Mısır’dan Türkiye ile diplomatik ilişkileri yeniden başlatma sinyali

Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli, Türkiye ile ilişkilerin yeniden başlaması için ‘askıda bekleyen meselelerin çözülmesi’ şartını koştu.

Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli (Mısır devlet televizyonu)
Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli (Mısır devlet televizyonu)
TT

Mısır’dan Türkiye ile diplomatik ilişkileri yeniden başlatma sinyali

Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli (Mısır devlet televizyonu)
Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli (Mısır devlet televizyonu)

Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli, ülkesinin bu yıl içinde Türkiye ile diplomatik ilişkilerini yeniden başlatabileceğinin sinyalini verdi ancak bunun gerçekleşmesi için “askıda bekleyen meselelerin çözülmesini” şart koştu.
Medbuli, ABD merkezli Bloomberg haber ajansına verdiği mülakatta, “Libya’daki Türkiye (müdahalesi) meselesi, Mısır için asıl mesele olmaya devam ediyor” dedi. Rusya'nın resmi haber ajansı Sputnik'in önceki gün aktardığı habere göre, Medbuli konuşmasının devamında, “Başka hiçbir ülkenin Libya’ya müdahale etmesi veya oradaki kararları etkilemesi gerekmez. Bırakalım da Libyalılar geleceklerine kendileri karar versinler istiyoruz” dedi. Mısırlı ve Türk yetkililer arasındaki istikşafi istişarelere de değinen Medbuli, “Son birkaç ayda birçok hamle yapıldı. Fakat halen çözüm bekleyen bazı meseleler var” ifadelerini kullandı.
Gözlemciler, Medbuli’nin bu açıklamasını, Mısır-Türkiye ilişkilerinin yeniden normalleşmesi yolunda “olumlu bir üslup” şeklinde niteledi fakat bunun devamının gelmesinin “iki ülke arasındaki bazı meselelerin çözümüne bağlı olduğuna” dikkat çekti.
Medbuli’nin açıklaması, Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri’nin iki ülke ilişkileriyle ilgili yaptığı değerlendirmeden sonra geldi. Mısır’ın iki ülke arasındaki ilişkileri normalleştirme noktasında gerekli çözüm ve formüle ulaşmak için heyecanlı olduğunu ifade eden Şukri, ancak halen çözülmesi ve değerlendirilmesi gereken konuların olduğunu belirtmişti.
Mısır cephesinden yapılan bu açıklamalar, Ankara ve Kahire arasındaki istikşafi görüşmelerin ikinci turunun ardından geldi. Görüşmelerin ikinci turu geçen hafta Ankara’da gerçekleşti. Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal ve Mısır Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Hamdi Loza başkanlığındaki heyetler arasında yapılan istikşafi istişarelerin ardından Türkiye Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, “Taraflar, ele alınan konularda ilerleme sağlanmasına ve ilişkilerin normalleştirilmesini teminen ilave adımlar atılmasına ilişkin arzularını teyit etmiş, istişarelerin sürdürülmesinde mutabık kalmışlardır” ifadelerini kullandı.
Görüşmelerden sonra Mısır Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise, “İki heyet ikili konuların yanı sıra Libya, Suriye, Irak, Filistin ve Doğu Akdeniz’deki gelişmeler dahil bazı bölgesel konuları ele aldı” denildi.
İki ülke arasındaki istikşafi görüşmelerin birinci turu 5-6 Mayıs’ta Mısır’ın başkenti Kahire’de düzenlendi. Mısır Dışişleri Bakanlığı söz konusu tarihte gerçekleşen görüşmelerin ardından yaptığı açıklamada, “Görüşmeler açık ve derindi. İki taraf bölgesel meselelerin yanı sıra iki ülke arasındaki meseleleri ele aldı” ifadelerine yer verdi.
Türkiye geçen aylarda, Kahire’nin ‘olumlu’ diye nitelediği bazı adımlar attı. Türkiye’nin İhvan örgütüne destek veren ve İstanbul’dan yayın yapan bazı televizyon kanallarına sınırlama getirmesi ve Mısırlı yetkililere yapılan saldırıları durdurması, Ankara’nın bu yönde attığı adımlar arasında gösterilebilir.
Mısır Dışişleri Bakanı Şukri, Bloomberg’e verdiği röportajda, “Bu aşamada, görüşmelerin ikinci turundan çıkan sonuçları özellikle de ikili ilişkilerin bağlamı ve Türkiye’nin aldığı ve bir nevi iyileştirilmeye ihtiyaç duyan bazı tedbirleri halen değerlendirmemiz gerekiyor. Bu meselelerin çözümünden memnun kaldığımızda, bu durum daha fazla ilerleme sağlamak için kapı açacak. Kahire yaptığı değerlendirmeyi ve taleplerini Türk tarafına sundu. Bence Türk tarafı bunu çok iyi anlayacak ve bu meseleleri halledebilir. İlerlemeye devam etmemiz için bunu yapmasını ümit ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Türkiye geçtiğimiz günlerde Mısır ile karşılıklı büyükelçi atayabileceğinin sinyalini verdi. Bu işaret, Mısır’ın terör örgütü olarak kabul ettiği İhvan örgütünün 2013’teki düşüşüne karşı Türkiye’nin gösterdiği tavır yüzünden iki ülke arasında patlak veren kriz sonucu iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin en alt seviyede seyrettiği 8 yılın ardından geldi.
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, “Deniz yetki alanları ile ilgili onlar (Mısır) da isterse müzakerelere başlarız. Bizimle anlaşırlarsa daha fazla alan elde ederler. Bunlar mümkün olan ve olması gereken şeyler. Ekonomik ilişkimiz her geçen gün artıyor” dedi.

 


Knesset, Batı Şeria'daki bölgelerin ilhakına giden yolu onayladı

İşgal altında bulunan Batı Şeria'daki Ma'ale Adumim yerleşiminde göndere çekilen İsrail bayrağı, 14 Ağustos 2025 (Reuters)
İşgal altında bulunan Batı Şeria'daki Ma'ale Adumim yerleşiminde göndere çekilen İsrail bayrağı, 14 Ağustos 2025 (Reuters)
TT

Knesset, Batı Şeria'daki bölgelerin ilhakına giden yolu onayladı

İşgal altında bulunan Batı Şeria'daki Ma'ale Adumim yerleşiminde göndere çekilen İsrail bayrağı, 14 Ağustos 2025 (Reuters)
İşgal altında bulunan Batı Şeria'daki Ma'ale Adumim yerleşiminde göndere çekilen İsrail bayrağı, 14 Ağustos 2025 (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, şu anda ülkeyi ziyaret eden ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance'in önünde kendisini utandırmamaları için iktidar koalisyonu üyelerine çağrıda bulundu. Diğer yandan Knesset dün Batı Şeria'nın bazı bölgelerine egemenlik uygulanmasına yönelik iki yasa tasarısını onayladı.

Tekliflerden biri Noam Partisi'nden Avi Maoz tarafından, diğeri ise muhalefet partisi Yisrael Beiteinu'nun (Evimiz İsrail) lideri Avigdor Liberman tarafından sunuldu.

İlk yasa tasarısı, 120 milletvekilinin 25'inin (24 hayır) oyuyla kabul edildi. Bu, muhalefetin 52 milletvekilinin tamamı hazır bulunmuş olsaydı tasarıyı reddedebileceği anlamına geliyor. Ancak, 28 milletvekili hazır bulunmadığı için tasarı kabul edildi.

Netanyahu, ilhakı destekleyen Likud Partisi üyelerinden oylamada çekimser kalmalarını istemişti. Mevcut milletvekilleri bu isteğe uydu, ancak eski Knesset Başkanı Yuli Edelstein hariç. Edelstein tasarıyı destekleyerek belirleyici oyu kullandı.

sfrt
ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance, dün Kudüs'te İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya geldi. (AP)

Ultra-Ortodoks Birleşik Tevrat Yahudiliği ittifakının iki fraksiyonundan biri olan Degel HaTorah Partisi’nin, İsrail'i en büyük müttefiki olan ABD ile karşı karşıya getirdiği için yasaya karşı oy kullanması dikkat çekiciydi.

Knesset, Kudüs'ün güneyindeki Ma'ale Adumim yerleşimini derhal ilhak etmeyi ve bu bölge üzerinde tam İsrail egemenliği kurmayı öngören Liberman'ın tasarısını onayladı. Tasarı, 31'e karşı 9 oyla kabul edildi.

“Her gün ilhak uyguluyoruz”

İki tasarı da ilk okumadan geçti. Her birinin yasa haline gelmesi için, bir yıla kadar sürebilecek uzun bir görüşme sürecinden geçmesi gerekiyor.

Knesset yasasına göre, her yasa tasarısı bir parlamento komitesi tarafından incelenip, ilk okuma oylaması için genel kurula yeniden sunulacak, ardından komiteye geri dönüp ikinci ve üçüncü okumadan geçecek.

Ancak, sağ kanattaki ve muhalefetteki girişimciler, iki devletli çözüme direnme çabalarının bir parçası olarak ilhak sürecini sürdürmeye kararlı.

İsrail Eğitim Bakanı Yoav Kisch, hükümet adına ilk tasarıya yanıt vererek, ilhakı ilke olarak destekleyen tutumunu ortaya koydu.

sd
Geçtiğimiz pazartesi günü Filistinliler zeytin hasadı yaparken Ramallah'ın dışındaki bir köyde konuşlanmış İsrail askerleri (AFP)

Kisch şunları söyledi: “Biz ilhak konusunda kararlıyız. Ancak ilhak, muhalefet veya hoşnutsuz siyasi güçlerin önerdiği yasa tasarılarıyla gerçekleşmez. Hükümet olarak, ilhakı her gün, sözlerle değil, sahada eylemlerle uyguluyoruz. Ülkenin işlerini yönetme konusundaki benzersiz yaklaşımımızla, ilhakı daha iyi yollarla gerçekleştireceğiz.”

Avrupa'nın olası tepkisi

İsrail Dışişleri Bakanlığı'ndaki uzmanlar ve eski yetkililer, ilhak yasalarının İsrail'in dünyadaki konumuna ve Avrupa ve diğer Batı ülkelerinde düşmanca tepkilere yol açabileceği konusunda uyarıda bulundu.

İsrail Kanal 12 televizyonu, Dışişleri Bakanlığı Siyasi-Stratejik Departmanı eski direktörü Aliza Bin Noun'un “Baskı artıyor, ancak henüz zirveye ulaşmadık” şeklindeki sözlerini aktardı.

Uzmanlar, Avrupa ülkelerinin Filistin topraklarının ilhakına ya da savaşın genişlemesine karşı İsrail’e karşı atabileceği siyasi adımlara örnekler sundular. Bunlar arasında, Avrupa Birliği (AB) ile İsrail arasındaki ticari, siyasi ve kültürel ilişkileri düzenleyen Ortaklık Anlaşması’nın askıya alınması, Horizon bilim programı kapsamındaki hibelerin durdurulması, İsrailli yetkililerin Avrupa ülkelerine girişine yönelik yasağın genişletilmesi, silah satışının yasaklanması, İsrail’den gelen turistlerden vize talep edilmesi, ekonomik boykot uygulanması (özellikle de yerleşim birimlerinde üretilen ürünlere karşı) ve diğer bazı devletlerin Filistin devletini tanıması yer alıyor.

dfrgthy
İsrail'in aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Batı Şeria'daki Ma'ale Adumim yerleşimini genişletmek için bir harita sunuyor. (Arşiv – AFP)

Aliza Bin Noun, “Dost ülkeler ortaklık anlaşmasını durdurmayı başardılar, ancak onlardan gelen mesajlar, anlaşmanın askıya alınmasına uzun süre karşı çıkmanın mümkün olmayacağı yönünde” dedi.

İsrail'in eski AB ve NATO Büyükelçisi ve İsrail Dışişleri Bakanlığı'nın eski Birleşmiş Milletler (BM) departmanı başkanı Aharon Leshno-Yaar, “İlhak sadece Avrupalıları kızdırmakla kalmayacak, bundan daha fazlasına yol açacak. Bu adım bizi Uluslararası Adalet Divanı'na (UAD) götürecek ve bu da dünyadaki her İsrail vatandaşı için bir tehdit oluşturacak” ifadelerini kullandı.

Leshno-Yaar sözlerini şöyle sürdürdü: “Ayrıca önemli olan, İsrail'e yaklaşmamanın daha iyi olduğu yönünde gelişen atmosferdir. Bu, öncelikle iş adamları, büyük uluslararası şirketler ve akademik çevreler için geçerlidir. Bu çevrelerde, İsrail'deki üniversitelere ve araştırmacılara yönelik açık veya gizli boykotlara yönelik adımlar her gün atılmaktadır. Tehlike budur ve bunlar önceden bilinemeyecek şeylerdir. Bizi endişelendirmesi gereken şey budur ve bu bir gerçeklik haline gelmiştir… Batı Şeria veya Gazze Şeridi'nin bir kısmının ilhakı, Avrupa ülkelerini ciddi adımlar atmaya itecek ve dünya tarafından çok ciddi bir suç olarak değerlendirilecektir. Avrupa'nın atacağı adımlar, İsrail'in hamlesinin ciddiyetine bağlı olarak kademeli olabilir veya bir anda gelebilir.”

Baskı ve barış anlaşmaları

İsrail'in eski Berlin Büyükelçisi Jeremy Issacharoff, ilhak planını uygulamaya koymanın veya savaşı genişletmenin ‘İsrail'in en yakın dostları olan ABD ve Almanya'nın bile kontrol edemeyeceği ve artan baskı çağrısı yapan ülkelere karşı durmaya devam edemeyeceği bir şey’ olduğu konusunda uyarıda bulundu.

Issacharoff, “Asıl soru, Başkan Donald Trump'ın Netanyahu uğruna İsrail ile ne kadar izole olmaya razı olacağıdır. Trump, İsrail'e yönelik politikasını değiştirmesi için önemli siyasi ve iç baskı altında” dedi.

Issacharoff sözlerini şu ifadelerle bitirdi: “İlhak, bölgedeki ilişkilerimiz için bir tehdit oluşturuyor. Sonuçları, İbrahim Anlaşmaları'nı zayıflatmaktan Mısır ve Ürdün ile barış anlaşmalarını zayıflatmaya kadar uzanacak. İsrail için Mısır ve Ürdün ile barış anlaşmaları son derece önemlidir. Etkisi, büyükelçiliklerin kapatılması gibi sembolik olabilir, ancak barış anlaşmalarının iptal edilmesine ve hatta İsrail'e karşı askeri provokasyonlara da yol açabilir.”


Rubio’dan uyarı: İsrail parlamentosu Knesset'in Batı Şeria'yı ilhak etme hamlesi Gazze’de ateşkes anlaşmasını tehdit ediyor

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio (AP)
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio (AP)
TT

Rubio’dan uyarı: İsrail parlamentosu Knesset'in Batı Şeria'yı ilhak etme hamlesi Gazze’de ateşkes anlaşmasını tehdit ediyor

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio (AP)
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio (AP)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio dün yaptığı açıklamada, İsrail parlamentosu Knesset'in işgal altındaki Batı Şeria'da İsrail'in egemenliğini genişletmeyi amaçlayan yasa tasarılarını onaylamasının Gazze Şeridi'nde yürürlükte olan ateşkes anlaşmasını ‘tehdit edebileceğini’ söyledi.

Rubio, bugün ziyaret edeceği İsrail'e gitmeden önce gazetecilere yaptığı açıklamada, “Başkanın (Donald Trump), bunun şu anda destekleyebileceğimiz bir şey olmadığını açıkça belirttiğini düşünüyorum” dedi. ABD’li Bakan, Knesset'in gündeminde yer alan ilhak konusundaki herhangi bir tasarının kabul edilmesinin ateşkesi ‘tehdit edeceğini’ ve ‘ters etki yaratacağını’ vurguladı.

Öte yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, şu anda ülkeyi ziyaret eden ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in önünde kendisini utandırmamaları için hükümet koalisyonu üyelerine çağrıda bulunsa da Knesset dün, Batı Şeria’nın bazı bölgelerinde İsrail’in egemenliğini dayatmaya yönelik iki yasa tasarısını onayladı.

Tasarılardan biri Noam Partisi'nden Avi Maoz tarafından sunulurken diğeri ise muhalefet partisi Yisrael Beiteinu’nun lideri Avigdor Lieberman tarafından sunuldu. İlk tasarı, toplam 120 milletvekilinden 25’inin oyuyla ve bir oy farkla (25’e 24) onaylandı. Bu rakam, eğer muhalefet kanadının 52 milletvekilinin tamamı oturumda hazır bulunmuş olsaydı tasarıyı reddedebileceği anlamına geliyor. Ancak, 28 milletvekili oturuma katılmadığı için tasarı kabul edildi.

Netanyahu, ilhakı destekleyen Likud Partisi üyelerinden oylamada çekimser kalmalarını istemişti. Oylamaya katılan Likud Partisi üyelerinden eski Knesset Başkanı Yuli Edelstein dışında herkes bu isteğe uydu, ancak Edelstein, tasarı lehine oy kullanarak belirleyici oyu verdi. Ultra-Ortodoks Yahadut HaTorah ittifakının iki partisinden biri olan Degel HaTorah Partisi’nin, bu yasanın İsrail'i en yakın müttefiki olan ABD ile ters düşüreceği gerekçesiyle yasa aleyhinde oy kullanması dikkat çekiciydi.

Knesset, Kudüs'ün güneyinde bulunan Ma'ale Adumim yerleşim biriminin derhal ilhak edilmesini ve bu bölge üzerinde İsrail’in tam egemenliğinin dayatılmasını öngören Lieberman'ın tasarısını da onayladı. Tasarı, 31'e karşı 9 gibi çoğunluğun oyuyla kabul edildi.


Sednaya Hapishanesi’ndeki ihlallere karıştığı suçlamasıyla bir Suriyeli tutuklandı

Sednaya Hapishanesi'nde memurların yer altındaki hücrelerde tutulan mahkumlara ulaşma çabalarını izleyen kişiler, Aralık 2024 (Reuters)
Sednaya Hapishanesi'nde memurların yer altındaki hücrelerde tutulan mahkumlara ulaşma çabalarını izleyen kişiler, Aralık 2024 (Reuters)
TT

Sednaya Hapishanesi’ndeki ihlallere karıştığı suçlamasıyla bir Suriyeli tutuklandı

Sednaya Hapishanesi'nde memurların yer altındaki hücrelerde tutulan mahkumlara ulaşma çabalarını izleyen kişiler, Aralık 2024 (Reuters)
Sednaya Hapishanesi'nde memurların yer altındaki hücrelerde tutulan mahkumlara ulaşma çabalarını izleyen kişiler, Aralık 2024 (Reuters)

Suriye İçişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, devrik Devlet Başkanı Beşşar Esed döneminde Sednaya Hapishanesi’nde gerçekleşen ‘ağır ihlallere’ karışmakla suçlanan Tümgeneral Ekrem Sellum el-Abdullah'ın tutuklandığı bildirildi. Bu ihlaller arasında özellikle tutukluların cesetlerinin konulduğu ‘tuz odaları’ yer alıyor.

Bakanlıktan yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Şam Valiliği Terörle Mücadele Şubesi titiz bir operasyon düzenledi. Operasyon sonucunda, 2014-2015 yılları arasında Savunma Bakanlığı'nda Askeri Polis Komutanı olmak üzere çeşitli görevlerde bulunan Tümgeneral Ekrem Selum el-Abdullah tutuklandı.”

Açıklamada, bu kişinin konumundan dolayı Sednaya Hapishanesi’nde tutuklulara karşı ciddi ihlallerde bulunduğu vurgulandı. Ön soruşturmaların, bu kişinin askeri polisin başında olduğu dönemde Sednaya Hapishanesi’nde tutukluların infazından doğrudan sorumlu olduğunu gösterdiği belirtildi.

Şam'ın kuzeyinde bulunan bu hapishane, yaklaşık yarım asırdır Suriye'yi yöneten Esed ailesinin tarihine düşmüş bir kare lekedir. Uluslararası Af Örgütü (UAÖ), hapishane duvarları içinde yaşanan ihlallerin boyutuna bakarak burayı ‘insan mezbahası’ olarak nitelendirmişti.

Suriye'nin en büyük hapishanelerinden biri olan ve başlangıçta siyasi tutukluları barındırmak için tasarlanan bu hapishanenin, insan hakları örgütleri, eski tutuklular ve ailelerinin ifadeleriyle zamanla işkence, yargısız infaz ve zorla kayıpların yaşandığı bir yere dönüştüğü anlaşıldı.

Sednaya Hapishanesi Tutuklu ve Kayıp Kişiler Derneği, 2011 yılında çatışmaların başlamasından bu yana 30 bin kişinin bu hapishanede tutuklu bulunduğunu ve sadece 6 bin kişinin serbest bırakıldığını tahmin ediyor. Geri kalanların çoğu kayıp olarak kabul ediliyor, özellikle de ailelere çocuklarının ölümleri hakkında nadiren bilgi verildiği için. Ölüm belgelerini almayı başarsalar bile, cesetlerini alamıyorlar.

Derneğin kurucusu Diyab Seriyye, Fransız Haber Ajansı AFP'ye yaptığı açıklamada Tümgeneral Abdullah'ın geçtiğimiz aralık ayında Esed rejiminin düşmesinden bu yana Sednaya Hapishanesi’ndeki ihlallerle ilişkili olarak tutuklanan en önemli isimlerden biri olduğunu söyledi.

Tümgeneral Abdullah'ın hapishanede gerçekleşen infazların ve işkencenin doruk noktasında askeri polis biriminin sorumlusu olduğunu belirten Seriyye, “Bu suçların sorumluluğu ona aittir” diye ekledi.

Seriyye, Tümgeneral Abdullah'ın görev süresi boyunca cesetlerin toplu mezarlara nakledilene kadar saklanmak üzere depo olarak kullanılan tuz odalarını kuran kişi olduğunu da belirtti.

AFP’nin 2022 yılında eski tutuklularla yaptığı görüşmeler ve derneğin raporuna dayanan bir araştırmasına göre Sednaya Hapishanesi’nde cesetlerin toplu mezarlara nakledilene kadar tutulduğu en az iki tuz odası olduğu ortaya çıktı. Bu deliller çerçevesinde hapishane yönetimi, işkence veya gözaltı koşulları nedeniyle neredeyse her gün ölen tutukluların cesetlerini saklamak için buzdolabı bulunmadığından, çürümeyi geciktiren tuz yöntemine başvurmuş gibi görünüyor.