağmen Uzmanlar Konseyi'ne aday olmaya uygun olmadığına karar vermişti. Bunun nedeni, İmam Humeyni'nin en başından beri İslam Cumhuriyeti'nin en yüksek önceliklerini belirlemiş olmasıdır ve bunlardan en öne çıkanları iki tanedir. Birincisi, "İslam hükümeti velayet ile imanın ikizidir ve düzeni sağlamak bir görev borcudur." İkincisi ise "devrimi ihraç etmek, çünkü rejim kapalı bir ortamda kalırsa kesinlikle yenilgi ile yüzleşecektir." Arap ülkelerindeki Şii milis gruplara “yatırım” yapılması ve Filistin kartına sahip olunmaya çalışılması da bundandır. Bunun hiçbir bölgesel güçte daha önce görülmemiş pratik uygulaması ise Lübnan'da Hizbullah, Irak’ta Haşdi Şabi, özellikle de Hizbullah Tugayları, Seyyid el-Şuhada Tugayı, Kays el-Hazali hareketi, Suriye'de Afganlardan oluşan Fatimiyyun Tugayı ile Pakistanlılardan oluşan Zeynebiyyun Tugayı gibi silahlı mezhepçi ideolojik grupların kurulması, Yemen’de Ensarullah (Husiler), Gazze’de Hamas ve İslami Cihat’ın desteklenmesidir. İran'ın hiçbir şey yapmadan kazanmasını sağlayan da budur. Vekalet ile kazanıyor, vekalet ile savaşıyor ve vekalet ile anlaşıyor. Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı ve Dış Politika Programı Direktörü Susan Maloney'nin söylediği gibi, Tahran'ın bölgede bahse girdiği şey bir kaos sistemidir. Maloney İran'ın stratejisini "güçlü düşmanlarına, özellikle de ABD'ye karşı avantaj elde etmenin ekonomik açıdan ucuz bir yolu olarak, asimetrik savaşa yatırım yapmak" olarak tanımlıyor. Sahne çok çelişkili ve Sovyetler Birliği'nde yaşanan ve onun çöküşüne yol açan duruma benziyor; içeride ekonomik zayıflık, dışarıda güçlü nüfuz ve büyük harcamaların yapıldığı askeri güç. Hamaney'in 2003'te İran penceresinden gördüğü kadarıyla bölgedeki sahne şöyleydi; “Washington yeni bir Ortadoğu yaratma konusunda tamamen başarısız oldu. Bölgenin jeopolitik haritasının köklü bir değişim içinde olduğu doğru ama bu ABD'nin değil, direniş cephesinin yararına bir değişim. Evet, Batı Asya'nın jeopolitik haritası değişti ama direnişin lehine olacak şekilde değişti.” Dahili sahneye gelince, zorlu ekonomik durumdan duyulan memnuniyetsizlik nedeniyle halk seçimlere katılma konusunda isteksiz. Kadınlara başörtüsünün dayatılmasına, sosyal davranışlar ve giyim üzerindeki kısıtlamaların sıkılaştırılmasına karşı gösteriler düzenleniyor. Son parlamento seçimlerine seçmenlerin ancak yüzde 41'i katıldı. Başkent Tahran'da bu oran yüzde 19'du.Türk analist Murat Yetkin, "İran rejimi uzun menzilli füzeler üretebiliyor ama Cumhurbaşkanı Reisi'nin uçağının yerini tam olarak belirleyemiyor" derken abartmıyordu. Aslında İran'ın uçağın düşüşüne ilişkin hikayesi hâlâ eksik. Dahası kazanın gerçek nedenleri, teknik neden veya sisten mi kaynaklandığı, yoksa sabotaj sonucu mu olduğu gibi sorular cevapsız kalacak kadar boşluklarla dolu. Resim net değil; cumhurbaşkanının uçağı düşerken kendisine eşlik eden iki uçak Tebriz'e dönüş yolculuğuna nasıl devam edebildi? Reisi'nin dini lider konumuna gelmesini engellemek için biri bir komplo mu kurdu? Cenaze törenlerinde Şiiliğin abartılı tezahürleri, soruları gülünç hale getirmeye yönelik bir çaba mıydı?

Totaliter rejimlerde gerçeği bilmek zordur. Ancak içeride baskı ve disipline, bölgede ise kaosa bel bağlayan İslami rejim, din adamları ve Devrim Muhafızları arasında karma bir rejim haline geldi. Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor.