İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan, nükleer görüşmelere "çok yakında" yeniden başlayacaklarını açıkladı

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan
TT

İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan, nükleer görüşmelere "çok yakında" yeniden başlayacaklarını açıkladı

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, ülkesinin nükleer görüşmelere "çok yakında" geri döneceğini ancak ABD yönetiminin yaptırımları kaldırmayarak ve yeni yaptırımlar uygulayarak Tahran'a "olumsuz işaret" gönderdiğini belirtti.
ABD'nin NBC News televizyonuna konuşan Abdullahiyan, yeni İran hükümetinin önceki açıklamalarını yineleyerek, İran nükleer anlaşmasının tam olarak uygulanması ve ABD'nin anlaşmaya dönüşünün ele alındığı Avusturya'nın başkenti Viyana'da yapılan ancak haziranda ara verilen görüşmelerin tam olarak ne zaman başlayacağına dair bilgi vermedi.
Ülkesini nükleer görüşmelere yeniden başlamaya çağıran Washington yönetiminin öncelikle Tahran'a yönelik yaptırımları kaldırması gerektiğini ifade eden Abdullahiyan, "Onlar ise 'Biz yükümlülüklerimizi yerine getirmeye hazırız' diyorlar ancak yeni İran yönetimine ve İran halkına gerçek iradelerini göstermek ve ispatlamak için herhangi bir adım atmıyorlar. Daha da kötüsü, bu sırada İran'a yeni yaptırımlar uyguladılar" dedi.
Anlaşmaya dönme konusunda ciddiyet göstermesi gereken tarafın ABD olduğunu söyleyen Abdullahiyan, "Başka bir deyişle, ABD Başkanı (Joe) Biden selefi (Donald) Trump'ın İran karşısındaki tutumunu eleştiriyordu fakat şu anda Trump'ın İran'a karşı oluşturduğu yaptırımlar dosyası Biden tarafından özenle taşınıyor. Bu İran'a gönderilen olumsuz bir işarettir. ABD müzakereleri sürdürme konusunda ciddiyse, o zaman neden bu yaklaşımını sürdürüyor?" diye konuştu.
Ülkesinin nükleer anlaşmadan fayda sağlayamadığını dile getiren Abdullahiyan, şöyle devam etti:
"Bu yüzden önceki hükümetin üstlendiği görüşmeleri değerlendiriyoruz. Değerlendiriyoruz ve bu konuda birçok görüşmemiz olduğunu söyleyebilirim. Diplomasi ve müzakere penceresini açık tutacağız ve çok yakında görüşmelere döneceğiz."
Bu hafta Alman ve İngiliz yetkililerle bu konu hakkında "yapıcı görüşmeler" yaptıklarını aktaran Abdullahiyan, Fransız yetkililerle de nükleer konuda görüşmeyi planladıklarını söyledi.
İran Dışişleri Bakanı, ülkesinde gerçekleşen sabotajlar ve nükleer bilim insanlarına yönelik suikastların sorulması üzerine İran'ın, ulusal güvenliğine yönelik herhangi bir saldırıya misilleme yapmaya hazır olduğu uyarısında bulundu.
Abdullahiyan, İsrail'in suçlandığı suikast ve sabotajlara ilişkin ise "Kesin ve güvenilir kanıt elde edersek, hızlı ve tereddütsüz şekilde misliyle karşılık vereceğiz" ifadelerini kullandı.

İran ile nükleer anlaşma ve müzakereler
İran ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) daimi üyeleri ABD, Rusya Çin, İngiltere ve Fransa ile Almanya (5+1) arasında 2015'te Tahran'ın nükleer faaliyetlerinin düzenlendiği ve denetim altına alındığı bir anlaşma imzalanmıştı.
Donald Trump'ın başkanlığı döneminde Washington, 8 Mayıs 2018'de anlaşmadan tek taraflı çekilerek İran'a yeniden yaptırım uygulamaya başlamıştı.
Yaptırımlara karşılık 8 Mayıs 2019'da kademeli olarak anlaşmadaki taahhütlerini durdurmaya başlayan İran, 5 Ocak 2020'de anlaşmadaki taahhütlerini tamamen durdurmuş ve yüksek düzeyde uranyum zenginleştirme işlemi dahil bir dizi adım atmıştı.
ABD'de göreve gelen Joe Biden yönetimi, Tahran'ın anlaşmadaki taahhütlerini yerine getirmesi halinde anlaşmaya geri döneceklerini duyurmuştu. İran ise anlaşmadan çekilen taraf olarak öncelikle ABD'nin anlaşmaya dönmesini ve yaptırımlarını kaldırması gerektiğini açıklamıştı.
Nükleer anlaşmanın tarafları, 6 Nisan'da Avusturya’nın başkenti Viyana’da görüşmelere başlamıştı. Görüşmelere haziran sonunda ara verilmişti. Bu sırada İran'da önceki hükümetin aksine Batı'ya mesafeli ve nükleer anlaşmanın ülkeye fayda sağlamadığını savunan muhafazakarların oluşturduğu hükümet göreve başlamıştı.
Dışişleri Bakanı Abdullahiyan, 22 Ağustos'ta Mecliste yaptığı konuşmada, Asya ve komşulara odaklı bir dış politika benimseyeceklerini vurgulayarak, "Dış politikamızı nükleer anlaşmaya bağlamayacağız. Nükleer anlaşma bakanlığı olmayacağız" demişti.



Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
TT

Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)

Velid Fares

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin, Dışişleri Bakanı ile birlikte helikopter kazasında hayatını kaybettiğini duyuran açıklamanın mürekkebi kurumadan, ölümünden kimin sorumlu olduğuna dair anlatılar başladı. Helikopterin zorunlu inişi gerçekten teknik nedenlerden mi kaynaklanıyordu, yoksa birisi motora sabotaj mı yapmıştı?

Haberlerin çoğu, teknik bir arızanın bir felakete dönüşen bu zorunlu inişe yol açtığı sonucuna varıyor. Ancak pek çok soru hâlâ soruluyor ve bunlar arasında şunlar da var; bu helikopter nasıl düştü, Cumhurbaşkanına eşlik eden iki helikopterden ikisi de neden zorunlu iniş alanına bakmadan yolculuklarına devam ettiler? Bazıları, kötü hava koşullarına rağmen kışın bile bu koridorun sürekli uçak ve helikopterler tarafından kullanıldığını söylüyorlar. Dolayısıyla ya bu olay benzersiz ya da olayların seyrini bu yöne iten yıkıcı bir el var.

Nihai raporların sonuçları ne olursa olsun, bu durum, İran rejimi içindeki kanatlar arasındaki güç tartışması çerçevesine giriyor. Bu kanatların ilki ölen Cumhurbaşkanı’nın devlet başkanı konumundayken başını çektiği kanattır. Kaynaklara göre Reisi, başkanlığını yaptığı devlet kurumlarının daha yetkili olması için çalışıyordu. Diğer kanat ise Dini Lider'in kanadı ve yüksek Humeyni otoritesi onun elinde. Yeni cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihi yaklaşırken kanatlar arasındaki mücadele yoğunlaşmıştı ve Hamaney'in ölümüyle yerine geçecek yeni ismin bulunması için çalışmalar yapılıyordu. Bilgiler, Humeyni Otoritesinin başındaki ismin, yerine oğlu Mücteba Hamaney'i önerdiğini söylüyor. Ancak diğer kaynaklar, Reisi'nin Veliyyi Fakih’in halefi olmaya hazırlandığını, bunun da iki kanat arasında çatışmaya yol açtığını söylüyorlar.

Anlaşmazlık konularından biri de 2014'ten bu yana Batı'dan, özellikle de ABD'den aktarılan ve on milyarlarca dolar olduğu tahmin edilen paranın kontrolü. Bu büyük meblağlar doğal olarak hükümet, bürokrasi, güvenlik kurumları, bankalar ve sahayı kontrol eden milisler arasında büyük çatışmalara yol açıyor. Cumhurbaşkanlığı ve Genel Rehberlik makamları arasındaki çatışma, bir yandan rejimin gücünü güvence altına alan bu fonlar üzerindeki kontrolün niteliği, diğer yandan da rejimin dört Arap ülkesinde ve Filistin topraklarındaki Humeynici ve müttefik milislerle olan organik bağıyla ilgili derin farklılıkların bir sonucu olabilir.

Peki, Reisi’nin sahneden ayrılmasından sonra şimdi ne olacak?

En yakın ihtimal, kurumlardaki ve devletteki destekçilerinin zayıflatılması ve yerine Rehber’i çevreleyen dar çevrenin parçası olacak, yeni bir cumhurbaşkanının getirilmesidir. Böylece cumhurbaşkanlığı makamı yakın gelecekte Dini Lider’in halefi için hazırlanmış olacak. Bu durumda, İran'daki bu dramatik değişimlerin iç, bölgesel ve uluslararası arenadaki sonuçları nelerdir?

İran içinde, yoğun halk tepkisinden ve Tahran ile diğer şehirlerde gerçekleşen kutlamalardan, Reisi'nin ölümünün, muhalefetin bir bütün olarak rejimin varlığını reddetmesi, bir otorite boşluğu veya en azından otoritenin kanatları arasında bir çekişme olduğu temelinde otoriteye karşı yeniden protesto çağrısı yapması için yeni bir kapı açabilir. Bu elbette rejimi, uluslararası kamuoyunu sahayı kesin olarak kontrol ettiğine ikna etmek için büyük bir baskıda bulunmaya itecektir.

Bölgesel düzeyde bazı hükümetler, Tahran’daki yeni hükümet ve yönetim ile ilişkilere hazırlık olarak Hamaney'in otoritesini yeniden tanıdı. Bunların arasında devletlerin içişlerine karışmama anlaşması imzalayan ülkelerin yanı sıra, durumu izleyen ve yeni rejimin istikrarlı bir yönde gelişimini görene kadar harekete geçmeyecek Arap Körfez ülkeleri de var.

Uluslararası düzeyde, bazı Avrupa hükümetlerinin, İran liderliğine Avrupa, AB ve Tahran arasındaki mevcut anlaşmalara saygı duyulacağı konusunda güvence vermek amacıyla, Dini Lider’e sempatilerini ifade etmekte hızlı davrandıklarını gördük. Bu, İran'da en yüksek ve derin Avrupa çıkarlarına sahip olanlar için normaldir ve şu ana kadar rejimi değiştirmeye çalışan tüm İran muhalefetlerinden daha güçlüdür.

ABD'ye gelince, Dışişleri Bakanlığı, İran hükümetinin koşullarındaki değişikliğe rağmen kendisi ile diplomatik ilişkiler kurmadan, İran yönetimine sakin bir dille başsağlığı diledi. Çünkü yönetim Kongre'de her iki partiden de cumhurbaşkanı kim olursa olsun bu rejimle ilişki kurmak istemeyen bir çoğunluğun bulunduğunu çok iyi biliyor. Başkanlık seçimi kampanyası sırasında muhalefetin yönetime yönelik eleştirilerini yoğunlaştırdığı ve muhalefetin ABD yönetimini, terörist olarak gördüğü bir rejimi tanımaktan sorumlu tuttuğu biliniyor.

Dolayısıyla Biden yönetimi İran rejimini diplomatik olarak tanırken, popülist Cumhuriyetçi tabandan duyduğu korku nedeni ile kendisi ile ilişki kurmama ilkesini sürdürecek. Çünkü Cumhuriyetçiler önemli eyaletlerde çoğunluğu elde etmiş gibi görünüyor, bu da seçim sonuçlarını etkileyebilir.

Bunun gelecekteki en önemli sonuçları ne olacak?

İran rejiminin, önümüzdeki Kasım ayındaki ABD seçimleri öncesi Ortadoğu'da bir tür güç gösterisine hazırlık amacıyla kendi kurumlarını etrafında toplaması, onları koruması ve geliştirmeye çalışması mantıklı. Bu da demek oluyor ki, yaz başından kasım ortasına kadar Biden yönetiminin ya da diğerlerinin seçimler nedeniyle Ortadoğu'daki herhangi büyük hareketlenmeye karşılık veremeyeceği hassas bir dönem yaşanacak. Tahran bunu anladı ve eğer isterse aynı aşamayı bölgedeki bazı hedeflerini hayata geçirmek için de kullanmaya hazırlanıyor.

Reisi'den sonra İran, iktidarın Humeyni’nin deyimi ile "Allah ile savaşan" muhalefete bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırma yoluna gidecek. Ancak İsrail-İran çatışması çerçevesindeki yeni durum, bir yanda İsrail ve bölgesel müttefikleri, diğer yanda İran rejimi arasında tansiyonu yükseltmeyi, aynı zamanda rejim içinde yeni halk ayaklanmalarının başlamasını kolaylaştıracak bir iç bölünmenin yaşanmasını ümit eden İran muhalefetinin işine yarayabilir.

Fakat ABD'nin tutumu değişmediği sürece, mevcut aşamada bu rejimi değiştirmek zor olsa da seçim tarihi yaklaştıkça değişim fırsatları doğabilir. Her halükârda, Humeyni rejiminin temel direklerinden biri ve 1980'lerdeki binlerce idamın sorumlusu olan birinin yokluğu, İran'daki kurban aileleri için umut verici bir haber, rejime reform veya değişim yönünde baskı yapmak için motive edici bir faktördür.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.