Tahran ile Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) arasındaki kısmi anlaşmanın ardından İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatipzade, 2015 tarihli nükleer anlaşmayı yeniden hayata geçirme yönünde Viyana’daki müzakere masasına yakında dönüleceğini ima etti. Ancak diğer tarafları ‘sahadaki gerçeklerle’ uyuşacak ‘gerçekçi’ bir yaklaşım benimsemeye çağırarak ülkesinin yüzde 60 oranında uranyum zenginleştirme faaliyetlerini hızlandırmasına üstü kapalı atıfta bulundu.
Müzakerelerin yeniden başlaması veya İran Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) Başkanı Muhammed İslami’nin UAEA Genel Direktörü Rafael Grossi ile görüşeceği Viyana ziyaretine dair kesin bir tarih belirtmeyen Hatipzade, ISNA’nın haberine göre gazetecilere verdiği demeçte şunları söyledi:
“Viyana müzakerelerinin yakın bir zamanda yeniden başlayacağının kesin olduğunu açıklayan İran, diğer tarafların gerçekçi bir yaklaşımla ve sahadaki gerçekleri göz önünde bulundurarak Viyana'daki müzakere masasına dönmesini bekliyor. Birçok kez söylediğimiz gibi, İran nükleer anlaşmanın ötesindeki hiçbir taahhüdü, anlaşmadan daha az fayda sağlanacağı bir durumu kabul etmiyor.”
Wall Street Journal gazetesi, Tahran’ın İran nükleer programını izlemekten sorumlu UAEA yetkilisinin önemli konuları görüşmek üzere Tahran'da müzakereler düzenleme yönünde geçen aydan bu yana yönelttiği taleplere cevap verilmediğini haber yapmış; İran medyası ise bu haberleri doğrulamıştı.
Grossi'nin UAEA Yönetim Kurulu toplantısı öncesinde gerçekleştirdiği ziyaretin ‘aralarındaki sorunları çözme bağlamında geldiğini’ belirten Hatipzade, Tahran'ın, tarafsızlığını koruduğu sürece UAEA ile doğal ve teknik ilişkilerini sürdüreceğini vurguladı. Teknik ilişkileri siyasi sebeplerle kirletmemeleri konusunda diğer tarafları uyaran Hatipzade, “İran bu konuda gerekli cevabı verecektir” dedi.
Söz konusu müzakereler Haziran ayında sona ermiş, ardından Ağustos ayında da muhafazakar Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi göreve başlamıştı. Batılı güçler ise nükleer programın Washington'un 2018'de çekildiği anlaşma kapsamındaki sınırların ötesine geçtiğini vurgulayarak İran'ı müzakere masasına geri çağırmıştı.
Tahran ziyareti
Grossi’nin Pazar günü Tahran’da gerçekleştirdiği görüşmelerde, güvenlik kameralarının bakımı, hafıza kartlarının değiştirilmesi ve bazı gözetim ekipmanlarının bakımına odaklanılmıştı.
“Hafıza kartları; parlamento kararı mucibince durdurulmasının ardından Ek Protokol tekrar uygulanmayacak ve UAEA hafıza kartları içeriğine erişmeyecek şekilde, İran ve UAEA’nın ortak mührüyle değiştirilecek. Kameraların rutin olarak teknik bakıma ihtiyacı var” açıklamalarında bulunan Hatipzade, bu gelişmenin iki taraf arasında mutabık kalınan takvime göre uygulanacağını da belirtti.
Nükleer anlaşma kapsamında verilen taahhütlerin askıya alınması yönünde Aralık ayında parlamento tarafından çıkarılan yasaya atıfta bulunarak “Parlamentonun kararı açık ve bağlayıcı. Hükümet, tüm ek erişimi ve Ek Protokol'ün gönüllü uygulamasını askıya aldı ve bu hala geçerli” açıklamalarında bulundu.
İran Dışişleri Bakanlığına Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın gelişinin ardından kaydedilen değişiklikler, nükleer müzakerelere gölge düşürdü. Viyana'daki nükleer müzakere ekibine başkanlık eden Dışişleri Bakan Yardımcısı Abbas Arakçi’nin ardından gelecek isim hakkında sosyal medya ve bazı İran web sitelerinde çok sayıda spekülasyon mevcut.
Buradan çıkarımla Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, İslami'nin Viyana ziyaretinin nedenleri ve nükleer müzakere ekibine katılıp katılmadığı gibi birkaç soruyla karşı karşıya kaldı. IAEA’nın her zaman müzakere ekibinin bir üyesi olduğunu vurgulayan Hatipzade, Viyana müzakerelerinde nükleer çalışma grubu toplantılarına katıldığını da ekledi.
Dışişleri Bakanlığında ‘düzenli bir mekanizma’ olduğuna dikkat çeken Hatipzade, “Dışişleri Bakanlığı bir devlet kurumudur; siyasi veya hizipsel bir bakanlık değildir. İranlı diplomatlar, iktidarın prensipleri dahilinde hareket ediyor. Dolayısıyla siyasi temsilci değişikliği mümkündür. Bu da önümüzdeki günlerde açıklanacak” dedi.
İsrail'in nükleer anlaşma konusundaki tutumu konusunda ise, “İsrail, devlet terörü için bir üs haline gelen gayri meşru bir varlıktır; bölgede ve dünyada çok tehlikeli koşullara neden olmuştur. Uluslararası yasalara uymayan, yüzlerce nükleer savaş başlığına ve aktif bir nükleer askeri programa sahip bu kanunsuz rejim, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’na (NPT) veya bu alandaki herhangi bir uluslararası düzenleyici sisteme dahil olmayı defalarca kez reddetmiştir” vurgusunda bulundu.