Libya konulu Paris Konferansı: Fransa tarafsız bir arabuluculuk rolü için mi çabalıyor yoksa kaybettiği liderlik rolünü geri almayı mı arzuluyor?

Analistler Fransa’nın konferans düzenleme girişimini ‘vakit kaybı’ olarak görüyor.

Fransa Dışişleri Bakanı, Libya Başkanlık Konseyi Başkanı’na Paris Konferansı’na katılım daveti verdi. (Libya Başkanlık Konseyi)
Fransa Dışişleri Bakanı, Libya Başkanlık Konseyi Başkanı’na Paris Konferansı’na katılım daveti verdi. (Libya Başkanlık Konseyi)
TT

Libya konulu Paris Konferansı: Fransa tarafsız bir arabuluculuk rolü için mi çabalıyor yoksa kaybettiği liderlik rolünü geri almayı mı arzuluyor?

Fransa Dışişleri Bakanı, Libya Başkanlık Konseyi Başkanı’na Paris Konferansı’na katılım daveti verdi. (Libya Başkanlık Konseyi)
Fransa Dışişleri Bakanı, Libya Başkanlık Konseyi Başkanı’na Paris Konferansı’na katılım daveti verdi. (Libya Başkanlık Konseyi)

Libya’da yapılması öngörülen seçimlere iki aydan daha az bir süre kalırken, siyasi grupların 12 Kasım'da Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un öncülük edeceği konferansa katılmak için Fransa'nın başkenti Paris'te ikinci kez yeniden bir araya gelmeleri gerekecek. Bu organizasyonu garipseyen taraflar, konferansın zamanlamasının önemini, Elysee Sarayı’nın Libya’daki çatışmalı aktörler arasında taraf tutmadan bir arabulucu sıfatıyla aktörleri ikna etmek için neler sunabileceğini veya bu konferansın uluslararası hesapların ve beklentilerin hakim olduğu, kimin hangi tarafta durduğunun kayıt altına alındığı ve 1’nci ile 2’nci Berlin Konferanslarının sonuçlarının atlatıldığı bir ‘zaman kaybı’ olup olmayacağını sorguluyor.
Fransa, 2011’de merhum Libya Devlet Başkanı Muammer el-Kaddafi rejimini düşüren 17 Şubat Devrimi’nden bu yana Libya’da merkezi bir rol üstlenmeye ve Afrika’nın Sahel Kuşağı’nda konumunu güçlendirmek için çabalıyor. Fakat halihazırda Libya’da bir kesim Macron’un, selefi Nicolas Sarkozy’nin benimsediği ‘kafa karıştırıcı politika’yı izlediği görüşünde. Nitekim Kaddafi’nin dostu olan Sarkozy, bundan 10 yıl önce Libya’ya yönelik uluslararası askeri müdahaleye liderlik etti.
Fransa'nın Montpellier şehrinde 8 Ekim’de gerçekleşen Fransa-Afrika Zirvesi'nde konuşan Macron, Sarkozy döneminde Fransa’nın Libya’ya yönelik askeri müdahalesinin ‘hata olduğunu’ söylemesine rağmen, gözlemciler Mareşal Halife Hafter komutasındaki Libya Ulusal Ordusu’nun (LUO) Nisan 2019’da başkent Trablus’a karşı başlattığı savaşın Fransa’nın rolü hakkında önemli fikirler verdiğini belirtti. Nitekim Fransa bir taraftan Trablus’a girmesi için Hafter’e gizlice askeri destek (Fransa bu kapsamda LUO’ya ABD yapımı Javelin anti tank füzesi sağlıyordu) verirken, diğer taraftan Eski Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Faiz es-Serrac’a ve BM’nin askeri müdahaleden uzak siyasi çözüm arayışlarına açıktan destek veriyordu. Gözlemciler, Paris’in iki tarafa karşı izlediği bu politikanın Fransa’nın ‘güvenirliğini zedelediğini’ ve ‘Macron’un, Sarkozy’i suçladığı hataların aynısını tekrarladığını’ belirtti. Paris’in Libya’da izlediği iki taraflı politika akıllara, Fransa’nın önümüzdeki günlerde düzenleyeceği konferansta Libya krizinin çözümü için neler hazırladığı ve 1’nci Berlin Konferansı’nda alınan sonuçlardan daha fazlasını sunup sunamayacağı sorularını getiriyor. Nitekim 1’nci Berlin Konferansı, Libya Siyasi Diyalog Forumu’nun yapılmasının önünü açmış ve böylece halihazırda Libya seçimler için hazırlıkları yürüten yürütme otoritesi seçilebilmişti.
Fransa bu şüphelerin gölgesinde eski defterleri kapatmak -ki Libya’nın batısı başta olmak üzere hala bazılarının hafızasında yerini koruyor- ve ‘tarafsız bir arabuluculuk’ rolü üstlenmek istiyor. Fakat siyasetçilere göre ‘Libyalıların çoğu artık buna inanmıyor’. Bu güvensizliğin farkında olan Fransa, tabiki de ‘Libya Ulusal Birlik Hükümeti’ni 24 Aralık’ta parlamento seçimlerinin yapılmasına ve istikrara giden yolda destekleme’ sloganıyla uluslararası güçleri önümüzdeki ay yapılması öngörülen konferansın etrafında toplamaya çalışıyor. Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, geçen hafta ortasında Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi ile Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe’ye Fransa’da zirve düzeyinde yapılacak olan konferansa katılım davetiyesi sundu. Ülkesinin konferans için gösterdiği çabaları anlatan Le Drian, konferansın BM ile işbirliği kapsamında ve Fransa, İtalya ve Almanya’nın eş başkanlığında düzenleneceğini belirtti. Le Drian, bu düzeydeki bir katılımın, ‘yılsonunda Libya’da düzenlenecek seçimleri desteklemek ve seçimlerin yapılması için elverişli koşulları ve seçim sonuçlarına saygı gösterilmesini garanti etmeye yardımcı olmak için gerekli uluslararası ivmeyi sağlayacağını’ söyledi.
Le Drian’ın, Trablus’ta düzenlenen Libya’da İstikrarı Destekleme Konferansı sırasında yaptığı açıklamaya göre, Fransa’nın 12 Kasım’da düzenleyeceği konferansın Libya’nın komşu ülkelerini bir araya getirmesi bekleniyor. Le Drian, açıklamasında, ‘Libya’nın yabancı güçleri ve paralı askerleri çıkarma planının onaylanması ve yabancı müdahalesinin sınırlandırılması amacıyla planın uygulanması’ için çalışacağını ifade etti. Ancak Libyalı siyasiler Le Drian’ın bahsettiği bu adımın ‘kaçınılmaz son olduğunu, Fransa’nın bunun arkasına sığınarak Libya konulu önceki konferansta başarısız olmasının ardından kaybettiği liderlik rolünü geri almaya çalıştığını ve bu nedenle 1’nci ve 2’nci Berlin Konferanslarını düzenleyen Almanya’dan rol çalarak kriz hattına dahil olmak için çabaladığını’ kaydetti.
Fransa, Libya’nın doğusu ile batısı arasında görüş birliği sağlamak adına arabuluculuk rolü üstlenmek için Libya’daki çatışmalı tarafları 2018’de Mayıs ayının sonlarında Elysee Sarayı’nda ağırladı. Nitekim burada yapılan toplantıların ardından aynı yılın Aralık ayında parlamento ve devlet başkanlığı seçimlerinin yapılmasının önünü açan bir siyasi çalışma çerçevesi oluşturuldu. Aynı zamanda BM’nin de söz konusu seçimleri desteklemesi kararlaştırılmıştı. Ancak bu gerçekleşmedi. Çünkü o günlerde Fransa’nın çatışmanın taraflarından birine (LUO’ya) desteğini sürdürmesi, müzakere sürecini baltalıyor ve savaşa doğru giden yolun taşları döşeniyordu.
Nitekim böyle de oldu. LUO güçlerinin tahliye ettiği bir üste Fransa’nın sahip olduğu 4 adet Javelin anti tank füzesi bulundu. O dönem Libya’nın batısını kontrol eden Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) bu füzelerin Libya’nın doğusuna ne şekilde ve ne zaman ulaştırıldığını ve nasıl LUO’ya teslim edildiği sorularını Fransa’ya yöneltti. Fransa Dışişleri Bakanlığı, bu durumun ortaya çıkması üzerine yaptığı açıklamada, söz konusu ABD yapımı füzelerin ‘kullanıma elverişli olmadığı’ ve ‘imha edilmek üzere geçici olarak tutulduğu’ yönünde bir gerekçe sundu.
Trablus’a karşı başlatılan taarruzun Haziran 2020’de sona ermesinin ve ülkede göreceli bir istikrar atmosferinin hakim olmasının ardından krizi çözmek adına bölgesel ve uluslararası bir dizi girişimler oldu. Ancak sadece Almanya’nın girişimi kabul gördü ve çatışmalı taraflar bu girişimin etrafında toplandı. Taraflar ateşkes teklifini kabul etti ve böylece Libya’daki paralı askerlerin ve yabancı güçlerin çıkarılması hususunda müzakereler başladı. Taraflar ayrıca yapılması öngörülen seçim hazırlıklarını da görüştü.
Bu nedenle Paris Konferansı’nın Libya’ya ne sunabileceğine dair birçok soru gündeme geliyor. Buradan çıkacak sonuçlar, Berlin konferanslarından çıkan sonuçlarla çatışır mı? Dolayısıyla, çeşitli tehlikelerin ve içerdeki rakipler arasında zıtlaşmaların gölgesinde ilerleyen seçim süreci kesintiye uğrar mı?



İsrail-İran gerginliği ‘Gazze savaşının’ sona erdirilmesi taleplerini güçlendiriyor

Bu ayın başlarında Gazze'de gıda yardımı almaya giderken İsrail ateşiyle öldürülen genç bir adamın cenazesi başında ağlayan yakınları (AFP)
Bu ayın başlarında Gazze'de gıda yardımı almaya giderken İsrail ateşiyle öldürülen genç bir adamın cenazesi başında ağlayan yakınları (AFP)
TT

İsrail-İran gerginliği ‘Gazze savaşının’ sona erdirilmesi taleplerini güçlendiriyor

Bu ayın başlarında Gazze'de gıda yardımı almaya giderken İsrail ateşiyle öldürülen genç bir adamın cenazesi başında ağlayan yakınları (AFP)
Bu ayın başlarında Gazze'de gıda yardımı almaya giderken İsrail ateşiyle öldürülen genç bir adamın cenazesi başında ağlayan yakınları (AFP)

Gazze Şeridi'ndeki savaşın sona erdirilmesine yönelik uluslararası talepler, İsrail ile İran arasındaki benzeri görülmemiş gerilim ve İsrail saldırılarının henüz durmadığı Gazze Şeridi'nde giderek kötüleşen insani kriz nedeniyle artıyor.

İsrail'in Gazze ateşkes müzakerelerine ev sahipliği yapması için Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentini önermesinin ardından gelen bu talepler, Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, ‘İran'la savaşın ABD'nin iradesi ve İsrail koşullarıyla durdurulması’ halinde mümkün olduğunu görüyor. Uzmanlar en yakın ihtimalin ‘Hamas'ın kabul etmesi ve ileride yapılacak görüşmeler için garantileri biraz aşması halinde yakın zamanda kapsamlı değil, kısmi bir anlaşma görmek’ mümkün olduğunu belirttiler.

Mısırlı arabulucunun Gazze Şeridi'nde ateşkes sağlanması için yaptığı çağrılar, büyük ölçüde İsrail ile Hamas arasındaki gerilimin azaltılmasına odaklanmıştı. Dün Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati ile Çinli mevkidaşı Wang Yi, Suudi Arabistanlı mevkidaşı Prens Faysal bin Ferhan, Iraklı mevkidaşı Fuad Hüseyin ve Bahreynli mevkidaşı Abdullatif ez-Zayani arasında görüşmeler yapıldı.

Mısır Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre görüşmelerde ‘İsrail ile İran arasındaki askeri gerilim, gerilimi kontrol altına almanın yolları, İran'ın nükleer programı konusunda sürdürülebilir bir anlaşmaya varmanın tek yolu olarak derhal ateşkese varılması ve müzakere yoluna geri dönülmesi için gayret ve çaba sarf edilmesinin önemi’ ele alındı.

Abdulati ayrıca salı günü ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile ‘İran'ın nükleer programı konusunda sürdürülebilir bir anlaşmaya varmanın tek yolu olarak derhal ateşkes sağlanması ve müzakere yoluna geri dönülmesi için çalışılması gerektiğini’ görüştü.

Bu durum, Arap ve Batı ülkelerinin ‘Gazze Şeridi'ndeki savaşın sona erdirilmesi, iki devletli çözümün uygulanması yoluyla Filistin meselesinin adil ve sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulması ve bölgedeki tüm ülkeler için istikrar ve güvenliğin sağlanmasına yönelik tüm çabalara desteklerinin devam ettiğini’ yineledikleri bir döneme denk geldi. Ülkeler, İsrail ve İran arasında yaşanan olaylar ışığında ‘bölgedeki durumun kırılgan olduğunu ve sükûnetin yeniden tesis edilmesi, uluslararası hukuka saygı gösterilmesi ve diplomatik eylemlerin güçlendirilmesine acil ihtiyaç duyulduğunu’ vurguladı.

Söz konusu teyitler, Filistin Sorununun Barışçıl Çözümü ve İki Devletli Çözüm için Üst Düzey Uluslararası Konferans eş başkanları Fransa ve Suudi Arabistan ile Brezilya, Kanada, Mısır, Endonezya, İrlanda, İtalya, Japonya, Ürdün, Meksika, Norveç, Katar, Senegal, İspanya, Türkiye, Birleşik Krallık, Avrupa Birliği (AB) ve Arap Birliği'nden oluşan Konferans çalışma gruplarının başkanları tarafından yapılan ortak açıklamada yer aldı.

ıo9p
Cibaliye'nin batısında un çuvalları taşıyan Filistinliler (AFP)

Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Macid el-Ensari salı günü düzenlediği basın toplantısında, ülkesinin ve bölge ülkelerinin ‘İsrail ile İran arasındaki çatışmayı sona erdirmek için bölge içindeki ve dışındaki çeşitli dost ve ortaklarla günlük temas halinde olduğunu’ söyledi. El-Ensari, “Gazze Şeridi'nde ateşkes için arabuluculuk çabaları devam ediyor, ancak İsrail ile İran arasında artan gerginlik ışığında henüz olumlu bir işaret yok” dedi.

Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi ve İsrail meseleleri konusunda uzman akademisyen Dr. Ahmed Fuad Enver, Batılı ve Arap ülkelerin Gazze savaşını ana ikilem olarak gördüklerini ve durdurulması halinde bölgedeki gerilimin azalacağını düşündüklerini ifade etti. Enver, bu tutum ve temasların, özellikle Netanyahu'nun iç cephesinin biraz sakinleşmesini ya da üzerindeki baskıların sona ermesini istediği için İsrail-İran gerginliğinin arttığı şu dönemde nihai olmasa da kısmi bir durdurma konusunda anlaşmaya varma şansını arttırdığına dikkat çekti.

7ı8
İsrail'in Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye'ye düzenlediği saldırının ardından yükselen dumanlar (AFP)

Filistinli siyasi analist Dr. Abdulmehdi Mutava, Gazze Şeridi'ndeki savaşın İran'daki savaşla birlikte sona ereceğini, ancak Netanyahu'nun özellikle Gazze Şeridi'nde kendi koşullarını dayatacağını, ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin İran'la krizi sona erdirdikten sonra Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmeyi isteyeceğini, ancak koşulların yanı sıra yöntemin de farklı olacağını düşünüyor.

İsrail ordusunun dün yaptığı açıklamada, ‘Gazze Şeridi yakınlarındaki sekiz bölge ve topluluk hariç ülkenin tüm bölgelerinde temel faaliyetten sınırlı faaliyete geçileceğini’ duyurması bu beklentiyi güçlendirdi. Jerusalem Post, ABD, Mısır ve Katar'ın İsrail'den Gazze ateşkes anlaşması müzakerelerini yeniden başlatmak üzere Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentine bir müzakere ekibi göndermesini istediğini bildirdi. Haberde, “Uçuşlardaki mevcut kısıtlamalar nedeniyle, Şarm eş-Şeyh müzakereler için alternatif bir mekân olarak önerildi” denildi.

Enver, Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki zor yaşam koşullarını göz önünde bulundurarak ve arabulucuların mevcut çabalarını takdir ederek, gelecekte ateşkesi de içeren kısmi bir anlaşmayı kabul etmesini bekliyor. Gazze müzakerelerindeki mevcut krizin her iki tarafın da ertesi günün düzenlemelerini dayatmak istemesi olduğunu vurgulayan Mutava, “Hamas kalmak istiyor ve İsrail bunu reddediyor. Bu nedenle her iki taraf da uzlaşmaya istekli ve Hamas taviz verirse sınırlı bir anlaşma görebiliriz” değerlendirmesinde bulundu.