ABD, Sudan’da demokratik geçişe vurgu yaptı

ABD Sudan yönetiminin askeri tarafını demokratik geçişi tehdit eden uygulamalarına karşı uyardı

ABD, Sudan’da demokratik geçişe vurgu yaptı
TT

ABD, Sudan’da demokratik geçişe vurgu yaptı

ABD, Sudan’da demokratik geçişe vurgu yaptı

ABD Başkanı Joe Biden’ın Afrika Boynuzu Özel Temsilcisi Jeffrey Feltman, Sudan’a ziyarette bulunarak, Sudan’daki iktidar ortaklarına, hükümetinin barışçıl bir demokratik geçişe verdiği destekle ilgili açık ve kesin bir mesaj iletti. Feltman, sivil hükümeti yok etme girişimlerine karşı onları uyarırken, askeri ortaklardan sivil çatışmalara karışmamalarını istedi. ABD’li yetkili ayrıca, orduya bağlı sivil hükümetin muhaliflerini de ülkedeki barışçıl demokratik geçişi durdurmaya yol açabilecek her türlü uygulamaya karşı uyardı.
Feltman, ülkeye gelişinin ardından yetkililer ve politikacılarla çeşitli görüşmelerde bulundu. 24 Ekim’de Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan, Hızlı Destek Kuvvetleri komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Daklu, Başbakan Abdullah Hamduk, Kabine Bakanı Halid Ömer Yusuf ve hükümeti feshetme çağrısı yapan bir ittifaka liderlik eden isimler olan Maliye Bakanı Cibril İbrahim, Darfur Valisi Minni Arko Minnavi ile bir araya geldi. İbrahim ve Minnavi, diğer bazı örgütlerle birlikte geçen cumartesi gününden bu yana cumhurbaşkanlığı sarayı önünde oturma eylemi düzenliyor.
ABD’li yetkili, geçen cumartesi günü cumhurbaşkanlığı sarayında Egemenlik Konseyi Başkanı, Hızlı Destek Kuvvetleri komutanı ve Başbakan ile ortak bir toplantı gerçekleştirirken, siyasi duruma dair gelişmeleri ve mevcut krizden çıkma çabalarını ele aldı.
Bu bağlamda polis, 24 Ekim’de Hartum’un merkezindeki en önemli köprülerden biri olan el-Mek Nimr Köprüsü’nü, cumhurbaşkanlığı sarayının, bir dizi bakanlığın ve hükümet kurumlarının yanından geçen Nil Caddesi’ni trafiğe kapatan ‘Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG)’ yandaşlarını dağıtmaya çalıştı.
ABD Büyükelçiliği, geçen cumartesi günü yaptığı açıklamada Feltman’ın ABD’nin ‘Sudan halkının açıklanan istekleri doğrultusunda sivil demokratik geçiş sürecine verdiği desteği dile getirdiğini belirtti. Büyükelçilik, “ABD, tüm tarafları Anayasa Bildirgesi ve Cuba Barış Anlaşması’nı uygulamak için birlikte çalışma taahhütlerini yenilemeye çağırdı” dedi.
Görüşmelere yakın bir kaynağın 24 Ekim’de Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamaya göre Feltman, iktidar ortaklarına ‘ülkesinin hükümete yönelik herhangi bir darbe tehdidi girişimini reddettiğini, sivil siyasi çatışmanın taraflarından herhangi biri lehine müdahalede bulunmadığını, krizi müzakere yoluyla çözdüğünü ve hükümetin feshedilmesini talep etmekten vazgeçtiğini’ bildirdi.
Kaynaklara göre Feltman, sivil demokratik geçişi durduracak her türlü uygulamaya karşı uyarıda bulundu ve Sudan liderlerini anlaşmazlıkları diyalog yoluyla çözmeye çağırdı. Feltman ayrıca, bunu engellemeye yönelik her türlü girişimin, Washington’un güçlü bir şekilde desteklediği sivil geçişe yönelik bir tehdit oluşturduğunu vurguladı. Kaynak, “Feltman, Sudan bileşenlerini, tıpkı sivillerin askeri ortaklarını seçme gücüne sahip olmadığı gibi, ordunun sivil ortaklarını seçemeyeceği konusunda açıkça bilgilendirdi” dedi.
Ortak toplantının ardından geçici Egemenlik Konseyi, ABD Özel Temsilcisinin siyasi katılımın genişlemesi gerektiğini ve askeri bileşenin ‘Sudan halkının tüm taraflarını temsil etmeyen belirli partiler tarafından yürütme hükümetini tekelleştirmeme’ vizyonunu ifade ettiğini belirtti. Buna rağmen Feltman, ABD’nin Hartum Büyükelçiliği tarafından yayınlanan resmi basın açıklamasında veya kabine tarafından yayınlanan basın açıklamasında bundan bahsetmedi. Kaynakların Şarku’l Avsat’a belirttiğine göre ABD Temsilcisi, konunun siyasi taraflar ve ordunun onlarla ilişkisi ile ilgili olduğunu ve diyalog yoluyla çözüleceğini söyledi.
16 Ekim’den bu yana silahlı hareketlerden, ÖDBG’den (iktidar koalisyonu) bazı ayrılıkçılardan ve Nisan 2019’da bir halk devrimi tarafından devrilen Ömer el-Beşir rejiminin destekçilerinden oluşan bir grup, mevcut geçiş hükümetinin feshedilmesi ve bağımsız yetkilere sahip yeni bir hükümetin kurulması çağrısı yaptı. Grup, cumhurbaşkanlığı sarayının hemen önünde yaklaşık gün süren bir oturma eylemi düzenlerken, başkentteki ana yolları da trafiğe kapattı. Sarayın önüne çadırların kurulduğu alışılmadık bir olay çerçevesinde birçok devlet kurumunun kapılarını da kapattı. 14 Ekim’de sivil geçişi destekleyen hükümet yanlısı avukatlardan oluşan bir konvoyun saraya yaklaşmasını ve Egemenlik Konseyi’ne nota vermesini engelledi.
Sivil geçiş hükümetinin siyasi kanadını temsil eden ÖDBG ittifakı, grubun hükümeti feshetme çağrısını reddederken, bu çağrıyı ‘anayasal belgenin ihlali, Egemenlik Konseyi Başkanı’nın geçiş dönemine saldırmak, onu baltalamak ve emirlerine uyan bir hükümet getirmek için aynı adı taşıyan yeni bir kuluçka makinesi yaratmak üzere kullandığı bir örtü’ olarak nitelendirdi.
21 Eylül’de darbe girişiminin engellenmesinden bu yana ülke, ordunun darbeler ve ülkeyi yönetememekten sivilleri sorumlu tuttuğu siyasi bir kriz yaşıyor. Başbakan, bu durumu hükümetin kurulmasından bu yana en ciddi kriz olarak nitelendiriyor.



Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Suriye-Rusya ilişkileri yeni bir döneme giriyor

Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moskova’da daha önce gerçekleştirilen görüşmeden bir kare (AP)
Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moskova’da daha önce gerçekleştirilen görüşmeden bir kare (AP)
TT

Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Suriye-Rusya ilişkileri yeni bir döneme giriyor

Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moskova’da daha önce gerçekleştirilen görüşmeden bir kare (AP)
Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moskova’da daha önce gerçekleştirilen görüşmeden bir kare (AP)

Suriye Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Esad Şeybani, Suriye-Rusya ilişkilerinin karşılıklı saygıya dayalı yeni bir döneme girdiğini belirtti.

Şeybani, Moskova’da Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile yaptığı görüşmede, “Suriye’nin yeniden imarını tamamen ulusal bir iradeyle sürdürmeye kararlıyız ve tüm taraflarla dengeli ilişkiler kurmayı hedefliyoruz” dedi. Şeybani ayrıca, “Ekonomik durumu iyileştirmek için Suriye’ye yatırımlar çekmek üzere çalışıyoruz” ifadesini kullandı.

efrty7u
Geçtiğimiz temmuz ayında Moskova’da, Rusya Dışişleri Bakanlığı binasında Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile Rus mevkidaşı Sergey Lavrov arasında yapılan müzakere oturumundan bir kare (DPA)

Lavrov ise görüşmede çeşitli başlıkların ele alındığını belirterek, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasının önemine vurgu yaparak iki ülke arasındaki ikili iş birliğinin güçlendirilmesi gerektiğini kaydetti.


İsrail, Lübnan’ın güneyindeki Nebatiye bölgesine hava saldırıları düzenledi

İsrail’in Lübnan’ın güneyine daha önce düzenlediği hava saldırılarının ardından yükselen dumanlar (Arşiv – DPA)
İsrail’in Lübnan’ın güneyine daha önce düzenlediği hava saldırılarının ardından yükselen dumanlar (Arşiv – DPA)
TT

İsrail, Lübnan’ın güneyindeki Nebatiye bölgesine hava saldırıları düzenledi

İsrail’in Lübnan’ın güneyine daha önce düzenlediği hava saldırılarının ardından yükselen dumanlar (Arşiv – DPA)
İsrail’in Lübnan’ın güneyine daha önce düzenlediği hava saldırılarının ardından yükselen dumanlar (Arşiv – DPA)

Lübnan Ulusal Haber Ajansı NNA, bugün (Çarşamba) İsrail savaş uçaklarının ülkenin güneyinde yer alan Nebatiye bölgesine bir dizi hava saldırısı düzenlediğini bildirdi. İsrail ordusu ise saldırıların, güneyde Hizbullah’a ait olduğunu öne sürdüğü “roket fırlatma noktalarını” hedef aldığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Lübnan Ulusal Haber Ajansı’dan aktardığı habere göre İsrail ordusu, Nebatiye bölgesindeki Nemiriye Vadisi’ne yönelik bir dizi hava saldırısı gerçekleştirdi. Bunu, birkaç dakika sonra Humin Vadisi’ni hedef alan bir başka hava saldırısı izledi.

Öte yandan İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, Hizbullah’a ait roket fırlatma mevzilerinin hedef alındığını belirtti. Adraee, “İsrail Savunma Kuvvetleri kısa süre önce Güney Lübnan’ın çeşitli bölgelerinde Hizbullah’a ait çok sayıda roket fırlatma noktasına hava saldırısı düzenledi. Saldırılar sırasında, son dönemde Hizbullah unsurlarının faaliyet yürüttüğü askeri binalar ve ilave terör altyapıları imha edildi” ifadelerini kullandı.

Ordu sözcüsü, hedef alınan fırlatma noktalarının varlığının, İsrail ile Lübnan arasındaki mutabakatların ihlali anlamına geldiğini savundu.

Bu gelişmeler, İsrail’in, taraflar arasında Kasım 2024’te yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasının ardından Hizbullah’ın savaş sırasında uğradığı ağır kayıplar sonrası askeri kapasitesini yeniden inşa etmesini engellemek amacıyla Lübnan’ın farklı bölgelerine hava saldırıları düzenlemeyi sürdürdüğü bir dönemde yaşandı.

Anlaşma uyarınca, Lübnan ordusunun sınır bölgesinde konuşlanması ve hükümet tarafından kabul edilen bir plan çerçevesinde Hizbullah’ın silahsızlandırılması öngörülüyor.

Plan kapsamında, sınırdan yaklaşık 30 kilometre uzaklıktaki Litani Nehri’nin güneyini kapsayan ilk aşamanın, yıl sonuna kadar Lübnan ordusu tarafından tamamlanması bekleniyor.

Öte yandan Lübnan, Hizbullah’ın silahsızlandırılmasının hızlandırılması konusunda ABD ve İsrail’den artan baskılarla karşı karşıya bulunuyor. Bu baskılar doğrultusunda Lübnanlı yetkililer, ay başında eski büyükelçi Simon Karam’ı, ABD, Fransa, Birleşmiş Milletler ve İsrail’in de yer aldığı Ateşkes Denetim Komitesi toplantılarına sivil temsilci olarak atadı.


Gazze ateşkesinin mimarı Trump mı?

Trump, Şarm el-Şeyh'te imzaladığı Gazze anlaşmasının metnini gösteriyor (Arşiv - AFP)
Trump, Şarm el-Şeyh'te imzaladığı Gazze anlaşmasının metnini gösteriyor (Arşiv - AFP)
TT

Gazze ateşkesinin mimarı Trump mı?

Trump, Şarm el-Şeyh'te imzaladığı Gazze anlaşmasının metnini gösteriyor (Arşiv - AFP)
Trump, Şarm el-Şeyh'te imzaladığı Gazze anlaşmasının metnini gösteriyor (Arşiv - AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, Gazze Şeridi’nde, Hamas ve İsrail’i ateşkese ikna etmede belirleyici bir rol oynadı. İki yıl süren savaşın sona erdirilmesini öngören ateşkes anlaşmasına giden süreçte Washington’un aktif diplomasisi öne çıktı. Savaş boyunca Filistinliler, can kayıpları ve maddi yıkımın yanı sıra sağlık, çevre ve altyapı alanlarında ağır bedeller ödedi.

Trump yönetiminin, Joe Biden döneminde yoğun çabalara rağmen sonuç alınamayan ateşkes girişimlerini başarıyla sonuçlandırdığına dikkat çekiliyor. Biden yönetiminin çabalarının, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu liderliğindeki hükümetle yaşanan görüş ayrılıkları nedeniyle başarısız olduğu, Netanyahu’nun ise Trump’ın yeniden iktidara dönüşünü beklediği ifade edildi. Ancak Trump’ın bu dönüşü, ilk başkanlık döneminde İsrail’e sunduğu Kudüs’ün başkent olarak tanınması, Golan Tepeleri üzerindeki İsrail egemenliğinin kabulü ve İbrahim Anlaşmaları gibi adımlarla bire bir örtüşmedi.

Hamas’ın tutumunun kabulü

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Trump’ın, Filistin meselesi ve genel olarak bölgeye ilişkin birçok kararı Netanyahu ve hükümetine dayattığı belirtiliyor. Özellikle Gazze savaşı konusunda Trump’ın, Hamas’a sunulan ateşkes planına hareketin verdiği yanıtı kabul etmesi, İsrail tarafında şaşkınlık yarattı. Bu durum, Netanyahu hükümetini fiili durumu kabullenmeye zorladı ve sonuçta ateşkes anlaşmasına varıldı.

Her ne kadar bu gelişme Trump yönetiminin hanesine bir başarı olarak yazılsa da, İsrail’in son derece kırılgan olan ateşkesi sık sık ihlal etmesinin anlaşmayı tehlikeye sokabileceği uyarıları yapılıyor. Öte yandan, iki yıl süren savaşın Filistinli silahlı grupların, özellikle Hamas ve İslami Cihad’ın askeri kapasitesini büyük ölçüde tüketmesi, tarafları ABD’nin hedeflediği ateşkesin ikinci aşamasına geçmeye zorlayabilir. Bunun için arabulucuların desteği kritik önem taşıyor. Arabulucular, bir yandan Hamas ile İsrail arasında, diğer yandan ABD ile taraflar arasında görüş ayrılıklarını gidermeye çalışıyor. Bu çerçevede ABD’nin rolü, Netanyahu hükümetine anlaşmaya uyması yönünde baskı yapmak olarak öne çıkıyor. Nitekim Washington, İsrail’in Hamas’ın ihlallerini gerekçe göstererek Gazze’ye açılan geçişleri yeniden kapatma girişimlerini birçok kez engelledi; aynı zamanda ticari ve insani yardım taşıyan kamyon sayısının artırılması için baskı uyguladı.

Sembolik baskılar eleştirisi

Buna karşın, Filistinli gruplar ve Gazze’deki durumu yakından izleyen çevreler, bu baskıların bazı durumlarda sonuç verse de çoğu zaman tali konularla sınırlı kaldığını savunuyor. Asıl ihtiyaç duyulanın, Gazze halkı açısından hayati öneme sahip başlıklarda daha etkili baskı kurulması olduğu vurgulanıyor. Bu başlıklar arasında yaşanabilir nitelikte çadırların sağlanması, konteyner evlerin bölgeye sokulması ve ciddi bir yeniden imar sürecinin başlatılması yer alıyor. İsrail’in ise Hamas ve diğer grupların silahsızlandırılmasını, Hamas’ın Gazze’deki yönetimden çekilmesini istediği; bu konuların hâlen ateşkesin ikinci aşaması kapsamında yoğun müzakerelere konu olduğu belirtiliyor.

7ıko9
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Gazze halkının büyük bölümünün, Trump yönetiminin ateşkesi dayatmasının ardından daha somut ve kapsamlı başarılar beklediği ifade ediliyor. Diplomatik girişimler, arabulucular üzerinden kurulan baskı ve Trump’ın zaman zaman dile getirdiği tehditlere rağmen, ABD’nin anlaşmanın tam anlamıyla uygulanması ve Gazze’de yaşam koşullarının iyileştirilmesi konusunda henüz yeterli adımı atmadığı görüşü yaygın. Oysa Gazze’deki sıradan vatandaş için öncelik, siyasi taleplerden ziyade yaşam koşullarının düzelmesi ve yeniden imarın başlaması olarak öne çıkıyor.

İkinci aşama

Hamas ile Trump yönetimi arasında gerçekleştiği belirtilen ve İsrail için sürpriz olan doğrudan temaslar, ateşkesin ikinci aşamasına daha sorunsuz geçilmesi ihtimalini gündeme getirdi. Hamas’ın, arabulucular aracılığıyla sunduğu çeşitli önerileri doğrudan ABD’li yetkililerle ele almak istediği, ancak İsrail’in bu temaslara itiraz etmesi nedeniyle görüşmelerin ertelendiği kaydediliyor. Buna rağmen bazı sızıntılar, bu görüşmelerin gizli şekilde yapıldığına işaret etse de, ne Hamas ne de ABD tarafından resmi bir doğrulama geldi.

rgt
Hamas militanları, 20 Şubat 2025'te Han Yunus'ta İsrailli rehinelerin cesetlerinin Kızılhaç'a teslimi sırasında tabutlardan birini taşıyor (DPA)

Hamas’ın, Trump yönetiminin Ortadoğu’yu ABD ulusal güvenlik stratejisinde “askeri açıdan uzun vadeli angajman değil, ortaklık bölgesi” olarak tanımlayan yaklaşımını dikkatle analiz ettiği ifade ediliyor. Buna göre Washington, Trump döneminde, kendisini düşman olarak sınıflandırdığı aktörlere dahi, etkili ortaklar olabileceklerini kanıtlamaları hâlinde kapıyı tamamen kapatmıyor. ABD açısından belirleyici olanın, kimin yönettiğinden ziyade, işlevsel ve çıkar temelli ortaklık olduğu vurgulanıyor.

Çifte kazanç hesabı

Bu çerçevede Hamas’ın, Trump yönetiminin açtığı bu alanı, Orta Doğu’daki dış politika düğümlerini çözmek için devlet dışı aktörlerle temas kurma arayışında değerlendirmek istediği belirtiliyor. Böyle bir sürecin, Trump açısından Nobel Barış Ödülü hedefi doğrultusunda diplomatik bir kazanım, Filistin meselesi açısından ise İsrail’le çatışmanın geleceğini etkileyebilecek emsalsiz bir anlaşma doğurabileceği ifade ediliyor.

dfgthy
ABD Başkanı Donald Trump ve Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, Gazze savaşını sona erdirmek için 13 Ekim 2025'te Mısır'ın Şarm el-Şeyh kentinde bir araya geldi (Reuters)

Ancak Hamas içinde, ABD’ye temkinli yaklaşan bir kanadın da bulunduğu aktarılıyor. Bu kesim, geçmişte verilen ancak hayata geçirilmeyen Amerikan vaatlerini hatırlatıyor. Örneğin, ABD vatandaşı olan İsrailli asker Eydan Alexander’ın, Trump’a jest olarak serbest bırakılmasının ardından sınır kapılarının açılması ve yardımların artırılmasına dair örtük bir anlaşma yapıldığı, ancak İsrail’in bu anlaşmayı uygulamadığı belirtiliyor. Benzer şekilde, İsrailli subay Hadar Goldin’in naaşının teslimine ilişkin mutabakatın da yerine getirilmediği hatırlatılıyor. Bu durumun, ABD’nin İsrail üzerinde gerçek ve etkili bir baskı kurmadığı sürece Gazze’de somut ve kalıcı kazanımlar elde etmesinin zor olacağına işaret ettiği değerlendiriliyor.