Biden, Trump'ın Capitol saldırısındaki rolünü açıklayacak

Başkanların “mahremiyetini” korumak için koyulan “Yürütme Ayrıcalığı” kanunu ihlal edilebilir.

Meclis Soruşturma Komitesi, Trump'ın artık "yürütme ayrıcalığının" korumasından yararlanmadığını belirtti. (Reuters)
Meclis Soruşturma Komitesi, Trump'ın artık "yürütme ayrıcalığının" korumasından yararlanmadığını belirtti. (Reuters)
TT

Biden, Trump'ın Capitol saldırısındaki rolünü açıklayacak

Meclis Soruşturma Komitesi, Trump'ın artık "yürütme ayrıcalığının" korumasından yararlanmadığını belirtti. (Reuters)
Meclis Soruşturma Komitesi, Trump'ın artık "yürütme ayrıcalığının" korumasından yararlanmadığını belirtti. (Reuters)

ABD’de önümüzdeki yıl yapılacak seçimler için çatışmalar şimdiden başlamış durumda. Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki seçim savaşında eski ABD Başkanı Donald Trump kilit bir rolde. Başkan Joe Biden'in yönetimi, 6 Ocak'ta Capitol'e yapılan saldırıda Trump ve bazı yardımcılarının rolünü ortaya koyan gizli belgeleri açıklamak için harekete geçiyor. Beyaz Saray Cuma günü yaptığı açıklamada, Başkan Biden'ın bu olaylar hakkında Meclis soruşturma komitesine bilgi verilmesini önlemek için "yürütme ayrıcalığı" kullanmayı planlamadığını açıkladı. Beyaz Saray sözcüsü Jen Psaki, Biden'ın bu bilgiyi istendiği takdirde Kongre ile paylaşmayı planladığını söyledi. "Başkan “yürütme ayrıcalığı” kullanmanın uygun olmayacağı sonucuna vardı. Bu yüzden bu soruları Kongre'den geldiği gibi hemen yanıtlayacağız" açıklamasında bulundu. Psaki, Trump’ın ekibinden hiç kimsenin komitenin bilgi talep etmesini durdurmak için resmi olarak Biden yönetiminden "yürütme ayrıcalığı" kullanmasını talep etmediğini de kaydetti ve "Eski başkan veya ekibiyle gerçekleşmiş düzenli bir temas yok" dedi. Trump, kendi yönetimi de dahil olmak üzere başkanların ve yardımcılarının, on yıllarca kongre incelemesinden kaçmasına veya incelemeyi ertelemesine izin veren bir hukuk teorisi olan “yürütme ayrıcalığı”na dayanarak, bu belgelerin teslim edilmesine karşı olduğunu açıkladı.
Bu önemli hamlenin bir takım siyasi ve yasal sonuçlara yol açması bekleniyor. Ayrıca bu hamle, ABD başkanının konumunun “gizliliğine” saygı gösterilmesi konusunda üzerinde anlaşmaya varılan normların ihlalini anlamına geliyor. Konuya ilişkin Biden yönetimindeki yetkililer, “Bu olayların ciddiyeti ve istisnailiği modern Amerikan tarihinde, demokrasimizi savunmak ve tekrarını önleme konusunda bunları ifşa etmek için büyük bir zorunluluk teşkil ediyor” dedi. Temsilciler Meclisi Soruşturma Komitesi, Trump'ın artık "yürütme ayrıcalığının" korumasından yararlanmadığını belirtti. Bu da Beyaz Saray'ın bu bilgileri Kongre ile paylaşmak için önünde siyasi ve yasal bir engel kalmadığı anlamına geliyor. Beyaz Saray, bu konu hakkında soruşturma komisyonuna istediği takdirde yardım edebileceğini açıklarken, Demokratlar ve bazı Cumhuriyetçiler bunu “demokrasiye saldırı” olarak tanımlıyorlar.
Komisyonun 6 Ocak olaylarıyla ilgili soruşturmalarının ileri bir aşamaya girmesiyle bu konudaki tartışmalar iyice kızıştı. Perşembe günü, Beyaz Saray, eski genelkurmay başkanı Mark Meadows, yardımcısı Dan Scavino, eski Pentagon yetkilisi Cash Patel ve Trump’ın eski bir danışmanı olan Stephen Bannon'a ilgili belgeleri de getirmelerini talep etti ve ifadelerini almak için mahkeme celbi gönderildi. Komite ayrıca telekom şirketleri, sosyal medya şirketleri ve Beyaz Saray'dan da kayıtları istedi. Ancak Trump, komisyonun soruşturmalarını partizan olarak nitelendirerek alaya aldı ve saldırı hakkında bilgi ve tanıklık toplama çabalarına karşı savaşacağına söz verdi. Trump’ın sözcüsü Taylor Bowdwich yaptığı açıklamada, "Seçim komitesi, komünist bir tarzda, kapsamlı kayıtlar talep etti. Bu talep, emsallerden ve yasal haklardan büyük ölçüde yoksun. Sadece Başkan Trump ve yönetimi adına değil, aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri Başkanlığı makamı ve ulusumuzun geleceği adına da yürütme imtiyazını savunmaya devam edeceğiz” dedi. Ulusal Arşivler, komitenin taleplerine zaten yanıt vermiş ve "yasaların gerektirdiği" üzere yüzlerce sayfa belgeyi incelemeleri için hem Biden yönetimine hem de Trump'ın avukatlarına göndermişti. Bu belgeler arasında, eski Başkan Yardımcısı Mike Pence'in başkanlık ettiği oturumda seçim oylarının sayımını geciktirmek veya durdurmak, barışçıl bir şekilde iktidar devrini engellemek için çalışanların Beyaz Saray'dan mı yoksa Trump'ın müttefiklerden mi olduğuna dair tartışmalar üzerine yapılmış bir araştırma da yer alıyor. Komisyon ayrıca, Trump'ın yetişkin çocukları, damadı ve başdanışmanı Jared Kushner ile First Lady Melania Trump'ın yanı sıra avukatı Rudolph Giuliani de dahil olmak üzere birçok yardımcısının ve danışmanın çağrı kayıtları, programları ve toplantılarına dair belgeler elde etti.
Tüzüğe göre, Trump'ın belgeleri aldıktan sonra belgelerin servis edilmesine itiraz etmek için 30 gün süresi var. Trump belgelerin servisine karşı çıksa bile, Biden ve Beyaz Saray’ın elinde 60 gün sonra bu belgeleri açıklama yetkisi bulunuyor. Hukuk danışmanları, Trump'ın kalan belgelerin servis edilmesini durdurmak için mahkemeye gideceğini söylüyor. Hukuk uzmanlarına göre ise Trump'ın önünde dar ve sınırlı seçenekler var. Özellikle başkanlık adaylığına ilişkin soruşturmalar olduğundan ve kaybettiği seçim sonuçlarının onaylanmasının engellenmesinde menfaati bulunduğundan dolayı Trump’ın Biden ile uzlaşmaktan başka seçeneği yok. Bu durumda, “yürütme ayrıcalığı” Trump’a fayda sağlayamıyor. Önceki başkanlar zamanında da bunun emsalleri bulunuyor. Biden ile onu seçilmiş başkan olarak tanımayı reddeden Trump arasında bir uzlaşma olmayacağı tahmin ediliyor. Bazı hukuk uzmanları, iki ismin alacağı kararların partizan farklılıklara rağmen mevcut ve eski başkanlar arasında devam eden bir saygı geleneğini sürdürmek için kritik olacağını ifade ediyor. Ancak bugün Trump'ın seçim sahtekarlığı iddiasında bulunarak ve seçim sistemini sorgulamaya devam ederek sergilemiş olduğu davranışlar, bu saygı geleneğinin bozulmak üzere olduğunu gösteriyor.



Fransız diplomatik kaynak: 6 Ekim'e geri dönüş yok

Lübnan Başbakanı Necib Mikati, ABD Özel Temsilcisi Amos Hochstein ile birlikte (EPA)
Lübnan Başbakanı Necib Mikati, ABD Özel Temsilcisi Amos Hochstein ile birlikte (EPA)
TT

Fransız diplomatik kaynak: 6 Ekim'e geri dönüş yok

Lübnan Başbakanı Necib Mikati, ABD Özel Temsilcisi Amos Hochstein ile birlikte (EPA)
Lübnan Başbakanı Necib Mikati, ABD Özel Temsilcisi Amos Hochstein ile birlikte (EPA)

Fikrini geçen ay Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un ortaya attığı ve Fransa'nın Birleşmiş Milletler (BM) ile ortaklaşa düzenlediği uluslararası konferansa katılmak üzere yarın (Perşembe) 70 ülke ve 15 uluslararası kuruluş Paris'te hazır bulunacak.

Cumhurbaşkanı Macron'un açılış konuşmasının ardından Lübnan Başbakanı Necib Mikati bir konuşma yapacak. Genelkurmay Başkanı Joseph Avn ise telekonferans yoluyla katılımcılara hitap edecek. Fransa Dışişleri Bakanlığı'na göre Lübnan'daki durum Avn'ın ülkeden ayrılmasına izin vermiyor.

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ve Rusya'daki BRICS zirvesine katılmaları nedeniyle bazı dışişleri bakanlarının da bulunmayacağı konferansta bir sonuç bildirisi yayınlanması bekleniyor.

Paris çeşitli düzeylerde davetlerde bulundu, ancak Rusya ve İran'ı dışarıda tuttu. Fransa Dışişleri Bakanlığı katılımcıların tam bir listesini vermedi. Ancak geçtiğimiz cuma günü Avrupa Birliği (AB) ülkelerine, İngiltere gibi dış Avrupa ülkelerine, G20 ülkelerine, ilişkilerin olduğu Arap ülkelerine ve Akdeniz'e kıyısı olan ülkelere davet gönderildiği duyuruldu.

BM ve yan kuruluşlarının katılımı ve çok sayıda ülkenin iştirak etmesi, konferansa ‘uluslararası’ statü kazandırıyor. Bu da teorik olarak beklentileri yükseltiyor. Ancak uluslararası ve bölgesel durum ile İsrail ve Hizbullah arasında 8 Ekim'den bu yana devam eden savaş, konferansın sonucu konusunda temkinli olunmasını gerektiriyor. Diğer yandan Paris'teki diplomatik kaynaklar, beklenen mali ve ayni yardım ve taahhütlerin rakamlarına girmemeye özen gösterdiler.

Konferansın dört başlığı

Konferans dört ana başlıktan oluşuyor: Birincisi, yerinden edilenlere ve eğitim ve sağlık gibi etkilenen kilit sektörlere insani yardım sağlamak. İkincisi, Lübnan Silahlı Kuvvetleri’ni desteklemek. Üçüncüsü, mevcut çatışmaya diplomatik bir çözüm bulunması için bastırmak. Son olarak, Lübnan'ın egemenliğini desteklemek ve cumhurbaşkanlığı boşluğu, iki yıldır görevde olmayan bir hükümet ve sadece ara sıra toplanan bir parlamento ile yaşayan devletin yeniden aktif hale getirilmesi için çalışmak.

Paris'e göre konferans, Lübnan'ın, 2 bin kişinin ölümüne, 10 bin kişinin yaralanmasına ve en az 750 bin kişinin yerinden edilmesine yol açan mevcut krizinde uluslararası seferberliğe ihtiyaç duyduğu kritik bir dönemde gerçekleşiyor.

Görülebileceği üzere söz konusu rakamlar her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Pazartesi gecesi Fransa Savunma Bakanı Sebastien Lecornu ile yapılan röportajda da görüldüğü üzere Fransa'nın Lübnan'daki durumu okuması son derece kasvetli. Lecornu, kitlesel yerinden edilme ve ‘mezhepsel dinamikler’ nedeniyle Lübnan'ın ‘yakın bir iç savaşa’ sürüklendiği uyarısında bulundu.

Paris: Sınırda eski duruma geri dönüş yok

Ancak üst düzey bir diplomatik kaynak, Savunma Bakanı’nın sözlerinin ‘bağlamından koparıldığını’ öne sürdü. Bununla birlikte, ‘Fransa'nın kitlesel göç hareketiyle bağlantılı mezhepsel gerilimlerden endişe duyduğunu’ ve Lübnan'daki durumun ordunun rolünü ve ikili misyonunu artıran ‘büyük kırılganlık’ ile karakterize olduğunu vurguladı.

Paris, bir yandan ordunun ihtiyaç duyduğu mali ve ayni yardımı, diğer yandan da askeri yardımı detaylandırmaktan kaçınmıyor. “Orduya görevlerini yerine getirebilmesi için gerekli kabiliyetleri sağlamalıyız” diyen Paris hükümeti, İsrail saldırıları sonucunda yaşanan ölüm ve yaralanmalara rağmen ordunun ‘devam eden savaşın bir parçası olmadığını ve savaşın dışında kalacağını’ belirtiyor.

İnsani ve askeri desteğin yanı sıra Paris, yüksek katılım düzeyine rağmen konferanstan fazla bir şey beklemiyor. Paris'teki Arap diplomatik kaynaklar, ABD'nin katılım düzeyinin, İsrail ile Hizbullah arasında devam eden savaşa diplomatik bir çözüm bulunması açısından neler çıkabileceğine dair önemli bir işaret olacağını söyledi.

Konferans, Beyaz Saray'ın Özel Temsilci Amos Hochstein ve Dışişleri Bakanı’nı bölgeye gönderdiği sırada gerçekleşiyor. Paris, Macron ve Joe Biden tarafından geçtiğimiz eylül ayı sonunda başlatılan ve çatışmanın çözümü için diplomatik temaslara kapı açan 21 günlük bir ateşkes çağrısında bulunan Fransa-ABD girişimini yeniden harekete geçirmeye çalışıyor. Ancak iki ABD’li diplomatın taşıdığı önerilerde artık söz konusu girişimden bahsedilmiyor.

Üst düzey diplomatik kaynak, Paris'in hareketlerini ABD tarafının yaptıklarıyla ‘koordine ettiğini’ vurguladı. Her halükârda ABD ve Fransa'nın yaklaşımlarının birleştiği bir nokta var: Paris de Washington gibi 2006 tarihli 1701 sayılı BM kararının uygulanmasına bağlı ve ‘6 Ekim'deki (Lübnan-İsrail sınırındaki) duruma geri dönülmeyeceğini’ düşünüyor. Kaynak, bazılarının savaşın durmasının bir yıldan fazla bir süre önce yaşananların silinmesi anlamına geleceğini düşünebileceğini de sözlerine ekledi. Ancak böyle bir şey olmayacak. Paris Hizbullah'a bunu dikkate alması çağrısında bulundu.

Bununla birlikte Fransa, konferansı cumhurbaşkanlığı boşluğunda bir atılım yapmak için kullanmak istiyor ki bu da şüphesiz beklenen açıklamada önemli bir madde olacak.

Bu bağlamda Fransız kaynak, Paris tarafından kabul edilen ve ateşkes olmasa bile bir cumhurbaşkanının hızla seçilmesini öngören önerinin ateşkese ulaşılması için bir katalizör olabileceğini açıkladı. Bu öneri, Lübnan'ın daha sonra tüm Lübnan dosyasıyla ilgili olarak yapılacak temas ve müzakerelerde güçlü bir şekilde yer almasına yardımcı olacak. Kaynak, Paris'in Hizbullah'la iletişim kurmaya devam ettiğini, ancak bugün işlerin daha zor olduğunu kaydetti. Ayrıca Paris, İran'la da çeşitli düzeylerde diyaloğu sürdürüyor. İsrail'le ilişkileri ise son haftalarda yaşanan gerginliğe rağmen, Macron ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasındaki haftalık iletişimin de gösterdiği gibi normal seyrediyor.