Cezayir’in hava sahasını Fransa'ya kapatmasının Sahel bölgesine etkisi

Yapılan değerlendirmeler Cezayir’in hava sahasını kapatmasının, Fransa’yı askeri müdahalelerin lojistik ve uçuş maliyetlerinde bir artışla karşı karşıya bırakabileceği yönünde.

Fransa Genelkurmay Başkanlığı Sözcüsü, Cezayir’in hava sahasını kapatma adımının, Sahel Bölgesi’ndeki askeri operasyonları etkilemeyeceğini söyledi (AFP)
Fransa Genelkurmay Başkanlığı Sözcüsü, Cezayir’in hava sahasını kapatma adımının, Sahel Bölgesi’ndeki askeri operasyonları etkilemeyeceğini söyledi (AFP)
TT

Cezayir’in hava sahasını Fransa'ya kapatmasının Sahel bölgesine etkisi

Fransa Genelkurmay Başkanlığı Sözcüsü, Cezayir’in hava sahasını kapatma adımının, Sahel Bölgesi’ndeki askeri operasyonları etkilemeyeceğini söyledi (AFP)
Fransa Genelkurmay Başkanlığı Sözcüsü, Cezayir’in hava sahasını kapatma adımının, Sahel Bölgesi’ndeki askeri operasyonları etkilemeyeceğini söyledi (AFP)

Ali Yahi
Cezayir'in Fransız askeri uçaklarının Mali ve Nijer'e gitmek için kullandığı hava sahasını kapatmasının ardından tüm gözler Sahel ülkelerine çevrildi. Zira bölgenin terör eylemlerinin artmasına yol açacak şekilde, birçok bölgesel ve uluslararası güç arasında bir ‘çatışma’ arenasına dönüşmesi an meselesi.

Zor bir durum
Cezayir, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Sahel bölgesindeki Fransız askerleri geri çekmeye yönelik kararından geri adım attığı ve Sahel bölgesi ülkelerinde güvenlik tehditlerinin yapısı karşısında Fransa’nın da askeri müdahalesinde taktik değişikliklere gittiğini duyurduğu bir dönemde Fransız askeri uçaklarının hava sahasını kullanmasını yasakladı. Bu karar, Fransa’yı Sahel bölgesindeki askeri varlığının ‘gerekçesini’ bölgeyi kaosa sürükleyebilecek terörizmle mücadele etme ve güvenlik ve istikrarı sağlama görevini boşa çıkarabilecek olan yabancı askeri varlığın kartlarını yeniden karacak şekilde bir yol ayrımıyla karşı karşıya bıraktı.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Fransa, Ocak 2013’te Mali'ye askeri müdahalede bulunmuş, Cezayir hava sahasını da savaş uçaklarının geçiş güzergahı olarak kullanmaya başlamıştı. Aradan sekiz yılı aşkın bir süre geçti. Fransa, Sahel ve Sahra bölgelerinde zor bir durumda karşı karşıya. Fransa, bir yandan Çad ve Mali gibi bölge ülkelerindeki değişiklikler, diğer yandan Rusya, Çin ve Türkiye gibi bazı uluslararası güçlerin bölgedeki rekabeti ile oluşan son derece karmaşık siyasi ve güvenlik durumları çerçevesinde, terör örgütleriyle mücadele edememenin zorluklarını yaşıyor.
Tüm bunlarla birlikte Sahel-Sahra ülkeleri ile yakından ilgili en önemli iki ülke olan Cezayir ve Fransa arasındaki durum daha da kötüleşebilir. Bölge ülkeleri başta Libya’da, paralı askerlerin ve yabancı savaşçıların ülkeden çıkmasına yönelik bir anlaşmaya varılması durumunda, yaklaşık 30 bin savaşçının bölgeye yayılması olasılığı nedeniyle güvenliklerini ve istikrarlarını tehdit eden zorlu krizlerle karşı karşıyalar. Tüm bunlara Sahel bölgesinin önemli bir koridor olduğu, ulus ötesi organize suç faaliyetleri de ekleniyor.

Büyük güçlerin çatışma arenası
Afrika uzmanı ve Uluslararası İlişkiler Profesörü Mebruk Kahi, konuyla ilgili Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede Sahel bölgesinin uzun yıllar Fransa’nın tekelinde kaldıktan sonra Ortadoğu gibi büyük güçlerin mücadelesi ve nüfuz merkezleri kazanma rekabeti için çatıştıkları bir arena haline geldiğini düşündüğünü söyledi. Rusya’nın bölgeye Wagner paralı asker şirketi aracılığıyla girişinin önünü açacak olan güçlü bir nüfuzu olduğuna dikkati çeken Prof. Kahi, Mali ve Çad'ın halen geçiş süreçlerinde bulunmaları, Nijer'in zorlu bir iktidar geçişine tanık olması, Moritanya'da ise durgunluğun yaşanması nedeniyle Sahel bölgesindeki istikrarsızlığın devam etmesinin Fransa’nın başarısızlığı olduğunu vurguladı.
Prof. Kahi, Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un önce Fransız güçlerinin Sahel bölgesinden çekildiğini ve yeni bir güç oluşturduğunu, ardından geri adım atarak, bunun bir yeniden konuşlandırma olduğunu, ancak daha sonra Bamako’yu Wagner şirketi ile sözleşme yapılması durumunda tekrar geri çekilmekle tehdit ettiği açıklamalarına ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. Bunun, Fransa'nın kararı konusunda kafa karışıklığı yaşadığının bir delili olduğunu söyledi. Macron, Bamako’yu kararından geri adım atmaya ikna etmek için Fransa Savunma Bakanı’nı Mali’ye göndermişti. Prof. Kahi’ye göre Fransa’nın Cezayir'le arasının bozulması ise ona Fransız savaş uçaklarının Sahel bölgesine geçiş güzergahının kapatılmasına mal oldu.
Fransa'nın Sahel bölgesindeki durumu düzeltmek için zamanla yarıştığını belirten Prof. Kahi, Cezayir'in kararının Fransa'ya çok pahalıya mal olacağının da altını çizdi. Prof. Kahi, gelecekte iki ülke arasında özellikle güvenlik alanında iş birliği olmayacağını, Cezayir'in Sahel bölgesindeki Fransız güçlerine yakıt ve gazyağı tedarik etmeyi bıraktığını ve bölgedeki hiçbir ülkenin de bu ihtiyaçları karşılayamadıklarını söyledi. Prof. Kahi, bölgenin geleceğiyle ilgili olarak da meselenin, elitlerin oyunun iplerini ne ölçüde ellerinde tutukları ve bu ipleri kendi lehlerine oynattıklarıyla ilgili olduğunu vurguladı.
Mali’nin Rusya'yı güvenilir bir ortak olarak nitelendirerek ondan rekor denecek kadar kısa bir süre içinde dört adet taarruz helikopteri aldığına dikkati çeken Prof. Kahi, müttefiki Rusya’nın Mali'ye, güvenliğini kontrol etmesine ve sınırlarını izlemesine yardımcı olacak güçlü silahlar temin edeceğini söyledi. Aynı şeyin Fransız tarafıyla mümkün olmadığına işaret eden Prof. Kahi, Cezayir'in Mali'nin güçlenmesi ve sınırlarını kontrolü altına almasından çıkarı olduğunu, bunu da ancak Rusya ile başarabileceğini kaydetti. Prof. Kahi’ye göre bunun nedeni ise Wagner. Kahi durumu, Wagner’in paralı askerleri, devrilmesi güç olan Bamako'daki siyasi otoriteyi korurken Malili güçlerin, terörist gruplarla mücadeleye daha fazla yönelebilmeleri olarak açıkladı. Sahel bölgesindeki durumun istikrara, güçlü yönetimlerin oluşmasına ve ardından yerel kalkınma süreçlerinin başlamasına doğru ilerleme kaydetmesini beklediğini belirten Prof. Kahi, Cezayir'in bölgedeki mayınların temizlenmesi için Fransa dışında Rusya, ABD ve Çin ile koordineli olarak çalıştığını da sözlerine ekledi.

Ölümler ve konuşlanma
Sahel bölgesi, Fransız güçleri, Mağrip el-Kaidesi, Büyük Sahra'daki DEAŞ, Batı Afrika'daki DEAŞ ve Boko Haram arasında doğrudan çatışmalar için açık bir alana dönüştü. Uluslararası Kızılhaç Komitesi’ne (ICRC) göre bu durum, kurbanların sayısında artışa ve bir milyondan fazla insanın başka bölgelere göç etmesine neden oldu.
Silahlı Çatışma Konum ve Etkinlik Veri Projesi (ACLED) verilerine göre 2020 yılının ilk yarısında, 4 bin 660'tan fazla kişi bu çatışmalarda yaşamını yitirdi. Bölge ülkelerindeki terör saldırılarının sayısı da son yıllarda önemli ölçüde arttı. Verilere göre 2016 yılında 90 olan terör saldırılarının sayısı 2017 yılında 194'e yükseldi. 2018 yılında ise bu sayı ikiye katlanarak 465 olurken 2019 yılında terör saldırılarında ölenlerin sayısı 4 bine ulaştı.
Veriler, Sahel ülkelerinde durumun terörizm nedeniyle yönetimleri yanı sıra vatandaşların da tehdit altında olduğuna işaret ediyor. Olaylar, uluslararası güçlerin de konum kazanmak için aktif bir şekilde hareket ettiklerini teyit ediyor. Peki, Fransızların geri çekilmesi veya asker sayısının azaltılması neye yol açar?

Sonuçlar
Fransa’nın Sahel bölgesindeki durgunluğunun farklı düzeylerde bir takım yansımaları oldu. Bunlardan en önemlisi Paris'in uluslararası arenadaki nüfuzunu artıran bir sahayı kaybetmesiydi. Şimdi bazı uluslararası ve bölgesel güçler, stratejik boşluğu doldurmak, bölge ülkelerinin kaynakları ve servetleri üzerinde daha fazla nüfuz, hakimiyet ve kontrol sağlamak için bölgeye yönelecektir.
Fransa’nın adımı, Sahel ülkeleri, komşuları ve Avrupa'ya yönelik güvenlik tehditlerini de artıracaktır. Özellikle terör örgütlerinin bölgede yayılmasına ve geniş bölgeleri kontrol etmesine karşı yapılacak terör operasyonları, yasa dışı göç dalgalarını da tetikleyecektir.
Askeri müdahalelerin maliyeti artacak
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Profesörü Abdulvahhab Hafiyan, Cezayir’in Fransa’ya hava sahasını kapatmasının, Fransa için özellikle Sahel ülkelerindeki askeri müdahalelerin lojistik ve uçuş maliyetlerini artırmanın yanı sıra bölgedeki kritik müdahaleleri ve özellikle Çad'daki üslere yapılan tedarikleri yavaşlatacağını belirtti. Maliyetlerdeki artışın, Fransız kamuoyunda Sahel bölgesindeki askeri müdahalelerin etkinliği hakkında soru işaretlerinin belirmesine neden olduğunu vurgulayan Prof. Hafiyan, bunun da Wagner aracılığıyla Rusya'nın bölgede var olmasının yolunu açtığını söyledi.

Kararın sınırlılığı
Fransa Genelkurmay Başkanlığı Sözcüsü Albay Pascal Ianni yaptığı açıklamada, Cezayir’in hava sahasını kapatma kararının Mali'deki radikal gruplara karşı verilen mücadelede Paris’in askeri desteğinin akışı üzerinde sınırlı bir etkisi olduğunu kabul etti. Albay Ianni, bu yüzden Fransız askeri uçaklarının uçuş planlarını yeniden düzenlemek zorunda kalacaklarını söyledi. Ancak Ianni bu durumu, Fransa'nın Sahel bölgesinde yürüttüğü ‘istihbarat operasyonlarını veya misyonlarını etkilemeyeceğini’ vurguladı. Albay Ianni ayrıca genellikle insansız hava araçlarıyla (İHA) gerçekleştirilen Sahel bölgesindeki Fransız keşif uçuşları için İHA’ların Nijer'in başkenti Niamey'deki hava üssünün kullanıldığını ve Cezayir hava sahasını kullanmadıkları için bundan etkilenmeyeceklerini kaydetti.



Riyad, Arap ve uluslararası toplantılarda Suriye'nin ilk temsilinin başlangıç noktası oldu

TT

Riyad, Arap ve uluslararası toplantılarda Suriye'nin ilk temsilinin başlangıç noktası oldu

Riyad, Arap ve uluslararası toplantılarda Suriye'nin ilk temsilinin başlangıç noktası oldu

Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden bir ay sonra mevcut durumu ve ülkeyi insani ve siyasi açıdan desteklemenin yollarını görüşmek üzere Riyad'da düzenlenen yeni Suriye toplantıları önde gelen Arap ve uluslararası katılımla başladı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan başkanlığındaki Arap dışişleri bakanları, toplantılarına, Arap Birliği Genel Sekreteri ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Genel Sekreteri'nin huzurunda başladı. Toplantıya Mısır, Suriye, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Ürdün, Umman, Lübnan ve Bahreyn dışişleri bakanları katılıyor.

fvdrbgtny
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı,  yeni Suriye yönetiminin Dışişleri Bakanı ile görüştü (Reuters)

Toplantı sonrasında aralarında Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi ve Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi'nin de bulunduğu Batılı dışişleri bakanları Arap bakanlara katılacak.

Baerbock: Yeni bir umut ancak durum çok değişken

Basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, “Yeni bir umut var (...) Tüm Suriye halkı adına adil bir siyasi diyalog ve yeniden inşa süreci için güçlerimizi ne kadar çok birleştirirsek, Suriye halkı için başarı şansımız o kadar artar. Bu süreç Suriyelilerin kendileri tarafından yönetilmeli. Bugün burada bulunan ülkelerin birleşik desteği bu sürece yardımcı olacaktır” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat'ın sorusu üzerine Baerbock şunları söyledi: “Suriye’deki durum çok değişken. Bunu son günlerde patlak veren yeni şiddet olaylarında gördük.”

xu76
Almanya Dışişleri Bakanı Annalana Baerbock, Riyad'da Suriye konulu bakanlar toplantısı öncesinde basına konuştu. (Reuters)

Kilit oyuncuların Riyad'da bulunmasının Ortadoğu ve Suriye için barışçıl süreçler bulmayı amaçladığını vurgulayan Baerbock, “Bu çok önemli” dedi.

İngiliz iyimserliği

İngiltere, Arap liderliğindeki Riyad toplantılarının, Esed rejimini Suriye halkına karşı işlediği savaş suçlarından sorumlu tutacak mekanizmalar da dâhil olmak üzere, uluslararası toplumun Suriye geçici makamlarını desteklemek için atabileceği bir sonraki adımlara odaklanacağını söyledi.

İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy ülkesinin Suriye halkına bağlı olduğunu ve Suriye liderliğinde kapsayıcı ve mezhepçi olmayan bir hükümete yol açacak siyasi geçişe tam destek verdiğini vurguladı.

Lammy yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Birleşik Krallık, geçici yetkililerle yaptığı ilk görüşmelerde kapsayıcı yönetim, insani yardımın kolaylaştırılması, kimyasal silahlar konusunda iş birliği yapılması ve DEAŞ'ın Birleşik Krallık'ın ulusal güvenliğine yönelik oluşturduğu tehdidin ele alınması konularında harekete geçilmesi gerektiği hususunda son derece netti.”

Lammy sözlerini şöyle sürdürdü: “Uluslararası toplum, demokratik bir gelecek ve çeşitliliğe sahip modern bir ülke inşa eden Suriye halkını desteklemek üzere birleşmeli. Biz de sivillerin korunması, yardıma erişim ve Suriye'de güvenliğin sağlanması için bölgedeki ve ötesindeki kilit ortaklarımızla birlik içindeyiz. Suriyeliler parlak ve müreffeh bir geleceği hak ediyor. Biz de bugün bunu desteklemek için buradayız.”

İngiltere Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre İngiliz Dışişleri Bakanı, Suudi Arabistan ziyareti sırasında Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve bir dizi Arap ve Avrupalı dışişleri bakanı ile görüşecek.

Suriye'nin Suudi Arabistan Büyükelçisi Eymen Susan, Şarku’l Avsat'a daha önce yaptığı açıklamalarda, ‘Suudi Arabistan'ın Suriye'nin içinde bulunduğu aşamayı aşmasına destek olabilecek bölgesel ve uluslararası ağırlığa ve muazzam bir potansiyele sahip olduğunu’ vurgulamış ve ‘her zaman olduğu gibi Suriye'yi yalnız bırakmayacağını ve doğal konumuna geri dönmesi için her şeyi yapacağını’ belirtmişti.

Susan, “Suudi Arabistan'ın bugün İki Kutsal Caminin Hizmetkârı'nın rehberliğinde, Veliaht Prens ve Başbakan'ın takibinde yaptığı şey bize hiç de yabancı değil. Suudi Arabistan, krizin başladığı 2011 yılından bu yana Suriyelilere yardım elini uzattı ve Suriye'nin tüm bölgelerine yardım göndermekte hiçbir sorun yaşamadı. Ancak eski rejim bu yardımları dilediği gibi kontrol etmek için halka ulaşmasını engelledi” ifadelerini kullandı.

Birkaç gün önce Suudi Arabistan, çeşitli krizler ve sıkıntılar yaşayan kardeş ve dost ülkelere devam eden desteğinin bir parçası olarak, Suriye halkının içinde bulunduğu zor koşulların etkilerini hafifletmek amacıyla Şam'a kara ve hava yoluyla gıda, barınma ve tıbbi malzeme taşıyan insani yardım göndermişti.

Riyad, bu yardımın ‘belirli bir üst sınırının olmadığını’, yardım köprüsünün, Suudi liderliğinin insanların acılarını hafifletme direktifleri doğrultusunda, insani durumu istikrara kavuşturarak sahadaki hedeflerine ulaşana kadar açık kalacağını vurguladı.

Riyad toplantısı, aralık ayı ortasında Ürdün'ün Akabe kentinin ev sahipliğinde düzenlenen ve Suriye Bakanlar Temas Komitesi'nin Suriye halkının yanında olduğunu ve vatanlarını güvenlik, istikrar, egemenlik ve birliğini koruyan temeller üzerinde yeniden inşa etme ve halkının kendi topraklarında güvenli, özgür, istikrarlı ve onurlu bir yaşam sürme haklarını karşılama yönündeki bu tarihi aşamada onlara her türlü yardım ve desteği sağlayacağını yinelediği toplantının ardından gerçekleşti.