Milanolu keşişin yazıları deşifre edildi: Amerika kıtası, Kolomb'un keşfinden 150 yıl önce biliniyormuş

Birleşik Krallık merkezli Welcome Trust derneğinden alınan görselde Kolomb, cesaretsizliklerinden ötürü tayfasını uyarırken resmediliyor (Wikimedia Commons)
Birleşik Krallık merkezli Welcome Trust derneğinden alınan görselde Kolomb, cesaretsizliklerinden ötürü tayfasını uyarırken resmediliyor (Wikimedia Commons)
TT

Milanolu keşişin yazıları deşifre edildi: Amerika kıtası, Kolomb'un keşfinden 150 yıl önce biliniyormuş

Birleşik Krallık merkezli Welcome Trust derneğinden alınan görselde Kolomb, cesaretsizliklerinden ötürü tayfasını uyarırken resmediliyor (Wikimedia Commons)
Birleşik Krallık merkezli Welcome Trust derneğinden alınan görselde Kolomb, cesaretsizliklerinden ötürü tayfasını uyarırken resmediliyor (Wikimedia Commons)

14. yüzyıldan kalan bir eseri yeniden analiz eden araştırmacılar, İtalyan denizcilerin Amerika kıtasını Kristof Kolomb'un keşfinden 150 yıl önce de bildiğini ortaya koydu.
Milanolu keşiş Galvaneus Flamma'nın kaleme aldığı 1345 tarihli bir belgeyi deşifre eden Latin edebiyatı uzmanı Profesör Paolo Chiesa, rahibin bugün Kuzey Amerika diye bilinen bölgeye atıfta bulunduğu pasajları ortaya çıkardı.
Profesörün aktardığına göre 2013'te keşfedilen bu eski makale, Cenovalı denizcilerin o dönemde Amerika kıtasını "Markland/Marckalada" diye adlandırdığını gösteriyor.
Hakemli dergi Terrae Incognitae'de yayımlanan analizde Galvaneus'un Dominikan tarikatına bağlı bir keşiş olduğu ifade edildi. Keşişin Latince eserleri, yaşadığı döneme dair ilk elden bilgi sahibi olunmasını sağladığı için önemseniyor.
Chiesa'nın analiz etti Cronica universalis isimli eserin, rahibin muhtemelen sonuncu yapıtı olduğu düşünülüyor. Yarım bırakılan eserde Cenovalı denizcilerin Grönland'ın batısında "devlerin yaşadığı" bir diyarı bildiği aktarılıyor.
Eserde, "Bu ülkede, devler dışında kimsenin inşa edemeyeceği kadar büyük taş levhalara sahip binalar var" ifadeleri yer alıyor:
"Ayrıca yeşil ağaçlar, hayvanlar ve çok sayıda kuş var. Ancak hiçbir denizci bu topraklar ve özellikleri hakkında kesin bir şey bilemez."
Öte yandan Profesör Chiesa, Marckalada'nın o sırada yeni bir ülke olarak sınıflandırılmadığını belirtiyor. Zira profesöre göre eserde bahsedilen söylentiler, o dönemde bilimsel açıdan tutarlı olmaktan uzak ve belirsizdi.
The Times'a konuşan Chiesa, "Kolomb bu denizcilerin bildiklerini fark etmişse, bu bilgilerin onu keşfe çıkmaya ikna etmede rolü olabilir" dedi.

Kolomb'un Yeni Dünya'yı keşfi
Kendisi de Cenovalı bir denizci olan Kolomb, Asya'nın efsanevi zenginliklerine çıkan bir yol bulma umuduyla 3 Ağustos 1492'de İspanya'nın Palos limanından yola çıktı.
Nina, Pinta ve Santa Maria isimli üç gemiyle birlikte 100 kişilik bir mürettebat kuran Kolomb, Amerika'ya, yani gitmek istedikleri asıl noktadan çok uzağa varacakları keşfe böylece adım attı.
12 Ekim 1492'de gemiler bugünkü Bahamalar'da karaya çıktı ve ardından bugünkü Küba'yı gören Kolomb buranın Çin olduğunu sandı.
1493'te ikinci yolculuğuna çıkan kaşif bu kez kasıtlı olarak Yeni Dünya'ya döndü ve bugünkü Porto Riko'ya indi Kaşif bunun ardından iki sefer daha tamamladı.
20 Mayıs 1506'da hayatını kaybeden Kolomb, Amerika'ya gömülmeyi istese de İspanya'nın Valladolid kentine defnedildi.
Independent Türkçe, Phys.org, The Times, Daily Mail



Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
TT

Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, çığır açan bir gen tedavisi tek bir enjeksiyonla insanlardaki işitme kaybını birkaç hafta içinde tersine çevirebiliyor.

İsveç'in Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar son teknoloji tedavinin, doğuştan sağırlığı veya ileri derecede işitme bozukluğu olan çocuk ve yetişkinlerin işitme yetisini iyileştirdiğini ve klinik bir deneyde 7 yaşındaki bir çocuğun duyma becerisini neredeyse tamamen geri kazandığını açıkladı.

Hakemli dergi Nature Medicine'da detaylandırılan klinik çalışma, OTOF geninin sağlıklı bir kopyasının iç kulağa enjekte edilmesiyle 10 katılımcının tümünün işitmesinin gelişme gösterdiğini ortaya koydu.

Küçük ölçekli deney, OTOF adı verilen bir gendeki mutasyonlar sonucu genetik sağırlık veya ileri seviye işitme bozukluğundan muzdarip kişileri içeriyordu.

Bu mutasyonlar, ses sinyallerinin kulaktan beyne iletilmesinde kilit rol oynayan otoferlin proteininin eksikliğine neden oluyor.

Araştırmacılar tedavinin en çok çocuklarda işe yaradığını belirtse de yetişkinlere de fayda sağlayabileceğini söylüyor.

Deneyde adeno ilişkili virüsün sentetik ve zararsız bir versiyonu kullanılarak düzgün işleyen bir OTOF geni tek bir enjeksiyonla iç kulağa verildi.

Tedavinin etkileri hastaların çoğunda belirgin biçimde görülürken, işitme yetisi sadece bir ay sonra hızla iyileşti.

Araştırmacılar 6 ay sonra tüm katılımcılarda işitmede önemli ölçüde iyileşme kaydedildiğini ve algılanabilir ortalama ses seviyesinin 106 desibelden 52 desibele düştüğünü belirtiyor.

Çalışmada tedaviye en iyi yanıt verenlerin 5 ila 8 yaşındakiler olduğu tespit edildi.

7 yaşındaki bir kız çocuğu işitme yetisini neredeyse tamamen hızla geri kazandı ve 4 ay sonra annesiyle günlük konuşmalar yapabilmeye başladı.

Karolinska Enstitüsü'nden çalışmanın ortak yazarı Maoli Duan, "Bu yöntem ilk kez ergenler ve yetişkinlerde test edildi" diyor.

Katılımcıların çoğunda işitme duyusunun büyük ölçüde iyileşmesi, yaşam kaliteleri üzerinde derin bir etki yaratabilir. Şimdi bu etkinin ne kadar kalıcı olduğunu görmek için bu hastaları takip edeceğiz.

Araştırmacılar ayrıca tedavinin güvenli olduğunu ve iyi tolere edildiğini de saptadı. Katılımcılar 6-12 aylık takip süresinde herhangi bir ciddi yan etki bildirmedi.

En yaygın reaksiyon, bir tür akyuvar olan bağışıklık sistemi nötrofillerinin sayısındaki azalmaydı.

"OTOF sadece başlangıç" diyen Dr. Duan, araştırmacıların GJB2 ve TMC1 gibi diğer yaygın sağırlık genleri üzerinde de çalıştığını ekliyor.

Bunların tedavisi daha karmaşık ancak bugüne kadarki hayvan deneyleri umut verici sonuçlar ortaya koyuyor. Farklı genetik sağırlık türlerinden muzdarip hastaların bir gün tedavi görebileceğine güvenimiz tam.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news