Baskıya karşı uyaran Tahran’a göre görüşmelerin akıbeti ABD’nin davranışlarına bağlı

Reisi, İngiltere Büyükelçisi Shercliff’ten İran’ı ‘bağımsız bir ülke’ olarak görmesini istedi.

Reisi, İngiltere Büyükelçisi Simon Shercliff ile 26 Eylül’de bir araya geldi. (İran Cumhurbaşkanlığı)
Reisi, İngiltere Büyükelçisi Simon Shercliff ile 26 Eylül’de bir araya geldi. (İran Cumhurbaşkanlığı)
TT

Baskıya karşı uyaran Tahran’a göre görüşmelerin akıbeti ABD’nin davranışlarına bağlı

Reisi, İngiltere Büyükelçisi Simon Shercliff ile 26 Eylül’de bir araya geldi. (İran Cumhurbaşkanlığı)
Reisi, İngiltere Büyükelçisi Simon Shercliff ile 26 Eylül’de bir araya geldi. (İran Cumhurbaşkanlığı)

Uluslararası toplum, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 76. oturumunda kendini hissettiren yoğun baskının ardından İran’ın davranışlarını değiştirmesi gerektiği konusunda hemfikir oldu. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi söz konusu atmosferle eşzamanlı olarak, İngiltere Büyükelçisi Simon Shercliff’e bu baskının ‘Tahran’a boyun eğdirmeyeceğini’ iletti.
Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Viyana müzakerelerine devam etme konusundaki nihai karar kriterinin diplomatik ve medya mesajları ile değil ABD’nin davranışları doğrultusunda belirleneceğini söyledi.
Reisi, 26 Eylül’de yeni İngiltere Büyükelçisi Simon Shercliff ve yeni Avusturya Büyükelçisi Wolf Dietrich Heim ile ayrı ayrı gerçekleştirdiği görüşmelerde Viyana görüşmelerine atıf yapmadı. Ancak Batı’dan yapılan baskılara ve yaptırımlara değindi.
İbrahim Reisi, ülkesi nükleer anlaşmayla yakın bağları olan Avusturya Büyükelçisi’ne, İran ve diğer taraflar arasındaki müzakerelere ev sahipliği yaptığı için “Engeller bizi asla durdurmadı” açıklamasında bulundu. Tahran’ın Avusturya ve diğer ülkelerle ticari ve ekonomik iş birliğine hazır olduğunu vurgulayan Reisi yaptırımların ‘rahatsızlık kaynağı’ olduğunu ifade etti. Reisi, İran’ın ‘barışçıl’ faaliyetleri hakkında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’ndan (UAEA) gelen çok sayıda raporda yer alan bilgileri de ‘temelsiz’ olarak nitelendirdi. Ayrıca ABD’nin üç yıldan uzun bir süre önce nükleer anlaşmadan çekilmesini de eleştirdi.
Reisi, İngiliz Büyükelçi’ye de “Ülkemiz bağımsızdır. Bağımsızlığımız sadece bir iddia değildir” dedi. Yeni Büyükelçi’den bu ifadenin anlamını, Farsça bilmesi dolayısıyla İngiliz hükümetindeki yetkililere açıklamasını istedi. Nükleer anlaşmaya doğrudan değinmeyen İbrahim Reisi açıklamasında “İran halkı, diğer ülkelerin kibirli olduğunu hissettiklerinde yanıt verecektir. Onlar, diz çökmezler” dedi. Çalışmanın ve iş birliği yapmanın en iyi yolunun ‘karşılıklı saygı’ olduğunu belirten İran Cumhurbaşkanı “Avrupa ve Batı, deneyimlerine dayanarak İran’ı bağımsız bir ülke olarak görmelidir” ifadesini kullandı. Reisi, ‘hegemonik’ olarak nitelendirdiği yönetimlerin İran’ın diğer ülkelerle ilişkiler kurma çabası üzerindeki etkisi konusunda uyardı. Ayrıca özellikle 1988’deki toplu infazlardan sorumlu ‘ölüm komitesindeki’ rolü nedeniyle İran yargısındaki sicilini de eleştirilen Reisi, ülkesine insan hakları koşullarını iyileştirmesi için yapılan baskıya da tepki gösterdi. İbrahim Reisi, insan haklarının ‘devletlere darbe indirmek için siyasi bir silah haline geldiğini’ söylerken, “Dini inançlar temelinde, insan haklarına saygı göstermeyi görevimiz olarak görüyoruz” ifadelerini kullandı.
İngiltere Dışişleri Bakanı Liz Truss ve Abdullahiyan da Genel Kurul toplantısının oturum aralarında bir araya geldi. İngiltere’nin gündeminde başta Thomson Reuters kuruluşundan yardım görevlisi Nazanin Zaghari-Ratcliffe olmak üzere Tahran’da alıkoyulan İngiliz tutuklular ve nükleer anlaşmanın yeniden canlandırılması vardı.
Truss, görüşmeden birkaç saat sonra Twitter üzerinden yayınladığı bir mesaj ile tutukluluğunun 2 bininci gününde olan Zaghari-Ratcliffe’in içinde bulunduğu kötü durumu hatırlattı. İran’a baskı uyguladıklarını belirterek sonuna kadar zorlamaya devam edecekleri taahhüdünde bulundu. İngiliz Bakan mesajında ayrıca “İnsanlar pazarlık kartı değildir” dedi.
İran asıllı ABD’lilerin keyfi bir biçimde hapis tutulmalarını kınayan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken de Truss’a destek verdi.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade ise Londra’nın gerçekte kullandığı tonu yansıtmayan ‘sert mesajlara’ karşı uyarıda bulundu.
İngiltere’nin Orta Doğu ve Kuzey Afrika’dan Sorumlu Devlet Bakanı James Cleverly, Tahran’la gerçekleşen görüşmesiyle eş zamanlı olarak Kuveyt Haber Ajansı’na (KUNA) verdiği özel bir röportajda şunları söyledi:
“Truss, İranlı mevkidaşına ‘Tahran’ın nükleer silah elde etmeyeceği konusunda kararlı olduğumuzu’ ve ‘bölgede aktif ama barışçıl bir devlet olmanın kendi çıkarına olduğunu’ açıkça bildirdi.”
İngiltere’nin geleceği güvence altına almanın nükleer silah elde etmeye bağlı olmadığını göstermek için İranlılarla birlikte çalışmaya istekli olduğunu belirten Cleverly, “Barışa ve bölge ülkelerinin iç işlerine karışmamaya bağlılıklarını gösterirlerse kendileriyle birlikte faaliyete geçeceğiz” dedi.
Abdullahiyan, 26 Eylül sabahı New York’tan Tahran’a geri döndü. IRNA ve devlet televizyonuna açıklamada bulunan İranlı Bakan, “Nihai karar kriterimiz, ABD’lilerin sözleri ve vaatleri değil, pratik davranışlarıdır” dedi. “ABD’lilerden medya ve diplomatik kanallar üzerinden aldığımız farklı mesajlar nihai karar kriterimizde etkili olmayacak” ifadelerini kullanan Abdullahiyan, Avrupa dış politika yetkilisinin yanı sıra Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekretrei Antonio Guterres ve Avrupa troykasından mevkidaşları ile gerçekleşen görüşmelere de değindi. ‘İran’ın nükleer anlaşmaya ve Viyana müzakerelerine dönüş yolunu’ ele aldığı bilgisini paylaştı.
Abdullahiyan, dışişleri bakanı olarak katıldığı ilk toplantı için “Ülkeler yeni hükümetin politikasını dinlemek için yarışıyor” değerlendirmesinde bulundu. Yeni hükümetin dış politikasını netleştirmek için fırsat olduğunu belirten İranlı Bakan, yeni hükümetin önerdiği eksenlere ve yaklaşımlara diğer ülkelerin olumlu tepkiler verdiğini söyledi.
İran Dışişleri Bakanı, cumartesi günü erken saatlerde İran programında kaydedilen ilerlemeyle ilgili endişeleri de gidermeye çalıştı. IRNA’ya ‘bunların tamamen asılsız’ olduğunu aktardı. Avrupalı ​​tarafların endişelerinin, ‘attıkları adımlar sırasında nükleer taahhütlerinin bir kısmından ayrılmalarından’ kaynaklandığını vurgulayan Abdullahiyan, söz konusu yönetimlerin müzakerelere devam etme ısrarına ilişkin olarak şunları söyledi:
“Nükleer ilerlememizde endişe verici buldukları bir aşamaya ulaşabileceğimize inanıyorlar. İncelememiz biter bitmez müzakerelere döneceğiz. Diğer taraflara bu fırsatı değerlendirmelerini söyledik.”
Tahran’ın diplomatik görüşmelerin durduğu bir zamanda, bu yılın başından bu yana attığı adımlar ise uzmanları endişelendiriyor. UAEA geçen ay İran’ı sert bir şekilde eleştirerek, Tahran’ı, rapor edilmeyen gizli faaliyetleri hakkında yürütülen bir soruşturmada iş birliği yapmayı kabul etmemekle ve önemli takip faaliyetlerini tehlikeye atmakla suçladı.
İran, nükleer anlaşmaya geri dönmeye açık olduğunu ifade eden Joe Biden’ın göreve gelmesinin ardından uranyum zenginleştirme oranını yüzde 20’ye çıkardı. Ardından nisan ayında bu oranı yüzde 60’a yükselterek atom bombası yapmak için gerekli orana yaklaşmış oldu.
Bilim ve Uluslararası Güvenlik Enstitüsü, bir ay içerisinde İran’ın diğer teknik aşamalardan bağımsız olarak atom bombası üretmek için yeterli malzemeye sahip olacağı konusunda uyardı. Reisi hükümetinin destekçileri kendisinden, Nisan-Haziran döneminde gerçekleştirilen altı müzakere turunun yeniden gözden geçirmesini ve önceki hükümetin ulaştığı yerden görüşmelere devam etmemesini bekliyor.
Biden yönetimi, nükleer anlaşmayı daha geniş tartışmalar için bir başlangıç ​​noktası yapmak ve uluslararası fikir birliği kazanmak isterken mevcut anlaşmanın kısıtlamalarını uzatmayı, İran’ın Devrim Muhafızları’nın bölgesel faaliyetlerini ele almayı ve kalkınma ve nükleer silahların yayılmasını engellemeyi hedefliyor. Ancak İran’daki nükleer anlaşma karşıtlarının desteğine sahip olan Abdullahiyan geçen cuma günü yaptığı açıklamada “Daha uzun ve daha güçlü bir anlaşma olarak adlandırılan uzlaşıya sahip olmayacağız” dedi.
Arman gazetesi 26 Eylül’de, nükleer anlaşmanın geçen hafta İran’ın katılımını kabul eden Şanghay Anlaşması ile değiştirmeye çalışılmaması konusunda uyardı. Analistler, gazeteye yaptıkları açıklamada ‘müzakerelerdeki gecikmenin durumu daha da karmaşık hale getirdiğini’ belirtirken “Zaman kaybı, iki tarafın daha fazla soruna dahil olmasına yol açacaktır” ifadelerine yer verildi.
Reformist ‘Şark’ gazetesi cuma gününden bu yana Abdullahiyan’dan gelen haberler hakkında değerlendirmelerde bulunduğu haberinde ‘bakanın açıklamalarının İran’ın planı hakkında herhangi bir şeyi netleştirmediğini’ vurguladı.



Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
TT

Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.

Microsoft'a göre İran, Gazze Şeridi'nde savaşın başladığı 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail'e yönelik siber operasyonlarına ve propaganda kampanyalarına hız verdi.

ABD merkezli Microsoft, Hamas Hareketi’nin 7 Ekim 2023'te gerçekleştirdiği saldırıların öncesi ve sonrasında İran'ın siber faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı bir rapor yayınladı.

Raporda, İran hükümetiyle ittifak halinde olan bazı tarafların çok sayıda elektronik ve siber saldırı başlattığı belirtildi. Hamas'a yardım etmeyi ve İsrail'i, onun siyasi müttefiklerini ve ticari ortaklarını zayıflatmayı amaçlayan yapay zekâ tekniklerini ve nüfuz operasyonlarını kullandı.

Microsoft’un raporuna göre İran, Hamas'ı desteklemek amacıyla siber operasyonlarını ve çevrimiçi etki operasyonlarına hız verdi ve faaliyetlerinin yaklaşık yüzde 43'ünü İsrail'e karşı yürüttü.

Ancak rapora göre İran'ın 7 Ekim'den sonra gerçekleştirdiği operasyonların çoğu aceleci ve kaotikti; bu da İran ile Hamas arasında bir koordinasyon olmadığını gösteriyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre raporda ayrıca İran'ın Lübnan'daki Hizbullah grubuyla iş birliğine de dikkat çekildi. İsrail ile Hamas arasındaki çatışmanın devam etmesi ve ABD başkanlık seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte İran'ın nüfuz operasyonlarının ve elektronik saldırıların önümüzdeki dönemde daha hedefe yönelik ve yıkıcı olacağı öngörülüyor.

Microsoft'un raporuna göre 2024 yılında İran'ın ABD'yi başkanlık seçimleri döneminde daha fazla hedef alması bekleniyor. İran'ın, İsrail hastanesine ve Pensilvanya'daki Amerikan su sistemine karşı yaptığı gibi hayati altyapıyı hedef almak gibi ‘ABD’nin kırmızı çizgilerini test edeceği’ vurgulanıyor.

Rapor, 2020 seçimlerinde olduğu gibi, ABD'li aşırılık yanlılarının kimlik hırsızlığı yaparak ve ABD hükümet yetkililerine karşı şiddeti teşvik ederek gerçekleştirdikleri olaylara dayanarak 2024'te ABD'deki başkanlık seçimleri sırasında yoğunlaşan daha büyük tehditler konusunda uyarıda bulunuldu.

Saldırıların üç aşaması

Raporda üç aşamada gerçekleştirilen operasyonlara ilişkin açıklamalara yer verildi:

İlk aşama etkileşimli olarak başlıyor ve İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Tesnim’ ajansı gibi devlet medyası aracılığıyla yanıltıcı bilgilerin yayılmasını içeriyor. Örneğin, İsrail elektrik şirketinin arızalanmasıyla ilgili haberlerin yayınlandığı haberlerle ilişkilendirilmiş olan İran Devrim Muhafızları tarafından yönetilen bir grup (muhtemelen) siber saldırılar hakkında bilgiler içeren raporlara dayanır. Bu raporlar, İsrail'deki elektrik kesintilerine ilişkin eski raporlara ve İsrail şirketinin web sitesinde yer alan tarihsiz bir arıza ekran görüntüsüne dayanıyordu.

İkinci aşama, İran hükümetine bağlı çeşitli grupların ve kuruluşların İsrail'e karşı yanıltıcı bilgilerin yayılmasında iş birliği yapmasıyla karakterize edildi. Tahran'ın belirlediği koordinasyon ve hedeflere göre, bu, büyük bir iş birliğine ve dolayısıyla bu saldırıların uzmanlaşmasına ve büyük etkinliğine olanak sağladı.

Raporda, birden fazla İranlı grubun birden fazla koordineli siber faaliyet yoluyla aynı örgütü veya İsrail askeri üssünü hedef aldığı belirtildi. İran'ın kullanmayı tercih ettiği bir yöntem olan İsrail'e yönelik çevrimiçi nüfuz operasyonları hız kazandı ve bu operasyonlar arttı ve Ekim ayında on operasyon kaydedildi. Bu, 2022 yılının kasım ayında bir ayda gerçekleştirilen altı operasyon rekorunun neredeyse iki katına işaret ediyor.

Raporda, İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Şehit Kaave’ grubunun 18 Ekim'de, İsrail içindeki güvenlik kameralarına karşı elektronik saldırılar düzenlemek için özel olarak tasarlanmış fidye yazılımlarını kullandığı belirtildi. ‘Cund Süleyman’ isimli bir siber karakter, İsrail'in Nevatim Hava Üssü'ndeki güvenlik kameralarını ve verilerini ele geçirdiklerini iddia etti. Ancak ‘Cund Süleyman’ tarafından sızdırılan güvenlik görüntülerinin, Tel Aviv'in kuzeyindeki Nevatim Caddesi'nde bulunan bir kasabada çekildiği ve aynı ismi taşıyan İsrail Hava Üssü'yle ilgisi olmadığı belirtildi.

Üçüncü aşama, geçtiğimiz kasım ayının sonlarında başladı ve İran'ın İsrail'e destek verdiğini düşündüğü ülkeleri hedef alarak coğrafi kapsamı genişletti. Bu aşama, İran destekli Husilerin uluslararası nakliyatı hedef alan saldırılarına başladığı döneme denk geldi. Bu saldırılar özellikle Bahreyn, Arnavutluk ve ABD'yi hedef aldı.

erbtn5y6mu7
İran'ın başlattığı nüfuz operasyonlar arasında rehinelerle ilgili olarak İsrail kamuoyunu etkilemek ve İsrail Başbakanı'na karşı öfkeyi artırmak var. (Microsoft raporu)

20 Kasım'da, ‘kukla’ hesaplarından Arnavutluk'a karşı yakın zamanda gerçekleşecek olan elektronik saldırılara dair uyarılar yapıldı. Daha sonra bu hesaplar, çeşitli Arnavut kuruluşları ve kurumlarına saldırılardan sorumlu olduklarını duyurdu.

21 Kasım'da ‘Tufan’ adı verilen bir siber kukla, İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeye devam etmelerini engellemek için denizcilik hükümetini ve finans kurumlarını hedef aldı.

22 Kasım'da, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bu gruplar, İsrail'in programlama kontrol ünitelerini hedef almaya başladılar (bu, üretim hatları ve robot cihazları gibi üretim kontrol işlemlerini gerçekleştirmek için geliştirilen endüstriyel bilgisayar cihazlarıdır) ve 25 Kasım'da Pensilvanya eyaletindeki su otoritesinin iletişimini kestiler.

Yanlış bilgi

Raporda hükümet medyasının Hamas saldırılarıyla ilgili yanıltıcı ayrıntılar yayınlamasına da değinildi. İran da İsrail'e yönelik siber saldırı operasyonlarını ve çabalarını artırdı. Saldırılar, savaşın ilk günlerinde bir tepki olarak başladı, ancak ekim ayının sonlarına doğru İran siber güvenlik güçlerinin İsrail'e yönelik saldırılarına odaklandığı belirtildi.

Microsoft’un raporunda, o dönemdeki siber saldırıların giderek daha yıkıcı hale geldiğini ve yanıltıcı bilgilerin yayılması kampanyalarının daha karmaşık hale geldiği belirtildi. Sosyal medya platformlarında sahte ve gerçek olmayan hesapların kullanıldığı ifade edildi.

Sayısal olarak bakıldığında, Microsoft'un gözlemlediği İran hükümet grupları, savaşın ilk haftasında dokuz saldırıdan bir sonraki haftada sadece bir hafta içinde on dört saldırıya çıkarak arttı.

2021'deki bir olaydan iki ayda bir düzenlenen etki operasyonları, sadece 2023 yılının Ekim ayında 11'e yükseldi. Ayrıca, Tahran'ın çevrimiçi eylemlerinde yüzde 42'lik bir artışın olduğu ve bir ay sonra yüzde 28'lik bir artışın daha kaydedildiği bildirildi.

İsrail’in ana hedef olmasına rağmen, Batı ve Arap ülkeleri de saldırılara maruz kaldı. Bunlar arasında, bir İran grubunun Bahreyn hükümetini ve finansal kurumları hedef alması da yer aldı. Son olarak, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bir grup, Pensilvanya'daki ABD su yönetim merkezine siber saldırılar düzenledi.

İran'ın hedefleri

Raporda, İran'ın ana hedefinin, siber operasyonlarını kullanarak İsrail ve dünya genelinde kamuoyunu etkilemek olduğu belirtiliyor. Bu, ‘siyasi ve sosyal anlaşmazlıkları’ hedefleyerek manipülasyon veya korku yoluyla gerçekleştiriliyor.

Raporda, etki operasyonlarının sık sık çabalarını, Hamas'ın liderlik ettiği saldırı sırasında kaçırılan 240 rehineye veya İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasına yönlendirdiği kaydedildi. Bu, kafa karışıklığı ve güven kaybı yaratmak için yapılan bir girişimdi.

Microsoft’un raporu, ana hedeflerine de değinildi: Birincisi, iç siyasi ve sosyal farklılıkları daha da kötüleştiren kutuplaşma yoluyla istikrarsızlaştırma. Bu nedenle, 240 rehine kriziyle başa çıkma konusunda İsrail hükümetinin benimsediği yaklaşıma odaklanıldı. Kendilerini barış isteyen aktivist gruplar olarak tanıttılar, İsrail hükümetini ve İsrail Başbakanı'nı eleştirdiler ve onun görevden alınması çağrısında bulundular.

Microsoft raporuna göre ikinci hedef intikamdı. İran'ın saldırıları, İsrail'in ‘göze göz dişe diş’ prensibinden hareketle Gazze'deki elektrik, su ve yakıtı keseceği yönündeki tehditlerine yanıt olarak İsrail'in elektrik, su ve yakıt altyapısını hedef aldı.

Üçüncü hedef, İsrail vatandaşlarını korkutarak ve İsrail askerlerinin ailelerini tehdit ederek korku yaratmaktı. Bu amaçla, İsrail ordusunun askerlerini koruma yetkisinin olmadığını belirten ve İsrail Savunma Kuvvetleri'nin askerlerini teslim olmaya ikna etmeyi amaçlayan mesajlar gibi, X platformu üzerinden hesaplar aracılığıyla mesajlar yayınladılar.

Dördüncü hedef ise İsrail'i destekleyen tarafları hedef alarak ve İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının yarattığı hasarı öne çıkararak İsrail'e verilen uluslararası desteği baltalamaktı.

Yapay zekâ saldırıları

Rapora göre İran'ın en büyük saldırısı, 2023 yılının Aralık ayı başlarında televizyon yayın hizmetlerini keserek, yerine İngiltere, Kanada ve BAE'deki İran nüfuz kampanyası kapsamında (yapay zeka tarafından üretilen bir haber spikeri) kullanılan bir video klip kullanılmasıydı. Microsoft, bu olaya özel bir vurgu yaparak, Tahran'daki hükümet grupları tarafından benzer bir şekilde yapılan ilk saldırı olduğunu ve operasyonlarında büyük ölçüde yapay zekâ teknolojilerine güvendiklerini belirtti.

Microsoft şirketinin yapay zeka izleme bölümü, İran'ın propaganda göstergelerini takip etti.

Microsoft raporu, İran devletine bağlı medyanın, ABD ile yakın müttefik olan İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi İngilizce konuşulan ülkelerde büyük başarı elde ettiğini gözler önüne serdi. İran haber kaynaklarına olan ilgi ve trafiğin, genel internet trafiğiyle karşılaştırıldığında önemli ölçüde arttığını ifade etti. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısı sırasında, ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan İran kaynaklı internet sitelerine olan ziyaretlerin yüzde 42 arttığı kaydedildi. Bu durum, İran'ın Ortadoğu'daki çatışma hakkındaki raporlarıyla Batı halkına ulaşma yeteneğine işaret etti. Rapor, bu başarının özellikle savaşın ilk günlerinde daha güçlü olduğunu ve savaşın bir ayı aşkın bir süre geçtikten sonra bile, İran kaynaklarına erişimin savaş öncesi seviyelerinin yüzde 28 üzerinde kaldığını belirtti.

İran sızma operasyonları

Rapor, İranlı kurumların sadece düşmanlarını değil, aynı zamanda dostlarını da taklit ettiğini belirtiyor. İran'ın son operasyonları, İsrail ordusunu tehdit eden sahte mesajlar yayınlamak için Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayı'nın adını ve logosunu kullandı. Ancak, İran'ın bunun için Hamas'tan onay alıp almadığı bilinmiyor.

İran, İsraillileri faaliyetlerine katılmaya çekmeyi başardı. ‘Savaşın Gözyaşları’ adlı son bir operasyonda, İranlı ajanlar İsraillileri, İsrail basınında yer alan haberlere dayanarak İsrail mahallelerinde yapay zeka ürünü görseller kullandı. ‘Savaşın Gözyaşları’ sloganlı pankartlar asmaya ve Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasını teşvik etmeye ikna etti.

E-posta kampanyaları

İran'ın, psikolojik etkileri artırmak için kitle mesajlaşma ve e-posta kampanyalarını artan bir şekilde kullandığı belirlendi. İnsanların telefonlarına veya gelen kutularına gelen mesajların, sosyal medyadaki sahte hesaplardan daha büyük bir etkiye sahip olduğu ortaya çıktı. Rapora göre İran, İran Devrim Muhafızları'na bağlı hem açık hem de gizli medya organlarını, siber operasyonların etkilerini büyütmek için kullanıyor. Eylül ayında, İranlı bir hacker grubu, İsrail demiryolu sistemine karşı elektronik saldırılar düzenlediğini iddia etti. İran Devrim Muhafızları'nın medyası da söz konusu iddiaları köpürterek yayılmasını sağladı.