Astroloji gerçekten gelecekten haber veriyor mu?

Fotoğraf: PixaBay
Fotoğraf: PixaBay
TT

Astroloji gerçekten gelecekten haber veriyor mu?

Fotoğraf: PixaBay
Fotoğraf: PixaBay

Salgınların habercisi, gökyüzündeki yıldızların ve gezegenlerin konumu mu? Ay tutulmasında insanların hayatlarında bir şeyler değişiyor mu? Astroloji bilim mi sahte bilim mi?
Bilimsel olduğu iddia edilen ancak, bilimsel yöntem ve çalışmaların gerektirdiği deney veya gözlem standartlarını içermeyen bilgi Sözdebilim olarak ele alınıyor.
Sözde bilimin kabul edilmesi için farklı iletişim teknikleri uygulanabiliyor. Bunlardan birisi de Barnum Etkisi.  Bu Etki, insanların belirsiz ve genel ifadeleri kendilerine özel olarak kabul etme eğilimi göstermeleriyle oluşuyor.
Bilimin özellikleriyle çelişen ve kanıtlanmayan ancak insanları etkileyen durumlara karşı dikkatli olunması konusunda bilim insanları uyarıyor.
Bilim insanları, astrolojiyle ilgili merak edilenleri Independent Türkçe için yanıtladı.

“Gök cisimlerinin insanların kişiliğine ve geleceğini tahmin etmekte kullanabileceğine dair hiçbir bilimsel bir veri yok”
Lisans ve yüksek lisans derecelerini ODTÜ’de tamamladıktan sonra NASA Marshall Uzay Üssü ikinci kez yüksek lisans yaparak aynı üniversitede doktorasını tamamlayan Dr. Esra Bülbül, Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi, MIT ve  NASA Goddard Space Flight Merkezinde  doktora sonrası araştırmacı olarak çalıştı.  NASA Goddard Space Flight Center’da misafir araştırmacı olarak da çalışan Bülbül, şu anda Max Planck Dünya Dışı Fiziği Enstitüsü’nde eROSITA galaksi kümeleri ve kozmoloji grubunu yönetiyor. 
 Astroloji denildiğinde gökyüzündeki gezegenlerin ve yıldızların hareketlerinin dünya üzerindeki insanların gelecekleri ve kişilikleri üzerine etkilerinin olduğuna inanıldığını söyleyen Bülbül, “Gök cisimlerinin hareketlerini ve fiziğini astronomi adını verdiğimiz bilim dalı inceler.  Astroloji bir bilim dalı olmadığı gibi, gök cisimlerinin insanların kişiliğine ve geleceğini tahmin etmekte kullanabileceğine dair hiçbir bilimsel bir veri yok” uyarısında bulunuyor.

Dr. Esra Bülbül
“Astrolojinin sözdebilimden öteye gitmesi mümkün değil”
Gökcisimlerinin konumunun salgınların haberini ve zamanını vermeyeceğini dile getiren Bülbül, “Ay tutulmasının da insanların hayatlarını etkilediğine dair herhangi kanıtlanmış bir bilimsel veri yok. Şu ana kadar bilimsel olarak kabul olmuş gökcisimlerinin insanların geleceğini ve kişiliğini etkilediğine dair, herhangi bir bilimsel olarak kabul görmüş tutarlı bir kanıt öne sürülemedi. Bu yüzden astrolojinin sözdebilimden öteye gitmesi mümkün değil” diyor.

“Astrologların aslında insanların kişiliklerini tahmini olarak şanstan daha iyi belirleyemediklerini gösterdi”
“Bugün baktığımızda ne yazık ki birkaç astroloji eğitimi ve dersi veren yerlerin olduğunu görüyoruz” diyen Bülbül, “Bu astrolojinin bilim olduğunu göstermez, üstelik de günümüz modern bilim insanlarının ortak görüşleri de astrolojinin bir bilim dalı olmadığı yönünde. Shawn Carlson’ın 1985 yılında Nature Dergisi[1]’nde yayınlanan ve çok ses getiren makalesinde, tanınmış 28 astrolog ile yaptığı deneyde[2]:  Bu astrologların aslında insanların kişiliklerini tahmini olarak belirlediklerini gösterdi. Bu deney ile astrolojinin bir sözdebilim olduğunu kanıtladı. Daha sonra Dean & Kelly (2003) gibi bilim insanlarının yaptığı birçok araştırma da aynı sonuca vardı” şeklinde bilgi veriyor.  

“Astroloji bir bilim değil, bilimsel yöntemi kullanıyormuş gibi gözükmeye çalışan bir sözdebilimdir”
ODTÜ'de Elektrik-Elektronik Mühendisliği ve Fizik üzerine çift ana dal yaptıktan sonra Harvard Üniversitesi'nden fizik doktorasını alan Dr. Tansu Daylan, Kavli ödülü ile Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde astrofizik alanında doktora sonrası araştırmacı olarak çalıştı. NASA’nın TESS isimli teleskobunun doktora sonrası araştırmacısı olan Daylan, şu anda Princeton Üniversitesi’nde araştırmalarını sürdürüyor.
“Astrolojide sıkça mekanı veya zamanı belirsiz ve bu nedenle yanlışlanabilir olmayan tahminlerde bulunulur” diyen Daylan, “Nadir de olsa yanlışlanabilir yargılarda bulunduğunda da yanlışlanır. Bu nedenle doğa olaylarını açıklama gücü yok. Astrolojinin ürettiği bilgilerle henüz bir doğa olayı tekrarlanabilir bir şekilde açıklanamadı. Ayrıca astrolojik çıkarımlar fiziksel süreçlere dayanmadığı için, tahminlerin yorumu kişinin öznel duygu ve deneyimlerine göre değişebilir. Bu nedenlerden ötürü astroloji bir bilim değil, bilimsel yöntemi kullanıyormuş gibi gözükmeye çalışan bir sözdebilimdir. Astrolojik bilginin kullanıcısı için ise, bu yanlışlanamazlık ve değişkenlik ideal bir ikili oluşturur ve doğrulama yanlılığı nedeniyle kişilerin astrolojiye güvenmesine neden olur” şeklinde konuşuyor.

Dr. Tansu Daylan
Herhangi bir bilgi üretme yönteminin başarısının nerede veya nasıl öğretildiği ile olmadığını, işe yarayan tahminlerde bulunup bulunmadığı ile ölçüldüğüne dikkat çeken Daylan, “Bu nedenle astrolojinin bir üniversitede sahtebilim olarak değil de bir bilimmiş gibi öğretilmesi astrolojiye herhangi bir statü kazandırmaz. Ne yazık ki toplumda ve akademideki bilim okuryazarlığının zayıflığına işaret eder” diyor.

“Bilim insanları astrolojiyi geçersiz görmekte”
“Bilimsel yöntem işlerken belirli bir model için aksi kanıt edildiğinde o modeli ya günceller ya da terk ederiz” diyen Daylan, “Astroloji için bu gerçekleşmediğinden astroloji hala günümüzde yanlış olduğunu bildiğimiz Aristoteles fiziğinden bazı fikirleri benimser. Örneğin tutulum düzlemindeki takımyıldızları hava, su, ateş ve toprak elementleriyle ilişkilendirir. Gezegenlerin göreceli konumlarının insan hayatını doğrudan etkilediğini öngörür. Böyle bir etkinin mümkün olup olmamasını bir kenara koyarsak, kontrollü ve yanlı yanılgıların ortaya çıkmasını deneylerle astrologların istatistiksel olarak anlamlı bir tahmin gücü olup olmadığını test edebiliriz. Son 50 yıl içinde bu tür çalışmalar zaman zaman yapılıyor. Örnek vermek gerekirse Shawn Carlson’ın 1985 makalesinde[3], astrologların doğum haritalarını kişilik özelliklerine eşleme performansı çift-bilmez bir deney ile ölçüldü. Bu amaçla astrologlar tarafından desteklenen ve Ulusal Jeokozmik Araştırmalar Konseyi (NCGR) tarafından önerilen deneyimli astrologların, katılımcıların doğum haritalarını Kaliforniya Psikolojik Envanteri (PCI) test sonuçlarına eşlemesi istendi. Sonuçlar incelendiğinde de astrologların eşleme başarı yüzdesinin, rastgele seçimden daha iyi olmadığı gösterildi. Bu noktada şunu eklemek gerekir ki, astrolojinin geçerliliği konusunda hem bilim insanları hem de astrologlar tarafından yazılan onlarca makaleye rağmen, iki toplum arasında fikir birliği sağlanamamış durumda. Bilim insanları belirttiğim sebeplerden ötürü astrolojiyi geçersiz görmekte[4][5], astrologlar da astrolojik etkilerin istatistiksel yöntemlerle test edilemeyeceğini düşünmekte” şeklinde konuşuyor.

“Kontrollü deneyler yapılamıyor”
Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümü’nden mezun olduktan sonra Koç Üniversitesi’nde master yapan Dr. Şeyda İpek, Washington Üniversitesi’nde teorik parçacık fiziği üzerine doktora çalışmalarını yaptı. Oxford Üniversitesinde misafir araştırmacı, Fermi Ulusal Laboratuvarı ve Kaliforniya Üniversitesi Irvine kampüsünde doktora sonrası araştırmacı olarak çalıştı. Şu anda Carleton Üniversitesi’nde asistan profesör olarak çalışıyor.
Şu andaki bilimsel düşünce kapsamında astrolojinin bir bilim olmadığını söyleyen İpek, “Bunun en temel nedeni kontrollü deneylerin yapılamıyor olması. Bilim olduğunu iddia edenler olabilir ve ‘bilim’ sıfatını tartışanlar da olabilir. Böyle tartışmaların bilime bir zararı olduğunu düşünmüyorum” diyor.

Dr. Şeyda İpek
“Gökyüzündeki cisimler Dünya’daki deprem gibi fiziksel olayları etkileyecek kadar kuvvetli değil”
Ay’ın Dünya etrafındaki hareketinin gelgitlerin olmasını sağladığını belirten İpek, “Bir de kadınların adet süreçleri ayın döngüsü ile uyuşuyor deneyimlediğimiz gibi, bu yüzden aybaşı denmiş. Birçok kültürde ay takvimi kullanımı yaygın. Böyle bir durumda Ay ya da gezegenlerin hayatımızı etkileyeceği düşüncesi çok da şaşırtıcı değil aslında. Bir fizikçi olarak gökyüzündeki cisimlerin Dünya’daki deprem gibi fiziksel olayları etkileyecek kadar kuvvetli olmadığını biliyorum. Bunu hesaplamamız zor değil. Fiziğe göre, gezegenlerin yerçekimi etkisinden başka hayatımızda hiçbir etkisi yok” şeklinde bilgi veriyor.

“Kendisine okul, üniversite diyen yerler olabilir ama bunlar akredite olmuş yerler değil”
“Astrolog yetiştiren bildiğim geleneksel bir üniversite yok” diyen İpek, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kendisine okul, üniversite diyen yerler olabilir ama bunlar akredite olmuş yerler değil. Bunun yanında astrolojinin insanlık kültüründeki yerini araştıran tezler, bölümler vardır eminim. Mesela tarihçimiz Sevim Tekeli, Osmanlı’da saray astroloğu olarak bilinen Takiyüddin’in aslında şu anda ‘astronomi’ diyeceğimiz çalışmalar yaptığını gösterdi. Bu tabii ki üniversitede yıldızlara bakarak gelecek okuma öğretilebilir demek değil. Ama astrolojinin antropolojik olarak çok ilginç olduğunu düşünüyorum ve üniversitede buna dair bir ders almayı isterdim.”

“Umarım astroloji meraklısı insanlar böyle kişilerden uzak dururlar”
Kendi gücümüz dışında olan olayları bir şekilde kontrol altına almanın, en azından bunlar için hazırlıklı olmanın anlaşılabilir bir durum olduğunu söyleyen İpek, “Üzücü olan olay bu duyguları suistimal eden insanların olması. Umarım astroloji meraklısı insanlar böyle kişilerden uzak dururlar ve geleceklerini kontrol altına almak için daha sağlıklı, mesela bir terapistle görüşmek gibi yollar izlerler” önerisinde bulunuyor.

“Bilimsel metodun en önemli özelliklerinden biri, test edilebilir ve deneysel sonuçların tekrarlanabilir olması”
Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nden mezun olduktan sonra Harvard Üniversitesi’nde teorik parçacık fiziği üzerine doktora yapan Doç. Dr. Can Kılıç, doktoradan sonra Johns Hopkins Üniversitesi’nde ve Rutgers Üniversitesi’nde çalıştı. Kılıç, Texas Üniversitesi Austin’de araştırmalarını sürdürüyor.
Bilimsel metodun en önemli özelliklerinden birinin, test edilebilir ve deneysel sonuçların tekrarlanabilir olması olduğunu hatırlatan Kılıç, “Bu kriterleri sağlamayan inanışlar bilim olarak tanımlanamaz. Astrolojiyi deneysel olarak test etmek kolay. Örneğin aynı burçta doğan insanları uzun yıllar takip edip karakterleri arasındaki korelasyonlar ölçülebilir. Bilimsel olarak benimsenmiş deneysel yöntemler kullanılarak yapılan bu tür deneyler, astrolojinin çıkarımlarının doğruluk oranının rastlantısal söylemlerden farklı olmadığını açıkça ortaya koyacaktır” diyor.

Doç. Dr. Can Kılıç
“Astroloji bir bilim değil ve evrensel olarak kabul edilen yasaları yok”
“Her astrolog, astrolojiyi kendi kafasına uyan şekilde başkalarına anlatabilir” diyen Kılıç, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ama bunun adına eğitim demek için, tüm astrologların birbiriyle çelişmeyen şeyler öğretmesi gerekir. Astroloji bir bilim değil ve evrensel olarak kabul edilen yasaları yok. Örneğin her gazetedeki günlük fallar birbirinden farklı. Farklı astrologlar aynı konuda ayrı tahminlerde bulunuyor. Hal böyleyken, bu konunun evrensel bir eğitimi olması da mümkün değil.”
“Bilim, istediğimiz şeylere inanmamıza karşı en iyi savunmadır” Iain Stewart’ın  bir sözünü hatırlatan Kılıç, “İnsanlara, astrolojik bir çıkarım duyduklarında, kendilerine ‘buna objektif ve kanıtlanabilir bir sebepten mi, yoksa sadece bana duymak istediğim şeyleri söylediği için mi inanmak istiyorum’ diye sormalarını tavsiye ediyorum” uyarısında bulunuyor.

“Ay tutulması sırasında doğa kanunlarının işleyişi, diğer herhangi bir zamandan farklı değil”
İnsanlığın geçmişinde, salgınlara ve doğal afetlere neyin sebep olduğunun bilinmediğini kaydeden Kılıç, “Sürekli sebep sonuç ilişkisi arayışında olan ve geleceği tahmin etmeye çalışan insan zihni, bunları görebildiği ya da hayal edebildiği başka olaylara bağlamayı duyguları yatıştırıcı buldu, bu açıklamalardan biri de gökyüzündeki gezegen ve yıldızların konumları ve hareketleri oldu. Geçtiğimiz yüzyıllarda bilimsel metot sayesinde bilgi dağarcığımız çok gelişti. Örneğin, salgınlara mikroskobik canlıların sebep olduğunu biliyoruz. Bunu, bir mikroskoba bakan her insan kendi gözüyle teyit edebilir. Artık sebebini anladığımız olayları, gerçek sebebiyle alakasız ikinci bir sebebe, örneğin gezegen ve yıldızların konumuna bağlamak artık ancak absürt bir uğraş olabilir. Ay tutulması, Ay ve Güneş gökyüzünde aynı yönde bulunduğunda, Ay’ın gölgesinin dünyanın üzerine düşmesi ile gerçekleşir. Ay ve Güneş gibi cisimlerin dünyaya tek etkisi yerçekimseldir ve bu etkiler her zaman vardır. Ay ve Güneş gökyüzünde aynı yönde bulunduğunda bu etkiler diğer zamanlardan farklı değil. Bu yüzden ay tutulması sırasında doğa kanunlarının işleyişi, diğer herhangi bir zamandan farklı değil.”



Google, İsrail anlaşmasını protesto edenleri kovmayı sürdürüyor

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Google, İsrail anlaşmasını protesto edenleri kovmayı sürdürüyor

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Google, İsrail'le yaptığı anlaşmayı protesto eden yaklaşık 20 personeli daha işten çıkardı. Bu gelişme, şirketin CEO'su Sundar Pichai'nin çalışanlara gönderdiği bir notta "karışıklığa sebep veren konular üzerine kavga etmemeleri ya da siyaset tartışmamaları" çağrısında bulunmasından birkaç gün sonra yaşandı.

İşten çıkarmalar, Google'ın geçen hafta İsrail devletiyle yaptığı bulut bilişim sözleşmesini protesto eden 28 çalışanını kovmasının devamı niteliğinde.

Söz konusu personel, Google'ın yürüttüğü soruşturma sonucunda New York ve Kaliforniya eyaletinin Sunnyvale kentindeki ofislerinde protesto düzenledikleri tespit edildikten sonra işten çıkarıldı.

Eylemi organize eden No Tech For Apartheid adlı gruba göre, Sunnyvale'de çalışanlar Google Cloud'un patronu Thomas Kurian'ın ofisine girdi.

Geçen haftaki işten çıkarmaların ardından bir Google sözcüsü, "Protesto düzenleyen az sayıda personel birkaç ofisimize girip çalışmaları aksattı. Diğer personelin çalışmalarını fiziksel olarak engellemek ve tesislerimize erişiminin önüne geçmek politikalarımızın açık bir ihlalidir ve tamamen kabul edilemez bir davranıştır" demişti.

Sözcü, "Şimdiye kadar 28 çalışanın işine son verilmesiyle sonuçlanan bireysel soruşturmaları tamamladık ve gerektiğinde soruşturmaya ve harekete geçmeye devam edeceğiz" diye eklemişti.

Şirket geçen hafta "Soruşturmaya devam edeceğini ve gerektiğinde harekete geçeceğini" belirtmişti.

Konu nedeniyle işten çıkarılan toplam Google çalışanı sayısı, son işten çıkarmalarla birlikte 50'yi aşmış oldu.

No Tech for Apartheid, Google'ın, oturma eylemlerine doğrudan katılmayanlar da dahil çalışanları "ayrım gözetmeksizin" işten çıkardığını iddia etti.

ABD'de Filistin yanlısı protesto dalgası görülüyor ve bu protestoların düzenlendiği yerler arasında Yale ve Columbia gibi üniversite kampüsleri de var.

Google çalışanları, şirketin Nimbus Projesi kapsamında devlet ve orduya bulut bilişim hizmetleri sağlamak üzere İsrail'le yaptığı 1,2 milyar dolarlık sözleşmeyi protesto etti.

Protestolar, 7 Ekim'de Hamas'ın İsraillilere yönelik gerçekleştirdiği ve 1200 kişinin ölümüne yol açan saldırılara misilleme olarak İsrail güçlerinin Gazze'yi istila etmeyi ve masum siviller de dahil binlerce kişiyi öldürmeyi sürdürdüğü bir dönemde gerçekleşti.

No Tech for Apartheid sözcüsü "Şirket muhalefeti bastırmaya, çalışanlarını susturmaya ve onlar üzerindeki gücünü yeniden tesis etmeye çalışıyor" dedi.

Google CEO'su Pichai şirket içi bir notta, teknoloji devinin açıklığının siyaset için değil, işle ilgili konular için geçerli bir güç olduğunu söyledi.

"Harika ürünler yaratmamızı ve harika fikirleri eyleme dönüştürmemizi sağlayan canlı, açık bir tartışma kültürüne sahibiz... Ancak nihayetinde biz bir işyeriyiz ve politikalarımız ve beklentilerimiz açık: Burası bir işletme" dedi.

Independent Türkçe


Teknoloji yarışı beyne taşındı, hedef; düşünceleri harekete geçirmek

Teknoloji yarışı beyne taşındı, hedef; düşünceleri harekete geçirmek
TT

Teknoloji yarışı beyne taşındı, hedef; düşünceleri harekete geçirmek

Teknoloji yarışı beyne taşındı, hedef; düşünceleri harekete geçirmek

Neuralink'in beyin çipi yerleştirilen felçli hasta Noland Arbaugh'un satranç oynadığı anları X'teki canlı yayınında paylaşmasıyla çip teknolojisinde gelinen son nokta, tüm dünyada geniş yankı uyandırdı.

Musk ve bir grup nörolog tarafından 2016'da kurulan Neuralink, beyne yerleştirilecek mikroçipler sayesinde felç ve körlük gibi nörolojik rahatsızlıkları tedavi etmeyi ve engelli kişilerin hayat kalitesini artırmayı hedefliyor.

Neuralink projesi adım adım ilerledi

Proje kapsamında şirket, insan beynine bir madeni para büyüklüğünde çip yerleştiriyor. Saç telinden 20 kat daha ince teller vasıtasıyla beyinle bağlantı kuran bu çiple beyinsel aktiviteler izlenerek araştırmacıların kullanabileceği bilgisayarlara aktarılabiliyor.

Neuralink çalışmalarında en büyük gelişmelerden biri 2020 yılında yaşandı. Musk, 2020 yılında sosyal medya adresinden yaptığı bir paylaşımda çipin Gertrude adı verilen bir domuzun beynine yerleştirildiğini söylemişti. Bu operasyon sonucunda Gertrude'un beyinsel aktiviteleri çip aracılığıyla takip edilebilmişti.

2021 yılında şirket, çalışmalarını bir adım daha öteye götürerek çiple Pager isimli bir maymun üzerinde deney yaptı. Pager beyin sinyalleri yardımıyla bilgisayar oyunu oynayarak tüm dünyanın ilgisini çekmeyi başarmıştı.

Musk'ın çipleri ilk defa insan beyninde

Şirket için en büyük kırılmalardan biri de çiplerin insanlar üzerinde kullanımına izin veren onayın alınması oldu.

Neuralink, çiplerin 2023 yılında insanlar üzerinde denenmesine başlanması için ABD Gıda ve İlaç İdaresinden (FDA) onay aldığını duyurdu.

2024'ün mart ayına gelindiğinde ise insan deneylerinde bugüne kadarki en büyük gelişme yaşandı. 8 yıl önce kaza geçirdikten sonra elleri ve ayakları felç kalan Arbaugh, beynine yerleştirilen çip sayesinde satranç oynamayı başardı.

Neuralink, hastanın satranç oynadığı anları X sosyal medya platformundaki canlı yayınında paylaştı. Videoda, Arbaugh'un düşünce yoluyla dizüstü bilgisayarının imlecini hareket ettirdiği ve satranç oynadığı görülüyor.

Beyin çiplerine uzanan gelişmelerin tarihçesi

Beyin-bilgisayar teknolojilerine dair gelişmeler son yıllarda hızını artırsa da bu alandaki çalışmalar geçmişe uzanıyor.

İtalyan fizikçi ve biyolog Luigi Galvani, 1780 yılında ölü kurbağaların kaslarının bir elektrik kıvılcımı kullanılarak uyarılabileceğini keşfetti. Alman nörolog Edward Hitzig ve Alman fizyolog Gustav Fritsch ise 1870'te bir köpeğin beyninin belirli bölümlerinin elektriksel olarak uyarılması yoluyla kas hareketlerine neden oldu.

1874'te de ABD'li doktor Roberts Bartholow, kafasında delik olan bir kadının beyninde elektriksel uyarıyla deneyler gerçekleştirdi.

1924 yılında ise önemli bir gelişme yaşandı ve Alman psikiyatr Hanns Berger ilk kez insan beynindeki elektriksel aktiviteyi kaydetmek için elektroensefalografiyi (EEG) kullandı. Berger'in geliştirdiği EEG, beyinde bulunan sinir hücrelerinin ürettiği elektriksel dalgaları kaydetti. Berger'in beyin dalgalarından alfa dalgasının da kaşifi olması nedeniyle bu dalga Berger Dalgası olarak da isimlendirildi.

Felçli hastaların hayat kalitesini yükseltmeyi hedefliyor

1969 yılında ses hissini yeniden sağlamak ve sinirsel implantların olanaklarını ortaya koymak amacıyla ilk biyonik kulak uygulaması yapıldı.

1996'da felçli bir hastaya, bilgisayar imlecini kontrol etmesini sağlayan nörotrofik elektrotlar yerleştirildi. 2004 yılında beyin-bilgisayar teknolojilerinin geliştirilmesine odaklanan BrainGate araştırma programı kapsamında, felçli bir hastanın beynine yerleştirilen çip ile robot kolu hareket ettirmesi sağlandı.

Beyin çipleriyle ilgili çalışmalar, Elon Musk'ın 2016'da Neuralink'i kurmasıyla daha fazla gündeme gelmeye başladı.

Felçli Noland Arbaugh'un beyin çipiyle çeşitli aktiviteler yapmasını sağlayan Neuralink, bu alandaki çalışmalarını hızla devam ettiriyor.

Gates ve Bezos'un desteklediği şirket çalışmalarını sürdürüyor

Teknolojinin diğer alanlarındaki rekabet, beyin-bilgisayar teknolojilerinde de yaşanıyor. Microsoft'un kurucusu Bill Gates ile Amazon'un kurucusu Jeff Bezos'un yatırımcıları arasında yer aldığı ABD merkezli Synchron şirketi de nöroteknoloji alanında çalışmalar yürütüyor.

Synchron, düşünceyle çeşitli aktivitelerin yapılmasını sağlamak amacıyla geliştirdiği beyin implantlarını birçok hastaya yerleştirdi. Şirket, geniş çaplı bir deney için hazırlıklarını sürdürüyor.

Uzmanların bir kısmı bu alanda yapılan çalışmaların ileri seviyede olmasa da önemli olduğunu belirtirken, bazı uzmanlar ise geliştirilen beyin çiplerinin uygulanmasında yaşanacak problemlere işaret ederek şirketlerin bu alanda nihai bir ürün ortaya koymaktan uzak olduğunu ifade ediyor.


Elon Musk'ın SpaceX'inin gizli işbirliği gün yüzüne çıktı

Reuters, Ulusal Keşif Ofisi'nin (NRO) 2021'de yüzlerce uydudan oluşması planlanmış gizli bir ağ projesi için SpaceX'le 1,8 milyar dolarlık sözleşme imzaladığını bildirmişti (AP)
Reuters, Ulusal Keşif Ofisi'nin (NRO) 2021'de yüzlerce uydudan oluşması planlanmış gizli bir ağ projesi için SpaceX'le 1,8 milyar dolarlık sözleşme imzaladığını bildirmişti (AP)
TT

Elon Musk'ın SpaceX'inin gizli işbirliği gün yüzüne çıktı

Reuters, Ulusal Keşif Ofisi'nin (NRO) 2021'de yüzlerce uydudan oluşması planlanmış gizli bir ağ projesi için SpaceX'le 1,8 milyar dolarlık sözleşme imzaladığını bildirmişti (AP)
Reuters, Ulusal Keşif Ofisi'nin (NRO) 2021'de yüzlerce uydudan oluşması planlanmış gizli bir ağ projesi için SpaceX'le 1,8 milyar dolarlık sözleşme imzaladığını bildirmişti (AP)

Elon Musk'ın SpaceX şirketinin, Dünya'nın ayrıntılı görüntülerini şimdiden çeken gizli bir casus uydu projesi için ABD'li havacılık ve savunma şirketi Northrop Grumman'la işbirliği yaptığı bildirildi.

Gizli projeyi ilk duyuran Reuters'a göre bu girişim, ABD hükümetinin askeri ve istihbari hedeflerini alçak Dünya yörüngelerinden takip etme kabiliyetini arttırmayı amaçlıyor.

Ağın görüntüleme yeteneklerinin, ABD hükümetinin kullandığı mevcut casus sistemlerinin çoğundan daha üstün çözünürlüğe sahip olmasının amaçlandığı bildiriliyor. Reuters'a konuşan kaynaklara göre, uydu tamamen hazır olduğunda optik ve radar teknolojisi de dahil bir dizi farklı sensörle donatılacak.

Bu sistem ayrıca görüntüleri ve diğer verileri ağ üzerinden iletebilen röle uydularına da sahip olacak.

Dünya yörüngesindeki bu proje için bir başka beklenti de ABD uçakları ve drone'lar tarafından diğer ülkelerin egemen hava sahalarında, özellikle de çatışma bölgelerinde toplanan keşif görüntüleriyle ilgili riskleri azaltması.

Dünyanın en büyük silah üreticilerinden ve askeri teknoloji sağlayıcılarından biri olan Northrop Grumman'ın projeye dahil edilmesinin sebebinin, bu son derece hassas girişimin kontrolünün tek bir yüklenici firmaya verilmemesini sağlamak olduğu bildiriliyor.

Reuters'a konuşan 4 kişiden biri, "Hükümetin tek bir kişinin yönettiği bir şirkete tamamen bağımlı olmaması kendi yararına" dedi. Halihazırda başka yüklenici firmaların projede yer alıp almadığı ya da ileri bir tarihte daha fazla şirketin projeye eklenip eklenmeyeceği belirsizliğini koruyor. 

Yayın organı martta, Ulusal Keşif Ofisi'nin (NRO) 2021'de yüzlerce uydudan oluşması planlanmış gizli bir ağ projesi için SpaceX'le 1,8 milyar dolarlık sözleşme imzaladığını bildirmişti.

Proje hakkında bilgi sahibi olanlar SpaceX'in şimdiye kadar yaklaşık bir düzine prototip fırlattığını ve şimdiden NRO'ya test görüntüleri sağladığını belirtti. Bu görüntü koleksiyonu daha önce bildirilmemişti. 

Reuters'in haberine göre Northrop Grumman, SpaceX uydularının bazıları için sensörler sağlıyor ve bu uyduları fırlatılmadan önce kendi tesislerinde test edecek.

Bir kaynağın yayın organına aktardığına göre, önümüzdeki yıllarda en az 50 SpaceX uydusunun test ve sensörlerin yerleştirilmesi gibi işlemler için Northrop Grumman tesislerinde olması bekleniyor.

Bir NRO sözcüsü yaptığı açıklamada, ajansın "en yetenekli, çeşitli ve esnek uzay tabanlı istihbarat, gözetleme ve keşif yeteneklerini sunmak için her zaman çeşitli gruplarla işbirliği yaptığını" söyledi.

Sözcü, uydu ağının ayrıntıları hakkında daha fazla açıklama yapmadı veya dahil olabilecek diğer şirketleri belirtmedi.

The Independent yorum için SpaceX ve Northrop Grumman'ın temsilcileriyle temasa geçti ancak henüz yanıt alamadı. 
Independent Türkçe

 


Telegram'ın sahibi Pavel Durov: "ABD yazılıma arka kapı kurmaya çalıştı"

Pavel Durov, dünya çapında 900 milyon kişinin Telegram'ı aktif olarak kullandığına dikkat çekerek, bu sayının bir yıl içinde 1 milyara ulaşacağını öngördüğünü söyledi (Reuters)
Pavel Durov, dünya çapında 900 milyon kişinin Telegram'ı aktif olarak kullandığına dikkat çekerek, bu sayının bir yıl içinde 1 milyara ulaşacağını öngördüğünü söyledi (Reuters)
TT

Telegram'ın sahibi Pavel Durov: "ABD yazılıma arka kapı kurmaya çalıştı"

Pavel Durov, dünya çapında 900 milyon kişinin Telegram'ı aktif olarak kullandığına dikkat çekerek, bu sayının bir yıl içinde 1 milyara ulaşacağını öngördüğünü söyledi (Reuters)
Pavel Durov, dünya çapında 900 milyon kişinin Telegram'ı aktif olarak kullandığına dikkat çekerek, bu sayının bir yıl içinde 1 milyara ulaşacağını öngördüğünü söyledi (Reuters)

Sosyal medya platformu Telegram'ın kurucu ortağı Pavel Durov, ABD hükümetinin yazılıma "arka kapı" erişimi elde etmeye çalıştığını öne sürdü.

Rus girişimci Durov, Amerikalı gazeteci Tucker Carlson'a verdiği söyleşide, Washington'ın programa gizlice erişebilmek için Telegram'ı geliştiren yazılımcılardan birini işe almaya çalıştığını savundu. 

Durov, ABD hükümetinden bir siber güvenlik görevlisinin, Telegram'ı geliştiren yazılım mühendislerinden birini işe almak için gizli bir girişimde bulunduğunu öne sürdü.

Rus girişimci "Çalışanımı, arka kapı görevi görmesi için Telegram'ın yazılımına bir kod eklemeye ikna etmeye çalıştılar" dedi. Durov sözlerine şöyle devam etti: 

Anladığım kadarıyla Telegram'ı daha iyi kontrol etmek için onunla iletişim kurdular. İşlerini yapıyorlardı, bunu anlıyorum. Fakat şahsi verilerin korunmasına odaklanan bir sosyal medya platformu işlettiğimizden, bu muhtemelen bizim için iyi bir ortam değildi.

Durov, başta firmanın merkezini ABD'nin Kaliforniya eyaletindeki San Francisco şehrine taşımayı planladıklarını fakat bu olayların ardından vazgeçtiklerini söyledi. 

Rus yazılımcı, Kremlin'le ters düşerek 2014'te ülkesini terk etmişti. Girişimci, daha sonra Telegram firmasının merkezini Dubai'ye taşımıştı. 

Söyleşide Durov, Moskova'nın Ukrayna'da 2013'te yaşanan Yevromaydan olayında hükümet karşıtı protestocuların şahsi verilerini talep ettiğini savundu. Rus yazılımcı, Ukraynalı eylemcilerin verilerini paylaşmayı reddedince ülkeden kaçmak zorunda kaldığını anlattı.

Yevromaydan olayları, 2014'te Onur Devrimi'ne dönüşmüş ve protestolar sonucu dönemin Kremlin yanlısı Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç istifa etmişti.

Carlson'ın YouTube kanalında bugün yayımlanan söyleşide Durov, "Birinden emir almaktansa özgür olmayı tercih ederim" dedi.

Durov, ABD'ye farklı tarihlerde yaptığı ziyaretlerde istihbarat yetkilileri tarafından takip edildiğini de öne sürerek şunları söyledi: 

Ne zaman ABD'ye gitsem, havaalanında beni iki FBI ajanı karşılıyor ve sorular soruyordu. Bir keresinde kiralık evimde 09.00'da kahvaltı yapıyordum ve aniden FBI ajanları geliverdi.

39 yaşındaki girişimci, bu olayın ne zaman yaşandığında dair bilgi paylaşmadı.

Independent Türkçe, Moscow Times, RT, Reuters


Google ile İsrail arasındaki "Nimbus Projesi"ni protesto eden 9 Google çalışanı gözaltında

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Google ile İsrail arasındaki "Nimbus Projesi"ni protesto eden 9 Google çalışanı gözaltında

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Google'ın, New York ve California'daki ofislerinde firma ile İsrail arasında imzalanan 1,2 milyar dolar değerindeki "Nimbus Projesi" anlaşmasını protesto eden Google çalışanlarından 9'u gözaltına alındı.

The Washington Post'un haberine göre Google çalışanları, New York ve California'nın Sunnyvale kentlerindeki ofise giderek firmanın İsrail'e gelişmiş yapay zeka teknolojisi verilmesini kapsayan "Nimbus Projesi" anlaşmasını protesto etti.

Ofiste saatlerce oturma eylemi yapan çalışanlar, "Google saklanamazsın", "Seni soykırımla suçluyoruz", "Soykırıma fon sağlıyorsun" sloganları atarak Google 1,2 milyar dolar değerindeki anlaşmadan çekilmedikçe eylemlerine devam edeceklerini belirtti.

İhbar üzerine ofislere gelen polisin, "ofisten çıkmazlarsa gözaltına alınacaklarını" söylemesinin üzerine eylemlerine devam eden 9 çalışan, gözaltına alındı.

Google sözcülerinden Bailey Tomson, eylemin "politikalarının ihlali" olduğunu savunarak gözaltına alınan çalışanların Google sistemlerine erişimlerinin kesildiğini ve bu kişilere idari izin verildiğini aktardı.

- Ofis dışında da "Nimbus Projesi" protesto edildi

Ofisteki oturma eyleminin yanı sıra New York ile California eyaletinin Sunnyvale ve Seattle kentlerindeki ofislerin önünde anlaşma protesto edildi.

Oturma eylemi ve çalışanların gözaltına alındığı anlara ait görüntüler, sosyal medyada yayıldı.

New York ofisi önünde düzenlenen gösteride, Yahudi olduğunu ifade eden konuşmacı, Nimbus Projesi'nin sona ermesi çağrısında bulunmak için oturma eylemi yaptıklarını belirterek "Holokost mağdurları soyundan biri olarak" eyleme katıldığını söyledi.

Bu protestolara Amazon çalışanlarının da katıldığı ifade ediliyor.

- Nimbus Projesi

Nimbus Projesi veri depolaması, toplaması, analizi, veri üzerinden motif ve özellik tanımlaması ve bu toplanan bilgilerle olası veri ve motif tahmini yapılmasını sağlayan bir bulut (Cloud) ve makine öğrenimi sisteminden oluşuyor.

Nimbus Projesi adı verilen 1,2 milyar dolarlık projenin sözleşmesi, Nisan 2021'de İsrail ile Google ve Amazon şirketleri arasında imzalandı.

İsrail Maliye Bakanlığı, 21 Nisan 2021'de bu anlaşmaya ilişkin açıklamasında, İsrail'in yaklaşık 1,2 milyar dolar bir yatırımla kendi yerel bulut depolama sunucu merkezlerini kurmasını sağlayacak devasa bir devlet ihalesi olan Nimbus Projesi'ni, Google ve Amazon'un kazandığını duyurdu.

Söz konusu sistem, İsrail ve ordusunun sağladığı tüm veri tabanları, kaynakları hatta sokak ve dron kameraları gibi canlı gözlem kaynaklarındaki tüm verileri kendinde toplayabilme özelliğine sahip.

- Google çalışanları, "Nimbus Projesi"ne dahil olduklarını bilmiyor

YouTube'da çalışan yazılım mühendisi Zelda Montes, söz konusu projeye ilişkin Google'ın çalışanlarına danışmadığını belirterek "Pek çok çalışan bu sözleşmenin içinde olduğunu bile bilmiyor. Google'da yaklaşık 180 bin çalışan var ancak bu kişilerin çok küçük bir kısmı İsrail hükümeti ile böyle bir sözleşme olduğunu biliyor." ifadelerini kullanmıştı.

Projenin "gizliliği" nedeniyle bilgilerinin kısıtlı olduğuna işaret eden Montes, "Emeğimizin bilmediğimiz şekillerde kullanılmaması gerektiğini düşünüyoruz." demişti.

Montes, İsrail'le yapılan anlaşmaya dahil olmalarından duyduğu rahatsızlığa dair şöyle konuşmuştu:

Doğası gereği siyasi olan bir sözleşmeyi tarafsızmış gibi göstermeye çalışmanın çok sorumsuzca olduğunu düşünüyorum çünkü bir hükümetle sözleşme yapıyorsunuz ve bu da siyasi bir şey. Şu anda dünyadaki en yüksek mahkeme tarafından soruşturulan İsrail hükümeti ile neden bir sözleşme yapıyoruz?


İnsan dışkısından uçak yakıtı üretmek için anlaşma sağlandı

İnsan dışkısından uçak yakıtı üretmek için anlaşma sağlandı
TT

İnsan dışkısından uçak yakıtı üretmek için anlaşma sağlandı

İnsan dışkısından uçak yakıtı üretmek için anlaşma sağlandı

Birleşik Krallık (BK) merkezli biyoyakıt şirketi Firefly, insan dışkısını uçak yakıtına dönüştürmeye hazırlanıyor.

Firefly, kanalizasyon atıklarının sürdürülebilir havacılık yakıtına (sustainable aviation fuel / SAF) dönüştürülmesini sağlayacak ticari bir rafineri kurmak üzere Macaristan merkezli havayolu şirketi Wizz Air'la anlaşmaya vardı. 

BK'nin Essex bölgesine kurulacak rafineri, 2028'de Londra'daki havalimanlarına hizmet vermek üzere ticari amaçlı SAF tedarikine başlayabilecek. Fakat Firefly'ın ürettiği SAF, hâlâ yasal denetim sürecinden geçiyor. 

Biyoyakıt şirketi ürünlerinin, jet yakıtından "kimyasal açıdan ayırt edilemediğini" öne sürüyor. Firefly CEO'su James Hygate "Kanalizasyon atıklarını jet yakıtına dönüştürüyoruz. Bundan daha havalı pek bir şey düşünemiyorum" diyor. 

Düşük maliyetli havayolu şirketi Wizz, Firefly'ın atık bazlı yakıtından gelecek 15 yıl için 525 bin tona kadar sipariş vererek yatırım yaptığını açıkladı.

SAF üretmenin çeşitli yolları olsa da bunların çoğu normal jet yakıtı kerosenden çok daha pahalı ve kullanılmış yemeklik yağ gibi atık hammaddelerin tedariki sınırlı. Firefly Baş İşletme Görevlisi Paul Hilditch, kanalizasyon atığından dönüştürülen SAF'in daha ucuza ve daha çok miktarda üretileceğini iddia ediyor. 

Wizz Air'ın çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim sorumlusu Yvonne Moynihan şöyle diyor:

SAF, filo yenileme ve operasyonel verimlilikle birlikte, havacılıktan kaynaklanan karbon salımlarının azaltılmasında kritik rol oynuyor.

Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği'ne göre SAF, 2050'de net sıfır karbondioksit salımına ulaşmak için havacılığın azaltması gereken emisyonların yaklaşık yüzde 65'inin azaltılmasını sağlayabilir. Uluslararası Enerji Ajansı, küresel çaptaki enerji kaynaklı karbon salımlarının yüzde 2'sini havacılığın oluşturduğunu ve bu oranın diğer taşımacılık sektörlerinden daha hızlı arttığını belirtiyor.

Independent Türkçe, RT, Guardian, Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği, Uluslararası Enerji Ajansı


Pasifik'teki antik kentler düşünülenden çok daha eski çıktı

Yüksek teknolojili haritalama, Tongatapu'da MS 300 civarında, yani daha önce düşünülenden yaklaşık 700 yıl önce toprak yapıların inşa edildiğini gösteriyor (Phillip Parton/Avustralya Ulusal Üniversitesi)
Yüksek teknolojili haritalama, Tongatapu'da MS 300 civarında, yani daha önce düşünülenden yaklaşık 700 yıl önce toprak yapıların inşa edildiğini gösteriyor (Phillip Parton/Avustralya Ulusal Üniversitesi)
TT

Pasifik'teki antik kentler düşünülenden çok daha eski çıktı

Yüksek teknolojili haritalama, Tongatapu'da MS 300 civarında, yani daha önce düşünülenden yaklaşık 700 yıl önce toprak yapıların inşa edildiğini gösteriyor (Phillip Parton/Avustralya Ulusal Üniversitesi)
Yüksek teknolojili haritalama, Tongatapu'da MS 300 civarında, yani daha önce düşünülenden yaklaşık 700 yıl önce toprak yapıların inşa edildiğini gösteriyor (Phillip Parton/Avustralya Ulusal Üniversitesi)

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, Pasifik'teki ilk şehirler daha önce düşünülenden çok daha önce kurulmuş.

Avustralya Ulusal Üniversitesi'nden (ANU) araştırmacılar havadan lazer taramasıyla Tonga'nın Tongatapu adasındaki arkeolojik alanların haritasını çıkardı.

Pasifik'teki kentleşmenin, Batı etkisinden önce yerlilerin elinden çıkan bir yenilik olduğunu buldular.

Çalışmanın ortak yazarı Phillip Parton yaptığı açıklamada, "Tongatapu'da MS 300 civarında toprak yapılar inşa ediliyordu. Bu, daha önce düşünülenden 700 yıl öncesine denk geliyor" dedi.

Yerleşimler büyüdükçe, artan nüfusu desteklemek için yeni yollar bulmak zorunda kaldılar. Düşük yoğunluklu kentleşme diye adlandırdığımız bu tür bir yapılanma, muazzam bir sosyal ve ekonomik değişimi harekete geçiriyor. İnsanlar daha fazla etkileşime giriyor ve farklı türde işler yapıyor.

Veri toplamadaki zorluklar nedeniyle Pasifik'te kentleşmeyi incelemek zor.

Ancak araştırmacılar yüksek teknolojili haritalama ve arkeolojik saha çalışmalarını birleştirerek bu engellerin üstesinden geliyor.

Mezoamerika ve Güneydoğu Asya'da lidar (lazer darbeleri kullanılarak bir nesne veya bir yüzeyin uzaklığını anlamaya yarayan teknoloji -çn.) haritalama kullanılarak yapılan çalışmalar, sosyal kurumların yükselişi, kümelenme etkileri ve yerleşimlerin büyümesi gibi derin toplumsal değişimlerle ilişkili olan eskiden inşa edilmiş çevrelerdeki örüntüleri ortaya çıkarıyor.

Bu son bulgu, Pasifik'teki ilk toplumlar hakkındaki anlayışımızı geliştiriyor.

Parton, "Tongatapu'nun etkisinin 13. ve 19. yüzyıllar arasında Pasifik Okyanusu'nun güneybatısı boyunca yayıldığına dair ipuçları görebiliyoruz" dedi.

İnsanlar ilk şehirleri düşündüğünde genellikle dip dibe konutları ve kaldırım taşı döşenmiş rüzgarlı sokakları olan geleneksel eski Avrupa şehirlerini düşünür. Bu çok farklı bir şehir türü.

Araştırmacılar, Tonga'daki bu tür düşük yoğunluklu kentleşmenin çöküşünün Avrupalıların gelişine bağlı olduğunu söylüyor.

Parton, "Sistem kusurlu olduğu için çökmedi; daha çok Avrupalıların gelişi ve hastalıklar getirişiyle ilgiliydi" diye açıkladı.

Bu, ilk Pasifik yerleşimleri açısından sadece bir başlangıç. Muhtemelen daha keşfedilecek çok şey var.

Independent Türkçe-.independent.co.uk/news


En parlak gama ışını patlamasının kaynağı saptandı

Büyük Patlama'dan bu yana gerçekleşen en güçlü kozmik patlama olma ihtimali taşıyan gama ışını patlamasının arkasındaki süpernovanın bir tasviri (Aaron M. Geller / Northwestern / CIERA / BT Araştırma Bilgi İşlem ve Veri Hizmetleri)
Büyük Patlama'dan bu yana gerçekleşen en güçlü kozmik patlama olma ihtimali taşıyan gama ışını patlamasının arkasındaki süpernovanın bir tasviri (Aaron M. Geller / Northwestern / CIERA / BT Araştırma Bilgi İşlem ve Veri Hizmetleri)
TT

En parlak gama ışını patlamasının kaynağı saptandı

Büyük Patlama'dan bu yana gerçekleşen en güçlü kozmik patlama olma ihtimali taşıyan gama ışını patlamasının arkasındaki süpernovanın bir tasviri (Aaron M. Geller / Northwestern / CIERA / BT Araştırma Bilgi İşlem ve Veri Hizmetleri)
Büyük Patlama'dan bu yana gerçekleşen en güçlü kozmik patlama olma ihtimali taşıyan gama ışını patlamasının arkasındaki süpernovanın bir tasviri (Aaron M. Geller / Northwestern / CIERA / BT Araştırma Bilgi İşlem ve Veri Hizmetleri)

Şimdiye kadarki en parlak gama ışını patlamasının bir süpernovadan kaynaklandığı doğrulandı. Ancak bilim insanları yeni bir bilmeceyle karşı karşıya kaldı: Böyle bir süpernova patlamasının ardından belirmesi beklenecek ağır elementler ortalıkta yok.

Evrenin bilinen kısmındaki en şiddetli patlamalar olan gama ışını patlamaları, genellikle büyük kütleli bir yıldız ölürken nötron yıldızına veya kara deliğe dönüştüğünde meydana geliyor. Yıldız patlamaları olan süpernovalardan çok daha parlak olan gama ışını patlamaları bir galaksideki tüm yıldızları kısa süreliğine gölgede bırakabilir.

Bugüne kadar gözlemlenen en parlak gama ışını patlaması olan GRB 221009A, 9 Ekim 2022'de tespit edildiğinde bilim insanları bunun arkasında bir süpernova olduğundan emin değildi. Daha sonra James Webb Uzay Teleskobu'nu kullanan araştırma ekibi BOAT (Brightest Of All Time / Tüm Zamanların En Partlağı) diye de bilinen patlamanın, Dünya'dan yaklaşık 2,4 milyon ışık yılı uzaktaki büyük kütleli bir yıldızın ölürken geçirdiği süpernova patlamasıyla ortaya çıktığını doğruladı. 

Öte yandan bu süpernova, gama ışını patlamasına kıyasla epey sıradan görünüyordu. Nature Astronomy adlı bilimsel dergide dün yayımlanan araştırmaya liderlik eden Peter Blanchard, "Önceki süpernovalardan daha parlak değil" diyor. 

Çok enerjik ve parlak bir gama ışını patlaması üreten bu çöken yıldızın aynı zamanda çok enerjik ve parlak bir süpernova üretmesini beklerdik. Ancak durumun böyle olmadığı ortaya çıktı. Elimizde son derece parlak bir gama ışını patlaması ve normal bir süpernova var.

Bu süpernovanın etrafında ağır elementlerin gözlemlenmemesi de araştırmacıları şaşırttı. Evrenin gelişimini anlamada hayati önem taşıyan altın, platin ve uranyum gibi ağır elementlerin kökeni belirsizliğini koruyor. Nötron yıldızlarının birleşmesinin ağır elementleri oluşturduğu bilinse de bu olayların nadiren gerçekleşmesi başka süreçlerin yaşandığına işaret ediyor. 

Gama ışını patlamalarına yol açacak kadar güçlü süpernovaları çevreleyen ortamlarda bu elementlerin oluşabileceği teorisi öne çıkıyor. Fakat James Webb Uzay Teleskobu'ndan faydalanarak BOAT'a yol açan süpernovayı detaylıca inceyelen bilim insanları ağır elementlerin izine rastlamadı. Bu durum büyük kütleli yıldızların çökerken geçirdiği patlamanın bu elementlerin kaynağı olabileceği fikrini sarssa da araştırmacılar tamamen çürütmediğini söylüyor. 

Northwestern Üniveristesi'nden Blanchard şöyle diyor:

Bu hiçbir gama ışını patlamasının bunları üretmediği anlamına gelmiyor fakat bu, ağır elementlerin nereden geldiğini anlamaya devam ederken anahtar öneme sahip bir bilgi.

Independent Türkçe, Space, Earth, Nature Astronomy


Ukrayna'daki 23 milyar dolarlık Starlink sözleşmesinin süresi doluyor

Ukrayna, Rus ordusunun da Starlink kullandığını öne sürmüş fakat Elon Musk ve Kremlin iddiaları yalanlamıştı (Reuters)
Ukrayna, Rus ordusunun da Starlink kullandığını öne sürmüş fakat Elon Musk ve Kremlin iddiaları yalanlamıştı (Reuters)
TT

Ukrayna'daki 23 milyar dolarlık Starlink sözleşmesinin süresi doluyor

Ukrayna, Rus ordusunun da Starlink kullandığını öne sürmüş fakat Elon Musk ve Kremlin iddiaları yalanlamıştı (Reuters)
Ukrayna, Rus ordusunun da Starlink kullandığını öne sürmüş fakat Elon Musk ve Kremlin iddiaları yalanlamıştı (Reuters)

Pentagon'un Ukrayna'ya konuşlandırdığı Starlink uydularına dair sözleşmenin süresinin gelecek ay dolacağı bildirildi. 

Kimliğinin paylaşılmasını istemeyen bir ABD'li yetkili, ülkenin önde gelen medya kuruluşlarından Bloomberg'e yaptığı açıklamada, Starlink uydularıyla ilgili sözleşmenin haziranda yapıldığını ve mayısta süresinin dolacağını söyledi.

Elon Musk'ın SpaceX firmasına ait uyduların ABD'nin Ukrayna'ya sağladığı askeri desteğin önemli bir parçasını oluşturduğunu belirten yetkili, Pentagon'un anlaşma kapsamında şirkete 23 milyar dolar ödediğini ifade etti.

Bloomberg, geçen yıl Pentagon'un Musk'la anlaşma yaptığını duyurduğunda Washington uyduların tedariki için ne kadar ödendiğini açıklamayı reddetmişti. Pentagon'un Starlink'ler için ne kadar masraf yaptığı da ilk kez ortaya çıkmış oldu.

Yetkili, sözleşmenin yenilenip yenilenmeyeceğine dair detay paylaşmayı reddetti.

Ukrayna Dijital Dönüşüm Bakanı Mihaylo Fedorov, Mayıs 2022'deki açıklamasında, kendilerine ilk etapta 10 bin Starlink uydusunun gönderildiğini belirtmiş, bunların savaşta iletişimin kopmaması açısından hayati önem taşıdığını ifade etmişti.

Diğer yandan Musk, şubatta Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, uyduların "Ukrayna'da iletişimin belkemiğini oluşturduğunu" belirtse de askeri amaçlarla kullanılmasından rahatsızlık duyduğunu söylemişti. Musk, gönderisinde "Çatışmaların, III. Dünya Savaşı'nın çıkmasına neden olabilecek şekilde artmasına izin vermeyeceğiz" ifadelerini kullanmıştı. 

SpaceX'in baş işletme görevlisi Gwynne Shotwell de Ukrayna'nın uyduları drone sistemlerini yönetmek için kullandığını savunarak, "Starlink'lerin asla silah haline getirilmemesi gerekiyordu" demişti

Musk, buna ek olarak Starlink'lerin firma için ciddi masraf yarattığını ve desteği sonlandırabileceklerini söylemişti. 

Twitter CEO'su Ekim 2022'de yaptığı açıklamada, Ukrayna'ya gönderdikleri Starlink sayısının 20 bine ulaştığına işaret ederek, bunun firmaya iki yıl içinde toplamda 400 milyon dolara yakın maliyeti olabileceğini belirtmişti.

Independent Türkçe, Bloomberg, RT


Google yeni yapay zeka özelliklerini tanıttı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Google yeni yapay zeka özelliklerini tanıttı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Google, kullanıcıları daha üretken hale getirmeyi amaçlayan yapay zeka destekli ve iş odaklı bir dizi yeni özelliği piyasaya sürdü. 

Google'ın "Cloud Next" etkinliğinde tanıtılan yeni araçlar, şirketin profesyonel araçlar paketi olan Google Workspace'e geliyor. Bu pakete, Google Docs ve Sheets'in yanı sıra Gmail'in iş sürümü de dahil.

Yeni araçlar arasında e-posta gönderme zahmetini azaltmayı amaçlayan bir "anında düzeltme" aracı da yer alıyor. Şirket, kullanıcıların bir taslağa yazdığı karışık notların yapay zeka tarafından düzgün yazılmış bir mesaj haline gelebileceğini söyledi.

Sistemin çalışma şekline örnek olarak bir kişinin kısaltmalarla hatalı satır sonları içeren yarım yazılmış e-postası gösterildi. Daha sonra sistem; bu kelimeleri düzenledi, kısaltmaları açtı ve imzayla selamlama gibi bir e-postada bulunan alışılmış formaliteleri ekledi.

Google daha önce Gmail'de kullanıcıların yapay zekadan e-postalarını yazmasını isteyebilecekleri "Yazmama yardım et" adlı özelliğini tanıtmıştı. Örneğin kullanıcılar, yapay zekadan birini kahve içmeye davet eden bir mesaj yazmasını isteyerek sistemin bunu kendi adlarına yapmasını sağlayabiliyor. 

Bu araçlar, yapay zeka sistemini e-posta istemcisine taşıyan "Gemini in Gmail"in bir parçası. Bu araçlara Gemini'ın işletme sürümlerinin abonelerinin yanı sıra Gmail'in özelliklerine ayrıcalıklı erişim sağlayan "Google One AI Premium" paketine sahip olanlar da erişebilecek.

Diğer yeni özellikler arasında haziranda gelecek olan bir "Vids" uygulaması yer alıyor. Bu uygulama, daha sonra stok videolar ve seslendirme eklenerek hızlı bir şekilde videoya dönüştürülebilen bir resimli taslak hazırlayarak iş için video oluşturmayı kolaylaştırmayı amaçlıyor.

Google ayrıca yeni yapay zeka güvenlik araçları, Google Meet'te daha fazla dil için otomatik transkripsiyon, Sheets ve Docs'ta bilgileri düzenlemenin otomatik yollarını tanıttı. 
Independent Türkçe