Macron’un Cezayirlilere jesti Fransız siyasetinde bölünmelere yol açtı

Fransız sağı, Macron’un pozisyon değişikliğini eleştirirken sol ise yaptığı şeyi ‘yarım adım’ olarak değerlendirdi.

Paris sokakları, 17 Ekim’in yıl dönümünde gösteriler sahne oldu. (AFP)
Paris sokakları, 17 Ekim’in yıl dönümünde gösteriler sahne oldu. (AFP)
TT

Macron’un Cezayirlilere jesti Fransız siyasetinde bölünmelere yol açtı

Paris sokakları, 17 Ekim’in yıl dönümünde gösteriler sahne oldu. (AFP)
Paris sokakları, 17 Ekim’in yıl dönümünde gösteriler sahne oldu. (AFP)

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un geçen cumartesi günü yaptığı ve 17 Ekim 1961’de Paris’te yaşanan kanlı olaylarla ilgili olarak Fransız ve Cezayir tarihini uzlaştırma girişimi dikkat çekti. Macron’a Cezayir’den yöneltilen eleştirilere ek olarak Fransa’da d hem sağdan hem de soldan eleştiri yağdı.
Macron 2017 yılında Fransa cumhurbaşkanlığına geldiğinden bu yana ülkesinin Mağrip ülkeleri de dahil olmak üzere Afrika’daki sömürge mirası gibi anılarla ilgili hassas konularını kapatmaya çalıştı. Herkes Cezayir konusunun, Akdeniz’in iki yakasındaki en gergin mesele olduğunun farkında. Bu yılın başında Macron, Fransız tarihçi Benjamin Stora’dan Fransa ve Cezayir anılarını uzlaştırmak ve aralarındaki ilişkileri ‘normalleştirmek’ için bir komisyonun raporunu teslim aldı. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre raporda, Fransa’nın Cezayir savaşında kendisiyle iş birliği yapan Harkilere yapılan adaletsizliği geçen ay kabul ettiği ve 17 Ekim 1961’de Fransızların Cezayirlilere uyguladığı baskının kurbanlarının anılması önerisi yer alıyor. Son olarak Cezayir’in Fransa’dan bağımsızlığının kapısını açan Evian Anlaşmaları’nın 60’ıncı yıl dönümü kutlandı. Ancak Fransa Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilen Stora raporu, Harkiler hariç Fransa’nın Cezayir tarafına sunduğu herhangi bir özür veya af talebini içermiyor. Macron, Paris’ten gördükleri aşağılayıcı ve sistematik muamele için Harkilerden af dilemişti.
Başlangıç olarak Macron’un 17 Ekim 1961 katliamı konusunda hiçbir Fransız cumhurbaşkanının gitmediği yerlere gittiğini belirtmek gerekiyor. Öyle ki Macron, 1960’lı yıllarda büyük bir Cezayir topluluğunun yaşadığı Nanterre banliyösünü birbirine bağlayan Bison Köprüsü’nü şahsen ziyaret etti. Burada, ‘Cezayir vatandaşlarının maruz kaldığı istisnai uygulamaları protesto etmek’ için Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi tarafından büyük bir gösteri düzenlenmesi çağrısı yapılmıştı.
Macron, köprüye çelenk koydu. Paris Polis Şefi Didier Lalmane de Saint-Michel Köprüsü’nde bir dakikalık saygı duruşunda bulundu. Daha da önemlisi Macron, bu anmada herhangi bir konuşma yapmadı. Ancak Elysee Sarayı, o vahim akşamda yaşananları anlatan bir bildiri yayınlayarak Cezayirlilerin maruz kaldığı baskıyı ‘acımasız, şiddetli ve kanlı’ olarak nitelendirdi. Ancak açıklamada ön plana çıkan şey, Cumhurbaşkanı’nın ‘o gece olanları ve suçların Maurice Papon’un yetkisi altında işlendiğini kabul etmesi’ oldu. Önemli olan ikinci şey ise Fransa’nın tarihine yakından bakması ve açıkça tanımlanmış sorumluluklarını üstlenmesiydi. Fransa’nın bir katliam yapıldığını kabul ettiği sonucuna varmak için bu iki başlığı birbirine bağlamak gerekiyor.
İşin aslı, Elysee’nin açıklaması üç noktayı gündeme getiriyor. Birincisi; Paris Polis Müdürü, tüm sorumlulukları ve dolayısıyla Cezayirlilerin gösterisi hakkındaki tüm sorumluluğunu üstlendi. Cezayirlilerin barışçıl bir gösterisine karşı tek taraflı olarak kitlesel bir öldürme operasyonu düzenlemeye karar verdiğine kimsenin inanamayacağı açık. İkincisi; Macron, yaşananları ‘kanlı bir baskın’ olarak nitelendiren eski Cumhurbaşkanı François Hollande’dan daha da ileri gitti. Ancak bundan öteye geçmedi. Üçüncüsü, Macron yarım adım attı. Ancak dikkat çekici olan, iki karşıt Fransız partisini, yani ‘sağ ve sol’ ile Cezayir’i kızdırması.
Eleştirilerde en şiddetli olanı radikal sağdan geldi. Öyle ki Ulusal Cephe’nin eski başkanı Jean-Marie Le Pen, Ekim 1961 katliamları hakkında söylenenleri ‘sadece efsaneler’ olarak nitelendirdi. Cumhurbaşkanı adayı ve Ulusal Birlik Partisi’nin lideri olan kızı Marine Le Pen, Macron’u ‘uzlaşı dilemekten af dilemeye geçmekle’ suçladı. Radikal sağdaki rakibi Eric Zemmour da yaşananları küçümsemeye çalışırken çok sayıda kişinin öldüğü hikayelerinden şüphe duyduğunu söyledi.
Klasik sağcı adaylar da oklarını Macron’a yöneltmekten çekinmediği için eleştiriler yalnızca radikal sağla sınırlı kalmadı. Paris bölgesi başkanı olan Valerie Pecresse, Macron’u eleştirerek tek taraflı uzlaşmayı veya affı kabul etmediğini vurguladı. Bir diğer aday Michel Barnier de aynı tavrı takınırken, “Tarihimizin bildiği şeyler için özür dilemeyi bırakmalıyız. Ülkemizin harika bir tarihi var. Onunla gurur duyuyorum” dedi. En önde gelen sağcı aday Xavier Bertrand ise Macron’u ‘bir gün sömürgeciliği kınamak ve daha sonra başka bir pozisyon benimsemek arasında tutumunu değiştirdiği’ için eleştirdi.
Sola gelince; en sert eleştiri radikal soldan yapıldı. Öyle ki Boyun Eğmeyen Fransa Partisi’nden Milletvekili Alexis Corbiere, Macron’u yaşananların bir ‘devlet suçu’ olduğunu, sorumluluğun Maurice Bauben’de değil Fransız devletinde olduğunu kabul etmeye çağırdı. Aynı şekilde Komünist Parti adayı ve genel sekreteri Fabien Roussel da Ekim 1961 olaylarına ‘bütün ışık tutulması’ çağrısı yaptı. Roussel, Fransız sömürgeciliğinin tüm kurbanlarının onuruna 17 Ekim’in ‘ulusal bir anma günü’ olarak ilan edilmesini istedi. Yeşiller adayı Yannick Jadot ise ‘olanları bir devlet suçu olarak değerlendirilmesi’ çağrısında bulundu. Jadot, “Hakikat beyanı olmadan demokrasi olmaz ve Cumhurbaşkanı (Macron) uzlaşma yolunda bir adım atamadı” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Macron’un yumurta üzerinde yürüyen birine benzediği açık. Cezayir ile ilişkiler şu anda gergin ve son günlerde yaşananlar, Macron’un hamlesine rağmen gerginliği azaltmayacak. Macron ayrıca, politik olarak ‘tıkandı’ ve büyük ölçüde yolun ortasında kalmaya zorlandı. 61 yıl önce yaşananları ‘devlet suçu’ olarak kabul etmek, üst düzey yetkilileri, yani Başbakan Michel Debre ve Cumhurbaşkanı General Charles de Gaulle’ü sorumlu tutmak anlamına gelmekte. Bu durum, birçok Fransızı çok hassas bir aşamada şok edecek. Fransa sağa kayıyor ve seçim tartışması büyük ölçüde göç ve radikal terörizm üzerine odaklanacak. Üstelik Macron, Papon’a atıfta bulunmasına rağmen polis güçlerinin olanlardan sorumlu olduğuna dair tek bir söz dahi söylemedi. Papon’dan onlarca yıl sonra başarılı olan şu anki direktörünün kurbanların anısını onurlandırmayı amaçlaması da kınanabilir.



İrlanda Başbakanı Varadkar'ın "sürpriz istifası" merak konusu oldu

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İrlanda Başbakanı Varadkar'ın "sürpriz istifası" merak konusu oldu

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İrlanda Başbakanı Leo Varadkar'ın görevinden "sürpriz istifa" kararı, bu kararın hemen öncesinde İrlanda kökenli ABD Başkanı Joe Biden'ın yüzüne kameralar önünde Gazze konusunda sitem ettiği konuşması nedeniyle gündemdeki yerini koruyor.

İrlanda'da 2017'den bu yana Fine Gael partisinin genel başkanlığını yürüten 45 yaşındaki Varadkar, dün başkent Dublin'de yaptığı istifa açıklamasında, ülkesine liderlik ettiği süreyi "hayatının en tatmin edici dönemi" olarak tanımladı.

İki kez İrlanda Başbakanı olarak görev yapan Varadkar, konuşması sırasında duygulanarak, görevini bırakma nedenlerinin "hem kişisel hem de siyasi" olduğunu belirtti.

Başbakanlık görevinden istifa eden Varadkar, parlamento üyesi olarak kalmaya devam edecek.

İrlanda ve İngiliz basını, istifa kararının "sürpriz" olduğu ve Varadkar'ı böyle bir karar almaya iten nedenin henüz bilinmediğini belirtti.

- Gazze'de yaşananları İrlanda'nın geçmişine benzettiği konuşması gündeme oturmuştu

Başbakanlık görevini üstlendiğinde 38 yaşında ve ülkesinin "en genç Başbakanı" ünvanına sahip olan Varadkar, istifa kararının hemen öncesinde Aziz Patrick Günü dolayısıyla ABD'ye ziyaret gerçekleştirmişti.

Leo Varadkar'ın, İrlanda asıllı ABD Başkanı Biden'ın Beyaz Saray'da Aziz Patrick Günü için verdiği davette, Gazze'de yaşananları İrlanda'nın geçmişine benzettiği konuşması gündeme oturmuştu.

Varadkar, konuşmasında, Biden'a, İrlandalıların Filistin halkıyla empati kurmasının nedeninin, Gazze halkının kendi yaşadıklarına benzer acılar çekmesi olduğunu hatırlatmıştı.

- "Gazze halkının gözlerinde kendi tarihimizi görüyoruz"

Gazze'deki insanlık dramını, ülkesinin sömürgeleştirildiği dönemde yaşananlara benzeten Varadkar, "Kendi tarihimizi onların gözlerinde görebiliyoruz." ifadesiyle ABD Başkanı'na sitemde bulunmuştu.

Varadkar, "Dünyayı dolaştığımda liderler bana sık sık 'İrlandalıların, Filistin halkına karşı neden bu kadar empati duyduğunu' soruyor. Cevabı basit, onların gözlerinde kendi tarihimizi görüyoruz. Yerlerinden edilmesi, mülklerinin ellerinden alınması, ulusal kimlikliklerinin kabul edilmemesi, zorunlu göç, ayrımcılık ve açlığın hikayesi..." ifadelerini kullanmıştı.

İrlanda'nın, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına Avrupa'da en çok karşı çıkan ülkelerden biri olduğunu vurgulayan Varadkar, İrlandalıların, Gazze'de yaşanan felaketten derin endişe duyduğunu belirtmişti.

Biden'a, bir İrlandalı olarak demokrasinin gerekliliklerini yerine getirmesi ve Gazze'deki dramın son bulmasına öncülük etmesi çağrısında bulunan Varadkar, "Gazze halkı, acil gıdaya, ilaca, barınağa ve özellikle de bombardımanın durmasına ihtiyaç duyuyor." demişti.

- Varadkar, İsrail için "Öfke gözlerini kör etmiş" ifadesini kullanmıştı

İrlanda parlamentosunun alt kanadı Dail'de yapılan bir oturumda da İsrail'in artık ABD dahil dünyadaki hiçbir ülkeyi dinlemediğini kaydeden Varadkar, "Öfke gözlerini kör etmiş durumda ve gittikleri yolda ilerleyerek uzun vadede kendi güvenlikleri açısından durumu çok daha kötü hale getireceklerine inanıyorum." ifadesini kullanmıştı.

Ayrıca, Varadkar, İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ile AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'e geçen ay gönderdiği mektupta, AB'den İsrail'le ticari bağların gözden geçirilmesini talep etmişti.

Varadkar, AB'nin, Gazze konusunda açık ve güçlü bir tutum benimsemeyerek ve çifte standart uyguladığı algısı vererek "kredibilitesini kaybettiği" uyarısında da bulunmuştu.

- İrlanda, 7 Ekim'den bu yana Gazze'ye verdiği destekle ön plana çıkıyor

Varadkar başta olmak üzere İrlanda, 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'ye verdiği destekle ön plana çıkıyor.

İrlanda Cumhurbaşkanı Michael Higgins de Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini'nin, "İsrail'in UNRWA'yı yok etme kampanyası yürüttüğü" açıklamalarına atıfta bulunarak, böyle bir kampanyanın başlatılmasını "utanç verici bir rezalet" olarak nitelemişti.

İrlanda Başbakan Yardımcısı, Dışişleri ve Savunma Bakanı Micheal Martin de Gazze'deki insani krizi "insan yapımı" olarak nitelemiş ve "tamamen kabul edilmez" olduğunu belirtmişti.

Ayrıca, İrlanda, bazı ülkelerin UNRWA'ya finansal desteği kesme kararının ardından Ajans'a 20 milyon avroluk finansal destek sağlayacağını açıklamıştı.