Arılar, koloniyi beslenme alanlarına çekmek için etkileyici danslar yapıyor

Bilim adamları arıların çıkardıkları titreşimlerinin sırrını çözmeye çalışıyor (AFP)
Bilim adamları arıların çıkardıkları titreşimlerinin sırrını çözmeye çalışıyor (AFP)
TT

Arılar, koloniyi beslenme alanlarına çekmek için etkileyici danslar yapıyor

Bilim adamları arıların çıkardıkları titreşimlerinin sırrını çözmeye çalışıyor (AFP)
Bilim adamları arıların çıkardıkları titreşimlerinin sırrını çözmeye çalışıyor (AFP)

Bal arılarının birbirleriyle iletişim kurmak istediklerinde bazı çeşitli dans figürleri yaptıkları araştırmacılar tarafından biliniyordu.
Ancak bilim adamları, arıların nektarı nerede bulabileceklerini kolonilerinin geri kalanına haber vermek için yaptıkları karmaşık dansların sırrını çözdüler. İngiliz Daily Mail gazetesindeki habere göre bu sırrı çözen araştırmacılar kırsal alanlarda yaşayan arıların yiyecek toplamak için kentsel alanlardakilere göre yüzde 50 daha fazla uçtuğunu buldular. Bu titreşimli dans, arılar tarafından çiçeklerin yerini bildirmek için kullanılıyor. Bir arı iyi bir çiçek nektarı kaynağı bulduğunda, kovana geri döner ve diğer arılara nerede yiyecek bulabileceklerini haber vermek için petek üzerinde sekiz çizdiği bir dans figürü yapıyor. Dansı gören diğer arılar, bu dansın merkezi hareketlerinin süresine bağlı olarak ne kadar uzağa uçacaklarını biliyorlar. Açı ise onlara hangi yöne gideceklerini gösteriyor.
Çalışmada, Londra ve çevresindeki kırsal bölgedeki 20 bal arısı kolonisinden 2 bin 800'den fazla dans hareketi analiz edildi. Royal Holloway Üniversitesi ve Virginia Tech'teki araştırmacılar, kentsel alanlardaki arıların ortalama yiyecek arama mesafesinin bin 614 ft (492 m) olduğunu hesaplarken, tarım alanlarındaki arılar için bu mesafenin 743 metre olduğunu hesapladılar.
Bununla birlikte araştırmacılar kentsel ve kırsal arılar tarafından toplanan şeker miktarında da önemli bir fark bulamadılar. Bu da kırsal alanlardaki daha uzun yiyecek arama mesafelerinin, nektar açısından zengin kaynaklar tarafından yönlendirilmediğini gösteriyor. Hatta bunun yerine, kısmen şehir bahçıvanlarının çalışmaları, kentsel alanlardaki bal arılarına sürekli olarak daha fazla yiyecek bulma imkanı sağladı. Royal Holloway Üniversitesi'nden çalışmanın yazarı Profesör Elli Leadbeater konuyla ilgili şunları söyledi: “Bulgularımız, şehirlerin çeşitli, bol ve güvenilir besin kaynakları sağlayan bahçeleri ile sosyal arılar için sıcak noktalar olduğu fikrini desteklemektedir. Tarımsal alanlardaysa, bal arılarının yiyecek bulması muhtemelen daha zordur. Bu yüzden kovana yeterince nektar getirmek için daha uzağa gitmeleri gerekiyor."
Araştırmacılar, kentsel bölgelerin yüzölçümlerinin toplam arazi örtüsünün küçük bir yüzdesini oluşturmasının, yoğun tarımın hakim olduğu bir arazide arı popülasyonlarını desteklemek için yeterli olma ihtimalinin düşük olduğu konusunda uyarıyorlar.



Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
TT

Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)

Dünya'ya beklenmedik kadar yakın bir mesafede devasa bir gaz bulutu keşfedildi. Moleküler gaz bulutu, bilim insanlarına yıldız oluşum sürecini incelemeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Moleküler bulutlar içindeki toz ve gaz kümeleri çökerek yıldızları meydana getiriyor. Hidrojen ve karbonmonoksit molekülleri içeren bu bulutları, yıldız oluşturmalarından önce görmek zorlu bir iş.

Bilim insanları moleküler hidrojen gazı neredeyse görünmez olduğu için bu bulutları ararken karbonmonoksite odaklanıyor. Ancak karbonmonoksit miktarı azsa bulut kolayca gözden kaçabiliyor.

Araştırmacılar yeni keşfedilen moleküler gaz bulutunun bugüne kadar saptanmamasını da buna bağlıyor.

Bulguları hakemli dergi Nature Astronomy'de dün (28 Nisan) yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, bulutu daha önce hiç kullanılmamış bir yöntemle tespit etti. Araştırmacılar, buluttaki hidrojenin yaydığı ultraviyole ışık sayesinde keşfi yaptı.

Güney Kore'nin STSAT-1 uydusunun verilerini inceleyen araştırmacılar, hidrojenin doğal olarak yaydığı uzak ultraviyole ışığı fark etti. Normalde bu spektrumdaki ışığı yakalamak epey zor ancak uydunun spektrografı, bunu analiz edilebilecek dalga boylarına ayırmayı başardı. 

Rutgers Üniversitesi'nden çalışmaya liderlik eden Blakesley Burkhart, "Bu, moleküler hidrojenin uzak ultraviyole emisyonunu doğrudan bularak keşfedilen ilk moleküler bulut. Bu bulut, kelimenin tam anlamıyla karanlıkta parıldıyor" diyor.

Yunan mitolojisindeki şafak tanrıçası Eos'un adı verilen gaz bulutu Dünya'dan sadece 300 ışık yılı uzakta. Yaklaşık 3 katrilyon kilometrelik bu mesafe insan ölçeğinde muazzam bir büyüklüğe denk düşse de galaktik ölçekte çok yakın kabul ediliyor. Dünya'ya en yakın yıldız oluşum bölgesi olan Orion Bulutsusu yaklaşık 1300 ışık yılı uzakta. 

Hilale benzeyen bulutun kütlesi Güneş'in kütlesinin yaklaşık 3 bin 400 katı ve yaklaşık 40 Ay çapına (140 bin kilometre) sahip. 

Makalenin yazarlarından Thomas Haworth "Bu şey adeta kozmik arka bahçemizde ve biz onu kaçırdık" diyor.

Güneş Sistemi'nin yakın çevresini ifade eden Yerel Kabarcık'ta yer alan Eos, bugüne kadar bulunan en yakın moleküler bulut. 

Bilim insanları bu sayede yıldız ve yıldız sistemlerinin nasıl oluştuğunu çok daha iyi anlayabilecekleri bir imkana sahip. 

Burkhart, "Teleskoplarımızla baktığımızda, oluşum aşamasındaki tüm yıldız sistemlerini görebiliyoruz ancak bunun nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak bilmiyoruz" diyerek ekliyor: 

Eos'u keşfetmemiz heyecan verici çünkü artık moleküler bulutların nasıl oluştuğunu ve ayrıştığını, bir galaksinin yıldızlararası gaz ve tozu yıldızlara ve gezegenlere nasıl dönüştürdüğünü doğrudan ölçebiliyoruz.

Araştırmacılar ayrıca yeni yöntemi kullanarak yakınlarda gizlenen başka moleküler bulutları da keşfetmeyi umuyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Thavisha Dharmawardena "Bu teknik yıldızlararası ortam hakkında bildiklerimizi baştan yazabilir, galaksideki gizli bulutları ortaya çıkarabilir ve hatta kozmik şafağın algılanabilen en uzak sınırlarına kadar ulaşabilir" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe, Space.com, CNN, Nature Astronomy