Liberal alternatifin zaferi, Fas'taki siyaset sahnesini yeniden çiziyor

Milyarder iş adamı Aziz Ahannuş'un liderliğindeki Ulusal Bağımsızlar Topluluğu seçimden zaferle çıktı
Milyarder iş adamı Aziz Ahannuş'un liderliğindeki Ulusal Bağımsızlar Topluluğu seçimden zaferle çıktı
TT

Liberal alternatifin zaferi, Fas'taki siyaset sahnesini yeniden çiziyor

Milyarder iş adamı Aziz Ahannuş'un liderliğindeki Ulusal Bağımsızlar Topluluğu seçimden zaferle çıktı
Milyarder iş adamı Aziz Ahannuş'un liderliğindeki Ulusal Bağımsızlar Topluluğu seçimden zaferle çıktı

Fas’ta iş adamı Aziz Ahannuş önderliğindeki liberal Milli Bağımsızlar Birliği (RNI) partisinin birinci sırayı aldığı ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (PJD) sekizinci sıraya gerilediği 8 Eylül seçimlerinin sonuçlarına ilişkin çeşitli görüşler mevcut. Ancak Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 2012-2021 yılları arasında yaklaşık 20 yıl boyunca iktidardaki egemenliğinin ardından bu seçimlerin yeni bir siyasi gerçeklik yarattığı konusunda neredeyse bir oybirliği var.
RNI, toplam 395 milletvekili bulunan Temsilciler Meclisi'nde 102 sandalye alarak seçimlerde birinci olurken daha önce 125 sandalyeye sahip olan ve bu seçimlerde 13 sandalye kazanan Adalet ve kalkınma Partisi’nin yaşadığı ağır yenilginin boyutu şaşırtıcıydı. Asalet ve Çağdaşlık Partisi (PAM) 87 sandalyeye sahip olurken üçüncü olan İstiklâl Partisi (Pİ) 81 sandalye kazandı. Dördüncü sıraya yerleşen Sosyalist Birlik Partisi (USFP) 35 sandalye elde etti.
8 Eylül seçimlerinde birinci olan Milli Bağımsızlar Partisi, daha önce başbakanlık yapan ve merhum Kral II. Hasan'ın damadı Ahmed Osman tarafından 1978 yılında kurulmuştu. Parti, liberal merkezci bir parti olarak nitelendirildi. Genellikle burjuvazi ve seçkinlerin partisi olarak biliniyordu. Ancak 2016 seçimlerinde RNI yalnızca 37 sandalye kazandı. Bu hezimet, eski parti lideri Selahaddin Mizvar’ın istifasına yol açtı. 2017 yılının başında Ahannuş’un yeni parti lideri olarak seçildiği olağanüstü bir konferans düzenlendi.
Ahannuş, liderlik pozisyonuna yükselir yükselmez, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ilerlemesine karşı koymak için sağcı Anayasal Birlik Partisi ile ittifak kurdu. Sadeddin el-Osmani hükümetime güçlü bir şekilde katılım sağlayabildi. Tarım, Balıkçılık, Maliye, Ticaret ve Sanayi gibi önemli bakanlıklarda görev aldı. Fakat her halükarda, RNI tarafından elde edilen seçim sonucu, parti tarihinde eşi görülmemiş bir sonuç.

Beklentileri aşan bir yenilgi
Öte yandan, oylama günü öncesindeki göstergeler, ‘Adalet ve Kalkınma Partisi’nin sandık sonuçlarında öne çıkmayacağını, üçüncü veya dördüncü sırayı alabileceğini gösterse de, ne partinin destekçileri ne de rakipleri RNI, PAM ve İstiklâl Partisi karşısında bu şekilde bir yenilgiye uğramasını bekliyordu. Bu sadece yasama seçimleri düzeyinde değil, aynı zamanda genel (belediye) ve bölgesel seçimler düzeyinde de geçerli bir durum.
Fas’ın en doğusundaki Ucda’daki Hukuk Fakültesi’nde Araştırma Profesörü olan Binyunus Merzuki, bu konu hakkında Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından elde edilen sonuç, seçmenlerin kamusal vaatlerin arkasında duranları cezalandırma ve halk gruplarının statüsüne zarar verme yeteneğini gösteren etkili bir ders oldu” şeklinde konuştu. Sonuçların, sadece üç partinin (PAM, RNI ve Pİ: 270 sandalye) ittifakıyla rahat bir çoğunluk elde etme olasılığını da ortaya koyduğuna dikkat çeken Merzuki, 65 sandalyeyi bir araya getiren bir sol kutup oluşturma imkanına işaret etti. Merzuki ayrıca “Birbirini izleyen tüm çoğunluklara katılan farklı durumlarda partiler var: 29 sandalyeye sahip Halk Hareketi Partisi, 18 sandalyesi bulunan Anayasa Birliği Partisi, hatta sandalye sayısı güçlü bir muhalefet oluşturmasına izin vermediği sürece hemen hemen her hükümet çoğunluğunu destekleyen ve 5 sandalyeye sahip olan Sosyal Demokrat Hareket Partisi bunlara örnek gösterilebilir” şeklinde konuştu. Merzuki, 8 Eylül anketinin sonuçlarını çeşitli açılardan okumayı tercih ediyor. Bunlardan biri de liberal kutbun 189 sandalye (RNI 102, PAM 87) kazanırken Demokrat Blok partiler 140 sandalye (Pİ 81, USFP 35,  İlerleme ve Sosyalizm Partisi  (PPS) 21, ‘demokratik blok’ döneminde PPS’den ayrılan  Demokratik Güçler Cephesi 3) elde etmesi da yer alıyor.

Hükümete yakın partiler 
Öte yandan Meknes'teki Moulay İsmail Üniversitesi'nde siyaset bilimci Profesör Yunus Berada, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, son seçimlerin, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin çok boyutlu yenilgisinin yanı sıra, stratejik olarak hükümete uzak durmayan partilerin kayda değer geri dönüşü olan başka bir gerçeklik yarattığına dikkat çekti. PJD’nin ‘kendini stratejik parti yapısının bir parçası olarak göstermeyi başaramadığını ve aynı zamanda, merkezi aktörler karşısında sesini duyurmayı başaramadığını ifade etti. Gerçekte ikili örgütsel yapısı olduğu gerçeğini göz ardı etmeden, acil jeopolitik etkileşimlerle uyumlu olamayacağına işarette bulundu.
Berada “Adalet ve Kalkınma Partisi'nin deneyimi, bazı ulusal hareket partilerinin deneyiminden çok farklı değil, özellikle de 1998-2002 yılları arasında uzlaşıya dayalı rotasyon hükümeti olarak adlandırılan hükümet de örgütsel ve ideolojik olarak erozyona uğramaya mahkum oldu” dedi.

İki ana neden
Yunus Berada’ya göre PJD’nin seçim listesindeki düşüşünü açıklayabilecek iki temel neden var. Berada bunun başlıca sebebinin esas olarak engelleyici olmaya devam eden ve yönelimleri ilkesel olarak sadık olsalar bile gerçek rakip aktörlerin üretimine izin vermeyen siyasetin doğası olduğunu düşünüyor. Yani, yönetişim yapılarını sorgulamadıkları ve genellikle rejimin stratejik tercihlerine aşırı derecede ilgi gösterdiklerine işarette bulundu.
İkinci sebebe gelince Berada, gerilemenin aktörlerin bağımsız bir siyasi süreç üretememesinden kaynaklandığına işaret ediyor. Bunun, örneğin, kısıtlayıcı yasama çalışmaları veya hak ve özgürlüklerin savunulması veya halkın çıkarlarıyla özdeşleşme gibi hükümet önlemlerinin ağırlığı altında bir tür kaçınılmaz çürümeye yol açtığına dikkat çekti.

Ceza ve ödül
Fez şehrindeki Sidi Mohamed Ben Abdellah Üniversitesi’nden Profesör İsmail Hammudi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, RNI’nin kazandığı ve PJD’nin büyük bir yenilgiye uğradığı 8 Eylül seçimlerinin en belirgin sonuçlarından birinin, Faslı seçmenin önceki hükümetteki iktidar partisini cezalandırıp, RNI’yi ödüllendirmesi olduğuna işaret etti. Bu seçimdeki paradoksun bu olduğunu söyledi. Ardından sonucun, muhalefet safında yer alan PAM’ın   siyasi haritada ikinci bir güç olarak konumunu korumasını ve yine muhalefette yer alan İstiklal Partisi'nin üçüncü bir güç olarak konumunu sürdürmesini sağladığına dikkat çekti. Ancak ilave sandalye sayısıyla, PPS’nin (eski adıyla Komünist Parti) 2016 seçimlerine kıyasla sandalye sayısını iki katına çıkardığını ifade etti. Hammudi ayrıca şehirlerde yüksek oranda geçersiz oy pusulaları tespit edildiğini ve yüzde olarak genellikle ilk sırada yer almasının, kendisine sunulan siyasi teklife karşı siyasallaşmış orta sınıfın öfke ve reddinin varlığını gösterdiğini düşünüyor.
Öte yandan, son birkaç gün içinde hükümet kurma istişarelerinin başlatılmasına paralel olarak Fas'taki seçim gözlemcilerinin - yeni çoğunluğun anket sonuçlarında birinci çıkan ilk üç partiden oluşacağı netleştiği için- en çok merak ettiği Aziz Ahannuş hükümetinde kimlerin bulunacağı sorusu oldu. Buna ek olarak PJD ve PPS ile birlikte muhalefet rolünü hangi siyasi organların oynayacağı da merak konusu. Bu konu da hemen hemen bilinir hale geldi. 8 Eylül seçimlerinin başarısına yardımcı olan birçok faktör var:
-Bir gün içerisinde üç seçim yapılması, bu yönteme aşina olmayan seçmenlerin oy kullanma şeklinde etkili oldu.  Hatta bu etki, kendilerini sadece ayrı adaylar olarak değil, uyumlu bir ekip olarak çalışabilecek isimleri aday göstermek zorunda bulan siyasi partilere bile ulaştı.
- Oylar sayıldıktan sonra görünen geçerli oy sayısı yerine daha önce bilinen kayıtlı seçmen sayısı bazında hesaplandığı için, ‘düzenleyici oy’ sistemine göre sandalye dağıtmak için kabul edilen seçim bölücü de dahil olmak üzere seçim sisteminde yapılan değişiklikler.

Meçhul gelecek
Bu arada birçok gözlemci ‘Adalet ve Kalkınma’ Partisi’nin yenilgisinin nedenlerini incelemeye çalıştı. Bu yenilgiye yol açana bazı faktörler tespit ettik. Bunlar arasında Abdulilah Kiran’ın 2017 yılının Mart ayında hükümeti kurma görevinden alınıp yerine Sadeddin el-Osmani’nin atanmasından bu yana parti içinde yaşanan çatışmalar gibi sübjektif faktörler de bulunuyor. Partideki seçim adaylıkları konusunda büyük anlaşmazlıkların yanı sıra istifalara da yol açtı. Öte yandan, partinin vaatlerinin bir kısmını yerine getirememesi, seçmenlerin, performansına duyduğu öfke ve değişim beklentisi ile ilgili nesnel nedenler var.
Bu birleşik faktörler, partinin genel sekreterliğinin toplu istifasına yol açan geri çekilmeye ve bugün (Cumartesi) olağanüstü bir ulusal meclisin toplanması çağrısına yol açtı. Yeni bir liderlik seçmek için olağanüstü bir ulusal konferans için bir tarih belirlenmesi bekleniyor.
Bütün bunlar göz önüne alındığında ortaya çıkan soru şu: Adalet ve Kalkınma Partisi, seçim başarısızlığının fırtınasına karşı koyabilecek ve siyaset sahnesinde varlığını garanti altına alabilecek mi? Kazablanka'daki 2. Hasan Üniversitesi'nden Profesör Muhammed Hafiz, bunun uzak bir ihtimal olduğunu düşünüyor. Yenilgiyi ‘büyük bir hezimet ve devasa bir gerileme’ olarak niteleyen Hafiz, üst üste iki dönem iktidara gelen partinin kaydettiği bu sonuçlar, onu yokmuş gibi bir hale getirdi. Hafiz’e göre siyasi hayatta varlığını ne ölçüde sürdürebileceği hakkında acil bir soruyu gündeme getiriyor. Hatta yakın gelecekte aynı ismi taşıyan bir parti olarak varlığını koruyup koruyamayacağı konusunda bir soru işareti olduğunu belirtti.  Hafiz, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidarda bulunduğu iki dönem boyunca ‘Arap Baharı’ ve ‘20 Şubat Hareketi’ sırasında ve 2011 Anayasası'nın kabulünden sonra her zaman ‘ülkeyi ve devleti kurtardığını’ söylediğine işaret etti. Muhammed Hafiz, “Bu kez ‘yeni seçim sistemi onu kurtardı. O da olmasaydı parti 13 sandalyeden çok daha azını kazanırdı” şeklinde konuştu. Yeni seçim bölücünün kabul edilmesine karşı çıkan tek partinin Adalet ve Kalkınma Partisi olması ve partinin bundan en çok yararlanan tarafında yine partinin kendisi olması da bir ironi.

Seçkinler ve tüccarların egemenliği
Hammudi, seçim sonuçlarıyla ilgili olarak, son seçimlerde bir ‘siyasi gerileme’ kaydedildiğine dikkat çekti. Şimdiye kadar açıklanan sonuçların, kırsal bölgelerdeki yüksek orana kıyasla şehirlerde zayıf bir katılım oranı ortaya koyduğunu açıkladı. Hammudi, bu seçim sonuçlarının kırsal kesimin kararı olduğunu düşünüyor. Bunun yansımalarından birinin seçilmiş parlamentonun ‘siyasetçilerin yokluğunda seçkinler ve tüccarlar tarafından kontrol edilmesi olduğunu söyleyen Hammudi, bunun aynı zamanda bu seçimin paradokslarından biri olduğuna dikkat çekti.

Adalet ve Kalkınma Partisi liderliği seçim hezimetini nasıl yaşıyor?
Bugün, Adalet ve Kalkınma Partisi, 8 Eylül'deki seçim yenilgisinden bu yana siyasi ve örgütsel bir çıkmazda. Sadece 9 Eylül'de Parti Genel Sekreterliği tarafından yapılan açıklamada, seçimlerde ‘ihlaller’ gerçekleştirildiğine atıfta bulunuldu. Ancak daha sonra parti liderliğinden toplu olarak istifa ettiğini ve bugün parti Ulusal Konseyi’nin olağanüstü bir oturum gerçekleştireceğini açıkladı. Ayrıca, tarihi henüz belirlenmemiş yeni bir liderlik seçmek için olağanüstü bir ulusal konferans düzenlemeye karar verildi.
Gözlemciler, partinin seçim sonuçlarına siyasi olarak meydan okumadığına dikkat çekiyor. Genel Sekreterliğin toplu istifası da yenilginin kabul edildiğinin bir göstergesi olarak kabul ediliyor. Açıklama yapıldığından bu yana herhangi bir parti liderinden açıklama ve parti yetkilileriyle yaşananları açıklamak için herhangi bir görüşme yapılmadığı kaydedildi. Aksine, partinin Rabat'ın Lemon semtindeki genel merkezi, seçimler sırasında bilindik hareketlilikten yoksundu ve bazı çalışanların dışında parti liderlerinden hiçbiri orada değildi. 
Bir parti lideri Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Genel Sekreter Sadeddin Osmani de dahil olmak üzere parti genel sekreterliği üyelerinin, Ulusal Konsey toplantısı gerçekleştirilene kadar evlerinde kalıp, faaliyetleri ve toplantılarını askıya aldığını ifade etti. Oturumun gündeminin, seçim sonuçlarının ve partinin geleceğinin incelenmesi olarak belirlendiğini bildirdi. Öte yandan Osmani, dün hükümeti kurmakla görevlendirilen Aziz Ahannuş’un hükümet kurma istişarelerinde bulunmak için onu Riyad mahallesindeki parti merkezinde görüşme davetini katılamayacağını ifade etti.
Partiden bir kaynağa göre Osmani, görüşmeye, partisinin elde ettiği olumsuz sonuçlar nedeniyle katılmadı.  Ayrıca Osmani’nin partinin elde ettiği yetersiz sonuçlardan sorumlu tutulduktan sonra, parti liderliğinden uzaklaşmaya hazırlanmaya başladığını ifade etti.
‘Adalet ve Kalkınma’ Partisi deneyiminin yansımaları bu noktada durmayacak. Siyasi eylemde mali ve insani yeteneklerini azaltmaya kadar uzanması muhtemeldir. Çünkü Temsilciler Meclisi'ndeki ekibini kaybetmesi, siyasi çalışmalarında önemli kabiliyetlerini kaybetmesine neden oldu. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin sadece 13 üyesi var. Öte yandan ve burada dikkate değer bir paradoks söz konusu. Adalet ve Kalkınma partisinin müttefiki olan solcu İlerleme ve Sosyalizm Partisi, Abdulilah bin Kiran’ın her iki hükümeti ve Osmani hükümeti döneminde 21 sandalyeye sahipti. Bu durum onu bir meclis grubuna sahip olmasına olanak sağladı.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, İlerleme ve Sosyalizm Partisi’nin 12 sandalye kazanmasından sonra, Temsilciler Meclisi'nin iç hukukunu değiştirmeyi ve parlamenter ekibin 20'den 12 sandalyeye düşürülmesi koşulunu değiştirmeyi reddetmesi dikkat çekici bir durum. Asalet ve Çağdaşlık Partisi, bunu desteklemeye çalıştı fakat Adalet ve Kalkınma Partisi bunu reddetti. İşte zaman geçti ve şimdi tam tersi oluyor. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bir başka grupla meclis grubu oluşturması, Anayasa Birliği'nin Milli Bağımsızlar Birliği, meclis grubuna girdiğinde bir meclis grubu oluşturamadığında olduğu gibi imkansız hale geldi.
Parlamento grubunun (veya parlamento bloğunun) kapasitesi, siyasi organa parlamentoda bir koltuk, bir bütçe ve personel sağlamak da dahil olmak üzere çeşitli ayrıcalıklar verir. Adalet ve Kalkınma ekibinin önceki mecliste yaklaşık 40 üyesi vardı. Ancak meclis ekibini kaybettikten sonra hepsini kaybedecek. Üstelik meclis idaresi, önemli bir bütçenin yanı sıra meclis binasında tam bir kat olan bir ofis sağlardı ve tüm bunlar seçim düşüşü nedeniyle sona erecek. Devletin siyasi partilere sağladığı mali desteklere ilişkin olarak, devlet partilere Temsilciler Meclisi'nde elde edilen her sandalye için destek verdiği için seçim sonuçları ışığında da incelemeye tabi tutacak. Geçmişte, 2011 seçimlerinden bu yana aslan payını alan Adalet ve Kalkınma Partisi, bugün bu mali kaynakların yaklaşık yüzde 80'ini kaybedecek.
Yerel topluluklar (belediyeler) ve ilçe meclisleri düzeyinde, Adalet ve Kalkınma Partisi kendisini büyük şehirleri yönetecek ittifakların çoğunun dışında buldu. 2015 yerel seçimleriyle birlikte Fas'taki büyük şehirlerin yönetimine hakim olduktan sonra belki de Krallık topraklarında herhangi bir belediye bile yönetemeyecek.
Son olarak, partinin siyasi ve seçimlerdeki düşüşü ne olursa olsun, Fas siyasi arenasında sorulan en önemli soru siyasi geleceği ile ilgili olmaya devam ediyor. Liderliğinin istifasının ardından, bir sonraki aşamayı yönetecek yeni liderliğin mahiyetini öğrenmek için dikkatler yaklaşan olağanüstü konferansa çevrilecek. Acaba partiyi kalkındırıp küllerinden diriltebilecek mi?



Rapor: Hizbullah lideri Ali Musa Dakduk, İsrail'in Suriye'deki saldırısında öldürüldü

Amerikalı subay Kevin Bergner, Bağdat'ta gazetecilere Ali Musa Dakduk'un gözaltına alındığını duyurdu, 2 Temmuz 2007. (AFP – Getty Images)
Amerikalı subay Kevin Bergner, Bağdat'ta gazetecilere Ali Musa Dakduk'un gözaltına alındığını duyurdu, 2 Temmuz 2007. (AFP – Getty Images)
TT

Rapor: Hizbullah lideri Ali Musa Dakduk, İsrail'in Suriye'deki saldırısında öldürüldü

Amerikalı subay Kevin Bergner, Bağdat'ta gazetecilere Ali Musa Dakduk'un gözaltına alındığını duyurdu, 2 Temmuz 2007. (AFP – Getty Images)
Amerikalı subay Kevin Bergner, Bağdat'ta gazetecilere Ali Musa Dakduk'un gözaltına alındığını duyurdu, 2 Temmuz 2007. (AFP – Getty Images)

ABD'li üst düzey bir savunma yetkilisi, Irak Savaşı sırasında ABD güçlerine karşı en cesur ve karmaşık saldırılardan birinin planlanmasına yardımcı olan Lübnanlı üst düzey Hizbullah komutanının, Suriye'de bir İsrail saldırısında öldürüldüğünü söyledi.

ABD güçleri Ali Musa Dakduk'u 2007 yılında ABD güvenlik ekibi kılığına giren ajanların beş Amerikan askerini öldürdüğü bir operasyonun ardından gözaltına almıştı. NBC'ye göre daha sonra Iraklı yetkililer tarafından serbest bırakıldı.

Şarku’l Avsat’ın NBC'den aktardığına göre ABD'li savunma yetkilisi, İsrail hava saldırısının ayrıntılarının, ne zaman gerçekleştiğinin, Suriye'nin neresinde yapıldığının ve özellikle Dakduk'u hedef alıp almadığının bilinmediğini ifade etti.

Dakduk'un planlanmasına yardım ettiği karmaşık saldırı, 20 Ocak 2007'de Kerbela'daki ABD-Irak ortak askeri yerleşkesinde gerçekleşti.

ABD askeri güvenlik ekibi kılığına girmiş, Amerikan silahları taşıyan ve bazıları İngilizce konuşan bir grup adam, ABD ve Irak askerlerinin bulunduğu bir binanın yakınına gelene kadar çeşitli kontrol noktalarından geçtiler.

Tesis, Irak'ta ‘Ortak Güvenlik İstasyonları’ olarak bilinen ve ABD askerlerinin Iraklı polis ve askerlerle birlikte yaşadığı, çalıştığı bir grup tesisin bir parçasıydı. Silahlı saldırganlar geldiğinde tesiste yirmiden fazla ABD askeri bulunuyordu.

Silahlı unsurlar binayı kuşattı, güvenliği aşmak için el bombaları ve patlayıcılar kullandı. El bombasının patlaması sonucu bir ABD askeri öldü. Militanlar içeri girdikten sonra iki ABD askerini binanın içinde, diğer ikisini de dışarıda esir aldı ve kendilerini bekleyen dört çeker araçlarla hızla kaçtı.

ABD saldırı helikopterlerinin konvoyu takip etmesi üzerine militanlar araçlarını terk ederek yaya olarak kaçmaya başladılar ve bu sırada dört ABD askerini vurdular.

Saldırının ardından ABD'li yetkililer, operasyonu gerçekleştirmek için gereken koordinasyon, eğitim ve istihbarat seviyesine dayanarak militanların İran'dan doğrudan destek aldığından şüphelendi.

Dakduk Mart 2007'de ABD güçleri tarafından yakalandı. NBC'nin bildirdiğine göre, Kerbela saldırısının planlanmasında Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) bağlı Kudüs Gücü'nün yer aldığı kanıtlandı. Sorgulama sırasında Dakduk, operasyonun Kudüs Gücü'nün doğrudan desteği ve eğitimi sonucunda gerçekleştiğini itiraf etti.

ABD ordusu Dakduk'u Irak'ta birkaç yıl gözaltında tuttuktan sonra, Aralık 2011'de Iraklı yetkililere teslim etti.

ABD'li yetkili şunları söyledi: “Iraklı yetkililer Dakduk'u yargılayacaklarını söylediler ama ABD'li yetkilileri çok kızdıracak şekilde birkaç ay içinde serbest bırakıldı. Kısa bir süre sonra tekrar Hizbullah ile çalışmaya başladı.”