Bilim insanları 9. Gezegen'in "gizlendiği" bölgeyi belirledi

Gizemli 9. Gezegen'in, Güneş Sistemi'nin en uzak gezegeni Neptün'ün de çok ötesinde yer aldığı düşünülüyor (NASA)
Gizemli 9. Gezegen'in, Güneş Sistemi'nin en uzak gezegeni Neptün'ün de çok ötesinde yer aldığı düşünülüyor (NASA)
TT

Bilim insanları 9. Gezegen'in "gizlendiği" bölgeyi belirledi

Gizemli 9. Gezegen'in, Güneş Sistemi'nin en uzak gezegeni Neptün'ün de çok ötesinde yer aldığı düşünülüyor (NASA)
Gizemli 9. Gezegen'in, Güneş Sistemi'nin en uzak gezegeni Neptün'ün de çok ötesinde yer aldığı düşünülüyor (NASA)

Bilim insanları, Güneş Sistemi'nin gizemli 9. Gezegen'ini nerede arayacaklarını artık biliyor. Yeni araştırmada varsayımsal gezegenin "saklandığı" düşünülen bölge belirlendi.
Gökbilimciler 5 yıl önce Güneş Sistemi'nde bir gezegen daha bulunduğuna dair bulgulara ulaştıklarını açıklamıştı. Ancak bu gezegene dair kesin bir kanıt bulunmuyordu. Bu nedenle "Gezegen X" diye de adlandırılan teorik gezegen, o zamandan beri bilim camiasında önemli bir tartışma konusu.
Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü'nden Mike Brown, 9. Gezegen'i yıllardır arıyor ve bu alandaki çalışmalarıyla giderek ün kazanıyor. Brown aslında "Plüton'un katili" diye de anılıyor. Zira bilim insanı, Plüton'un bir cüce gezegen olduğunu kanıtlayan isim. Bu kanıtın ardından Plüton, 9. Gezegen statüsünü kaybetmişti.
Henüz hakem onayından geçmeyen yeni araştırmada ise Brown, bu unvanı başka bir gezegene vermeye bir adım daha yaklaştı. Bulgulara göre, bu gezegen gerçekten varsa düşünülenden daha parlak ve daha yakında olabilir. Araştırmacılar buradan hareketle onu daha kolay bulabileceklerini düşünüyor.
Brown, meslektaşı Konstantin Batygin'le kaleme aldığı araştırma makalesinde, 9. Gezegen'i tam olarak nerede arayacaklarını tespit ettiklerini açıkladı.
Gezegenin bulunabileceği bölgeyi gösteren bir harita hazırlayan ikili, varsayımsal gök cisminin kütlesinin Dünya'nınkinden 6 kat fazla olduğunu hesapladı.
Bu araştırma, 9. Gezegen'i, Güneş'e düşünüldüğünden daha yakın kılıyor. Ancak buna rağmen gezegenin Güneş'e uzaklığının, Güneş ve Dünya arasındaki mesafenin yaklaşık 300 katı olduğu tahmin ediliyor.
İkilinin analizinde 9. Gezegenin, Güneş'in etrafındaki yörüngesini 7 bin 400 yılda tamamladığı ifade edildi.
Önceki hesaplamalarsa gezegenin kütlesinin Dünya'nınkinden 10 kat fazla olduğunu ve Güneş etrafındaki dönüşünün 10 bin yıldan fazla zaman aldığını öne sürmüştü.
9. Gezegen'in var olduğu teorisi, 2016'da yine Brown ve Batygin tarafından ortaya atılmıştı. İkili bu iddiayı Güneş Sistemi'nde tuhaf bir şekilde kümelenen küçük buzlu cisimlere dayandırmıştı.
Yeni bir gezegenin tespit edildiği araştırmaların çoğu, onun diğer gezegenler üzerindeki kütleçekim kuvvetini baz alıyor. Örneğin gökbilimciler, Uranüs'ün görünmeyen bir cisim tarafından çekildiğini fark ettiğinde Neptün'ü keşfetmişti.
Öte yandan 9. Gezegen'in sistemdeki diğer gezegenler üzerinde çekim kuvveti bulunmuyor. Ancak iki araştırmacı, uzaktaki kümelenmiş buzlu cisimlerin, büyük bir gezegenden etkilendiği kanaatine varmıştı.
Araştırmacılar işte bu gizemli gökcismini 9. Gezegen diye adlandırmıştı.
Independent Türkçe, Gizmodo, Gadgets



Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
TT

Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)

Dünya'ya beklenmedik kadar yakın bir mesafede devasa bir gaz bulutu keşfedildi. Moleküler gaz bulutu, bilim insanlarına yıldız oluşum sürecini incelemeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Moleküler bulutlar içindeki toz ve gaz kümeleri çökerek yıldızları meydana getiriyor. Hidrojen ve karbonmonoksit molekülleri içeren bu bulutları, yıldız oluşturmalarından önce görmek zorlu bir iş.

Bilim insanları moleküler hidrojen gazı neredeyse görünmez olduğu için bu bulutları ararken karbonmonoksite odaklanıyor. Ancak karbonmonoksit miktarı azsa bulut kolayca gözden kaçabiliyor.

Araştırmacılar yeni keşfedilen moleküler gaz bulutunun bugüne kadar saptanmamasını da buna bağlıyor.

Bulguları hakemli dergi Nature Astronomy'de dün (28 Nisan) yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, bulutu daha önce hiç kullanılmamış bir yöntemle tespit etti. Araştırmacılar, buluttaki hidrojenin yaydığı ultraviyole ışık sayesinde keşfi yaptı.

Güney Kore'nin STSAT-1 uydusunun verilerini inceleyen araştırmacılar, hidrojenin doğal olarak yaydığı uzak ultraviyole ışığı fark etti. Normalde bu spektrumdaki ışığı yakalamak epey zor ancak uydunun spektrografı, bunu analiz edilebilecek dalga boylarına ayırmayı başardı. 

Rutgers Üniversitesi'nden çalışmaya liderlik eden Blakesley Burkhart, "Bu, moleküler hidrojenin uzak ultraviyole emisyonunu doğrudan bularak keşfedilen ilk moleküler bulut. Bu bulut, kelimenin tam anlamıyla karanlıkta parıldıyor" diyor.

Yunan mitolojisindeki şafak tanrıçası Eos'un adı verilen gaz bulutu Dünya'dan sadece 300 ışık yılı uzakta. Yaklaşık 3 katrilyon kilometrelik bu mesafe insan ölçeğinde muazzam bir büyüklüğe denk düşse de galaktik ölçekte çok yakın kabul ediliyor. Dünya'ya en yakın yıldız oluşum bölgesi olan Orion Bulutsusu yaklaşık 1300 ışık yılı uzakta. 

Hilale benzeyen bulutun kütlesi Güneş'in kütlesinin yaklaşık 3 bin 400 katı ve yaklaşık 40 Ay çapına (140 bin kilometre) sahip. 

Makalenin yazarlarından Thomas Haworth "Bu şey adeta kozmik arka bahçemizde ve biz onu kaçırdık" diyor.

Güneş Sistemi'nin yakın çevresini ifade eden Yerel Kabarcık'ta yer alan Eos, bugüne kadar bulunan en yakın moleküler bulut. 

Bilim insanları bu sayede yıldız ve yıldız sistemlerinin nasıl oluştuğunu çok daha iyi anlayabilecekleri bir imkana sahip. 

Burkhart, "Teleskoplarımızla baktığımızda, oluşum aşamasındaki tüm yıldız sistemlerini görebiliyoruz ancak bunun nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak bilmiyoruz" diyerek ekliyor: 

Eos'u keşfetmemiz heyecan verici çünkü artık moleküler bulutların nasıl oluştuğunu ve ayrıştığını, bir galaksinin yıldızlararası gaz ve tozu yıldızlara ve gezegenlere nasıl dönüştürdüğünü doğrudan ölçebiliyoruz.

Araştırmacılar ayrıca yeni yöntemi kullanarak yakınlarda gizlenen başka moleküler bulutları da keşfetmeyi umuyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Thavisha Dharmawardena "Bu teknik yıldızlararası ortam hakkında bildiklerimizi baştan yazabilir, galaksideki gizli bulutları ortaya çıkarabilir ve hatta kozmik şafağın algılanabilen en uzak sınırlarına kadar ulaşabilir" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe, Space.com, CNN, Nature Astronomy