İslamabad, Pakistan Talibanı tehdidiyle karşı karşıya

Kabil’e devriye gezen Taliban unsurları. (Reuters)
Kabil’e devriye gezen Taliban unsurları. (Reuters)
TT

İslamabad, Pakistan Talibanı tehdidiyle karşı karşıya

Kabil’e devriye gezen Taliban unsurları. (Reuters)
Kabil’e devriye gezen Taliban unsurları. (Reuters)

Pakistan'ın kuzeybatısında terör eylemlerine bu yılın başlarında yeniden başlayan Pakistan Talibanı (Pakistan Taliban Hareketi/TTP) ile Pakistan Savunma ve Güvenlik Teşkilatı’nın, Taliban Hareketi’nin 15 Ağustos 2021 tarihinde Kabil’in kontrolünü ele geçirmesinden son derece memnun olmaları oldukça ironik bir durum.
TTP, Taliban Hareketi’nin askeri olarak Afganistan şehirlerini ele geçirmesinden çok önce, Pakistan’ın Afganistan sınırı yakınlarındaki bölgelerinde eylemlerini tehlikeli bir düzeye kadar yoğunlaştırmıştı. TTP, sadece 2021 yılının ilk iki ayında, çoğunluğu TTP’nin eski kalelerinde ve Pakistan'ın batı sınır bölgelerinde, birkaçı ise kentlerde olmak üzere en az 32 terör eyleminin sorumluluğunu üstlendi. Söz konusu terör eylemleri arasında, bu yılın şubat ayında Kuzey Veziristan'da dört kadın yardım çalışanının öldüğü saldırı yer alırken yine bu yıl mart ayında, İslamabad ve Ravalpindi'de iki polis memurunun öldürülmesinin de TTP ile bağlantılı olduğundan şüpheleniliyor.
TTP, geçtiğimiz nisan ayında Belucistan'ın Ketta kentinde lüks bir otele düzenlenen intihar saldırısının sorumluluğu da üstlendi. Bu saldırı, grubun eylemlerini Pakistan'ın kuzeybatının ötesine genişletme niyetinde olduğunu gösterdi. Çin ve Pakistan hükümetleri, 14 Temmuz 2021 tarihinde Çinli mühendislere yapılan saldırının da TTP tarafından gerçekleştirildiğini doğruladılar.
Pakistan Talibanı’nın son 14 yıl içinde karıştığı olaylara ve devlete karşı terör saldırıları düzenleme konusundaki siciline bakıldığında Pakistan devleti için iki şekilde tehdit oluşturuyor. İlki, Pakistan'daki sivillerin hayatlarıyla birlikte Pakistan devletinin güvenlik birimleri ve tesislerini açıkça tehdit ediyor olması. İkincisi de Pakistan’ı istikrarsızlaştırmak amacıyla bölgesel ve uzak ülkelere saldırılar düzenlemek amacıyla Pakistan topraklarını kullanabileceğinin ortaya çıkması. TTP’nin sivillerin hayatlarına ve güvenlik birimlerine yönelik tehdidinin yansımaları, Pakistan topraklarıyla da sınırlı kalabilirken Hindistan, ABD ve Çin gibi ülkelere yönelik oluşturduğu tehdit ise bölgeyi ve Pakistan'ı büyük ölçüde istikrarsızlaştırabilir.
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından bu yılın başlarında yayınlanan bir raporda, TTP’nin 2020 yılının son altı ayında Afganistan'dan Pakistan'a yönelik gerçekleştirilen yüzden fazla sınır ötesi saldırıdan sorumlu olduğuna işaret edildi. Bu saldırıların çoğu Pakistanlı güvenlik personelini, özellikle de polisi hedef aldı. Ancak ölü sayısı genellikle düşük seviyede kaldı.
ABD Barış Enstitüsü (USIP) tarafından hazırlanan bir raporda ise, TTP'nin Batıl’nın bir komplosu olarak nitelendirdiği Pakistan'daki çocuk felci aşısı kampanyasına karşıt bir kampanya sürdürdüğü, sağlık çalışanlarını ve onlara eşlik eden polis memurlarını birçok kez hedef aldığı ve zaman zaman hükümetin çabalarını engellediği belirtildi. Hayber-Pahtunhva eyaletinin Bannu ve Buner bölgeleri ile Belucistan'ın Ketta kentinde, 2019 yılının nisan ayında, sağlık çalışanlarına karşı düzenlenen saldırılar, yerel yönetimleri ve çocuk felci aşısı kampanyasını askıya almaya itti. TTP üyeleri yine aynı yılın aralık ayında, Hayber-Pahtunhva’da bir aşı ekibini koruyan iki polis memurunu vurarak öldürdü.
Pakistan ordusu, üst üste düzenlediği askeri operasyonlarla 2016 yılına kadar TTP'yi terör eylemlerinden vazgeçmeye zorladı. Pakistan'ın iç güvenliği açısından bu konuda iki önemli nokta söz konusu. Bunlardan ilkine göre Pakistan istihbaratı, ülkenin kentsel bölgelerinde TTP'nin çok sayıda uyuyan hücresi olduğuna inanıyor. Çünkü Kuzey Veziristan'da 2014 yılında gerçekleşen askeri operasyonların ardından sakallarını kesen TTP üyeleri, kabile bölgelerinden sızarak güneydeki şehirlere yöneldiler. Pakistan ordusu ve polisi, bu uyuyan hücrelere karşı şehirlerde 25 binden fazla operasyon gerçekleştirse de kısmi bir başarı elde etti. İkinci önemli başlıkta ise 2021 yılında ülkede TTP’nin başını çektiği şiddet olayları yeniden başladı. Bunda Afganistan’da Taliban Hareketi’nin yeniden iktidar olmasının etkili olduğu düşülüyor. TTP’nin Kabil’i ele geçirmesinin üzerinden sadece bir buçuk ay geçti. Ancak yeniden iktidara gelebileceğinin sinyalleri bir yılı aşkın bir süre önce verilmeye başlamıştı. Uzmanlar, TTP'nin Taliban Hareketi’nden ilham aldığı görüşünde.
Pakistan basınında, ABD’nin Afganistan’da askeri olarak var olduğu süre boyunca Pakistan ordusu ve istihbarat servislerinden destek alan Taliban Hareketi tarafından özenle planlanmış bir halkla ilişkiler kampanyası (PR çalışması) sonucu, Pakistan ordusuna ve devletine yönelik saldırılar konusunda TTP ile Taliban Hareketi arasında görüş ayrılığı olduğuna dair haberler dolaşıyor.
Pakistan, batı sınırında ve kuzeybatı bölgesinde bir kez daha çok yönlü bir güvenlik tehdidiyle karşı karşıya. Bu tehdit, El Kaide, DEAŞ ve TTP örgütlerinden kaynaklanıyor. Taliban Hareketi'nin bunda nasıl bir rol oynayacağı ise belirsiz. Çok sayıda uzman, Taliban Hareketi’nin şiddet olaylarını ülkesinin sınırları içinde tutamayacağını ve Pakistan'ın bu durumdan etkileneceğini düşünüyor.



Hochstein: Lübnan ordusu güneye konuşlanmadan önce İsrail ordusu geri çekilecek

ABD Başkanı Joe Biden'ın Özel Temsilcisi Hochstein, geçtiğimiz hafta Beyrut'a yaptığı ziyaret sırasında gazetecilere konuşurken (AFP)
ABD Başkanı Joe Biden'ın Özel Temsilcisi Hochstein, geçtiğimiz hafta Beyrut'a yaptığı ziyaret sırasında gazetecilere konuşurken (AFP)
TT

Hochstein: Lübnan ordusu güneye konuşlanmadan önce İsrail ordusu geri çekilecek

ABD Başkanı Joe Biden'ın Özel Temsilcisi Hochstein, geçtiğimiz hafta Beyrut'a yaptığı ziyaret sırasında gazetecilere konuşurken (AFP)
ABD Başkanı Joe Biden'ın Özel Temsilcisi Hochstein, geçtiğimiz hafta Beyrut'a yaptığı ziyaret sırasında gazetecilere konuşurken (AFP)

ABD Başkanı Joe Biden'ın Özel Temsilcisi Amos Hochstein, İsrail ile Hizbullah arasında ateşkes anlaşmasına varıldığının duyurulmasının ardından dün, Lübnan ordusu güneye konuşlanmadan önce buradaki İsrail güçlerinin çekileceğini açıkladı.

Lübnan basınına konuşan Hochstein, ‘Hizbullah’ın yirmi yılı aşkın bir süredir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1701 sayılı kararını ihlal ettiğini ve eğer tekrar ihlal ederse gerekli mekanizmaları devreye sokacaklarını’ söyledi.

ABD Başkanı Joe Biden dün sabah, İsrail ile Hizbullah’ın yerel saatle 04.00'te yürürlüğe girecek olan ateşkes anlaşmasını kabul ettiğini duyurmuştu.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ateşkes anlaşmasının, Lübnan'da ‘hareket özgürlüğünü’ koruyacağını söylediği ülkesinin ‘İran tehdidine odaklanmasına’ ve Gazze Şeridi'nde Hamas'ı izole etmesine olanak sağlayacağını vurguladı.

Öte yandan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Lübnan'daki ateşkesin Gazze'de ‘uzun zamandır beklenen ateşkesin önünü açması’ gerektiğini söyledi.

Lübnan ordusu tarafından bugün yapılan açıklamada, İsrail ile saatler önce yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasının ardından BM Lübnan Geçici Barış Gücü (UNIFIL) ile koordineli bir şekilde güneye takviye olarak askeri birliklerini Litani Nehri’nin güneyine kaydırmaya başladığını duyurdu.

Açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Bu karar, Lübnan hükümetinin 1701 sayılı BMGK kararının ve ilgili taahhütlerinin, özellikle Litani Nehri’nin güneyine ordunun ve tüm güvenlik güçlerinin konuşlandırılmasının güçlendirilmesi bağlamında tüm yönleriyle uygulanmasına dayanıyor.”

Açıklamada söz konusu askeri birliklerin ‘çeşitli bölgelerden Litani Nehri’nin güneyine taşınma sürecinde oldukları ve belirlenen yerlerde konuşlandırılacakları ifade edildi.

Lübnan Başbakanı Necip Mikati daha önce yaptığı bir açıklamada ateşkes anlaşmasının uygulanması kapsamında ülkenin güneyindeki Litani Nehri'nin güneyine orduyu göndermeye hazır olduklarını söylemişti.

Mikati, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Bakanlar Kurulu, Lübnan hükümetinin BMGK’nın 1701 sayılı kararının tüm yönleriyle uygulanmasına, özellikle de Litani Nehri'nin güneyinde konuşlu ordunun ve tüm güvenlik güçlerinin takviye gönderilmesine yönelik taahhüdüne ilişkin 11 Ekim 2014 tarihli ve 1 sayılı kararına bağlılığını teyit etti. Aynı zamanda, düşman İsrail'in ateşkes kararına uymasını ve 1701 sayılı kararın tam olarak uygulanması için işgal ettiği tüm bölgelerden ve mevzilerden çekilmesini talep etti.”

BMGK’nın 1701 sayılı kararı, 2006 yazında yaşanan yıkıcı savaşın ardından İsrail ve Hizbullah arasında çatışmaların durdurulmasını sağladı.

Karar ayrıca İsrail'in Lübnan'dan tamamen çekilmesini, UNIFIL'in konuşlanmasının güçlendirilmesini ve sınır bölgesindeki askeri varlığın Lübnan ordusu ve uluslararası güçle sınırlandırılmasını öngörüyor.

Mikati ateşkesin, ‘Lübnan'da yeni bir sayfa açmasını ve bir cumhurbaşkanının seçilmesini sağlamasını umduğunu söyledi. Lübnan’da cumhurbaşkanlığı koltuğu, İran'ın müttefiki Hizbullah ile siyasi muhalifleri arasındaki siyasi anlaşmazlıklar nedeniyle iki yıldır boş.

Lübnan Meclis Başkanı ve Emel Hareketi lideri Nebih Berri, İsrail ile Hizbullah arasındaki savaş nedeniyle yerlerinden edilenlere ateşkesin yürürlüğe girmesiyle birlikte bölgelerine dönmeleri çağrısında bulundu. Berri, televizyon ekranlarından yayınlanan konuşmasında “Sizi gurur duyduğunuz memleketlerinize dönmeye çağırıyorum. Sadece sizin varlığınızla daha gururlu ve güçlü hale gelebilecek olan topraklarınıza geri dönün!” ifadelerini kullandı. Berri ayrıca iki yıldır boş olan cumhurbaşkanlığı makamı için seçimlerin bir an önce yapılması çağrısında bulundu.

ABD ve Fransa'nın yanı sıra UNIFIL'in de ateşkes anlaşmasının uygulanmasını denetlemesi bekleniyor. Ülkesinin bölgede konuşlanacak olan Lübnan ordusunu destekleyeceğini söyleyen Hochstein, “Lübnan ordusunu daha geniş anlamda destekleyeceğiz, ABD en büyük destekçisi olacak ve uluslararası toplumla omuz omuza çalışacağız” diye konuştu.