İsrail ve ABD’nin tutumu İran karşıtlığında buluşuyor

İran’ın güneyindeki Buşehr Nükleer Santrali. (EPA)
İran’ın güneyindeki Buşehr Nükleer Santrali. (EPA)
TT

İsrail ve ABD’nin tutumu İran karşıtlığında buluşuyor

İran’ın güneyindeki Buşehr Nükleer Santrali. (EPA)
İran’ın güneyindeki Buşehr Nükleer Santrali. (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ülkesinin İran nükleer dosyasını ele alırken diplomatik seçenek yolunu tercih ettiğini öne sürmüştü. Ancak İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid'in Washington'da gerçekleştirdiği görüşmelere ilişkin değerlendirmelerde bulunan Tel Aviv siyasi kaynakları, iki hükümetin bu konudaki tutumlarının birbirine yaklaştığını, Tahran'ın askeri seçeneğin Washington'da da masada olduğunun bilincine vardığını aktardı.
Söz konusu kaynakların açıklamasında şu ifadeler kullanıldı:
“ABD, İran'dan umudunu kesmeye başladı. Önümüzdeki haftalarda müzakereler yeniden başlasa dahi İran'ın nükleer anlaşmaya geri dönmeyeceğine giderek daha fazla ikna oluyorlar. ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, İran karşısında diğer seçeneklere başvurmanın vaktinin yaklaştığını anlıyor. Ancak bu seçenekteki eylemin niteliği konusunda belirsizlik mevcut.”
ABD ziyareti dün sona eren Lapid'e yakın bir yetkili, nükleer anlaşmaya kesin bir biçimde karşı olan İsrail'in, anlaşmanın varlığının yokluğundan daha iyi olduğu yönündeki ABD tutumuna doğru meylettiğini söyledi. Naftali Bennett hükümeti, eski Başbakan Binyamin Netanyahu'nun yaptığı gibi İran ile anlaşmaya karşı mücadele etmek yerine Washington ile diyalogu derinleştirmeye, İsrail'in çıkarlarını göz önünde bulundurarak Tel Aviv’in uygulamalarını desteklemeye ve bu yolla ABD’nin tutumunu mümkün olduğunca etkilemeye çalışıyor.
Lapid’in ifade ettiğine göre ABD yönetimi daha önce, İran ile görüşmelerin başarısız olması halinde, askeri seçeneği müzakere etmeyi kabul etmiyordu. Ancak bugün, askeri de dahil olmak üzere tüm seçenekler ve bir B planı masada. Bu konuda Tel Aviv ile yaşanan anlaşmazlıklar teknik konularla sınırlı hale gelmiş durumda.
Tel Aviv'deki Walla haber sitesinin siyaset muhabiri Barak Ravid dün İsrail kaynaklarından alıntıladığı yazısında şu ifadeleri kullandı:
“Tahran'ı nükleer projeden vazgeçmeye ikna etmenin en iyi yolu konusunda ABD’nin kafası karışık. İran üzerindeki artan baskı, nükleer anlaşmaya geri dönmesine mi yoksa uzlaşmazlığı artırarak nükleer programını hızlanmasına mı yol açacak?”
Ravid bu hafta Lapid’in gerçekleştirdiği stratejik görüşmelerin ve ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ve İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Eyal Hulata ile müzakerelerin merkezinde de bu karışıklığın yattığını söyledi.
Haber sitesinin atıfta bulunduğu görüşmelere katılan İsrailli yetkililer şu açıklamada bulundu:
 “İsrail tarafı bazı gizli kanallar aracılığıyla nükleer programa karşı yürüttüğü gizli operasyonlarla, ABD tarafında askeri seçeneğin konuşulduğuna dair açıklamalar ve uyarılar yapıyor. Washington, Tahran’a karşı daha fazla baskı uygulamaya çağırılıyor. Konuya dair adım atılması gerektiği yönünde uzlaşan ABD'li yetkililer, İran'ın tepkisinin gerilime yol açma ihtimalini göz önünde bulunduruyor.”
ABD’den yapılan açıklamalara göre İsrail’in son aylardaki hamleleri, İran’ın nükleer programına yönelik adımlarını önemli ölçüde yavaşlatmasını sağlamadı. Üstelik uranyum zenginleştirme seviyesini artırarak daha gelişmiş santrifüjler devreye sokmasına yol açtı, süreci hızlandırdı.
Walla’nın haberine göre ABD’li yetkililer konuya dair şu açıklamada bulundu:
 “İranlılar da bu sabotaj operasyonlarını uluslararası gözlemcilerin nükleer tesislerdeki faaliyetlerini sınırlamak için bir bahane olarak kullandı. Bu da ABD, İsrail ve diğer Batılı ülkelerin İran'ın nükleer programı hakkında daha az bilgi sahibi olmalarına yol açtı.”
Görüşmelere katılan üst düzey İsrailli bir yetkili, haber sitesine şu açıklamada bulundu:
“İran'ın hilelerinin devam etmesinden duyduğu yoğun korkuyu dile getiren İsrail tarafı, bir son tarih olup olmadığını sordu. Zira söz konusu tarih, İranlılar nükleer anlaşmaya geri dönme yönünde ciddi bir istek ifade sona ererse Washington, Tahran’a ek yaptırımlar uygulayabilir.”
ABD ve İsrailli taraflar, ulusal güvenlik danışmanları arasındaki görüşmelerde, ‘İran ekonomisini yakından takip etmeye ve Tahran üzerinde baskı oluşturulabilecek noktaları izlemeye odaklanacak ortak çalışma ekipleri’ oluşturma konusunda anlaşmaya vardılar. Söz konusu ekipler, atılacak her türden adımın İran'a karşı etkili olmayacağı ve hangilerinin ABD tarafında zarara yol açacağını birlikte belirleyecekler.
Dışişleri Bakanı'nın gerçekleştirdiği görüşmelere katılan bir üst düzey İsrailli yetkili, Lapid'in görüşmeleri sırasında ABD’lilere şu mesajı gönderdiğini söyledi:
“Nükleer anlaşmaya geri dönmek istiyorsanız askeri seçenek hakkında da açıkça konuşmanın zamanı geldi.”
Diğer yandan kapalı kapılar ardında ‘nükleer anlaşma olmasaydı ne olacağı ve şu ana kadar masada olmayan seçenekler’ konuşuldu.
Yediot Aharonot gazetesinin dünkü haberine göre İsrail Başbakanı Naftali Bennett, Netanyahu’nun aksine İran ile mücadeleye milyarlarca şekel yatırım yapıyor. Gazetenin siyasi analistinin ifade ettiğine göre Bennett, İsrail'in İran'a karşı askeri saldırılar başlatmaya hazır olmasını yönünde bir yatırım kararı verdi. Analizde şu ifadeler kullanıldı:
“Bu yatırım, İranlıların Tel Aviv'e atom bombası atmayı planladığını kimse tahmin etmediği için değil, İsrail bu olasılığa da hazırlık yapmak zorunda olduğu için kaydedildi.”



Mücteba Hamaney gerçekten babasının yerine mi hazırlanıyor?

Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
TT

Mücteba Hamaney gerçekten babasının yerine mi hazırlanıyor?

Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölümüyle birlikte ülkenin yönetimine dair sorular ortaya atılırken en çok zikredilen isimlerden biri de Yüce Lider'in oğlu Mücteba Hamaney oldu. 

Hiçbir resmi rolü bulunmasa da ülkenin en etkili figürlerinden biri gibi görülen Hamaney, pek çok İranlı için gizemini koruyor. Zira kendisi ne kamuoyunda sıklıkla görülüyor ne de konuşma yapıyor. 

ABD'nin Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, 85 yaşındaki Ayetullah Ali Hamaney'in 54 yaşındaki oğlunu mercek altına aldı.

Mücteba Hamaney'in, kendi kişisel gücü olmadığı ve itaatkar bir tavır gösterdiği söylenen Reisi'nin döneminde istihbarat ve güvenlik yapılarındaki nüfuzunu artırdığını bildirdi. 

İran Yüce Liderliği için Reisi'nin hazırlandığının düşünüldüğü ancak helikopterin düşmesiyle birlikte bu konudaki soru işaretlerinin arttığı aktarıldı. 

WSJ'nin konuştuğu uzmanlara göre Mücteba Hamaney'in, babasının yerine geçme ihtimali düşük ve spot ışıklarının altından kaçınarak daha da güç kazanması bekleniyor.

Alman Uluslararası Politika ve Güvenlik Politikaları Enstitüsü'nde çalışan İran uzmanı Hamidreza Azizi şöyle düşünüyor:

Son 20 yıldır işler, Mücteba ve etrafındaki şebekenin kontrolünde. Şimdi Hamaney için asıl mesele, Reisi'yle aynı özelliklere sahip birini bulmak. Böylece Mücteba toplumun gözünün önünde olmadan gücünü koruyup artırabilir.

Mücteba Hamaney'in haziran sonunda düzenlenmesi planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de önemli bir rol oynaması bekleniyor. 

İran'ın geçici cumhurbaşkanı Muhammed Muhbir'in de Mücteba Hamaney'e sadık bir isim olduğuna işaret ediliyor. 68 yaşındaki Muhbir seçimlere kadar tüm meselelerde belirleyici olacak üç kişilik bir konseyin parçası.

Yüce Lider'e bağlı, milyar dolarlık yatırım fonu Setad'ın başkanlığını neredeyse 15 yıl boyunca yürüttü. 

Haberde 1969'da Meşhad'da doğan Mücteba Hamaney'in geçmişine de değinildi. Yüce Lider'in sitesine göre, Şah Rıza Pehlevi döneminde evlerine düzenlenen baskınlardan birinde babasının dövüldüğünü gördü. 

1979'de devrimden sonra Tahran'a taşınan ailenin babası hızla yükselirken oğlu da 1980-1988'de Irak'la yürütülen savaşta cepheye gitti. 

Daha sonra Devrim Muhafızları'nda önemli görevlere gelecek kişilerle burada tanışan Mücteba'nın nüfuzu özellikle 2000'lerin ortalarında geniş çaplı olarak konuşulmaya başladı. 

Değişimciler, 2005 ve 2009'da Mahmud Ahmedinecad'ın kendilerine karşı kazandığı zaferlerin Mücteba Hamaney tarafından ayarlandığını öne sürdü.

ABD, 2019'da Devrim Muhafızları ve Besic milisleriyle "babasının istikrarı bozan bölgesel hırslarını ve ülke içindeki baskıya dair hedeflerini ilerletmeye" çalıştığı gerekçesiyle onu yaptırım listesine aldı. 

2022'de Mehsa Emini'nin gözaltında ölmesinin ardından ülke çapında patlak veren gösterilerde nefret objesi oldu. Ev hapsinde tutulan eski cumhurbaşkanı adayı Mir Hüseyin Musevi, Yüce Lider'e seslenerek o pozisyona oğlunu hazırladığı haberlerini yalanlamasını istedi. Ancak yanıt gelmedi. 

Ali Hamaney hakkında kitap yazan ABD ve İran yurttaşı Mehdi Khalaji bütün bunlara rağmen söylentilere karşı çıkıyor:

Mücteba'nın yeni Yüce Lider olma arzusuna dair fikirler tamamıyla bir mit. Tarihsel deneyime dayanarak Hamaney'in ne kendi oğlunu ne de başkasını işaret edeceğini sanmıyorum.

İslam Cumhuriyeti'ni kuran Ruhullah Humeyni ve yerine geçen Ali Hamaney'in Yüce Liderlik pozisyonunun babadan oğula geçmesine karşı çıkmasını İslam'a aykırı görmesi de Khalaji'nin tahminlerini güçlendiriyor. 

Mücteba Hamaney'in yönetim deneyimi ve dini yeterliliği de bu göreve uygun görülmüyor.

Tennessee Üniversitesi'nden Saeid Golkar şöyle diyor:

Önemli kararların alındığı yerlerde onlarca yıldır tecrübe edinen Mücteba Hamaney'in rejimdeki bağlantıları eşsiz. Ancak onun atanması monarşiyi geri getirerek Hamaney'in mirasını lekeler.

Bazı uzmanlar da Ahmed Humeyni'nin Mücteba Hamaney'den de güçlü görüldüğünü ancak babasının 1989'da ölmesiyle birlikte işlerin değiştiğini bildiriyor. Hamaney ve dönemin cumhurbaşkanı Ekber Haşimi Rafsancani'yle sorunlar yaşayan Ahmed Humeyni, 1995'te henüz 45 yaşındayken hayatını yitirmişti. Kalp krizinin ölüme neden olduğu bildirilmişti.

Independent Türkçe, WSJ, BBC Türkçe