HRW uyardı: Suriye, mültecilerin dönüşü için güvenli değil

Lübnan sınırındaki bir kasabada ülkelerine dönmeyi bekleyen Suriyeli mülteciler (AP)
Lübnan sınırındaki bir kasabada ülkelerine dönmeyi bekleyen Suriyeli mülteciler (AP)
TT

HRW uyardı: Suriye, mültecilerin dönüşü için güvenli değil

Lübnan sınırındaki bir kasabada ülkelerine dönmeyi bekleyen Suriyeli mülteciler (AP)
Lübnan sınırındaki bir kasabada ülkelerine dönmeyi bekleyen Suriyeli mülteciler (AP)

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Esed güçlerinin ve destekçisi İran/Hizbullah milislerinin, Suriye’ye geri dönen mültecilere yönelik keyfi gözaltı ve işkence gibi insan hakları ihlalleri işlediklerini belgeledi.
Örgüt “"Hayatlarımız Ölüm Gibi: Lübnan ve Ürdün'den Geri Dönen Suriyeli Sığınmacılar"” başlıklı raporunda uluslararası kamuoyuna Suriye’nin geri dönüş için güvenli olmadığı uyarısında bulundu.
Örgüt, 65 mülteci veya mülteci aile üyesi ile röportajlar gerçekleştirdi. Söz konusu kişilerden 21’i keyfi olarak gözaltına alınmış ve tutuklanmış, 13’ü işkence görmüş kişiler; biri ise cinsel şiddete maruz kalmış kişiydi. Röportajlar sırasında 3’ü kaçırılmış kişilerin, 5’i yargısız infaz edilmiş kişilerin, 17’si kayıp kişilerin aile üyeleriyle de görüşüldü.
Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre HRW’nin mülteci ve göçmen hakları araştırmacısı Nadia Hardman, “Suriye’ye dönen mültecilerin maruz kaldığı işkence ve kaçırma gibi ihlallere ilişkin anlatılanlar, Suriye’nin mültecilerin geri dönüşü için güvenli olmadığını açıkça gösteriyor” dedi. Hardman birkaç ek sebep daha sayarak “Mülkiyet hakları ihlalleri ve diğer ekonomik zorluklar da birçok kişi için sürdürülebilir bir geri dönüşü imkansız hale getiriyor” açıklamasında bulundu.
Suriye’de 15 Mart 2011’de Dera’da başlayan barışçıl gösteriler Esed rejiminin devlet terörüyle karşılaşmış, aynı yılın Ağustos ayında ordu içerisindeki bölünme sonrası olaylar iç savaşa evrilmişti. 2011’den bu yana, komşu ülkeler olan Türkiye, Lübnan, Ürdün ve Irak’a sığınan 6,6 milyondan fazla mülteci de dahil olmak üzere, 21 milyonluk ülke nüfusunun yarısından fazlası dünyanın dört bir yanına dağıldı. Lübnan ve Danimarka gibi bazı ülkeler, rejim güçlerinin geniş alanları kontrol altına almasının ardından çatışmanın şiddetinin azaldığı gerekçesiyle Suriyeli mültecilere ülkelerine dönmelerine yönelik baskı uyguluyor.
Mülteciler HRW’ye verdikleri röportajlarda, Ürdün sınır muhafızlarının kendilerine Suriye’ye gitmeleri halinde 3 ila 5 yıl boyunca Ürdün’e tekrar giremeyeceklerini söylediğini belirttiler bu durum Suriye’ye döndükten sonra zulüm görmeleri halinde Ürdün’e sığınma talebinde bulunamayacakları anlamına geliyor.
Lübnan’da ise Suriyeli mültecilere yönelik çeşitli baskılar uygulanıyor. Bunlar arasında, sokağa çıkma yasakları, tutuklama, sınır dışı etme, ikamet işlemleri kısıtlamaları yer alıyor.
Uluslararası Af Örgütü geçen ay yayınladığı raporda Suriye’ye dönen onlarca mültecinin Suriye güvenlik güçlerinin tarafından, keyfi gözaltı, işkence ve hatta tecavüz dahil olmak üzere çeşitli yasa ihlallerine maruz kalıyor olmasını kınadı. Örgüt raporunda “Bütün ülkeler Suriyelileri şiddet ve işkenceyle karşı karşıya kalmaktan korumalı ve Suriye’ye zorunlu geri dönüş uygulamalarını durdurmalı” ifadelerine yer verdi. Örgüt raporunda Lübnan’dan ülkenin güneyinde yer alan Kuneytra şehrine dönen 38 yaşındaki bir mültecinin “Güvenlik güçleri insanlara gözdağı vermeyi bırakana kadar Suriye’de kimse güvende olmayacak” ifadelerini kullanmıştı.
Hardman da “Suriye hükümeti geniş çapta insan hakları ihlalleri işlemeye devam ettiği sürece, hiçbir ülke mültecileri geri dönmeye zorlayamaz. 10 yıl geçmiş olsa da, ülkelerine geri dönen mülteciler hala kaçtıkları hükümetin zulmüne uğrama tehlikesi ile yüzleşiyorlar” dedi.
HRW'nin mülteci ve göçmen hakları araştırmacısı Nadia Hardman, "Suriye'ye geri dönen sığınmacıların maruz kaldığı işkence, zorla kaybetme ve ihlallere ilişkin sarsıcı anlatımlar, Suriye'nin geri dönmek için güvenli olmadığını açıkça ortaya koymalıdır. Yaygın mülkiyet hakkı ihlalleri ve diğer ekonomik sıkıntılar da birçok kişi için makul bir geri dönüşü imkânsız kılmaktadır” dedi.
HRW raporunda, hem Lübnan hem Ürdün'de, Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmelerine yönelik doğrudan ve dolaylı yollardan yapılan baskının dozunun gittikçe artığına dikkat çekti. Rapora göre, özellikle ekonomik kriz yaşanan Lübnan'da Suriyeli sığınmacıların yüzde 90'ı aşırı yoksulluk koşullarında hayat mücadelesi veriyor.
HRW, artan baskının Suriyeli sığınmacıların ülkelerine geri dönmek dışında seçenekleri olmadığını düşünmelerine yol açabilececeği konusunda da uyardı.
"Suriye yönetimi yaygın insan hakları ihlallerine son vermedikçe hiçbir ülke sığınmacıları Suriye'ye dönmeye zorlamamalıdır" diyen HRW uzmanı Hardman, "Aradan geçen on yılda, geri dönen sığınmacılar halen kaçtıkları hükümet tarafından zulme maruz bırakılma riskiyle karşı karşıya olmaya devam ediyor" uyarısında bulundu.



Arap ve İslam dünyası, İsrail'in Gazzelileri Mısır'a sürme niyetinden endişe duyuyor

Mısır ile Filistin toprakları arasındaki Refah sınır kapısı (Arşiv- Reuters)
Mısır ile Filistin toprakları arasındaki Refah sınır kapısı (Arşiv- Reuters)
TT

Arap ve İslam dünyası, İsrail'in Gazzelileri Mısır'a sürme niyetinden endişe duyuyor

Mısır ile Filistin toprakları arasındaki Refah sınır kapısı (Arşiv- Reuters)
Mısır ile Filistin toprakları arasındaki Refah sınır kapısı (Arşiv- Reuters)

Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Endonezya, Pakistan, Türkiye ve Katar, İsrail'in Gazze Şeridi sakinlerinin Mısır'a geçişine olanak sağlamak için Refah sınır kapısını tek yönlü açacağı yönündeki açıklamalarından derin endişe duyduklarını belirtti.

Sekiz ülkenin dışişleri bakanları yaptıkları açıklamada, Filistin halkını topraklarından çıkarma girişimlerini tamamen reddettiklerini vurgulayarak, ABD Başkanı Donald Trump'ın Refah sınır kapısının her iki yönde de açılması, bölge sakinlerine hareket özgürlüğünün garanti altına alınması, Gazze Şeridi halkından hiçbirinin ayrılmaya zorlanmaması, aksine topraklarında kalmaları ve vatanlarının inşasına katılmaları için uygun koşulların yaratılması, istikrarın yeniden sağlanması ve insani koşulların iyileştirilmesine yönelik bütünleşik bir vizyonun oluşturulması planına tam bağlılık gösterilmesi gerektiğini vurguladı.

Bakanlar, Başkan Trump'ın bölgede barışı sağlama konusundaki kararlılığına ilişkin takdirlerini yineleyerek, güvenlik ve barışın sağlanması ve bölgesel istikrarın temellerinin sağlamlaştırılması amacıyla, planının tüm yönleriyle, gecikme veya aksama olmaksızın uygulanmasının önemini vurguladılar.

Ateşkesin tam olarak sağlanması, sivillerin çektiği acılara son verilmesi, Gazze'ye insani yardımların kısıtlama veya engel olmaksızın ulaştırılmasının sağlanması, iyileştirme ve yeniden yapılanma çalışmalarına erken başlanması ve Filistin Yönetimi'nin sektördeki sorumluluklarını yeniden üstlenmesi için gerekli koşulların oluşturulması ve böylece bölgede yeni bir güvenlik ve istikrar aşamasının başlatılması gerektiğini vurguladılar.

Bakanlar, ülkelerinin, Güvenlik Konseyi'nin 2803 sayılı Kararı ve ilgili tüm Konsey kararlarının tam olarak uygulanmasını sağlamak ve uluslararası hukuk kararları ve iki devletli çözüm ilkesi uyarınca adil, kapsamlı ve sürdürülebilir bir barışa ulaşmak için elverişli bir ortam sağlamak amacıyla Amerika ve tüm ilgili bölgesel ve uluslararası taraflarla çalışmaya ve eşgüdüm sağlamaya hazır olduğunu teyit ettiler. Bu, işgal altındaki Gazze ve Batı Şeria toprakları da dahil olmak üzere 4 Haziran 1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasıyla sonuçlanacaktır.


Katar: Gazze savaşını sona erdirme müzakereleri kritik bir aşamada

Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani, 23. Doha Forumu'nun ilk gününde konuşuyor (Reuters)
Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani, 23. Doha Forumu'nun ilk gününde konuşuyor (Reuters)
TT

Katar: Gazze savaşını sona erdirme müzakereleri kritik bir aşamada

Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani, 23. Doha Forumu'nun ilk gününde konuşuyor (Reuters)
Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani, 23. Doha Forumu'nun ilk gününde konuşuyor (Reuters)

Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Sani bugün yaptığı açıklamada, Gazze savaşıyla ilgili müzakerelerin kritik bir aşamada olduğunu açıkladı.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre Katar'daki Doha Forumu'nda düzenlenen bir panelde konuşan el Sani, arabulucuların ateşkesin bir sonraki aşamasına geçmek için birlikte çalıştıklarını ifade etti.

Başbakan, Gazze'de ateşkesin, İsrail'in Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmesi olmadan tamamlanmayacağını açıkladı.

"Şu anda kritik bir noktadayız... Ateşkes olduğunu düşünemeyiz; ateşkes ancak İsrail'in tamamen çekilmesi ve Gazze'ye istikrarın geri dönmesiyle tamamlanır" ifadelerini kullandı.

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Gazze'ye istikrar gücü kurulmasına ilişkin müzakerelerin sürdüğünü, gücün yetki ve angajman kurallarının da ele alındığını açıkladı.

Katar'daki Doha Forumu'nda konuşan Fidan, gücün temel amacının sınır boyunca İsrailliler ve Filistinliler arasında ayrım yapmak olduğunu belirtti.

Bugün Gazze'nin kuzeyinde, İsrail İHA'sının hedef alması sonucu bir Filistinli hayatını kaybetti, üç kişi de yaralandı. Filistin Bilgi Merkezi yerel kaynaklara dayanarak, "Gazze'nin kuzeyindeki el Atatra kavşağında İsrail'e ait bir İHA tarafından hedef alınanlardan bir şehit ve üç yaralının eş Şifa Hastanesi'ne getirildiğini" bildirdi.

Merkezden yapılan açıklamada, "10 Ekim'de ateşkes anlaşmasının başlamasından bu yana çoğunluğu çocuk, kadın ve yaşlılardan oluşan 369 vatandaşımız hayatını kaybetti, 920'den fazla kişi de yaralandı" denildi.


İsrail ordusunun Gazze'ye açtığı ateş sonucu bir kişi öldü, üç kişi yaralandı

Filistinli bir kadın, Han Yunus'taki El Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırılarında şehit düşenlerin ardından ağlıyor- 3 Aralık (Arşiv- AFP)
Filistinli bir kadın, Han Yunus'taki El Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırılarında şehit düşenlerin ardından ağlıyor- 3 Aralık (Arşiv- AFP)
TT

İsrail ordusunun Gazze'ye açtığı ateş sonucu bir kişi öldü, üç kişi yaralandı

Filistinli bir kadın, Han Yunus'taki El Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırılarında şehit düşenlerin ardından ağlıyor- 3 Aralık (Arşiv- AFP)
Filistinli bir kadın, Han Yunus'taki El Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırılarında şehit düşenlerin ardından ağlıyor- 3 Aralık (Arşiv- AFP)

Yerel medya bugün, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin kuzeybatısında açtığı ateş sonucu bir Filistinlinin öldüğünü, üç kişinin de yaralandığını bildirdi.

Filistin haber ajansı (WAFA), İsrail güçlerinin bölge yakınlarında bir grup sivili hedef aldığını, bunun sonucunda çok sayıda ölenler ve yaralananların olduğunu bildirdi.