Johnson hükümetindeki Iraklı Kürt bakan kim?

İngiltere Eğitim Bakanı Nazım ez-Zehavi (Reuters)
İngiltere Eğitim Bakanı Nazım ez-Zehavi (Reuters)
TT

Johnson hükümetindeki Iraklı Kürt bakan kim?

İngiltere Eğitim Bakanı Nazım ez-Zehavi (Reuters)
İngiltere Eğitim Bakanı Nazım ez-Zehavi (Reuters)

Ahmed Mustafa
İngiltere Başbakanı Boris Johnson hükümetinin bu hafta tanık olduğu değişiklikler arasında Kürt asıllı bir Iraklı olan Nazım ez-Zahavi’nin (Nadhim Zahawi) bakan olarak atanması da yer aldı. Başbakan Johnson hükümetinin ilk kabine değişikliğini gerçekleştirerek Dışişleri, Savunma, İskan, Uluslararası Ticaret ve Eğitim bakanlıkları görevlerinde değişikliğe gitti. Zahavi, Gavin Williamson’dan boşalan koltuğa oturdu. Williamson, salgını sırasında sene sonu sınavlarla ilgili yaşanan karışıklık nedeniyle eleştiri altındaydı.
Zahavi, daha önce David Cameron başkanlığındaki Muhafazakar hükümette ardından da Theresa May hükümetinde küçük bakanlık görevlerinde bulunmuştu. 2010 yılından bu yana Muhafazakâr Parti’nin milletvekili olarak Stratford-on-Avon bölgesini temsil ediyor. Yaklaşık 10 yıldır parlamentoda bulanan Zahavi genellikle ihtisas meclis komitesinin üyesi olarak görev yaptı.

İngilizlerin salgın yılında koronavirüs aşıları ile aşılamadan sorumlu bakan olarak tanıdığı Nazım e-Zahavi kimdir?
1967 yılında Bağdat'ta Iraklı Kürt bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Ailesi 1976'da Saddam Hüseyin yönetimi döneminin başında İngiltere'ye gitmek için Irak'tan ayrıldı. Sussex'e yerleşen aile Nazım’ı, eğitimini tamamlamak için Londra'nın güneybatısında özel bir okul olan King's College'e girdi. Lisans eğitimini kimya mühendisi olarak tamamladı. Mezun olduktan sonra kısa bir süre uluslararası bir şirkette çalıştı. Zahavi, 2000’li yılların başında daha sonra seçim sonuçlarıyla ilgili tahminleriyle ünlü olan danışmanlık ve kamuoyu yoklama şirketi YouGov’u kurdu. Hizmetleri hükümetler, şirketler ve büyük kuruluşlar tarafından satın alınıyor.

İş ve siyaset
1990'larda Jeffrey Archer'ın kanatları altında siyasete girmesi Irak Kürtleri lehine bir aktivizm meselesiydi. Şirketini Muhafazakar Parti lideri Archer'ın medya sözcüsü Stephen Shakespeare ile kurdu. Daha sonra çok sayıda skandal ve mali suçlamadan sonra Parlamento'dan istifa etmeden önce partinin başkan yardımcılığına yükseldi. Archer şimdi İngiliz Lordlar Kamarası'nın bir üyesi ve çok satan kitaplarıyla statüsünü ve servetini yeniden kazandı.
Zahavi geleneksel muhafazakarların özelliklerine uyan bir karışımla iş ve siyasi aktivizmi birleştirdi. Archer'ın 1993'te Irak Kürtlerinin yararına bağış toplamak için kurduğu yardım fonunun tanıtımında önemli bir rolü vardı.
Avam Kamarası (Parlamento) için ilk kez aday olduğu ve seçimleri kazandığı 2010 yılına kadar odak noktası iş oldu. Ardından YouGov'un Yönetim Kurulu Başkanlığı'ndan istifa etti. Fakat ondan önce 90'lı yılların ortalarında Londra'daki Wandsworth Bölge Konseyi'ne seçildiğinden beri iş ve siyasi çalışmaları birleştirmeyi sürdürdü. Parlamentoya girdikten sonra bile, Zahavi geçtiğimiz Ocak ayına kadar Gulf Keystone Petroleum'da baş stratejist olarak kaldı. Archer ile olan siyasi başlangıçlarına rağmen, Archer'in karşılaştığı skandal ve mali sorunlar ve o sırada bunları kapsayan basın kampanyaları Zahavi'ye kadar uzanmadı. Anket şirketinin ünüyle birlikte, hem Muhafazakar Parti içinde hem de dışında İngiliz siyasi çevrelerinde ve yurt dışında da bağlantı çemberi genişledi.

Medya ilgisi
Ünlü şirketi, kamuoyu yoklamalarının sonuçlarını, özellikle seçim kampanyası zamanlarında yayınlayan medyanın ilgi odağı olduğu için, Zahavi medyadan tamamen uzak değildi. Ayrıca David Cameron'dan bu yana birbirini izleyen üç Muhafazakar hükümette, eğitim ile ilgili görevlerde bulunması da medya ile bağını korudu. Bunun yanı sıra 2010'da Avam Kamarası'na girmesinden ve 2015'te yeniden seçilmesinden bu yana çeşitli uzmanlaşmış meclis komitelerinde yer aldı.
Adının medyada anılması her zaman olumlu olmadı. İngiliz gazeteleri bazen, servetine suçlamalarda bulundu. Seçim bölgesinde bulunan evi 20 milyon doların üzerinde (14 milyon sterlin). Ayrıca 2017'de The Guardian gazetesi, Zahavi'nin Londra'da yaklaşık 35 milyon dolara (25 milyon sterlin) gayrimenkul satın aldığını ve karısı Lana'nın bir binicilik okulu işlettiğini aktardı. Nispeten cömert yaşam tarzı, genellikle yerel gazeteler ve medyada yer aldı. Ancak, meşru ekonomik faaliyeti ve bu yaşam tarzına izin veren bir gelir sağlayan büyük yatırımları nedeniyle bu olağanüstü bir durum olarak görünmüyor.
2013'te Nazım Zahavi'ye verilen maaş, gazeteler tarafından milletvekilleri hakkında yayınlanan 'önemsiz harcamalar' krizininin başında yer alıyordu. Söz konusu kriz, Parlamento'yu milletvekillerinden milyonlarca haksız harcamayı geri almaya zorlamıştı. Zahavii, toplamda haksız yere 235 bin dolardan (170 bin sterlin) fazla harcamıştı. Zahavi, 2013 yılının Kasım ayında yasadışı harcamalar için alenen özür dilemişti.
2018 yılında, görevlilerinin misafirler tarafından iğrenç ve aşağılayıcı bir şekilde taciz edildiğinden şikayet ettiği Londra'daki Dorchester Oteli'ndeki 'Chiefs' Club'a katıldığı bildirildi. Zahavi, o gece zenginler için kurulan bu kulübün üyelerinin yaptıklarından 'tiksinerek' oradan ayrıldığını belirtti. Kendisini rahatsız ettiğini söylediği uygulamaları ifşa etmek zorunda kaldı.
Sonuç olarak, Zahavi, basın ve medyanın Muhafazakar Partili politikacılara, özellikle de göçmenlerin çocuklarına ve Johnson hükümetinde makul sayıda kişiye yönelik suçlamalarına en az maruz kalan kişi olmaya devam ediyor. En azından, Johnson'ın, görevden alınması için yapılan çağrıların ortasında birden fazla kez desteklediği İçişleri Bakanı Priti Patel'e yönelik suçlamalar gibi suçlamalara maruz kalmadı. Theresa May daha önce onu İsraillilerle olan ilişkilerinde bakanlık davranış kurallarını ihlal ettiği için hükümetinden ihraç etmişti.



İsrail Cumhurbaşkanı, Netanyahu'nun af talebine ilişkin konuştu: ‘Devletin çıkarlarını’ dikkate alacağız

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ve Başbakan Binyamin Netanyahu (EPA)
İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ve Başbakan Binyamin Netanyahu (EPA)
TT

İsrail Cumhurbaşkanı, Netanyahu'nun af talebine ilişkin konuştu: ‘Devletin çıkarlarını’ dikkate alacağız

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ve Başbakan Binyamin Netanyahu (EPA)
İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ve Başbakan Binyamin Netanyahu (EPA)

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog bugün yaptığı açıklamada, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun af talebiyle ilgili olarak, “Sadece devletin çıkarlarını dikkate alacağız” dedi.

Netanyahu, yıllardır süren yolsuzluk suçlamalarıyla ilgili davada af talebini dün Herzog'a resmi olarak iletti. Netanyahu, cezai yargılamanın İsrail'i yönetme yeteneğini engellediğini ve af kararının ülkenin çıkarlarına en uygun adım olacağını savundu.

İsrail'in kuruluşundan bu yana en uzun süre görev yapan başbakanı olan Netanyahu, rüşvet, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suçlamalarını uzun süredir reddediyor.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre avukatları, Cumhurbaşkanlığı Ofisi’ne gönderdikleri mektupta, Netanyahu'nun hukuki sürecin tam beraatle sonuçlanacağına halen inandığını belirtti.

Likud Partisi’nin yayınladığı kısa bir video açıklamasında Netanyahu, “Avukatlar bugün Cumhurbaşkanı’na af talebini ilettiler… Ülkenin çıkarlarını önemseyen herkesin bu adımı desteklemesini bekliyorum” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'un ofisi bugün erken saatlerde talebin alındığını doğruladı ve avukatların mektubunu yayınladı. Diğer yandan ABD Başkanı Donald Trump bu ay Herzog'a Netanyahu'yu affetmesini isteyen bir mektup gönderdi.


Güney Afrika Devlet Başkanı, Trump'ın ülkesinde beyazların öldürüldüğü yönündeki iddialarını yanıltıcı olarak nitelendirdi

Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa (Reuters)
Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa (Reuters)
TT

Güney Afrika Devlet Başkanı, Trump'ın ülkesinde beyazların öldürüldüğü yönündeki iddialarını yanıltıcı olarak nitelendirdi

Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa (Reuters)
Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa (Reuters)

Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa, dün ABD'yi ülkesinde beyaz vatandaşların öldürüldüğünü iddia ederek "yanlış bilgi" yaymakla suçladı.

Beyaz Saray'a döndüğünden beri ABD Başkanı Donald Trump, Avrupalı ​​sömürgecilerin soyundan gelen bir azınlık olan beyaz Afrikalılara karşı "soykırım" yapıldığını iddia ederek, Güney Afrika'ya defalarca saldırdı.

ABD, geçen hafta sonu Johannesburg'da düzenlenen G20 zirvesini boykot etti ve Trump çarşamba günü, Miami'de ev sahipliği yapacağı bir sonraki zirveye Güney Afrika'yı davet etmeyeceğini açıkladı.

Ramaphosa televizyonda yaptığı konuşmada, ABD'nin Johannesburg zirvesine katılmama gerekçelerinin "Güney Afrika'nın Afrikalılara karşı soykırım yaptığı ve beyazların sahip olduğu topraklara el koyduğu yönündeki delilsiz ve asılsız iddialara" dayandığını söyledi.

"Bu, ülkemiz hakkında apaçık bir yanlış bilgilendirmedir" ifadesini kullandı.

Bir ulus olarak, ABD yönetiminin tutumunun ülkemizde, Amerika Birleşik Devletleri'nde ve başka yerlerde gruplar ve bireyler tarafından yürütülen sürekli bir dezenformasyon kampanyasından etkilendiğinin farkındayız."

"Dezenformasyon yayan kişiler, Güney Afrika'nın ulusal çıkarlarını tehlikeye atıyor ve baltalıyor, Güney Afrika'daki işleri yok ediyor ve ülkemizin en önemli ortaklarımızdan biriyle ilişkilerini zayıflatıyor" diye devam etti.

Ancak Ramaphosa, Güney Afrika'nın "Amerika Birleşik Devletleri hükümetiyle diyaloğu sürdürmeye ve bunu iki eşit ve egemen ulus olarak saygı ve onurla yapmaya" hazır olduğunu ifade etti.


Trump: Sığınma kararlarının dondurulması uzun bir süre devam edecek

ABD Başkanı Donald Trump, Air Force One uçağından gazetecilere konuşuyor (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, Air Force One uçağından gazetecilere konuşuyor (AP)
TT

Trump: Sığınma kararlarının dondurulması uzun bir süre devam edecek

ABD Başkanı Donald Trump, Air Force One uçağından gazetecilere konuşuyor (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, Air Force One uçağından gazetecilere konuşuyor (AP)

ABD Başkanı Donald Trump dün yaptığı açıklamada, yönetiminin, Afgan uyruklu bir kişinin Beyaz Saray yakınlarında iki Ulusal Muhafızı vurmasının ardından, sığınma kararlarını "uzun bir süre" geçici olarak askıya almayı planladığını söyledi.

Askıya alma için bir süre sınırı olup olmadığı sorulduğunda Trump, İç Güvenlik Bakanlığı'nın seyahat kısıtlamaları uygulanan 19 ülkeden oluşan listeyle ilgili olduğunu belirttiği bu önlem için bir "süre sınırı" belirlemediğini ifade etti.

Trump, "Bu insanları istemiyoruz. Neden istemediğimizi biliyor musunuz? Çünkü çoğu iyi insanlar değildi ve ülkemizde olmamalıydılar" ifadesini kullandı.

Trump yönetimi, 26 Kasım'da Washington, D.C.'de 20 yaşındaki Sarah Beckstrom'un ölümüne ve bir Ulusal Muhafız’ın ağır yaralanmasına yol açan silahlı saldırının ardından bu açıklamayı yaptı.

Rahmanullah Lakanwal adlı 29 yaşındaki Afgan vatandaşı, olayla bağlantılı olarak tutuklandı ve birinci derece cinayetle suçlandı.

Lakanwal, 2021'deki ABD askeri çekilmesinin ardından yeniden yerleştirme programı kapsamında Amerika Birleşik Devletleri'ne girmeden önce, Afganistan'da Taliban'la savaşan CIA destekli ortak güçte yer aldı.

Nisan 2025'te Trump yönetimi altında kendisine sığınma hakkı verilmişti, ancak yönetim yetkilileri, Lakanwal'ın ülkeye girişinin eski Başkan Joe Biden yönetiminin yeterli inceleme yapmamasından kaynaklandığını ileri sürdüler.

Saldırının ardından Trump yaptığı paylaşımda, "ABD sisteminin tamamen toparlanabilmesi için tüm Üçüncü Dünya ülkelerinden göçü kalıcı olarak durdurmayı" planladığını belirtti.

Kararın hangi uyrukları etkileyeceği sorulduğunda, ABD İç Güvenlik Bakanlığı, geçen haziran ayından bu yana vatandaşları ABD'ye seyahat kısıtlamalarıyla karşı karşıya olan Afganistan, Küba, Haiti ve İran da dahil olmak üzere 19 ülkenin listesini verdi.