Peki ya Arap dünyasında kadınların iktidarını denesek?

Geçmişte olduğu gibi şimdi de başarılı, yetenekli, zeki ve cesur kadınlardan oluşan bir sermayemiz var

Kariyeri boyunca 100'den fazla ödül alan ünlü Iraklı mimar Zeha Hadid (AFP)
Kariyeri boyunca 100'den fazla ödül alan ünlü Iraklı mimar Zeha Hadid (AFP)
TT

Peki ya Arap dünyasında kadınların iktidarını denesek?

Kariyeri boyunca 100'den fazla ödül alan ünlü Iraklı mimar Zeha Hadid (AFP)
Kariyeri boyunca 100'den fazla ödül alan ünlü Iraklı mimar Zeha Hadid (AFP)

Emin Zavi
Arapların ve Afrikalıların zihninde genel olarak iktidar biçimi zorba ve bencil bir “erkek” şeklinde yer edinmiştir. Zira hegemonik ve baskıcı bir uygulama ve güç olarak iktidar genellikle erkeklik ile ilişkilendirilir.
Şunu itiraf etmeliyiz ki, “erkek adamın” üst düzey liderliğin iplerini eline aldığı ulusal bağımsızlıklardan beri halklar her türlü erkeklik şekillerini denediler: Sivil, asker, uzun boylu, kısa boylu, orta boylu, yaşlı, genç, beyaz, esmer, şaşı, eğitimli ve okuma yazma bilmeyen. Ancak her defasında sonuç aynıydı: Yolsuzluk, baskı ve siyasi ikiyüzlülük.
Arap dünyasında ve Kuzey Afrika'da iktidar, liderlik, komutanlık ve baskıcı ataerkillik takıntısına yerleşmiş olan bu erkekliğin her türlü "dehasını" denedik. Araplaşmış, Fransızlaşmış, İngilizleşmiş yöneticileri, iki dilli, üç dilli, tek dilli ve hatta dili olmayanları denedik. Bunların hepsini denedik ama sonuç yine aynıydı: Kurumsallaşmış cehalet, medeniyetsiz davranışlar ve kültürel boşluk.
Çağdaş Arap ve Kuzey Afrika tarihimizde, ulusal bağımsızlıklardan bu yana sosyalist, kapitalist, liberal ve İslami kardeşlik taraftarı türlü türlü liderler ve yöneticiler denedik. Sonuç hep aynıydı: Geri kalmışlık, adaletsizlik, şiddet ve korku.
Farklı erkek yöneticilerimizi denedik: Kimisi Batı'yı seviyordu, bazısı Batı'dan nefret ediyordu, öteki Filistin'i seviyordu, beriki ABD emperyalizminin düşmanı olarak kendini görüyordu, kimisi de Sam Amca'ya aşıktı. Hepsini ülkenin üst düzey liderliğinde denedik. Sonuç aynıydı: Fakirlik, acziyet, bağımlılık ve yıkım.
Öyleyse bu sefer, ilk defa, bir seferlik de olsa ülkenin üst düzey liderliğinde bir kadını deneyelim. İçinde yaşayıp içimizde ve etrafımızda olan bu dünyanın daha iyiye doğru değişeceğinden ve onunla birlikte tarihin de değişeceğinden eminim. Aynı şekilde sadece bir kadının değil pek çok kadının liderlik pozisyonuna tutunmasıyla erkeklerin de daha iyiye gideceğini biliyorum.
Geçmişte olduğu gibi şimdi de başarılı kadınlardan oluşan bir potansiyelimiz ve paha biçilemez insanlık hazinelerimiz var: Yetenekli, zeki, cesur, çalışan, asker, güzel, uzun, kısa, eğitimli, liberal, muhafazakar, laik, iki dilli, çok dilli, tek dilli kadınlar. Bizim aksimize, kadınların liderlik etmelerini sağlayan vasıfları var.

Tarihimizde bir kerecik olsun ülkenin üst düzey liderliğinde kadınları deneyelim ve görelim!
Geleceği güzelleştiren isimlerimiz var: Dihye bin Halife, Fatma N'Soumer, Cemile Buhayrad, Fatima Mernissi, Nevâl es-Saadavi, Asiya Cebbar, Nazik el-Melaike, Hela el-Verdi, Ehlam Misteğanmi, Cemile bin Habib, Rabia Celtı, Reca es-Sani', Fedvâ Tûkan, Zeynep Hafni, Baya, Fevziye eş-Şerfi, Rızika Adnani, Maissa Bey, Nina Buravi, Zeha Hadid, Uşe Bahti, Taos Amruş, Reca bin Selame ve Cumana Haddad. Bu kadınlar hayatı yeniden kurabilen, yeni bir insan, toplum ve erkek oluşturabilen kadınlardır.
Arap dünyasının ve Kuzey Afrika'nın kadın yönetiminin, becerileri, zekası, iyi yönetimi, sabrı ve acı sosyal deneyimi ile toplumlarımızdaki kaotik ve feci koşulları iyileştirebileceğine inanıyorum. Kadınlar gerçek liderliğe, egemen karar merciine ulaştığı gün, toplum yeni bir ahlakın doğuşuna tanık olacak. Bu kadınlar verimli çalışmaya saygı gösterilmesini ve yönetimde şeffaflığın benimsenmesini sağlayacaklar. Adaletin sesini yükseltecekler. Yeni nesillerin başka ülkelere kaçma hayalleri yerine kendi ülkelerinde hayal kurabilmelerini sağlayacaklar.
Arap ve Kuzey Afrika tarihimiz erkekler tarafından kendi ölçütlerine, zevklerine, hırslarına ve bencilliklerine göre yazıldığı için toplumun zihni, bilinçsiz bir şekilde kadını kırılgan, liderlik vasfı olmayan, adeta zayıflığın vücut bulmuş hali ve erkeğe boyun eğme ve itaat kültürünü temsil eden bir varlık olarak tasavvur eder. Zaman zaman devletin bazı yüksek mevkilerinde yer alan kadınların ürkek oluşuna tanık oluruz. Bu iki şeyden kaynaklanır. Birincisi erkeklikleri ile meşgul olan yöneticileri gözlemleyen ve erkekler ile kadınların fırsatlarda, haklarda ve görevlerde eşit olduğu fikrini uyandırmaktan vazgeçmeyen Batı’yı memnun etme arzusu. İkincisi ise peş peşe gelen ataerkil hükümetlerin resmi imajında ​​dekoratif bir rol oynamak.
Erkeklik ideolojisinin, herhangi bir ülkenin işlerini yönetme gücünün baskı anlamına gelmediğini, yönetim ve bilgelik sanatı olduğunu idrak etmesi gerekiyor. Bir ülkenin işlerini yönetmek horoz ya da keçi dövüşü demek değildir. Bu, yaratıcı zekanın yükselip özgürleşmesini ve ister kadın ister erkek olsun insanların onurlu bir yaşam sürmesini sağlayan yumuşak bir güçtür.
Şeyhu’l Ekber Muhyiddin İbnü'l-Arabî (1165-1240), “Kadına değer vermeyen bir yere itimat edilmez” sözüyle kadınları onurlandırmıştır.

* Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan tercüme edilmiştir



Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
TT

Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’deki ateşkes anlaşmasının “ikinci aşamasının değiştirileceği” yönündeki kısa ve belirsiz açıklaması, bu değişikliğin ne anlama geldiğine ilişkin soruları gündeme taşıdı.

Uzmanlara göre Trump’ın işaret ettiği değişiklik, anlaşmanın uygulanma biçiminde bir revizyon anlamına geliyor. Buna göre, İsrail’in hâlihazırda yüzde 55’ini kontrol ettiği Gazze’den çekilmesi ve Hamas’ın silahsızlandırılmasına geçilmesi yerine, 17. maddenin devreye alınması söz konusu olabilir. Bu madde, barış planının taraflardan biri kabul etmese bile tek taraflı olarak ilerletilmesine imkân tanıyor.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasındaki 17. madde, Hamas’ın öneriyi geciktirmesi veya reddetmesi halinde, “yardımların genişletilmesi dahil, planın belirtilen unsurlarının, İsrail ordusunun terörden arındırılmış olarak uluslararası istikrar gücüne devrettiği bölgelerde uygulanacağını” düzenliyor.

Geçen ekim ayında Hamas ile İsrail arasında imzalanan “barış belgesi” sadece birinci aşamayla ilgili maddeleri içeriyordu. Bu aşama; ilk ateşkes, İsrail güçlerinin geri çekilmesi, esir takası ve insani yardım girişlerinin kolaylaştırılmasını kapsıyor. Ancak savaş sonrası Gazze’nin yönetimine ilişkin “ikinci aşama” konusunda resmî bir mutabakat sağlanmış değil.

Perşembe günü yaptığı açıklamada Trump, planın ikinci aşamasının “çok yakında değiştirileceğini” söyledi. Açıklama, sürecin tıkanması ve sahadaki ilerlemenin sınırlı kalması nedeniyle endişelerin arttığı bir döneme denk geldi; ancak Trump değişikliğin içeriğine dair ayrıntı vermedi.

Görsel kaldırıldı.
Filistinli bir kadın, İsrail'in Han Yunus'ta düzenlediği bir baskın sonucu akrabalarından birinin öldürülmesine tepki gösteriyor (AFP)

Ahram Siyaset ve Strateji Merkezi İsrail Çalışmaları uzmanı Dr. Said Okaşa, (Saeed Okasha) Trump’ın sözünü ettiği değişikliğin büyük olasılıkla 17. maddeye dayanacağını belirtiyor. Okaşa’ya göre bu adım, “eski Gazze” ve “yeni Gazze” ayrımını güçlendirecek bir fiili bölünmeye kapı aralayabilir. Bu yaklaşımı geçen ay ABD’nin bölge özel temsilcisi Steve Witkoff’un da çeşitli görüşmelerde dile getirdiğini hatırlattı.

Okkaşa, anlaşmanın geçen ay Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından onaylandığını anımsatarak, Hamas’ın silahsızlanma sürecine yanıt vermemesi gibi gerekçelerle 17. maddenin yeniden devreye sokulmasının mümkün olduğunu söyledi. Uzman, böyle bir senaryonun Gazze’de “ne savaş ne barış” şeklinde sürecek bir çıkmaz yaratabileceğini ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
Filistinliler, Cebaliye'de yıkılan binaların enkazı arasında sokaklara kurulmuş çadırların yanından geçiyor (AFP)

Filistinli siyaset analisti Dr. Ayman el-Rakkab da, Trump’ın değişiklik açıklamasının içeriğinin belirsizliğine işaret ederek, “İsrail’in bölgede kalma isteğiyle birleştiğinde, Gazze’nin fiilen ikiye bölünmesi ihtimali güçleniyor” değerlendirmesinde bulundu.

Bu belirsizlik sürerken, Axios haber sitesi Trump’ın 25 Aralık’tan önce Gazze’de barış sürecinin ikinci aşamasına geçileceğini açıklamayı planladığını duyurdu. Habere göre Washington, Gazze’de oluşturulacak yeni yönetim yapısı ve uluslararası istikrar gücünün son hazırlıklarını tamamlıyor. ABD Başkanı’nın, bu adımları görüşmek üzere İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ay sonundan önce bir araya gelmesi bekleniyor.

İkinci aşamanın önünde ciddi engellerin olduğunu ifade eden Rakkab: “Barış Konseyi ile teknokrat hükümet henüz kurulmadı. Güvenliği devralacak polis gücü ve uluslararası istikrar kuvveti oluşturulmadı. Bu nedenle somut bir hareketin en erken ocak ayında mümkün olabileceğini düşünüyorum” dedi.

Okaşa, yakın vadede İsrail’in kontrolde tuttuğu bölgeyi yüzde 60 seviyesine çıkarmaya çalışabileceğini, ancak anlaşmanın genel çerçevesinde büyük bir tırmanış beklemediğini belirtti.

Geçtiğimiz günlerde Yedioth Ahronoth, İsrail’in yaklaşık iki milyon Filistinliyi sarı çizginin doğusunda İsrail kontrolündeki yeni bölgelere yeniden yerleştirmeyi, Hamas kontrolündeki bölgeleri tamamen sivillerden boşaltmayı ve Hamas unsurlarını bu bölgelerde aşamalı şekilde takip etmeyi içeren bir plan hazırladığını yazmıştı. Şarku’l Avsat’ın  Telegraph gazetesinin Batılı diplomatlara dayandırdığı haberinden aktardığı bilgilere göre ABD planının Gazze’nin kalıcı biçimde ikiye ayrılması riskini barındırdığını bildirmişti.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ise geçtiğimiz günlerde Barselona’da AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile yaptığı görüşmede, Gazze ile Batı Şeria’nın birliğinin korunması gerektiğini vurgulayarak, ayrıntıları tartışılan hiçbir adımın “bölünmeyi pekiştirmesine” izin verilemeyeceğini söyledi. Abdulati, çarşamba günü yaptığı başka bir açıklamada da, “Gazze’nin bölünmesini konuşmak dahi mümkün değildir. Gazze, Doğu Kudüs dâhil olmak üzere, kurulacak Filistin devletinin ayrılmaz bir parçasıdır” dedi.

Uzman Okaşa’ya göre Mısır, hem Gazze’nin bölünmesini hem de anlaşmayı zayıflatacak her türlü değişikliği engellemek için diplomatik çabalarını sürdürecek. Buna karşın, Trump’ın planı etrafındaki belirsizlik nedeniyle önümüzdeki döneme ilişkin tüm senaryolar hâlâ masada.


Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
TT

Avn, BM Güvenlik Konseyi heyetinden İsrail'e ateşkes ve geri çekilme anlaşmasını uygulaması için baskı yapmasını istedi

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın bugün Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle yaptığı görüşmeden (Lübnan Cumhurbaşkanlığı’nın resmi X hesabı)

Lübnan Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın bugün ülkede bulunan Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi temsilcilerinden oluşan bir heyetle bir araya geldiğini açıkladı. Görüşmede Avn, Lübnan ordusunun görevini tamamlaması için destek çağrısında bulunarak, İsrail’in Güney Lübnan’dan çekilmesi için baskı yapılmasını talep etti.

Cumhurbaşkanlığı, heyetin ‘uluslararası kararların uygulanması yoluyla Lübnan’da istikrarı destekleme ve ülkelerin Lübnan ordusuna yardım ederek birliklerini tamamlamaya ve silah tekelini sağlamaya hazır olduklarını’ belirttiğini duyurdu.

Açıklamada Avn’ın, Lübnan’ın uluslararası kararları uygulama taahhüdünü yinelediği ve “İsrail tarafını ateşkesi uygulamaya ve çekilmeye zorlamamız gerekiyor; bu konuda sizden destek bekliyoruz” ifadelerini kullandığı kaydedildi.

Geçen yıl kasım ayında, ABD arabuluculuğunda İsrail ile Hizbullah arasında bir ateşkes sağlanmıştı. Bu ateşkese rağmen, İsrail hâlâ Güney Lübnan’daki bazı noktalarda kontrolünü sürdürüyor ve ülkenin doğusu ile güneyine yönelik saldırılarını devam ettiriyor.


Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
TT

Ukrayna: Rusya ile taviz değil, gerçek barış peşindeyiz

Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)
Ukrayna'nın güneydoğusunda Rus araçları ve askerleri (Reuters)

Ukrayna Dışişleri Bakanı Andriy Sibiga, dün Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'na (AGİT) yaptığı açıklamada, Ukrayna'nın Rusya ile "taviz değil, gerçek barış" istediğini söyledi.

Güvenlik ve insan haklarına odaklanan bir kuruluş olan AGİT, savaş sonrası Ukrayna'da rol oynamayı hedefliyor.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD elçileri arasında "oldukça iyi" olarak nitelendirdiği görüşmelerin ardından çarşamba günü yaptığı açıklamada, barış görüşmelerine giden yolun şu anda belirsiz olduğunu söyledi.

Sibiga, örgütün yıllık bakanlar kurulu toplantısından önce, "Münih'te gelecek nesillere ihanet edenlerin isimlerini hâlâ hatırlıyoruz" diyerek, "Bu bir daha asla olmamalı. İlkelerden taviz verilmemeli ve uzlaşmaya değil, gerçek barışa ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

devfdr
Rus askerleri Kursk bölgesindeki Sudzha’da devriye geziyor (Arşiv- AP)

Bakan, görünüşe göre İngiltere, Fransa ve İtalya'nın Adolf Hitler'in o dönem Çekoslovakya olan toprakları ilhak etmesini kabul ettiği 1938 tarihli Nazi Almanyası anlaşmasına atıfta bulunuyordu. Bu anlaşma, tehditkâr bir güçle yüzleşmemenin işareti olarak yaygın olarak kullanılıyor.

Sibiga, ABD'ye barışı sağlama çabalarından dolayı teşekkür etti ve Ukrayna'nın "bu savaşı sona erdirmek için mümkün olan her fırsatı değerlendireceğine" söz verdi. "Avrupa geçmişte çok fazla adaletsiz barış anlaşması imzaladı. Hepsi yeni felaketlere yol açtı" diye ekledi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy dün, ekibinin Amerika Birleşik Devletleri'ndeki toplantılara hazırlandığını ve Trump'ın temsilcileriyle diyaloğun devam edeceğini söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Rusya ve Avrupa ile Orta Asya'nın büyük bir bölümünü içeren 57 üye ülkeyi kapsayan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Soğuk Savaş döneminde Doğu-Batı diyaloğu için kilit bir forum olarak ortaya çıktı.

Örgüt son yıllarda, Rusya'nın kilit kararların uygulanmasını engellemesi ve örgütü Batı kontrolü altında olmakla suçlamasıyla sık sık çıkmaza giriyor. Rusya, açıklamasında Ukrayna'nın AGİT gündemine "tamamen hakim olmasından" şikayet etti.