Cezayir Libya sorununda yeniden inisiyatif alıyor

Cezayir’in Trablus’taki büyükelçiliğini yeniden açması, Libya’nın yeniden inşası konusunda Mısır’la bölgesel rekabetini ortaya koyuyor

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun (AFP)
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun (AFP)
TT

Cezayir Libya sorununda yeniden inisiyatif alıyor

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun (AFP)
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun (AFP)

Ali Yahi
Libya sorununun siyasi çözümünde Cezayir’in diplomatik rol alma  çabaları arttı. Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Başbakan Abdulhamid Dibeybe ve Dışişleri Bakanı Necla el-Mankuş’un Cezayir ziyaretleri sonrasında Cezayir’in Trablus’taki Büyükelçiliğini yeniden açacağını duyurması ve iki ülke arasındaki hava trafiğinin yeniden başlayacağının açıklanması Cezayir’in etkinliğini arttırması şeklinde değerlendiriliyor.
Önemli bir karar ve güven verici açıklamalar
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Cezayir’in Trablus Büyükelçiliği’ni yeniden açma kararı, bölgesel ve uluslararası düzeyde iki ülkenin yerel çıkarlarının gereği.
Libya Başkanlık Konseyi Başkan Yardımcısı Musa el-Koni, taraflarca siyasi açıdan güven verici olarak anlaşılan bazı mesajları ‘sızdırmış’ olsa da bu durum, Trablus - Cezayir hattında yaşananlara ilişkin gerçekliği örtbas etmek üzere gelişti. Ancak gözlemciler, bunun Libya’daki kilit oyuncularla yeniden yapılanma konusunda bir ‘çatışma’ olduğunu vurguladı.
Musa el-Koni, Cumhurbaşkanı Tebbun tarafından kabul edilmesinin ardından yaptığı açıklamada, Cezayir'in bölgede en önemli kardeş ülke olmasının önemli olduğunu söylerken, “Cezayir’le sürekli istişare etmeli; Libya ve Afrika, Mağrip veya Akdeniz olsun bölgeyle ile ilgili tüm konularda Cezayir’le koordineli çalışmalıyız” dedi. Koni, Cezayir ziyaretinin, ‘sınırlardan başlayarak (Çad, Nijer ve Sudan gibi Libya’nın güneyindeki komşular başta olmak üzere) komşu ülkelere kadar karşılıklı öneme sahip farklı meseleleri Cumhurbaşkanı Tebbun ile istişare etmeyi, ayrıca ortak sınırların güvenliğini sağlamak için onlarla nasıl iş birliği yapılacağını görüşmeyi amaçladığını’ açıkladı. Musa el-Koni, bu adımları iki halk açısından ‘ekonomik entegrasyon ve sosyal iletişim’ için son derece önemli olarak nitelendirdi.
Koni, Cezayir’e ulaştığında ziyaretinin, Libya’nın güneyindeki komşu ülkelere yaptığı ziyaretler sırasında yaşananlar hakkında Cumhurbaşkanı Tebbun’u bilgilendirmeyi amaçladığını da belirtti. “Özellikle Libya’nın güneyindeki komşu ülkelere yaptığım ziyaretlerden sonra, Libya’da olup bitenler ve ayrıca komşu ülkelerle olan ilişkilerimiz hakkında temasa geçmek ve tavsiyeler almak üzere Cezayir’e peş peşe ziyaretlerde bulunuyoruz” diyen Koni, Cumhurbaşkanı Tebbun’un Libya meselesinin tüm ayrıntılarıyla ilgilendiğine dikkati çekti. Başkanlık Konseyi Başkan Yardımcısı “Bilmemiz, danışmamız ve konuşmamız gereken birçok gelişme var” dedi.

Düzeltme ve sembolik giriş
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Profesörü Abdulvahab Hafyan, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada “Bu adımla Cezayir, ilişki kopukluğunun sorunları çözmediğini ve Libya’daki durumu tüm karmaşıklığıyla ele almak için yeni ufuklar açmak gerektiğini anlamaya başladı. Bu durum, diplomasinin 2012’den bu yana gerçekleşen geri çekilmenin maliyetinden ve tuzaklarından ders aldığını gösteriyor” şeklinde konuştu. Hafyan, “Kararın Libya tarafının diplomatik çabalarının bir sonucu olduğu düşünüldüğünde esas olarak, önümüzdeki seçimlerde Başkanlık Konseyi’nin konumunu içeriden desteklemeyi amaçlıyor” dedi.
“Bu adım, Libya uzlaşması ve ‘düzensiz kuvvetler’ başta olmak üzere yabancı güçlerin ayrılması koşulu yerine getirildiği takdirde daha büyük ve etkili olabilecek Cezayir rolüne sembolik bir giriş niteliğindedir” diyen Abdulvahab Hafyan, Libyalı taraflar arasındaki çatışmanın siyasi sürece hizmet etmediğini, ülkenin geleceğini ipotek altına aldığını, geleceği başarısızlığa ve uluslararası rekabetin dışına sürüklediğini vurguladı. Hafyan, “Bu nedenle herkes, her dış girişimin başarı koşulunun iç uzlaşı olduğunda ısrar ediyor” şeklinde konuştu.

Durum, yeni değil
Öte yandan Mağrip ilişkileri araştırmacısı Said Hadef, yaptığı açıklamada, “Durum yeni değil. Son beş yılda Cezayir, Libya ile diplomatik ilişkilerinin yeniden başladığını her seferinde açıkladı. Bu durum, 2016’dan bu yana eski Dışişleri Bakanı Abdulkadir Messahel’in Trablus’taki Cezayir Büyükelçiliği’nin bir an önce açılacağını duyurmasıyla gelişti. Bu duyuru defalarca tekrarlandı. Ama gerçekte hiçbir şey elde edilmedi” ifadelerini kullandı. Messahel, birçok ülkenin Libya’da büyükelçilik ve konsolosluklarını açtığını ve Cezayir’in komşu ülke olarak ilkler arasında yer alması gerektiğini söylerken, “Ancak her durumda iki ülke arasındaki sınırların açılması ve karşılıklı diplomasi, ortak çıkar konularında fikir birliği sağlanır sağlanmaz iki taraf arasındaki doğal seyrini alacaktır” dedi.

Cezayir’in nezaketi ve Kahire’deki fırsatlar
Başkanlık Konseyi Başkan Yardımcısı Musa el-Koni, Cezayir’e ‘iltifat’ ettiği bir dönemde Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ise Kahire’ye gitti. Kahire’de Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi tarafından kabul edilen Dibeybe, bazı Mısırlı yetkililerle görüştü. Libya projelerinin uygulanmasına yönelik altı anlaşmanın yanı sıra çeşitli ekonomik alanlarda 14 iş birliği mutabakatı imzalandı.
Mısır Hükümeti Sözcüsü Nadir Said, “Mutabakatlardan biri, sanayi, tarım, karantina, sosyal işler ve havacılık güvenliği alanlarında iş birliğinin yanı sıra, deniz kirliliğiyle mücadele, deniz arama ve kurtarma, konut ve inşaat, gençlik ve spor, petrol ve gaz konularında ortak bir ticaret komitesinin kurulmasını şart koşuyor” dedi. Said, ‘Trablus’taki üçüncü çevre yolu projesi, kuzeybatıdaki Mellitah’ta ve kuzeydoğudaki Derne’de iki benzin istasyonunun inşası ve ülkenin doğusundaki el-Vahat bölgesinde bulunan Ecdebiye- Calu karayolunun bakımı’ başta olmak üzere altı anlaşmaya dikkati çekti. Hükümet sözcüsü ayrıca, “Bugün imzalanan iş birliği anlaşmalarının somut gerçekliğe dönüştürülmesini ve sahada uygulanan projeleri sabırsızlıkla bekliyoruz” dedi.

Yeniden yapılanmaya ilişkin gizli çatışma
Farklı düzeylerdeki yetkililerin hareketleriyle canlanan Libya dış sahnesi ortasında ve Mısır ve Cezayir ziyaretlerinin sonuçlarındaki eşitsizlik karşısında gözlemcilere göre, yeniden yapılanma üzerinde bir ‘çatışma’ olduğu açık.
Afrika uzmanı Uluslararası İlişkiler Profesörü Mebruk Kahi, yaptığı açıklamada “Karar, sahadaki varlığını güçlendirerek ve başkent Trablus hakkındaki izolasyonunu sona erdirerek Cezayir’in Ulusal Birlik Hükümeti’ne sağladığı mutlak bir destektir. Aynı zamanda durumun istikrara doğru doğru yönde ilerlediğinin bir göstergesi ve komşu ülkelerle Cezayir’de yapılan toplantının sonuçlarının somutlaşmış halidir” ifadelerini kullandı. Kahi, “Büyükelçiliğin açılmasını, Gadames’te bir konsolosluk ve ikinci hedefe geçmeye hazırlık olarak Debdeb- Gadames ticari sınırın açılması olmak üzere başka bir adım takip edecek. Bu, Libya’nın yeniden inşasına katkıda bulunmaya ve Libyalıların anayasal kurumlarını inşa etmelerine yardımcı olacaktır” dedi.
Mebruk Kahi, sözlerinin devamında “Daha az odaklanılmış olsa da kararın ikinci bir yorumu var. Bu yorum şudur; Büyükelçiliğin açılması, Bingazi tarafının Mısır Cumhurbaşkanı ile görüşmesine ve birçok yeniden yapılanma anlaşmasının imzalanmasına bir tepki olarak geldi” ifadelerini kullandı. Kahi, “Cumhurbaşkanı Tebbun’un ‘Trablus’un kırmızı çizgi olduğunu, çatışmanın savaşlardan yeniden inşa sözleşmelerine dönüştüğünü ve büyükelçiliğin açılmasının Cezayir’in varlığını güçlendirmek için önemli bir adım olacağını’ defalarca vurguladığı göz önüne alındığında büyükelçiliğin yeniden açılması, yeniden mevzilenme stratejilerinin bir parçası olabilir” dedi.

Önceki adımlar başarısız oldu
27 Ocak 2021 tarihinde Cezayir Dışişleri Bakanlığı, ülkesinin Libya’nın başkenti Trablus’taki büyükelçiliğinin, yedi yıl kapalı kalmasının ve güvenlik tehditleri sonrasında personel tahliyesinin ardından birkaç gün içinde yeniden açılacağını açıkladı. Bu durum, Bakan Sabri Bukadum’un Trablus’a yaptığı ziyaretin sonunda bakanlık tarafından yapılan resmi bir açıklamayla ortaya koyuldu. Ancak hiçbir şey olmadı ve karar sadece bir karar olarak kaldı. Mayıs 2014’te Cezayir, terör gruplarının saldırı girişimleri hakkında bilgi alması sonrasında büyükelçilik personelini Libya’dan hızla tahliye etmişti.



Suriyeliler ‘geri dönüş hakkını’ kutluyor... Zorla yerinden edilenler en göze çarpan katılımcılar

Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
TT

Suriyeliler ‘geri dönüş hakkını’ kutluyor... Zorla yerinden edilenler en göze çarpan katılımcılar

Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)

Şam’ı, Esed rejiminin devrilmesinin üzerinden bir yıl geçtikten ve ülke 8 Aralık 2025’teki ‘kurtuluş’ yıldönümünü anmaya hazırlanırken ziyaret ettiğinizde, kendinizi neredeyse bir ‘bayram’ yaşıyor gibi hissediyorsunuz. Elinizde bir mercek taşıyormuşçasına, detaylarda ve karşılaştırmalarda kayboluyorsunuz. Bu karşılaştırmalar yalnızca geçen yıl dışarıdan gözlemlediklerinizle sınırlı kalmıyor; aynı zamanda 15 yıllık acı, korku ve farklı kuşakların deneyimlerinden oluşan birikmiş travmalarla da dolu.

‘Bayram’ kelimesi, son günlerde Suriye başkentinde gözlemlenen genel tabloyu özetleyebilir; hazırlıklar, süslemeler ve sevinç kadar, hüzün, işlerin aksaması ve günlük işlerin bayram sonrasına ertelenmesi de bu manzaraya dahil. Basit bir düzenleme talebi dahi genellikle “İnşallah bayramdan sonra” yanıtıyla karşılanıyor.

Karanlık bir dönem sona erdi

Lübnan sınırındaki el-Masna Sınır Kapısı’ndan Şam’a doğru uzanan yol boyunca, kutlama havası daha girişte başlıyor. Yol boyunca asılı büyük pankartlar, ‘Karanlık dönem sona erdi… Ülkenin yüzü aydınlandı’, ‘Omuz omuza, el ele, vatanı inşa ediyoruz’, ‘Tek vatan… Tek halk’ gibi sloganlar taşıyor.

xasdfrg
Şam'da Esed rejiminin devrilmesinin birinci yıldönümü kutlamaları sırasında Suriye bayrağı sallayan bir kız (AP)

Yeni bayrak ve kartal simgesi, eski rejimin boşalttığı askeri bölgelerin duvarlarına, kasaba girişlerine ve Beyrut-Şam yolundaki 4. Tümen karargâhına işlenmiş.

2024 yazında açıklanan bu yeni görsel kimlik, yıkılmış ve yıpranmış bir ülkede “Öncelikli bir konu değil” eleştirilerine maruz kalmış olsa da sahadaki gerçekler bu eleştiriyi tamamen doğrulamıyor. Eski rejimde görsel kimlik, öğrencilerin defterlerinden sınıf tahtalarına, meydanlardaki dev heykellere kadar sistematik biçimde nüfuzun pekiştirilmesini sağlayan merkezi bir araçtı.

Bu nedenle, eski rejim düştüğünde ilk olarak kırılan, parçalanan ve yok edilen şey, onun ikonları ve görsel sembolleriydi. Boşalan bu alan, yeni otoritenin kimliğini yansıtacak şekilde doldurulmalıydı; aksi halde, geçen yılın başında ortaya çıkan bölgesel ve milis kaynaklı rastgelelikler bu boşluğu doldurabilirdi. Bir gözlemci, eski rejimin sembollerini taşıyan banknotlarla işlem yapma ihtiyacı olmasaydı, pek çok kişinin paraları yakacağını alaycı bir dille ifade etti.

Ancak, geçmişle bağları koparma ve yeni dönemi pekiştirme bağlamında, birçok kişi yeni görsel kimliği kıyafet, görünüm ve sosyal davranışlarda da benimsemekte bir adım öteye geçti. Geçen yıl Şam’da uzun saçlı ve tuhaf kıyafetli olarak öne çıkan Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) savaşçılarının sakalları kısalmış ve seyrekleşmişken, artık sakallar genel olarak düzenli, hafif ve bıyıkla bütünleşmiş bir şekilde gençler ve erkekler arasında yaygın bir görünüm halini aldı.

Altın kartal simgesi, resmi kıyafetlerin kollarına ve yakalarına takılan düğmeler haline geldi ve sadece devlet memurlarına değil, özel sektörde çalışan ve dönemin stilini benimsemek isteyen genç sivillere de yayıldı.

dfrg
Suriyeliler giyim, görünüş ve sosyal davranışlarında yeni bir ‘görsel kimlik’ benimseme konusunda adım atıyorlar. (AP)

Yeni devlet kurumları, önceki savaşçıları polis ve genel güvenlik başta olmak üzere resmi kanallarına entegre ederken, eski askerlerin kıyafetleri de değişti. Artık gömlek-pantolon ya da milis gruplarına göre kamuflaj yerine, siyah tek tip üniformalar, açık yüzler ve görünmeyen silahlar hâkim.

Bugün Suriye’deki büyük dönüşümler bağlamında belki küçük görünen bu sahne değişikliği, Şamlıların bastırılmış öfkesinin ve yeni yöneticilere karşı duyduğu kaygının bir kısmını emdi. Merkeziyetçi bir ülke olarak Suriye’de, genel başarı Şam sınavı geçilmeden mümkün değil. Ve Şam bugün, tüm zorluklara ve yüksek beklentilere rağmen adeta bir bayram havasında.

Beyaz bayraklar

Yoğun kalabalıklar, herhangi bir yere ulaşmayı neredeyse bir mucizeye dönüştürüyor; beyaz tevhid bayraklarıyla donatılmış geçit törenleri sokaklarda ilerliyor ve öğleden sonra Emevi Meydanı çevresindeki yollar kapanınca, iç sokaklar iyice tıkanıyor. Telefon şebekesi aşırı yük altında. Oteller dolup taşmış durumda; rezervasyonlar, bir zamanlar prestijli ve lüks olan, 1980’lerin sonunda zamanın durduğu o otellerde bile, roket gibi fırlayan fiyatlarla dolu. Bugün bu oteller sadece dönemin tanığı olan harabeler halinde.

Otellerin misafirleri, Suriyeli göçmenler, sivil toplum aktivistlerinin seminer ve atölye çalışmaları katılımcıları, üst düzey yabancı ve diplomatik heyetler, yerel ve uluslararası medya mensupları, tüccar ve müteahhitler, uzak vilayetlerden gelen güvenlik görevlileri ve sadece meraklı olan ve lobiye girebilme fırsatı bulan kişiler arasında değişiyor.

Bu yoğun kalabalığın ortak paydası, bir zamanlar ülkelerine geri dönme umudunu kaybetmiş olmaları ve bugün bunu telafi etmeye çalışmaları. Geçen yıl boyunca bazı aileler, on yıldan uzun süredir sürgünde olan çocuklarını kucaklama şansı buldu; torunlarıyla yüz yüze tanışan büyükler, bazı durumlarda sadece telefon ekranları aracılığıyla tanışabilmişti. Gençler, bir zamanlar tutuklanma veya ölüm tehlikesinden kaçarak ülkeyi terk etmiş, şimdi ise orta yaşa gelmiş olarak gençlik yıllarının yataklarına sıkışmaya çalışıyor.

csdfg
Hama şehrindeki kutlamalar sırasında el-Asi Meydanı'nda toplanan yüzlerce insanın genel görünümü (EPA)

Her bayram günü olduğu gibi, sevinç ve mutluluk duyguları bazı kapıları sadece gözyaşıyla çalıyor. Özellikle harap olmuş bölgelerde yaşayanlar ve kayıp ya da zorla kaybedilmiş yakınları olanlar, bugün sevinçlerini hıçkırıklarla yaşıyor; çünkü yollarının uzun ve zorlu olduğunu biliyorlar. Bu kişiler, bu anmanın en belirgin katılımcıları; her ailede bir kayıp veya kaybolmuş birey bulunuyor ve halen defin ve taziye merasimi için iz veya kalıntı arıyorlar.

Öte yandan, kayıp yakınları, insan hakları örgütleri, iş insanları ve diğer topluluklar, faaliyetlerini ülkelerine taşıyarak başkentte toplantılar düzenledi ve taleplerini dile getirdi. Bu, şüphesiz büyük bir kazanım olarak değerlendiriliyor.

‘Özlemle doluyum’

Her şeyden önce bu kutlama, Suriyelilerin onlarca yıl boyunca mahrum bırakıldığı ‘geri dönüş hakkına’ odaklanıyor; bu hak bazen 2011 devriminden bile önce gündeme gelmişti. İstanbul’da geçirdiği 13 yılın ardından Şam’a dönen kırklı yaşlarındaki bir adam şöyle diyor: “Geri dönüyorum çünkü basitçe özledim. Ailemi, mahallemi ve o zamanlar sevmememe rağmen zorla terk ettiğim hayatımı özledim.”

Bireylerin seçimlerini, ‘yeni Suriye’yi inşa etme’ gibi parlak başlıklar altında siyasi bağlamlara oturtmaya çalışanlara dair konuşurken şu ifadeleri kullandı: “Yurt dışındayken bile ülkem ve insanlarıma çeşitli şekillerde katkıda bulunduğumu düşünüyorum. Ama bugün geri döndüm çünkü hasret galip geldi. Hasret duygusu, geri dönmek için yeterli bir sebep olmalı. Geri dönme hakkım, yönetimin şekli veya yeni iktidarın performansına duyduğum memnuniyet ya da memnuniyetsizlikten bağımsız olmalı.”

Bu ifade, bugün Suriyelilerin, hem Şam’da hem de uzak vilayetlerde karşılaştığımız insanların halini özetliyor: Halk, fiilen kaderlerini tayin etme hakkını yeniden kazanmalarını kutluyor.

Siyaset bugün geniş bir alan kaplamıyor gibi görünse de, hükümet kararları, medyanın ve hukuk alanının performansı, polis davranışları, sahil ve Suveyda’daki gelişmeler, fiyat artışları, yoksullukla zenginliğin yan yana varlığı ve cezaevlerinde kaybolan ya da zorla kaybedilen kişilerin dosyalarının görmezden gelinmesi gibi konular her sohbette kendini hissettiren ‘büyük fil’ olmaya devam ediyor. Tüm bu başlıklar ve daha fazlası, sokakta, kafelerde ve restoranlarda yüksek sesle tartışılıyor; sanki artık duvarların kulakları yokmuş gibi... Görüşme yaptığım kişi bu benzetmeye gülerek şöyle diyor: “Gerçekten de duvarların artık kulakları yok. Herkes canının istediğini yapıyor: bireyler, dernekler, bakanlıklar, valiler, hatta Hamidiyye Çarşısı’ndaki polis memuru bile… Sanki herkes yeniden konuşma cesareti bulmuş ve kulaklarını kapatmış durumda.”


Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
TT

Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)

Güney Lübnan'ın cephe hattındaki köylerinde düzenlenen protesto ve gösteriler, etkilenenlere tazminat ödenmesindeki gecikme nedeniyle devlete ve Hizbullah'a karşı halkın duyduğu öfkeyi yansıtıyor. Bu durum, birçok kişinin köylerini terk ederek köylerinin dışında yeni bir hayat kurmasına neden oldu.

Bu hamleler, evlerini ve mülklerini kaybettikten sonra hala yerinden edilme deneyimini yaşayan ve İsrail'in neredeyse her gün oraları hedef aldığını ve zamanla hasarın daha da artacağını bilerek henüz yeniden inşa tazminatı alamayan sınır kasabalarındaki sakinlerin trajik yaşamının başlamasından iki yıldan fazla bir süre sonra geliyor.

Bu bağlamda siyasi analist Ali el-Emin, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, bu tür hareketlerin ortaya çıkmasının "normal olduğunu, çünkü köylerin neredeyse terk edildiğini" söylüyor. Emin, "Bu protestoların, halka sırt çevirenlere karşı yapıldığını ve protestocuların, onun (Hizbullah'ın) tutumlarının, meselenin ele alınmasına yönelik her türlü olasılığın ufkunu kapatmaya katkıda bulunduğuna inandıklarını" vurguluyor.


Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz
TT

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, dün İsrail'in güney Suriye'de silahsızlandırılmış bölge kurulması talebini, ülkesini "tehlikeli bir duruma" sokacağı gerekçesiyle reddetti ve "(Biz) İsrail de dahil olmak üzere şiddet ihraç eden bir ülke olmakla ilgilenmiyoruz" dedi.

Eş-Şara, Doha Forumu'na katılımı sırasında verdiği röportajda, bu yılın başlarında Dürzi ve Alevilerin yaşadığı bölgelerde yaşanan kanlı çatışmalara atıfta bulunarak, "Sahilde ve Süveyda'da işlenen suçların faillerini yargılayacağız" sözü verdi.

Eski Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in devrilme yıldönümü arifesinde, El-Arabiya/El-Hadath kanalı, devrik cumhurbaşkanını, 2024 yılında gizemli bir şekilde öldürülen danışmanı Luna eş-Şibl ile bir arada olduğu video kayıtları yayınladı. Danışmanıyla birlikte yapılan "Esed kayıtları", güçlerinde savaşan Suriye askerleriyle alay etme, devrik cumhurbaşkanının Şam Guta'sına yönelttiği hakaretler (Guta'ya lanetler yağdırma) ve "Kaplan" lakaplı askeri komutan Süheyl el-Hasan ile Lübnan "Hizbullahı"nı eleştirme gibi ifadeler içeriyor.

Suriyeliler, sızdırılan ses kayıtlarının Esed'in, bir yıl önce muhalif grupların Şam'a girmesi ve rejiminin devrilmesiyle askeri olarak ilk kez düşüş yaşamasının ardından, destekçileri ve Suriye'de ve komşu ülkelerde onunla birlikte savaşanların gözünde ikinci kez düşüş yaşadığına işaret ettiğini düşünüyor.