Libya'da devlet başkanlığı için adaylık kapısı açılmadan seçim kampanyaları başladı

Hafter aşırılık yanlısı fikirlerle savaşmak için bir tiyatroya katılırken, Başağa, Kazazife ve Zintan kabilelerini uzlaştırıyor.

Hafter, The Voice Şarkıları adlı tiyatro oyununa katılımı sırasında (Şarku'l-Avsat)
Hafter, The Voice Şarkıları adlı tiyatro oyununa katılımı sırasında (Şarku'l-Avsat)
TT

Libya'da devlet başkanlığı için adaylık kapısı açılmadan seçim kampanyaları başladı

Hafter, The Voice Şarkıları adlı tiyatro oyununa katılımı sırasında (Şarku'l-Avsat)
Hafter, The Voice Şarkıları adlı tiyatro oyununa katılımı sırasında (Şarku'l-Avsat)

Libya’da seçimlerin planlandığı üzere 24 Aralık'ta yapılıp yapılmayacağına ve Temsilciler Meclisi'ne ek olarak devlet başkanlığı seçimini de kapsayıp kapsamayacağına dair henüz bir netlik yok. Ancak devlet başkanlığı seçimleri için olası adaylar olarak gösterilen Libyalı siyasilerin son günlerde dikkat çekici faaliyetleri, erken propaganda kampanyaları çerçevesinde oylamanın yarın yapılacağı izlenimini veriyor.
Adaylık kapısı henüz resmi olarak açılmamış olsa da, Libya'nın yaklaşık 70 yıl önceki bağımsızlığından bu yana türünün ilk örneği olan devlet başkanlığı yarışı, öne çıkan olası bir dizi adayın benzeri görülmemiş faaliyetleri çerçevesinde şimdiden dikkate değer bir coşkuya tanık oluyor. Bu isimler arasında özellikle ülkenin doğusundan Mareşal Halife Hafter’in ve batısından Fethi Başağa’nın haftalardır süren yoğun faaliyetleri öne çıkıyor.
Şarku’l Avsat’ın iki isme yönelik seçim kampanyalarına ışık tutması, başkanlık yarışının bu isimlerle sınırlı kalacağı anlamına gelmiyor. Libya siyasi sahnesinde şu anda iktidara gelmek isteyen bir dizi politikacı söz konusu. Ancak Hafter ve Başağa'nın son dönemdeki faaliyetleri, kendilerini ciddi rakipler olarak gördükleri izlenimini veriyor.

Hafter
Libya Ulusal Ordusu (LUO) Başkomutanı Mareşal Halife Hafter, Pazar günü Bingazi kentindeki (doğu) Benina Şehitleri Uluslararası Stadyumu'nun ev sahipliğinde düzenlenen bir futbol maçına katıldı. Bu adım, Hafter'in son dönemde artan sivil faaliyetlerinin bir parçası olarak geldi. Bu da sosyal ağlarda bunun yaklaşan seçimlere hazırlık olarak geldiğine dair yorumlara yol açtı. Hafter ayrıca, medyada geniş yer verilen 24 Ağustos'ta Bingazi'deki halk tiyatrosu sahnesinde gösterilen The Voice Şarkıları adlı tiyatro oyununa katıldı. Ulusal Ordu'nun Manevi Rehberlik Direktörü Tümgeneral Halid El Mahcub yaptığı açıklamada, Hafter’in söz konusu oyuna katılımının düşünce ve kültürü teşvik etme ve bunun aşırılıkçı ve yıkıcı fikirlerle mücadeledeki etkisi çerçevesinde geldiğini söyledi. 
Hafter, sivil faaliyetleri çerçevesinde Eylül ayı başında (savaş operasyonları nedeniyle) ordusunun elinde tuttuğu rakiplerinin kalesi Mısrata da dahil olmak üzere farklı Libya şehirlerinden gelen bazı tutukluların serbest bırakılması emrini vererek ülkenin batısındaki muhaliflerine yönelik askeri bir açılım gerçekleştirdi. Söz konusu esirlerin serbest bırakılmasının mübadele sistemi çerçevesinde gerçekleşmemesi dikkat çekti. Bu sisteme göre Batı’daki güçlerin de buna karşılık Hafter’in ordusundaki esirleri serbest bırakması gerekiyordu.

Hafter: Libya silahlı gruplar karşısında yeniden inşa edildi
Libya'nın batısındaki muhalifleriyle uzlaşma yolunda bundan önce bir adım daha atan Hafter, geçtiğimiz Ağustos ayında Libya Ulusal Arap Ordusu’nun kuruluşunun 81. yıl dönümü münasebetiyle yaptığı konuşmada, “Geçmiş ve günümüzde vatana yönelik tutumlardaki keskin farklılıklara ve bunun sonucunda silahlı çatışma noktasına ulaşan gerilime rağmen, ülke ve halkımızın yüksek çıkarları adına adil bir barış için cesaret ve özgüvenle elimizi uzatıyor, iyi niyetli olan herkese gönlümüzün kapılarını açıyoruz” dedi. Ancak Hafter, barış elinin uzatılması karşılığında, Libya devletinin çöküşünden sonra silahlı gruplar karşısında yeniden inşa edilen Ulusal Ordu’nun devleti inşa etmenin temeli olduğunu vurguladı. Ordunun ülkeyi sömürgecilikten kurtarma mücadelesini sürdüreceğini belirten Hafter, sömürgecilikten ne kastettiğini açıklamasa da, özellikle geçen yıl Trablus'a yönelik saldırısı başarısız olan askeri müdahalesi çerçevesinde Türkiye’yi defalarca ülkeyi sömürgeleştirmeye çalışmakla suçladı.
Hafter’in ülkenin batısına yönelik açıklık mesajlarına rağmen, Türkiye tarafından desteklenen ülkedeki muhalifleri Hafter’in devlet başkanlığı yarışına katılımını reddetmekte ısrar ediyor. Hatta bazıları, kazansa bile devlet başkanlığını devralmasını önlemek için yeni bir savaş tehdidinde bulundu. Hafter'in devlet başkanlığına aday olması için yasal yolun tamamen açılıp açılmadığı net değil. Hafter, geçen Temmuz ayında Ulusal Ordu komutanı tarafından 2019'da ‘Trablus'u özgürleştirmek’ için yürütülen savaş sırasında aralarındaki gözle görülür bir soğukluğun ardından Libya Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih ile yeni bir sayfa açmış gibi görünüyordu. Söz konusu savaş, başladıktan bir yıl sonra Türkiye’nin askeri müdahalesinin bir sonucu olarak feci bir başarısızlıkla sonuçlandı. Tobruk'taki Temsilciler Meclisi yakın zamanda yaklaşan seçimler için bir yasa çıkardı. Yasaya göre ordu liderinin seçimden üç ay önce askeri görevinden ayrılması şartıyla devlet başkanlığı yarışına katılmasına izin veriliyor. Buna göre Hafter’in aday olmak için şuan görevinden istifa etmesi gerekiyor. Ancak aynı yasa seçimi kazanamazsa görevine geri dönmesine izin veriyor. Geçen hafta Kahire’de Halife Hafter ve Akile Salih ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'nin bir araya geldiği görüşmede bu konunun gündeme getirildiği düşünülüyor. Söz konusu görüşmenin ardından Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ile bir araya gelen Sisi, geçen Mart ayında göreve başlamasından bu yana Hafter ile görüşmedi.

Fethi Başağa
Ulusal Ordu lideri Hafter, şimdiye kadar göründüğü gibi, Libya’nın doğu bölgesinden adaylar arasında öne çıkarken, ülkenin batısı da yaklaşan devlet başkanlığı seçimlerinde aday olduğuna inanılan bazı şahsiyetlerin dikkat çekici faaliyetlerine tanık oluyor. Bu bağlamda, bir dizi görüşmenin ve önemli pozisyonlarının kaydedildiği eski İçişleri Bakanı Fethi Başağa öne çıkıyor.
Başağa 4 Eylül'de yaptığı açıklamada, “Ulusal uzlaşma çabalarımızı sürdürmek ve Libyalılar arasında hoşgörü kültürünü pekiştirmek bağlamında Kazazife kabilesinden bir heyeti kabul etmekten onur duydum. Görüşmede, 2011'den bu yana tüm tutukluların yasal prosedürlerin izin verdiği şekilde serbest bırakılması için neler yapabileceğimizi tartıştık” dedi.
Mısrata şehrinin ileri gelenlerinden Başağa'nın Kazazife ileri gelenleriyle görüşmesinin üzerinden birkaç gün geçmesinin ardından ülkenin batısındaki yetkililer, devrik Libya lideri Muammer Kaddafi'nin oğlu Saadi Kaddafi'nin yıllar sonra serbest bırakıldığını duyurdu. Aynı zamanda, eski rejimden bir dizi başka isim de serbest bırakıldı. Trablus hükümeti, söz konusu kişilerin serbest bırakılmalarını resmi olarak Başağa'nın Kazazife heyeti ile uzlaşma çabalarına bağlamadı. Ancak bu kabilenin ileri gelenleriyle görüşmesinden hemen sonra serbest bırakılmaları böyle bir bağlantının varlığını gösteriyor. Ayrıca Dibeybe’nin başbakan olarak seçilmesinden sonra iktidardan (İçişleri Bakanlığı görevinden) ayrılmasına rağmen, Başağa'nın sözlerinin Trablus'taki yetkililer tarafından halen duyulduğunu gösterdi. 
Başağa'nın Dibeybe gibi Mısrata şehrinden olduğu biliniyor. Ancak Dibeybe yaklaşan seçimlerde yarışamayacak (Dibeybe ve hükümet üyeleri ile Başkanlık Konseyi bir sonraki seçime katılmama sözü verdi).
Başağa, Kazazife kabilesiyle uzlaşmakla yetinmeyerek Eylül ayında Mısrata ile ihtilafa düşen başka bir şehir olan Zintan (batı) şehrinin ileri gelenleriyle bir uzlaşma toplantısı daha yaptı. Babasının muhtemel varisi olarak görülen Kaddafi'nin oğlu Seyfulislam Kaddafi'nin şu anda Kasım 2011'den Haziran 2017'ye kadar alıkonulduğu şehir olan Zintan yakınlarındaki bir bölgede yaşadığı öne sürülüyor. New York Times gazetesi haftalar önce Seyfulislam Kaddafi ile Zintan yakınlarında olduğu düşünülen bir yerde röportaj yaptı. Röportajda, babasına yönelik ayaklanmayı bastırma girişimine katıldığına ilişkin suçlamalardan dolayı Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından halen arandığı için yasal statüsünün bunu engelleyebileceği nedeniyle yaklaşan seçimlere katılmama olasılığına işaret edildi.
Başağa'nın Kazazife ve Zintan ileri gelenleriyle yaptığı görüşmenin amacının sadece “uzlaşma” olup olmadığı net değil. Aynı zamanda görüşmenin, Mareşal Hafter ile aralarındaki çatlağın derinleşmesine katkıda bulunacağı ve böylece onu, yaklaşan seçimlerde kendisine hizmet edebilecek oylardan mahrum bırakacağı düşünülüyor. Hafter destekçilerinin ve ordusunun önemli bir bölümünün eski rejimin destekçileri arasında oldukları bir sır değil. Genel olarak Hafter'i kişisel bir bakış açısıyla değil, Kaddafi rejiminin yıkılmasından sonra çöken devletin yıkıntıları üzerinde silahlı milislerin genişlemesini durduran düzenli silahlı kuvvetleri yeniden inşa etmedeki rolü nedeniyle destekliyorlar.
Başağa yaptığı son açıklamalarda, “Devlet başkanının doğrudan halk tarafından seçileceği yasanın çıkarılması, seçimlerin planlanan tarihte yapılması ve Libya sahnesinde hakim olan bölünmenin sona ermesi için çok önemli ve olumlu bir adım” dedi. Ancak pozisyon için adaylığını açıklamadı. Başağa, oradaki seçimleri tartışmak üzere ABD’ye  gitmeyi planladığını söyledi.
Başağa, ülkenin batısında, özellikle silahlı milisleri dağıtma ve bir kısmını güvenlik servislerine entegre etme planının uygulanması konusunda Amerikalılarla işbirliği yapan önemli isimlerden biriydi.
Başağa, Tebu kabilelerine de yardım elini uzatmaya çalıştı. 15 Eylül’de Tebu Kültürü Ulusal Günü münasebetiyle yaptığı konuşmada, “Tebu kabilelerine tebriklerimi iletiyorum" dedi. Ayrıca hoşgörü değerlerini teşvik etmenin ve barış içinde bir arada yaşama ilkelerini pekiştirmenin ve Libya halkı arasındaki ihtilafları ortadan kaldırmanın önemini vurguladı. Başağa birkaç gün önce genç bir Libyalı pilotla birlikte uçakta çekilmiş fotoğraflarını yayınlayarak şunları söyledi: “Bu kısa yolculuk beni Mısrata'daki Havacılık Koleji'nde geçirdiğim yıllara götürdü. Orada genç pilotların eğitimini denetliyordum. Çok şey öğrendiğim bir deneyimdi.”
Hafter'in seçimlere katılımı Türkiye ve müttefikleri tarafından dayatılan bir veto ile karşı karşıyayken, Başağa'nın Türkiye'ye yakınlığının da ülkenin doğusunda kabulünün önünde bir başka engel olması bekleniyor. Başağa, Eylül ayı başında Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Ortadoğu Araştırmaları Merkezi ve İstanbul Düşünce Enstitüsü ile koordineli olarak Libya meselesiyle ilgilenen çok sayıda medya, akademisyen ve araştırmacıyla bir araya gelmekten onur duyduk. Libya'da askeri dengenin sağlanmasında, ateşkes çabalarında ve siyasi hayatın geri dönüşünde Türkiye'nin oynadığı önemli rolü tartıştık” dedi.
Ancak Başağa’nın Türkiye'nin askeri müdahalesine yönelik övgüsü, Ankara'nın doğrudan ya da Suriyeli "paralı askerler" aracılığıyla yaptıklarını ülkelerine yönelik bir işgal olarak gören çoğu Libyalı tarafından hoş karşılanmadı.



Somaliland: Uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerleme

Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
TT

Somaliland: Uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerleme

Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)
Tek taraflı bağımsızlık deklare eden Somaliland Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri Hargeisa, 7 Kasım 2024 (AFP)

Ömer Harkus

Afrika Boynuzu bölgesi jeopolitik ve Kızıldeniz havzasındaki güvenlik ve siyasi ittifakları yeniden şekillendiren siyasi bir değişime sahne oldu. Otuz yılı aşkın süredir devam eden diplomatik bir engeli kıran emsalsiz bir hamleyle İsrail, Somaliland'ı başkenti Hargeisa olan bağımsız ve egemen bir devlet olarak resmen tanıdığını duyurdu ve bu adımı atan ilk BM üyesi devlet oldu.

Bu duyuru, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullah (Irro) tarafından imzalanan ve tam diplomatik ilişkiler ile karşılıklı büyükelçilerin atanmasını öngören ortak “Kudüs Deklarasyonu” ile yapıldı ve bu adım “İbrahim Anlaşmaları’nın ruhuna uygun” olarak nitelendirildi.

Ancak bu değişim, Kasım 2024'te Somaliland'da yapılan ve iktidar değişikliğine yol açan seçimler olmadan mümkün olmazdı. Bu değişiklik daha önce yaygın olandan farklı bir dış politikanın önünü açtı. Başkanlık seçimleri, muhalefetin adayı Abdurrahman Muhammed Abdullah'ın, namı diğer “Irro”nun zaferiyle sonuçlandı. Irro, devlet çökmeden önce Somali diplomasisinde görev yapmış ve diplomatik bir geçmişe sahip olan Vatani (Vatanım) Partisi’nin lideridir.

Irro, otuz yıllık tanınmama döneminden sonra bölgeye uygulanan uluslararası izolasyonu ne pahasına olursa olsun kırmayı amaçlayan bir yaklaşım benimsedi. Bu yaklaşım, İsrail ile gizli müzakereler için verimli bir zemin sağladı.

Gizli kanal: Ekim 2025 ziyareti

Aralık ayındaki duyuru, Somaliland için aceleci bir adım değildi, aksine yoğun istihbarat ve diplomatik faaliyetlerle önceden hazırlanmıştı. İsrail basını, Cumhurbaşkanı Irro'nun resmi duyurudan iki ay önce, Ekim 2025'te İsrail'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdiğini ve Mossad ile Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüştüğünü açıkladı.

Gözlerden uzakta dikkatlice planlanan bu ziyaret, tanınmayla sonuçlanan sürecin güvenlik ve siyasi temellerini attı ve “stratejik konum karşılığında tanıma” denklemi üzerinden karşılıklı güvenlik çıkarlarına odaklandı. Netanyahu, resmi konuşmasında Mossad Şefi David Barnea'ya özel teşekkürlerini ileterek, meselenin İsrail'in en öncelikli “ulusal güvenlik” meselesi olarak güvenlik kanalları aracılığıyla ele alındığını teyit etmiş oldu.

Somaliland'ın tanınması, İsrail'in “çevre doktrini”nin yeniden canlanmasını ve yenilenmesini temsil ediyor; bu doktrin, Kızıldeniz üzerinden güney kuşak da dahil olmak üzere önemli su yollarını güvence altına almak için bölgesel alanda stratejik konumlara erişim sağlamaya dayanıyor. Netanyahu için bu anlaşma, bölgede diplomatik bir ilerlemeyi temsil ediyor ve bunu Washington’daki ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesine de taşıyacak.

İsrail basını, Cumhurbaşkanı Irro'nun resmi duyurudan iki ay önce, Ekim 2025'te İsrail'e gizli bir ziyaret gerçekleştirdiğini açıkladı

Daha da önemlisi, Somaliland, Aden Körfezi boyunca yaklaşık 850 kilometrelik bir kıyı şeridine sahip olması ve Babul Mendeb Boğazı girişlerini etkin bir şekilde kontrol etmesi nedeniyle İsrail'e çeşitli coğrafi avantajlar sunuyor. İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (INSS), bölgeyle olan ittifakın İsrail'e üç ana görev için bir platform sağladığını düşünüyor. Birincisi, Yemen'den Eilat'a atılan füze ve insansız hava araçlarını tespit etmek için radar ve dinleme cihazları konuşlandırarak erken uyarı sistemi kurmak. İkincisi, Husiler başta olmak üzere düşman hedeflere karşı özel operasyonlar için kara veya bölgesel suları bir hareket noktası olarak kullanmak. Üçüncüsü, Husilere deniz yoluyla ulaşabilecek ikmal hatlarını keserek Kızıldeniz'in “İran gölü” haline gelmesini önlemek.

Askeri üs: Berbera mı yoksa Zeyla mı?

Görünen o ki İsrail'in “diplomatik tanıma” hamlesi, İsrail dışında en büyük askeri üs olarak kabul edilebilecek bir askeri üssün kurulmasını da içeren daha derin bir güvenlik anlaşmasının siyasi örtüsü. Üs için her birinin kendi avantajları ve zorlukları olan Somaliland'daki iki ana konum arasında karşılaştırmalar yapılıyor.

frgt
Somaliland Cumhurbaşkanı Abdurrahman Muhammed Abdullah, Kenya'nın Nairobi şehrinde Somaliland temsilcilik ofisinin açılış töreninde, 29 Mayıs 2025 (Reuters)

Bu konumların ilki, lojistik açıdan en mantıklı seçenek olarak kabul edilen Berbera Limanı’dır. 500 bin konteyner kapasitesine ulaşması için yüz milyonlarca dolar yatırım yapıldı ve kapasitesini 2 milyon konteynere kadar artırma planları da bulunuyor. Ayrıca askeri altyapı, büyük bir askeri havaalanı, gelişmiş destek tesisleri ve altyapı içeriyor ve buradan Etiyopya'ya kadar bir ana yol da uzanıyor.

İkinci konum ise, Cibuti sınırına yakın, Somaliland'ın Babul Mendeb Boğazı'na en yakın noktası olan tarihi Zeyla şehridir. Tarihsel olarak Zeyla, Adal Sultanlığı'nın başkenti ve önemli bir ticaret merkeziydi. İsrail'in buradaki varlığı, Yemen ve Eritre gibi operasyon bölgelerine yakınlığı ve Berbera'nın ticari yoğunluğundan uzaklığı göz önüne alındığında, kendisine son derece etkili elektronik gözetim kabiliyeti sunacaktır.

Anlaşma sadece güvenlikle sınırlı değil; aynı zamanda mali zorluklar çeken Somaliland hükümetinin ayakta kalması için hayati önem taşıyan ekonomik teşvikleri de içeriyor. Netanyahu, iş birliğinin “tarım, sağlık, teknoloji ve ekonomi alanlarını” kapsayacağını belirtti.

Yarı kurak iklimiyle Somaliland için en büyük zorluk tarımdır. Çöl tarım teknolojisinde önde gelen İsrail şirketleri, özellikle Netafim, burada damla sulama ve yeraltı suyu arıtma teknolojilerini uygulama fırsatlarını araştırmaya başladı. Bu iş birliğinin amacı, İsrail'in diğer kurak bölgelerde uyguladığına benzer bir kalkınma modeli oluşturmak, zira bu model, Somaliland hükümetine halkının gözünde meşruiyet kazandıracak ve tekrarlayan kuraklıklar karşısında gıda güvenliğini güçlendirecek.

sadfrgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Washington, 29 Eylül 2025 (AFP)

İsrail ayrıca, limanı Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'ya bağlayan Berbera Koridoru aracılığıyla ekonomisini Afrika pazarlarına bağlamayı hedefliyor. Bu koridorun geliştirilmesi, Cibuti'ye olan tam bağımlılığı ortadan kaldıran bir kara ticaret yolu sunmasının yanı sıra, İsrailli teknoloji şirketlerine, Kenya ve Uganda üzerinden Sahra altı Afrika ülkelerine transit geçiş ile geniş Etiyopya pazarına doğrudan erişim imkanı sağlıyor.

Bölgesel ve uluslararası tepkiler: Reddetme

Mogadişu'daki Somali hükümeti, bu hamleyi “Somali egemenliğine yönelik kasıtlı bir saldırı” ve uluslararası hukukun ihlali olarak değerlendirdi. Somali'nin tepkisi açıklamalarla sınırlı kalmadı; Ağustos 2024'te Mısır ile imzalanan ortak savunma anlaşmasını aktif hale getirme çabalarına da başladı. Somali hükümeti, bu tanımanın ülkenin birliğinin kalanını da parçalamakla tehdit ettiğine ve özerkliğe sahip Puntland gibi diğer bölgelerde ayrılıkçı eğilimleri teşvik edeceğine inanıyor.

Mısır Dışişleri Bakanlığı da birleşik bir cephe oluşturmak amacıyla Türkiye, Cibuti ve Somali'deki mevkidaşlarıyla temas kurdu. Mısır'ın endişeleri çok yönlü görünüyor; zira mevcut durum, İsrail, Etiyopya ve Somaliland arasındaki ittifak aracılığıyla güneyden kendisine yönelik bir kuşatma gibi görünüyor. Bu da Babul Mendeb Boğazı'nın militarizasyonun ve burada patlak verebilecek bir İran-İsrail çatışmasının yaratabileceği riskler nedeniyle Süveyş Kanalı'nın güvenliğine tehdit oluşturuyor. Ayrıca, İsrail'in Etiyopya sınırındaki varlığı, özellikle Berbera'daki limanın İsrail'in baraj için güvenlik taahhütlerine bağlanması halinde, Addis Ababa'nın Büyük Etiyopya Rönesans Barajı müzakerelerindeki konumunu güçlendirebilir.

Görünen o ki İsrail'in “diplomatik tanıma” hamlesi, İsrail dışında en büyük askeri üs olarak kabul edilebilecek bir askeri üssün kurulmasını da içeren daha derin bir güvenlik anlaşmasının siyasi örtüsü

Afrika Birliği, sömürgecilikten miras kalan sınırların kıtadaki istikrarın temel taşı olarak kabul edilmesini öngören 1964 Kahire Kararı'na dayandırdığı bildirisinde, Somaliland'ın tanınmasını reddetti. Birlik, Somaliland'ın başarılı bir şekilde ayrılmasının Nijerya, Kamerun ve hatta çeşitli bölgelerinde süregelen çatışmalarla boğuşan Etiyopya'da onlarca ayrılıkçı hareketi tetikleyerek bir “domino etkisi” yaratmasından endişe duyuyor.

Suudi Arabistan da ilkesel bir şekilde bunu reddeden bir duruş benimseyerek, Somali’nin birliğine desteğini ve tek taraflı eylemlere karşıtlığını teyit etti. Suudi Arabistan'ın bu duruşunun arkasında, Arap bölgesel düzenini koruma ve Krallığın stratejik ve güvenlik derinliği olarak gördüğü Kızıldeniz’e kıyısı olan devletlerin parçalanmasını önleme arzusu yatıyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre ABD Başkanı Donald Trump'ın tutumu belirsiz. New York Post'a verdiği bir röportajda alaycı bir şekilde, “Somaliland'ın ne olduğunu gerçekten bilen var mı?” diye sordu. Somaliland Cumhuriyeti'ni hemen tanımayacağını, ancak Somaliland'ın bir ABD üssüne ev sahipliği yapma teklifinin “büyük bir olay” olduğunu ve her şeyin “değerlendirme aşamasında” olduğunu belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı, genellikle olduğu gibi tanımanın Somali'nin istikrarına ve radikal eş-Şebab örgütü ile mücadeleye olumsuz etkilerinden, Mogadişu'yu tamamen Çin veya Türkiye kampına itmesi olasılığından endişe duyuyor.

İsrail'in Somaliland Cumhuriyeti'ni tanıması, ikili ilişkileri aşan ve Ortadoğu ile Afrika'daki güvenlik dengelerinin özüne dokunan bir hadise. Bu atılım sayesinde İsrail, Kızıldeniz'i çevreleyen “Arap duvarının” bir bölümünü yıkmayı başardı, İran ve vekilleriyle mücadele etmek için gelişmiş bir platform elde etti. Somaliland için ise bu tanıma, uzun zamandır beklenen siyasi ve ekonomik bir can simidini temsil ediyor.

Ancak, çok sayıda risk hâlâ mevcut. Bu yeni ittifak, Afrika Boynuzu'nu keskin bir kutuplaşmaya ve benzeri görülmemiş bir militarizasyona doğru itebilir ve iki eksen şekillenebilir: İsrail-Somaliland-Etiyopya ekseni ve değişime direnen Mısır-Somali-Türkiye-Cibuti ekseni.

İsrail'in Somaliland'ı tanıması sadece sembolik bir diplomatik adım değil; Kızıldeniz'e açılan kapıda bir yeniden konumlandırmayı yansıtıyor. Berbera Limanı, Etiyopya yolu ve Babul Mendeb'de olası bir askeri üs arasında, Somaliland sorunu, bölgesel güç dengelerini ve uluslararası sistemin sonuçlarını kontrol altına alma gücünü açıkça test ederek, uluslararası güç mücadelesinde çevreden merkeze doğru ilerliyor.


Gazze’de çadırlarına su basan yerinden edilen Filistinliler, dondurucu soğukta açık havada uyuyorlar

Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
TT

Gazze’de çadırlarına su basan yerinden edilen Filistinliler, dondurucu soğukta açık havada uyuyorlar

Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)
Dün Han Yunus’ta, barınaklarının dışında ateşin etrafında ısınmaya çalışan yerinden edilmiş Filistinli bir aile (EPA)

Dün itibarıyla Gazze Şeridi’nde etkili olan yağmur Gazze şehrindeki yerinden edilmiş kişilerin çadırlarını su altında bıraktı ve rüzgar yüzlerce çadırı daha tahrip etti.

Gazze Şeridi'ndeki insani felaket, şiddetli yağmurlar ve kuvvetli rüzgarların eşlik ettiği şiddetli bir alçak basınç sistemine maruz kalması ve koruma ve yardım imkanlarının tamamen yokluğu nedeniyle daha da kötüleşiyor. Bu durum, yerinden edilen Gazzelileri, kaynakların yetersizliği ve soğuktan ve yağmurdan korunacak hiçbir imkanın olmaması nedeniyle dün geceyi dondurucu soğukta geçirmek zorunda bıraktı.

df
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus’ta yerinden edilen Filistinli bir ailenin üyeleri, barınaklarının dışında yaktıkları ateşin etrafında ısınmaya çalışırken (EPA)

Yerinden edilen Gazzeliler, şiddetli soğuk ve kuvvetli rüzgarlar gibi zorlu koşullarla mücadele ediyor. Binlerce kişi, yağmur ve fırtınadan en temel korumayı bile sağlayamayan naylon ve ince kumaştan yapılmış çadırlarda yaşıyor.

Filistin Haber ve Enformasyon Ajansı WAFA'ya göre yerinden edilmiş insanların çoğu, soğuktan ve fırtınalardan korunacak hiçbir imkânı olmayan yollarda, oyun parklarında, meydanlarda ve okullarda yaşıyor.

fgtr
Gazze şehrindeki sahilde yerinden edilen kişiler için kurulan çadırların genel görünümü (DPA)

Yakıt krizi de giderek kötüleşiyor. Aileler gece sıcaklıkların düşmesiyle ısınma imkânı bulamıyor ve bu durum birçok çocuğu olumsuz etkiliyor. Bazı çocuklar soğuk sebebiyle hayatını kaybetti.

Bu duruma İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki şehirlere şiddetli baskınlar düzenlediği, doğu bölgelerinden bazılarını bombaladığı ve evleri yıktığı eylemleri eşlik ediyor.


Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi: Hadramut ve el-Mahra'da zorla bir fiili durum dayatılmasına izin vermeyeceğiz

Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)
Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)
TT

Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi: Hadramut ve el-Mahra'da zorla bir fiili durum dayatılmasına izin vermeyeceğiz

Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)
Alimi, Danışma Kurulu ile bir araya geldi (SABA)

Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi, Hadramaut ve el-Mahra illerinde yeni bir askeri gerçeklik dayatma girişimlerine karşı net bir tavır sergiledi. Alimi, bu bölgelerde yaşananların siyasi bir anlaşmazlığın parçası olmadığını, aksine geçiş dönemi yetkililerine karşı tek taraflı eylemlerin ve isyanın kademeli bir seyri olduğunu vurguladı.

Alimi, Danışma Konseyi ile genişletilmiş bir toplantıda yaptığı açıklamada, sivilleri korumanın devletin sorumluluğu olduğunu ve siyasi liderliğin, gerilimi durdurmak, kan dökülmesini sona erdirmek ve durumu normale döndürmek için hemen müdahale eden Yemen’de Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu’nun müdahalesini resmi olarak talep ettiğini vurguladı.

Toplantı sırasında doğu illerindeki gelişmeleri değerlendiren Alimi, devletin, Güney Geçiş Konseyi'nin (GGK) zorla bir fiili durum dayatmak ve başta iktidarın devrinin ilanı ve Riyad Anlaşması olmak üzere geçiş döneminin referanslarını baltalamak amacıyla yaptığı askeri eylemlerle ortaya çıkan ve kendisinin ‘yüksek derecede sorumluluk’ olarak nitelendirdiği tehlikeli bir tırmanışla başa çıktığını belirtti.

Hadramut’taki gerilimin Ghayl Bin Yamin, Şihr ve ed-Deys eş-Şarkiye bölgelerini de kapsayacak şekilde yayıldığını, terörle mücadele iddiasının sahadaki kontrol dengesini değiştirmek için bir bahane olarak kullanıldığını belirtti.

cdfgth
Lahic ilindeki GGK destekçileri (AFP)

Terörle mücadelenin devlet kurumlarının münhasır sorumluluğu olduğunu vurgulayan Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi, bu çerçeve dışında atılan adımların aşırılığı engellemek bir yana, sivil barışı ve sosyal dokuyu tehdit eden tehlikeli güvenlik boşlukları yarattığını vurguladı.

Alimi, gerilimle birlikte insani ihlallere değinerek, sivil kayıpları ve kamu ve özel mülkiyete yönelik saldırıları doğrulayan saha ve insan hakları raporlarına ve Yemen devletinin yasal statüsünün zayıflatılmasına atıfta bulundu.

GGK’nın eylemleri ve arabuluculuk desteği

Resmi kaynaklara göre Alimi, Danışma Konseyi'ne Ulusal Savunma Konseyi toplantısının sonuçları hakkında bilgi verdi. Toplantıda, gerginliğin geçiş döneminin şartlarını açıkça ihlal ettiği ve devletin meşru kurumlarına karşı bir isyan olduğu sonucuna varıldı.

Devletin sivilleri korumak, sükuneti sağlamak ve kan dökülmesini önlemekle yükümlü olduğunu vurgulayan Alimi, Danışma Konseyi'nin tavsiyeleri doğrultusunda, siyasi liderliğin Hadramut'taki sivilleri korumak için acil önlemler alınması talebiyle Meşruiyeti Destekleme Koalisyonu'na resmi bir talepte bulunduğunu ve ortak kuvvetler liderliğinin kan dökülmesini durdurmak ve istikrarı yeniden sağlamak amacıyla bu talebe derhal yanıt verdiğini söyledi.

cdfvg
Alimi, GGK’yı Hadramut'ta sivillere karşı ihlallerde bulunmakla suçladı (EPA)

Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı Alimi, gerilimi azaltma çabalarını ihlal eden ve sivilleri tehlikeye atan her türlü askeri harekete karşı, hayatların korunmasını sağlayacak, Suudi Arabistan ve BAE'nin çabalarının başarısını devam ettirecek, GGK güçlerinin Hadramut ve el-Mahra’daki mevzilerden çekilmesini, bu mevzilerin Vatan Kalkanı Güçleri’ne devredilmesini ve yerel yetkililerin anayasal yetkilerini kullanmalarının önünü açacak şekilde derhal müdahale edileceğini vurguladı.

Riyad ve Abu Dabi'nin liderliğindeki arabuluculuk çabalarını desteklediğini bir kez daha dile getiren Alimi, Suudi Arabistan ve BAE’nin Yemen'in birliğini ve istikrarını desteklemede üstlendikleri öncü role övgüde bulunurken Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'ın devlet kurumlarını yeniden kurma konusundaki samimi ve kardeşçe arzuyu yansıtan açıklamalarını takdir etti.

Ayrıca, güney meselesinin çözülmesinin uzlaşı ve güven tesis edilmesi yoluyla kesin bir taahhüt olmaya devam edeceğini vurgulayan Alimi, Yemen'in düşmanlarına hizmet eden tek taraflı eylemlerin sonuçlarına karşı uyardı. Yemen Cumhurbaşkanlığı Liderlik Konseyi Başkanı, diyalog kanallarının açık tutulmasının ve İran destekli Husi milisleriyle mücadele için tüm imkanların seferber edilmesinin önemini vurguladı.