Lübnan Kuvvetleri Başkanı Caca’nın soruşturulması çağrısı tepki yarattı

Lübnan Kuvvetleri Başkanı askeri yargıyı eleştirdi. Rai ise yargının taraflı olduğu iddialarını reddetti.

 Maruni Patriği Rai, 22 Ekim’de ordu komutanı General Joseph Avn’ı (sağında) ve beraberindekileri kabul etti. (Maruni Patrikhanesi internet sitesi)
Maruni Patriği Rai, 22 Ekim’de ordu komutanı General Joseph Avn’ı (sağında) ve beraberindekileri kabul etti. (Maruni Patrikhanesi internet sitesi)
TT

Lübnan Kuvvetleri Başkanı Caca’nın soruşturulması çağrısı tepki yarattı

 Maruni Patriği Rai, 22 Ekim’de ordu komutanı General Joseph Avn’ı (sağında) ve beraberindekileri kabul etti. (Maruni Patrikhanesi internet sitesi)
Maruni Patriği Rai, 22 Ekim’de ordu komutanı General Joseph Avn’ı (sağında) ve beraberindekileri kabul etti. (Maruni Patrikhanesi internet sitesi)

Lübnan’da Tayyuna olaylarına adı karışan Lübnan Kuvvetleri Partisi’nin lideri Samir Caca’nın askeri mahkemede hükümet komiseri Fadi Akiki huzurunda ifade vermeye çağrılması, adli açıdan tepkilere neden oldu. Cumhuriyet Savcılığı, Caca’nın askeri yargıya yönelik eleştirileri ve Hizbullah ile ittifak yapmakla suçlaması ile eşzamanlı yaptığı açıklamada ister ordu istihbaratı ister yargı organları olsun gerekli merciinin belirlenmesi için bekleme çağrısı yaptı.
Askeri mahkeme komitesi Caca’nın, 22 Ekim Perşembe günü Tayyuna bölgesinde 7 kişini ölümüne yol açan gerginliklerle ilgili ifadesini dinlemek için çağrılmasına karar vermişti. Yargıç Akiki, Caca’yı çağırmakla ve ifadesini almakla Ordu İstihbarat Soruşturma Birimi’ni görevlendirdi. Caca ise perşembe akşamı yaptığı açıklamada Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın kendisinde önce dinlenmesini şartıyla Akiki’nin huzuruna çıkmaya hazır olduğunu bildirdi.
Yerel medya organları 22 Ekim’de, Cumhuriyet Savcısı Gassan Uveydat’ın hükümet komiseri Yargıç Fadi Akiki’nin Lübnan Kuvvetleri Partisi liderini çağırma kararını üç gün süreyle ertelediğini bildirdi.
Ancak Cumhuriyet Savcılığı kararın ertelendiğini yalanladı. Cumhuriyet Savcısı Gassan Uveydat yaptığı açıklamada dolaşan haberlerin ‘yalan’ olduğunu belirterek “Bu şekilde bir karar verilmemiştir” dedi.
Savcılık tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Askeri mahkemedeki hükümet komiserinin İstihbarat Müdürlüğü’nü Lübnan Kuvvetler Partisi liderini dinlemek üzere görevlendirmesi, herhangi bir zaman sınırlaması belirtilmeden, görevin istihbarat biriminde mi yoksa görevli yargıçta mı olduğunu öğrenmek üzere ilgili makamların takibini gerektirmektedir.”
Lübnan yasalarına göre Cumhuriyet Savcılığı, r tüm kamu kovuşturmalarına başkanlık ediyor. Askeri yargı da dahil olmak üzere diğer savcılar tarafından verilen tüm kararların fesih yetkisi olan Cumhuriyet Savcılığı tarafından incelenmesi gerekiyor.
Caca, geçen perşembe günü bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada askeri yargıya olan güvensizliğini dile getirdi. Yargıç Akiki’nin ‘Hizbullah’ın komiseri’ olduğunu savundu. Caca, 22 Ekim’de de Twitter üzerinden yaptığı açıklamada da “Meşru bir Lübnan partisinin başkanı olarak yasalara tabiyim. Ancak adaletin yerinde olması için yargının ülkedeki tüm taraflarla hukuka bağlı oldukları temelinde ilgilenmesi gerekir” ifadelerini kullandı. (Hizbullah’a atıfla) Ayn er-Rummane olaylarındaki ana tarafın, kendisini hukukun üzerinde gördüğünü belirten Samir Caca, “Ne yazık ki askeri yargı da bu inancı bugüne kadar sürdürmüştür” dedi.
Kriz sürerken Lübnan Katolik Doğu Kilisesi Maruni Patriği Beşara Butros er-Rai de yargının bağımsızlığına desteğini belirtti. Yargının taraflı olduğunu reddettiğini dile getirdi.
Bkerke’ye yakın kaynaklar, 22 Ekim’de Maruni Patriği Rai ile ordu komutanı General Joseph Avn arasında görüşme gerçekleştiğini duyurdu. Bu bağlamda kaynaklara göre Rai, General Avn’a ‘askeri teşkilata ve yargının bağımsızlığına mutlak destek verdiğini ve soruşturmanın herhangi bir tarafa bağlı olmaksızın tüm tarafları kapsaması gerektiğini’ söyledi. Kaynakların Şarku’l Avsat’a aktardığı bilgilere göre Rai açıklamasında “Yargı, herkes için adaleti takip etmekte ve bir tarafa bağlı olmamak kaydıyla tüm faillerden hesap sormaktadır” ifadesini kullandı. Kaynaklar Rai’nin tavrının ilkeli olduğunu, ayrımcılık yapmadığını, ‘adaletin ve hukukun her şeyden önce olmasını’ ve faillerden hesap sorulmasını savunduğunu bildirdiler.
Rai, 22 Ekim’de Bkerki’de ordu komutanı ile ülkedeki son güvenlik gelişmelerini ve askeri kurumun koşullarını görüştü. Maruni Patriği, ordunun ve güvenlik güçlerinin ‘güvenliği kontrol etme, sokaklarda tüm ülkenin ve tüm vatandaşların güvenliğini tehdit eden kanunsuzluğu önlemede’ açısından da rolüne övgüde bulundu.
Caca konusu, yargının yanı sıra siyaset arenasında da tartışmalara neden oldu. Öyle ki Lübnan Kuvvetleri Partisi mensupları, soruşturmayı siyasallaştırmaya yönelik endişelerini dile getirdiler. ‘Güçlü Cumhuriyet’ bloğundan milletvekili Macid Eddy Abi el-Lama, “Tehdit ve gözdağı ile ülke üzerine kontrollerini dayatmak istiyorlar” dedi. “Bir mağdur, bir saldırganla nasıl eşit sayılabilir?” diye soran milletvekili, Hizbullah’ın ‘güçle Lübnanlılara iftira atan ve zorbalık yapan bir parti’ olduğunu savundu.
Diğer yandan ‘Güçlü Cumhuriyet’ bloğundan milletvekili İmad Vakim şu değerlendirmelerde bulundu:
“Lübnanlılar yıllarca mücadele etmediler. Şehitleri, Hizbullah benzer bir rejimi dayatmaya çalışana kadar Suriye güvenlik sisteminden kurtulmak için Lübnan direnişçileri, vatandaşlar, cumhurbaşkanları, başbakanlar, politikacılar, din adamları ve medya mensupları olarak sundular. Hizbullah’ın meseleleri Lübnanlılara yükleyerek ve onlara zorbalık ederek tecrit etme ve hedef alma girişimlerini durdurun.”
Aynı şekilde İran Dini Lideri’nin Lübnan’daki Temsilcisi Şeyh Muhammed Yazbek de şunları söyledi:
“Adil, şeffaf ve politik olmayan bir soruşturma haricinde tatmin olmayacağız. Devletten ve yargıdan Tayyuna katliamıyla ilgili şeffaf bir soruşturma talep ediyoruz. Hristiyan halkımız ve onların Müslüman ortakları sadece devletin koruması altındadır. Ulusal egemenliğimizi, sınırlarımızı ve deniz kaynaklarımızı korumaktan gurur duyduğumuz milli ordumuzla hepimiz el ele ve omuz omuzayız.”
Yüksek Şii İslam Konseyi Başkan Yardımcısı Şeyh Ali el-Hatib de şu açıklamada bulundu:
“Devlet, masum vatandaşların kanına karışanları ortaya çıkaran tarafsız soruşturmalar yürüterek bir devlet olduğunu kanıtlamalıdır. Onların kanlarının boşa harcanmasını kabul etmeyeceğiz. Faillerin adil bir şekilde cezalandırılması ve arkasındaki tarafların açık bir şekilde belirlenmesi dışında tatmin olmayacağız.”



İslami Cihad: İsrailli esirler dosyasını kapattık

Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi üyeleri eşliğinde, Gazze Şehri'ndeki Zeytun semtine, ölen rehinelerin kalıntılarını aramak üzere gidiyor (AP)
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi üyeleri eşliğinde, Gazze Şehri'ndeki Zeytun semtine, ölen rehinelerin kalıntılarını aramak üzere gidiyor (AP)
TT

İslami Cihad: İsrailli esirler dosyasını kapattık

Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi üyeleri eşliğinde, Gazze Şehri'ndeki Zeytun semtine, ölen rehinelerin kalıntılarını aramak üzere gidiyor (AP)
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi üyeleri eşliğinde, Gazze Şehri'ndeki Zeytun semtine, ölen rehinelerin kalıntılarını aramak üzere gidiyor (AP)

İslami Cihad Hareketi’nin askeri kanadı Kudüs Seriyyeleri, bugün (Salı) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nde yürürlükte olan ateşkes anlaşmasının birinci aşamasındaki tüm maddelere hem kendilerinin hem de diğer Filistinli grupların bağlı kaldığını duyurdu. Örgüt, arabuluculara İsrail’in anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmesi için baskı yapma çağrısında bulundu.

Kudüs Seriyyeleri’nin askeri sözcüsü Ebu Hamza, yayımladığı bildiride, geçen çarşamba günü Gazze’nin kuzeyinde ellerindeki son İsrailli rehinenin cesedini teslim etmelerinin ardından, İsrailli esirler dosyasını kapattıklarını söyledi.

Filistin'den yayın yapan Şihab Haber Ajansı’nın (Shehab News Agency)  aktardığı açıklamada Ebu Hamza, şunları kaydetti:

“Geçen çarşamba günü kuzeyde son cesedi teslim ederek elimizdeki düşman esirleri dosyasını kapattık. Bu, onur verici bir anlaşmanın parçası olarak, tüm gurur, onur ve sadakatle yürüttüğümüz kahramanca bir mücadelenin sonucudur. Düşman esirleri ancak direnişin kararıyla geri döner; tabutlarla dönerler ya da hiç dönmeyebilirler.”

Ebu Hamza, Kudüs Seriyyeleri ve diğer direniş fraksiyonlarının ateşkes anlaşmasının birinci aşamasına ilişkin tüm hükümlere bağlı kaldığını vurgulayarak, arabuluculara İsrail’in anlaşmadaki taahhütlerini yerine getirmesi ve “tekrarlanan suç niteliğindeki ihlallerini” durdurması için baskı çağrısı yaptı.

Gazze’de ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçiş arayışlarının yoğunlaştığı bir dönemde, Hamas’tan bilgili kaynaklar, hem hareket içinde hem de arabulucularla ve onların İsrail’le yürüttüğü temaslarda ciddi görüşmelerin sürdüğünü aktardı.

Kaynaklar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada, Hamas’ın ABD ile İsrail arasında sağlanacak uzlaşıya bağlı olarak, arabuluculardan beklenen yeni dolaylı müzakere turunun tarihinin belirlenmesini beklediğini söyledi. Bu turun ay sonunda ya da gelecek ay başında yapılabileceği ifade edildi.

Kaynaklara göre, Katar, Mısır ve İstanbul da dahil olmak üzere çeşitli başkentlerde Hamas liderliği ile arabulucular arasında ikili ve üçlü formatlarda çok sayıda toplantı düzenlendi; mevcut temaslar kapsamında yeni görüşmelere yönelik hazırlıklar da yapılıyor.

Aynı kaynaklar, ABD’nin baskısı ve arabulucuların girişimlerinin bu temasları “daha ciddi bir aşamaya taşıdığını” değerlendirdi.


Esad’ın tuzağı: Tahran’ın Bağdat’taki müttefiklerini sarsan gece

Beşşar Esad'ın 8 Aralık 2024'te Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayının zemininde kaçışının ardından yerde yatarken çekilmiş devasa fotoğrafı (AP)
Beşşar Esad'ın 8 Aralık 2024'te Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayının zemininde kaçışının ardından yerde yatarken çekilmiş devasa fotoğrafı (AP)
TT

Esad’ın tuzağı: Tahran’ın Bağdat’taki müttefiklerini sarsan gece

Beşşar Esad'ın 8 Aralık 2024'te Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayının zemininde kaçışının ardından yerde yatarken çekilmiş devasa fotoğrafı (AP)
Beşşar Esad'ın 8 Aralık 2024'te Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayının zemininde kaçışının ardından yerde yatarken çekilmiş devasa fotoğrafı (AP)

Irak hükümetinde üst düzey bir güvenlik yetkilisi, Suriye’nin kuzeydoğusundaki rutin bir sınır güvenliği görevinin ardından Şam’dan Bağdat’a dönecek uçağa yetişmek için şoförüne hızlanmasını söylüyordu. Tam o sırada telefonuna düşen mesajda şu yazıyordu: “Suriye’deki fraksiyonlar başkente doğru ilerliyor.” Ülke, enkazların arasından doğan yeni bir rejimin eşiğindeydi.

Şam’da, yetkilinin arabası “olağanüstü düzenlemeler” için bekliyordu. Yeni Suriyeli yetkililerle kurulan “hiçten doğan iletişim”, sahada dengelerin altüst olduğuna işaret ediyordu. Suriye’de eski “askeri operasyonlar yönetiminden” bir yetkili, bunun “Heyet Tahrir el-Şam’ın ilk kez bir Irak hükümet yetkilisiyle teması” olduğunu aktardı. Iraklı güvenlik görevlileri de 8 Aralık 2024 sabahı “beklenmedik bir kolaylıkla” Şam’a girdiklerini söyledi. Ardından şok bir mesaj geldi: “(Beşşar) Esad kaçtı.”

gthy
Esad rejiminin devrilmesinden sonra Şam havaalanı (Arşiv - AFP)

Başkent Şam’daki havaalanı bir hayalet mekâna dönmüştü. Iraklı yetkilinin tanıdığı Suriyeli subaylar yok olmuştu. Diplomatik geçişler bile boşaltılmıştı. Yetkili, Bağdat’a “istisnai” bir seferle döndü.

Aynı saatlerde, Suriye’de 2011’den bu yana konuşlu Iraklı milisler de Rıf Şam’dan Irak sınırındaki Ebu Kemal yönüne doğru tek yönlü bir geri çekilişe başlamıştı. Yüzlerce savaşçı, “direniş ekseninin” 15 yıllık varlığının çöküşüyle sahayı terk ediyordu.

dfrg
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, Şam'da Irak Başbakanı Muhammed Şii es-Sudani ile el sıkışıyor (Arşiv)

Bu gelişmeler öncesinde ve sonrasında Şarku’l Avsat’a konuşan Iraklı kaynaklar, milislerin Suriye’den koordinasyonsuz, ani ve dağınık biçimde çekildiğini doğruladı. Paylaşılan bilgiler, Tahran, Moskova ve Esad yönetiminin farklı zamanlarda Suriye’de savaşmama kararı aldığını ve müttefik Iraklı gruplarla bu bilgileri çok geç paylaştığını gösteriyordu.

Bu tanıklıklar; Esad rejiminin çöküşünün ardından Irak’taki Şii grupların nasıl tepki verdiğini, kimi çevrelerde neden Şii hâkimiyeti ve silahlı grupların siyaset içinde daha güçlü konum kazanması yönünde çağrıların yükseldiğini de ortaya koyuyor.

Manevra değildi… Bizi aldattılar

30 Kasım 2024’te Irak Başbakanı Muhammed es-Sudani, Esad’la yaptığı telefon görüşmesinde Suriye’nin güvenliği Irak’ın ulusal güvenliğiyle bağlantılı  mesajını verdi. Ancak ertesi gün muhalefet güçleri Hama’yı kuşattı ve Sudani bir daha Esad’ı aramadı.

Ninova’daki Şii milis liderleri, Suriye’ye destek göndermeye çalışıyordu çünkü Suriye’deki İran yanlısı savaşçı sayısı geçmiş yıllara göre çok azalmıştı. Bir milis yetkilisi, savaşçılarını Suriye’deki Şiileri ve kutsal mekânları koruma çağrısıyla motive ettiklerini aktardı.

Ketaib Seyyid eş-Şüheda Sözcüsü Kazım el-Fartusi, kendi gruplarının 2023 sonunda Suriye’den tamamen çekildiğini ve “görevlerinin bittiğini” söylemişti.

dfvg
Suriye'nin doğusunda faaliyet gösteren Nuceba hareketi mensuplarının Bağdat'taki askeri geçit törenindeki arşiv görüntüleri.

2018’e gelindiğinde Suriye, İran Devrim Muhafızları, Hizbullah ve Iraklı milislerden oluşan 150 binden fazla yabancı savaşçıyla doluydu. Suriye ordusunun sahadaki ağırlığı bu güçlerin gerisinde kalmıştı. 2023 sonunda ise İran, Esad’la yapılan görüşmelerin ardından birçok milisin çekilmesine izin verdi. Bu geri çekilmenin arkasında “bölgesel bir anlaşmanın” olduğu iddiaları da yayılmıştı.

Kasım 2024’te başlayan Saldırganlığı Caydırma Operasyonu operasyonları sırasında İranlı grupların sayısı birkaç bine düşmüştü. Ancak Esad’ın dönüşü yine gerçekleşmedi.

fgt
Suriye kanalının yayınladığı bir görüntüde, Rus savaş uçaklarının Lazkiye'deki Hmeymim üssünde "caydırma" operasyonu sırasında konuşlandığı görülüyor.

2 Aralık gecesi, Iraklı milislerden bir grup gayriresmî askeri güzergâhtan Suriye’ye sızmaya çalıştı fakat Ebu Kemal yakınlarında ABD hava saldırısı ile durduruldu. Bu olay, “Suriye’ye yeniden girme” hevesini kısa sürede bitirdi.

6 Aralık’ta muhalefet Hama’dan Humus’a doğru ilerlerken, Rus hava kuvvetleri yalnızca sembolik birkaç bombardıman yaptı. Rusya’nın Humus–Hama hattındaki stratejik “Rastan Köprüsü”nü etkisizleştirmeyerek muhalefetin geçişine zemin hazırladığı ortaya çıktı. Görüntüler, Rusların Hmeymim Üssü’ndeki Sukhoi jetlerini havalandırmadığını gösteriyordu.

7 Aralık sabahında Humus tamamen muhalefetin kontrolüne geçtiğinde, direniş eksenindeki birçok aktör bunun bir manevra olmadığını, İran’ın müttefiklerine çelişkili mesajlar verdiğini anladı.

Bazı Iraklı milis kaynaklarına göre İran, daha en başta Suriye’de büyük bir savaşa girmeme kararı almıştı çünkü bölgesel dengelerin son derece karmaşık olduğunu düşündü. Ayrıca Tahran, Moskova’nın artık Suriye’de kendi başına hareket ettiğini geç fark etti.

Sonuç olarak, Moskova–Tahran–Esad üçgeni fiilen çözülmüş, sahada kopuk kararlar alınmış, bu boşluk da muhalefetin hızlı ilerleyişine ve Esad’ın kaçışına yol açmıştı.

Bağdat’ta siyaset: Şok, hesaplaşma ve yeni güç tasarımları

Esad’ın kaçtığı 8 Aralık sabahı eski Irak Başbakanı Adil Abdülmehdi, ““Ne ekersen onu biçersin” diye yazdı. Bağdat’taki Şii siyasi çevreleri derin bir şok dalgası sardı.

İki gün sonra tüm milisler Suriye’den çıkmış, Esad Moskova’ya sığınmıştı. 12 Aralık’ta Nuri el-Maliki, “Şam’da yaşananların hedefi Bağdat sokaklarını hareketlendirmektir” diyerek gerilimi artırdı.

Kulislerde “Irak Şiilerinin geleceği” üzerine sert tartışmalar yürütüldü. Pek çok Şii karar alıcısı, İran’ın rolü ve Suriye’deki ani çöküş konusunda net bir cevap veremedi. Bazı toplantılarda, “Esad sonrası bölgesel düzenle Irak nasıl konumlanacak?” sorusu etrafında büyük tedirginlik oluştu.

dfrgt
Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin toplantılarından bir kare (Irak Haber Ajansı)

Bu tartışmalar sırasında “Şii federalizmi” gibi uç fikirler bile dillendirildi ancak kısa sürede gündemden düştü. Buna karşılık, “Şii hâkimiyeti” söylemi güç kazandı. 11 Kasım 2025 seçimlerinde silahlı gruplar önemli başarı elde etti:

Asaib Ehlil Hak: 28 sandalye

Bedir Örgütü: 18 sandalye

Hakuk (Ketaib Hizbullah’ın siyasi kolu): 6 sandalye

Ketaib İmam Ali listesi: 3 sandalye

Şibl ez-Zeydi’nin “Hizmetler” ittifakı: 9 sandalye

Suriye’de savaşmış tüm gruplar parlamentoya girmeyi başardı.

Kays el-Hazali ve benzeri liderlerin öncülüğünde yeni bir proje şekilleniyor: Şii grupların parçalanmasını önlemek için devletin yasama ve yürütme kurumlarında daha güçlü, daha belirleyici bir varlık.

Mart 2025’te Hazali’ye “Yeni Suriye” sorulduğunda “Devletlerin çıkarları gerektiriyorsa, Irak da bu yeni hükümetle ilişkilerini kurmalı” dedi.

Bir Şii milis yöneticisinin ifadesiyle, “Esad’ın kaçışı, Suriye’deki bir olay değil, Irak Şiilerinin zihninde bir depremdi.” Eski ittifakların çöktüğü, İran’ın bölgesel doktrininin bile sorgulanır hale geldiği bir dönemin kapısı açıldı. Bu soruların henüz net bir cevabı yok.


Sisi ile Hafter arasındaki görüşmelerde Sudan, deniz sınırları ve paralı askerler başlıkları ele alındı

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter’i kabul etti. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter’i kabul etti. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Sisi ile Hafter arasındaki görüşmelerde Sudan, deniz sınırları ve paralı askerler başlıkları ele alındı

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter’i kabul etti. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter’i kabul etti. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter’in dün gerçekleştirdiği görüşmede, ertelenen genel seçimler, paralı askerler, yabancı savaşçılar, ortak deniz sınırları ve Sudan’daki durum başlıca gündem maddeleri oldu.

gt
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter’i kabul etti, 8 Aralık 2025. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Sisi, Hafter’i Kahire’de kabul etti. Libya Ulusal Eylem Grubu Başkanı ve siyasi analist Halid et-Tercuman, ziyaretin ülkenin son derece kritik bir dönemden geçtiği bir zamanda gerçekleşmesi nedeniyle özel önem taşıdığını belirtti.

Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Muhammed eş-Şenavi, Cumhurbaşkanı Sisi’nin görüşmede ‘Mısır’ın Libya’nın egemenliğine, istikrarına, birliğine ve toprak bütünlüğüne tam destek verdiğini’ vurguladığını aktardı. Şenavi, Sisi’nin ‘LUO Genel Komutanlığı’nın bu süreçteki temel rolünü takdir ettiğini’ belirterek, ‘her türlü dış müdahaleye karşı durulması ve tüm yabancı güçler ile paralı askerlerin Libya’dan çıkarılması gerektiğini’ ifade ettiğini söyledi. Açıklamaya göre Sisi, Mısır’ın ‘özellikle eş zamanlı başkanlık ve parlamento seçimlerini hedefleyen girişimler başta olmak üzere, Libya krizinin çözümüne yönelik tüm inisiyatiflere desteğini’ yineledi.

Sisi ayrıca, iki ülke arasındaki köklü ve özel ilişkileri hatırlatarak, ‘Mısır’ın Libya ordusuna ve ulusal kurumlarına her türlü desteği sağlamaya devam edeceğini’ vurguladı.

sdfrgt
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter, her iki ülkenin çıkarları doğrultusunda ortak deniz sınırı konusunda anlaşmaya vardı. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Görüşmelere, Mısır Genel İstihbarat Servisi Başkanı Tümgeneral Hasan Reşad, LUO Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Saddam Hafter ve Genelkurmay Başkanı Halid Hafter de katıldı. Toplantıda iki ülke arasındaki deniz yetki sınırlarının belirlenmesine ilişkin son gelişmeler ele alındı.

Şenavi, deniz sınırı dosyasında ‘iki taraf arasında uzlaşı sağlandığını ve iş birliğinin uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde, her iki ülkenin çıkarlarını koruyacak şekilde sürdürülmesinin öneminin vurgulandığını’ aktardı.

Sisi, Aralık 2022’de yayımladığı kararla ülkenin Akdeniz’deki batı deniz sınırlarını belirlemişti. Kararın metni ve sınır koordinatları Resmî Gazete’de yayımlanmış, ayrıca Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’ne de bildirilmişti.

Libya, Mısır ve Yunanistan ile Türkiye arasında deniz yetki alanlarına ilişkin anlaşmazlık ise devam ediyor.

cdfgt
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi dün Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter'e eşlik etti. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır, bir bildiride, Libya’nın ‘bir dizi deniz yetki anlaşması ve uygulamasına’ kesin olarak karşı çıktığını duyurmuştu. Benzer şekilde Libya da BM’ye bir protesto notası göndererek, Yunanistan ile Mısır arasında 2020’de imzalanan deniz yetki sınırlandırma anlaşmasını ‘uluslararası hukuk ve deniz hukuku ile çeliştiği için hükümsüz ve geçersiz’ ilan etti.

Mısır, Ağustos 2020’de Yunanistan ile deniz yetki sınırlarının belirlenmesine ilişkin bir anlaşma imzalamış, tarafların yıllar süren görüşmeleri sonunda iki ülke arasındaki münhasır ekonomik bölgeyi belirleyen metin açıklanmıştı. Türkiye ise söz konusu anlaşmaya o dönemde itiraz etmişti.

Mareşal Halife Hafter, Libya’da güvenlik ve istikrarın yeniden tesis edilmesinde Mısır’ın ve siyasi liderliğinin oynadığı ‘kilit rolü’ takdir ettiğini belirterek, krizin başlangıcından bu yana Libya halkına verilen sürekli desteğe dikkat çekti. Hafter, Mısır Cumhurbaşkanı ile Libya ve bölgesel gelişmeler konusunda koordinasyon ve görüş alışverişini sürdürme kararlılığını vurguladı.

Siyasi analist Halid et-Tercuman, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, Hafter’in ziyaretinin ‘Libya krizine ilişkin tutumların ve bölgesel durumlara dair görüşlerin paylaşılması, özellikle de Sudan’daki gelişmeler ve Libya’ya doğru artan göç hareketi bağlamında önem taşıdığını’ söyledi. Et-Tercuman, Mısır’ın Libya’nın terörle mücadelesinde ‘gerçek bir destek’ sunduğunu, bugün ise Libya şehirlerinde yeniden imar çalışmalarını yürüten şirketleriyle ülkenin yeniden inşasına katkı verdiğini kaydetti. Mısır’ın bölgesel güvenliği önemsediğini belirten et-Tercuman, “Libya, Mısır’ın ulusal güvenliğinin doğal bir uzantısıdır; aynı şekilde Mısır da bizim güvenliğimizin doğal bir uzantısıdır” dedi.

Mısır ve Libya’yı çevreleyen bölgesel gelişmeler de Sisi ile Hafter arasındaki görüşmelerde gündeme geldi. Şenavi, toplantıda ortak ilgi alanındaki bölgesel dosyaların ve iki ülkenin karşı karşıya olduğu zorlukların, özellikle de Sudan’daki son gelişmelerin ele alındığını açıkladı.

Şenavi, iki tarafın ‘Sudan’ın istikrarını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü koruyacak barışçıl bir çözüme ulaşılması için uluslararası ve bölgesel çabaların artırılmasının öneminde mutabık kaldığını’ aktararak, Sudan’daki istikrarın ‘Mısır ve Libya’nın ulusal güvenliğiyle doğrudan bağlantılı olduğuna’ vurgu yapıldığını belirtti.

Mısır’ın resmi tutumu, Libya’da güvenlik ve istikrarın yeniden tesisi için ‘her türlü dış müdahale ve dayatmadan uzak, Libyalı taraflar arasında siyasi bir çözümün’ tek yol olduğu yönünde. Bu yaklaşım, Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin Kahire’de BM temsilcisi Hanna Tetteh ile yaptığı son görüşmede de dile getirildi.

Mısır, BM tarafından belirlenen ‘yol haritasının’ uygulanmasında ilerleme sağlanmasının önemine sürekli vurgu yapıyor. Bu çerçevenin başında, eş zamanlı başkanlık ve parlamento seçimlerini hazırlamakla görevli ‘yeni ve birleşik bir hükümetin’ kurulması yer alıyor. Kahire, siyasi sürecin güvenilirliği açısından ilan edilen takvime bağlı kalınmasının zorunlu olduğunu da hatırlatıyor.

Hafter’in iki oğlunun da son dönemde Mısır’a ziyaretler gerçekleştirdiği biliniyor. Genelkurmay Başkanı Halid Hafter, geçen hafta Kahire’de düzenlenen EDEX 2025 Savunma Sanayi Fuarı’na katıldı.