NASA'nın Juno aracı gösterdi: Jüpiter'de daireler çizen "Büyük Kırmızı Leke" aslında çok daha derinmiş

Fırtına Dünya'dan daha büyük ve 350 yıldır daireler çiziyor (Tom Momary)
Fırtına Dünya'dan daha büyük ve 350 yıldır daireler çiziyor (Tom Momary)
TT

NASA'nın Juno aracı gösterdi: Jüpiter'de daireler çizen "Büyük Kırmızı Leke" aslında çok daha derinmiş

Fırtına Dünya'dan daha büyük ve 350 yıldır daireler çiziyor (Tom Momary)
Fırtına Dünya'dan daha büyük ve 350 yıldır daireler çiziyor (Tom Momary)

NASA, Jüpiter'in daireler çizen gizemli "Büyük Kırmızı Leke"sinin, gezegenin derinlerine daha önce bildiğimizden çok daha fazla uzandığını bildirdi.
Yakın komşumuzun yanından geçen Juno uzay aracından elde edilen yeni bulgular, kırmızı leke hakkında daha önce bilinenden daha fazla ayrıntı sağladı. Gezegendeki iklim hakkında yeni bilgiler veriyorlar.
Büyük Kırmızı Leke, Jüpiter'in yüzeyinde şişkin kırmızı bir daire olarak Dünya'dan görülebilir. Ama yakından bakıldığında, gezegende 16 bin kilometre boyunca daireler çizen, Dünya'yı tamamen yutacak kadar büyük ve yüzlerce yıldır devam eden bir fırtınadır.
Fakat Büyük Kırmızı Nokta'nın düşey yapısına bakan yeni çalışmalar Jüpiter'in derinliklerine kadar uzanıyor. Ne var ki yeni araştırmalardan biri, Büyük Kırmızı Leke'nin gezegenin daha da derinlerine uzanan jet rüzgarları tarafından desteklendiğini de gösteriyor.
Yeni araştırmalar Büyük Kırmızı Leke'nın derinliğinin 500 km'den fazla olmadığını, jet akımlarınınsa bizzat 3 bin kilometre derinliğe kadar uzandığını ortaya koyuyor.
Bilim insanları yeni araştırmanın Büyük Kırmızı Leke'yle ilgili diğer derin soruların çözülmesini sağlamasını umuyor. Bunların arasında onu oluşturan girdapların yapısı ve hangi süreçlerle güç kazandıkları hakkında daha fazlasını öğrenmek de var.
NASA'nın Juno uzay aracı kullanılarak yürütülen araştırma, Science adlı akademik dergide yayımlandı.



Örümcekler okyanuslardan çıkmış olabilir

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
TT

Örümcekler okyanuslardan çıkmış olabilir

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)

Erin Keller Son dakika haberleri ve gündem muhabiri 

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)

500 milyon yıllık bir fosilin analizine dayanan yeni araştırma, örümcekler ve diğer araknidlerin denizden gelmiş olabileceğini öne sürüyor.

Bilim dergisi Current Biology'de salı günü yayımlanan araştırmaya göre, "mükemmel şekilde korunmuş" örnek, bu canlıların kara hayatına uyum sağlamadan önce yüzdüğü fikrini destekliyor.

Arizona Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, bir zamanlar at nalı yengeçlerinin atası olduğu düşünülen ve nesli tükenmiş bir Kambriyen dönemi türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini analiz etti. Bununla birlikte çalışma, bu canlının sinir yapısının modern örümcekler ve akrabalarına daha çok benzediğini ortaya koydu ki bu da araknidlerle daha önce düşünülenden daha yakın bir evrimsel bağa sahip olduğunu işaret ediyor.

Mollisonia'nın vücudunun prosoma adı verilen ön kısmı, beş çift uzantıyı kontrol etmek üzere yayılan bir sinir demetleri örüntüsüne sahip. İlaveten örümceklerde ve diğer araknidlerde bulunan dişlere benzeyen bir çift kıskaç benzeri "pençelere", bölünmemiş beyninden kısa sinirler uzanır.

Araştırmacılar, fosilin bir ilk araknid olarak tanımlanmasını sağlayan en önemli özelliğin, beyninin benzersiz organizasyonu olduğunu söyledi: Modern kabuklular, böcekler, çıyanlar ve at nalı yengeçlerinde görülen önden arkaya düzenlemenin tersi, bu fosilin beyninde var.  

Arizona Üniversitesi'nde ders veren Nick Strausfeld başyazarı olduğu araştırma hakkında yaptığı açıklamada, fosilin beyninin modern örümceklere benzer şekilde "geriye doğru çevrilmiş" gibi göründüğünü söyledi.

Bu arkadan öne beyin düzenlemesi, hareket kontrolünü artıran sinir kısayolları sağlayan, çok önemli bir evrimsel adaptasyon olabilir.

Araştırmaya göre bu keşif, çeşitlenmenin yalnızca ortak bir atanın karaya geçişinden sonra gerçekleştiğine dair yaygın inancı sorgulanmasına neden oluyor. Daha önceki fosil kanıtları, araknidlerin yalnızca karada yaşayıp evrimleştiğini öne sürüyordu.

Görsel kaldırıldı.Mollisonia'nın vücudunun ön kısmı ya da prosoma, beş çift uzantıyı kontrol etmek üzere yayılan bir sinir demetleri düzenine sahip (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)


Strausfeld, "Araknidlerin ilk ne zaman ve nerede ortaya çıktığı, atalarının ne tür keliserliler olduğu ve bunların at nalı yengeçleri gibi deniz türü veya yarı sucul olup olmadığı hala şiddetle tartışılıyor" dedi.

Mollisonia benzeri araknidler karadaki yaşama adapte olurken, muhtemelen ilk böcekler ve kırkayaklarla beslendi. Bu ilk araknidler, önemli bir savunma mekanizması olan böcek kanatlarının evrimini de etkilemiş olabilir.

Araştırmacılar, Mollisonia'nın soyunun muhtemelen örümceklere, akreplere, böğlere, kırbaç akreplerine ve kamçılı akreplere yol açtığını söylüyor.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news