Cartier mücevherlerindeki İslam sanatları etkisi

Kolye, Cartier Paris. (Cartier Evi)
Kolye, Cartier Paris. (Cartier Evi)
TT

Cartier mücevherlerindeki İslam sanatları etkisi

Kolye, Cartier Paris. (Cartier Evi)
Kolye, Cartier Paris. (Cartier Evi)

Paris’in dün ev sahipliği yaptığı sergide yer alan Cartier mücevherleri, antik evin 20’inci yüzyılın başından bu yana İslam sanatlarından esinlendiğini, takılarında geometrik şekillerin ve turkuaz mavisi ile zümrüt yeşilinin birlikte kullanarak değişikliklere gittiğini gözler önüne serdi. Bu yönelim bugün de devam ediyor.
"Cartier ve İslam Sanatları" adlı sergi, Fransa'nın başkentindeki Dekoratif Sanatlar Müzesi'nde açıldı. Söz konusu sergi lüks mücevherler, cami kaplamaları, Osmanlı tarzı kumaşlar ve işlemeli İran sandıkları arasındaki inanılmaz bağlantıyı ortaya koyuyor.
Serginin küratörlerinden olan, Louvre İslam Sanatları Bölümü Müdür Yardımcısı ve biri olan Judith Enon Renaud, AFP'ye yaptığı açıklamada koleksiyonun daha önce sergilenmediğini bildirdi.
Dekoratif Sanatlar Müzesi Antik ve Modern Mücevherat Bölümü küratörü, Evelyn Bossemer de ilk kez mücevherlere adanmış bu serginin ‘yaratıcılığın tüm aşamalarını yeniden inşa ettiğin’ söyledi.
Cartier Evi’nin kurucusunun torunu Louis Cartier'in 20’inci yüzyılın başında Art Nouveau hareketinden fazlaca ilham almadığını ve müşterilere ‘yeni, belki Rus, belki de Fars’ bir şey sunmak istediğini ve sonuçta Farsı seçtiğini ifade etti. Evelyn Bossemer'in ifade ettiğine göre bu noktada eserleri modern yapan, İslam sanatlarından esinlenilmesi. Bossemer bunun Cartier mücevherlerinin ‘temel bir parçası’ olduğunu vurguladı.
Bossemer açıklamasında ayrıca geometrik desenlerin ‘mimariden alındığına’, diğer yönlerinin ise ‘Orta Asya'daki camilerin giydirilmesinden’ esinlenildiğine dikkat çekti. Açık turkuaz mavisi, koyu lapis taşı rengi ile zümrüt yeşili veya ‘cennetin renginin’ birlikte kullanımı gibi renk kombinasyonlarının da Doğu'dan geldiğine dikkat çekti. 1930’larda, evin sanat yönetmeni Jean Toussaint’ın ametist taşından ilham alan mor rengi tanıttığını ve Babür İmparatorluğu'ndan Hint takılarından esinlenerek üç boyutlu parçalar yarattığı bilgisini verdi.
Bossemer açıklamasının devamında söz konusu geometrik desenlerin bugün halen var olduğunu, evin ana bileşenlerinden biri haline geldiğini ve kesimlerinden ayırt edilebildiğini vurguladı.



Düğmeye basıldı: Araştırmacılar hayvanlarla iletişim kurmanın yollarını arıyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Düğmeye basıldı: Araştırmacılar hayvanlarla iletişim kurmanın yollarını arıyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Hayvanların bilincini araştırmaya odaklanan ilk bilimsel kurum kurulurken, yapay zeka araştırmacıları insanların evcil hayvanlarıyla nasıl "konuşabileceğini" keşfetmeye hazırlanıyor.

Londra Ekonomi ve Siyaset Bilimi Okulu'ndaki (LSE) 4 milyon sterlinlik (yaklaşık 218 milyon TL) Jeremy Coller Hayvan Duyarlılığı Merkezi, insan dışı hayvanları çeşitli disiplinlerden uzmanlarla araştıran çalışmalarını 30 Eylül'de başlatacak.

Merkezin projeleri arasında, yapay zekanın insanların evcil hayvanlarıyla nasıl "konuşmasını" sağlayabileceğini incelemenin yanı sıra sürecin neresinde sorunlar çıkabileceğini ve potansiyel tehlikelerden nasıl kaçınılacağını araştıracak bir çalışma da yer alıyor.

Merkezin ilk direktörü Profesör Jonathan Birch, Guardian'a konuştu:

Evcil hayvanlarımızın insani özellikler göstermesini çok seviyoruz ve yapay zekanın ortaya çıkmasıyla, evcil hayvanınızın sizinle konuşabileceği yollar yepyeni bir seviyeye taşınacak. Ancak yapay zeka genellikle nesnel gerçekliğe dayanmak yerine kullanıcıyı memnun eden uydurma yanıtlar üretir. Bu, evcil hayvanların refahına uygulanırsa felaket olabilir. Hayvanlarla ilgili sorumlu ve etik yapay zeka kullanımını yöneten düzenlemelere acilen ihtiyacımız var. Bu alanda tam bir düzenleme eksikliği var. Merkez, dünya çapında kabul görecek etik kurallar geliştirmek istiyor.

Merkez, daha sonra küresel lobi faaliyetlerinde kullanılabilecek rehberlik ve araştırmalar geliştirmek amacıyla sivil toplum örgütleriyle çalışacak.

New York Üniversitesi Çevre ve Hayvanları Koruma Merkezi Direktörü Jeff Sebo gazeteye, hayvan sezgisi ve refahı, yapay zekanın hayvanlar üzerindeki etkisi ve kamuoyunun hayvanlara yönelik tutumu gibi konuların "toplumca karşı karşıya olduğumuz en önemli, zor ve ihmal edilmiş konular arasında yer aldığını" söyledi.

"İnsanlar dünyayı milyonlarca tür ve kentilyonlarca bireysel hayvanla paylaşıyor ve hoşumuza gitse de gitmese de dünyanın her yerindeki hayvanları etkiliyoruz" diye ekledi.

Yeni merkezin mütevelli heyeti üyelerinden Profesör Kristin Andrews, yeni projenin bilimdeki en büyük soru olarak gördüğü insan bilinci ve bunun ne olduğu sorusuna bile yanıt verebileceğine inandığını söyledi.

İnsanları bilinçli yapan şeyin ne olduğunu ya da birinin neden bilinç kazandığını veya bilincini neden kaybettiğini hâlâ anlayabilmiş değiliz. Ancak cevaplara ulaşmanın yolunun önce basit sistemleri incelemekten geçtiğini biliyoruz: Bilim, genomik ve tıp alanlarındaki büyük ilerlemeleri basit organizmaları inceleyerek elde etti.

Independent Türkçe