Samanyolu'nda uzaylıların var olma ihtimali, düşünülenden 100 kat daha fazla çıktı

Gökbilimciler, Dünya dışı yaşam arayışını Samanyolu Galaksisi'nde sürdürüyor (NASA)
Gökbilimciler, Dünya dışı yaşam arayışını Samanyolu Galaksisi'nde sürdürüyor (NASA)
TT

Samanyolu'nda uzaylıların var olma ihtimali, düşünülenden 100 kat daha fazla çıktı

Gökbilimciler, Dünya dışı yaşam arayışını Samanyolu Galaksisi'nde sürdürüyor (NASA)
Gökbilimciler, Dünya dışı yaşam arayışını Samanyolu Galaksisi'nde sürdürüyor (NASA)

Bilim insanları, evrende yaşamın oluşması için gereken büyük organik molekülleri barındıran "önemli miktarda rezervler" olduğunu keşfetti.
Bu bulgu, Dünya'daki yaşamın oluşmasını sağlayan temel kimyasal koşulların galaksideki diğer gezegenlerde de olabileceği anlamına geliyor.
Basit karbon yapıları ve daha karmaşık moleküller arasındaki "basamak taşları" olan büyük organik moleküller, yeni oluşan yıldızları çevreleyen gezegen öncesi disklerde tespit edildi.
Bu diskleri bir moleküler bulutun çökmesinden hemen sonra oluşan yoğun gaz ve toz tabakaları meydana getiriyor.
Laboratuvar araştırmaları ve teorik çalışmalar, bu "ham bileşenlerin" şeker, amino asit ve hatta bazı durumlarda DNA'daki sarmalın bir yarısına benzeyen tek zincirli molekül olan ribonükleik asit (RNA) bileşenlerini dahi yaratabileceğini öne sürdü.
Asteroit ve kuyruklu yıldızların çarpmasının ardından Dünya'ya materyallerin serpildiği düşünülse de gezegen öncesi disklerin tamamının bu molekülleri içerip içermediği belli değildi.
Leeds Üniversitesi'nden araştırmacılar, Şili'deki Atacama Büyük Milimetre/milimetre-altı Dizisi (ALMA) isimli radyo teleskobunu kullanarak Dünya'dan 300 ila 500 ışıkyılı mesafedeki disklerde siyanoasetilen (HC3N), asetonitril (CH3CN) ve siklopropeniliden (c-C3H2) isimli üç molekülü aradı.
Bu moleküller, gözlemlenen 5 diskin 4'ünde ve beklenenden çok daha büyük miktarlarda bulundu.
Leeds Üniversitesi'nden Araştırma Görevlisi Dr. John Ilee, "ALMA, ilk kez Güneş Sistemi'mize benzer ölçekteki bu disklerin en iç bölgelerinde söz konusu molekülleri aramamızı sağladı" dedi.
"Analizimiz, moleküllerin öncelikle bu iç bölgelerde bulunduğunu ve bolluğunun modellerin tahmin ettiğinden 10 ila 100 kat fazla olduğunu gösteriyor."
Moleküllerin bulunduğu bölgeler, asteroitlerle kuyruklu yıldızların geldiği bölgelerle de aynıydı, yani Dünya'da meydana gelen süreç başka gezegenlerde de yaşanmış olabilir.
Üniversitenin Fizik ve Astronomi Fakültesi'nden Dr. Catherine Walsh, "Bu çalışmanın en önemli sonucu, gezegenimizdeki yaşamın tohumunu atmak için gereken bileşenlerin aynılarının diğer yıldızların çevresinde de bulunduğunu göstermesi. Gezegenlerde yaşamı başlatmak için gereken moleküllerin, gezegenlerin oluştuğu tüm ortamlarda halihazırda bulunması mümkün" dedi.



Çin’den 6G tabanlı elektronik savaş silahı

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Çin’den 6G tabanlı elektronik savaş silahı

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Çinli bilim insanları 6G teknolojisini kullanarak gelişmiş yeni bir silah ürettiklerini ve bu silahın gelişmiş savaş uçaklarını bile şaşırtarak iletişim sistemlerini bozabileceğini iddia ediyor.

Araştırmacılar radyo sinyali işleyen yeni sistemin, modern radar ekipmanlarına karşı avantajlar sağladığını öne sürüyor.

6G silahın, düşman rölelerini engelleyebileceğini ve binlerce sahte sinyal üreterek ABD yapımı F-35 gibi gelişmiş savaş uçaklarının pilotlarını şaşırtabileceğini söylüyorlar.

Çin'in optik alanında yayın yapan hakemli dergisi Acta Optica Sinica'da yayımlanan araştırmaya göre, bu silah aynı zamanda kısa sürede büyük miktarda bilgi iletmek için bir iletişim cihazı görevi de görebiliyor.

Araştırmacılar bunun, "eşzamanlı bir şekilde aynı frekans üzerinden iletişim kurma ve bozma yeteneklerine" sahip, dünyanın kamuya açıklanan ilk sistemi olduğunu belirtiyor.

Bilim insanları şöyle yazıyor:

6G teknolojisinin evrimi, iletişim, radar ve elektronik savaş uygulamalarının birbirine yakınlaşmasını teşvik ediyor.

6G teknolojisi, mevcut 5G sistemlerine kıyasla daha yüksek hız, daha düşük gecikme süresi ve daha fazla kapasite sağlayan en yeni nesil iletişim ağlarını temsil ediyor.

Bu teknoloji, veri aktarım hızlarının 100 Gbps'ye yükselmesini ve gecikme süresinin 1 milisaniyenin altına düşmesini sağlayabilir. Bu, 5G'nin bin katı kapasite anlamına geliyor.

Son gelişmeler 6G'nin, mikrodalga fotonik sistemler denen sistemleri kullanarak foton ve elektronların birlikte işlenmesini mümkün kılması sayesinde gerçekleşiyor.

Bu sistemlerden biri, yüksek performanslı radyo frekansı (RF) sinyal işleme alanında umut vaat eden bir çözüm sunan mikrodalga fotonik filtre (microwave photonic filters / MPF) diye adlandırılıyor.

Entegre mikrodalga fotonik filtreler (integrated microwave photonic filter / IMPF), kompakt, yeniden yapılandırılabilir ve düşük güç tüketen radyo frekanslı iletişim sistemleri sağlama potansiyeli nedeniyle son zamanlarda giderek daha fazla ilgi görüyor.

Yalnızca iletişim veya algılama gibi tekil yeteneklere odaklanan mikrodalga sistemlerden farklı olarak bu mikrodalga fotonik sistemler, düşük kayıp, güçlü parazit önleme özellikleri ve ayarlanabilir esneklikle geniş bant kapasitesine sahip.

Bu özellikler, yüksek hızlı iletim ve sinyalin geriçatılması gibi birden fazla işlevi aynı anda mümkün kılıyor.

Bilim insanları çalışmada, entegre iletişim engelleme işlevine sahip yenilikçi bir mikrodalga fotonik radyo frekansı cihazını tanımlıyor.

Araştırmacılar cihazın, "kompakt, çok işlevli bir mimaride üst seviye sinyal depolama, engelleme ve iletme performansı sergileyerek yeni nesil elektronik savaş alanında çığır açan bir yaklaşım sunduğunu" yazıyor.

Ancak bilim insanları, mevcut 6G teknolojisinin hâlâ "sistem sadeleştirme ve işlevsel geliştirme arasındaki çelişki"yi yaşadığını söylüyor.

SCMP'ye göre, araştırmacılar daha sonraki aşamalarda yeni cihazın bileşenlerini ve güç tüketimini azaltırken sinyal kalitesini ve işleme kapasitesini artırmayı umuyor.

Son gelişmeler, Çin'in 6G iletişim teknolojisi alanındaki hakimiyetini de vurgularken ülke, bu teknolojiye ilişkin dünya çapında en geniş patent koleksiyonuna sahip.

Independent Türkçe