İran’ın ‘arka bahçesi’ olarak gördüğü Azerbaycan’a ilişkin endişeleri artıyor

Tahran ve Bakü, kendi sınırlarında askeri geçit töreni düzenlediler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’in fotoğrafları, Ermenistan ile yaşanan savaşın ardından, 2020’de Ankara’daki belediye binasına asıldı. (AFP)
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’in fotoğrafları, Ermenistan ile yaşanan savaşın ardından, 2020’de Ankara’daki belediye binasına asıldı. (AFP)
TT

İran’ın ‘arka bahçesi’ olarak gördüğü Azerbaycan’a ilişkin endişeleri artıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’in fotoğrafları, Ermenistan ile yaşanan savaşın ardından, 2020’de Ankara’daki belediye binasına asıldı. (AFP)
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’in fotoğrafları, Ermenistan ile yaşanan savaşın ardından, 2020’de Ankara’daki belediye binasına asıldı. (AFP)

Suleyman el-Vadii
Yayılmacı Humeyni ideolojisi ve İran’la olan ilişkisinde direnen Azerbaycan, söz konusu atmosferi çevreleyen dini çelişkiler, stratejik paradokslar ve İran dış politikasının gerçekliği hakkında ortaya koyduğu koşullar nedeniyle siyasi ilgi odağı haline geldi. Peki, bu odak çıkar pragmatizmi mi yoksa dini bir ideoloji mi?
Şii nüfus yapısına sahip olan Azerbaycan, İran’ın dış çıkarları ölçeğinde aynı ilgiyi görmüyor. Aksine kendisini tüm İslam ülkelerinde Şiilere ve Müslümanlar adına bir savaşçı olarak gören Humeyni ideolojisi ve İran Velayet-i Fakihi, dini ve siyasi devrimcilik ilkeleriyle ilgili iddiaları karşısında teori ve pratik arasında tutarlılık bulma konusunda yandaşlarından önce rakipleri karşısında başarısız oldu. Azerbaycan ile ilişkilerin başarısız olmasının nedeni İran’ın, birçok kez pragmatik çıkarlara göre Şii Müslüman Azerbaycan tarafı karşısında Ermeni Hıristiyan tarafına destek vermesi.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre iki taraf arasındaki ortak sınırların eteklerindeki askeri gerginlikler şiddetlendi. Tehdit ve suçlama sesleri yükseldi. Her iki tarafın iç içe geçmiş düşüncelerini, mevcut bölgesel ve uluslararası gelişmeler açısından geçmiş olayları çeşitli bağlamlarda okumak mümkün.

İran endişeleri ve korkuları
İran, adımlarına hız verdi ve ve Azerbaycan ile sınır şeridinde askeri bir manevra başlattı. Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın bu iddiaları reddetmesine rağmen İran, bu adımını Azerbaycan’ın İsrail ile iş birliğine bağladı. Durum, İran’ın bölgesel güçlerin yardımıyla uluslararası taraflardan askeri saldırılarla karşılaşmasına karşı önlem alması bağlamında okunabilir. Özellikle de kuzeybatıda askeri yeteneklerini göstermesi; teröristleri kovuşturma ve İranlı Kürt muhalefet partilerinin karargahlarını bombalama gerekçesiyle Irak Kürdistanı’na yönelik saldırılarla çakışıyor. Bu partiler, İran’a karşı düşmanca faaliyetlerde bulunmadılar. Nihayetinde Erbil Havalimanı’na ve Kürdistan Bölgesi’ndeki uluslararası güçlerin karargahlarına yönelik saldırıları artıranlar, İran’a bağlı Iraklı milislerdi. Tüm göstergeler, İran’ın kendi hegemonyasını dayatmaya çalıştığını ve ister Azerbaycan ister Irak Kürdistanı olsun herhangi bir taraftan olası güvenlik ihlaliyle karşı karşıya kalması halinde yanıt verme yeteneğini kanıtlamaya çalıştığını gösteriyor.
İran, yeterince iç soruna sahip. Ancak eşit temelde, yeni bölgesel koşullardaki ardışık değişiklikler sonucunda bölgesel kazanımlar elde etmek için iç cepheyi birleştirmeyi amaçlayan bariz dış uygulamalara yöneliyor. Sağlık ve yaşam sorunları hakkında belgeler topluyor. ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi, Türkiye’nin Azerbaycan ve Pakistan ile yürüttüğü askeri manevralar ve Ankara’nın Körfez ülkeleri ve Mısır ile yakınlaşması gibi kendisini çevreleyen gelişmelere karşı tetikte. Aynı şekilde Devrim Muhafızları liderlerinin de ifade ettiği gibi diplomasi, sağlam bir askeri güçle birleştirilmedikçe başarısızlığa mahkum durumda. Bu yüzden İran, güç ve tehdit dilini kullanıyor. Bölgedeki muhalif güçlerin dikkatini, gelecek bölgesel gelişmelerde siyasi nüfuz kazanmayı ve bunların yarattığı boşluktan yararlanmayı sağlamak için varlığa ve yeteneklere sahip askeri bir rakip olduğuna çekmek istiyor. Aynı zamanda özellikle de altı dünya gücü olan ‘Rusya, Çin, Almanya, Fransa, İngiltere ve ABD’ ile nükleer müzakerelerini tamamlamak üzereyken, uluslararası düzeyde büyük güçler olarak bölgesel konumunu teyit etmeyi amaçlıyor.

Bölgesel çatışma arenası
Azerbaycan, Suriye’de ve Irak’ın Sincar ilçesindeki çatışmaları dışında, Türkiye ve İran arasındaki bölgesel çatışmaların en önemli arenalarından biri konumunda. Geçen yıl Dağlık Karabağ bölgesinde yaşanan ‘Azerbaycan-Ermenistan’ krizinin sonuçları, İran’ın Ermenistan ile olan pasifist stratejik çıkarları için bir gerileme oluşturdu. Azerbaycan, (özellikle Türkiye’nin karşılıklı olarak tatmin edici bir çözümün empoze edilmesinde kilit bir oyuncu olmasını sağlayan insansız hava araçları ve ileri askeri teknolojiler olmak üzere) Ankara’dan aldığı askeri destek sayesinde bölgenin geniş topraklarını kontrol etmeyi başardı. Türkiye, kendisi ile Azerbaycan arasında imzalanan anlaşma uyarınca Rusya’nın çizdiği temas hattındaki güvenlik güçlerine katılırken Moskova’nın Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaptığı anlaşma, Rus kuvvetlerinin iki taraf arasındaki temas hatlarında güvenliği garanti etmesi şartıyla savaşın durdurulmasını gerektiriyordu.
İran’ın en büyük sorunu, kendisine tamamen komşu olan Azerbaycan topraklarındaki Türk kuvvetlerinin mevcudiyetinde ortaya çıkıyor. Belki de son zamanlarda yaptığı askeri manevralarla Dağlık Karabağ krizinin sonucundan duyduğu memnuniyetsizliği ve bölgedeki güç dengelerini düzeltmeye yönelik diplomatik ve siyasi kararlılığını ifade etme niyetindeydi. Ancak Azerbaycan, İran’ın uzlaşmazlığını caydırmak için dış güçlerle silahlanmış bir ülke konumunda. Azerbaycan Cumhurbaşkanı, İran’daki siyasi mevkidaşlarını bölgesel güçlerin katılımıyla tehdit etti. Bu durum, İran sınırında Azerbaycan- Türkiye ortak tatbikatlarının düzenleneceğinin ilanı anlamına geliyordu. Bu, İran’ın stratejik planlarını bir elekten geçirmeye ve mevcut durumdan memnun olmaya zorluyor. Seçenekleri arasında kendi hesapları ve komplikasyonları olan bir savaş başlatarak bir uyum yolu izlemek olsa bile İran’ın elde etmeyi amaçladığı kazanımlarla sahaya çıkmaması muhtemel.

Bölgedeki enerji politikaları ve kilit oyuncuların rolleri
Türkiye- İran hattına ilişkin analizlerde Azerbaycan’daki enerji ve ticaret hatlarına değinmemek mümkün değil. Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde geniş toprakları ele geçirmesi, denklemi kendi lehine değiştirdi. Öyle ki ilk olarak İran ile Ermenistan arasındaki kara ulaşım hatları üzerinde yolu kesmesine ve ikincisi de onu ve Güney Kafkasya’yı doğrudan Türk topraklarına bağlamasına olanak tanıdı. Son olarak ise Azerbaycan, Ermenistan’a giden ve Azerbaycan kontrolüne giren topraklardan geçen İran akaryakıt tankerlerine katı gümrük tarifeleri uyguladı. Bu, İran’ın Azerbaycan’a karşı öfkesinin kıvılcımını ateşledi.
Uzun vadede bundan daha kötüsü, enerji politikaları alanında Türkiye ve Azerbaycan’ın iş birliğiydi. Buna örnek olarak, Azerbaycan’dan Gürcistan ve Türkiye üzerinden dünyanın geri kalanına petrol ihraç eden ‘Bakü-Tiflis-Ceyhan’ enerji boru hattı gösterilebilir. Türkiye, Rus doğalgazına ve İran petrolüne olan bağımlılığını azaltmak için hedefini Azerbaycan’da buldu. Azerbaycan ile ilişkiler, aynı zamanda Türkiye’nin Orta Asya ülkelerinin ve Hazar Denizi’nin zenginliğini artırmaya çalıştığı bir kapı görevi görüyor.
Azerbaycan- Türkiye ilişkisi derinleşirken, özellikle enerji alanında Batı dünyasının bu ilişki sonucunda elde edilen enerji kazanımlarından faydalanabilmesi ve Rus doğal gazına olan bağımlılığını azaltabilmesi için ABD- Batı desteği alındı. Rusya, Türkiye- Azerbaycan ilişkisine dair hesaplamalardan etkilenen uluslararası bir oyuncu olarak, Ankara’nın hamlelerinin farkında. Ayrıca Azerbaycan, İran ve hatta Orta Asya ülkeleri olsun, Avrupa enerji piyasalarında ve bölgedeki ihracatçı ülkeler düzeyinde siyasi etkisini garanti eden karşı politikalar uyguluyor.
Genel olarak İran, son birkaç yıldır Güney Kafkasya ile siyasi çekişmesinde önemli başarılar elde etmedi. Aksine bölgesel rakibi Türkiye, Azerbaycan ile askeri ve ekonomik olarak ilişkilerini güçlendirdiği için onu aşamalı olarak geride bırakmış olabilir. Azerbaycan’ın doğal zenginliği, Avrupa ve Batı enerji piyasaları için geniş perspektifler açtı. İran- Ermenistan iş birliği, İran ideolojisi ile çelişkisi ve medya platformlarının propagandası nedeniyle şüphe ve derogasyona konu oluyor. Ayrıca Ermenistan liderliğinin Batı eksenine meyilli olması göz önüne alındığında Rusya’nın Karabağ Savaşı nedeniyle Azerbaycan ile yaşadığı çatışmada Ermenistan’ı askeri olarak desteklemekteki isteksizliği, meseleyi daha da karmaşık hale getirdi. Unutmamak gerekir ki Rusya’nın hesapları, özellikle enerji alanında küresel tüketim pazarlarına yönelik Rusya- İran rekabeti nedeniyle İran- Ermenistan ekseni ile uyumlu olma eğiliminde değil.
 
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.



Mücteba Hamaney gerçekten babasının yerine mi hazırlanıyor?

Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
TT

Mücteba Hamaney gerçekten babasının yerine mi hazırlanıyor?

Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölümüyle birlikte ülkenin yönetimine dair sorular ortaya atılırken en çok zikredilen isimlerden biri de Yüce Lider'in oğlu Mücteba Hamaney oldu. 

Hiçbir resmi rolü bulunmasa da ülkenin en etkili figürlerinden biri gibi görülen Hamaney, pek çok İranlı için gizemini koruyor. Zira kendisi ne kamuoyunda sıklıkla görülüyor ne de konuşma yapıyor. 

ABD'nin Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, 85 yaşındaki Ayetullah Ali Hamaney'in 54 yaşındaki oğlunu mercek altına aldı.

Mücteba Hamaney'in, kendi kişisel gücü olmadığı ve itaatkar bir tavır gösterdiği söylenen Reisi'nin döneminde istihbarat ve güvenlik yapılarındaki nüfuzunu artırdığını bildirdi. 

İran Yüce Liderliği için Reisi'nin hazırlandığının düşünüldüğü ancak helikopterin düşmesiyle birlikte bu konudaki soru işaretlerinin arttığı aktarıldı. 

WSJ'nin konuştuğu uzmanlara göre Mücteba Hamaney'in, babasının yerine geçme ihtimali düşük ve spot ışıklarının altından kaçınarak daha da güç kazanması bekleniyor.

Alman Uluslararası Politika ve Güvenlik Politikaları Enstitüsü'nde çalışan İran uzmanı Hamidreza Azizi şöyle düşünüyor:

Son 20 yıldır işler, Mücteba ve etrafındaki şebekenin kontrolünde. Şimdi Hamaney için asıl mesele, Reisi'yle aynı özelliklere sahip birini bulmak. Böylece Mücteba toplumun gözünün önünde olmadan gücünü koruyup artırabilir.

Mücteba Hamaney'in haziran sonunda düzenlenmesi planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de önemli bir rol oynaması bekleniyor. 

İran'ın geçici cumhurbaşkanı Muhammed Muhbir'in de Mücteba Hamaney'e sadık bir isim olduğuna işaret ediliyor. 68 yaşındaki Muhbir seçimlere kadar tüm meselelerde belirleyici olacak üç kişilik bir konseyin parçası.

Yüce Lider'e bağlı, milyar dolarlık yatırım fonu Setad'ın başkanlığını neredeyse 15 yıl boyunca yürüttü. 

Haberde 1969'da Meşhad'da doğan Mücteba Hamaney'in geçmişine de değinildi. Yüce Lider'in sitesine göre, Şah Rıza Pehlevi döneminde evlerine düzenlenen baskınlardan birinde babasının dövüldüğünü gördü. 

1979'de devrimden sonra Tahran'a taşınan ailenin babası hızla yükselirken oğlu da 1980-1988'de Irak'la yürütülen savaşta cepheye gitti. 

Daha sonra Devrim Muhafızları'nda önemli görevlere gelecek kişilerle burada tanışan Mücteba'nın nüfuzu özellikle 2000'lerin ortalarında geniş çaplı olarak konuşulmaya başladı. 

Değişimciler, 2005 ve 2009'da Mahmud Ahmedinecad'ın kendilerine karşı kazandığı zaferlerin Mücteba Hamaney tarafından ayarlandığını öne sürdü.

ABD, 2019'da Devrim Muhafızları ve Besic milisleriyle "babasının istikrarı bozan bölgesel hırslarını ve ülke içindeki baskıya dair hedeflerini ilerletmeye" çalıştığı gerekçesiyle onu yaptırım listesine aldı. 

2022'de Mehsa Emini'nin gözaltında ölmesinin ardından ülke çapında patlak veren gösterilerde nefret objesi oldu. Ev hapsinde tutulan eski cumhurbaşkanı adayı Mir Hüseyin Musevi, Yüce Lider'e seslenerek o pozisyona oğlunu hazırladığı haberlerini yalanlamasını istedi. Ancak yanıt gelmedi. 

Ali Hamaney hakkında kitap yazan ABD ve İran yurttaşı Mehdi Khalaji bütün bunlara rağmen söylentilere karşı çıkıyor:

Mücteba'nın yeni Yüce Lider olma arzusuna dair fikirler tamamıyla bir mit. Tarihsel deneyime dayanarak Hamaney'in ne kendi oğlunu ne de başkasını işaret edeceğini sanmıyorum.

İslam Cumhuriyeti'ni kuran Ruhullah Humeyni ve yerine geçen Ali Hamaney'in Yüce Liderlik pozisyonunun babadan oğula geçmesine karşı çıkmasını İslam'a aykırı görmesi de Khalaji'nin tahminlerini güçlendiriyor. 

Mücteba Hamaney'in yönetim deneyimi ve dini yeterliliği de bu göreve uygun görülmüyor.

Tennessee Üniversitesi'nden Saeid Golkar şöyle diyor:

Önemli kararların alındığı yerlerde onlarca yıldır tecrübe edinen Mücteba Hamaney'in rejimdeki bağlantıları eşsiz. Ancak onun atanması monarşiyi geri getirerek Hamaney'in mirasını lekeler.

Bazı uzmanlar da Ahmed Humeyni'nin Mücteba Hamaney'den de güçlü görüldüğünü ancak babasının 1989'da ölmesiyle birlikte işlerin değiştiğini bildiriyor. Hamaney ve dönemin cumhurbaşkanı Ekber Haşimi Rafsancani'yle sorunlar yaşayan Ahmed Humeyni, 1995'te henüz 45 yaşındayken hayatını yitirmişti. Kalp krizinin ölüme neden olduğu bildirilmişti.

Independent Türkçe, WSJ, BBC Türkçe