Irak’ta seçimler sonrasında yaşanan ‘siyasi deprem’ koalisyon haritasını tersyüz etti

Senaryolar arasında Barzani-Sadr-Halbusi koalisyonunun kurulması da var.

Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih (Arşiv)
Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih (Arşiv)
TT

Irak’ta seçimler sonrasında yaşanan ‘siyasi deprem’ koalisyon haritasını tersyüz etti

Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih (Arşiv)
Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih (Arşiv)

Irak’ta düzenlenen seçimlerin ardından tartışmalar hız kazandı. Iraklı üst düzey bir siyasetçi, erken seçimlerin sonuçları bakımından ülkede yaşananları ‘siyasi deprem’ olarak niteledi. İsminin açıklanmasını istemeyen siyasetçi değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
“Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi’nin sorumlukla yürüttüğü çabaları takdir ediyorum. Zira bu çabalar seçimlerin en iyi biçimde düzenlenmesini sağladı. Gözle görülür bir ihlal gözlemlenmedi. Ayrıca Kazımi, tüm şüphelere rağmen seçimleri zamanında düzenleme konusunda kendine verdiği sözü tuttu.”
Cumhurbaşkanı Berhem Salih’in Meclis’in ‘en büyük bloğunun’ sunduğu aday Esad el-İdani de dahil olmak üzere tüm adayları reddederek hükümeti kurma görevini Kazımi’ye verdiğini anımsatan Iraklı siyasetçi, Salih ve Kazımi’nin dış politika da dahil olmak üzere çeşitli alanlarda başarı kaydettiklerini ve 2003’ten bu yana seçim gereksinimlerini en etkin şekilde karşıladıklarını söylediği açıklamasını şöyle sürdürdü:
 “Ortaya çıkan seçim sonuçları tümüyle sürpriz değildi. Nitekim Sadr Hareketi 100 veya bu sayıya yakın sandalye alacağını söylüyordu. Siyasilerin dile getirdiği şüphelerin boyutu göz önüne alınınca Sadr Hareketi’nin ulaştığı rekor sonuç büyük bir sürpriz oldu. Sadece koalisyon haritalarını değil, tüm haritaları başlangıç noktasına döndürdü.”
Seçimlere katılım oranının Sadr Hareketi dışındaki hakim siyasi elitlere darbe niteliğinde olduğunu belirten Iraklı siyasetçi açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı:
“Bu büyük ölçüde bekleniyordu. Büyük siyasi liderler -bazılarının babaları bu rejimin kurucuları arasında yer alıyor- 2003 sonrası kurulan düzenin başarısız olduğunu itiraf ettiler. Bu durum, seçimlere katılım çağrılarına rağmen insanları çeşitli oranlarda siyasi elitleri cezalandırmaya sevk etti.”
Kesin olmayan seçim sonuçlarına göre Şii din adamı Mukteda es-Sadr’ın liderliğindeki Sadr Hareketi seçimden ezici bir zaferle ayrılırken buna karşılık rakibi Şii siyasi partiler ve oluşumlar yenilgiye uğradılar. Sadr Hareketi, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Meclis Başkanlığı makamlarına aday gösterilecek isimler de dahil olmak üzere önümüzdeki süreçte siyaseti dizayn edecek güce kavuştu.

Iraklı siyasetçi duru ilişkin şunları söyledi:
“80 sandalye alan Sadr Hareketi’nin Şiiler arasında en fazla sandalye sayısına ulaştı. Eski Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi de Sünniler arasında en fazla sandalyeyi aldı. Kürtler arasında en fazla sandalyeye ulaşan da Mesud Barzani’nin liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi oldu. Dolayısıyla biz şu an başbakanın kim olacağını belirleyecek meclisin en büyük bloğu ile karşı karşıya olabiliriz. Cumhurbaşkanlığı ve Meclis Başkanlığı koltuklarının sahipleri de buna göre belirlenir.”
Cumhurbaşkanlığı adayı noktasında Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) arasında ihtilaf olmasına rağmen Barzani’nin Sadr’ın başbakanlık için göstereceği adayı desteklemesi halinde, Sadr da Barzani’nin Cumhurbaşkanı adayını destekleyebilir. Aynı durum Takaddum (İlerleyiş) Partisi lideri Muhammed el-Halbusi için de geçerli. Nitekim Halbusi de Sünni nüfusun ağırlıkta olduğu, Irak’ın batı bölgelerindeki rakibi Hamis el-Hancer liderliğindeki Azim Koalisyonu’na karşı büyük bir başarı kaydetti. Halbusi, ikinci dönem Meclis Başkanlığı koltuğuna oturma şartıyla Sadr’ın başbakan adayını destekleyebilir.
Diğer yandan Fetih Koalisyonu, Kanun Devleti Koalisyonu ve KYB gibi diğer parti ve oluşumlar ise Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı ve Meclis Başkanlığı adaylarının belirlenmesinde kilit rol üstlenecek olan meclisteki en büyük bloğu oluşturmak için muhtemelen kendi aralarında koalisyon kurma yoluna gidecektir. Ancak bu gruplar arasındaki ihtilaflar ve hiçbir tarafın muhalefete geçme fikrine sıcak bakmaması sebebiyle önümüzdeki süreç, daha çok krize tanıklık edecek.



Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
TT

Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)

Lübnan'da Hizbullah'ın çağrı cihazlarının ardından telsiz, radyo ve güneş enerjisi panellerinin patlatılmasıyla bölge topyekun savaşa doğru sürükleniyor. 

17 Eylül'de Hizbullah'ın kullandığı çağrı cihazlarında eş zamanlı patlamalar yaşanmış, ikisi çocuk 12 kişi hayatını kaybetmiş, 2 bin 800 kişi de yaralanmıştı. 

Dün de ülkedeki telsiz, radyo ve güneş enerji sistemlerinde patlama gerçekleşti. En az 20 kişinin öldüğü, 450'den fazla kişinin de yaralandığı bildiriliyor. Lübnanlı yetkililer, olaydan İsrail'i sorumlu tutarken Tel Aviv'den henüz açıklama gelmedi.

Diğer yandan saldırıyla ilgili bilgiye sahip olan fakat adlarının gizli tutulmasını isteyen kaynaklar, Amerikan gazetesi New York Times'a (NYT) operasyonun ardında İsrail'in olduğunu doğruluyor. 

Mossad'ın BAC Consulting adlı bir paravan şirket kurduğu ve çağrı cihazlarını bubi tuzağına dönüştürerek Lübnan'a soktuğu iddia ediliyor. Macaristan merkezli bu paravan şirket, kağıt üstünde Tayvanlı Gold Apollo firması adına çağrı cihazı üretiyor. Kimliklerinin açıklanmasını istemeyen İsrailli istihbaratçılar, buna ek olarak operasyonda en az iki paravan şirket daha oluşturulduğunu belirtiyor. 

Kaynaklar, AR-924 model numaralı cihazların bataryalarına patlayıcı bir madde olan pentaeritritol tetranitrat (PENT) yerleştirildiğini ve bunların 2022 yazında Lübnan'a gönderildiğini ifade ediyor.

Hizbullah, İsrail istihbaratı tarafından takip edilmemek için cep telefonlarını bırakıp çağrı cihazı kullanmaya başlamıştı. Kaynaklar, bu kararın ardından milyonlarca dolarlık yatırımla üretimin artırıldığını ve Lübnan'a bubi tuzağı haline getirilmiş binlerce cihaz sokulduğunu söylüyor.

Öte yandan ikinci dalga saldırıda telsiz ve güneş enerji panellerinin nasıl patlatıldığı henüz bilinmiyor.

NYT'nin patlayan telsizlerin görüntülerinden yola çıkarak yaptığı analizde, bunların çağrı cihazlarından daha ağır ve büyük olduğuna, bu yüzden daha fazla hasar yarattığına işaret ediliyor. 

Ayrıca telsizlerin patlamasıyla daha büyük yangınlar çıktığına, bunun da çağrı cihazlarına kıyasla telsizlere daha fazla patlayıcı yerleştirilmiş olabileceğini gösterdiğine dikkat çekiliyor.

Lübnan'ın açıkladığı rakamlara göre telsizlerin patlatılmasıyla en az 71 ev ve dükkanla 18 sivil araç ve motosiklet yandı. 

Telsizlerden bazılarında Japon firması Icom'un amblemi görülüyor. Ancak şirket, IC-V82 model numaralı telsizlerin ve bunlarda kullanılan bataryaların üretiminin neredeyse 10 yıl önce durdurulduğunu belirtiyor. Patlayıcıların bu cihazlara nasıl yerleştirildiğiyse henüz netleştirilemedi. Icom, bu telsizlerin sahte olabileceğini öne sürüyor.

Lübnan medyasındaki haberlerde, saldırıda en az iki güneş enerjisi panelinin de alev aldığı bildiriliyor. Saldırılarda çıkan küçük çaplı yangınların söndürüldüğü bildirilirken, patlamada bir kız çocuğunun yaralandığı aktarılıyor. Ancak bu panellerin infilak ettirilen diğer cihazların etkisiyle mi alev aldığı yoksa uzaktan kumandayla mı patlatıldığı belli değil. 

Amerikan düşünce kuruluşu Soufan Center'dan Clara Broekaert, CNN'e açıklamasında saldırı dalgasının Lübnan halkının psikolojisini olumsuz etkilediğini ve Hizbullah üzerinde misilleme baskısı oluşturduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor:

Saldırılarda günlük hayatın böylesine korkunç, beklenmedik ve geniş ölçekte kesintiye uğratılması, misilleme yapılmasına yönelik ekstra bir baskı yaratacaktır diye düşünüyorum. İnsanlar yaşananların hesabının sorulduğunu görmek istiyor.

Üst üste gelen saldırıların ardından dün Hizbullah, İsrail sınırındaki el-Merc bölgesine füze fırlattı. İkisi ağır 8 İsraillinin yaralandığı bildirilirken, bu kişilerin sivil veya asker olduğuna ilişkin bilgi paylaşılmadı.

Independent Türkçe, Times of Israel, New York Time, Japan Times, CNN, France 24