Pakistan’ı ipte yürüten Taliban’a yönelik güvenlik politikasıhttps://turkish.aawsat.com/home/article/3243926/pakistan%E2%80%99%C4%B1-ipte-y%C3%BCr%C3%BCten-taliban%E2%80%99-y%C3%B6nelik-g%C3%BCvenlik-politikas%C4%B1
Pakistan’ı ipte yürüten Taliban’a yönelik güvenlik politikası
Fotoğraf (AA_Arşiv)
İslamabad / Ömer Faruk
TT
TT
Pakistan’ı ipte yürüten Taliban’a yönelik güvenlik politikası
Fotoğraf (AA_Arşiv)
Pakistan hükümeti, uluslararası toplumu Taliban Hareketi’ni görmezden gelmemeye ikna etmeye çalışıyor gibi görünse de arka planda Taliban'ın kendi topraklarındaki terörizmi kontrol edemeyecek olmasından korkuyor. Pakistanlı güvenlik yetkilileri, Afganistan konusunda, Taliban rejiminin terörizmi kendi sınırları içinde tutamamasından ve DEAŞ-Horasan örgütünün eylemlerinin komşu ülkelere de sıçramasından endişe ediyorlar. Pakistanlı güvenlik yetkilileri, Taliban'ın DEAŞ gibi terör örgütlerinin Afganistan ve Pakistan'daki dini azınlıklara ve Batı uyruklu kişilere karşı saldırılarda bulunmalarını önleyememesinden çekiniyor.
Uzmanlar, bu durumun Pakistan için bir takım etkileri olacağına inanıyorlar. Bunlar başında Pakistan toplumuna yönelik doğrudan güvenlik etkileri geliyor. Bir diğer etki ise ABD ve diğer Batılı ülkelerin, Afganistan toplumu arasındaki dini azınlıklara ve Batı uyruklu kişilere yönelik olası herhangi bir saldırıdan Pakistan'ı sorumlu tutabileceğinden uluslararası kamuoyu Pakistan'a karşı tavır almasıyla ilgili. Pakistan, Afganistan'daki şiddet olaylarının kendi topraklarına yayılmasından endişe ediyor. Bu kapsamda Pakistan güvenlik güçleri, Karaçi ve Ketta'da DEAŞ’a yönelik operasyonlarını yoğunlaştırdı.
Öte yandan Pakistanlı uzmanlar, Pakistan Talibanı ile Afgan Talibanı arasında büyüyen bir bağlantı olduğunu belirttiler. Taliban Hareketi yönetimi, geçtiğimiz günlerde Pakistan Talibanı’nı (Pakistan Taliban Hareketi/TTP) liderlerini DEAŞ’tan uzak durmaya ikna etti.
Taliban Hareketi ile TTP arasında yakın zaman kadarki temel fark, Taliban Hareketi’nin DEAŞ ile anlaşmazlığa düştüğü bir zamanda TTP’nin DEAŞ ile dostane ilişkiler içinde olmasıydı. Hem TTP hem de DEAŞ-Horasan örgütü dini azınlıklardan nefret ediyorlar. Pakistanlı güvenlik yetkilileri, Taliban Hareketi’nin, Pakistan hükümetin operasyonlarının ardından Afganistan'a kaçan TTP liderleriyle nasıl başa çıkacağından emin değil. TTP’nin yönetici kadrosu o zamandan beri Afganistan'da yaşıyor.
Pakistanlı uzmanlar, Taliban Hareketi’nin TTP’ye karşı harekete geçme şansı olmadığına inanıyorlar. Çünkü bu durum, sıradan Taliban eylemcilerini yabancılaştırabilir ve onları hâlihazırda Taliban’dan ayrılanlar yüzünden gelişen DEAŞ’a katılmaya zorlayabilir. Pakistan hükümeti, Taliban Hareketi’nin DEŞA üyelerini yakalaması için askeri kapasitesini güçlendirmeye çalışıyor. Bu bağlamda Pakistan, geçtiğimiz günlerde bölgesel istihbarat şeflerinin katıldığı bir konferansa ev sahipliği yaptı. Konferansta, bölgedeki istihbarat servislerinin Taliban Hareketi’ne yasaları uygulama bakımından ve askeri açıdan geliştirmelerine karar verildi. Fakat Pakistan, genel atmosferin Taliban Hareketi’nin TTP ile başa çıkma konusunda Pakistan'a yardımcı olacağından emin değil. Pakistan Başbakanı İmran Han'ın yaptığı bir açıklamaya göre Pakistan hükümeti Kabil'de Taliban liderleriyle görüşüyor. TTP, geçtiğimiz altı ay içinde Taliban Hareketi’nin Afganistan’da iktidarı ele geçirmesinden ilham alarak yeni bir lider kadroyla Pakistan hükümetine karşı askeri bir tehdit olarak yeniden ortaya çıktı.
Paris neden Netanyahu ve Gallant'a Fransa’ya gelmeleri halinde tutuklanmalarına karşı dokunulmazlık sağlıyor?https://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5086247-paris-neden-netanyahu-ve-gallanta-fransa%E2%80%99ya-gelmeleri-halinde-tutuklanmalar%C4%B1na-kar%C5%9F%C4%B1
Fransa Dışişleri Bakanlığı tarafından çarşamba günü yapılan açıklamaya göre İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya ülkeyi ziyaret etmesi halinde Fransa tarafından tutuklanmaya karşı dokunulmazlık verildi (Reuters)
Paris neden Netanyahu ve Gallant'a Fransa’ya gelmeleri halinde tutuklanmalarına karşı dokunulmazlık sağlıyor?
Fransa Dışişleri Bakanlığı tarafından çarşamba günü yapılan açıklamaya göre İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya ülkeyi ziyaret etmesi halinde Fransa tarafından tutuklanmaya karşı dokunulmazlık verildi (Reuters)
Fransa, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında ‘savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlemekten’ tutuklama emri çıkarılması kararına ilişkin tutumuyla ilgili gerçeği nihayet açıkladı.
Fransız yetkililer, Netanyahu ve Gallant'ın Fransa topraklarına girmeleri halinde tutuklanıp tutuklanmayacaklarına dair net bir tutum sergilemekten kaçınarak bir hafta boyunca tıpkı Avrupa Birliği (AB) üyeleri; İrlanda, Hollanda, İspanya ve İngiltere’nin yaptığı gibi belirsizlik politikasının arkasına saklandıktan sonra dün sabah artık saklanamayacaklarını anladılar ve Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklama yapmak zorunda kaldılar. Fransa Cumhurbaşkanlığı’ndan da buna dair herhangi bir açıklamada bulunulmadı.
Savunma tonunda yapılan açıklamada “Fransa, her zaman olduğu gibi uluslararası hukuku uygulayacak. Bu, Roma Statüsü'ne katılımından doğan, Uluslararası Ceza Mahkemesi ile iş birliği yapmak gibi yükümlülüklerine dayanıyor. Aynı zamanda UCM'ye taraf olmayan devletlerin dokunulmazlığına ilişkin uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerle uyumsuz hareket edilemeyeceğini öngörüyor. Bu tarz dokunulmazlıklar, Başbakan Netanyahu ve ilgili başka bakanlar için geçerli ve UCM (bu kişilerin) tutuklanmalarını ve teslim edilmelerini talep ederse dikkate alınmalı."
‘Hukuk devleti ve bağımsız, profesyonel bir adalet sistemine saygı göstermeye bağlı demokrasiler’ olarak Fransa ve İsrail arasında geçmişten gelen dostluğa işaret edilen açıklamada, Fransa'nın Ortadoğu'da herkes için barış ve güvenliğe ulaşmak Başbakan Netanyahu ve İsrail makamlarıyla yakın iş birliği içinde çalışmaya devam etmeyi planladığı belirtildi.
Açıklama, Paris'in Netanyahu ve Gallant hakkında soruşturma açılmasına karşı bir koruma kalkanı sağlarken, bağımsız bir uluslararası mahkeme tarafından kendilerine yöneltilen suçlamaların (savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar) ağır suçlar olmasına rağmen istedikleri zaman Fransa'da hoş karşılanabileceklerinin bir imasıydı. Dahası, İsrail'in Gazze ve Lübnan'daki saldırılarında on binlerce insan ölmesine rağmen Paris İsrail'i hala bir demokrasi olarak görüyor.
Ortaya birçok soru işareti çıktı. Bunlardan başında gelen üç tanesini şöyle sıralayabiliriz:
1- Fransa’nın uluslararası bir ceza mahkemesi kurulması çağrısında bulunan ülkelerin başında yer aldığı düşünüldüğünde bu muğlak tutumunun arkasında ne yatıyor?
2- Geçtiğimiz yaz BRICS Zirvesi’ne katılan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i tutuklaması için Güney Afrika'ya baskı yapan Paris, Netanyahu'yu tutuklamaktan kaçınan mevcut tutumunu nasıl savunacak? Her ikisi de UCM'ye taraf olmayan ülkelerin liderleri değil mi?
3- İsrail ya da ABD Fransa'ya şantaj mı yaptı?
Fransız bir siyasi kaynak, Netanyahu-Gallant kararının ‘en üst makamlar’, yani Elysee Sarayı'ndan (Fransa Cumhurbaşkanlığı) tarafından alındığını ve karar alınırken ‘iki faktörün dikkate alındığını’ söyledi. Bu faktörlerden ilki, merkez sağ ve aşırı sağın UCM kararına karşı birleşmiş olması ve Fransa'daki Yahudi Kurumları Temsilcileri Konseyi (CRIF) de dahil olmak üzere İsrail yanlısı grupların son yedi gün içinde Netanyahu'nun tutuklanması kararını reddettiklerini ve bunu İsrail devletine karşı ‘anti-Semitik’ bir önlem olarak gördüklerini ifade etmeleri. İkinci faktör ise Macron'un Netanyahu ile ilişkilerini ‘normalleştirmeyi’ istemesi. Çünkü Netanyahu'dan uzaklaşmanın, özellikle Lübnan'daki durumla ilgili olarak onu etkileme kabiliyetinden mahrum bırakacağını düşünüyor.
Burada Netanyahu'nun tutuklama emri çıkarılması kararından UCM’deki Fransız yargıcı sorumlu tutmasından ötürü Fransa'nın Lübnan'da ateşkes için arabulucu olmasını reddettiği, ancak Macron ile Biden arasında gerçekleşen telefon görüşmesinin ardından bu itirazından vazgeçtiğini söylemekte fayda var. İsrail gazetesi Israel Hayom’un İsrailli bir bakana dayandırdığı haberine göre üçüncü faktör, Fransa'nın arabuluculuk için UCM'nin kararlarını uygulama yükümlülüğünden feragat etmesiydi.
İsrailli bakana göre Tel Aviv, İsrail'in taleplerine boyun eğmemiş olsaydı, Fransa'nın arabuluculuğuna karşı çıkmaya devam edecekti. Macron ve Netanyahu arasındaki gergin ilişkiyi ve Netanyahu'nun özellikle İsrail'in silahlandırılmasının durdurulması çağrısında bulunmasının ardından Macron’a karşı defalarca kez kullandığı ağır sözleri hatırlatmaya gerek yok. Netanyahu, Macron’un bu çağrısını Fransa için bir ‘utanç’ olarak değerlendirmişti.
Paris, UCM Tüzüğü'nde yer alan 27’nci maddenin arkasına saklanıyor. Ancak gizemli olan bu 27’nci maddenin hükümlerinin ‘herkese eşit olarak ve (ilgili kişinin) resmi statüsü nedeniyle herhangi bir ayrım yapılmaksızın uygulanacağını’ açıkça belirttiğini göz ardı ediyor. Aynı maddenin ikinci paragrafında, iç hukuk (mahkemenin) veya uluslararası hukuktan kaynaklanan dokunulmazlıkların ya da kişinin resmi statüsüne ilişkin kuralların, mahkemenin ilgili kişi karşısında yetkilerini kullanmasına engel olmadığı belirtiliyor. UCM tüzüğü gayet açık. UCM’de yargılanan kişinin ülkesi tüzüğü imzalasa da imzalamasa da bu, kendi ülkesi dışında hiç yerde ona dokunulmazlık sağlamıyor. Ancak kendisini mahkeme hukuku kapsamındaki yükümlülükleri ile uluslararası yükümlülükleri arasında bir seçim yapmakla karşı karşıya bulan Paris, açık siyasi nedenlerden dolayı ikincisini birincisine tercih etti. Öte yandan Fransa'nın bölgedeki eski büyükelçilerinden birinin ifadesine göre Paris, son kararıyla özellikle de ‘uluslararası hukukta, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlara ilişkin soruşturmalarda çifte standart uygulamadığını her zaman vurguladığından’ güvenilirliğini sarstı.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot dün yaptığı açıklamada Netanyahu-Gallant dosyasını, ikilinin tutuklanıp tutuklanmayacağına karar verme yetkisine sahip olan yargıya bıraktı. Ancak bakanlığın açıklaması gayet netti. Paris, ‘Netanyahu ile yakın çalışmaya devam etmeye kararlıyken’ nasıl olur da Netanyahu'nun tutuklanmasını isteyebilir ki?
İsrail ile dostluğu ile bilinen Fransa Ulusal Meclis Başkanı Yael Braun-Pivet, UCCM Tüzüğü’nün imzacılarından biri olarak Fransa'nın ’uygulanabilir kuralları (kararları) uygulamakla yükümlü olduğunu’ vurgulamaktan çekinmemesi dikkati çekti. Dolayısıyla Netanyahu ve Gallant Fransa'ya gelirlerse tutuklanabilirler. Ancak hukuki metinler, UCM Tüzüğü’nün imzacılarından olsun ya da olmasın, bir devletin öncelikli çıkarlarına hizmet edecek şekilde kullanılabilir ve yorumlanabilir.