Rusya ve ABD arasında Suriye konulu askeri ve siyasi görüşmeler nasıl sonuçlandı?

ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley geçen hafta çarşamba günü Helsinki’de Rus mevkidaşı Valery Gerasimov ile bir araya geldi (Sputnik)
ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley geçen hafta çarşamba günü Helsinki’de Rus mevkidaşı Valery Gerasimov ile bir araya geldi (Sputnik)
TT

Rusya ve ABD arasında Suriye konulu askeri ve siyasi görüşmeler nasıl sonuçlandı?

ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley geçen hafta çarşamba günü Helsinki’de Rus mevkidaşı Valery Gerasimov ile bir araya geldi (Sputnik)
ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley geçen hafta çarşamba günü Helsinki’de Rus mevkidaşı Valery Gerasimov ile bir araya geldi (Sputnik)

Son iki hafta içinde Rusya ve ABD arasında Suriye konulu iki önemli görüşme gerçekleşti. Birinci görüşme ABD Başkanı Joe Biden ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in temsilcileri arasında 15 Eylül’de, ikincisi ise geçen hafta çarşamba günü Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de Rusya Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov ve ABD’li mevkidaşı Mark Milley arasında düzenlendi.
Başkan Biden’ın Beyaz Saray’a girmesinden ve Haziran ortasında Putin ile yapacağı zirveye hazırlanmaya başlamasından sonra Amerikalılar her fırsatta Rus tarafına, Suriye konusunda aralarında herhangi bir diyaloğun yapılabilmesi ve iki taraf arasındaki “gizli Viyana kanalının” tekrar aktifleştirilmesi için öncelikle Suriye’ye “sınır ötesi yardım mekanizmasının” uzatılması şartını koştu ve bu meselenin ilişkilerin geliştirilmesi için “bir sınav” niteliğinde olduğunu aktardı. ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett McGurk, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Verşinin ve Putin'in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev Temmuz başında Cenevre’de bir araya geldi. Taraflar, Moskova’nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Suriye’ye sınır ötesi yardımların 12 ay süreyle uzatılmasını öngören karar tasarısını onaylaması (nitekim Moskova onay verdi) karşılığında ABD’nin Rusların şartını kabul etmesi konusunda uzlaşıya vardı. Ruslar söz konusu onaya karşılık Şam’a uygulanan Ceaser Yasası yaptırımlarının hafifletilmesini, yardımların sınır ötesi değil nüfuz bölgeleri arasındaki temas hatları üzerinden yapılmasını ve “erken toparlanma” programına fon sağlanması şartlarını öne sürdü.
15 Eylül’de Cenevre’de düzenlenen McGurk- Verşinin- Lavrentyev toplantısı, yardımların uzatılması kararından sonra taraflar arasında yapılan ilk toplantı olma özelliği taşıyor. Peki, toplantıda neler oldu?
Toplantıyı ele alan ve Şarku’l Avsat’ın bir nüshasına ulaştığı siyasi rapora göre, toplantının sonuçlarıyla ilgili değerlendirmeler görüşmeyle ilgili beklentilere göre farklılık arz ediyor. Zira rapora göre söz konusu toplantıda ABD-Rus diyaloğunun yeniden başlatılması kararı alındı. İki ülke arasındaki diyalog ABD’nin eski Başkanı Donald Trump döneminde yapılan iki görüşme haricinde kesintiye uğramıştı. Bu iki ayrı görüşme ise Cenevre ve Viyana’da bir araya gelen Verşinin ile ABD'nin eski Suriye özel temsilcisi James Jeffrey ve Yardımcısı Joel Rayburn ile arasında düzenlenmişti. McGurk- Verşinin- Lavrentyev toplantısında ayrıca insani yardım dosyası üzerinde diyaloğu sürdürme konusunda mutabık kalındı.
Siyasi rapora göre, Rus tarafı toplantıda ABD tarafını bazı konularda tepki gösterdi. Bu konular arasında “ABD’nin Ceaser Yasası kapsamında uyguladığı yaptırımlar için muafiyet tanımaması, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’e yönelik baskıları hafifletmemesi ve Suriye topraklarından geçecek Arap doğalgaz hattına fon sağlaması için Dünya Bankası’na izin vermekte hızlı davranmaması” bulunuyordu. Nitekim Mısır, Ürdün ve Lübnan geçtiğimiz günlerde, Suriye topraklarından geçecek Arap doğalgaz hattının Ceaser Yasası yaptırımlarına takılmayacağına dair Washington’dan yazılı güvence talep etmişlerdi.
Verşinin ve Lavrentyev Cenevre’deki toplantıda McGurk’a “temas hatları üzerinden ulaştırılacak insani yardımların ve Dünya Gıda Programı konvoylarının yavaş ilerlemesinden duydukları rahatsızlığı” aktardı. Rus tarafı bu konuda bir ilerleme sağlanmaması halinde Moskova’nın, insani yardım süresinin bir kez daha uzatılmasını onaylamayacağının sinyalini verdi. Batılı bir diplomat, “Rusya’nın bu tavrı, Verşinin’in Temmuz başındaki toplantıda McGurk’a sözlü olarak bağlı kalacağını söylediği yükümlülüklerden geri adım atılması anlamına geliyor” değerlendirmesinde bulundu.
Siyasi rapora göre 15 Eylül’deki toplantıda ABD tarafı ise uluslararası yardımların tüm Suriyelilere ulaştırılması, siyasi sürecin ve Anayasa Komitesi’nin aktifleştirilmesi, ülke genelinde kapsamlı bir ateşkes ilan edilmesi ve askeri operasyonların dondurulması şeklindeki taleplerini aktardı. McGurk Cenevre’ye doğru hareket etmeden önce “ABD pozisyonun belirlenmesi” amacıyla ABD kurumlarının koordinasyon içinde McGurk ile bir toplantı düzenlenmesi dikkati çekti. Batılı diplomat, “Bazı Amerikalılar toplantının sonuçları karşısında hayal kırıklığı yaşadı. Çünkü bazıları Rus tarafının müzakere masasına bir şey getireceğini düşünüyordu. Fakat bu olmadı. Bu toplantının Suriye dosyasını hareketlendirmek için kaybedilmiş bir fırsat olduğu hissiyatı var. Aynı zamanda Rusların eğer isteselerdi yıllar önce bu dosyayı hareketlendirebileceği ve bu yüzden ABD’nin Suriye dosyasına yönelik ilgi kaybının arttığı hissiyatı var” ifadesini kullandı.
BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen ve diğer aktörler ABD-Rusya uzlaşmasının “adıma karşılık adım” yaklaşımının uygulanması konusunda alan açmasını, uzlaşmalar için bölgesel-uluslararası iletişim komisyonunun kurulmasını ve Suriye hususunda büyük ve küçük boyutlu takasların yapılmasını bekliyor. Bazı yetkililer Putin’in Moskova’daki son görüşmede Esed’i 2254 sayılı karar uyarınca barış sürecini ve Anayasa Komitesi’ni canlandırmaya teşvik ettiği görüşünde. Nitekim bundan önce de bazı Arap ülkeleri de BM kapıları ve Ürdün sınırı üzerinden Şam’a açılım gerçekleştirme adımları atmıştı. Avrupa Temsilcisi dün, “Şam’ın gelecek ayın 9’unda Anayasa Komitesi’nin anayasa yazımına başlamasına onay vermesi, Arapların normalleşme yolunda daha fazla adım atılmasına teşvik eden uygulamalarına yanıt veren Rusya’nın talebi üzerine gerçekleşti” dedi.
ABD ve Rusya genelkurmay başkanları arasında yapılan ikinci toplantıda ise iki taraf arasında daha kapsamlı stratejik bir diyalog yürütüldü. Bir diplomatın aktardığına göre, iki taraf Suriye’deki önceliklerinin “terörle mücadele ve istikrarı sağlamak” olduğunu vurguladıktan sonra iki ülke ordusunun Suriye’de çatışmaması yükümlülüğüne bağlı kaldıklarını beyan etti.
Diplomat, “ABD, Afganistan’dan çekildikten sonra Suriye’nin kuzeydoğusunda ve Tenef Üssü’ndeki askeri varlığının devam edeceğini yineledi. Özellikle Rus uçaklarının çölde ABD kuvvetlerinin yakınlarını vurduğu, iki ordunun Fırat’ın doğusunda birbirine yakın alanlarda devriye gezdiği ve ABD’nin İdlib’de Rusya’nın nüfuz alanında bir El-Kaide yöneticisine hava saldırısı düzenlediği bir dönemde iki taraf, Suriye’deki orduları arasında çatışmaları engelleme, terörle ve DEAŞ ile mücadele noktasında karşılıklı bilgi alışverişi yükümlülüklerini vurguladı. Tüm bunlar askeri koordinatların sürekli paylaşımını gerektiriyor” ifadesini kullandı. Diplomat, özellikle İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid’in Moskova ziyaretinden sonra ABD-Rusya-İsrail arasında bilgi paylaşımını içeren yeni bir görüşme önerisi olduğuna dikkat çekti. Lapid’in Moskova ziyaretinde Rus ve İsrail ordularının Suriye’de çatışmaması konusunda mutabakat sağlanmıştı. İsrail Başbakanı Naftali Bennett’in önümüzdeki günlerde Moskova’da Putin ile yapacağı görüşmede de bu hususun vurgulanması bekleniyor.



Suriyeliler ‘geri dönüş hakkını’ kutluyor... Zorla yerinden edilenler en göze çarpan katılımcılar

Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
TT

Suriyeliler ‘geri dönüş hakkını’ kutluyor... Zorla yerinden edilenler en göze çarpan katılımcılar

Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)

Şam’ı, Esed rejiminin devrilmesinin üzerinden bir yıl geçtikten ve ülke 8 Aralık 2025’teki ‘kurtuluş’ yıldönümünü anmaya hazırlanırken ziyaret ettiğinizde, kendinizi neredeyse bir ‘bayram’ yaşıyor gibi hissediyorsunuz. Elinizde bir mercek taşıyormuşçasına, detaylarda ve karşılaştırmalarda kayboluyorsunuz. Bu karşılaştırmalar yalnızca geçen yıl dışarıdan gözlemlediklerinizle sınırlı kalmıyor; aynı zamanda 15 yıllık acı, korku ve farklı kuşakların deneyimlerinden oluşan birikmiş travmalarla da dolu.

‘Bayram’ kelimesi, son günlerde Suriye başkentinde gözlemlenen genel tabloyu özetleyebilir; hazırlıklar, süslemeler ve sevinç kadar, hüzün, işlerin aksaması ve günlük işlerin bayram sonrasına ertelenmesi de bu manzaraya dahil. Basit bir düzenleme talebi dahi genellikle “İnşallah bayramdan sonra” yanıtıyla karşılanıyor.

Karanlık bir dönem sona erdi

Lübnan sınırındaki el-Masna Sınır Kapısı’ndan Şam’a doğru uzanan yol boyunca, kutlama havası daha girişte başlıyor. Yol boyunca asılı büyük pankartlar, ‘Karanlık dönem sona erdi… Ülkenin yüzü aydınlandı’, ‘Omuz omuza, el ele, vatanı inşa ediyoruz’, ‘Tek vatan… Tek halk’ gibi sloganlar taşıyor.

xasdfrg
Şam'da Esed rejiminin devrilmesinin birinci yıldönümü kutlamaları sırasında Suriye bayrağı sallayan bir kız (AP)

Yeni bayrak ve kartal simgesi, eski rejimin boşalttığı askeri bölgelerin duvarlarına, kasaba girişlerine ve Beyrut-Şam yolundaki 4. Tümen karargâhına işlenmiş.

2024 yazında açıklanan bu yeni görsel kimlik, yıkılmış ve yıpranmış bir ülkede “Öncelikli bir konu değil” eleştirilerine maruz kalmış olsa da sahadaki gerçekler bu eleştiriyi tamamen doğrulamıyor. Eski rejimde görsel kimlik, öğrencilerin defterlerinden sınıf tahtalarına, meydanlardaki dev heykellere kadar sistematik biçimde nüfuzun pekiştirilmesini sağlayan merkezi bir araçtı.

Bu nedenle, eski rejim düştüğünde ilk olarak kırılan, parçalanan ve yok edilen şey, onun ikonları ve görsel sembolleriydi. Boşalan bu alan, yeni otoritenin kimliğini yansıtacak şekilde doldurulmalıydı; aksi halde, geçen yılın başında ortaya çıkan bölgesel ve milis kaynaklı rastgelelikler bu boşluğu doldurabilirdi. Bir gözlemci, eski rejimin sembollerini taşıyan banknotlarla işlem yapma ihtiyacı olmasaydı, pek çok kişinin paraları yakacağını alaycı bir dille ifade etti.

Ancak, geçmişle bağları koparma ve yeni dönemi pekiştirme bağlamında, birçok kişi yeni görsel kimliği kıyafet, görünüm ve sosyal davranışlarda da benimsemekte bir adım öteye geçti. Geçen yıl Şam’da uzun saçlı ve tuhaf kıyafetli olarak öne çıkan Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) savaşçılarının sakalları kısalmış ve seyrekleşmişken, artık sakallar genel olarak düzenli, hafif ve bıyıkla bütünleşmiş bir şekilde gençler ve erkekler arasında yaygın bir görünüm halini aldı.

Altın kartal simgesi, resmi kıyafetlerin kollarına ve yakalarına takılan düğmeler haline geldi ve sadece devlet memurlarına değil, özel sektörde çalışan ve dönemin stilini benimsemek isteyen genç sivillere de yayıldı.

dfrg
Suriyeliler giyim, görünüş ve sosyal davranışlarında yeni bir ‘görsel kimlik’ benimseme konusunda adım atıyorlar. (AP)

Yeni devlet kurumları, önceki savaşçıları polis ve genel güvenlik başta olmak üzere resmi kanallarına entegre ederken, eski askerlerin kıyafetleri de değişti. Artık gömlek-pantolon ya da milis gruplarına göre kamuflaj yerine, siyah tek tip üniformalar, açık yüzler ve görünmeyen silahlar hâkim.

Bugün Suriye’deki büyük dönüşümler bağlamında belki küçük görünen bu sahne değişikliği, Şamlıların bastırılmış öfkesinin ve yeni yöneticilere karşı duyduğu kaygının bir kısmını emdi. Merkeziyetçi bir ülke olarak Suriye’de, genel başarı Şam sınavı geçilmeden mümkün değil. Ve Şam bugün, tüm zorluklara ve yüksek beklentilere rağmen adeta bir bayram havasında.

Beyaz bayraklar

Yoğun kalabalıklar, herhangi bir yere ulaşmayı neredeyse bir mucizeye dönüştürüyor; beyaz tevhid bayraklarıyla donatılmış geçit törenleri sokaklarda ilerliyor ve öğleden sonra Emevi Meydanı çevresindeki yollar kapanınca, iç sokaklar iyice tıkanıyor. Telefon şebekesi aşırı yük altında. Oteller dolup taşmış durumda; rezervasyonlar, bir zamanlar prestijli ve lüks olan, 1980’lerin sonunda zamanın durduğu o otellerde bile, roket gibi fırlayan fiyatlarla dolu. Bugün bu oteller sadece dönemin tanığı olan harabeler halinde.

Otellerin misafirleri, Suriyeli göçmenler, sivil toplum aktivistlerinin seminer ve atölye çalışmaları katılımcıları, üst düzey yabancı ve diplomatik heyetler, yerel ve uluslararası medya mensupları, tüccar ve müteahhitler, uzak vilayetlerden gelen güvenlik görevlileri ve sadece meraklı olan ve lobiye girebilme fırsatı bulan kişiler arasında değişiyor.

Bu yoğun kalabalığın ortak paydası, bir zamanlar ülkelerine geri dönme umudunu kaybetmiş olmaları ve bugün bunu telafi etmeye çalışmaları. Geçen yıl boyunca bazı aileler, on yıldan uzun süredir sürgünde olan çocuklarını kucaklama şansı buldu; torunlarıyla yüz yüze tanışan büyükler, bazı durumlarda sadece telefon ekranları aracılığıyla tanışabilmişti. Gençler, bir zamanlar tutuklanma veya ölüm tehlikesinden kaçarak ülkeyi terk etmiş, şimdi ise orta yaşa gelmiş olarak gençlik yıllarının yataklarına sıkışmaya çalışıyor.

csdfg
Hama şehrindeki kutlamalar sırasında el-Asi Meydanı'nda toplanan yüzlerce insanın genel görünümü (EPA)

Her bayram günü olduğu gibi, sevinç ve mutluluk duyguları bazı kapıları sadece gözyaşıyla çalıyor. Özellikle harap olmuş bölgelerde yaşayanlar ve kayıp ya da zorla kaybedilmiş yakınları olanlar, bugün sevinçlerini hıçkırıklarla yaşıyor; çünkü yollarının uzun ve zorlu olduğunu biliyorlar. Bu kişiler, bu anmanın en belirgin katılımcıları; her ailede bir kayıp veya kaybolmuş birey bulunuyor ve halen defin ve taziye merasimi için iz veya kalıntı arıyorlar.

Öte yandan, kayıp yakınları, insan hakları örgütleri, iş insanları ve diğer topluluklar, faaliyetlerini ülkelerine taşıyarak başkentte toplantılar düzenledi ve taleplerini dile getirdi. Bu, şüphesiz büyük bir kazanım olarak değerlendiriliyor.

‘Özlemle doluyum’

Her şeyden önce bu kutlama, Suriyelilerin onlarca yıl boyunca mahrum bırakıldığı ‘geri dönüş hakkına’ odaklanıyor; bu hak bazen 2011 devriminden bile önce gündeme gelmişti. İstanbul’da geçirdiği 13 yılın ardından Şam’a dönen kırklı yaşlarındaki bir adam şöyle diyor: “Geri dönüyorum çünkü basitçe özledim. Ailemi, mahallemi ve o zamanlar sevmememe rağmen zorla terk ettiğim hayatımı özledim.”

Bireylerin seçimlerini, ‘yeni Suriye’yi inşa etme’ gibi parlak başlıklar altında siyasi bağlamlara oturtmaya çalışanlara dair konuşurken şu ifadeleri kullandı: “Yurt dışındayken bile ülkem ve insanlarıma çeşitli şekillerde katkıda bulunduğumu düşünüyorum. Ama bugün geri döndüm çünkü hasret galip geldi. Hasret duygusu, geri dönmek için yeterli bir sebep olmalı. Geri dönme hakkım, yönetimin şekli veya yeni iktidarın performansına duyduğum memnuniyet ya da memnuniyetsizlikten bağımsız olmalı.”

Bu ifade, bugün Suriyelilerin, hem Şam’da hem de uzak vilayetlerde karşılaştığımız insanların halini özetliyor: Halk, fiilen kaderlerini tayin etme hakkını yeniden kazanmalarını kutluyor.

Siyaset bugün geniş bir alan kaplamıyor gibi görünse de, hükümet kararları, medyanın ve hukuk alanının performansı, polis davranışları, sahil ve Suveyda’daki gelişmeler, fiyat artışları, yoksullukla zenginliğin yan yana varlığı ve cezaevlerinde kaybolan ya da zorla kaybedilen kişilerin dosyalarının görmezden gelinmesi gibi konular her sohbette kendini hissettiren ‘büyük fil’ olmaya devam ediyor. Tüm bu başlıklar ve daha fazlası, sokakta, kafelerde ve restoranlarda yüksek sesle tartışılıyor; sanki artık duvarların kulakları yokmuş gibi... Görüşme yaptığım kişi bu benzetmeye gülerek şöyle diyor: “Gerçekten de duvarların artık kulakları yok. Herkes canının istediğini yapıyor: bireyler, dernekler, bakanlıklar, valiler, hatta Hamidiyye Çarşısı’ndaki polis memuru bile… Sanki herkes yeniden konuşma cesareti bulmuş ve kulaklarını kapatmış durumda.”


Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
TT

Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)

Güney Lübnan'ın cephe hattındaki köylerinde düzenlenen protesto ve gösteriler, etkilenenlere tazminat ödenmesindeki gecikme nedeniyle devlete ve Hizbullah'a karşı halkın duyduğu öfkeyi yansıtıyor. Bu durum, birçok kişinin köylerini terk ederek köylerinin dışında yeni bir hayat kurmasına neden oldu.

Bu hamleler, evlerini ve mülklerini kaybettikten sonra hala yerinden edilme deneyimini yaşayan ve İsrail'in neredeyse her gün oraları hedef aldığını ve zamanla hasarın daha da artacağını bilerek henüz yeniden inşa tazminatı alamayan sınır kasabalarındaki sakinlerin trajik yaşamının başlamasından iki yıldan fazla bir süre sonra geliyor.

Bu bağlamda siyasi analist Ali el-Emin, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, bu tür hareketlerin ortaya çıkmasının "normal olduğunu, çünkü köylerin neredeyse terk edildiğini" söylüyor. Emin, "Bu protestoların, halka sırt çevirenlere karşı yapıldığını ve protestocuların, onun (Hizbullah'ın) tutumlarının, meselenin ele alınmasına yönelik her türlü olasılığın ufkunu kapatmaya katkıda bulunduğuna inandıklarını" vurguluyor.


Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz
TT

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, dün İsrail'in güney Suriye'de silahsızlandırılmış bölge kurulması talebini, ülkesini "tehlikeli bir duruma" sokacağı gerekçesiyle reddetti ve "(Biz) İsrail de dahil olmak üzere şiddet ihraç eden bir ülke olmakla ilgilenmiyoruz" dedi.

Eş-Şara, Doha Forumu'na katılımı sırasında verdiği röportajda, bu yılın başlarında Dürzi ve Alevilerin yaşadığı bölgelerde yaşanan kanlı çatışmalara atıfta bulunarak, "Sahilde ve Süveyda'da işlenen suçların faillerini yargılayacağız" sözü verdi.

Eski Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in devrilme yıldönümü arifesinde, El-Arabiya/El-Hadath kanalı, devrik cumhurbaşkanını, 2024 yılında gizemli bir şekilde öldürülen danışmanı Luna eş-Şibl ile bir arada olduğu video kayıtları yayınladı. Danışmanıyla birlikte yapılan "Esed kayıtları", güçlerinde savaşan Suriye askerleriyle alay etme, devrik cumhurbaşkanının Şam Guta'sına yönelttiği hakaretler (Guta'ya lanetler yağdırma) ve "Kaplan" lakaplı askeri komutan Süheyl el-Hasan ile Lübnan "Hizbullahı"nı eleştirme gibi ifadeler içeriyor.

Suriyeliler, sızdırılan ses kayıtlarının Esed'in, bir yıl önce muhalif grupların Şam'a girmesi ve rejiminin devrilmesiyle askeri olarak ilk kez düşüş yaşamasının ardından, destekçileri ve Suriye'de ve komşu ülkelerde onunla birlikte savaşanların gözünde ikinci kez düşüş yaşadığına işaret ettiğini düşünüyor.