Gilboa Hapishanesi’nden kaçan 6 Filistinli mahkum çelik zemini nasıl eritti?

Filistinli mahkumların kaçtığı Gilboa Hapishanesi. (EPA)
Filistinli mahkumların kaçtığı Gilboa Hapishanesi. (EPA)
TT

Gilboa Hapishanesi’nden kaçan 6 Filistinli mahkum çelik zemini nasıl eritti?

Filistinli mahkumların kaçtığı Gilboa Hapishanesi. (EPA)
Filistinli mahkumların kaçtığı Gilboa Hapishanesi. (EPA)

İsrail'in yüksek güvenlikli hapishanesi Gilboa'dan bu ay başında altı Filistinli mahkûm tünel kazarak firar etmiş, daha sonra başlatılan operasyonla yakalanmışlardı. Yönetim, altı tutukluyu ayrı hapishanelwere dağıtarak hücre hapsi verdi. Mahkemeye çıkmalarını dahi engelleme kararı aldı.
İsrail ordusundaki mühendislik ekiplerinin, mahkumların kaçışlarıyla ilgili raporu yayınlandı. Raporda mahkumların tüneli kazmaları ‘olağanüstü’ olarak nitelendi. Zira betonarme ve  çelik levhaları kimyasal bir maddeyle parçaladıkları belirtildi. Söz konusu kimyasalı koladan elde ettikleri tahmininde bulunuldu.
Raporda, mühendislik ekiplerinin altı mahkumun kaçtığı tünelde yürttükleri çalışmada mahkumların hapishanenin duş alanının zemininde tünel kazdıkları ortaya çıktı. Ancak kazılarda izledikleri yöntemler hayret vericiydi. Zira duş alanının altında 20 cm kalınlığında devasa bir betonarme panel ve onun altında da 5 cm kalınlığında çelik bir levha vardı. Bu tür engellerin ancak belirli asitlerin uzun süre kullanılmasıyla aşılabileceğine dikkat çekildi. Ekipler, tutsakların beton ve çeliği parçalamak, bariyerleri aşmak ve toprak ve kaya tabakasına ulaşmak için asitli bir kimyasal veya güçlü asitli maddeler içeren kola içeceğini kullandıkları sonucuna vardı.
Rapora göre, mahkumların odalarından cezaevi çıkışına kadar kazdıkları tünel 35 metre uzunluğunda. Bunun 29 metresini mahkûmlar kazdı. Kalan 6 metre de cezaevinin alt kısmındaki boşluktu. Kazı işlemi sırasında mahkûmlar 5 veya 6 metreküp toprak çıkardılar ve bunları yavaş yavaş kanalizasyona attılar. Hapishane çıkışına ulaşabilmek için kazdıkları son çukur ise kaçışa birkaç saat kala tamamlandı.
Cezaevi İdaresi, üzerleirndeki baskıyı hafifletmek için söz konusu rapordan yararlandı. Mahkumlar yeniden tutuklanmalarının ardından her biri başka hapishanelerde, tek kişilik hücrelere yerleştirildiler. Ramallah'taki Filistin Esir İşleri Kurumu da işgal cezaevleri yönetiminin, yeniden tutuklanan dört tutukluyu tek kişilik hücrelere yerleştirdiğini bildirdi.
Mahkum Zekeriya ez-Zebidi, Beerşeba'daki Eshel Hapishanesi’ne, mahkûm Muhammed Arıda, Aşkelon Hapishanesi’ne, iki mahkûm Mahmud el-Arıda ve Munadil Nafiat da Ayalon’da Ramle Hapishanesi’ne ayrı ayrı tek kişilik hücrelere sevk edildi.
Filistin Esir İşleri Kurumu’nda avukat Kerim Acve dün yaptıüı açıklamada mahkumlardan Muhammed el-Arıda'nın tutuklanmasına ilişkin şunları aktardı:
“Aşkelon gözaltı merkezi yönetimi dün Jalameh sorgu merkezinden nakledilen tutuklu Muhammed'i zor ve kötü koşullarda tecrit ediyor. Muhammed, üzerindekiler hariç yedek kıyafetinin olmadığı tek kişilik bir hücreye koyuldu. Hücre çok dar ve çok kirli. Odada günün her saati arama yapılıyor. Tek kişilik hücrede banyonun içi bile kameralarla izleniyor. Muhammed bunun mahremiyet ihlali anlamına geldiğini ve duş alırken veya tuvaleti kullanırken rahatsız olduğunu belirtti.”
Acve, kendisiyle görüşmeye Muhammed Arıda’nın elleri ve ayakları bağlı olarak getirildiğini, ardından ellerindeki kelepçelerin çözüldüğünü ancak ayaklarının bağlı tutulduğunu belirttiği açıklamasına şöyle devam etti:
“İşgalciler, tutuklanmasından bu yana mahkumun kıyafetlerini değiştirmesine izin vermedi. Ayrıca kendisini mahkumların sahip olması gereken en temel insan haklarına erişimden mahrum ettiler.”
Arıda’nın grev yapabileceğini vurgulayan Acve, Filistinli mahkumun ziyaret sırasında kendisine insanlık dışı koşullarda turtulduğunu ve kısıtlamaların devam etmesi halinde açlık grevine başlayacağını söylediğini aktardı.
Nasıra Sulh Ceza Mahkemesi, hapishaneden firar etmekle suçlanan altı tutuklu hakkındaki iddianamelerin okunması için oturum düzenlemeye karar verdi.  Mahkumların isimler Mahmud Arıda, Muhammed el-Arıda, Zekeriya ez-Zübeydi, Yakub Muhammed Kadri, Eyhem Fuad Kemmaci ve Munadil Nafiat olarak sıralandı. Söz konusu mahkumlara yardım ve yataklık etmekle suçlanan beş tutuklunun da Muhammed Ebu Şirin, Kusai Meri, Ali Ebu Bekir, Muhammed Ebu Bekir ve İyad Ceradat olduğu bilgisi verildi. Cezaevi İdaresi, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını gerekçesiyle tutukluları mahkeme salonuna getirilmemesi ve duruşmanın Zoom uygulaması üzerinden uzaktan yürütülmesine karar verdi.
Filistin Esir İşleri Kurumu, İsrail işgal mahkemesinin, iddianamelerin mahkumların da yer aldığı oturumda sunulması talebini kabul etmediğini bildirdi. Avukat Saadet Cemil, de İsrailli yargıcın talepleri objektif ve derinlemesine ele almadan reddettiğini söyledi. Saadet Cemil, duruşmanın uzaktan yapılması kararının, mahkumların iddianameleri dinlemeleri için mahkeme salonunda doğrudan kişisel olarak bulunma hakkının ihlali anlamına geldiğini ve geçtiğimiz 29 Eylül'de yapılan oturumda da aynı durumun yaşandığını vurguladı.
Diğer yandan işgal güçleri cuma günü firar eden bir tutukluyu el-Halil’in kuzeyindeki Beit Ummar kasabasının girişinde tutukladı. Kasabadan aktivist Muhammed Avad, Filistin resmi haber ajansı WAFA'ya verdiği demeçte şunları söyledi:
“İşgal güçleri, firar eden mahkum İsmail Ahmed Muhammed Havamde'yi (32 yaşında) el-Halil’in güneyindeki Beit Ummar'ın girişindeki bir askeri kontrol noktasında tutukladı. İşgalci askerler, Havamde'nin içinde bulunduğu aracı durdurdu onu kelepçeledi. Ardından gözlerini bağlayarak askeri bir araca bindirdi.”
İşgal hapishanelerinde yaklaşık 10 yıl geçirdikten sonra firar eden Havamde'nin Beit Ummar kasabasındaki kız kardeşini ziyarete gitttiği bilgisi paylaşıldı.



ABD, Türkiye’nin ve Şera’nın çıkarına olacak şekilde SDG'yi terk eder mi?

ABD'nin SDG güçleriyle kurduğu ittifaklar Suriye'deki değişimin gerçekleriyle tezat oluşturuyor (Sosyal medya)
ABD'nin SDG güçleriyle kurduğu ittifaklar Suriye'deki değişimin gerçekleriyle tezat oluşturuyor (Sosyal medya)
TT

ABD, Türkiye’nin ve Şera’nın çıkarına olacak şekilde SDG'yi terk eder mi?

ABD'nin SDG güçleriyle kurduğu ittifaklar Suriye'deki değişimin gerçekleriyle tezat oluşturuyor (Sosyal medya)
ABD'nin SDG güçleriyle kurduğu ittifaklar Suriye'deki değişimin gerçekleriyle tezat oluşturuyor (Sosyal medya)

Independent Arabia

ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşar Vekili John Bass, on yılı aşkın bir süredir devam eden Suriye krizinin çözümüne yönelik uluslararası çabalar çerçevesinde, Suriye'nin geleceği ve siyasi geçiş sürecine ilişkin yoğun görüşmelerde bulunmak üzere Ankara'yı ziyaret etti. Görüşmelerde bölgenin istikrarının sağlanması ve DEAŞ’ın yeniden ortaya çıkmasının engellenmesi de dâhil olmak üzere güvenlik ve stratejik bazı konular ele alındı.

Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre ABD'nin Suriye'deki askeri varlığının amacının DEAŞ'ın geri dönüşünü engellemek ve bölgedeki güvenliğin istikrarını sağlamak olduğunu belirten Bass, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve çeşitli bağlantılara sahip Kürt gruplara atıfta bulunarak ABD askerlerinin Suriye’deki varlığının silahlı gruplar tarafından komşu ülkelerin güvenliğine zarar verecek şekilde istismar edilmemesini sağlamak için müttefikleriyle koordinasyon içinde çalıştığını söyledi.

Bass, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bölgedeki ortaklarımıza güven vermek ile varlığımızın herhangi bir düşmanca ya da tırmandırıcı faaliyet için bahane olmamasını sağlamak arasında hassas bir denge kurmanın öneminin farkındayız.”

ABD’li yetkili ayrıca, Washington’ın ABD askerlerinin Suriye'deki varlığının bölgesel gerilimleri arttırmadan siyasi geçişi destekleyici nitelikte kalmasını sağlamak için stratejilerini sürekli olarak değerlendirdiğini de sözlerine ekledi.

cdfvgthy
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Bass arasında daha önce yapılan bir görüşmeden (ABD Dışişleri Bakanlığı)

Basına sızan bilgilere göre Ankara, ABD'den Suriyeli Kürt grupları desteklemekten vazgeçmesini ve onlara özyönetim gibi istisnai ayrıcalıklar tanımadan Suriye’de kapsamlı bir çözüme dahil olmalarının sağlamasını isterken Washington, Ahmed eş-Şera liderliğindeki Şam'daki geçici yönetim ile Mazlum Abdi liderliğindeki SDG arasında bir diyaloğun başlatılmasını destekliyor.

Ülkesinin SDG'ye PKK üyeleri gibi yabancı terör örgütü üyeleri konusunda yaptığı baskıyla ilgili bir soruya Bass, “Suriye'nin ne bugün ne de gelecekte yabancı terör örgütleri ya da yabancı teröristler için güvenli bir sığınak olmaması gerektiği konusunda Türk hükümetiyle hemfikiriz” dedi.

Yaptırımlar hafifletiliyor

Körfez ülkelerinin Suriye'deki geçici hükümete yönelik desteğiyle ilgili olarak Bass, “Körfez'deki ortaklarımızla Şam'daki geçici hükümete, halka temel hizmetleri sunabilmesini sağlamak üzere nasıl yardım sağlayabileceğimiz konusunda yapıcı görüşmelerde bulunduk” ifadelerini kullandı.

Söz konusu yardımın memur maaşlarının ödenmesi ile elektrik ve enerji sağlanmasına yönelik desteği de içerdiğini belirten Bass, bu desteğin sadece Suriye halkının acılarını hafifletmeyi değil, aynı zamanda siyasi geçiş süreci çerçevesinde geçici hükümeti istikrara kavuşturmayı da amaçladığını vurguladı.

ABD’nin yaptırım rejimlerini siyasi sürece zarar vermeden insani çabaları destekleyecek şekilde uyarlamaya çalıştığını vurguladı.

ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump’ın yeni yönetimi Beyaz Saray'a girmek üzereyken, Suriye dosyasına yönelik politikalarına ilişkin bir beklenti hakim. Bass, yeni yönetimin ABD'nin Suriye'deki varlığının geleceği ve Washington'ın bölgesel istikrarı desteklemedeki rolüne ilişkin kritik kararlarla karşı karşıya kalacağını belirtti.

ABD’li yetkili, sözlerine şöyle devam etti:

“Her ABD yönetimi bölgedeki stratejik çıkarları ile insani yardım çabalarına verilen destek arasında denge kurmakta zorlanır. Suriye, içinden çıkılmaz çatışmaların çözümüne yönelik uluslararası kararlılık açısından bir turnusol kâğıdı niteliğindedir.”

Bass, Trump’ın ekibinin yaptırım politikalarını yeniden değerlendirmesi ve uluslararası ve bölgesel çabaların uyumlu olmasını sağlamak için komşu ülkelerle temasları artırması gerekeceğini açıkladı.

Suriye'nin bölgeyle yeniden bütünleşmesi

Bass, bazı bölge ülkelerinin Şam'daki mevcut hükümete verdiği destekle ilgili olarak “Bölgedeki ortaklarımıza her türlü desteğin istikrarı sağlamaya yönelik olmasının ve bölünmeleri güçlendirmemesinin önemini açıkça ifade ettik” dedi.

Washington'ın siyasi bir geçişe katkıda bulunacak ve Suriye halkının acılarını hafifletecek adımlar atılmasını teşvik ettiğini söyleyen Bass, “Mevcut hükümete verilecek her türlü desteğin, Suriye'deki durumu dengelemeye yardımcı olacak pratik tedbirlere yönelik bir taahhütle birlikte yürütülmesi gerektiğine inanıyoruz” ifadelerini kullandı. ABD’li yetkili, Washington’daki yeni yönetimin, çabaların sürdürülebilir bir siyasi çözüme ulaşılmasını sağlamaya yönelik olması için baskı yapmaya devam edeceğini de sözlerine ekledi.

Suriye'nin bölgesel ve uluslararası sistemlerle yeniden bütünleşmesinin, uzun vadeli istikrarın sağlanması için geniş bir iş birliği gerektirdiğini söyleyen Bass, “Washington, güvenliği arttırmak ve siyasi geçiş sürecini desteklemek arasında bir denge kuran çözümler sunmak için komşu ülkelerle birlikte çalışıyor” şeklinde konuştu.

Suriye'deki zorlukların bölgesel ve uluslararası iş birliği olmadan çözülemeyeceğini söyleyen Bass, “Bir sonraki aşamanın başarılı olması için ortaklarımızla birlikte çalışmaya kararlıyız” ifadelerini kullandı.

El-Hol Kampı, DEAŞ’lı mahkumlar ve İsrail

Suriye'nin ve bölgenin karşı karşıya olduğu önemli güvenlik sorunlarından biri de el-Hol Kampı ve DEAŞ’lı mahkûmlar. el-Hol Kampı’nın on binlerce kadının ve çocuğun feci koşullarda yaşadığı bir yer olması nedeniyle bu konunun en önemli önceliklerden biri olduğunu belirten Bass, bu kampın aynı zamanda terör örgütlerine üye kazandırma kaynağı olarak istismar edilme riski taşıdığını söyledi. ABD’li yetkili, uluslararası toplumun, buradaki mahkumların topluma kazandırılması ve ailelerin toplumlarıyla yeniden bütünleşmeleri de dahil olmak üzere uzun vadeli çözümler sağlamak için birlikte çalışması ve gelecekteki tehditleri önlemek için sıkı güvenlik adımları atması gerektiğini de sözlerine ekledi.

Suriye'de bulunan tüm yabancı teröristlerin ülkeyi terk etmesi gerektiğini vurgulayan Bass, “Bu insanların büyük bir kısmı geldikleri ya da vatandaşı oldukları ülkelere geri dönmeli. Bu geri dönüş ise söz konusu hükümetlerin, bu kişilerin eylemlerinden dolayı kanun önüne çıkarılmalarını sağlayacak süreçleri başlatmalarıyla gerçekleşmeli” diye konuştu. Bass, sadece DEAŞ’lı mahkûmları değil, SDG saflarındaki yabancı unsurları da bu kapsamda görüyor.

Ancak SDG ile ilgili sorun, yabancı unsurların ötesinde, siyasi kolunun ABD’nin arkasına saklandığı ve Şam’daki yeni yönetimin bu karmaşık dosyayı yönetemeyeceği ya da güvenliğini sağlayamayacağı varsayımıyla DEAŞ’lı mahkumları koz olarak kullandığı ayrıcalık taleplerine kadar uzanıyor.

Öte yandan Suriye ile İsrail arasındaki ilişkilere değinen Bass, “İki taraf arasında süregelen gerilimin ele alınmasının öneminin farkındayız. Gerginliğin azaltılmasının bölgede kapsamlı bir istikrarın sağlanmasına yönelik önemli bir adım olduğuna inanıyoruz” dedi.

Washington'ın Suriye'nin vekâlet savaşları için bir arena haline gelmesini önleme çabalarını desteklediğini açıklayan Bass, “Bölgeyi daha fazla tehlikeye maruz bırakmadan güvenliğini sağlayacak bir denge için bölgedeki ortaklarımızla birlikte çalışmaya kararlıyız” şeklinde konuştu.

Suriye'nin istikrara kavuşturulmasının uluslararası iradeyle birlikte çaba da gerektirdiğini ifade eden Bass, Kaosun yeniden başlamaması ve aşırılık yanlısı grupların hedeflerine ulaşmak için bu durumdan faydalanmaması için hep birlikte çalışmalıyız” ifadelerini kullandı.