Cumhurbaşkanı Erdoğan: Paris İklim Anlaşması'nı, önümüzdeki ay Meclisimizin onayına sunmayı planlıyoruz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Paris İklim Anlaşması'nı, yapıcı adımlara uygun şekilde ve ulusal katkı beyanımız çerçevesinde, önümüzdeki ay Meclisimizin onayına sunmayı planlıyoruz." dedi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (Reuters)
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (Reuters)
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Paris İklim Anlaşması'nı, önümüzdeki ay Meclisimizin onayına sunmayı planlıyoruz

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (Reuters)
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (Reuters)

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul Salonu'nda BM'nin 76'ncı Genel Kurulu görüşmelerinde katılımcılara hitap etti.
Konuşmasına, Genel Kurul'a katılanları selamlayarak başlayan Erdoğan, Birleşmiş Milletler 76'ncı Genel Kurulu'nun ülkeler ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diledi.
Erdoğan, 2 yıl sonra tekrar Genel Kurul'da bulunmaktan ve burada hitap etmekten büyük memnuniyet duyduğunu belirterek, geride bırakılan yaklaşık 2 yılda tüm insanlığın sancılı günler geçirdiğini anımsattı.
"Son asrın en büyük sağlık krizi olarak nitelenen Kovid-19 salgınında, aralarında dostlarımızın, yakınlarımızın, sevdiklerimizin de olduğu 4,6 milyon insanı kaybettik." diyen Erdoğan, gösterilen onca çabaya ve aşılamada alınan mesafeye rağmen salgının olumsuz etkilerinin halen devam ettiğine dikkati çekti.
Birleşmiş Milletler 76'ncı Genel Kurulu'nun da işte böyle bir atmosferde gerçekleştiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Burada vereceğimiz dayanışma ve iş birliği mesajlarının, salgınla mücadeleyi desteklemenin yanı sıra, zor günler yaşayan milyarlarca insanın umutlarını artıracağına da inanıyorum. Genel Kurulumuzun, uluslararası toplumun meselelerinde çözümüne daha etkin katkı sağlaması için güçlendirilmesi gerekiyor. Bu doğrultuda verimli çalışmalar yapan 75'inci Genel Kurul Başkanı Sayın Volkan Bozkır'a şükranlarımı sunuyorum. 76'ncı Genel Kurul Başkanlığını üstlenen Sayın Abdullah Şehid'in devraldığı bayrağı çok daha yukarılara taşıyacağına inanıyorum. Türkiye olarak, Genel Kurul'un faaliyetlerini en verimli şekilde icra etmesi için üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeyi sürdüreceğiz. Bu vesileyle, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği görevini bir kez daha üstlenen Sayın Guterres'i tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum."
Bu yılki Genel Kurul'un "Umutla Dayanaklılığı İnşa Etmek" temasıyla düzenlenmesinin fevkalade isabetli olduğunun altını çizen Erdoğan, "Öncelikle, acı da olsa, bir gerçeği ifade etmek istiyorum. İnsanlık olarak bize büyük bir aile olduğumuzu tekrar hatırlatan bu salgında, ne yazık ki, küresel dayanışma açısından iyi bir imtihan verilemedi. Bilhassa az gelişmiş ülkeler ve yoksul toplum kesimleri, salgın karşısında adeta kaderlerine terk edildi." dedi.

"TURKOVAC'ı tüm insanlığın istifadesine sunacağız"
Dünya genelindeki can kaybının yüksekliğinde, küresel sistemin artık çözüm yerine sorun çıkaran, sorunları derinleştiren, sorunları çözümsüzlüğe mahkum eden çarpık yapısının da payının bulunduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği, 10 milyonlarca insanın virüsün pençesinde kıvrandığı bir dönemde, aşı milliyetçiliğinin farklı yöntemlerle halen sürdürülüyor olması, insanlık adına yüz kızartıcıdır. Kovid-19 salgını gibi küresel bir felaketin üstesinden, ancak uluslararası iş birliği ve dayanışmayla gelinebileceği açıktır. Tüm ülkeler bu salgından kurtulmadan, herhangi bir ülkenin tek başına güvenle hayatını sürdürmesi mümkün değildir. Genel Kurul'da ortaya konacak iradenin, bu hakikatin anlaşılması bakımından bir dönüm noktası olmasını temenni ediyoruz. Salgın döneminde küresel iş birliğinin önemi yanında tıp biliminin ulaştığı yüksek seviyeyi de görme imkanı bulduk. Dünya Sağlık Örgütü tarafından onaylanan ilk aşının Almanya'da yaşayan Türk kökenli iki bilim insanı tarafından geliştirilmesinden gurur duyduk."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye olarak "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" inancıyla ilk günden itibaren eldeki imkanları dost ve kardeş ülkelerle paylaşmaya çalıştıklarını belirterek, Türkiye'nin bir taraftan vatandaşlarına en iyi sağlık hizmetini sunarken, diğer taraftan da 159 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa tıbbi yardım gönderdiğini anımsattı.
"Yerli aşımız TURKOVAC'ı yakın zamanda milletimizle birlikte tüm insanlığın istifadesine sunacağımızı ifade etmek istiyorum." diyen Erdoğan, Dünya Sağlık Örgütünün güçlendirilmesi ve salgınlara karşı sözleşme hazırlanması girişimlerini desteklediklerini vurguladı.

"Afgan halkının huzura kavuşmasını temenni ediyoruz"
Kamu sağlığının korunması ile sosyal ve ekonomik hayatın devamı arasında makul bir denge kurulması gerektiğine işaret eden Erdoğan, "Yaşadığımız hadiseler bize bazı gerçekleri tekrar hatırlatmaktadır. Sevinçlerimiz gibi hüzünlerimiz, acılarımız gibi başarılarımız, sorunlarımız gibi çözümlerimiz de ortaktır." dedi.
"Ben yaptım oldu" mantığıyla hareket edildiğinde, bunun faturasını sadece belli başlı ülkelerin değil, tüm insanlığın ödediğini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Sahadaki gerçekleri ve sosyal dokuyu dikkate almayan dayatmacı yöntemlerle meselelere çözüm üretilemeyeceği, en son Afganistan'da, hem de çok acı bir şekilde görülmüştür. Afganistan halkı, 40 seneden fazladır süren istikrarsızlık ve çatışmaların sonuçlarıyla baş başa bırakılmıştır. Siyasi süreçten bağımsız olarak Afganistan'ın uluslararası camianın yardımına ve dayanışmasına ihtiyacı bulunuyor. Ülkede bir an önce barış, istikrar ve güvenliğin tesis edilerek, Afgan halkının huzura kavuşmasını temenni ediyoruz. Türkiye olarak, bu zor günlerinde Afgan halkına karşı kardeşlik görevimizi yerine getirmeyi sürdüreceğiz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'de tüm dünyanın gözlerinin önünde yüz binlerce kişinin ölümüne, milyonlarca kişinin yerlerinden edilmesine neden olan insani dramın 10'uncu yılını geride bıraktığına dikkati çekerek, Türkiye'nin bir yandan 4 milyona yakın Suriyeliye kucak açarken, bölgeyi kana ve gözyaşına boğan terör örgütlerine karşı da sahada mücadele ettiğini hatırlattı.

"Suriye krizinin devam etmesine izin veremez"
DEAŞ'la göğüs göğüse çarpışan ve bu terör örgütünü hezimete uğratan tek NATO müttefikinin Türkiye olduğunu anımsatan Erdoğan, Türkiye'nin sahadaki varlığıyla, PKK terör örgütünün Suriye'deki uzantılarının işlediği katliam ve etnik temizlik faaliyetlerinin de önüne geçtiğini söyledi.
Türkiye'nin şehitler verme pahasına yürüttüğü çabalar sonucunda güvenli hale getirdiği bölgelere, şu ana kadar 462 bin Suriyelinin gönüllü olarak geri dönüşünü sağladıklarını belirten Erdoğan, aynı şekilde, İdlib'deki Türkiye varlığı sayesinde, milyonlarca insanın hem canının kurtulduğunu hem yerinden edilmesinin önlendiğini vurguladı.
"Uluslararası toplum, bir 10 yıl daha Suriye krizinin devam etmesine izin veremez." ifadesini kullanan Erdoğan, soruna, Suriye halkının beklentilerini karşılayacak şekilde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararı temelinde siyasi bir çözüm bulunması için daha güçlü bir irade ortaya konulması gerektiğinin altını çizdi.

"Yeni göç dalgalarını karşılamaya ne imkanımız, ne de tahammülümüz vardır"
Suriye'nin kuzeybatısına Türkiye üzerinden ulaştırılan BM insani yardım mekanizmasının 12 ay süreyle uzatılmasını memnuniyetle karşıladıklarını belirten Erdoğan, "Bu konuda sergilenen uzlaşmacı yaklaşımın, siyasi sürecin ilerletilmesi ve sığınmacıların gönüllü, güvenli ve onurlu şekilde geri dönüşlerinin sağlanması için de ortaya konulmasını temenni ediyoruz. Bölgedeki terör örgütleri arasında ayrım yapılmasının, bunların taşeron olarak kullanılmasının kabul edilemez olduğunu, huzurlarınızda tekrar ifade etmek istiyorum." diye konuştu.
Son 10 yılda dünyanın farklı ülkelerinde yaşanan terör eylemlerinin, terörün sadece Türkiye'nin değil tüm insanlığın ortak düşmanı olduğunu gösterdiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve milli güvenliğimizi tehdit eden terör örgütleriyle mücadelemiz kararlılıkla sürecektir. Ülkemizde, Suriyeliler dışında da sayıları 1 milyonu aşan çeşitli statülerde göçmen vardır." bilgisini verdi.
Afganistan'daki gelişmeler sebebiyle son dönemde, bu ülkeden de göç akını ihtimaliyle karşı karşıya olunduğunu kaydeden Erdoğan, "Suriye krizinde insanlık onurunu kurtaran bir ülke olarak, artık yeni göç dalgalarını karşılamaya ne imkanımız ne de tahammülümüz vardır. Adil yük ve sorumluluk paylaşımı temelinde, tüm paydaşların bu konuda üzerine düşeni yapmasının vakti çoktan gelmiştir. Artık 1951 Cenevre Sözleşmesini ve uluslararası insani hukuku aşındıranlara karşı somut bir tavır ortaya konulmalıdır." ifadelerini kullandı.

"Meşru hükümetin yanında durulması çağrımı tekrarlıyorum"
Libya'da uluslararası meşruiyete verilen güçlü destek sayesinde ateşkesin tesis edildiğini ve ardından da Başkanlık Konseyi ve Milli Birlik Hükümeti kurulduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Milli Birlik Hükümetinin, kamu hizmetlerinin sağlanması, tüm kurumların birleştirilmesi ve seçimlerin zamanlıca düzenlenmesi çabalarına destek vermeye devam edeceğiz. Uluslararası topluma Libya'nın tüm bölgelerini temsil eden meşru hükümetin yanında durulması çağrımı tekrarlıyorum. Bölgemizde istikrarsızlığı körükleyen, barış ve güvenliği tehdit eden en önemli sorunlardan biri de İsrail-Filistin ihtilafıdır. Filistin halkına yönelik zulüm sürdükçe, Orta Doğu'nun kalıcı barış ve istikrara kavuşması mümkün değildir. Bunun için işgal, ilhak ve yasa dışı yerleşim politikalarına mutlaka ve derhal son verilmelidir. Kudüs'ün 1947 tarihli Birleşmiş Milletler kararına dayanan uluslararası statüsüne, Harem-i Şerif'in mahremiyetine ve Filistin halkının haklarına yönelik ihlallere karşı durmayı sürdüreceğiz. Barış süreci ve iki devletli çözüm vizyonu, daha fazla gecikmeksizin yeniden canlandırılmalıdır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1967 sınırları temelinde, özellikle başkenti Kudüs olan, bağımsız ve coğrafi bütünlüğe sahip bir Filistin Devleti'nin kurulmasının, öncelikli hedefleri arasındaki yerini koruduğunu belirtti.

"Azerbaycan, öz topraklarındaki işgali sona erdirmiştir"
Kafkasya'daki istikrar bakımından yakın dönemde önemli adımların atıldığını hatırlatan Erdoğan, "Azerbaycan, meşru müdafaa hakkını kullanarak, Güvenlik Konseyi'nin yıllardır uygulanmayan kararlarına konu olan öz topraklarındaki işgali sona erdirmiştir. Bu gelişme, bölgede, kalıcı barış adına yeni fırsat pencerelerinin açılmasına da imkan sağlamıştır.
Tarafların atacağı her olumlu adımı desteklemek kararındayız. İlhakını tanımadığımız Kırım dahil, Ukrayna'nın toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin korunmasına önem veriyoruz." ifadelerini kullandı.
Çin'in toprak bütünlüğü perspektifinde Müslüman Uygur Türklerinin temel haklarının korunması hususunda daha çok çaba gösterilmesi gerektiğine inandıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Keşmir'de 74 yıldır süregelen sorunun, taraflar arasında diyalog yoluyla ve ilgili BM kararları çerçevesinde çözülmesinden yana olan tavırların sürdüğünü ifade etti.
Bangladeş ve Myanmar'daki kamplarda zor şartlarda yaşayan Rohingya Müslümanlarının anavatanlarına güvenli, gönüllü, onurlu ve kalıcı şekilde geri dönüşlerinin sağlanmasına da destek verdiklerini bildiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kıbrıs meselesinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir çözüm, ancak sonuç odaklı, gerçekçi bir yaklaşımla mümkündür. BM'nin eşit olarak kabul ettiği Ada'daki iki halktan birinin lideri sizlere hitap edebilirken, diğer liderin bu platformda sesini duyuramaması adil değildir. Çözüm için Ada'nın asli unsuru olan Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesi gerekiyor. Kıbrıs Türk halkının ortaya koyduğu yeni çözüm vizyonunu destekliyoruz. Buradan, uluslararası topluma Kıbrıs Türklerinin görüşlerini açık fikirlilikle ve önyargısız bir şekilde değerlendirme çağrısında bulunuyorum. Doğu Akdeniz'deki sükunet ortamının devamı ortak çıkarımızadır. Deniz yetki alanlarının paylaşımına ilişkin sorunların uluslararası hukuk ve iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde çözülmesini temenni ediyoruz. Bunun için öncelikle Doğu Akdeniz'de en uzun kıyıya sahip Türkiye'yi bölgede yok sayan anlayıştan vazgeçilmesi şarttır. Diyalog ve iş birliği için bölgedeki tüm aktörlerin yer alacağı 'Doğu Akdeniz Konferansı' düzenlenmesi önerimiz hala masadadır."

"Türkiye, hakkaniyetli bir dünya yolunda atılan her adımın yanında olmuştur"
Benzer şekilde Ege Denizi'ndeki sorunların da yine ikili diyalogla çözülmesi gerektiğine inandıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Avrupa Birliği'ne üyelik sürecindeki kararlılığımızı da sürdürüyoruz. Afrika ile yüzyıllara dayanan köklü bağlarımızdan aldığımız güçle bugün de kıtayla ve Afrika Birliği ile dayanışma içindeyiz." dedi.
Bu anlayışla Üçüncü Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesinin gelecek dönemde Türkiye'de yapılması için gerekli çalışmaları sürdürdüklerini ifade eden Erdoğan, "Yeniden Asya girişimimizle de Türkiye’nin Avrupa ile Asya arasındaki birleştirici konumunu pekiştiriyoruz. Aynı şekilde Latin Amerika ve Karayipler bölgesiyle ikili ve çok taraflı platformlarda ilişkilerimizi geliştirmeye büyük önem veriyoruz. Türkiye, herkes için daha güvenli, huzurlu, müreffeh, hakkaniyetli bir dünya yolunda atılan her adımın yanında olmuştur, bundan sonra da olmaya devam edecektir." diye konuştu.
Erdoğan, dünyanın, üzerindeki milyonlarca canlı türüne kucak açarken bu cömertliğinin karşılığında, sadece tabiatın dengesine saygı duyulmasını istediğini belirterek, insanoğlunun tarih boyunca sürdürdüğü gelişme ve kalkınma arayışında dünyanın sunduğu kaynakları hoyratça kullandığını söyledi.
Asırlardır devam eden bu sürecin sonunda tabiatın kendi dengesi dışında, tamamen insanoğlunun yol açtığı tehditlerle karşı karşıya bulunduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"İklim değişikliği, hava kirliliği, su ve gıda güvenliği, biyoçeşitliliğin kaybı gibi başlıklar altında toplayabileceğimiz sorunlar, insanlığın geleceğini belirsizliğe atacak boyuta ulaşmıştır. Bu başlıklardan iklim değişikliği, çevre sorunu olmanın ötesinde telafisi imkansız sonuçlara yol açması bakımından, üzerinde özellikle durulması gereken bir konudur. Sanayi öncesi döneme kıyasla yüzde 50 artış gösteren karbondioksit, metan, azot oksit gibi sera gazları, dünyamızın adeta ateşini yükseltiyor. Nitekim bir süredir dünyanın her tarafında, sanayi öncesi döneme göre 1,1 santigrat derece artış gösteren sıcaklığın yol açtığı afetler yaşanıyor. Asya ve Avrupa'da seller, Amerika'da kasırgalar, Afrika'da kuraklık, Akdeniz çanağında yangınlar, Grönland'ın zirvesine yağmur, çöllere kar yağması gibi alışık olmadığımız hadiselerle karşılaşıyoruz. Bu afetler, çevreye ve ekosisteme verdiği zararlar yanında, insanların can ve mal güvenliğini de tehdit ediyor."

"İklim değişikliğinin en büyük etkisi büyük şehirlerin merkezinde yaşayan nüfuslar üzerinde görülecektir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, pek çok yerde insanların toplu olarak başka yerlere gitmeye, göç etmeye hazırlandığına dikkati çekerek, "Halbuki dünya henüz Suriye ve Afganistan gibi çatışma kaynaklı kriz bölgelerinin yol açtığı mülteci meselesine çözüm bulamadı. Böyle bir dönemde, kuraklık, gıda sıkıntısı, hava olayları gibi sebeplere dayalı yüzlerce milyonluk göçlerle nasıl baş edileceği meçhuldür. İklim değişikliğinin en büyük etkisi büyük şehirlerin merkezinde yaşayan nüfuslar üzerinde görülecektir. Mesela içinde bulunduğumuz New York şehri, sadece iki hafta arayla maruz kaldığı dev kasırgaların yol açtığı ve her biri ancak 500 yılda bir görülebilen yağışlar yüzünden zor günler geçirmiştir. Avrupa'nın batısını etkileyen yağışların sebep olduğu yıkımlar, hala onarılamamıştır." ifadelerini kullandı.
Türkiye olarak bu konuda en hızlı ve etkin çözümler üreten ülke olunmasına rağmen, oldukça sıkıntılı günler yaşandığını vurgulayan Erdoğan, "Dünyadaki altyapının önemli bir bölümü son iki asrın ürünüdür. İklim değişikliğinin yol açtığı değişimleri bu altyapıyla karşılayabilmek mümkün değildir. Küresel sıcaklık artışının devam etmesi, dolayısıyla daha yoğun yağışların gelecek olması hepimizi yeni arayışlara yöneltmelidir. Mesela, şehir planlamalarının artık iklim değişiklinin yol açtığı sonuçlar göz önünde bulundurularak yapılması zorunlu hale gelmiştir. En önemli karbon yutak alanları arasında yer alan ormanların, bir yandan arazi kullanımıyla, diğer yandan yangınlarla yok olmaya yüz tutması, dünyamızı bekleyen bir diğer tehlikedir." değerlendirmesini yaptı.
Erdoğan, sıcaklık artışının etkilediği bir diğer alanın da denizler olduğuna işaret ederek, genleşen su ve eriyen buzulların, deniz seviyelerini son bir asırda 20 santimetre yükselttiğini vurguladı.
Bu rakamın, "dünyanın son 3 bin yılındaki en hızlı artışı" ifade ettiğini aktaran Erdoğan, "Şayet etkin önlemler alınmaz ve sera gazı emisyonları artmayı sürdürürse, yüzyılımızın sonunda deniz seviyelerinin 1 metreden fazla yükselmesi bekleniyor. Böyle bir yükseliş, kıyı şehirlerinin ve ada devletlerinin önemli bölümünün haritalardan silinmesi demektir. Tabii bu durum beraberinde yeni ve devasa kitlelerden oluşan göç dalgalarını da getirecektir. Dikkatinizi çekmek istiyorum, saydığım tüm bu sorunlar sadece sıcaklıktaki 1,1 santigratlık artışla ortaya çıkmıştır. Bu artış 1,5 santigrata, 2 santigrata ve daha fazlasına yükseldiğinde nelerle karşılaşabileceğimizin takdirini sizlere bırakıyorum." diye konuştu.

"Ülkelerin elini taşın altına koyması şarttır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm bu gelişmeler üzerine, dünya devletleri olarak, iklim değişikliğiyle mücadele için 2015'te bir araya gelerek, Paris İklim Anlaşmasında mutabık kalındığını anımsattı.
Anlaşmanın, yüzyılın ortasına kadar küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlı tutulmasını hedeflediğine işaret eden Erdoğan, "Ancak gidişat, tedbir alınmadığı takdirde, bunun çok da mümkün olmadığına işaret ediyor. Bunun için öncelikle ve en çok da iklim değişikliğine yol açan sorunların ortaya çıkmasında tarihi sorumluluğu olan ülkelerin elini taşın altına koyması şarttır." ifadelerini kullandı.
"Bu defa kimsenin, 'ben güçlüyüm, fatura ödemem' deme hakkı yoktur"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Koronavirüs salgınının önüne, geliştirilen aşılarla geçmek belki mümkün olabilecek. Ama iklim değişikliği konusunda böyle bir laboratuvar çözümü bulunabilmesi söz konusu değildir. İşte bunun için her fırsatta dile getirdiğimiz 'Dünya 5'ten büyüktür' tespitini, iklim değişikliği hususunda da tekrarlıyoruz. Tabiata, havamıza, suyumuza, toprağımıza, yeryüzüne kim en çok zararı verdiyse, doğal kaynakları kim vahşice sömürdüyse, iklim değişikliğiyle mücadeleye en büyük katkıyı da onlar yapmalıdır. Geçmişten farklı olarak bu defa kimsenin, 'Ben güçlüyüm, fatura ödemem' deme hakkı yoktur. Çünkü iklim değişikliği, insanoğluna oldukça adil davranıyor. Avrupalı-Asyalı, Amerikalı-Afrikalı, zengin-fakir farkı dinlemeden herkese aynı muameleyi yapıyor."

"Paris İklim Anlaşması'nı önümüzdeki ay Meclisimizin onayına sunmayı planlıyoruz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hepimize düşen görev, bu tehdit karşısında, hakkaniyete dayalı bir yük paylaşımıyla tedbirlerimizi almak, yükümlülüklerimizi süratle yerine getirmektir." diye konuştu.
Türkiye olarak bu anlayışla hareket ettiklerini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Paris İklim Anlaşmasına ilk imza atan ülkelerden biriyiz. Ancak, yükümlülüklerle ilgili adaletsizlikler sebebiyle henüz bu anlaşmayı yürürlüğe koymamıştık. Son dönemde bu çerçevede kaydedilen mesafenin ardından aldığımız kararı, buradan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulundan tüm dünyaya duyurmak istiyorum. Paris İklim Anlaşması'nı, atılacak yapıcı adımlara uygun şekilde ve ulusal katkı beyanımız çerçevesinde, önümüzdeki ay Meclisimizin onayına sunmayı planlıyoruz. Glasgow'da yapılacak Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansından önce, 'karbon nötr' hedefli anlaşmanın onay aşamasını tamamlamayı düşünüyoruz. Yatırım, üretim, istihdam politikalarımızda köklü değişikliğe yol açacak bu süreci, 2053 vizyonumuzun ana unsurlarından biri olarak kabul ediyoruz."

"Türkiye, iklim değişikliği ve çevrenin korunması hususlarında da üzerine düşenleri yapacaktır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de iklim değişikliğiyle ilgili atılan diğer adımlara da işaret ederek, Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatına uyum için gereken eylem planının hazırlanıp, geçen aylarda devreye alındığını belirtti.
Eşi Emine Erdoğan öncülüğünde yürütülen "sıfır atık" projesiyle, geri kazanım oranını 3 yılda 9 puan artırdıklarına dikkati çeken Erdoğan, "Orman varlığımızı 20,8 milyon hektardan yaklaşık 23 milyon hektara yükselterek yutak alanlarımızı çoğalttık. Yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretiminde kurulu gücümüz içindeki payını yüzde 53'e çıkardık." bilgisini paylaştı.
Erdoğan, sanayiyi temiz üretim faaliyetlerine uygun şekilde yapılandıracak adımların uzunca bir süredir teşvik edildiğini anımsatarak, bu çalışmaları, gereken finansman desteğini alarak daha ileriye taşıma konusunda kararlı olduklarının altını çizdi.
"Küresel hiçbir soruna, krize, çağrıya kayıtsız kalmayan Türkiye, iklim değişikliği ve çevrenin korunması hususlarında da üzerine düşenleri yapacaktır." diyen Erdoğan, karşı karşıya kalınan tüm zorluklara rağmen daha adil bir dünyanın mümkün olduğu inancını taşıdıklarını vurguladı.
Erdoğan, Birleşmiş Milletleri, bu doğrultuda tüm insanlığı ilgilendiren meselelerin çözümü için yegane platform olarak görmeyi sürdürdüklerinin altını çizerek, BM binasının hemen karşısında yer alan ve açılışı dün yapılan yeni Türkevi'nin de Birleşmiş Milletler sistemine olan güvenin bir ifadesi olduğunu dile getirdi.
"Barış, istikrar, refah ve mutluluk içinde bir dünyayı beraberce inşa edebiliriz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dünyadaki en büyük beş diplomatik ağdan birine sahip bir ülke olarak, geniş bir coğrafyada, vicdanlı ve adil çözümler için sahada ve masada güçlü şekilde varlık gösteriyoruz. Barış, istikrar, refah ve mutluluk içinde bir dünyayı beraberce inşa edebiliriz." diye konuştu.
Erdoğan, BM'nin 76'ncı Genel Kurul çalışmalarının başarıyla geçmesi temennisinde bulundu.



Texas, Filistin yanlısı göstericilere yönelik suçlamaları düşürdü ve polisi eleştirdi

Teksas Üniversitesi'nde Filistin'i desteklemek için gösteri yapan öğrencilerle güvenlik görevlileri çatıştı  (AP)
Teksas Üniversitesi'nde Filistin'i desteklemek için gösteri yapan öğrencilerle güvenlik görevlileri çatıştı  (AP)
TT

Texas, Filistin yanlısı göstericilere yönelik suçlamaları düşürdü ve polisi eleştirdi

Teksas Üniversitesi'nde Filistin'i desteklemek için gösteri yapan öğrencilerle güvenlik görevlileri çatıştı  (AP)
Teksas Üniversitesi'nde Filistin'i desteklemek için gösteri yapan öğrencilerle güvenlik görevlileri çatıştı  (AP)

Teksas'taki yetkililer, bu hafta Teksas Üniversitesi'ndeki protestolar sırasında tutuklanan bir grup Filistin yanlısı göstericiye yönelik suçlamaları düşürdü. Newsweek dergisine göre bu adım, tutuklama gerekçelerine ilişkin yazılı ifadelerin tahrif edildiği yönündeki suçlamaların ardından geldi.

Gazze yanlısı gösteriler Amerikan üniversitelerinde yayılıyor

Austin American-Statesman gazetesi dün (Cuma) Travis İlçesi Bölge Savcısı Delia Garza'nın, avukatların tutuklamaların dayandığı yazılı ifadelerde eksiklikler tespit etmesi üzerine 50'den fazla göstericiye yönelik suçlamaların düşürüldüğünü açıkladığını bildirdi.

Teksas Üniversitesi'nde Filistin'i desteklemek için gösteri yapan öğrencilerle güvenlik çatıştı  (AP)

Bölge savcısı Noha Al-Zuhri'ye göre güvenlik görevlileri, çeşitli yazılı ifadeleri kes yapıştır yaparak göstericilerin tutuklanmasına sebep oldu. Savcı, "İşlerin olması gerektiği gibi prosedüre uygun olmadığını" belirtti.

Üniversite ise kampüsün güvenliğini sağlamak ve yasa dışı eylemleri önlemek için yardım istediğini vurgulayarak, güvenlik müdahalesini kınadı.

Bu bağlamda Filistin Dayanışma Komitesi'nin kampüste etkinlik düzenleme planlarını yayınlaması ise üniversite çevrelerinde tartışma ve gerilime yol açtı.

Bu haftanın başlarında, Texas Üniversitesi Kampüsünde düzenlenen Filistin yanlısı protesto gösterisi sırasında çok sayıda öğrenci tutuklanmıştı.

Austin'deki Texas Üniversitesi, Columbia Üniversitesi ve Northwestern Üniversitesi gibi birden fazla üniversite kampüslerinde Filistin yanlısı protesto gösterileri yaygınlaştı.


Bangladeş'te son 76 yılın en uzun süreli sıcak dalgası etkili oluyor

Bangladeş'te son 76 yılın en uzun süreli sıcak dalgası etkili oluyor
TT

Bangladeş'te son 76 yılın en uzun süreli sıcak dalgası etkili oluyor

Bangladeş'te son 76 yılın en uzun süreli sıcak dalgası etkili oluyor

Bangladeş Meteoroloji Departmanından Md. Bazlur Rashid, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ülkedeki sıcaklık dalgasının 27 gündür devam ettiğini ve ay sonuna kadar sürmesinin beklendiğini belirtti.

Rashid, 1948'den bu yana mevcut verilere göre, bu ay bir yıl içinde en uzun süre devam eden sıcak hava dalgası rekorunun kırıldığını ifade etti.

Böyle bir durumun en son 25 gün süren sıcaklık dalgasıyla 2014'te yaşandığını aktaran Rashid, "İklim değişikliği, aşırı hava koşullarının başlıca nedenleri arasında yer alıyor." değerlendirmesini yaptı.

Bangladeş'te ilk olarak bu yıl ülkenin neredeyse yüzde 75'inde sıcaklık dalgaları yaşanmış, nisan ayının ikinci haftasında aşırı sıcaklar nedeniyle bir hafta eğitim öğretime ara verilmek zorunda kalmıştı.


İstanbul'da Filistin için buluşan halkların temsilcileri, İsrail üzerinde baskı kurmaya kararlı

İstanbul'da Filistin için buluşan halkların temsilcileri, İsrail üzerinde baskı kurmaya kararlı
TT

İstanbul'da Filistin için buluşan halkların temsilcileri, İsrail üzerinde baskı kurmaya kararlı

İstanbul'da Filistin için buluşan halkların temsilcileri, İsrail üzerinde baskı kurmaya kararlı

Asya, Avrupa, Güney Amerika, Afrika dahil 7 kıta ve 75 ülkeden 600'e yakın parlamenterin katıldığı, 5. Parlamenterler Arası Kudüs Platformu Konferansı'nın açılış oturumu, dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla İstanbul'da bir otelde yapıldı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhuriyet Meclisi Başkanı Zorlu Töre, Faslı milletvekili ve Afrika Parlamentosu üyesi Abdel Samad Haikar ve konferansın düzenli katılımcısı Eski Alman milletvekili Cemal Karslı, konferansa ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

KKTC Cumhuriyet Meclisi Başkanı Töre, bu konferansın Gazze'deki zulmü, Kudüs'ü dile getirmek için yapıldığını belirterek "1967'den beri Filistinliler işgal altındadır, zulüm çekiyorlar ve maalesef medeni dediğimiz ülkeler de seyirci kalıyor hatta İsrail'e destek veriyor. 'Dünya beşten büyüktür' sözü, çok gerçekçi bir ifade olmuştur." diye konuştu.

Avrupa ülkelerinin İsrail'e desteği ve İsrail'in Gazze'ye saldırılarına sessiz kalmasına tepki gösteren Töre, "Yine dünya maalesef Avrupa'dan daha büyüktür. Medeni dediğimiz Avrupa ülkeleri de katil İsrail'in yanında yer alıyorlar, İsrail kasaplarının yanında yer alıyorlar." ifadelerini kullandı.

Töre, bu nedenle Türkiye'nin liderliğinde bunu yeniden gündeme getirmenin ve Müslüman ve Müslüman olmayan ülkeden de parlamenterlerin burada toplanmasının güzel olduğunu belirterek TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'a teşekkür etti.

Töre, "Bu zulüm bitecek. İnsanlar inşallah hürriyete, özgürlüğe kavuşacak Filistin'de ama insanlık çok utanmıştır. Bu zulümden, bu vahşetten dünya insanlığı çok utanmıştır ama insanlığını kaybeden medeni ülkeler vardır. Bu da bir kere daha orta yere çıkmıştır." dedi.

Türkiye'nin İsrail'in Gazze'ye saldırılarını sona erdirme çabalarına da değinen Töre, şunları kaydetti:

"Maalesef dünyada sessizlik devam ediyor. Uzun vadeli bir milli mücadele şekline dönüştü bu iş. Zaten Türkiye, İslam ülkelerinin daima liderliğini üstlenmiş bir ülkeydi. Dolayısıyla Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğini çok önemsiyoruz. İnşallah Recep Tayyip Erdoğan başaracaktır. Filistin halkı zulümden kurtulacaktır. İnşallah katliamlar son bulacaktır Gazzelilere karşı. Batı dünyasını bir kere daha kınıyoruz. Katil İsrail’i lanetliyoruz."

"Bu konferansın suçlu üzerinde siyasi baskıya yol açacağını umuyoruz"

Faslı milletvekili ve Afrika Parlamentosu üyesi Abdel Samad Haikar da İsrail'in Gazze'ye saldırılarında çocuk ve kadınların hedef alındığını, bu nedenle uluslararası hukuk tarafından suç sayıldığını vurgulayarak bu konferansın halkların İsrail'in Gazze'ye saldırılarına tepkisini göstermesi açısından önemli olduğunu dile getirdi.

Burada 80'e yakın ülkenin parlamentosunun bulunduğunu kaydeden Haikar, bu tür konferansların bir baskı ve ret ifadesi olduğunun altını çizdi.

Haikar, "Bu parlamenterler arası konferansın bu ülkelerdeki siyasi kararlara etkisi olacaktır ve bunun ABD ve İsrail, yani suçlu üzerinde siyasi baskıya yol açacağını da umuyoruz." dedi.

"Türkiye'nin pozisyonu diğer ülkelerin pozisyonlarının çok ilerisinde"

Konferansın düzenli katılımcısı eski Alman milletvekili Cemal Karslı ise Türkiye'nin Gazze konusunda onurlu duruşunun olduğunu belirterek "Bütün İslam ve Arap dünyasının Türkiye'nin duruşuna sahip olmasını ne kadar isterdim ama Türkiye'nin pozisyonu diğer ülkelerin pozisyonlarının çok ilerisinde." diye konuştu.

Bu konferansta dünyanın her yerinden temsilciler olduğunu anlatan Karslı, "Bu, Gazze'deki, Kudüs'teki, Filistin'deki halkımıza büyük bir ivme kazandırıyor. Yanınızdayız, kalbimiz sizinle. Yalnız değilsiniz." ifadelerini kullandı.

Filistin halkına seslenen Karslı, "Siz bizim bir parçamızsınız, sizin acınız bizim acımızdır ve biz biriz, dolayısıyla bu konferans gerçekten de tam zamanında geldi. Burada olduğum için çok mutluyum." ifadelerini kullandı.

Karslı, Almanya'daki yetkililerin "siyonist lobiden" korktuğu için İsrail'e sesini yükseltemediğini belirterek "Ne yazık ki Almanya hem Filistinlilere baskı yaparken hem de başlı başına suça destek verirken kendi Nazi tarihinin acısını çekiyor, kendi Nazi tarihini silmek istiyor." değerlendirmesini yaptı.

Siyasetçilerin medyadan korktuğunu vurgulayan Karslı, "Ne yazık ki medyanın kimin elinde olduğunu biliyoruz ve bu nedenle Alman toplumu, Alman siyasetçiler ve Alman karar vericiler siyonist lobinin önünde eğiliyor." dedi.


İran Cumhurbaşkanı Reisi: Savunma doktrinimizde nükleer silah üretimine yer yok

İran Cumhurbaşkanı Reisi: Savunma doktrinimizde nükleer silah üretimine yer yok
TT

İran Cumhurbaşkanı Reisi: Savunma doktrinimizde nükleer silah üretimine yer yok

İran Cumhurbaşkanı Reisi: Savunma doktrinimizde nükleer silah üretimine yer yok

İran Cumhurbaşkanı Reisi, başkent Tahran'da düzenlenen "İran Expo 2024 Fuarı"nın açılış töreninde Uluslararası Konferans Merkezi'nde konuştu.

Konuşmasında, fuara uluslararası katılım seviyesinin ülkesine yönelik ekonomik yaptırımların etkisizliğine işaret ettiğini ifade eden Reisi, "Bu fuar ülke, bölge ve tüm dünya için ekonomik kalkınmayı teşvik ediyor. Bu fuar, İran'ın yaptırımlara karşı dayanıklı olduğunu ve yaptırımların bu ülkede hiçbir zaman başarılı olmadığını gösteriyor." dedi.

Konuşmasında, İran'ın nükleer silah üreteceğine dair endişelere de değinen Reisi, "Nükleer ve savunma sanayi dahil olmak üzere doktrinimizde nükleer silah üretimine yer yoktur. Bu, Rehber'in (Hamaney) fetvasıdır." ifadelerini kullandı.

Reisi, nükleer teknolojiyi sivil amaçlarla kullandıklarını ve kullanmaya devam edeceklerini kaydetti.

İran lideri Hamaney, 2000'li yılların başında fetva çıkararak nükleer silahların geliştirilmesini veya kullanılmasını yasaklamıştı.

İsrail'in 1 Nisan'da İran'ın Şam'daki konsolosluğuna saldırısından sonra ülkede bazı siyasiler, Hamaney'in fetvasının değişebileceğini ve İran'ın da nükleer silah üretebileceğini iddia etmişti.

Meclis Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Üyesi ve muhafazakar Milletvekili Cevad Kerimi Kuddusi, Hamaney'in fetvasının değişmesi halinde ilk nükleer denemenin bir hafta içinde yapılacağını öne sürmüştü. İranlı vekilin paylaşımı ülke içinde de tepkilere yol açmıştı.


ABD'de Ohio Eyalet Üniversitesi'ndeki Filistin'e destek gösterilerinde 36 kişi gözaltına alındı

ABD'de Ohio Eyalet Üniversitesi'ndeki Filistin'e destek gösterilerinde 36 kişi gözaltına alındı
TT

ABD'de Ohio Eyalet Üniversitesi'ndeki Filistin'e destek gösterilerinde 36 kişi gözaltına alındı

ABD'de Ohio Eyalet Üniversitesi'ndeki Filistin'e destek gösterilerinde 36 kişi gözaltına alındı

Üniversite Sözcüsü Ben Johnson, AA muhabirine yaptığı açıklamada, üniversitenin ana yerleşkesi Columbus'ta gözaltına alınan 36 kişiden 20'sinin okulla bir bağlantısının olmadığını, 16'sının öğrenci olduğunu belirtti.

Johnson, yerel bir kanala yaptığı açıklamada da üniversitede gece kamp yapma ve etkinlik düzenlemenin yasak olduğunu söyledi.

Anayasal haklarını birkaç saat boyunca kullanan göstericilere bir süre sonra dağılmaları talimatı verildiğini aktaran Johnson, "Birçok uyarının ardından ayrılmayı reddeden kişiler gözaltına alındı ve mülke izinsiz girmekle suçlandı." diye konuştu.

Ohio Eyalet Üniversitesi binalarının çatılarında konuşlanan keskin nişancıların fotoğrafları ve videoları dün sosyal medyada kısa sürede yayılmıştı.

Üniversite yönetimi, bu kişilerin eyalet güvenlik güçlerinden olduğunu açıklamıştı.

Geçen hafta, New York'taki Columbia Üniversitesi Rektörü'nün polisten kampüs bahçesinde oturma eylemi düzenleyen göstericileri tutuklamasını istemesiyle alevlenerek ABD'nin dört bir tarafındaki üniversitelere yayılan Filistin destekçisi protestolara, birçok öğretim görevlisi, profesör ve bazı siyasetçilerin destek vermesi, üniversite yönetimlerinin bu gösterileri sonlandırmasını zorlaştırıyor.


Eski ABD'li asker ve diplomat Wright: İsrail'i destekleyen rolü nedeniyle ABD'den utanıyorum

Eski ABD'li asker ve diplomat Wright: İsrail'i destekleyen rolü nedeniyle ABD'den utanıyorum
TT

Eski ABD'li asker ve diplomat Wright: İsrail'i destekleyen rolü nedeniyle ABD'den utanıyorum

Eski ABD'li asker ve diplomat Wright: İsrail'i destekleyen rolü nedeniyle ABD'den utanıyorum

12 ülkeden çok sayıda sivil toplum kuruluşunun teşebbüsüyle oluşturulan ve gelecek günlerde Akdeniz'e açılması beklenen Uluslararası Özgürlük Filosu için İstanbul'a gelen Wright, AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Eski bir ABD askeri ve diplomatı olduğunu kaydeden Wright, Irak Savaşı'na karşı çıktığı için 2003 yılında görevinden istifa ettiğini söyledi.

Wright, Uluslararası Özgürlük Filosu'nun "İsrail'in Gazze'ye yasa dışı deniz ablukasını kırmak ve İsrail ile ABD'nin Gazze halkına uyguladığı soykırım nedeniyle açlık çeken Gazze halkına yiyecek götürmek" olduğunu belirtti.

"İsraillilerin yaptığı bir soykırımdır"

"İsraillilerin yaptığı bir soykırımdır. Bu, bir etnik temizliktir." diyen Wright, şunları ifade etti:

"İsrail, 33 binden fazla insanı öldürürken, 75 binden fazla insanı yaralarken ve binlerce insanı enkaz altında ölüme terk ederken İsrail'i destekleyen rolü nedeniyle ABD'den utanıyorum. ABD, İsrail'e silah sağlıyor, İsrail'e milyarlarca dolar veriyor ve İsrail'in Filistinlileri öldürmeyi durdurması için elindeki kozları kullanmayı reddediyor."

İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki sivillere yönelik yoğun bombardımanını ve ülkesinin saldırıya verdiği desteği protesto etmek için 25 Şubat'ta başkent Washington'daki İsrail Büyükelçiliği önünde kendisini ateşe vererek hayatını kaybeden ABD Hava Kuvvetlerinin muvazzaf üyesi Aaron Bushnell'i anımsatan Wright, ayrıca ülkesinin İspanya'daki üssünden Washington'a giden, "İspanya'da kalıp Gazze'ye silah gönderen ABD Hava Kuvvetleri'nin bir parçası olamam." diyen başka bir ABD'li askerin daha olduğunu dile getirdi.

Aynı askerin ABD Kongresi'ne de gittiğini belirten Wright, 7 gün boyunca Gazze'de yiyeceği olmayan insanlar için açlık grevi yaptığını söyledi.

"75 yıllık suçluluk duygusu, İsrail'in uyguladığı soykırımı savunmak için kullanılıyor"

Wright, İsrail'i desteklemenin ABD diplomasi tarihinin trajik bir parçası olduğuna dikkati çekti.

"Demokrat ya da Cumhuriyetçi, her yönetim İsrail'in ne suç işlerse işlesin korunmasının önemli olduğunu düşünmektedir." görüşünü paylaşan Wright, şunları kaydetti:

"Dünyanın geri kalanı da 'Amerika ne yapıyor?' diye soruyor. Bunu neden yapıyorlar? Bence bu, ABD'nin Almanya ve Avusturya'da soykırıma uğrayan insanları kurtarmak için yeterince hızlı adım atmadığı İkinci Dünya Savaşı'ndan kalan psikolojik bir şey. Savaştan sonra da Birleşik Devletler, Holokost'tan kurtulanları kabul etmedi yani bence burada bir suçluluk psikolojisi var. Bu 75 yıllık suçluluk duygusu, şimdi İsrail'in Gazze halkına uyguladığı soykırımı savunmak için kullanılıyor."

İsrail'in Batı Şeria ve Gazze'deki işgali sürdükçe bölgedeki çatışmaların devam edeceğini dile getiren Wright, ezilen insanların ayaklanmasının son derece doğal ve İsrail'in yaptıklarının uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurguladı.

Wright, İsrail'e yönelik boykotların şiddet içermeyen çok etkili eylemler olduğunu sözlerine ekledi.


Alman polisinin hastanelik ettiği Filistin destekçisi Yasemin Acar, yaşadıklarını anlattı

Alman polisinin hastanelik ettiği Filistin destekçisi Yasemin Acar, yaşadıklarını anlattı
TT

Alman polisinin hastanelik ettiği Filistin destekçisi Yasemin Acar, yaşadıklarını anlattı

Alman polisinin hastanelik ettiği Filistin destekçisi Yasemin Acar, yaşadıklarını anlattı

Almanya’nın başkenti Berlin’de dün Filistin’i destekleyenlerin yer aldığı çadır kampında barışçıl eylemcilere şiddet uygulayan polisin hastanelik ettiği aktivist Yasemin Acar, "Burası Avrupa’nın göbeği Almanya. Demokrasi dediğimizde bizi parlamentonun karşısında şiddetle dövüyorlar, tutukluyorlar, hastanelik ediyorlar." dedi.

Berlin polisi, Filistin destekçilerinin bulunduğu kampa sert müdahale ederek aralarında Acar’ın da olduğu çok sayıda kişiyi gözaltına aldı.

Kimlik tespitinin ardından serbest bırakılan Acar, gözaltına alındığı sırada kolundan yaralanması sebebiyle gittiği hastanede tedavi edildi.

Burada AA muhabirine açıklamada bulunan Acar, kolunun alçıya alınıp alınmayacağının henüz belli olmadığını ancak iyi olmaya çalıştığını söyledi.

Kampın boşaltılmasının 12 Nisan’da Berlin’de yasaklanan Filistin Kongresi'nde yaşananları hatırlattığına dikkati çeken Acar, polisin gözaltı sırasında kullandığı şiddetin daha da arttığını belirtti.

Acar, boşaltılıp yasaklanacağını telefonda öğrenince hemen kampa gittiğini anlatarak, şunları kaydetti:

"Gider gitmez zaten polis (beni) gördü. Orada bağırmaya başladık. ‘Filistin’e özgürlük’ derken polis, zaten parmağını bana doğru gösterdi. 10-15 polis gelip, hepsi de erkek bu arada, şiddetli bir şekilde kafamı arkaya çekip birisi (polis) eliyle burnuma vurdu. Hatta nefes alamadığımı bile söyledim. Dinlemiyorlar, 'Çeneni kapa!' falan gibi kelimeler kullandılar yani insan hakları, kadın olmanın hiçbir değeri kalmadı artık. Almanya’da insan olmanın değeri kalmadı."

"Bizi suçlarken suçlu olduklarını gösteriyorlar"

Gözaltına alındıktan sonra polisin çadır kampının arka tarafında oluşturduğu ofis gibi bir alana götürüldüklerini anlatan Acar, "'Seni hapishaneye atacağız.' dediler. Haklarımı bildiğim için karşı çıktım. Sesimi yükselttiğim için beni ondan sonra susturmaya çalıştılar. ‘Susarsanız sizi götürmeyeceğiz.’ diye kelimeler kullanıldı. O anda işte beni rahat bıraktılar ama dediğim gibi orada birkaç dakika tuttular." ifadelerini kullandı.

Acar, büyük haksızlıklar yaşadıklarını belirterek, "Filistin için elbette sokaklara döküldük ama şu an Almanya’da da yaşanan baskıya karşı da sokaklara dökülüyoruz çünkü baskı çok büyük. Şiddet, gün geçtikçe artıyor. Şiddet, genel olarak yanlış bir şey. Şiddetin kullanılmaması lazım yani bizi suçlarken aslında kendilerinin suçlu olduklarını gayet iyi ve net bir şekilde gösteriyorlar." değerlendirmesine bulundu.

"Silahla vurmaya mı çalışacaklar?"

Şaşkın olduğunu ve durumun nereye gideceğini bilmediği dile getiren Acar, "Acaba bir dahaki sefere yine kamp gibi bir şey düzenlediğimizde silahlarını çıkarıp bizi vurmaya mı çalışacaklar? Onun korkusunu yaşıyoruz." ifadelerini kullandı.

Acar, polis hakkında suç duyurusunda bulunacağı bilgisini paylaşarak, “Polis, özel bir koruma altında. Tabii birbirlerini koruyorlar. Polise mukavemet ettiğimi söylediler ama öyle bir şey yok. Kameraların hepsi çekti, görünüyor. Öyle bir şey yoktu. Ben orada dururken ani şekilde şiddetle beni oradan çıkardılar.” diye konuştu.

Kampta kanepe veya sandalye getirilmesinin suç sayıldığını belirten Acar, "Bir gün sandalyeye izin verirken ertesi gün yasak koyuyorlar. İşte ‘Yasak’ dedikleri şeyler bunlar. Sıradan şeyler. Biz, yanlış bir şey yapmadık, hakkımız olanı yaptık." dedi.

Acar, bu konuda dokümanlara sahip olduklarını ifade ederek polisi keyfi uygulamayla suçladı.

Devletin Filistin destekçilerine karşı olduğunu söyleyen Acar, "Yani elimiz ayağımız bağlı bir durumda hissediyoruz şu an. Bize kalan sadece sesimiz. Onu da yükseltmemize izin vermiyorlar. Yükselttiğimiz zaman bu gibi şeyler oluyor. Hastanelerde buluyoruz kendimizi." şeklinde konuştu.

Acar, Filistin destekçilerinin Başbakanlığın yanında ve Federal Meclisin karşısında yer alan çadır kampından hükümet yetkililerin rahatsız olduğunu kaydederek, "Çünkü şu an Almanya, zaten kendini genel olarak demokratik bir ülke olarak gösteriyor." dedi.

"Parlamentonun karşısında dövüyorlar, tutukluyorlar, hastanelik ediyorlar"

Başka ülkelerdeki kamplar boşaltılırken kaydedilen görüntüler nedeniyle Almanya’da söz konusu ülkenin "diktatör" ve "faşist" olarak nitelenebileceğine dikkati çeken Acar, "Ama burada Almanya oluyor yani parlamentonun karşısında yapılan bir şey ancak yine demokrasi diyorlar. Burada demokrasi denilen bir şey yok. Biz, demokrasi içerisinde yaşamıyoruz." ifadelerini kullandı.

Acar, bütün dünyanın bunu görmesi ve duyması gerektiğini vurgulayarak, "Çünkü burası Avrupa’nın göbeği Almanya. Demokrasi dediğimizde bizi parlamentonun karşısında şiddetle dövüyorlar, tutukluyorlar, hastanelik ediyorlar." diye konuştu.

Almanya'nın başkenti Berlin'de polis, Filistin destekçilerinin oluşturduğu "Gazze'ye destek" çadır kampını dün yasaklayarak tahliye etmişti. Sert müdahale sırasında çok sayıda kişiyi gözaltına alan polis, alandaki çadırları da sökmüştü. Başbakanlığın yanında ve Federal Meclisin karşısındaki çadır kampında Filistin destekçileri, "Soykırım-Almanya yine iştirak ediyor" ve "Silah sağlamayı durdurun" yazılı pankartlar asmıştı.


Kiev 21 Rus füzesinin düşürüldüğünü duyururken, Moskova 66 insansız hava aracının imha edildiğini açıkladı

Rus füze saldırısı sırasında siviller Kiev'deki metro istasyonuna sığındı (Reuters)
Rus füze saldırısı sırasında siviller Kiev'deki metro istasyonuna sığındı (Reuters)
TT

Kiev 21 Rus füzesinin düşürüldüğünü duyururken, Moskova 66 insansız hava aracının imha edildiğini açıkladı

Rus füze saldırısı sırasında siviller Kiev'deki metro istasyonuna sığındı (Reuters)
Rus füze saldırısı sırasında siviller Kiev'deki metro istasyonuna sığındı (Reuters)

Ukrayna Hava Kuvvetleri Komutanı Mykola Oleshchuk, bugün (Cumartesi) yaptığı açıklamada, dün gece düzenlenen Rus saldırısında hava savunmasının 34 füzeden 21'ini düşürdüğünü duyurdu. Rus füze saldırılarının püskürtülmesinde Ukrayna savaş uçaklarının, hava savunma füze birliklerinin, mobil atış birliklerinin ve elektronik harp araçlarının rol aldığını belirtti.

Ukrayna Enerji Bakanı German Galuşenko ise Rusya'nın bugün üç bölgede Ukrayna enerji tesislerine saldırdığını, ekipmanları tahrip ettiğini ve en az bir işçiyi yaraladığını açıkladı.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'dan aktardığı habere göre Galuşenko, Telegram uygulamasından Rus saldırılarının, Ukrayna'nın merkezindeki Dnipropetrovsk bölgesi ile ülkenin batısındaki Lviv ve İvano-Frankivsk bölgelerini hedef aldığını söyledi.

Elektrik işletmecisi DTİK yaptığı açıklamada, "yoğun" gece saldırıları sonucu termik santrallerden dördünün "ciddi hasara uğradığını" duyurdu.

Rusya Savunma Bakanlığı ise bugün hava savunma sisteminin Krasnodar Bölgesi üzerinde 66 ve Kırım Yarımadası üzerinde iki Ukrayna insansız hava aracını imha ettiğini açıkladı.

Bakanlıktan yapılan açıklamada "Dün gece, Kiev rejiminin Rusya topraklarındaki hedeflere insansız hava araçları kullanarak terör saldırıları düzenleme girişimleri engellendi. 66 Ukrayna İHA'sı Krasnodar Bölgesi'nde görev yapan hava savunma sistemleri tarafından imha edildi ve durduruldu; diğer iki İHA ise Kırım Yarımadası'nda imha edildi" ifadeleri yer aldı.


Japonya'nın güneybatısındaki Ogasawara Adaları açıklarında 6,9 büyüklüğünde deprem

Japonya'nın güneybatısındaki Ogasawara Adaları açıklarında 6,9 büyüklüğünde deprem
TT

Japonya'nın güneybatısındaki Ogasawara Adaları açıklarında 6,9 büyüklüğünde deprem

Japonya'nın güneybatısındaki Ogasawara Adaları açıklarında 6,9 büyüklüğünde deprem

Japonya Meteoroloji Ajansının (JMA) açıklamasına göre 6,9 büyüklüğündeki deprem, yerel saatle 17.36'da meydana geldi.

Sarsıntı 540 kilometre derinlikte kaydedildi.

Bölgede "Bonin Adaları" diye bilinen Ogasawara Adaları, Japonya'nın başkenti Tokyo'nun 1000 kilometre güneydoğusunda, Batı Pasifik'teki Guam Adası'nın 1600 kilometre kuzeybatısında yer alıyor.


Fransa: 7 kişi hakkında PKK’ya finansman sağlama suçlaması

Resim-(AA)
Resim-(AA)
TT

Fransa: 7 kişi hakkında PKK’ya finansman sağlama suçlaması

Resim-(AA)
Resim-(AA)

Fransa terörle mücadele savcılığı, Paris'te, PKK’yı finanse ettikleri şüphesiyle yedi kişi hakkında suç duyurusunda bulundu.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin Fransa Ulusal Terörle Mücadele Savcılığı'ndan edindiği bilgiye göre zanlılara terörü finanse etmek, gasp ve bir terör örgütü ile bağlantılı olma suçları yöneltildi. Şarku'l Avsat'ın ulaştığı davayı yakından takip eden bir kaynak, yaşları 30 ila 60 arasında değişen şahısların, suç çetesi ve terör örgütü kurmakla suçlandığını belirtti

Fransa Ulusal Terörle Mücadele Savcılığının talebinin aksine zanlıların hepsi adli gözetim altına alındı.

Zanlılardan birini savunan Avukat Sufyan Bin Ali, hâkimin aldığı "orantılı karara" övgüde bulundu.

Ankara ve Batılı müttefikleri PKK’yı “terörist” bir örgüt olarak sınıflandırıyor.