İsrail Başbakanı Bennett’in ilk Mısır ziyaretinden hangi sonuçlar çıktı?

“Ziyaret, Kahire, Amman ve Filistin arasında Gazze Şeridi’nde ateşkesin sağlanması ve esir takası için yapılan üçlü zirvenin devamı niteliğindeydi”

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve İsrail Başbakanı Naftali Bennett, Mısır tatil beldesi Şarm eş-Şeyh’te bir araya geldiler (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve İsrail Başbakanı Naftali Bennett, Mısır tatil beldesi Şarm eş-Şeyh’te bir araya geldiler (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

İsrail Başbakanı Bennett’in ilk Mısır ziyaretinden hangi sonuçlar çıktı?

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve İsrail Başbakanı Naftali Bennett, Mısır tatil beldesi Şarm eş-Şeyh’te bir araya geldiler (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve İsrail Başbakanı Naftali Bennett, Mısır tatil beldesi Şarm eş-Şeyh’te bir araya geldiler (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Bahaddin İyad
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, geçtiğimiz Pazartesi günü İsrail Başbakanı Naftali Bennett'i Mısır’ın Kızıldeniz kıyısındaki tatil beldesi Şarm eş-Şeyh'de kabul etti. Bennett’in gerçekleştirdiği ve bir İsrail başbakanının on yılı aşkın bir sürenin ardından Mısır’a yaptığı bu ilk ziyaretin sonunda iki lider, Mısır ile İsrail arasındaki ilişkileri derinleştirme, temasları artırma ve ticari faaliyetleri geliştirme konusunda anlaştılar.
Birkaç süren görüşmenin sonunda iki tarafın dile getirdiği ‘ortak nokta’ güvenliği tehdit eden tehlikelere karşı mücadele vurgusu oldu. Sisi ve Bennett, iki ülke arasında terör ve ortak güvenlik tehditleriyle mücadelede yıllardır devam eden ‘güvenlik koordinasyonu ve diplomatik anlayışı’ sürdürme kararlılıklarını bir kez daha yinelediler. Ayrıca son haftalarda Filistin-İsrail barış görüşmelerini yeniden başlatmak için harekete geçen Kahire'nin daveti üzerine gerçekleşen ziyaret öncesinde Tel Aviv'in açıkladığı plan çerçevesinde Gazze Şeridi ile İsrail arasındaki ateşkesin kalıcı hale getirilmesi ve Gazze Şeridi’nin yeniden inşasıyla ilgili çalışmaların ilerletilmesi konuları ele alındı.
Mısır Cumhurbaşkanlığı’ndan dün yapılan açıklamaya göre görüşmeye, Mısır tarafından Dışişleri Bakanı Samih Şukri ve İstihbarat Başkanı Abbas Kamil ile İsrail tarafından Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Eyal Hulata, Bennett'ın Askeri Sekreteri Tümgeneral Avi Gil, diplomatik danışman Shimrit Meir ve İsrail'in Kahire Büyükelçisi Amira Oron katıldı.

Görüşmede öncelik ikili ilişkilerdi
Tarihte Mısır ve İsrail arasındaki ilişkiler, Mısır’ın 1948 yılından Ekim 1973 savaşına kadar İsrail’e karşı verdiği beş savaşın ardından ‘barış’ sürecine girdi. İki ülke arasında 1979 yılında barış anlaşması imzalandı. Ardından Kahire, Filistin ve İsrail arasındaki çatışma boyunca barış sürecine hamilik yapan önemli bir taraf oldu. İsrail Başbakanı’nın Mısır’a gerçekleştirdiği ziyaret, iki tarafından aralarındaki ilişkilerin güçlenmesini istediklerini ortaya koydu. Sisi de 2016 yılı yazında Filistin sorunu çözüldüğünde iki ülke arasında onlarca yıldır süregelen ‘soğuk barışın daha sıcak bir barışa dönüşeceğini’ söylemişti.
Mısır Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, sadece birkaç saat süren ziyaret sırasında, iki ülke arasında çeşitli alanlardaki ilişkileri geliştirmenin yanı sıra başta Filistin meselesi olmak üzere bölgesel ve uluslararası sahnedeki son gelişmelerin ele alındığı belirtildi. Açıklamada,  İsrail Başbakanı’nın Mısır Cumhurbaşkanı ile ‘siyasi, güvenlik ve ekonomik alanlardaki bir takım meselelerle birlikte iki ülke arasındaki ilişkileri derinleştirmenin ve çıkarlarını geliştirmenin yollarını’ konuştuğu aktarıldı.

Sisi ise görüşmede şunları söyledi:
“Başbakan'ın (Bennett) dediği gibi her şeyi açıkça ve cesurca konuştuk. Ülkelerimiz ve bölgemiz için daha çok konuşacağız. Gazze Şeridi’ni, barışı ve ateşkesi korumanın ve istikrarın önemi, Gazze Şeridi’nin ekonomisinin desteklenmesi ve Batı Şeria ile Gazze Şeridi’nde yaşayanların mevcut koşullarının iyileştirilmesi konularını ele aldık.”
İsrail meselelerinde uzman bir isim olan Mısır Parlamentosu Milletvekili Emad Gad’a göre İsrail Başbakanı’nın Mısır ziyareti, Gazze Şeridi ile yapılan ateşkesin kalıcı hale getirilmesi, yeniden yapılanma dosyası, esir takası ve taraflar arasında barış görüşmelerinin başlaması da dahil olmak üzere Mısır, Ürdün ve Filistin arasındaki üçlü zirvenin devamı niteliğindeydi, ama bu sık rastlanmayan ziyarette ikili ilişkilerin boyutları daha da belirginleşti.
Mısır’ın şuan İsrail'e yönelik politikasını, kendi meselelerine ve çıkarlarına dayalı olarak sürdürdüğünü söyleyen Gad, “Yani Filistin davasının getirdiği yüklerden, davayı bırakmadan kurtuluyor” dedi. Gad,  özellikle Doğu Akdeniz Gaz Forumu Genel Merkezi’nin Mısır’da olmasından ötürü Doğu Akdeniz’de doğalgaz alanında yaptıkları iş birliği başta olmak üzere, iki taraf arasında ortak ekonomik çıkarlara yönelik birçok dosyanın, görüşmede ele alınan en önemli dosyalar arasında yer aldığına dikkati çekti. Mısırlı Milletvekili, Mısır ve altı Arap ülkesinin İsrail'in geçtiğimiz ay Afrika Birliği'ne (AfB) gözlemci üye olarak katılmasına itiraz etmeleriyle ilgili olarak, ister Doğu Akdeniz, ister AfB ve hatta ister bir gün Kızıldeniz ile ilgili olsun, İsrail’in herhangi bir bölgesel örgüte girmesine itiraz edilmemesi gibi yeni bir eğilim olduğunu söyledi.
Rönesans (Nahda) Barajı ve bölgenin güvenliği konusunda ‘ortak anlayışlar’

Mısır Cumhurbaşkanı, görüşmenin oturum aralarında yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“İsrail ile Mısır, Sudan ve Etiyopya arasındaki Rönesans Barajı krizi de dahil olmak üzere bölgedeki birçok konuda ortak anlayışlara sahip. Rönesans Barajı meselesini görüştük. Bu konuda fikir birliğine vardık. Kendisine (Bennett) bu konuyu müzakere ve diyalog çerçevesinde bir anlaşmaya ulaştırmak için çalıştığımızı söyledim.”
Sisi, bu konunun kendileri için bir ‘ölüm-kalım meselesi’ olduğunu da ekledi.
Konuyla ilgili olarak da değerlendirmelerde bulunan Gad, her iki taraf için de acil olan birçok dosyanın, önümüzdeki dönemde daha geniş bir anlayışla ele alınabileceğini kaydetti. Gad, İsrail’in özellikle Tigray Bölgesi ile Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed hükümeti arasında çatışmaların patlak vermesinden bu yana huzursuzluğun daha da arttığı bölgede çatışma ve istikrarsızlığı önlemek için Etiyopya’nın barajı doldurulması ve işletilmesine ilişkin bağlayıcı bir yasal anlaşma yapılması konusunda Mısır ve Sudan’ı destekleyebileceğini düşünüyor.
Bennett, ziyaretini, İsrail'in, 2005 yılındaki çekilmesinden bu yana ablukası altında olan Gazze Şeridi'ni geliştirmeye yönelik ‘güvenlik için ekonomi’ planının açıklamasından bir gün sonra gerçekleştirdi. İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid, Pazar günü, Reichman Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada, Tel Aviv'in Gazze Şeridi’nin yeniden inşasına katılmasının ‘gerekli bir politika’ olduğunu söylediği planını sundu. Ardından hem Bennett hem de Savunma Bakanı Benny Gantz'ın planını desteklediğini açıkladı.
Sisi ise görüşme sırasında, uluslararası toplumun, özellikle Kahire’nin iki taraf arasında Batı Şeria’da ve Gazze Şeridi'nde tansiyonu düşürmeye yönelik her zaman attığım adımlar çerçevesinde Mısır'ın Filistin topraklarını yeniden inşa etme çabalarına verdiği desteğin önemine ve Filistin ile İsrail arasındaki ateşkesin korunması gerektiğine işaret etti. Sisi, Mısır’ın iki devletli çözüme ve bölgenin tüm halkları için güvenlik ve refahın artırılmasına katkıda bulunan uluslararası meşru kararlar temelinde, Ortadoğu’da kapsamlı bir barışın sağlanmasına yönelik tüm çabaları desteklediğini vurguladı.
Öte yandan Bennett, ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, iki ülke arasındaki barış anlaşmasının imzalanmasının üzerinden kırk yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen, halen Ortadoğu'nun güvenliği ve istikrarında bir mihenk taşı olmaya devam ettiğini söyledi. Bennett, Mısır'ın Gazze Şeridi'nde güvenliğin sağlanması ve esirler ile kayıp kişiler sorununa çözüm bulunması konularında üstlendiği role de övgüde bulundu.

Görüşmenin zamanlaması
Mısırlı eski bir güvenlik yetkilisi olan Kahire'deki Ulusal Araştırmalar Merkezi (NCS) Başkanı Ahmed Şehabi yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
“İsrail’in yeni Başbakanı' Bennett’in ABD ziyaretinin ardından ilk resmi yurtdışı gezisini Mısır’a yapması, Mısır'ın, Bennett'in izlemek istediği dış politika yönelimlerinde sahip olduğu önemin ve açık bir göstergesidir. Bu aynı zamanda Mısır’ın, Filistin-İsrail çatışmasının taraflarının güvenini kazanmış istikrarlı bir konuma sahip olduğunu da gösteriyor. Gazze Şeridi’nde ve Filistin topraklarında ateşkesin sağlanması meselesi, iki taraf arasındaki görüşmelerin gündeminde yüksek bir önceliğe sahipti. Ziyaret, Mısır’ın bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına yönelik barış sürecini canlandırmayı amaçlayan hamlelerinin daha geniş bir çerçevesi içinde gerçekleşti. Buna İsrail tarafını Mısır ve Arap ülkelerinin iki devletli çözüme dayalı vizyonu çerçevesinde barış sürecine ciddi şekilde katılmaya ikna etmek için Kahire ve Tel Aviv arasındaki ikili ilişkiler düzeyinde atılabilecek niteliksel adımlar da dahil.”

Şehabi, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada sözlerini şöyle sürdürdü:
“Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nun bu ayın sonlarında yapılması planlanan oturumu yaklaşırken ve önümüzdeki birkaç hafta içinde Arap ülkeleri arasında yeni bir zirvenin gerçekleşmesi beklenirken Şarm eş-Şeyh görüşmesinin zamanlaması, barış süreciyle ilgili tarafların bir yanıt vermelerini gerektiren ortak bir vizyonun belirlenmesini hızlandırmak açısından çok uygundur. Hem BM Genel Kurul oturumları hem de Arap zirvesi, Bennett'in Şarm eş-Şeyh ziyaretinden on gün önce Mısır, Ürdün ve Filistin arasında, Kahire'de yapılan üçlü zirvede Mısır’ın sunduğu öneri için uygun bir platform sağlayacak.”

Mısır-İsrail ilişkileri tam barışa doğru mu gidiyor?
Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre, İsrail’in eski Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun 2011 yılında eski Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in iktidardan ayrılmasından bir ay önce Şarm eş-Şeyh'e yaptığı son resmi ziyaretin üzerinden 10 yıl geçtikten sonra bir İsrail başbakanının Mısır’a yaptığı bu ilk ziyaret, İbrahim Anlaşmaları’nın imzalanmasının üzerinden bir yıl geçtikten sonra gerçekleşti.  İsrail, geçtiğimiz yıl, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Fas ve Sudan ile ‘İbrahim’ adıyla anılan barış anlaşmaları imzalamıştı. Kahire ve Tel Aviv arasında tam diplomatik ilişkilerin kurulmasının üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen, her zaman ‘Filistin halkının meşru haklarına’ desteklediğini Mısır'da halk tabanında ve kamusal düzeyde halen İsrail karşıtlığı söz konusu.
İsrail’in diplomatik isimlerinin sosyal medya hesaplarında ve İsrail Başbakanı’nın Arapça yayın yapan Facebook sayfasında, Bennett’in Sisi ile Şarm eş-Şeyh'te yaptığı görüşmenin sonundaki açıklamasında, görüşmeyi ‘çok önemli ve çok iyi’ olarak nitelediği aktarıldı. İki ülke arasında devam eden temaslara çerçevesinde sağlam bir ilişki kurmak için altyapıya odaklandıklarını söyleyen Bennett, İsrail'in bölge ülkelerine açıldığını ve bu uzun soluklu tanımanın temelini, İsrail ile Mısır arasındaki barışın oluşturduğunu ifade etti. Bennett, “Dolayısıyla her iki tarafta da bu ilişkileri güçlendirmek için çaba sarf etmeliyiz ve bugün yaptığımız da bu” dedi.
İsrail Başbakanı, Şarm eş-Şeyh’e İsrail El Al Havayolu’na ait bir uçakla gelirken Mısır'ın ulusal havayolu şirketi Egyptair, yakın bir tarihte anlaşmaya varılan iki ülke arasındaki ticari uçuşlarına henüz başlamadı. Uzun yıllar Mısır’ın Tel Aviv büyükelçiliğinde görev yapan deneyimli diplomat Rıfat el-Ensari, yaptığı özel açıklamada, Mısır ve İsrail ilişkilerinin şuan ancak Mısır tarafının izin verdiği sınırlar içinde iyi olarak nitelendirilebileceğini söyledi. Ensari, Bennett ziyaretinin, Tel Aviv’in İsraillilerin Sina'ya girişine yönelik güvenlik yasağının kaldırılması karşılığında Kahire’nin İsraillilerin Sina'ya Taba Sınır Kapısı’ndan giriş yapmalarına izin vermesi gibi önemli sonuçları olduğunu belirtti.

Ensari, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Kısa süre önce Mısır'ın resmi havayolu şirketi (EgyptAir) aracılığıyla, Kahire ve Tel Aviv arasında haftalık dört uçuş yapılacak şekilde ticari uçuşların başlatılmasına karar verildi. Mısır, alternatif olarak İsrailli havayolu şirketi El Al veya Air Sinai Havayolu Şirketi yerine, ülkenin bayrağını taşıyan resmi havayolları şirketini kullanıyor.”
 Sisi ve Bennett'in Şarm eş-Şeyh’teki görüşmesinde, öncekilerden farklı bazı protokol uygulamaları olduğuna dikkati çeken Ensari, “İki ülkenin heyetleri arasındaki görüşmenin fotoğraflarında, 2011 yılında sadece Mısır bayrağının yerleştirildiği son görüşmeden farklı olarak, İsrail bayrağının da Mısır bayrağının yanına yerleştirildiği ve yüzlerin güldüğü görülüyor” ifadelerini kullandı.
Mısır'ın bir başka eski Tel Aviv büyükelçisi Muhammed Asım İbrahim de Şarm eş-Şeyh görüşmesiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
İki taraf arasındaki ilişkilerin normalleştiğini söylemek için henüz erken olduğunu söyleyen İbrahim, “İsrail Başbakanı, Mısır'ın başkenti Kahire'ye gelmedi, ziyaret, Şarm eş-Şeyh’te yapıldı. Mısır Cumhurbaşkanı, tıpkı selefleri gibi halen İsrail'i ziyaret etmiş değil. Bu durum, her iki tarafın da halklarının bu adımların gerçekleşmesini engelleyen duygulara sahip olduklarının farkında olduğunu gösteriyor” dedi.

Mısırlı diplomat sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sanırım ABD ziyaretinden yeni dönen İsrail Başbakanı'nın, Mısır’ı ziyaret etmesi bekleniyordu. Belki de Bennett’in Biden yönetiminin İsrail’e karşı Trump yönetiminden daha az önyargılı olabileceğinin farkına varması, onu Mısır ve Arap ülkelerine yönelik bu adımları atmaya teşvik etti. Ziyaret, İsrail tarafının özellikle firari mahkûmlar krizi, Gazze Şeridi ile gerilimlerin tırmanması ve yeni bir çatışma ihtimalinin ortasında Mısır'ın doğru zamanda arabuluculuk rolü üstlendiğini bildiği bir dönemde gerçekleşti. İsrail aynı zamanda halkının barışa hazır olmadığını ve Mısırlıların büyük çoğunluğunun, Filistin'deki uygulamaları nedeniyle İsrail’e karşı olumsuz duygulara ve derin bir psikolojik bariyere sahip olduğunu da biliyor.”



Beyaz Saray: Gazze'de ateşkes konusunda anlaşmaya varmak hâlâ mümkün

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby (AP)
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby (AP)
TT

Beyaz Saray: Gazze'de ateşkes konusunda anlaşmaya varmak hâlâ mümkün

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby (AP)
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby (AP)

Beyaz Saray dün (Cuma) yaptığı açıklamada, rehinelerin serbest bırakılması karşılığında Gazze'de ateşkes sağlanmasına yönelik yüz yüze görüşmelerin anlaşmaya varılmadan sona erdiğini bildirdi.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü John Kirby basın toplantısında "Amerika Birleşik Devletleri kalan boşlukların hala doldurulabileceğine inanıyor" dedi.

ABD'nin, İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentine düzenlediği operasyonu endişeyle izlediğini ve Refah sınır kapısının derhal yeniden açılmasını istediğini belirtti.

İsrail, geçtiğimiz pazartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta askeri bir operasyon başlattı ve Refah sınır kapısının Filistin tarafının kontrolünü ele geçirdi. Bu gelişme geçişin kapanmasına, insanların ve yardım kamyonlarının hareketlerinin durmasına yol açtı.

İsrail bölgede faaliyet gösteren dört Hamas tugayını ortadan kaldırmaya çalışıyor.

Refah'ın doğusundaki bölgelerde çeşitli Filistinli gruplarla İsrail güçleri arasında şiddetli çatışmalar yaşandı.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP Genel Başkanı Bahçeli’yi kabul etti

Fotoğraf: TCCB
Fotoğraf: TCCB
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP Genel Başkanı Bahçeli’yi kabul etti

Fotoğraf: TCCB
Fotoğraf: TCCB

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde kabul etti.


İsrail'in kara harekatı: Refah'ta 100 binden fazla kişi yerinden edildi

İsrail, Refah'a kara harekatının sınırlı tutulacağını söylemesine rağmen BM yetkilileri çatışmanın yayılabileceğini savunuyor (AFP)
İsrail, Refah'a kara harekatının sınırlı tutulacağını söylemesine rağmen BM yetkilileri çatışmanın yayılabileceğini savunuyor (AFP)
TT

İsrail'in kara harekatı: Refah'ta 100 binden fazla kişi yerinden edildi

İsrail, Refah'a kara harekatının sınırlı tutulacağını söylemesine rağmen BM yetkilileri çatışmanın yayılabileceğini savunuyor (AFP)
İsrail, Refah'a kara harekatının sınırlı tutulacağını söylemesine rağmen BM yetkilileri çatışmanın yayılabileceğini savunuyor (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM), 100 binden fazla kişinin Gazze Şeridi'nin Mısır sınırındaki Refah kentinden kaçtığını bildirdi.

BM'den dün yapılan açıklamada, bunun aylardır Gazze'de görülen en büyük kitlesel yerinden edilme olduğu belirtildi.

İsrail bombardımanları nedeniyle yaklaşık 1,5 milyon kişinin sığındığı bölgede yerinden edilenlerin sayısının birkaç gün içinde 300 bini geçebileceği aktarıldı.

Kimliğinin açıklanmasını istemeyen bir BM yetkilisi, Birleşik Krallık'ın tanınmış gazetelerinden Guardian'a Refah'taki kaosu şöyle anlattı: 

Çok fazla korku ve endişe var. Otomobiller, eşek arabaları, el arabaları, kamyonetler ve binlerce insan yolları tıkıyor. Bazıları daha önce birçok kez yerinden edilmiş ve gittikleri yerde barınak kurmak için yanlarında malzeme götürüyor. Bunları taşımak kolay değil. Bazı kişilerse ilk kez evinden kaçmak zorunda kalıyor.

İsrail ordusu, pazartesi akşamı Refah'ın doğusuna kara harekatı başlatmıştı. İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), bölgeden 100 bin sivilin Mavasi "insani bölgesine" tahliyesi için çalışıldığını bildirmiş, Refah sınır kapısının Gazze tarafının ele geçirildiğini duyurmuştu. 

BM yetkilisi, bu sınır kapısının Gazze'ye yardım tedariki için kullanıldığını hatırlatarak, yakıt ve gıda sevkıyatının durma noktasına geldiğini, kalan malzemelerin ancak 48 saat yeteceğini söyledi.

Diğer yandan Tel Aviv, İsrail-Gazze arasındaki Kerem Şalom kapısından yardımların girmesine izin verildiğini bildirmişti. Fakat BM yetkilileri, sınır kapısı civarındaki çatışmalar ve personel eksikliği gibi sorunlar nedeniyle yardımlara ulaşılamadığını belirtiyor. 

Refah'ın doğusundaki Ebu Yusuf Neccar Hastanesi de kara operasyonunun ardından salı günü tamamen tahliye edilmişti.

Diğer yandan Hamas ve İsrail arasında Mısır'ın başkenti Kahire'de yapılan ateşkes görüşmelerinden henüz sonuç çıkmadı. Hamas, heyetin bugün Katar'ın başkenti Doha'ya geçtiğini ve müzakereleri sürdüreceklerini bildirdi. Mısır yönetiminden yapılan açıklamada, anlaşmaya varılması için her iki tarafın da esnek davranması gerektiği belirtildi. 

Müzakereleri takip eden ve kimliklerinin paylaşılmasını istemeyen üç yetkili, ABD'nin önde gelen medya kuruluşlarından CNN'e, Hamas'ın 12 haftalık ateşkes talebinin Kahire'deki görüşmeyi tıkayan önemli unsurlardan biri olduğunu söyledi. 

Hamas ilk etapta 6 haftalık ateşkesi içeren anlaşmayı kabul ettiğini söylemiş fakat İsrail, müzakere metnindeki bazı maddelerin uygun olmadığını belirterek bunu onaylamamıştı. Tel Aviv yönetimi, bunun ardından Refah'ın doğusuna operasyon başlatmıştı. Aynı süreçte Hamas'ın, bir karşı teklif yaparak çatışmaların 6 yerine 12 hafta boyunca durdurulmasını istediği, İsrail'inse buna yanaşmadığı savunuldu.

Independent Türkçe, Guardian, Times of Israel, CNN


Biden'ın Refah ültimatomu: ABD ve İsrail tarihi krize doğru gidiyor

İsrail ordusu, Gazze Şeridi sınırına yakın bölgelerde tanklarını hazır tutuyor (AFP)
İsrail ordusu, Gazze Şeridi sınırına yakın bölgelerde tanklarını hazır tutuyor (AFP)
TT

Biden'ın Refah ültimatomu: ABD ve İsrail tarihi krize doğru gidiyor

İsrail ordusu, Gazze Şeridi sınırına yakın bölgelerde tanklarını hazır tutuyor (AFP)
İsrail ordusu, Gazze Şeridi sınırına yakın bölgelerde tanklarını hazır tutuyor (AFP)

ABD Başkanı Joe Biden'ın, Gazze Şeridi'ndeki Refah kentine geniş kapsamlı kara harekatı başlatılması halinde silah tedarikini durduracağını söylemesi, İsrail'de alarma neden oldu.

Amerikan gazetesi Wall Street Journal (WSJ), silah sevkıyatının durdurulmasına yönelik açıklamanın, "İsrail-ABD ilişkilerinde şimdiye kadarki en kötü krizlerden birini tetikleyebileceğini" yazdı. ABD'nin en son böyle bir uygulamayı 1982'de eski Başkan Ronald Reagan döneminde yaptığı hatırlatıldı. 

WSJ'nin aktardığına göre İsrailli ve ABD'li istihbarat yetkilileri, Refah'a kapsamlı kara operasyonu düzenlense bile Hamas'ın Gazze'de tamamen yok edilmesinin mümkün olmadığını öne sürüyor. 

ABD'nin önde gelen medya kuruluşlarından CNN, Biden'ın İsrail'e silah tedarikini kısıtlaması için hem kamuoyundan hem de Demokrat Parti'den büyük baskı gördüğünü yazdı. Analizde, ABD'nin desteği olmadan Gazze savaşında İsrail'in elinin zayıflayacağı savunuldu. 

Diğer yandan İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) Sözcüsü Daniel Hagari, dünkü açıklamasında Refah'a düzenlenecek kapsamlı bir kara harekatı için yeterli sayıda silah ve mühimmata sahip olduklarını ileri sürmüştü.

Biden, silah tedarikini durduracağına dair açıklamayı çarşamba günü CNN'e yapmıştı. Bunun ardından İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Biden'a tepki göstererek "Tek başımıza savaşmamız gerekirse öyle yaparız. Gerekirse tırnaklarımızla savaşırız" demişti.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant da "Hem dostlarımıza hem de düşmanlarımıza söylüyorum: İsrail devletine boyun eğdiremezsiniz" ifadelerini kullanmıştı.

Amerikan gazetesi New York Times (NYT), Tel Aviv yönetiminden gelen açıklamaların "ABD ve İsrail arasındaki anlaşmazlıkların derinleştiğini gösterdiğini" yazdı.

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nin Mısır sınırındaki Refah kentinin doğusuna pazartesi akşamı kara harekatı başlatmıştı. IDF, bölgeden 100 bin sivilin tahliyesi için çalışıldığını bildirmiş, Refah sınır kapısının Gazze tarafının ele geçirildiğini duyurmuştu. BM'nin son rakamlarına göre 100 binden fazla kişi Refah'tan kaçtı. 

Tel Aviv yönetimi, Hamas'ın kalan 6 taburundan 4'ünün Refah'ta konuşlandırıldığını, örgütün lider kadrosunun da burada saklandığını savunuyor. IDF'den dün yapılan açıklamada, kara harekatında 50 Hamas militanının öldürüldüğü ve bölgede 10 yeraltı tüneli tespit edildiği savunuldu.

Washington ise Refah'a kapsamlı operasyona başından beri karşı çıkıyor. ABD, İsrail'e iki tip ağır bombanın yanı sıra bunları güdümlü hale getiren Müşterek Doğrudan Saldırı Mühimmatı'nın (JDAM) satışının askıya alındığını salı günü duyurmuştu.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, CNN, New York Times


İsrail'e silahları kim sağlıyor ve ihracatı kimler durdurdu?

 Gazze Şeridi sınırında bir İsrail tankı (İsrail ordusunun web sitesi)
Gazze Şeridi sınırında bir İsrail tankı (İsrail ordusunun web sitesi)
TT

İsrail'e silahları kim sağlıyor ve ihracatı kimler durdurdu?

 Gazze Şeridi sınırında bir İsrail tankı (İsrail ordusunun web sitesi)
Gazze Şeridi sınırında bir İsrail tankı (İsrail ordusunun web sitesi)

Amerika Birleşik Devletleri, İsrail'in Gazze'deki Hamas militanlarına karşı yürüttüğü ve bugüne kadar yaklaşık 35 bin Filistinlinin ölümüne neden olan operasyonda kullandığıA ağır sığınak imha bombalarının sevkiyatını askıya aldı.

ABD Başkanı Joe Biden bu kararıyla İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun, Washington'un itirazlarına rağmen Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentine yönelik askeri saldırıyı sürdürme kararına, yerinden edilmiş çok sayıda insan olduğu gerekçesiyle meydan okudu.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığı habere göre ABD, Orta Doğu'daki en yakın müttefikinin en büyük silah tedarikçisi konumunda ve onu Almanya ile İtalya takip ediyor.

Cavsg
Gazze Şeridi sınırında İsrail'in kundağı motorlu topçu silahı (İsrail ordusunun web sitesi)

Kanada ve Hollanda, uluslararası insancıl hukuku ihlal edecek şekilde kullanılabileceği, Gazze'de sivillerin ölümüne ve yerleşim alanlarının tahrip edilmesine yol açabileceği endişesiyle İsrail'e silah sevkiyatını durdurdu.

İsrail'in silah tedarikçileri hakkında bazı detaylar:

Amerika Birleşik Devletleri

ABD'li yetkililer, Washington'un İsrail'e her biri 907 kilogram ağırlığında 1.800 adet ve her biri 225 kilogram ağırlığında 1.700 bombadan oluşan silah sevkiyatını askıya aldığını açıkladı.

ABD'li bir yetkili, ABD'nin bu kararı, "907 kilogramlık bombaların kullanımının (Refah gibi) kalabalık kentsel alanlarda yaratabilecekleri etkinin boyutu" konusundaki endişeler nedeniyle aldığını söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail 2016 yılında, 2018 - 2028 dönemini kapsayan üçüncü bir on yıllık mutabakat zaptı imzaladı; bu mutabakat zaptı, 38 milyar dolarlık askeri yardım, 33 milyar dolarlık askeri teçhizat alımı ve füze savunma sistemleri için 5 milyar dolarlık hibe sağlanmasını öngörüyordu.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) tarafından mart ayında açıklanan verilere göre İsrail, 2019-2023 yılları arasında ABD'nin askeri yardımlarının yüzde 69'unu aldı.

İsrail, dünyada şimdiye kadar üretilmiş en ileri teknolojiye sahip savaş uçağı olan F-35'i kullanan ilk ülkedir.

İsrail bu tipte 75 uçak satın alıyor, bunların 36'sını geçen yıl teslim aldı. Uçakların bedelleri Amerika'nın yardımıyla ödeniyor.

ABD ayrıca İsrail ile Lübnan Hizbullah grubu arasındaki 2006 savaşından sonra geliştirilen, İsrail'in Demir Kubbe kısa menzilli füze savunma sistemini geliştirmesi ve silahlandırmasında da yardımcı oldu.

Amerika Birleşik Devletleri, füze savunma sistemi için İsrail'e defalarca yüz milyonlarca dolar gönderdi.

Washington ayrıca, 100 ila 200 kilometre mesafeden fırlatılan füzeleri vurmak için tasarlanan İsrail'in "Davud Sapanı" sisteminin geliştirilmesine de finansman sağlıyor.

Almanya

Almanya'nın İsrail'e savunma ihracatı, Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'in güneyine düzenlediği saldırı ve ardından başlayan Gazze savaşı sonrasında Berlin'in lisans başvurularını öncelikli olarak ele alması nedeniyle 2023 yılında bir önceki yıla kıyasla neredeyse on kat artarak 326,5 milyon avroya (351 milyon dolar) yükseldi.

Ancak bu yılın başından beri, İsrail'in Gazze'deki savaşına yönelik uluslararası eleştirilerin artmasıyla birlikte, Alman hükümetinin İsrail'e çok daha az sayıda askeri silah ihracatına onay verdiği görülüyor.

 Bir milletvekilinin soru önergesine yanıt veren Ekonomi Bakanlığı 10 Nisan'da yaptığı açıklamada, hükümetin o ana kadar sadece 32.449 avro değerinde sevkiyata izin verdiğini belirtti.

Verileri ilk yayınlayan Alman Haber Ajansı (DPA), Almanya'nın İsrail'e ağırlıklı olarak hava savunma sistemleri ve iletişim ekipmanları için parça tedarik ettiğini bildirdi.

İhraç edilen silahlar arasında 3.000 taşınabilir tanksavar silahı ve otomatik ya da yarı otomatik ateşli silahlar için 500.000 mermi yer almaktadır.

DPA, lisansların çoğunun kara araçları ve silah geliştirme, montaj, bakım ve onarım teknolojisi ihracatına verildiğini belirtti.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) verilerine göre Almanya, 2019-2023 yılları arasında İsrail'e yapılan askeri yardımın yaklaşık yüzde 30'unu sağladı.

İtalya

Bir Dışişleri Bakanlığı kaynağı 9 Mayıs'ta, ABD ve Almanya'dan sonra İsrail'in en büyük üç silah tedarikçisinden biri olan İtalya'nın, Gazze savaşının başlamasından bu yana yeni ihracat onayları vermeyi durdurduğunu doğruladı.

Kaynak Reuters'a "Her şey durdu. Son siparişler kasım ayında teslim edildi" dedi.

İtalyan yasaları, savaş halindeki ve uluslararası insan haklarını ihlal ettiği düşünülen ülkelere silah ihracatını yasaklamaktadır.

Savunma Bakanı Guido Crosetto mart ayında İtalya'nın İsrail'e silah ihraç etmeye devam ettiğini, ancak silahların Gazze'deki sivillere karşı kullanılmayacağını doğruladıktan sonra emirleri imzaladığını söyledi.

İtalya, yalnızca Aralık ayında İsrail'e 2022'nin aynı ayında gönderdiği miktarın üç katına denk gelen 1,3 milyon avro değerinde silah gönderdi.

dsfvebtn
İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevy ve arkasında bir İsrail F-35) uçağı, hava üslerinden birinde (İsrail Ordusu web sitesi)

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) tarafından hazırlanan bir rapora göre İtalya, 2019-2023 yılları arasında İsrail'e helikopterler ve deniz toplarını da içeren askeri yardımın yaklaşık yüzde birini sağladı.

Birleşik Krallık

İngiltere İsrail'in en büyük silah tedarikçilerinden biri değil. ABD'nin aksine İngiliz hükümeti İsrail'e doğrudan silah vermiyor, bunun yerine şirketlere F-35 parçaları gibi, genellikle ABD tedarik zincirlerinin bir parçası olan bileşenleri satmaları için lisans veriyor.

İngiltere, geçtiğimiz yıl İsrail'e en az 42 milyon pound (52,5 milyon dolar) değerinde savunma ekipmanı satışı için ihracat lisansı verdi.

Lisanslar mühimmat, insansız hava araçları, hafif silah mühimmatı, uçak ve helikopter parçaları ile saldırı tüfekleri gibi kalemleri içeriyordu.

Başbakan Rishi Sunak dün (Perşembe) Parlamento'ya, İngiltere'nin dünyadaki en katı ruhsatlandırma izleme sistemlerinden birini uyguladığını ve İsrail'in insani hukuka uyumuna ilişkin tavsiyeleri periyodik olarak gözden geçirdiğini söyledi. Sunak “İhracat lisansları konusunda son değerlendirmeden sonra da durum değişmedi” ifadelerini kullandı.

cdfvbgr
"Davud Sapanı" hava savunma sistemi (arşiv- Reuters)

Bazı sol muhalefet partileri Gazze'deki yüksek ölü sayısı karşısında hükümeti ihracat lisanslarını iptal etmeye ve silah ihracatının devam edebileceği değerlendirmesine yol açan hukuki tavsiyeleri kamuoyuna açık şekilde yayınlamaya çağırdı.

Kanada

Kanada hükümeti 20 Mart'ta yaptığı açıklamada, 8 Ocak'tan beri İsrail'e silah ihracat lisanslarını askıya aldığını ve Ottawa silahların insancıl hukuka uygun olarak kullanılacağını garanti edene kadar dondurmanın devam edeceğini duyurdu.

Uluslararası insan hakları grupları, İsrail'in Gazze'deki bombalamaları ve kara saldırılarında ölenlerin çoğunun sivil olduğunu söylüyor.

cdfv
İsrail savaş uçağı (AFP)

Kanada, 7 Ekim'deki Hamas saldırısından bu yana en az 28,5 milyon C$ (21 milyon dolar) değerinde yeni satış izni vererek, bir önceki yıl yaptığı satış miktarını aştı.

Hollanda

Hollanda hükümeti, bir temyiz mahkemesinin kararında, yedek parçaların insancıl hukuku ihlal edecek şekilde kullanılma riski bulunduğu sonucuna varmasının ardından şubat ayında İsrail'e F-35 yedek parça sevkiyatını durdurdu. Hükümet mahkeme kararını temyize götürüyor.


Ölüm özgürlüğü ortaya çıkarır

Fotoğraf: Reuters_Arşiv
Fotoğraf: Reuters_Arşiv
TT

Ölüm özgürlüğü ortaya çıkarır

Fotoğraf: Reuters_Arşiv
Fotoğraf: Reuters_Arşiv

Halid Gannami

Ölüm büyük bir felsefi sorundur ve büyük filozoflar binlerce yıldır ondan bahsetmiş, ne düşüneceklerini bilememişlerdir. Zihinlerini başka hiçbir konunun yormadığı kadar yormuştur. Epikuros'un buna çözümü ölümü görmezden gelmekti. Ona göre hayattayken yaşamı bırakıp ölüm ile meşgul olmamalıyız ve öldüğümüzde de zaten acısını çekmek için burada olmayacağız. Ancak Heidegger biraz naif görünen bu çözümü reddeder.

Dünya savaşı o kadar feci ve mantıksızdı ki, Heidegger aklın tüm mantığını inkar etmeye ve anlamaya giden yolu başka labirentlerde aramaya başladı. Sufilerin deneyimlerine benzer deneyimler sunduğu kadar hiçbir zaman akılcı çözümler sunmadı. Heidegger'e göre felsefenin en büyük amacı, özel dünyası ve kamusal dünyası olan bir varlık olarak kendimize dair farkındalığımızı derinleştirmektir. Bu varlığı anlamak için şu soruyu sormak gerekir: Neden yokluk değil de varlık var? Birincisinin anlamını bilmek için ikincisini bilmek gerekir, eğer bilirsek mutlaka aralarındaki farkı da biliriz. Varlığın anlamı nedir? Bunu bir başka soru takip etmeli; Varlık sebebi nedir?

Heidegger şöyle der: “Her insan kendi potansiyelinin tamamını kanıtlayabilir. Kimliğimiz önceden belirlenmiş olabilir ama izleyeceğimiz yol her zaman bizim seçimimizdir. Korkularımızın veya başkalarının beklentilerinin kaderimizi belirlemesine izin vermemeliyiz. Kaderinizi değiştiremezsiniz ama her zaman ona meydan okuyabilirsiniz. İnsan herkes gibi doğar ama eşsiz bir ölümle ölür.

Gerçek bir insan olmak istiyorsanız, hayatınızı sürekli ölüm ufkunuz içinde hayal etmeniz gerekir.

Varoluş zamandır, zaman sınırlıdır, kişisel varlığımız da belirli bir zamanla sınırlıdır ve insanlar için zaman, “ölüm” dediğimiz şeyle sona erer. Bu nedenle gerçek bir insan olmak istiyorsanız hayatınızı sürekli ölüm ufkunda hayal etmeniz gerekir. Heidegger'in "ölüm karşısında varoluş" dediği şey budur. Varlığımızın sınırlı olduğunu bilirsek, sınırlamalarımızla cesaretle yüzleşmediğimiz sürece gerçek, özgün bir insan hayatı yaşayamayız. Ölümümüz gerçeğini anlamlandırmalıyız. Geçmişte felsefenin nasıl ölmeyi öğrenmek olduğu söylenirdi. Dersimizi öğrenirsek bu yüzleşme bizi uçsuz bucaksız düzlüklere götürecektir.

Ölüm ilişkisel değildir. Ona karşı çıktığımızda diğeriyle tüm bağlarımızı koparırız. Sevdiğiniz bir yakınınız öldüğünde onun için ne kadar üzülseniz de ölümün tadını asla tatmazsınız. Ölümü ancak öldüğünüzde tadacaksınız. Bu ölüm kesin bir şeydir, onu bir yanılsama olarak hayal edemezsiniz. Onu görmezden gelebilirsiniz, ondan kaçabilirsiniz ya da yıllarca unutabilirsiniz ama içten içe ne zaman geleceğini bilmeseniz de hayatınızın kaçınılmaz olarak ölümle sonuçlanacağını bilirsiniz.

Heidegger, ölümün "imkânsızı oldurmak" olduğunu, yani benim var olma yeteneğimi ölçtüğüm norm olduğunu söylüyor. O, özgürlüğümün tüm güçlerinin ve potansiyellerinin kendisine çarpıp parçalandığı  kaçınılmaz acizliktir. “Mümkün olan için” şiirinde varoluş ve zaman iki unsurdur ve bu şiirin en yüksek ifadesini her zaman ölüm karşısındaki varoluşta bulacağız.

Ancak Heidegger, hayattan umudunu kesip onun büyüklüğünü inkar edenler gibi ölümü beklememizi tavsiye etmez. Ölüm beklentisini kabul eder ama beklememizi de istemez. Yalnızca beklenti bizi bu dünyada özgür eylemin koşulu olarak ölümlülüğümüzü kullanmaya yönlendirecektir. Bu gerçeğin farkına vardığınızda gerçekten özgür olursunuz.

Özgürlüğümüzün ancak "ölüm karşısında varoluş ile" tam olarak farkına varabiliriz.

Bundan, bir paradoks içerse de, çok önemli bir fikir ortaya çıkıyor; özgürlük, ölüm biçimindeki zorlayıcı zorunluluğun yokluğunda var olmaz, bunun tam aksine insan özgürlüğü, insanın ölümünün gerekliliğini itiraf etmek ve onaylamak ile somutlaşır. İnsan ancak "ölüm karşısında varoluş ile" gerçekten ve hakikaten olduğu kişi olabilir. Ölümün imkânsızı oldurmak olduğu düşüncesinin ve yok oluşun kabullenilmesinin arkasında, insan yaşamının sınırının ispatı ve onun gerçek, sahte olmayan varlığının teyit edilmesi saklıdır.

Bütün bunlara rağmen “ölüm karşısında varoluşun” bunaltıcı hiçbir yanı yok. Bu varoluş biçimi, kişiyi sahte günlük hayata dalmaktan arındırır ve onu alışılagelmiş gevezeliklerden uzaklaştırır, böylece kendisiyle bütünleşme fırsatına sahip olur. Özgürlüğümüzün ancak "ölüm karşısında varoluş ile" tam olarak farkına varabilir ve ayrıca ondan keyif alabiliriz.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Putin askeri üretimi artırmaya yöneliyor ve “stratejik silahlarla” tehdit ediyor

Putin'in dün (Perşembe) Moskova'da düzenlenen "Zafer Bayramı" kutlama törenine katıldı (AP)
Putin'in dün (Perşembe) Moskova'da düzenlenen "Zafer Bayramı" kutlama törenine katıldı (AP)
TT

Putin askeri üretimi artırmaya yöneliyor ve “stratejik silahlarla” tehdit ediyor

Putin'in dün (Perşembe) Moskova'da düzenlenen "Zafer Bayramı" kutlama törenine katıldı (AP)
Putin'in dün (Perşembe) Moskova'da düzenlenen "Zafer Bayramı" kutlama törenine katıldı (AP)

Rusya'nın üçüncü dönem başkanı olarak bu hafta göreve başlayan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bu yılki Nazizme Karşı Zafer Günü kutlamaları münasebetiyle yaptığı konuşmada, ülkesinin askeri yeteneklerini ve ölümcül stratejik silahların kullanımı da dahil olmak üzere her türlü Batı tehdidine karşı koymaya hazır olduğunu yineledi. Konuşmasının büyük bölümünü Batı'ya yönelten Kremlin şefi dün (Perşembe), ülkesinin nükleer güçlerinin "sürekli" alarm durumunda olduğu uyarısında bulundu.

Putin, Kızıl Meydan'da tören için belirlenen askeri üniformaları giyen binlerce askerin önünde yaptığı konuşmada, Ukrayna'da savaşan ordusuna övgüde bulundu ve "Batı'daki elitleri" dünya çapında çatışmaları kışkırtmakla suçladı. Ayrıca Batı'yı, İkinci Dünya Savaşı hakkındaki gerçekleri çarpıtmaya çalışmakla ve Sovyetler Birliği'nin bu savaştaki rolünü en aza indirecek şekilde gerçekleri değiştirmekle suçladı. Putin, "Savaşın ilk üç yılında Sovyetler Birliği Nazizm'le tek başına savaşırken, tüm Avrupa Hitler'i desteklemek için çalıştı." "İntikam, tarihle alay etme ve Nazizm'i meşrulaştırmanın Batılı elitlerin genel politikasının bir parçası olduğunu" belirtti.

Putin, ülkesinin "Batılı elitlerin politikalarına rağmen küresel bir çatışmayı önlemek için her türlü çabayı göstereceğini" vurguladı.


Paris’te karakola yapılan saldırıda iki polis yaralandı

Fransız polisi (Reuters- Arşiv)
Fransız polisi (Reuters- Arşiv)
TT

Paris’te karakola yapılan saldırıda iki polis yaralandı

Fransız polisi (Reuters- Arşiv)
Fransız polisi (Reuters- Arşiv)

Paris'teki bir polis karakolunda, polisin silahını kapan bir adamın gerçekleştirdiği saldırıda iki polis memuru ağır yaralandı.

Fransız Haber Ajansı AFP'ye göre olay hakkında bilgili bir kaynak, olayın dün (Perşembe) 20:30 civarında meydana geldiğini belirtti. Bir polis kaynağı, saldırganın hemen gözaltına alındığını, saldırganın iki polisin onu aradığı sırada polislerden birinin silahını ele geçirdiğini söyledi.

Olay hakkına bilgi sahibi kaynak, iki polisin yoğun bakımda olduğu bilgisini verdi.


İsrail'in ‘hayal kırıklığı’ ve Biden'a karşı hamle

Gazze Şeridi sınırı yakınlarında konuşlanan İsrail tankları ve askeri araçları (AFP)
Gazze Şeridi sınırı yakınlarında konuşlanan İsrail tankları ve askeri araçları (AFP)
TT

İsrail'in ‘hayal kırıklığı’ ve Biden'a karşı hamle

Gazze Şeridi sınırı yakınlarında konuşlanan İsrail tankları ve askeri araçları (AFP)
Gazze Şeridi sınırı yakınlarında konuşlanan İsrail tankları ve askeri araçları (AFP)

İsrail, ABD Başkanı Joe Biden'ın yoğun nüfuslu Refah kentini işgal etmesi halinde İsrail'e bazı ABD silahlarının tedarikini durdurma tehdidinden duyduğu ‘hayal kırıklığını’ dile getirdi.

İsrail'in Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilcisi Gilad Erdan, İsrail Kamu Yayın Kuruluşu KAN'a verdiği demeçte ilk tepkisini şöyle dile getirdi: “Savaşın başından beri minnettarlığımızı ifade ettiğimiz Biden'dan gelen bu açıklama hayal kırıklığı yarattı.”

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise Biden'ın sözlerini reddetti ve ülkesinin gerekirse tek başına savaşmaya hazır olduğunu yineledi. Netanyahu, “Daha önce de söylediğim gibi, gerekirse tırnaklarımızla savaşırız. Ancak tırnaklarımızdan çok daha fazlasına sahibiz ve aynı güçlü ruhla, Tanrı'nın yardımıyla kazanacağız” dedi. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant ise ‘düşmanlara ve dostlara’ yönelik mesajında, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki askeri hedeflerine ulaşmak için ne gerekiyorsa yapacağını belirtti.

Biden, İsrail'in ülkesinden temin ettiği silahların Gazze Şeridi'nde sivilleri öldürmek için kullanıldığını ilk kez açıklayarak, yönetiminin sivillere ciddi zarar veren bazı bomba türlerinin İsrail'e teslimatını askıya almaya karar verdiğini belirtti. Biden'ın şimdiye kadarki en sert açıklamaları, Refah'a geniş çaplı bir saldırı düzenlemekten kaçınması için İsrail üzerindeki baskıyı arttırdı. Ancak bu açıklamalar Biden'ı, özellikle Cumhuriyetçi Parti içinde baskılara maruz bıraktı ve görevden alınması çağrılarına yol açtı.

Eski ABD Başkanı Donald Trump, Demokrat rakibini ‘teröristlerin yanında yer almakla’ suçladı ve “İsrail'e karşı yaptıkları utanç verici. Eğer herhangi bir Yahudi Biden'a oy verirse, kendinden utanmalıdır” ifadelerini kullandı.

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson ise İsrail'e silah sevkiyatının askıya alınmasını ‘felaket’ ve ‘yıkıcı’ bir politika olarak değerlendirdi. Mike Johnson bunun, “ABD Kongresi'nin iradesiyle doğrudan çeliştiğini” belirtti.


Xavier Üniversitesi öğrencilerin protestosu üzerine ABD'nin BM Büyükelçisinin konuşmasını iptal etti

ABD'nin Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisi Linda Thomas-Greenfield (AP)
ABD'nin Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisi Linda Thomas-Greenfield (AP)
TT

Xavier Üniversitesi öğrencilerin protestosu üzerine ABD'nin BM Büyükelçisinin konuşmasını iptal etti

ABD'nin Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisi Linda Thomas-Greenfield (AP)
ABD'nin Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisi Linda Thomas-Greenfield (AP)

ABD'nin Louisiana eyaletindeki Xavier Üniversitesi, ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Linda Thomas-Greenfield'in yarın (Cumartesi) yapması planlanan konuşmasını iptal etti. Associated Press’in (AP) haberine göre, Büyükelçi'nin yarın yapacağı konuşma bazı öğrenciler arasında öfkeye yol açtı.

Üniversite Rektörü Reynold Verrett,  çarşamba günü öğretim üyeleri, personel ve öğrencilere gönderdiği bir e-posta ile kararı duyurdu: "Herkes mezunları ve başarılarını uygun şekilde onurlandıran bir mezuniyet töreni yapmayı hedefliyor. Öğrencilerin büyük çoğunluğu, mezuniyet törenlerinin keyfini herhangi bir rahatsızlık olmadan çıkarabilmek istiyor. Bu nedenle planladığımız gibi açılış konuşmacısı ile ilerlemeyeceğiz.”

Öğrenciler, Greenfield'ın ABD'nin Gazze'deki savaşla ilgili önceki tutumları nedeniyle konuşmaya davet edilmesine karşı çıktılar.

ABD, mart ayında BM Güvenlik Konseyi'ne "Gazze'de acil ve sürekli ateşkes" çağrısında bulunan bir karar tasarısı sunmadan önce, diğer ülkeler tarafından sunulan üç ateşkes karar tasarısını veto etti.

Greenfield, veto kullanımının gerekçesine ilişkin açıklamasında, ABD'nin "İsrail'in meşru müdafaa hakkından bahsetmeyen" ateşkes kararlarını destekleyemeyeceğini söyledi.

Bir başka açıklamasında ise Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e saldırısı sırasında aldığı rehineleri serbest bırakmadığı sürece, ABD'nin ateşkesi destekleyemeyeceğini ifade etti.

Verret, iptal kararını "talihsiz bir sonuç" olarak nitelendirdi ve kararın büyükelçiyle birlikte alındığını söyledi.

Greenfield ise kararla ilgili yorum yapmadı. 19 Mayıs'ta mezuniyet konuşması yapması planlanan Vermont Üniversitesi'nde de benzer bir tepkiyle karşılaştı. Filistin yanlısı öğrenci göstericiler, ateşkes kararlarının veto edilmesini gerekçe göstererek üniversiteye konuşmasını iptal etme çağrısında bulundu. Üniversite cuma günü konuşmanın yapılmayacağını duyurdu.

Yöneticilere bir mektup yazarak derslere başlama tercihlerini yeniden gözden geçirmelerini isteyen Xavier Öğrenci Yönetim Birliği Başkanı Chase Patterson, Verrett'in muhalifleri dinleme kararını övdü.